Son Dakika
|
Otomobil, kavşaktan dönen kamyona arkadan çarptı: 3 ölü
Beşiktaş'ta flaş gelişme!
Meksika’dan Trump’ın gümrük vergisi kararına karşı misilleme uyarısı
Peygamber Efendimize hakaret eden suç makinesi 10 ay hapis cezasına çarptırıldı
Güzellik merkezine silahlı saldırı
Bitlis’te 4.3 büyüklüğünde deprem
Beşiktaş, Samet Aybaba ve Brad Friedel ile yollarını ayırdı
Bakan Fidan, Bangladeş Dışişleri Bakanı Hossain ile görüştü
Nasuh Mahruki’nin tutukluluğuna itiraz
Rusya, Ukrayna'ya rekor sayıda İHA fırlattı
Abone
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Asayiş
Spor
Video
Yerel
Belgesel
Daha
Fotogaleri
Aktüel
Sağlık
Çevre
Magazin
Kültür Sanat
Eğitim
Teknoloji
Hava Durumu
Tüm Haberler
Tüm Manşetler
RSS
Abone
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Asayiş
Spor
Video
Yerel
Belgesel
Daha
Fotogaleri
Aktüel
Sağlık
Çevre
Magazin
Kültür Sanat
Eğitim
Teknoloji
Hava Durumu
Tüm Haberler
Tüm Manşetler
RSS
Whatsapp
İHA Kurumsal
EN
Sudan’s Artists Struggle Amid War and Displacement
Bu şehirde yaşayanlar dikkat, kameralı takip dönemi başladı: Yere izmarit ve çöp atanlara ceza
Gece yarısı 13 aracın aynasını kırdı
Adalet Bakanlığı: "Öcalan ile görüşmek için yapılan başvuruya izin verildiği yönündeki haberler doğru değildir”
İsrail, UCM’nin Netanyahu ve Gallant hakkındaki tutuklama emrine itiraz etti
Trump, Beyaz Saray ile iktidar devrini resmen başlatan anlaşmayı gecikmeli olarak imzaladı
Mourinho: "Yarın iyi bir maç olması için her koşul var"
Güney Kore'de yoğun kar yağışı: 2 ölü
Fransa: "Netanyahu yakın iş birliğine devam edeceğiz"
Hasan Arat: "Vermiş olduğumuz sözün arkasındayız"
SAĞLIK
Sağlık Bakanı Memişoğlu: "Özel hastaneler mevzuatını tamamen yeniliyoruz"
27 Kasım 2024 Çarşamba - 18:34:38
Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, “Özel hastaneler mevzuatını tamamen yeniliyoruz. Özel hastanelerde mevzuat açısından bazı değişikliklere ihtiyaç olduğunu görüyoruz” dedi. Medya kuruluşlarının sağlık muhabirleriyle Bakanlıkta bir araya gelen Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, planlanan çalışmalar hakkında bilgi vererek, gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Toplantı öncesi kişisel e-posta adresini ve telefon numarasını sağlık muhabirleriyle paylaşan Bakan Memişoğlu, toplumun sağlık okuryazarlığı oranının artırılmasında medya mensuplarının üstlendiği görevin çok önemli olduğunu belirterek, “Biz sizleri sağlıkçı olarak kabul ediyoruz. Biz, sağlık muhabirlerini sağlık ordusunun bir neferi olarak görüyoruz ve esasında sağlık okuryazarlığını, sağlığın toplumsal olarak gelişimini, aynı zamanda bu konudaki sağlığın bilgilerini sizler vasıtasıyla bütün toplum öğreniyor. Emeğiniz çok büyük. Hepinize teşekkür ediyorum çünkü sahada olan sizlersiniz. Sizin yaptığınız haberler çok kişiyi etkiliyor. Öyle olunca da hem toplumun sağlığının gelişimini hem de bizim daha da gelişimimizi sağlıyorsunuz. Başta size teşekkür ediyorum. Bizler hepimiz bu millete, topluma hizmet eden insanlarız. Amacımız daha iyi sağlık sistemi kurmak, daha iyi bir ülke oluşturmak. Onun için de elimizden geleni yapıyoruz. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğündeyken de sağlık muhabiri arkadaşlarımızla her zaman iletişime açık olduk. Bu konuda elimizden geldiğince Bakanlıkta da aynı açık ve şeffaf iletişimi kurmak isteriz. Maalesef bazen dezenformasyon oluyor, yanlış algılar oluyor. İyi bir iletişim, iyi bir haberleşme yolu kurmak kesinlikle bizim için değerli. Sizler bizim için değerlisiniz. Biz sizi medyadaki sağlık elçileri olarak görüyoruz. Onun için her konuda her zaman iletişim hâlinde olmayı isteriz” diye konuştu. “Yaklaşımımız: Önce insan, insanın iyiliği” Bakan Memişoğlu şunları söyledi: “Türkiye de dâhil insanlara ‘Mutluluğun olmazsa olmazı en çok nedir?’ diye sorduklarında ilk parametre sağlık. Biliyorsunuz, yani yüzde 65-70 üzerinde insanlar, olmazsa olmazı sağlık olarak tanımlıyorlar hayatlarında. Onun için biz de bu mutluluk kaynağının sağlık olduğunun bilinciyle hareket etmek zorundayız. İnsan hayatıyla ilişkiliyiz. İnsanın rengine, cinsine, fikrine bakmıyoruz sağlık hizmeti sunarken, herkese eşit ve insan olduğu için hizmet ediyoruz. Yaklaşımımız: Önce insan, insanın iyiliği diyoruz, toplumun iyiliği diyoruz, medeniyetin iyiliği diyoruz ve dünyanın iyiliği diyoruz. Bugün maalesef dünya biraz kötülük medeniyetinin, kötülüğün hâkim olduğu, birbirlerini insanların katlettiği, naklen yayınlarda 45 bin kişinin öldüğü bir dünyada yaşıyoruz. Biz iyilik tarafı olarak bunu düzeltmek için daha çok çalışmamız, birlikte hareket etmemiz, iyi tarafın bir arada hareket etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Onun için sağlıkla ilgili de daha iyisini nasıl yaparız konusunda çalışıyoruz. Hep beraber daha iyisini yapacağız.” “Topluma bunların zararlarını anlatmamız gerekiyor” Bakan Memişoğlu, önceliğinin koruyucu hekimlik olduğunu ve bunun birinci basamak olduğunu belirtti. İnsanların hasta olmadan, sağlığını kaybetmeden kendisine bakmasının ve bedenine bakmasının, sağlıklı kalmasının yönetimini oluşturmak zorunda olduklarını bildiren Bakan Memişoğlu, “Yani bu konuda sağlığı kaybetmeden Sağlık Bakanlığı olarak çalışmamız lazım. Biz hastalık bakanlığı değiliz diyoruz hep. Biz sağlık bakanlığıysak önce koruyucu hekimliği, koruyucu sağlık kültürünü insanlara öğretmemiz lazım. Burada önemli sağlık çalışanı sizlersiniz. Çünkü toplumun sağlık okuryazarlığını artıracak haberleri yapacak ve onları bilinçlendirecek sizlersiniz. Biz bunları üretirken veya bunları desteklerken sizlerin yardımı olmadan toplumun sağlık okuryazarlığı oranını artırmayı veya sağlıkla ilgili kendilerine bakması gerektiğini öğretemeyiz. Onun için bu sorumluluk sadece bizde değil, sizlerde de var çünkü bugün baktığımız zaman Türkiye’nin en büyük sorunlarının obezite, kilo olduğunu görüyoruz, bağımlılık olduğunu görüyoruz. Bu sadece sigara, madde bağımlılığı değil. Bugün en önemli bağımlılıklardan bir tanesinin dijital bağımlılık olduğunu biliyoruz” ifadelerini kullandı. “Sigara akciğer kanserinden KOAH’a kadar her türlü hastalığa etki eden bir madde” Türkiye’de sigara kullanım oranının çok yüksek olduğuna dikkati çeken Bakan Memişoğlu, "Sigara akciğer kanserinden KOAH’a kadar her türlü hastalığa etki eden bir madde. Bu nedenle bizlerin topluma bunların zararlarını anlatmamız gerekiyor” dedi. “Türkiye’nin yenilenebilir dediğimiz nüfusunun azalmaması gerekiyor” Doğurkanlık oranına değinen Memişoğlu, “Bunun yanında doğurganlık oranı diyoruz, toplum eleştiriyor bazen, ‘Bize neden karışıyorsunuz’ diye ama baktığınız zaman çocuksuz olmaz. Ailede kardeş de önemli. İnsan kardeşle gelişiyor. Paylaşıyorsunuz, mücadele