Yerel Haberler
Ankara
27 Kasım 2024 Çarşamba - 18:34 Sağlık Bakanı Memişoğlu: "Özel hastaneler mevzuatını tamamen yeniliyoruz" Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, “Özel hastaneler mevzuatını tamamen yeniliyoruz. Özel hastanelerde mevzuat açısından bazı değişikliklere ihtiyaç olduğunu görüyoruz” dedi. Medya kuruluşlarının sağlık muhabirleriyle Bakanlıkta bir araya gelen Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, planlanan çalışmalar hakkında bilgi vererek, gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Toplantı öncesi kişisel e-posta adresini ve telefon numarasını sağlık muhabirleriyle paylaşan Bakan Memişoğlu, toplumun sağlık okuryazarlığı oranının artırılmasında medya mensuplarının üstlendiği görevin çok önemli olduğunu belirterek, “Biz sizleri sağlıkçı olarak kabul ediyoruz. Biz, sağlık muhabirlerini sağlık ordusunun bir neferi olarak görüyoruz ve esasında sağlık okuryazarlığını, sağlığın toplumsal olarak gelişimini, aynı zamanda bu konudaki sağlığın bilgilerini sizler vasıtasıyla bütün toplum öğreniyor. Emeğiniz çok büyük. Hepinize teşekkür ediyorum çünkü sahada olan sizlersiniz. Sizin yaptığınız haberler çok kişiyi etkiliyor. Öyle olunca da hem toplumun sağlığının gelişimini hem de bizim daha da gelişimimizi sağlıyorsunuz. Başta size teşekkür ediyorum. Bizler hepimiz bu millete, topluma hizmet eden insanlarız. Amacımız daha iyi sağlık sistemi kurmak, daha iyi bir ülke oluşturmak. Onun için de elimizden geleni yapıyoruz. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğündeyken de sağlık muhabiri arkadaşlarımızla her zaman iletişime açık olduk. Bu konuda elimizden geldiğince Bakanlıkta da aynı açık ve şeffaf iletişimi kurmak isteriz. Maalesef bazen dezenformasyon oluyor, yanlış algılar oluyor. İyi bir iletişim, iyi bir haberleşme yolu kurmak kesinlikle bizim için değerli. Sizler bizim için değerlisiniz. Biz sizi medyadaki sağlık elçileri olarak görüyoruz. Onun için her konuda her zaman iletişim hâlinde olmayı isteriz” diye konuştu. “Yaklaşımımız: Önce insan, insanın iyiliği” Bakan Memişoğlu şunları söyledi: “Türkiye de dâhil insanlara ‘Mutluluğun olmazsa olmazı en çok nedir?’ diye sorduklarında ilk parametre sağlık. Biliyorsunuz, yani yüzde 65-70 üzerinde insanlar, olmazsa olmazı sağlık olarak tanımlıyorlar hayatlarında. Onun için biz de bu mutluluk kaynağının sağlık olduğunun bilinciyle hareket etmek zorundayız. İnsan hayatıyla ilişkiliyiz. İnsanın rengine, cinsine, fikrine bakmıyoruz sağlık hizmeti sunarken, herkese eşit ve insan olduğu için hizmet ediyoruz. Yaklaşımımız: Önce insan, insanın iyiliği diyoruz, toplumun iyiliği diyoruz, medeniyetin iyiliği diyoruz ve dünyanın iyiliği diyoruz. Bugün maalesef dünya biraz kötülük medeniyetinin, kötülüğün hâkim olduğu, birbirlerini insanların katlettiği, naklen yayınlarda 45 bin kişinin öldüğü bir dünyada yaşıyoruz. Biz iyilik tarafı olarak bunu düzeltmek için daha çok çalışmamız, birlikte hareket etmemiz, iyi tarafın bir arada hareket etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Onun için sağlıkla ilgili de daha iyisini nasıl yaparız konusunda çalışıyoruz. Hep beraber daha iyisini yapacağız.” “Topluma bunların zararlarını anlatmamız gerekiyor” Bakan Memişoğlu, önceliğinin koruyucu hekimlik olduğunu ve bunun birinci basamak olduğunu belirtti. İnsanların hasta olmadan, sağlığını kaybetmeden kendisine bakmasının ve bedenine bakmasının, sağlıklı kalmasının yönetimini oluşturmak zorunda olduklarını bildiren Bakan Memişoğlu, “Yani bu konuda sağlığı kaybetmeden Sağlık Bakanlığı olarak çalışmamız lazım. Biz hastalık bakanlığı değiliz diyoruz hep. Biz sağlık bakanlığıysak önce koruyucu hekimliği, koruyucu sağlık kültürünü insanlara öğretmemiz lazım. Burada önemli sağlık çalışanı sizlersiniz. Çünkü toplumun sağlık okuryazarlığını artıracak haberleri yapacak ve onları bilinçlendirecek sizlersiniz. Biz bunları üretirken veya bunları desteklerken sizlerin yardımı olmadan toplumun sağlık okuryazarlığı oranını artırmayı veya sağlıkla ilgili kendilerine bakması gerektiğini öğretemeyiz. Onun için bu sorumluluk sadece bizde değil, sizlerde de var çünkü bugün baktığımız zaman Türkiye’nin en büyük sorunlarının obezite, kilo olduğunu görüyoruz, bağımlılık olduğunu görüyoruz. Bu sadece sigara, madde bağımlılığı değil. Bugün en önemli bağımlılıklardan bir tanesinin dijital bağımlılık olduğunu biliyoruz” ifadelerini kullandı. “Sigara akciğer kanserinden KOAH’a kadar her türlü hastalığa etki eden bir madde” Türkiye’de sigara kullanım oranının çok yüksek olduğuna dikkati çeken Bakan Memişoğlu, "Sigara akciğer kanserinden KOAH’a kadar her türlü hastalığa etki eden bir madde. Bu nedenle bizlerin topluma bunların zararlarını anlatmamız gerekiyor” dedi. “Türkiye’nin yenilenebilir dediğimiz nüfusunun azalmaması gerekiyor” Doğurkanlık oranına değinen Memişoğlu, “Bunun yanında doğurganlık oranı diyoruz, toplum eleştiriyor bazen, ‘Bize neden karışıyorsunuz’ diye ama baktığınız zaman çocuksuz olmaz. Ailede kardeş de önemli. İnsan kardeşle gelişiyor. Paylaşıyorsunuz, mücadele ediyorsunuz, birbirinizi destekliyorsunuz. Lakin biz bu konuda sadece kardeş tarafından bakmıyoruz. Bir de Türkiye’nin yenilenebilir dediğimiz nüfusunun azalmaması gerekiyor. Nüfus artış hızı 1,5 demek bu nüfusun azaldığı, yaşlanmasını bırakın azaldığı demek. Bu konuda toplumu bilinçlendirmemiz lazım. Normal Doğum Eylem Planı hazırladık, biliyorsunuz. Ama bunu topluma anlatmamız gerekiyor. Hekiminden, hastasına, gebesinden, aile bütününe işin normalinin doğum olduğunu, diğerinin ameliyat olduğunu hep beraber anlatmamız gerekiyor. İşte bu tür özellikle koruyucu dediğimiz, hastalanmadan sağlığı koruyacak politikalarımızın sizler tarafından da desteklenmesini ve çok fazla topluma bu konuda mesaj verilmesini arzu ediyoruz” açıklamalarında bulundu. “Biz aile hekimlerine güveniyoruz, gelirlerinin de artacağını biliyoruz” Aile hekimliğini destekleyeceklerini söyleyen Bakan Memişoğlu, “Çünkü aile hekimliği toplumun ilk başvuracağı ve en yakınındaki sağlık elçimiz, sağlık hizmeti sunduğumuz kapı. Onun için de aile hekimlikleriyle ilgili bir mevzuat, yönetmelik değişikliği yaptık. Bunun yanında 2025 senesinde yaklaşık bin tane hedefimiz yeni Aile Sağlığı Merkezi yapmak, onlara kurumsal kimlikle daha iyi hizmet verecek altyapı oluşturmak. Sağlıklı Hayat Merkezi hedefimiz de var, 100’ün üzerinde yapmak istiyoruz 2025 senesinde. Koruyucu hekimlik, temel sağlığın en önemli unsurudur. Mevzuatla ilgili de bazen dezenformasyon olabiliyor, yanlış algılar da olabiliyor. Burada şunu söylüyoruz, aile hekimine kayıtlı nüfusu 3 bin 500’e düşürerek hekimin kendisine kayıtlı kişilerin sağlıkla ilgili bütün parametrelerini takip etmesini, özellikle yaşlı grubu, şeker