ediyorsunuz, birbirinizi destekliyorsunuz. Lakin biz bu konuda sadece kardeş tarafından bakmıyoruz. Bir de Türkiye’nin yenilenebilir dediğimiz nüfusunun azalmaması gerekiyor. Nüfus artış hızı 1,5 demek bu nüfusun azaldığı, yaşlanmasını bırakın azaldığı demek. Bu konuda toplumu bilinçlendirmemiz lazım. Normal Doğum Eylem Planı hazırladık, biliyorsunuz. Ama bunu topluma anlatmamız gerekiyor. Hekiminden, hastasına, gebesinden, aile bütününe işin normalinin doğum olduğunu, diğerinin ameliyat olduğunu hep beraber anlatmamız gerekiyor. İşte bu tür özellikle koruyucu dediğimiz, hastalanmadan sağlığı koruyacak politikalarımızın sizler tarafından da desteklenmesini ve çok fazla topluma bu konuda mesaj verilmesini arzu ediyoruz” açıklamalarında bulundu. “Biz aile hekimlerine güveniyoruz, gelirlerinin de artacağını biliyoruz” Aile hekimliğini destekleyeceklerini söyleyen Bakan Memişoğlu, “Çünkü aile hekimliği toplumun ilk başvuracağı ve en yakınındaki sağlık elçimiz, sağlık hizmeti sunduğumuz kapı. Onun için de aile hekimlikleriyle ilgili bir mevzuat, yönetmelik değişikliği yaptık. Bunun yanında 2025 senesinde yaklaşık bin tane hedefimiz yeni Aile Sağlığı Merkezi yapmak, onlara kurumsal kimlikle daha iyi hizmet verecek altyapı oluşturmak. Sağlıklı Hayat Merkezi hedefimiz de var, 100’ün üzerinde yapmak istiyoruz 2025 senesinde. Koruyucu hekimlik, temel sağlığın en önemli unsurudur. Mevzuatla ilgili de bazen dezenformasyon olabiliyor, yanlış algılar da olabiliyor. Burada şunu söylüyoruz, aile hekimine kayıtlı nüfusu 3 bin 500’e düşürerek hekimin kendisine kayıtlı kişilerin sağlıkla ilgili bütün parametrelerini takip etmesini, özellikle yaşlı grubu, şeker hastası, tansiyon hastası gibi grupları takip etmesini istiyoruz. Yanlış anlaşılma olmasın, biz aile hekimlerinin maaşlarını kesmiyoruz. Biz aile hekimlerine kendi nüfusunun sağlığına göre daha çok teşvik vermeye çalışıyoruz. Kendi nüfusunun hastalanmamasının temininde etkin rol almasını istiyoruz. Bu nedenle de biz kendisiyle kıyaslıyoruz aile hekimini. Eğer nüfusu, kendi sorumlu olduğu nüfusu bir önceki döneme göre daha sağlıklıysa bunu aile hekiminin başarısı olarak görüyoruz çünkü kendi sorumlu olduğu bölgedeki insanlar, kendilerine bakarsa, hastalanmazsa bunu sağlayacak kişinin aile hekimi olduğunu görüyoruz ve kişinin kendi sorumluluğunun olduğunu biliyoruz. Onun için bu konuda biz aile hekimlerine güveniyoruz, gelirlerinin de artacağını biliyoruz. Çalışan ve çalışmayan arasındaki farkın da net olmasını istiyoruz. Onun için teşvik vereceğiz, ilave vereceğiz, ücret vereceğiz aile hekimlerine. Bu konuda dezenformasyon olmasını arzu etmiyoruz” diye konuştu. “Randevu konusunda bazı branşlarda sıkıntılar olduğunu biliyoruz, bunları en kısa zamanda çözeceğiz” Bakan Memişoğlu, “Randevu konusunda bazı branşlarda sıkıntılar olduğunu biliyoruz, bunları en kısa zamanda çözeceğiz. Bugün yeni atama ve yer değiştirme yönetmeliği (Sağlık Bakanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik) yayımladık. Biliyorsunuz Türkiye’de hekim dağılımında 2002 senesinde en gelişmiş bölge ile gelişmemiş bölge arasında yedi kat fark vardı. Gelişmiş bölgelerimizde yedi kat fazla sağlık personeli vardı. Şu anda 2,5 kat farka düşürdük. Bunu daha aza düşürmek için böyle bir yönetmelik yayımladık” ifadelerine yer verdi. “Bakanlığımızın hizmetlerini komple check-up yapıyoruz” Sağlık Bakanlığı hizmetlerini komple check-up yaptıklarını aktaran Bakan Memişoğlu, “Yani denetleme usullerimizi, sağlık hizmetlerimizi yeniden yapılandırma aşamasındayız. Bu konuda malum yenidoğanla ilgili bir denetleme ve değerlenme bilimsel komisyonu oluşturduk. Tüm branşlarda bunu yapacağız: Acil, erişkin yoğunbakım, onkoloji gibi. Hizmet alanlarımızı kontrol ederek işleyişi daha etkin hâle nasıl getiririz konusunda çalışıyoruz” dedi. "Sağlık bilimini de, bilgisini de üretmek istiyoruz" Özellikle sağlık turizmi konusunda biraz daha etkin olmak için Uluslararası Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketini (USHAŞ) yeniden yapılandırıp, daha etkin hâle getirerek sağlık hizmetlerini büyütmeyi amaçladıklarını ifade eden Memişoğlu, “Sağlık hizmetinde özellikle kamu tarafının biraz daha gelişmesi gerektiğini düşünüyoruz bu konuda. Koruyucu ve temel sağlık hizmetlerinin yanında benim en önemsediğim şey, bu konuda sizin desteğinizi de istiyoruz çünkü bu konuda kat etmemiz gereken çok uzun bir yol var, yapmamız gereken işler var, biz sadece sağlık hizmetini sunan, sağlık hizmetini iyi yapan bir ülke olmak istemiyoruz, biz sağlık hizmetini sunarken sağlık bilimini de bilgisini de üretmek istiyoruz” şeklinde konuştu. “Bir buçuk milyon sağlık çalışanlarımızın hakkını yememesini istiyorum” "Türkiye’nin sağlık çalışanları özellikle hekim grubu gerçekten dünyanın medar-ı iftiharı olarak görülüyor" diyen Memişoğlu, “Bunun da toplum tarafından bilinmesi lazım. Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz. Sağlık hizmetleri son 20 yılda Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde inanılmaz gelişti ve dünyada Covid-19’da gördük, depremde de gördük ki sizler sağlık hizmetlerinin dünyaya rol model olan bir ülkesinde yaşıyorsunuz. Bunu yapan sağlık çalışanları ve hekim grubu, sağlık sistemimiz. Çok istisnai insanlıktan nasibini almamışların, üstelik de yakalanarak cezaevinde olanların, bunu bir buçuk milyon sağlık çalışanlarımızın hakkını yememesini istiyorum” ifadelerini kullandı. “Bebek ölümlerinde bin canlı doğumda 35’lerden 7,1’e düşürülmüş İstanbul için, Türkiye için 9,2’ye düşürülmüş” Bebek ölümlerinde bin canlı doğumda 35’lerden 7,1’e düşürülmüş İstanbul için, Türkiye için 9,2’ye düşürüldüğüne dikkat çeken Bakan Memişoğlu, “Prematüre 37 haftanın altında doğan bebeklerimizin yaşam şansı yüzde 95’in üzerinde çıkartılmış bir sağlık sisteminden, sağlık çalışanlarından bahsediyoruz. Yaşam süresini 78 yaşına çıkartmış bir sağlık sisteminden, sağlık çalışanlarından bahsediyoruz. Bunun kötülenmesine veya birkaç tane nasipsiz sebebiyle örselenmesine hep beraber izin vermememiz lazım. Birkaç kişinin kusuru, caniliği bu kadar büyük hizmetleri, Avrupa ile dünyadan daha iyi olan hizmetleri ve çalışanları töhmet altında bırakmaması gerekir. Bunu başaracak sizlersiniz, bizleriz, sorumluluk sahibi insanlar” dedi. "Ben sahayı dolaşıyorum 4 ayda 28 ile gittim" diyen Bakan Memişoğlu, “Sahadaki arkadaşlarımızın, sağlık sistemindeki çalışanlarımızın, üniversite dâhil, özel sektörü dâhil sorunları dinledik, toplantı yaptık, yerinde gördük. Genel anlamda arkadaşlarımızın taleplerini aldık çünkü sonuçta biz onlar için de buradayız. Onlarla hizmet sunmak, onlara destek vermek, onlarla beraber çalışmak için buradayız, sorunları