hastası, tansiyon hastası gibi grupları takip etmesini istiyoruz. Yanlış anlaşılma olmasın, biz aile hekimlerinin maaşlarını kesmiyoruz. Biz aile hekimlerine kendi nüfusunun sağlığına göre daha çok teşvik vermeye çalışıyoruz. Kendi nüfusunun hastalanmamasının temininde etkin rol almasını istiyoruz. Bu nedenle de biz kendisiyle kıyaslıyoruz aile hekimini. Eğer nüfusu, kendi sorumlu olduğu nüfusu bir önceki döneme göre daha sağlıklıysa bunu aile hekiminin başarısı olarak görüyoruz çünkü kendi sorumlu olduğu bölgedeki insanlar, kendilerine bakarsa, hastalanmazsa bunu sağlayacak kişinin aile hekimi olduğunu görüyoruz ve kişinin kendi sorumluluğunun olduğunu biliyoruz. Onun için bu konuda biz aile hekimlerine güveniyoruz, gelirlerinin de artacağını biliyoruz. Çalışan ve çalışmayan arasındaki farkın da net olmasını istiyoruz. Onun için teşvik vereceğiz, ilave vereceğiz, ücret vereceğiz aile hekimlerine. Bu konuda dezenformasyon olmasını arzu etmiyoruz” diye konuştu. “Randevu konusunda bazı branşlarda sıkıntılar olduğunu biliyoruz, bunları en kısa zamanda çözeceğiz” Bakan Memişoğlu, “Randevu konusunda bazı branşlarda sıkıntılar olduğunu biliyoruz, bunları en kısa zamanda çözeceğiz. Bugün yeni atama ve yer değiştirme yönetmeliği (Sağlık Bakanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik) yayımladık. Biliyorsunuz Türkiye’de hekim dağılımında 2002 senesinde en gelişmiş bölge ile gelişmemiş bölge arasında yedi kat fark vardı. Gelişmiş bölgelerimizde yedi kat fazla sağlık personeli vardı. Şu anda 2,5 kat farka düşürdük. Bunu daha aza düşürmek için böyle bir yönetmelik yayımladık” ifadelerine yer verdi. “Bakanlığımızın hizmetlerini komple check-up yapıyoruz” Sağlık Bakanlığı hizmetlerini komple check-up yaptıklarını aktaran Bakan Memişoğlu, “Yani denetleme usullerimizi, sağlık hizmetlerimizi yeniden yapılandırma aşamasındayız. Bu konuda malum yenidoğanla ilgili bir denetleme ve değerlenme bilimsel komisyonu oluşturduk. Tüm branşlarda bunu yapacağız: Acil, erişkin yoğunbakım, onkoloji gibi. Hizmet alanlarımızı kontrol ederek işleyişi daha etkin hâle nasıl getiririz konusunda çalışıyoruz” dedi. "Sağlık bilimini de, bilgisini de üretmek istiyoruz" Özellikle sağlık turizmi konusunda biraz daha etkin olmak için Uluslararası Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketini (USHAŞ) yeniden yapılandırıp, daha etkin hâle getirerek sağlık hizmetlerini büyütmeyi amaçladıklarını ifade eden Memişoğlu, “Sağlık hizmetinde özellikle kamu tarafının biraz daha gelişmesi gerektiğini düşünüyoruz bu konuda. Koruyucu ve temel sağlık hizmetlerinin yanında benim en önemsediğim şey, bu konuda sizin desteğinizi de istiyoruz çünkü bu konuda kat etmemiz gereken çok uzun bir yol var, yapmamız gereken işler var, biz sadece sağlık hizmetini sunan, sağlık hizmetini iyi yapan bir ülke olmak istemiyoruz, biz sağlık hizmetini sunarken sağlık bilimini de bilgisini de üretmek istiyoruz” şeklinde konuştu. “Bir buçuk milyon sağlık çalışanlarımızın hakkını yememesini istiyorum” "Türkiye’nin sağlık çalışanları özellikle hekim grubu gerçekten dünyanın medar-ı iftiharı olarak görülüyor" diyen Memişoğlu, “Bunun da toplum tarafından bilinmesi lazım. Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz. Sağlık hizmetleri son 20 yılda Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde inanılmaz gelişti ve dünyada Covid-19’da gördük, depremde de gördük ki sizler sağlık hizmetlerinin dünyaya rol model olan bir ülkesinde yaşıyorsunuz. Bunu yapan sağlık çalışanları ve hekim grubu, sağlık sistemimiz. Çok istisnai insanlıktan nasibini almamışların, üstelik de yakalanarak cezaevinde olanların, bunu bir buçuk milyon sağlık çalışanlarımızın hakkını yememesini istiyorum” ifadelerini kullandı. “Bebek ölümlerinde bin canlı doğumda 35’lerden 7,1’e düşürülmüş İstanbul için, Türkiye için 9,2’ye düşürülmüş” Bebek ölümlerinde bin canlı doğumda 35’lerden 7,1’e düşürülmüş İstanbul için, Türkiye için 9,2’ye düşürüldüğüne dikkat çeken Bakan Memişoğlu, “Prematüre 37 haftanın altında doğan bebeklerimizin yaşam şansı yüzde 95’in üzerinde çıkartılmış bir sağlık sisteminden, sağlık çalışanlarından bahsediyoruz. Yaşam süresini 78 yaşına çıkartmış bir sağlık sisteminden, sağlık çalışanlarından bahsediyoruz. Bunun kötülenmesine veya birkaç tane nasipsiz sebebiyle örselenmesine hep beraber izin vermememiz lazım. Birkaç kişinin kusuru, caniliği bu kadar büyük hizmetleri, Avrupa ile dünyadan daha iyi olan hizmetleri ve çalışanları töhmet altında bırakmaması gerekir. Bunu başaracak sizlersiniz, bizleriz, sorumluluk sahibi insanlar” dedi. "Ben sahayı dolaşıyorum 4 ayda 28 ile gittim" diyen Bakan Memişoğlu, “Sahadaki arkadaşlarımızın, sağlık sistemindeki çalışanlarımızın, üniversite dâhil, özel sektörü dâhil sorunları dinledik, toplantı yaptık, yerinde gördük. Genel anlamda arkadaşlarımızın taleplerini aldık çünkü sonuçta biz onlar için de buradayız. Onlarla hizmet sunmak, onlara destek vermek, onlarla beraber çalışmak için buradayız, sorunları yerinde tespit ederek daha etkin çözmeye çalışıyoruz” açıklamalarında bulundu. Bakan Memişoğlu şu ifadeleri kullandı: “Bunu özellikle takip etmenizi ve bilim insanlarımızı motive etmenizi istiyorum sizden çünkü üretmemiz lazım. Üretmemiz için de bilim insanlarını, finansı ve devleti bir araya getirmemiz lazım. Bakın, bilim yapmayacağız sadece, bilim üretmemiz gerekir. Bilim malzemesi üretmemiz gerekir, ilaç üretmemiz gerekir. Onun için biz TÜSEB’i bu konuda bu ekosistemi oluşturacak şekilde dizayn ediyoruz. Üreten sağlık demek, esasında gelecekteki 10 sene sonraki, 20 sene sonraki sağlık ekosisteminin en önemli parçası olsun istiyoruz. USHAŞ’ı da yeniden yapılandırıyoruz. Bu iki konu bizim için önemli. Nasıl temel sağlık ve koruyucu sağlık diyorsak en az onun kadar da üreten sağlık ve sağlık teknolojisini, bilimini Türkiye’de üretir hâle getirmemiz gerekir.” “İnsan sağlığına faydası olacak her türlü uygulamayı yapılabilir hâle getirmek için uğraşıyoruz” Sağlık Bakanı Memişoğlu, aile hekimlerine yönelik geleneksel ve tamamlayıcı tıp eğitimleriyle ilgili, “Bu konuda ikincil mevzuatın olması lazım. İkincil mevzuatını çıkaracağız. İkincil mevzuatla birlikte eğitimleri de artıracağız. Bu konuda bir sıkıntı olmayacak. Geleneksel tıpla şu andaki tıbbın entegre olarak çalışması taraftarı olan bir mantıkla yaklaşıyoruz. İnsan sağlığına faydası olacak her türlü uygulamayı yapılabilir hâle getirmek için uğraşıyoruz. Bu konuda aile hekimlerinin daha etkin olması için böyle bir mevzuat çıkarıyoruz. Bunun ikincil mevzuatları da kanundan sonra çıkacaktır. Nasıl çalışılacak, nasıl bir sistem kurulacak bunlara bakacağız” ifadelerini kullandı. “Uygulamalar aile hekimliği sistemini daha etkin hâle getirecek” Çıkacak olan yönetmelikler ve kanun ile temel sağlık hizmetleri, birinci basamak sağlık hizmetlerinin öncelikli olması için uğraştıklarını aktaran Memişoğlu, “Aile hekimlerimizin kaygılarını anlıyorum. 