yerinde tespit ederek daha etkin çözmeye çalışıyoruz” açıklamalarında bulundu. Bakan Memişoğlu şu ifadeleri kullandı: “Bunu özellikle takip etmenizi ve bilim insanlarımızı motive etmenizi istiyorum sizden çünkü üretmemiz lazım. Üretmemiz için de bilim insanlarını, finansı ve devleti bir araya getirmemiz lazım. Bakın, bilim yapmayacağız sadece, bilim üretmemiz gerekir. Bilim malzemesi üretmemiz gerekir, ilaç üretmemiz gerekir. Onun için biz TÜSEB’i bu konuda bu ekosistemi oluşturacak şekilde dizayn ediyoruz. Üreten sağlık demek, esasında gelecekteki 10 sene sonraki, 20 sene sonraki sağlık ekosisteminin en önemli parçası olsun istiyoruz. USHAŞ’ı da yeniden yapılandırıyoruz. Bu iki konu bizim için önemli. Nasıl temel sağlık ve koruyucu sağlık diyorsak en az onun kadar da üreten sağlık ve sağlık teknolojisini, bilimini Türkiye’de üretir hâle getirmemiz gerekir.” “İnsan sağlığına faydası olacak her türlü uygulamayı yapılabilir hâle getirmek için uğraşıyoruz” Sağlık Bakanı Memişoğlu, aile hekimlerine yönelik geleneksel ve tamamlayıcı tıp eğitimleriyle ilgili, “Bu konuda ikincil mevzuatın olması lazım. İkincil mevzuatını çıkaracağız. İkincil mevzuatla birlikte eğitimleri de artıracağız. Bu konuda bir sıkıntı olmayacak. Geleneksel tıpla şu andaki tıbbın entegre olarak çalışması taraftarı olan bir mantıkla yaklaşıyoruz. İnsan sağlığına faydası olacak her türlü uygulamayı yapılabilir hâle getirmek için uğraşıyoruz. Bu konuda aile hekimlerinin daha etkin olması için böyle bir mevzuat çıkarıyoruz. Bunun ikincil mevzuatları da kanundan sonra çıkacaktır. Nasıl çalışılacak, nasıl bir sistem kurulacak bunlara bakacağız” ifadelerini kullandı. “Uygulamalar aile hekimliği sistemini daha etkin hâle getirecek” Çıkacak olan yönetmelikler ve kanun ile temel sağlık hizmetleri, birinci basamak sağlık hizmetlerinin öncelikli olması için uğraştıklarını aktaran Memişoğlu, “Aile hekimlerimizin kaygılarını anlıyorum. 5-6 ay geçtikten sonra çok daha iyi yerlerde olacağımızı düşünüyoruz. Uygulamadan sonra uygulamanın faydalı ve sıkıntılı yönlerini de görmüş olacağız. Öngörümüz, bu uygulamalar aile hekimliği sistemini daha etkin hâle getirecek ve sistemin odağına koyacak. Uygulamadan sonra gerekli takipleri yaparak iyi yönde revizelere de gidebiliriz” ifadelerini kullandı. “Aile hekimine kendi nüfusundaki sağlık sorumluluğunu veriyoruz” ‘İlaç yazamıyoruz’ şeklindeki dezenformasyonlara da cevap veren Memişoğlu, “Bir dönem içinde kendi hasta grubuna yazılan ilaç miktarı, önceki dönemde yazılan ilaç miktarı ile aynıysa veya daha azsa aile hekimine teşvik veriyoruz. Bir dönem önceye kıyasla kayıtlı nüfusun hastaneye gidiş sayısı aynıysa veya daha azsa bu aile hekiminin o nüfusu daha sağlıklı hâle getirdiği anlamına gelir. Bu noktada teşvik ve ek ödeme veriyoruz. Üstelik bu teşviki iki kat artırdık. Aile hekimine kendi nüfusundaki sağlık sorumluluğunu veriyoruz. Nüfusunu sağlıklı tutan aile hekimleri başarılı olmuş demektir. Hiçbir hekimin tedavi işleyişine müdahale etmeyiz ve ilaç yazmasına engel olmayız. ‘Biz ilaç yazamıyoruz, Bakanlık yasakladı’ deme niyetinin hoş olmadığını düşünüyorum” diye konuştu. "Kamu hastaneleri ve sağlık turizmiyle ilgili çalışmalarımız devam edecek" Ekim ayından bu yana İl Sağlık Müdürleri, İlçe Sağlık Müdürleri ve başhekimleri belli parametrelerle takip ettiklerini ifade eden Bakan Memişoğlu, “Çalışan memnuniyeti, hasta memnuniyeti, müracaat oranları konularını elektronik sistem üzerinden değerlendiriyoruz. Yöneticileri bir önceki döneme göre kıyaslıyor, başarı endekslerini ölçüyoruz. Bu endeksleri kendileri de görebiliyor. Kamu hastaneleri ve sağlık turizmiyle ilgili çalışmalarımız devam edecek. Bazı mevzuat değişiklikleri yapacağız” dedi. "Birçok husus doğurganlık oranını etkiliyor" Sezaryenin bir ameliyat yöntemi olduğunun ve bu konuda toplumu bilgilendirmeye devam edeceklerinin altını çizen Memişoğlu, “Sosyoekonomik nedenler, şehirleşmenin etkileri ve ailenin küçülmesi gibi öne çıkan birçok husus doğurganlık oranını etkiliyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile birlikte hep beraber bu konuyla mücadele ediyoruz. Primer sezaryen oranı Dünya Sağlık Örgütü’nün açıkladığı veriye göre 10 doğumdan yalnızca bir veya ikisinde olabilir. Ancak bizim primer sezaryen oranımız her iki doğumdan birinde olacak şekilde. Toplum sezaryeni bir doğum şekli olarak algılıyor” diye konuştu. Memişoğlu, ebeleri daha aktif hâle getirip hamilelikte, doğumda ve doğum sonrasında annenin daha çok desteklenmesi için çalıştıklarını söyledi. “Sezaryen konusundaki toplumsal talebi de değiştirmemiz gerekiyor" Ebelerin etkinliğini artıracak bir mevzuat çalışması olduğunu açıklayan Memişoğlu, “Annenin bu duygusal döneminde anneyi doğuma hazırlaması gereken kişi ebedir. Ebelerin etkinliğini artıracak bir mevzuat çalışmamız da var. Bu hafta veya önümüzdeki hafta yayımlanacaktır. Ebelerin etkin olmasını istiyoruz. Gebeliğin özellikle son üç ayında, annelik duygusunun daha yoğun yaşanmaya başladığı aşamada, ebelerin gebeleri doğuma hazırlamalarını istiyoruz. Yalnızca anne değil bebek açısından da normal doğumun önemli faydaları olduğunu söylüyoruz. Doğurganlık oranı ile ilgili Bakanlıklar olarak elimizden geleni yapıyoruz. Biliyorsunuz annelerin izin sayıları artırıldı. Ücretsiz izinler kaldırılarak ücretli izin hâline getirildi. Bunlarla ilgili çalışmalar devam ediyor. Annelere ve anne adaylarına doğumun fizyolojik bir olay olduğunu anlatmak için hep beraber çaba harcamalıyız. Sezaryen konusundaki toplumsal talebi de değiştirmemiz gerekiyor. Sezaryenin bir ameliyat olduğunu, doğum şekli olmadığını topluma anlatmamız lazım. Tıbbi olarak on doğumdan bir veya ikisinde ameliyat gerekebilir. Sekizinde ameliyat gerekmeyen fizyolojik bir olayda, birçok doğum sezaryenle gerçekleşiyorsa bu alanda bir sıkıntı var demektir” ifadelerini kulladı. “Normal doğum konusundaki önyargıları değiştirmemiz gerekiyor” Normal doğumu bütünsel olarak destekleyecek birçok parametreyi kullanmak zorunda olduklarını aktaran Memişoğlu, ”Hastaneler, hekimler, anne adayları ve toplum ölçeğinde değerlendirmeler yaparak normal doğum konusundaki ön yargıları değiştirmemiz gerekiyor. Burada en duygusal olan anneler. Eğer anneleri iyi hazırlarsak, annelerin doğumla ilgili cesaretini artırırsak bu sorunların çözüleceğini düşünüyorum. Primer sezaryen oranının yüzde 20’nin üzerine çıktığı hastanelerle ilgili daha çok çalışacağız” dedi. “Özel hastaneler mevzuatını tamamen yeniliyoruz” Özel hastaneler mevzuatını tamamen yenileyeceklerini açıklayan Memişoğlu, “Özel hastanelerde mevzuat açısından bazı değişikliklere ihtiyaç olduğunu görüyoruz. Kamu hastaneleri, üniversite hastaneleri ve özel hastanelerin tamamı aynı standartta hizmet vermek zorunda. Aynı bilimsel çalışma ile aynı şekilde tedavi etmek zorunda. Özel hastanelerde çok iyi örnekler, dünya çapında yapılan ameliyatlar var” diye konuştu. “Anne adaylarının normal doğuma teşvik edilmesi için çaba harcayacağız” Sezaryen oranları noktasında özel ve kamu ayrımı yapmadıklarını ifaden Bakan Memişoğlu, “Primer sezaryen oranları ile ilgili incelemelerimiz doğrultusunda 2025’te daha etkin olacak, anne adaylarının normal doğuma teşvik edilmesi için çaba harcayacağız. Ebelerle ilgili teşvik edici unsurlar da getirmeyi planlıyoruz” ifadelerini kullandı. “Türkiye sağlık alanındaki üretimin ortağı” Bakanlıkta Türk bilim insanı Dr. Özlem Türeci ile de görüştüğünü belirten Bakan Memişoğlu, “Biz bu ülkede bilim insanını destekleyeceğiz. 10. Türk Tıp Dünyası Kurultayı’nda yurt dışında çalışmış çok başarılı bilim insanlarıyla toplantı yaptım. Onlar buraya gelecekler. Yabancı yatırımcılara da buraya gelmelerini ve yatırım yapmalarını söylüyorum. Türkiye bir sağlık pazarı değil artık, Türkiye sağlık alanındaki üretimin ortağı. TÜSEB ile birlikte çalışıyoruz. Yabancı olup Türkiye’ye yatırım yapmak isteyen veya Türk olup yurt dışında yatırım yapmak isteyen herkesi en iyi şekilde destekleyeceğiz. Bilimden bilim üretecek, sağlık alanında üretim yapacak, katma değer oluşturacak herkesi destekleyeceğiz. Bilimden bilim üreterek finansal gelir elde edebilecek bir yapıyı oluşturacağız. Bilim yapmak değil bilim üretmekten bahsediyorum. Yeni bir söz söyleyeceğim, yeni bir şey üreteceğim, yeni bir şey buldum, iddiam var diyen herkesi yurt içi ve yurt dışında en iyi şekilde destekleyeceğiz” şeklinde konuştu. "Hekimlik duygu ve adanmışlık mesleği" Hastasına sahip çıkan, onun derdiyle dertlenen, empati kuran tüm hekimlerin arkasında olduğunu belirten Bakan Memişoğlu, “Biz hekimler değerli ve hassas insanlarız. Çok çaba harcayarak zorlu bir süreçten geçiyoruz. Sonra da hayatımız boyunca 24 saat insanların iyiliği için uğraşıyoruz ve onlara karşı bir adanmışlığımız var. Bu meslek yalnızca materyalist bir meslek değil; manevi tarafı, hazzı, empati duygusunu geliştirme zorunluluğu da var. Başkasının derdiyle dertlenen bir yapımız var. Sanat yapıyoruz esasında. Hekimlerimizin değerli olmasını istiyorum, onlar da kendilerini değerli hissetmek istiyor. Biz iyi hekimlik yapan hekimlerimize sahip çıkacağız. Hastasına sahip çıkan, adanmışlık duygusu olan her hekimin arkasında duracağım. Bir bakan olarak söylüyorum: İkinci ve üçüncü basamakta hastaya bakmak için değil, tedavi etmek ve hastayı sahiplenmek için çalışan hekimlerin arkasında duracağız. Hastaya bakmak için değil, tedavi etmek ve sahiplenmek için hekimlik yapacağız. Çok net söylüyorum. Hastasına sahip çıkan, onun derdiyle dertlenen, empati kuran tüm hekimlerimizin arkasındayım. Hekimler çok değerli. Hekimlik duygu ve adanmışlık mesleği” diye konuştu. Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, ayrıca aile diş hekimliği konusunda üç ilde pilot uygulama yapıldığını, göz ve plastik cerrahi gibi bazı branşlardaki sıkıntıları gidermek için çalışma yürütüleceğini ifade etti.
27 Kasım 2024 Çarşamba - 18:02
Deprem tatbikatında 13 yaralının tahliyesi yapıldı
Muğla’nın Datça ilçesinde gerçekleştirilen deprem tatbikatında senaryo gereği meydana gelen 7.2 şiddetindeki depremin ardından Datça Devlet Hastanesi’ndeki 13 yaralının tahliyesi başarılı bir şekilde gerçekleştirildi. Bu yıl dördüncüsü gerçekleştirilen tatbikat gerçeğini aratmadı. Muğla genelinde afete hazırlıklı olunması amacıyla gerçekleştirilen tatbikatlar aralıksız sürüyor. Bu çerçevede acil eylem planı doğrultusunda Datça Devlet Hastanesi’nde de yangın, deprem ve tahliye tatbikatı gerçekleştirildi. Yaşanabilecek olağan dışı durumlar sonrasında hastanenin kendi kendine yetebilirliğini test etmek, kriz yönetme alışkanlığını pekiştirmek ve personelin görev ve sorumluluk bilincini kazanmalarını sağlamak amacıyla afet senaryoları üzerinden gerçekleştirilen tatbikat, kurumlar ve STK’ların işbirliğiyle başarılı bir şekilde yapıldı. Senaryo gereği merkez üssü Datça’nın Kızlan Mahallesi’nde 7.2 şiddetinde deprem meydana geldi. Deprem sonrasında Datça Devlet Hastanesi’nde yangın ve göçükler meydana geldi. Acil Eylem Planı çerçevesinde görevli personeller olay yönetim merkezine çağrıldı ve tahliye emri verildi. İlk durum değerlendirmesinin yapılmasının ardından göçükte ve yangında yaralanan toplam 13 kişinin kurtarılarak tahliye edilmesi için harekete geçildi. Ekipler tarafından hızlıca tahliye edilen yaralılar, oluşturulan triaj alanına getirildi. Burada ilk müdahaleleri yapılan yaralıların ambulanslarla hastanelere sevkleri sağlandı. Gerçeğini aratmayan tatbikatta senaryo gereği rol alan yaralıların ise rollerini başarı ile yerine getirmesi dikkatlerden kaçmadı. Tatbikatın ardından açıklama yapan Datça Devlet Hastanesi Başhekimi Armağan Ada; "Bu yıl dördüncüsünü hastanemizde düzenlediğimiz bir tatbikatımızdı. Datça’da meydana gelen 7.2 şiddetindeki deprem sonrasında hastanemizde yararlılar oldu. Öncelikle hastanemizin kurtarma ekipleri daha sonra kamu kurumlarından ve STK’larımızdan aldığımız destekle yaralılarımızı tahliye ettik. Durumu kontrol altına aldık ve bu şekilde tatbikatımız sona erdi. Bu sebeple yorulan, buraya gelen, bu bilincin oluşmasına katkı sunan hastane personellerimiz ve tüm paydaşlarımıza teşekkür ediyorum. Afetsiz günler dileğimizle" dedi. "Afetsiz günler için bu hazırlıklar yapılıyor" Tatbikatta etkin rol alan Datça MAG-AME ekibinin sorumlusu Barış Muştu ise her an afete hazırlıklı olmanın önemine dikkat çekerek "Merkez üssü Kızlan Mahallesi’nde gerçekleşen bir deprem sonucunda hastanemizde meydana gelen yangın ve çökmelere bağlı olarak yaralılarımız vardı. Bu yaralılarımızın kurtarılması ve hastanemize destek vermek üzere MAG-AME, Muğla AFAD, Muğla UMKE, İlçe Jandarma Komutanlığı, İlçe Emniyet Müdürlüğü, Belediye Zabıta ekipleri, İtfaiye Grup Amirliğimiz, Orman İşletme Şefliğimiz gruplarında, burada ciddi bir çalışma yürüterek hastanede 13 şahıs tahliye edilerek triaj alanına getirildi ve ambulanslarla sevki gerçekleştirildi. Tatbikatımız takribi 50 dakika sürdü ve çalışma sonlandırıldı. Başarılı bir tatbikat oldu. Afetsiz günler için bu hazırlıklar yapılmaya devam ediliyor ve yapılacaktır. Herkese teşekkür ederim" şeklinde konuştu. Datça Devlet Hastanesi’nde Hastane Afet ve Acil Durum Planları (HAP) kapsamında gerçekleştirilen tatbikata hastane personelinin yanı sıra Muğla AFAD, Datça MAG-AME, Datça İtfaiye, Datça OGM, Datça İlçe Emniyet Müdürlüğü, Datça İlçe Jandarma Komutanlığı, zabıta ekipleri, Muğla UMKE ve Datça Ambulans Hizmetleri ekipleri katıldı.