5-6 ay geçtikten sonra çok daha iyi yerlerde olacağımızı düşünüyoruz. Uygulamadan sonra uygulamanın faydalı ve sıkıntılı yönlerini de görmüş olacağız. Öngörümüz, bu uygulamalar aile hekimliği sistemini daha etkin hâle getirecek ve sistemin odağına koyacak. Uygulamadan sonra gerekli takipleri yaparak iyi yönde revizelere de gidebiliriz” ifadelerini kullandı. “Aile hekimine kendi nüfusundaki sağlık sorumluluğunu veriyoruz” ‘İlaç yazamıyoruz’ şeklindeki dezenformasyonlara da cevap veren Memişoğlu, “Bir dönem içinde kendi hasta grubuna yazılan ilaç miktarı, önceki dönemde yazılan ilaç miktarı ile aynıysa veya daha azsa aile hekimine teşvik veriyoruz. Bir dönem önceye kıyasla kayıtlı nüfusun hastaneye gidiş sayısı aynıysa veya daha azsa bu aile hekiminin o nüfusu daha sağlıklı hâle getirdiği anlamına gelir. Bu noktada teşvik ve ek ödeme veriyoruz. Üstelik bu teşviki iki kat artırdık. Aile hekimine kendi nüfusundaki sağlık sorumluluğunu veriyoruz. Nüfusunu sağlıklı tutan aile hekimleri başarılı olmuş demektir. Hiçbir hekimin tedavi işleyişine müdahale etmeyiz ve ilaç yazmasına engel olmayız. ‘Biz ilaç yazamıyoruz, Bakanlık yasakladı’ deme niyetinin hoş olmadığını düşünüyorum” diye konuştu. "Kamu hastaneleri ve sağlık turizmiyle ilgili çalışmalarımız devam edecek" Ekim ayından bu yana İl Sağlık Müdürleri, İlçe Sağlık Müdürleri ve başhekimleri belli parametrelerle takip ettiklerini ifade eden Bakan Memişoğlu, “Çalışan memnuniyeti, hasta memnuniyeti, müracaat oranları konularını elektronik sistem üzerinden değerlendiriyoruz. Yöneticileri bir önceki döneme göre kıyaslıyor, başarı endekslerini ölçüyoruz. Bu endeksleri kendileri de görebiliyor. Kamu hastaneleri ve sağlık turizmiyle ilgili çalışmalarımız devam edecek. Bazı mevzuat değişiklikleri yapacağız” dedi. "Birçok husus doğurganlık oranını etkiliyor" Sezaryenin bir ameliyat yöntemi olduğunun ve bu konuda toplumu bilgilendirmeye devam edeceklerinin altını çizen Memişoğlu, “Sosyoekonomik nedenler, şehirleşmenin etkileri ve ailenin küçülmesi gibi öne çıkan birçok husus doğurganlık oranını etkiliyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile birlikte hep beraber bu konuyla mücadele ediyoruz. Primer sezaryen oranı Dünya Sağlık Örgütü’nün açıkladığı veriye göre 10 doğumdan yalnızca bir veya ikisinde olabilir. Ancak bizim primer sezaryen oranımız her iki doğumdan birinde olacak şekilde. Toplum sezaryeni bir doğum şekli olarak algılıyor” diye konuştu. Memişoğlu, ebeleri daha aktif hâle getirip hamilelikte, doğumda ve doğum sonrasında annenin daha çok desteklenmesi için çalıştıklarını söyledi. “Sezaryen konusundaki toplumsal talebi de değiştirmemiz gerekiyor" Ebelerin etkinliğini artıracak bir mevzuat çalışması olduğunu açıklayan Memişoğlu, “Annenin bu duygusal döneminde anneyi doğuma hazırlaması gereken kişi ebedir. Ebelerin etkinliğini artıracak bir mevzuat çalışmamız da var. Bu hafta veya önümüzdeki hafta yayımlanacaktır. Ebelerin etkin olmasını istiyoruz. Gebeliğin özellikle son üç ayında, annelik duygusunun daha yoğun yaşanmaya başladığı aşamada, ebelerin gebeleri doğuma hazırlamalarını istiyoruz. Yalnızca anne değil bebek açısından da normal doğumun önemli faydaları olduğunu söylüyoruz. Doğurganlık oranı ile ilgili Bakanlıklar olarak elimizden geleni yapıyoruz. Biliyorsunuz annelerin izin sayıları artırıldı. Ücretsiz izinler kaldırılarak ücretli izin hâline getirildi. Bunlarla ilgili çalışmalar devam ediyor. Annelere ve anne adaylarına doğumun fizyolojik bir olay olduğunu anlatmak için hep beraber çaba harcamalıyız. Sezaryen konusundaki toplumsal talebi de değiştirmemiz gerekiyor. Sezaryenin bir ameliyat olduğunu, doğum şekli olmadığını topluma anlatmamız lazım. Tıbbi olarak on doğumdan bir veya ikisinde ameliyat gerekebilir. Sekizinde ameliyat gerekmeyen fizyolojik bir olayda, birçok doğum sezaryenle gerçekleşiyorsa bu alanda bir sıkıntı var demektir” ifadelerini kulladı. “Normal doğum konusundaki önyargıları değiştirmemiz gerekiyor” Normal doğumu bütünsel olarak destekleyecek birçok parametreyi kullanmak zorunda olduklarını aktaran Memişoğlu, ”Hastaneler, hekimler, anne adayları ve toplum ölçeğinde değerlendirmeler yaparak normal doğum konusundaki ön yargıları değiştirmemiz gerekiyor. Burada en duygusal olan anneler. Eğer anneleri iyi hazırlarsak, annelerin doğumla ilgili cesaretini artırırsak bu sorunların çözüleceğini düşünüyorum. Primer sezaryen oranının yüzde 20’nin üzerine çıktığı hastanelerle ilgili daha çok çalışacağız” dedi. “Özel hastaneler mevzuatını tamamen yeniliyoruz” Özel hastaneler mevzuatını tamamen yenileyeceklerini açıklayan Memişoğlu, “Özel hastanelerde mevzuat açısından bazı değişikliklere ihtiyaç olduğunu görüyoruz. Kamu hastaneleri, üniversite hastaneleri ve özel hastanelerin tamamı aynı standartta hizmet vermek zorunda. Aynı bilimsel çalışma ile aynı şekilde tedavi etmek zorunda. Özel hastanelerde çok iyi örnekler, dünya çapında yapılan ameliyatlar var” diye konuştu. “Anne adaylarının normal doğuma teşvik edilmesi için çaba harcayacağız” Sezaryen oranları noktasında özel ve kamu ayrımı yapmadıklarını ifaden Bakan Memişoğlu, “Primer sezaryen oranları ile ilgili incelemelerimiz doğrultusunda 2025’te daha etkin olacak, anne adaylarının normal doğuma teşvik edilmesi için çaba harcayacağız. Ebelerle ilgili teşvik edici unsurlar da getirmeyi planlıyoruz” ifadelerini kullandı. “Türkiye sağlık alanındaki üretimin ortağı” Bakanlıkta Türk bilim insanı Dr. Özlem Türeci ile de görüştüğünü belirten Bakan Memişoğlu, “Biz bu ülkede bilim insanını destekleyeceğiz. 10. Türk Tıp Dünyası Kurultayı’nda yurt dışında çalışmış çok başarılı bilim insanlarıyla toplantı yaptım. Onlar buraya gelecekler. Yabancı yatırımcılara da buraya gelmelerini ve yatırım yapmalarını söylüyorum. Türkiye bir sağlık pazarı değil artık, Türkiye sağlık alanındaki üretimin ortağı. TÜSEB ile birlikte çalışıyoruz. Yabancı olup Türkiye’ye yatırım yapmak isteyen veya Türk olup yurt dışında yatırım yapmak isteyen herkesi en iyi şekilde destekleyeceğiz. Bilimden bilim üretecek, sağlık alanında üretim yapacak, katma değer oluşturacak herkesi destekleyeceğiz. Bilimden bilim üreterek finansal gelir elde edebilecek bir yapıyı oluşturacağız. Bilim yapmak değil bilim üretmekten bahsediyorum. Yeni bir söz söyleyeceğim, yeni bir şey üreteceğim, yeni bir şey buldum, iddiam var diyen herkesi yurt içi ve yurt dışında en iyi şekilde destekleyeceğiz” şeklinde konuştu. "Hekimlik duygu ve adanmışlık mesleği" Hastasına sahip çıkan, onun derdiyle dertlenen, empati kuran tüm hekimlerin arkasında olduğunu belirten Bakan Memişoğlu, “Biz hekimler değerli ve hassas insanlarız. Çok çaba harcayarak zorlu bir süreçten geçiyoruz. Sonra da hayatımız boyunca 24 saat insanların iyiliği için uğraşıyoruz ve onlara karşı bir adanmışlığımız var. Bu meslek yalnızca materyalist bir meslek değil; manevi tarafı, hazzı, empati duygusunu geliştirme zorunluluğu da var. Başkasının derdiyle dertlenen bir yapımız var. Sanat yapıyoruz esasında. Hekimlerimizin değerli olmasını istiyorum, onlar da kendilerini değerli hissetmek istiyor. Biz iyi hekimlik yapan hekimlerimize sahip çıkacağız. Hastasına sahip çıkan, adanmışlık duygusu olan her hekimin arkasında duracağım. Bir bakan olarak söylüyorum: İkinci ve üçüncü basamakta hastaya bakmak için değil, tedavi etmek ve hastayı sahiplenmek için çalışan hekimlerin arkasında duracağız. Hastaya bakmak için değil, tedavi etmek ve sahiplenmek için hekimlik yapacağız. Çok net söylüyorum. Hastasına sahip çıkan, onun derdiyle dertlenen, empati kuran tüm hekimlerimizin arkasındayım. Hekimler çok değerli. Hekimlik duygu ve adanmışlık mesleği” diye konuştu. Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, ayrıca aile diş hekimliği konusunda üç ilde pilot uygulama yapıldığını, göz ve plastik cerrahi gibi bazı branşlardaki sıkıntıları gidermek için çalışma yürütüleceğini ifade etti.
27 Kasım 2024 Çarşamba - 18:21 ‘Torpilli’ akademisyen ataması yargıdan döndü Eğitim ve Bilim Gücü Dayanışma Sendikası (Eğitim Gücü Sen) Genel Başkanı Oğuz Özat, “Eğitim ve Bilim Gücü Dayanışması Sendikası olarak, üyemiz adına Giresun Üniversitesi Rektörlüğü aleyhine açılan davada, Giresun İdare Mahkemesi tarafından yürütmenin durdurulması kararı verilmiştir" dedi. Eğitim Gücü Sen, Giresun Üniversitesi’ne akademisyen olarak başvuran sendika üyesi bir öğretmenin, ‘torpilli’ bir atamaya karşı açtığı davada öğretmene ücretsiz hukuki destek sağladığını ve davanın başarıya ulaştığını bildirdi. Konuya ilişkin Eğitim ve Bilim Gücü Dayanışma Sendikası Genel Başkanı Oğuz Özat, “Eğitim ve Bilim Gücü Dayanışması Sendikası olarak, üyemiz adına Giresun Üniversitesi Rektörlüğü aleyhine açılan davada, Giresun İdare Mahkemesi tarafından yürütmenin durdurulması kararı verilmiştir” dedi. “Sınavda üyemiz 80.40 puan alarak asıl kontenjandan kadro talebinde hak kazanmıştır” Öğretmenin üniversiteye akademisyen olarak başvurduğunda, ‘torpilli’ bir kişinin atanması sonucu haksızlığa uğradığını belirten Özat, “Üyesi olduğu sendikaya başvurduğunda dava parası talep edilmiş ve kazanma ihtimalinin düşük olduğu söylenmiştir. Bunun üzerine, sendikasından istifa ederek Eğitim Gücü Sen’e üye olmuştur. Sendikamız, kendisine ücretsiz hukuki destek sağlamış ve sonuç olarak üyemiz, davayı kazanmış, torpilli kişi görevinden alınmış ve mevcut kadro için yeniden düzenlenen sözlü sınavda üyemiz 80.40 puan alarak asıl kontenjandan kadro talebinde hak kazanmıştır. Mahkeme kararında, sınav jüri üyelerinin oluşturulmasında mevzuata aykırılık tespit edilmiş ve sınavın iptali ile adil bir komisyon tarafından sınavın tekrarlanması gerektiğine hükmedilmiştir. Ayrıca, kararın hukuka aykırılığının açık olduğu ve uygulanması halinde telafisi güç zararlara yol açacağı vurgulanmıştır. Mahkeme, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27. maddesi uyarınca yürütmenin durdurulmasına oybirliğiyle karar vermiştir” ifadelerini kullandı. "Üyelerimizin hukuki destek sürecinde hiçbir şekilde ücret talep etmiyoruz" Sendikanın, üyelerinin haklarını savunmaya ve hukuka aykırı işlemlerin karşısında durmaya kararlı olduğunu bildiren Özat, “Kamu zararının önlenmesi ve adil bir sürecin işletilmesi için gerekli mevzuat düzenlemelerinin yapılması çağrımızı bir kez daha yineliyoruz. Üyelerimizin hukuki destek sürecinde hiçbir şekilde ücret talep etmiyoruz ve hak temelli mücadelelerinde sonuna kadar yanlarındayız” diye konuştu.
Bakan Tunç: “Plakamız 25, 2025 Erzurum yılı olacak”
21 Kasım 2024 Perşembe - 15:54 Bakan Tunç: “Plakamız 25, 2025 Erzurum yılı olacak” Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Erzurumlular ile yolumuza devam etmemiz gerekiyor dedik ve böylece Erzurum’a can ve kan bağıyla bağlanmış olduk. Plakamız 25, 2025 Erzurum yılı olacak. Çok güzel etkinlikler olacak” dedi. Erzurum İktisadi Sosyal Araştırma ve Yardımlaşma Vakfı (ESAV) tarafından düzenlenen ve 4 gün sürecek olan 10. Erzurum Tanıtım Günleri, Ankara’daki Altınpark ANFA Fuar ve Kongre Merkezi’nde başladı. Etkinliğe Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Erzurum milletvekilleri, belediye başkanları, emniyet müdürleri, rektörler, siyasi isimler ve Erzurumlular katıldı. “Erzurum’da eğitim kongresi yapacağız” Öğretmenler haftasını kutlayan Bakan Tekin, “Erzurum ile ilgili zaten gerekenler söylendi. Bu hafta Öğretmenler Günü haftası. Aramızdaki öğretmen arkadaşlarımızın Öğretmenler Günü’nü kutluyorum. Öğretmenlerini kaybetmiş arkadaşlarımız varsa onların da Öğretmenler Günü’nü kutluyorum. Bugün hayatta olmayan öğretmenlerimiz için Allah’tan rahmet temenni ediyorum. Yaşayan öğretmenlerimize ise sağlık temenni ediyorum. Erzurum’da önümüzdeki yıl bayağı yoğun geçecek. Türkiye genelinde yaklaşık 500’e yakın öğretmen arkadaşımızla Erzurum’da eğitim kongresi yapacağız. Atatürk Üniversitesi ev sahipliği yapacak. Ben bir Erzurumlu olarak son nefesime kadar destek olacağım” diye konuştu. “Plakamız 25, 2025 Erzurum yılı olacak” Erzurum’un tanıtıma ihtiyacı olmadığını ifade eden Bakan Tunç ise, “Erzurum’un tanıtıma ihtiyacı yok, Erzurum tarih kokan bir şehir. Selçuklu’dan Osmanlı’ya, cumhuriyetimizin kuruluşuna kadar gerçekten Anadolu’nun kilidi olan bir şehir. Tam bağımsızlığı savunan bir şehir Erzurum. Milli sınırlar içerisinde vatan bir bütündür, Türk toprakları bölünemez diyen bir şehir Erzurum. Nene Hatunların şehri Erzurum. Erzurum kahramanlar diyarı, dadaşlar diyarı. Anadolu’nun kilidi, İslam ve Anadolu topraklarının kalesidir Erzurum. Erzurum yemeklerini evlendikten sonra öğrendim ama Erzurumlu olmaktan çok memnunum. Erzurumlular ile yolumuza devam etmemiz gerekiyor dedik ve böylece Erzurum’a can ve kan bağıyla bağlanmış olduk. Plakamız 25, 2025 Erzurum yılı olacak. Çok güzel etkinlikler olacak. O etkinliklerde bulunmak elbette isteriz ve Erzurum’a yatırıma hız kesmeden devam edeceğiz” açıklamasında bulundu. “İnşallah birlik beraberlik içinde güzel bir 4 gün geçiririz” Konuşmaların ardından cağ kebabı yeme yarışması düzenlendi. Yarışmayı kazanan Hülya Özer, “Amacımız gurbette olan Erzurumluların birlik beraberlik ve dayanışma içinde olması. Erzurum kültürünü tüm Ankara’ya, bu şekilde de tüm Türkiye’ye yaymak istiyoruz. Hepinizi davet ediyoruz. İnşallah birlik beraberlik içinde güzel bir 4 gün geçiririz” ifadelerini kullandı.