27 Kasım 2024 Çarşamba - 17:43
Karlı yolları aşan sağlık ekipleri yaşlı hastanın imdadına Hızır gibi yetişti
Erzincan’ın Kemah ilçesinde karlı yolları aşan sağlık ekipleri 94 yaşındaki yatalak kadın hastanın imdadına yetişti. Önceki gün yağan yoğun kar yağışının ardından kapanan köy yollarında yol açma çalışmaları İl Özel İdaresi ekipleri tarafından sürdürülürken hastaların imdadına da paletli ambulanslarla sağlık ekipleri koşuyor. Kemah ilçesine bağlı Dereköy mevkiinde 94 yaşındaki yatalak kadın hasta ihbarı üzerine sağlık ekipleri harekete geçti. Karlı yolları aşan sağlık ekipleri Dereköy’e ulaştı. İlk müdahalesi köyde yapılan hasta kadın ambulansla Mengücek Gazi Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırıldı.
27 Kasım 2024 Çarşamba - 17:40
Sağlık Bakanı Memişoğlu: "Özel hastaneler mevzuatını tamamen yeniliyoruz"
Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, “Özel hastaneler mevzuatını tamamen yeniliyoruz. Özel hastanelerde mevzuat açısından bazı değişikliklere ihtiyaç olduğunu görüyoruz” dedi.
Çok Okunan Kategori Haberleri
1
27 Kasım 2024 Çarşamba- 12:03
Van’da aynı anda 3 yemek borusu kanseri ameliyatı
2
27 Kasım 2024 Çarşamba- 10:48
Hastalıkta sağlıkta sözü gerçek oldu 2'nci nikahları hastanede kıyıldı
3
27 Kasım 2024 Çarşamba- 17:40
Sağlık Bakanı Memişoğlu: "Özel hastaneler mevzuatını tamamen yeniliyoruz"
4
15 Eylül 2023 Cuma- 15:31
Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Dermatokozmetoloji Merkezi açıldı
5
27 Kasım 2024 Çarşamba- 09:18
“Kış aylarında bol su içmek bağışıklık için faydalı”
13 Kasım 2024 Çarşamba - 15:59
Gereksiz alışveriş, geçici olarak iyi hissetmek için yapılıyor
Türkçe’ye kıyamet harcaması ya da mahrumiyet harcaması olarak çevrilen “Doom spending”, kişilerin olumsuz ruh hallerinden kaçınmak ya da bu durumların etkisini azaltmak için gereksiz alışveriş yapmaları anlamına geliyor. Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hülya Ensari, iş, aile ve sosyal çevre kaynaklı streslerin bireyleri bir kaçış aracı olarak alışverişe yönlendirebileceğini söyledi. Harcama yapmadan önce duygusal durumun değerlendirilmesinin bireyin alışverişin altında yatan nedenleri anlamasına yardımcı olacağını belirten Ensari, duygusal farkındalığın, gereksiz harcamaların azaltılmasını sağlayabileceğini kaydetti. İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hülya Ensari, Türkçe’ye kıyamet harcaması ya da mahrumiyet harcaması olarak çevrilen “Doom spending” kavramına ilişkin değerlendirmede bulundu. Doom spending yani kıyamet harcaması nedir “Doom spending” kavramının “Ekonomik belirsizlik veya kişisel stres gibi olumsuz durumlar karşısında, bireylerin kontrolsüz veya gereksiz harcama yapma eğilimlerini tanımladığını belirten Ensari, “İngilizce ‘doom’ kelimesi, ‘kıyamet’ ya da ‘son’ anlamına gelirken, ‘spending’ kelimesi ‘harcama’ demektir. Dolayısıyla ‘Doom spending’, ‘Kıyamet harcaması’ ya da metaforik anlamda ‘Mahrumiyet harcaması’ olarak Türkçe’ye çevrilebilir. Kişilerin olumsuz ruh hallerinden kaçınmak ya da bu durumların etkisini azaltmak için gereksiz alışveriş yapmaları anlamına gelir. Kişilerin bilinçli veya bilinçsiz olarak pek düzenli olmayan duygusal ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla alışveriş aktivitelerine yönelmelerini temsil eder” diye konuştu. Geçici olarak iyi hissetmek için yapılıyor Doom spending’in nedenlerine değinen Ensari, “Global ekonomik kriz ile birlikte bireyler, belirsizliğin tetiklediği gelecek kaygısı yaşar. Bugün için gereksiz alışveriş yaparak kendilerini geçici olarak iyi hissetmeye çalışırken; öte yandan gelecekte karşılaşabilecekleri olumsuzluklara karşı kendilerini güvence altına almak amacıyla harcamalarını artırabilirler” dedi. Stresten kaçmanın bir yolu olarak görülebilir Kıyamet harcamasının nedenlerinden birinin de stres ve endişe olduğunu kaydeden Ensari, “İş, aile ve sosyal çevre kaynaklı stresler, bireyleri bir kaçış aracı olarak alışverişe yönlendirebilir. Bu da yine geçici bir rahatlama sağlar. Duygusal boşluk hissi veya stresle başa çıkma mekanizması olarak, birçok insan alışverişe yönelir. Bu durum, bireylerin kendilerini geçici olarak daha iyi hissetmelerine neden olur ve harcama davranışını pekiştirir. Duygusal yeme gibi, bu tür harcamalar da bireylerin stresle baş etme yöntemlerinden biri haline gelebilir” diye konuştu. Çevrimiçi alışveriş ve sosyal medya etkili oluyor “Çevrimiçi alışverişin kolayca erişilebilir olması, anlık indirimler ve reklamlardan etkilenme, bu sendromun yaygınlaşmasına katkıda bulunabilir” uyarısında bulunan Ensari, “Sosyal medyanın etkisiyle kişiler, diğer insanlarla kendi hayatlarını kıyaslayarak duygusal bir tatminsizlik ya da yetersizlik hissedebilirler. Bu hisleri gidermek için alışverişe yönelebilirler” dedi. Pişmanlık ve derin stres duyguları oluşabilir Gereksiz harcamaların zamanla birikerek kişisel bütçeleri zorlayabileceğini ve borçların artmasına yol açabileceğini ifade eden Ensari, “Kısa vadede rahatlama sağlasa da uzun vadede sorunun farkına varılmasıyla birlikte pişmanlık ve daha derin stres duyguları oluşabilir. Zamanla artan stres tekrar alışveriş yapma isteğini tetikleyerek kısır döngü oluşturur. Bu durum, uzun vadede finansal krizlerle sonuçlanabilir” uyarısında bulundu. Uzun vadede ruh sağlığını olumsuz etkileyebilir Sürekli kaygı ve stresle başa çıkmak için yapılan harcamaların, geçici bir rahatlama sağlasa da uzun vadede ruhsal sağlık sorunlarına yol açabileceğini belirten Ensari, “Bu tür harcamalar, bireylerde anksiyete ve depresyon riskini artırır, bu da ruhsal durumun daha da kötüleşmesine neden olabilir” dedi. Pek çok olumsuz sonuçlara yol açabilir Aşırı harcamanın, aile içindeki ilişkileri olumsuz etkileyebileceğini de belirten Ensari, “Finansal sorunlar, çiftler arasında anlaşmazlıklara ve gerginliğe yol açabilir. Ekonomik baskılar, artan iletişim sorunlarına ve ilişkilerin zedelenmesine sebep olabilir. Harcamalar yoluyla elde edilen tatmin, kısa sürelidir ve zamanla bireyde kendine güvensizlik hissine yol açabilir. Bu durum, kişisel tatmin duygusunu azaltır ve bireylerin kendilerini değerli hissetmelerini engelleyebilir” uyarısında bulundu. Kıyamet harcaması nasıl yönetilebilir Kıyamet harcaması ile başa çıkma ve bunun yönetilmesiyle ilgili tavsiyelerde bulunan Prof. Dr. Hülya Ensari, önerilerini şöyle sıraladı: Bütçe oluşturmak: Harcamaların duygusal içgüdülerle değil, ihtiyaç ve bütçe bazında yapıldığını fark etmek önemlidir. Gelire uygun bireysel bütçe oluşturmak ve bu bütçeye sadık kalmak, gereksiz harcamaların önüne geçebilir. Harcama yapmadan önce, ‘Bu alışverişe gerçekten ihtiyacım var mı?’ sorusunu sormak, bireylerin daha bilinçli kararlar almasına yardımcı olur. Alışveriş listesi yapmak: Alışverişe çıkmadan önce yapılacak bir liste oluşturmak, gereksiz harcamalardan kaçınmayı sağlar. Listeye sadık kalmak, impulsif alışverişin önüne geçer. Bireyler, ihtiyaç duydukları ürünleri önceden belirleyerek, harcamalarını daha iyi kontrol edebilirler. Duygusal farkındalık: Harcama yapmadan önce duygusal durumun değerlendirilmesi, bireylerin alışverişin altında yatan nedenleri anlamalarına yardımcı olur. Duygusal farkındalık, gereksiz harcamaların azaltılmasını sağlayabilir. İnsanlar, stresli veya kaygılı hissettiklerinde alışveriş yapma eğiliminde olabilirler; bu nedenle bu duyguları tanımak önemlidir. Hobi edinmek: Meditasyon, spor veya hobi edinme gibi sağlıklı stres yönetimi teknikleri, bireylerin kaygı seviyelerini düşürmelerine yardımcı olur. Bu tür aktiviteler, duygusal boşluğu doldurmak için daha olumlu yollar sunar. Düzenli egzersiz, hem fiziksel hem de zihinsel sağlığı olumlu yönde etkileyebilir. Sosyal destek, bu tür zorlukların üstesinden gelmek için önemli bir araçtır. Etkili zaman yönetimi: Zamanı etkili bir şekilde yönetmek, bireylerin günlük yaşamlarındaki baskıyı azaltabilir. Planlama yapmak, yapılacak işlerin belirginleşmesine yardımcı olur ve stres seviyesini düşürür. Bu durum, alışverişe gitme ihtiyacını azaltabilir. Kendi ihtiyaçlarını tanıma: Bireylerin gerçekten neye ihtiyaç duyduklarını anlamaları, harcama alışkanlıklarını olumlu yönde etkileyebilir. Kendi ihtiyaçlarını belirlemek, gereksiz harcamaları azaltarak finansal sağlığı iyileştirir. Bu farkındalık, bireylerin harcama davranışlarını daha bilinçli hale getirir. Zorlayıcı dönemlerde, duygusal destek almak önemlidir. Aile ve arkadaşlarla bu konuda konuşmak, duygusal yükü hafifletebilir. Ruhsal durumumuzun farkında olup; gerektiğinde ruh sağlığı uzmanından destek almak çok önemlidir.
13 Kasım 2024 Çarşamba - 15:45
Yunusemre Belediyesi’nden diyabet eğitimi
Yunusemre Belediyesi, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü nedeniyle Yunus Emre Millet Çarşısı’nda Diyabet Farkındalık Eğitimi ve Kan Şekeri Taraması gerçekleştirdi. Sağlıklı toplum, sağlıklı Yunusemre amacıyla pek çok projeye imza atan Yunusemre Belediyesi, vatandaşının mutluluğu ve sağlığı için 14 Kasım Dünya Diyabet Günü dolayısıyla diyabet hastalığına dikkat çekti. Yunus Emre Millet Çarşısı’nda Diyabet Farkındalık Eğitimi verilirken, Kan Şekeri Taraması da gerçekleştirildi. Programa Yunusemre Belediye Başkan Yardımcısı Ali Gök, Yunusemre Belediyesi Kadın ve Aile Hizmetleri Müdürü Şaver Yüksel, Yunusemre Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Suzan Cömert Özata ilgili personel ve vatandaşlar katıldı. Diyabet hastalığının anlatıldığı eğitimde Diyetisyen Sevcan İnci tarafından Tip1 ve Tip 2 diyabette tıbbi beslenme tedavisi, diyabetin sebep olduğu sağlık sorunları ve diyabetten korunmak için dikkat edilmesi gerekenler anlatıldı.
13 Kasım 2024 Çarşamba - 15:09
Ergenlerde diyabet alarmı: "Giderek artıyor"
DÜZCE (İHA) – Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Endokrinoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İlknur Arslanoğlu, çocuklukta en sık görülen diyabet türünün ömür boyu insülin kullanımı gerektiren Tip 1 diyabet olduğunu belirterek, Tip 2 diyabetin çocuklarda daha az görülmekle birlikte, ergenlerde giderek arttığını söyledi. Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Endokrinoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İlknur Arslanoğlu, "14 Kasım Dünya Diyabet Günü" dolayısıyla açıklamalarda bulundu. Çocuklukta en sık görülen diyabet türünün ömür boyu insülin kullanımı gerektiren tip 1 diyabet olduğunu bildiren Prof. Dr. Arslanoğlu, bunun en önemli sebepleri arasında doğuştan genetik yönden yatkınlık olduğunu ifade ederek, çevresel ve yaşam tarzına ilişkin zararlı etkenlerin de süreci kolaylaştırdığını vurguladı. Çocuklarda diyabet gelişiminde genetik yatkınlığın önlenemez olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Arslanoğlu, "Ancak D vitamini, omega 3 ve antioksidanların eksikliği, beslenme, uyku ve hareket düzeninin olmaması, dış stres etkenleri veya bireyin bunlarla başa çıkma yetersizliği, kirli hava ve doğal olmayan çevre, aşırı ve bilinçsiz hijyen azaltılabilir riskler arasında sayılabilir" dedi. "Tip 2 diyabet özellikle ergenlerde giderek artıyor" Tip 2 diyabetin çocuklarda daha az görülmekle birlikte, ergenlerde giderek arttığına işaret eden Prof. Dr. Arslanoğlu, "Bu diyabet tipi obezite ile çok yakın ilişkili ama obezite bağışıklık sistemini olumsuz etkileyerek Tip 1 diyabet riskini de artırabilir. Tip 2 diyabet daha sinsi ilerler, belirtileri ortaya çıkmadan çok ileri aşamalara gelebilir ama geç kalınmazsa insüline bağımlı olmadan yaşam tarzı düzenlemesi ve ağızdan alınan ilaçlarla tedavi edilebilir. Tip 1 diyabet ise daha hızlı ilerler ve yaşam tarzına dikkat edilse bile insülin gerektirir. Henüz ilerlememiş olgularda şeker yükleme testi ve hemoglobin A1c adı verilen üç aylık şeker ortalamasını gösteren tahlil ile karar vermek gerekebilir. Ayrıca klasik idrar tahlilinde idrarda şeker görülmesi, durum ilerlediyse keton adı verilen maddelerin de görülmesi kan şekeri ile birlikte tanı koydurucudur. Ancak insülinin çeşitleri var, bireye uygun seçimler yapmak gerekir. Bir de insülinin hem verilişini, hem de vücudun ihtiyacına göre ayarlanmasını kolaylaştıran insülin pompaları da tedavide yardımcı olan önemli teknolojik ürünlerdir" şeklinde konuştu. "Çocuklarda diyabet yönetiminde genel çevrenin desteği önemlidir" Çocuklarda diyabet yönetiminin ailenin ve diyabet ekibinin yakın iş birliğini içerisinde olması gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Arslanoğlu, "Ayrıca başta okul personeli olmak üzere genel çevrenin de desteği önemlidir. Bu işbirliği ile diyabet yönetiminin üç ayağı, yani insülin, beslenme ve egzersizin birbiriyle uyum içinde sürdürülmesi, bu uyumun da sürekli şeker ölçümüyle denetlenmesi gerekir. Bütün bunlar çocuğun yaşam kalitesini ve yaşama sevincini azaltmayacak yoğun bir deneyim ve destek eşliğinde gerçekleşmelidir. Yalnızca bunu yaparken akranlarını yakalayabilmek için herkesten daha hızlı, daha becerikli ve daha bilinçli olmaları gerekir. Buna en iyi örnekler çocukluktan beri diyabetli tıp profesörleri, profesyonel sporcular, birden fazla çocuk sahibi olmuş başarılı diyabetli ebeveynlerdir" diye konuştu. "Ülkenin her Köşesinden başvuru alıyoruz" Arslanoğlu, Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Diyabet Merkezi’nin imkanları ve çalışmaları hakkında da bilgilendirmelerde bulundu. Çocuk Diyabet Merkezi’nin dünyada 130 merkezin sertifiye olduğu SWEET adlı birliğin Türkiye’deki iki üyesinden biri olduğuna dikkat çeken Arslanoğlu, "Merkezimizin vizyonu, en gelişmiş çocuk diyabet bakımını bizden hizmet isteyen istisnasız her çocuğa ulaştırmak, bunu yaparken de en hassas yaklaşımlarla onların hayatını kolaylaştıracak her yöntemi geliştirmeye çalışmaktır. Ülkenin her köşesinden başvuru aldığımız için rutin hizmet yöntemleriyle yeterli olmamız mümkün olmamakta ve sürekli yoğun ekip iletişimi ile yeni yöntemler geliştirmekteyiz. Bunların arasında 24 saat Whatsapp danışma gruplarımız, ev, okul ve bölge ziyareti yaptığımız gezici etkinliklerimiz, kamplarımız, zoom toplantılarımız, okul, kreş, aile ve sosyal hizmetler, aile hekimlikleri ile kurduğumuz bağlar ve yaptığımız eğitimler sayılabilir" şeklinde konuştu.