Mansur Yavaş’tan grevdeki maden işçilerine destek ziyareti
21 Kasım 2024 Perşembe - 14:44 Mansur Yavaş’tan grevdeki maden işçilerine destek ziyareti Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Çayırhan’da özelleştirmeye karşı grev başlatan 500 maden işçisini ziyaret etti. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Çayırhan Termik Santrali’nde özelleştirmeye karşı greve giren 500 madenciyi ziyaret etti. Yavaş’a Nallıhan Belediye Başkanı Ertunç Güngör ve Beypazarı Belediye Başkanı Özer Kasap da eşlik etti. Başkan Yavaş, ziyaret sonrası yaptığı açıklamada, “Öğrendiğim kadarıyla bakan yardımcısı gelmiş, gerekli bilgileri almışlar. Arkadaşlarımız eylemlerine devam ediyorlar. Biz de Ankara Büyükşehir, Nallıhan, Beypazarı Belediyeleri olarak kendilerine bu eylemleri süresince destek olmaya devam ediyoruz ve devam edeceğiz. Bu arada sayın bakanla biraz önce ben yazıştım. Önümüzdeki hafta buradaki temsilcileri kabul edeceğini, kömür üretimine son vermeyeceklerini bize bildirdi. Ben de bunu buradaki işçi arkadaşlara ilettim. Aynı zamanda buradaki arkadaşların sadece işleri açısından güvence istediklerini belirttik. Sendika başkanımız burada, temsilcimiz burada. İnşallah önümüzdeki hafta sayın bakanla görüşüp uygun bir yol bulunur diye düşünüyorum. Çünkü bu kadar insanı kimse işsiz, ekmeksiz bırakmaz diye düşünüyorum. Bunlar zaten işi bilen insanlar. Burada üretimi devam ettiren insanlar. Bunları işten çıkarıp da bir başkasının yerine getirmesi pek mantıklı bir şey değil. Tereddüte düşüren noktalar; 4 ay içerisinde lojmanları boşaltın deyince buradaki işçileri işten çıkarıp yeni işçiler alınacağı endişesi var hepsinde. İnşallah bunlar da bakan beyle görüşüp de çözülür diye düşünüyorum. Biz arkadaşlara destek olmaya devam edeceğiz” dedi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: “Milletimizin güçlü yarınlara yürüyebilmesi için her türlü imkanla buluşturmakta bizim görevimizdir”
21 Kasım 2024 Perşembe - 14:04 Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: “Milletimizin güçlü yarınlara yürüyebilmesi için her türlü imkanla buluşturmakta bizim görevimizdir” Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Milletimizin güçlü yarınlara yürüyebilmesi için her türlü imkanla buluşturmakta bizim görevimizdir” dedi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TOBB ETÜ Üniversitesi’nin düzenlediği “Türkiye’nin Kuantum Çağı Başlıyor: Türkiye’nin İlk Kuantum Bilgisayarı" açılış törenine katıldı. Konuşmasında teknolojinin insanlığın ufkunu genişleten ve medeniyet yarışında fark oluşturan en hayati olgu olduğunu belirten Yılmaz, “Günümüzde dijital devrim ve çığır açan teknolojiler, ülkelerin kaderini şekillendiren başlıca unsurlar haline gelmiştir. Cumhurbaşkanımız liderliğinde ortaya koyduğu vizyoner yaklaşımlarla Milli Teknoloji Hamlesi’ni bir devlet politikası olarak benimsemiş durumdayız. Böylece savunma sanayii başta olmak üzere teknoloji üreten bir ülke olma yolunda güçlü bir irade gösterilmiştir. Hukuki anlamda bağımsız olsa da ülkeler gerçek anlamda bağımsızlık, güçlü bir ekonomik yapı olmaktan geçiyor. Güçlü ekonomik yapının ise temeli bilim ise teknolojide sağladığınız ilerlemedir. Bu hamle, sadece bir kalkınma projesi değil, aynı zamanda bağımsızlık ve geleceğin teminatı olarak görülmesi gereken bir projedir” ifadelerini kullandı. “Savunma sanayii, uzay, yapay zekâ, biyoteknoloji ve kuantum teknolojilerinde yerli üretimi artırmak, milletimizin refahını ve küresel rekabet gücünü oluşturmanın başlıca şartlarıdır” Savunma sanayii, uzay, yapay zekâ, biyoteknoloji ve kuantum teknolojilerinde yerli üretimi artırmanın milletin refahını ve küresel rekabet gücünü oluşturmanın başlıca şartları olduğunu söyleyen Yılmaz, “Teknolojik ilerleme, sadece yenilik üretmek değil; aynı zamanda toplumun tüm kesimlerini bu dönüşüme dâhil ederek bir kalkınma mekanizması inşa etmektir. Milli Teknoloji Hamlesi işte bu yapıyı kurarak, yalnızca bugünü değil, yarınlarımızı da güvence altına almayı hedeflemektedir. Bu çerçevede atılan her adım, ülkemizin sadece teknolojiyi tüketen değil, üreten, geliştiren ve dünyaya yön veren bir ülke olma yolunda kararlılıkla ilerlediğini göstermektedir. TOBB ETÜ Teknoloji Merkezi’nde ülkemize kazandırılan 5 kubit kuantum bilgisayar QuanT, bu yöndeki çabalarımızın önemli bir meyvesidir. Böylece kuantum bilgisayar teknolojisine sahip az sayıda ülke arasına girmiş durumdayız. Ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Bu sayede akademisyenlerimizin, sanayi temsilcilerimizin, girişimcilerimizin ve genç araştırmacılarımızın geleceğin teknolojileri alanında çalışma ve katkı sağlama imkânı bulacak olmalarından son derece memnun olduğumu da ifade etmek istiyorum. Ayrıca ülkemiz bu sayede kuantum teknolojisi ekosisteminin gelişmesine katkı sağlayacaktır” şeklinde konuştu. Yılmaz, UNESCO tarafından ilan edilen 2025 Uluslararası Kuantum Bilimi ve Teknolojisi Yılı’na büyük bir inanç ve güçlü adımlarla hazırlandıklarını, bu dönemde uluslararası iş birliği fırsatlarının artacağına ve Türkiye’nin bilimsel liderliğini güçlendireceğine inandığını söyledi. “TOBB ETÜ Teknoloji Merkezi’nin çok daha büyük başarılara imza atacağına inanıyorum” Kalkınma Bakanı olduğu dönemde TOBB ETÜ Hidro Merkezi’nin kuruluşuna destek verdiklerini hatırlatan Yılmaz, “Böylelikle dünyanın en büyük Su Türbin Test ve Tasarım Merkezi’ni ülkemize kazandırdık. Ardından şu an içinde bulunduğumuz teknoloji merkezi kuruldu. 13-14 yıl evvelden bugünlere gelinen aşamayı takdir ediyor, TOBB ETÜ Teknoloji Merkezi’nin çok daha büyük başarılara imza atacağına inanıyorum” dedi. “Yapılan örtülü ve açıktan engellemeleri biliyoruz” Kuantum bilgisayarların klasik bilgisayarların işlem gücünü kat kat aşarak karmaşık problemleri çözme kapasitesiyle teknoloji dünyasında devrim olarak nitelendirildiğini belirten Yılmaz, “Kuantum devriminin insanlığın teknolojiye bakışını kökten değiştireceği ve önümüzdeki yıllarda bilim ve endüstri dünyasını derinden şekillendireceği öngörülüyor. Kuantum bilgisayarlar, stratejik alanların yanı sıra sağlık, finans, sensör teknolojileri ve ileri malzeme geliştirme gibi sektörlerde de oyunu değiştirecek bir etkiye özelliğe sahip. Bu sebeple her ülke kendi yerli kuantum teknolojileri yol haritasını oluşturmaya başlamış, aşama kaydeden ülkeler bu teknolojide tekeli ellerinde tutmak amacıyla kritik bileşenlere ticari kısıt uygulamaya yönelmiştir. Bu da bizi çığır açan kuantum teknolojisinde kendi altyapımızı oluşturmaya