13 Kasım 2024 Çarşamba - 14:06
Uzmanından çocuk ve yaşlılar için ’zatürre’ uyarısı
Niğde Ömer Halisdemir Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Şükriye Öner, zatürre ile ilgili verdiği bilgilerde, "Zatürrede 5 yaş altı çocuklar risk grubunda" dedi. Zatürrenin beş yaş altı çocuklar ve ileri yaş hastalarda tedavi edilmezse enfeksiyona bağlı ölüm sebep olabilecek bir hastalık olduğunu belirten Niğde Ömer Halisdemir Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Şükriye Öner uyarılarda bulundu. "Geçmeyen ateş, öksürük ve balgama dikkat edilmeli" Öner açıklamasında, “Halk arasında zatürre olarak bilinen pnömoni 5 yaş altı çocuklar ve ileri yaş hastalarda enfeksiyona bağlı en sık ölüm sebeplerinden bir tanesi. Önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık. Önlem olarak yıllık yapılan aşılar. Ateşi, öksürüğü, balgamı olan, solunum sıkıntısı olan hastalar beklemeden en yakın sağlık kuruluşuna başvurmalı. Özellikle 5 yaş altı çocuklar risk grubunda. Bu bahsettiği semptomlar çocuklarda da varsa beklemeden bir çocuk hekimine başvurulması gerekmekte. 65 yaş üstü hastalar, herhangi bir akciğer hastalığı olanlar, astım, koah, bronşit, böbrek yetmezliği, karaciğer ve diyabet gibi ek hastalığı olan ya da bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaç kullananlar, kanser hastalığı olup kemoterapi alanlar risk grupları arasındadır ve bu hastalığı daha ağır geçirebilirler” dedi. Hastalığa maruz kalmamak için dikkat edilmesi gerekenlere de değinen Dr. Şükriye Öner şunları söyledi: "Enfeksiyon geçiren bir kişiyle karşılaşıldığı zaman temastan uzak durmalı, kapalı ortamdaysa maske takmalı, soğuk, sıcak dengesine dikkat etmeli, iyi beslenmeli ve terliyken kıyafetlerini değiştirmeli. Çevresel faktörlere de dikkat etmek gerek. Kişi sigara kullanıyorsa mutlaka bırakmalı."
13 Kasım 2024 Çarşamba - 14:01
Diyarbakır’da anne adaylarına gebelik okulunda eğitim
Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde Dr. Yusuf Azizoğlu Devlet Hastanesi bünyesinde hizmet veren gebe okulu, anne adaylarının bilinçli bir gebelik dönemi geçirmesi için eğitimlerine devam ediyor. 2020 yılında açılan ve ücretsiz olarak hizmet veren gebe okulunda, kadın hastalıkları ve doğum uzmanı, ebe, fizyoterapist, psikolog ve diyetisyenden oluşan ekip, anne adaylarını sağlıklı bir şekilde doğuma hazırlıyor. Doğum sürecine olumlu katkılar sağlayan eğitimlere anne adaylarının yanı sıra babalar da eşleriyle birlikte katılım sağlayabiliyor. Anne dostu hastane ve bebek dostu hastanenin özel olarak hazırlanan bölümünde faaliyet gösteren okulda, gebelere ve eşlerine kapsamlı bir eğitim sunuyor. Eğitime katılan anne ve baba adaylarına; gebelikte sağlık, beslenme, normal doğum, doğum ağrısı ile baş etme yöntemleri, lohusalık, yeni doğanın bakımı, anne sütü, emzirme teknikleri, aile planlaması, gebe pilates ve yoga konusunda eğitim veriliyor. Eğitime katılan vatandaşlar, uzmanlardan detaylı bilgi alarak sorularını yöneltme fırsatı buluyor.
13 Kasım 2024 Çarşamba - 13:58
Uzmanından çocuk ve yaşlılar için ’zatürre’ uyarısı
Niğde Ömer Halisdemir Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Şükriye Öner, zatürrenin zatürre ile ilgili verdiği bilgilerde, “Zatürrede 5 yaş altı çocuklar risk grubunda” dedi. Zatürrenin beş yaş altı çocuklar ve ileri yaş hastalarda tedavi edilmezse enfeksiyona bağlı ölüm sebep olabilecek bir hastalık olduğunu belirten Niğde Ömer Halisdemir Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Şükriye Öner uyarılarda bulundu. "Geçmeyen ateş, öksürük ve balgama dikkat edilmeli" Öner, açıklamasında, “Halk arasında zatürre olarak bilinen pnömoni 5 yaş altı çocuklar ve ileri yaş hastalarda enfeksiyona bağlı en sık ölüm sebeplerinden bir tanesi. Önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık. Önlem olarak yıllık yapılan aşılar. Ateşi, öksürüğü, balgamı olan, solunum sıkıntısı olan hastalar beklemeden en yakın sağlık kuruluşuna başvurmalı. Özellikle 5 yaş altı çocuklar risk grubunda. Bu bahsettiği semptomlar çocuklarda da varsa beklemeden bir çocuk hekimine başvurulması gerekmekte. 65 yaş üstü hastalar, herhangi bir akciğer hastalığı olanlar, astım, koah, bronşit, böbrek yetmezliği, karaciğer ve diyabet gibi ek hastalığı olan yada bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaç kullananlar, kanser hastalığı olup kemoterapi alanlar risk grupları arasındadır ve bu hastalığı daha ağır geçirebilirler” dedi. Hastalığa maruz kalmamak için dikkat edilmesi gerekenlere de değinen Dr. Şükriye Öner şunları söyledi; “Enfeksiyon geçiren bir kişiyle karşılaşıldığı zaman temastan uzak durmalı, kapalı ortamdaysa maske takmalı, soğuk, sıcak dengesine dikkat etmeli, iyi beslenmeli ve terliyken kıyafetlerini değiştirmeli. Çevresel faktörlere de dikkat etmek gerek. Kişi sigara kullanıyorsa mutlaka bırakmalı.”
13 Kasım 2024 Çarşamba - 13:34
Akıllı Ses Ötesi tedavisiyle hareket bozukluğuna ameliyatsız çözüm
NeuroLab İstanbul 2024, Medipol Acıbadem Bölge Hastanesi’nde başladı. Parkinson başta olmak üzere çeşitli hastalıkların tedavisinde öne çıkan Beyin Pili (DBS) ve Akıllı Ses Ötesi (MRgFUS) gibi teknolojilerin mercek altına alındığı programa; Toronto Üniversitesi Nöroloji Bölümü’nden Prof. Dr. Alfonso Fasano ve Toronto Üniversitesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı eski başkanı Prof. Dr. Andres Lozano da katıldı.
13 Kasım 2024 Çarşamba - 13:32
Belediye Sağlık Hizmetleri Bürosu, uygulamalarını sürdürüyor
Bodrum Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü Sağlık Hizmetleri Bürosu, yarımada genelinde sağlık bakımını yapamayan hasta, engelli ve yaşlı vatandaşlara tıbbi bakım ve sağlık hizmeti vermeye devam ediyor. Ortakent Mahallesinde yer alan Sağlık Hizmetleri Bürosu, reçeteli enjeksiyonlar, yara ve yanık tedavileri, pansuman; tansiyon, şeker, ateş ve solunum takibi, vücut ölçüm takibi gibi rutin kontroller ve tıbbi uygulamalar yapıyor. 1 ambulans ve 2 engelli hasta nakil aracının yer aldığı merkezde kendi imkanları ile hastaneye gidemeyen, hastanede tedavisi bitmiş ve evine dönmesi gereken yatağa bağımlı, engelli ve tekerlekli sandalyeye muhtaç hastalara da hizmet veriliyor. 2024 yılı içinde 3 bin 650 hastaya tıbbi uygulama yapan Sağlık Hizmetleri Bürosu, 180 vatandaşa vücut ölçüm takibi, 560 sıhhi işletmeye hijyen kontrolü gerçekleştirdi. 276 ambulans ve 340 engelli hasta nakil aracı ile hasta transferi de yapan ekipler, 98 ölüm belgesi ve cenaze yol izin belgesi düzenledi. Bodrum Belediye Başkanı Tamer Mandalinci, çalışmalarla ilgili, “Yerel yönetim olarak sosyal belediyecilik anlayışımızla Bodrum genelinde tüm vatandaşlarımıza ulaşmayı, onların ihtiyaçlarına çözüm üretmeyi önemsiyoruz. Sağlık hizmetleri kapsamında desteğe ihtiyacı olan vatandaşlarımıza Sağlık Hizmetleri Büromuz büyük bir özveriyle hizmet veriyor. Halkımızla etkili iletişimi sürdürecek, elimizden geldiğince onlara destek olmaya devam edeceğiz” dedi.
13 Kasım 2024 Çarşamba - 12:47
Yeni akım, tırnak törpüsü ile diş törpüleme: Uzmanından kritik uyarı
Son dönemde özellikle sosyal medyada akım haline gelen “tırnak törpüsü ile diş törpüleme” işlemi uzmanları harekete geçirdi. Uzman Diş Hekimi Prof. Dr. Birkan Taha Özkan, akım haline gelen evde uygulanan tırnak törpüsü ile diş törpüleme işlemine karşı uyardı.
13 Kasım 2024 Çarşamba - 12:33
Muğla EAH’ta yoğun bakım hemşirelik sertifika eğitimi
Muğla Eğitim ve araştırma Hastanesinde düzenlenen ‘2. Yoğun Bakım Hemşireliği Sertifikasyon Eğitimi’ programı sona erdi. Hastane yoğun bakım hemşireleri ve ilçelerden gelen 9 hemşirenin katılımıyla gerçekleştirilen program sonunda kursiyerlere katılım belgesi verildi. 30 Eylül-12 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirilen 3 hafta teorik, 3 hafta pratik uygulama olarak 6 hafta süren eğitim sonunda bitirme sınavını başarıyla tamamlayan kursiyerler yoğun bakım hemşirelik sertifikası almaya hak kazandı. Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Turhan Togan’ın ikincisi düzenlenen yoğun bakım hemşireliği sertifikasyon eğitimi sürecinin başından sonuna kadar Sağlık Bakım Hizmetleri Müdürü Özlem Palancıoğlu, Yardımcıları Gülay Karaduman, Mihrican Çelebi, program sorumlusu Sultan Arlı Olpak, Yoğun Bakım Uzmanı Doç. Dr. Canan Gürsoy ve eğitimlere katkıda bulunan, destek olan tüm ekibi teşekkür etti. Başhekim Prof. Dr. Togan, “Burada kazandığınız bilgilerinizi sahada ekip arkadaşlarınızla paylaşın, bilgi güçtür. Ekip çalışmasının en çok görüldüğü yoğun bakımlarda yoğun bakım hemşiresi; krizi yönetebilen, acil duruma müdahale edebilen, iletişim becerileri ve mesleki yetkinlikleri olan, hızlı karar verme becerisine sahip, her daim gelişimlere açık, hasta ve aile eğitimlerinde mesleki bilgi ve becerilerini sahada uygulayabilen sağlık çalışanlarıdır. Bizler her zaman sizlere destek olmak için buradayız, hepinize meslek hayatınızda başarılar dilerim” dedi.
13 Kasım 2024 Çarşamba - 12:19
Muğla Büyükşehirden Tip 1 Diyabet hastalarına destek
Muğla Büyükşehir Belediyesi, Tip 1 diyabetli çocukların yaşam kalitesini artırmak için önemli bir projeyi hayata geçiriyor. Muğla’da ikamet eden Tip 1 diyabetli çocuklar için başlatılan bu destek ile sensör ve insülin pompası maliyetleri Büyükşehir Belediyesi tarafından karşılanacak. Tip 1 diyabet hastalarının kan şekeri takibini kolaylaştıran diyabet sensörleri, her 5 dakikada bir kandaki glikoz seviyesini uyumlu akıllı cihazlara ileterek ani dalgalanmaların önlenmesine yardımcı oluyor. Sensörlerin sağladığı anlık veri takibi ile hipo ve hiperglisemi riski azalırken, özellikle gece saatlerinde kan şekeri düşüklüğüne bağlı endişeler de ortadan kalkıyor. Bu destek sayesinde aileler çocuklarının kan şekerini anlık olarak telefonlarından izleyebilecek, çocuklar ise okuldaki süreçlerinde de kan şekeri takibi konusunda sıkıntı yaşamayacaklar. Destek programı hakkında konuşan Muğla Tip 1 Diyabetliler Derneği Başkanı Neşe Şahin, Belediye Başkanı Ahmet Aras’a teşekkürlerini ileterek şu açıklamalarda bulundu: “Çocuklarımızın günde 10 kez parmak delmelerini bu sayede önlemiş oldu bu sensörler sayesinde. Çocuklarımız anlık kan şekerini takip edebilecekler. Sensörler sayesinde anne ve babalarımız çocuklarımızın anlık kan şekerlerini telefonlarından ve okuyuculardan anlık takip edebilecekler” dedi. İnsülin pompası ve sensör desteği kapsamında çocukların cihaz masraflarının belediye tarafından karşılanacağını söyleyen Kıyı Ege Belediyeler Birliği ve Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras “Muğla Tip Diyabetliler Derneği ziyaretimize gelmişti. Orada yaptığımız görüşmede Muğla’da yaklaşık 120 çocuğun Tip 1 diyabetli olduğu takip edilmekte olduğu ve onların pompa ve sensöre ulaşamadıklarını öğrendik. Bunun üzerine sağlık sosyal daire başkanlığımız ile birlikte hekim kontrolünde yaptığımız çalışma ile beraber onların ihtiyaçlarını karşılamaya başladık. Pompa ve sensör alarak çocuklarımıza bunları ulaştıracağız. Onların takipleri artık daha güvenli bir şekilde yapılacak” dedi. Destek programından faydalanmak isteyen vatandaşlar, aşağıdaki numaralardan ilgili merkezlere ulaşarak başvurularını yapabilecekler: Menteşe: 0252 212 9349, Fethiye: 0252 614 0440, Bodrum: 0252 316 4880, Milas: 0252 513 2886, Marmaris: 0252 417 5774, Ortaca: 0536 862 6556
13 Kasım 2024 Çarşamba - 12:12
Akciğer kanseri yüzde 90 oranında sigara kaynaklı
Akciğer kanseri, dünyada ölüme neden olan kanserler arasında kadınlarda ve erkeklerde ilk sırada yer almaktadır. Yılda yaklaşık 2.2 milyon kişi akciğer kanseri tanısı alırken, 1.8 milyon kişi bu hastalık nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Dünya genelinde yüksek gelirli ülkelerde akciğer kanseri sıklığı azalırken, düşük ve orta gelirli ülkelerde bu oran artmaktadır. Bu artış; tütün kullanımının yaygınlaşması, hava kirliliği gibi çevresel faktörler ve yaşlı nüfus gibi demografik değişikliklerden kaynaklanmaktadır. Medicana Sağlık Grubu Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Pervin Korkmaz, akciğer kanseri ve korunma yöntemleri hakkında açıklamalarda bulundu. Akciğer kanseri, akciğer dokusunda kontrolsüz ve anormal çoğalan değişmiş hücre grupları ile oluşan kötü huylu tümörlerdir. Medicana International İstanbul Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Pervin Korkmaz, “Akciğer kanserinin en sık nedeni (yüzde 90) sigara tüketimidir. Diğer risk faktörleri arasında; asbest liflerinin solunması, radon gazı, petrol ürünleri, hava kirliliği ve ailesel hastalık öyküsünün olması yer almaktadır. Sigaraya başlama yaşı, ne kadar süre kullanıldığı, günlük tüketilen sigara miktarı akciğer kanserinin gelişimiyle yakından ilişkilidir. Pasif içici olmanın da akciğer kanserine yol açtığı bilinmektedir” şeklinde konuştu. Akciğer kanserinin genel olarak ileri evrede tanı aldığını belirten Doç. Dr. Pervin Korkmaz, bunun sebebini şu şekilde açıkladı: “Akciğer kanserine bağlı yakınmalar ve bulgular; bireyin kendisi tarafından, altta yatan yandaş hastalıklarla veya sigara kullanımıyla ilişkilendirilmektedir. Bu durum hastaların sağlık kuruluşuna başvurmalarını geciktirmektedir. Evre ilerledikçe de hastalık kötü seyretmektedir. Yakınma ve bulgular kanserin nereyi tuttuğuna ve yaygınlığına bağlı olarak değişmektedir. En sık yakınmalar öksürük, öksürükle ağızdan kan gelmesi, nefes darlığı ve göğüs ağrısıdır. Bunun dışında bulantı, kusma, baş ağrısı, iştahsızlık, kilo kaybı gibi belirtiler de olabilmektedir.” Erken tanı, cerrahi tedavi imkânı sağlıyor Hastanın başvuru yakınmaları üzerine yapılan fiziki muayene ve görüntüleme yöntemleriyle, akciğer kanserinden şüphelenildiği takdirde; vücut taraması ve patolojik inceleme yapıldığını belirten Doç. Dr. Pervin Korkmaz, “Uygulanacak olan tedavi; patolojik olarak tespit edilen hücre tipine ve hastalığın evresine, hatta hastanın yandaş hastalıklarının varlığına ve bunların durumuna göre belirlenmektedir. Ne yazık ki nadiren erken evrede tanı konulan olgulara cerrahi tedavi uygulanabilmektedir. Diğer durumlarda kemoterapi, radyoterapi, immunoterapi veya bunların kombinasyonları uygulanabilmektedir. Yaşam süresini belirleyecek olan kanserin hücre tipi ve evresidir” diye konuştu.
Daha Fazla Yükle
GERİ BİLDİRİM
Geliştirme sürecine katkıda bulunmak için lütfen sitede karşılaştığınız hataları bize bildirin.
Gönder