motive etmiştir. Yapılan örtülü ve açıktan engellemeleri biliyoruz. Dolasıyla bu konuda kendi ayaklarımız üstünde durmak, dost ülkelerle birlikte kendi çözümlerimizi üretmek durumdayız” şeklinde konuştu. “Milletimizin güçlü yarınlara yürüyebilmesi için her türlü imkanla buluşturmakta bizim görevimizdir” Gençlere seslenen Yılmaz, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Kuantum bilgisayarların dünyası, sizler için yeni nesil teknolojilerin öncüsü olma fırsatı sunuyor. Sizlerin bu alanda yer alması, ülkemizin bilimsel geleceğine katkıda bulunmakla kalmayacak, aynı zamanda küresel ölçekte fark oluşturmamızı sağlayacaktır. QuanT, sizlere kuantum teknolojisi hakkında uygulamalı bilgi edinme ve bu alanda ilk adımlarını atma imkânı sunacaktır. Sizler, bugünün üniversite öğrencileri olarak, yarının bilim insanları, girişimcileri ve liderlerisiniz. Birtakım çevreler karamsar hava oluşturmaya çalışıyor olabilir. Özellikle beyin göçünü tahrik etmek için gençlerimizi dış ülkelere yönlendirmiş olanlar olabilir. Ancak şunun altını özellikle çizmek istiyorum. Gençler nitelikli insan gücümüz bizim en büyük sermayemizdir. Ne finansal güç ne yer altı madenler, bugünün dünyasında fark oluşturacaklar sizlersiniz. İnsanımızı ülkemizin geleceği için milletimizin güçlü yarınlara yürüyebilmesi için her türlü imkanla buluşturmakta bizim görevimizdir. “ Kuantum bilgisayarın sürekli geliştirilmeye devam edilerek moleküler simülasyonlardan yapay zekaya, optimizasyondan kriptografiye kadar birçok alanda klasik bilgisayarların çözmekte zorlandığı karmaşık problemleri çok daha hızlı çözebilecek kapasiteye ulaştırılacağını aktaran Yılmaz, “Böylece bilim, sağlık, finans ve güvenlik gibi kritik sektörlerde yenilikler sunarak küresel rekabette ülkemize stratejik bir avantaj sağlayacaktır. Savunma Sanayii Başkanlığımızın desteğiyle ASELSAN ve TOBB ETÜ tarafından kurulacak olan süperiletken çip üretimevi ile ilerleyen zamanda yüksek kapasiteli kuantum bilgisayarımızı da yapacağımıza gönülden inanıyorum. Kuantum konusunda çalışan gençlerimizi, akademisyenleri ve startupları, TOBB ETÜ’de kurulacak olan kuantum ekosisteminde yer almaya, birlikte çalışmaya davet ediyorum” ifadelerini kullandı. Yılmaz, daha sonra yetkililerden bilgi aldı.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, İstanbul’da 34 milyon 270 Bin uyuşturucu hap ele geçirildiğini duyurdu
21 Kasım 2024 Perşembe - 13:56 İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, İstanbul’da 34 milyon 270 Bin uyuşturucu hap ele geçirildiğini duyurdu İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, zehir tacirlerine yönelik Narkoçelik-49 operasyonları çerçevesinde Jandarmanın İstanbul’da ele geçirdiği 34 Milyon 270 Bin uyuşturucu hapın, jandarmanın bir seferde ele geçirdiği en yüksek uyuşturucu hap miktarı olduğunu duyurdu. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, uyuşturucu madde imalatçılarına ve zehir tacirlerine yönelik 23 ilde operasyon gerçekleştirildiğini duyurdu. Sosyal medya hesabı üzerinden operasyonlara ait görüntüleri paylaşan Bakan Yerlikaya, Jandarmanın İstanbul’da ele geçirdiği 34 Milyon 270 Bin uyuşturucu hap, jandarmanın bir seferde ele geçirdiği en yüksek uyuşturucu hap miktarı olduğunu açıkadı. Gerçekleştirilen operasyonların Narkoçelik-49 olarak gerçekleştirildiğini duyuran Yerlikaya, operasyonlarda toplam 1 Ton 756 kg uyuşturucu madde, 995 bin adet kök kenevir/kök skunk ile 34 milyon 617 Bin 835 adet uyuşturucu hap ele geçirildiğini duyurdu. Operasyonlarda 58 şüpheli zehir tacirinin yakalandığını duyuran Yerlikaya, bu şüphelilerin 40’ının tutuklandığını, 4’ünün hakkında adli kontrol kararı verildiğini, diğer şüphelilerin ise işlemlerinin devam ettiğini açıkladı. Uyuşturucunun milletin güvenliğini, sağlığını ve geleceğini tehlikeye attığına dikkati çeken Yerlikaya, "Geleceğimiz olan gençlerimizi uyuşturucudan uzak tutmak için birlikte mücadele edelim" ifadelerine yer verdi. Cumhuriyet Başsavcılıkları ile Jandarma Genel Komutanlığı Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı koordinesinde düzenlenen operasyonlar şu illerde gerçekleştirildi; "İstanbul, Diyarbakır, Antalya, Hakkari, Manisa, Aksaray, Hatay, Sakarya, Mardin, Van, Kayseri, Adana, Balıkesir, Samsun, Amasya, Mersin, Şanlıurfa, Batman, Adıyaman, Ağrı, Bursa, İzmir ve Kırıkkale." İstanbul İl Jandarma Komutanlığınca yapılan operasyonda, Jandarmanın bir seferde yakaladığı en yüksek uyuşturucu hap miktarı olan 34 milyon 270 bin adet uyuşturucu hap, 4 kg metamfetamin, 6 kg eroin ele geçirildi. 4 Şüpheli uyuşturucu imalatçısı tutuklandı. Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığınca yapılan operasyonda; 1 ton 365 kg esrar, 544 bin adet kök skunk, 451 bin adet kök kenevir ele geçirildi. 6 Şüpheli Sokak Satıcısı yakalandı ve tutuklandı. Antalya İl Jandarma Komutanlığınca yapılan operasyonda; 36 bin adet uyuşturucu hap, 12 kg skunk, 14 lt sıvı metamfetamin ele geçirildi. 4 Şüpheli zehir taciri yakalandı ve tutuklandı. Manisa İl Jandarma Komutanlığınca yapılan operasyonda; 8 bin 123 adet uyuşturucu hap ele geçirildi. 4 Şüpheli zehir taciri yakalandı. 3’ü tutuklandı. 1’i hakkında adli kontrol kararı verildi. Aksaray İl Jandarma Komutanlığınca yapılan operasyonda; 1,5 kg metamfetamin, 1.038 adet uyuşturucu hap ele geçirildi. 7 Şüpheli zehir taciri yakalandı. 3’ü tutuklandı. Hatay İl Jandarma Komutanlığınca yapılan operasyonda; 136 bin adet uyuşturucu hap, 49 kg esrar ele geçirildi. 1 Şüpheli Zehir Taciri yakalandı ve tutuklandı. Van İl Jandarma Komutanlığınca yapılan operasyonda; 82 kg metamfetamin ele geçirildi. 1 Şüpheli Zehir Taciri yakalandı. Samsun İl Jandarma Komutanlığınca yapılan operasyonda; 146 kg esrar, 1.541 adet uyuşturucu hap ele geçirildi. 3 Şüpheli Zehir Taciri yakalandı. 1’i tutuklandı. Mersin İl Jandarma Komutanlığınca yapılan operasyonda; 28 bin 870 adet uyuşturucu hap ele geçirildi. 3 Şüpheli Zehir Taciri yakalandı ve tutuklandı. Şanlıurfa İl Jandarma Komutanlığınca yapılan operasyonda; 20 kg esrar ele geçirildi. 4 Şüpheli zehir taciri yakalandı. 2’si tutuklandı. 2’si hakkında adli kontrol kararı verildi. Bursa İl Jandarma Komutanlığınca yapılan operasyonda; 5,5 lt sıvı metamfetamin ele geçirildi. 1 Şüpheli Zehir Taciri yakalandı ve tutuklandı. İzmir İl Jandarma Komutanlığınca yapılan operasyonda; 129 bin 128 adet uyuşturucu hap ele geçirildi. 4 Şüpheli zehir taciri yakalandı. Hakkari İl Jandarma Komutanlığınca yapılan operasyonda; 41 kg metamfetamin ele geçirildi.
Kız arkadaşının akrabaları tarafından darp edildi
21 Kasım 2024 Perşembe - 13:54 Kız arkadaşının akrabaları tarafından darp edildi Çankırı’da üniversite okuyan Cihat Kapukaya (20), ayrılmak istediği için öfkelenen kız arkadaşının akrabaları tarafından öldüresiye darp edildi. Olay, Çankırı’nın Dr. Devlet Bahçeli Parkı’nda saat 21.30 sıralarında meydana geldi. İddiaya göre, Çankırı’ya üniversite okumak için giden Cihat Kapukaya, çalıştığı işyerinde arkadaş vesilesiyle tanıştığı A.S. ile görüşmeye başladı. A.S. ile 2 ay boyunca arkadaşlık yapan Kapukaya, ayrılmak istedi. A.S. son kez görüşmek istediğini dile getirerek Kapukaya’yı Çankırı Merkez’de bulunan Dr. Devlet Bahçeli Parkı’na çağırdı. Görüşmenin ardından A.S. ve beraberinde getirdiği 2 kişi Cihat Kapukaya’yı darp ederek bir aracın içerisine bindirdi. Yol boyunca A.S.’nin cezaevinde bulunan abisi ile telefonda görüştürüldüğünü ifade etti. Aracın içerisinde darp edilen Kapukaya, Recep Tayyip Erdoğan Parkı’na götürüldü. Park’ta gasp edildikten sonra dereye düştüğünü belirten Kapukaya, oradan kaçarak bir markete sığındığını bildirdi. Kapukaya, marketten bindiği taksi ile Ankara’ya gelip ailesinin yanına sığındığını söyledi. “Hiç konuşamadın bilincim gitti geldi” Sevgilisi ile ilk defa buluştuğunu ve kaçırıldığını söyleyen Kapukaya, darp edildiği anları ve tüm yaşananları şöyle anlattı: “Hiç buluşmamıştık, ilk defa buluşacaktık beni parka çağırdı. Devlet Bahçeli parkında 15 dakika oturduk, ondan sonra ben gitmem gerektiğini söyledim. Çimenlerin arasından iki kişi çıkarak beni arabaya aldılar. Arabaya alır almaz beni darp etmeye başladılar, beni dövmeye başladılar. Bolu Gerede Açık Cezaevindeki A.S. abisini arayarak beni onunla konuşturdular. Konuştururken de darp ediyorlardı. Arabanın içinde bana bıçak salladılar bıçak sıyırdı, kesici aletten sıyrılınca ben zaten şoka uğradım. Recep Tayyip Erdoğan parkının oralarda beni ıssız yerlere götürdüler. Dağın tepesine beni indirdiler bu zamana kadar hep darp edildim. Çok kötü dövdüler hiç konuşamadım bilincim gitti geldi. Her şeyimi elimden aldılar, cüzdanımı, telefonumu her şeyimi aldılar beni gasp ettiler. Darbelerin etkisi ile bir ileri bir geri gidince tepeden aşağı yuvarlandım. Tepeden yuvarlanınca aşağıda kıyıda dere vardı oraya düştüm. Boynuma kadar geldi derenin suyu. Suyun soğuk olmasıyla bir an kendime gelir gibi oldum”. “Kaçırıldım, gasp edildim, darbe yedim” Polisi bile aramaktan çekindiğini bildiren Kapukaya, hemen ailesinin yanına sığınmayı tercih ettiğini aktardı. Kendisine bunu yapanların ceza almasını istediğini söyleyen Kapukaya, “Kaçırıldım, gasp edildim, darbe yedim. Bunların hemen yakalanmasını istiyorum” sözlerini söyledi. Okul hayatının bitme noktasına geldiğini ve psikolojisinin bozulduğunu anlatan Kapukaya, “Benim okul hayatım vardı, son sınıf öğrencisiydim okulum bitecekti. Aileme veya bana yapılan bir şeyden kim sorumlu olacak. Bunların yakalanmasını istiyorum. Okulumdan geri kaldım, her şeyden geri kaldım, psikolojim bozuldu, uyuyamıyorum şu an çok darmadağınım burada nasıl konuşuyorum onu da bilmiyorum” diye konuştu. “Savcılığa gidip gereken işlemleri başlattık” Cihat Kapukaya’nın darp raporunu aldıklarını ve savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını söyleyen abisi Cemil Kapukaya, “Hangi devirde yaşıyoruz bilmiyorum ama bugün benim kardeşimin başına gelen yarın başkasının başına da gelecek. Bu insanları bitirmemiz gerekiyor. En büyük devlettir. Ben devletime sığınıyorum. İş göremez raporu da aldık. Savcılığa gidip gereken işlemleri başlattık. Suç duyurusunda da bulunduk. En hızlı şekilde gereğinin yapılmasını istiyoruz. Bunların cezasını çekmesini istiyoruz” dedi. “Ben adalet istiyorum” Oğlunun başına gelenler için adalet istediğini bildiren anne Ayşe Kapukaya, “Biz adalet istiyoruz. Ben her gün çocuğumla konuşurum. Çocuğum işten okula gidiyordu. Her şeyini kendi yapıyordu bunların durumunu öğrenince ayrılmak istedi. Böylece çocuğuma kumpas kuruyorlar. Sanki dağ başında yaşıyoruz sanki bunlardan başka kimse yok. Herkes çocuğuna sahip çıksın, gece gündüz ilgilenmek lazım. Yapanları Allah’a havale ediyorum, ben adalet istiyorum” ifadelerini kullandı.
Adalet Bakanı Tunç: "Şiddeti meşru göstermeye çalışan her söylemin ve davranışın karşısında en güçlü şekilde durmaya devam edeceğiz"
21 Kasım 2024 Perşembe - 13:27 Adalet Bakanı Tunç: "Şiddeti meşru göstermeye çalışan her söylemin ve davranışın karşısında en güçlü şekilde durmaya devam edeceğiz" Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, "Kadına karşı şiddeti meşru göstermeye çalışan hiçbir bahaneyi kabul etmiyor, bu tür temelsiz savunmaları reddediyoruz. Bundan sonra da şiddeti meşru göstermeye çalışan her söylemin ve davranışın karşısında en güçlü şekilde durmaya devam edeceğiz" dedi. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Ankara’da Dikmen Hakimevi’nde düzenlenen "Kadınların Adalete Erişiminin Güçlendirilmesi Paneli"ne katıldı. Panelde konuşan Bakan Tunç, kadına karşı şiddette hiçbir bahanenin meşru olarak kabul edilemeyeceğini ve kadına karşı şiddetle mücadele edeceklerini ifade ederek, "Bugün gerçekleştireceğimiz panelde ’Ulusal ve Uluslararası Hukukta Kadının İnsan Hakları’, ’Ceza Hukukunda Kadına Yönelik Şiddet Eylemleri’, ’6284 Sayılı Kanun’un Uygulanmasıyla İlgili Sorunların Ele Alınması’ bunlar oturumlarda dile getirilecek fikir ve öneriler. Özellikle önümüzde Yargı Reformu Strateji Belgesi var. Orada da yine kadınlarla ilgili, kadına şiddetin önlenmesi ile ilgili önemli hedefler, faaliyetler olacak. Hem onlara ışık tutacak hem de önümüzdeki mevzuatın geliştirilmesi ve uygulamaya yönelik çok önemli fikirlerin burada ortaya döküleceğine yürekten inanıyoruz" diye konuştu. "Şiddetin hiçbir türünü kabul etmediğimiz gibi, özellikle kadına yönelik olanını tartışmasız biçimde reddediyoruz" Şiddetin her türlü çeşidinin karşısında olduklarını vurgulayan Bakan Tunç, "İnsan onuru, her bireyin doğuştan sahip olduğu haklardan biridir ve tüm insan haklarının temeli olarak kabul edilir. Bizim inancımızda insan eşrefi mahlukattır, yani yaratılmışların en şereflisidir. Bizim için insan onurundan öte bir değer, insan onurundan üstün bir kimlik yoktur. İnsan, sadece insan olduğu için yücedir ve bu yüceliği gölgeleyen her türlü ayrımcılık, bizim ne dini anlayışımızda ne de kültürümüzde vardır. Kadın hakları, insan onurunun korunması açısından son derece önemlidir. Kadına yönelik şiddet ise, bu insanlık onuruna yöneltilmiş en karanlık, en çirkin, en aşağılık saldırıdır. Şiddetin hiçbir türünü kabul etmediğimiz gibi, özellikle kadına yönelik olanını tartışmasız biçimde reddediyoruz. Kadına yönelik şiddeti insanlık ailesinin tamamına yöneltilmiş bir ihanet olarak görüyoruz. Çünkü kadına şiddet, yalnızca bir kadını değil; bir aileyi, bir toplumu, nesilleri yaralayan, kökleri derine inen bir kötülüğün yansımasıdır" ifadelerini kullandı. "Şiddeti meşru göstermeye çalışan her söylemin ve davranışın karşısında en güçlü şekilde durmaya devam edeceğiz" Şiddette hiçbir bahanenin kabul edilebilir olmadığını belirten Bakan Tunç, "Annelere yöneltilen bir el, evlatların geleceğini çalmakta; bir eşin susturulan sesi, toplumun vicdanında kapanmaz yaralar açmaktadır. Bu yüzden kadınların haysiyetine dokunan her türlü şiddet karşısında dimdik durmak, hem kişisel hem kurumsal sorumluluğumuzdur. Bu bakımdan kadına karşı şiddeti meşru göstermeye çalışan hiçbir bahaneyi kabul etmiyor, bu tür temelsiz savunmaları reddediyoruz. Bundan sonra da şiddeti meşru göstermeye çalışan her söylemin ve davranışın karşısında en güçlü şekilde durmaya devam edeceğiz" ifadelerine yer verdi. Bakanlık olarak kadınların adalet ve yargı hizmetlerine katılmasını çok önemsediklerine dikkati çeken Bakan Tunç, şöyle devam etti: "Bu kapsamda 2002 yılında kadın hâkim ve savcı sayısı bin 847 iken, bugün bu sayı yüzde 406 oranında artarak 9 bin 355’e yükseldi. Yani kadın hakim ve savcı sayımız şu andaki toplam hakim ve savcı sayımızın neredeyse yüzde 40’ına ulaşmış durumda. Hatta şu an hakim, savcı yardımcısı olarak sınavı kazananlara baktığımız zaman yüzde 60’ı kadınlardan oluşuyor. Dolayısıyla yargıya kadın elinin değmesi, özellikle onların vicdanlı verecekleri kararlar ve güvenilir adalet sisteminin tesisi konusunda adalete güvenin yükseğe taşınması konusunda onlara güveniyoruz. Sadece hakim ve savcılarımız değil, personelimizin yüzde 50’den fazlası kadınlardan oluşuyor. Adalet teşkilatımızda görev alan 95 bin 870 personelden 46 bin 21’i kadın personelden oluşuyor" dedi.
Bakan Uraloğlu: "Kış lastiği uygulaması 1 Aralık’ta başlıyor"
21 Kasım 2024 Perşembe - 13:20 Bakan Uraloğlu: "Kış lastiği uygulaması 1 Aralık’ta başlıyor" Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, zorunlu kış lastiği uygulamasının 1 Aralık tarihinde başlayacağını bildirdi. Bakan Uraloğlu, “Uygulama şehirlerarası yollarda tüm yolcu ve eşya taşıyan araçlar için zorunlu olacak. Hususi araç sahiplerinin de kış lastiği takmasını tavsiye ediyoruz” dedi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, zorunlu kış lastiği uygulamasıyla ilgili açıklamada bulundu. Uraloğlu, kış lastiği zorunluluğunun 1 Aralık 2024 -1 Nisan 2025 tarihlerini kapsayan 4 aylık dönemde geçerli olacağını bildirdi. Bakan Uraloğlu, kış lastiklerinin 7 derecenin altındaki sıcaklıklarda yol tutuşunu artırdığını belirterek, "Kazaları önlemede hayati öneme sahip. Uygulama şehirlerarası yollarda tüm yolcu ve eşya taşıyan araçlar için zorunlu olacak. Hususi araç sahiplerinin de kış lastiği takmasını tavsiye ediyoruz" dedi. Uraloğlu, il sınırları içerisinde kış lastiği uygulamasının valiliklerce belirlendiğini kaydederek, "Valilikler il sınırları içerisindeki kış lastiği uygulamasını Bakanlık olarak belirlediğimiz tarih aralığındaki sürenin öncesinde ve sonrasında birer ay artırabilir. Bu nedenle sürücülerimizin duyuruları dikkatle takip etmeleri büyük önem taşıyor” dedi. “Kış şartlarına uygun donanım ve ekipmanla seyahatlerimizi gerçekleştirelim” Kış lastiği uygulamasının detaylarına ilişkin bilgi veren Bakan Uraloğlu, kamyon, çekici, tanker ve otobüs türü araçların dingilleri üzerindeki tüm lastiklerinin; kamyonet, minibüs ve otomobillerin tüm lastiklerinin; ayrıca seyir esnasında değiştirilmek zorunda kalınan lastiklerin yerine takılacak lastiklerin kış lastiği olmasının zorunlu olduğunu vurguladı. Uraloğlu, sadece buzlu zeminlerde kullanılabilen çivili lastiklerin de kış lastiği yerine geçtiğini hatırlatarak, “Araçta patinaj zinciri bulunması veya kullanılması kış lastiği zorunluluğunu ortadan kaldırmıyor; yine de araçlarımızda zincir, takoz ve çekme halatı gibi gerekli ekipmanların bulunmasını sağlayalım. Kış şartlarına uygun donanım ve ekipmanla seyahatlerimizi gerçekleştirmeyi ihmal etmeyelim” ifadelerini kullandı. "Kurallara uymayanlara 4 bin 69 lira ceza uygulanacak" Denetimlerin sıkı bir şekilde yapılacağını ifade eden Bakan Uraloğlu, “Kamyon, çekici, tanker ve otobüslerde kış lastiği diş derinliği 4 milimetreden; kamyonet, minibüs ve otomobil türü araçlarda kış lastiği diş derinliği 1,6 milimetreden az olamaz. Diş derinliği lastik sırtının ortasına en yakın dişlerden ölçülür. Kış lastiklerinin yanaklarında (M+S) işareti veya (M+S) işareti ile birlikte kar tanesi işareti veya sadece kar tanesi işareti bulunması gerekiyor. Kurallara uymayanlara 4 bin 69 lira ceza uygulanacak” ifadelerine yer verdi. Tüm tedbirler alındı Bakan Uraloğlu ayrıca, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı personelinin Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığının sınır kapılarındaki birimleri ile belediyelerin ilgili ekiplerinin denetimler için sahada olacağını vurgulayarak, “Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı olarak kış şartlarına karşı tüm hazırlıkları tamamladık. Karayolları Genel Müdürlüğümüz, 68 bin 549 kilometrelik yol ağında 12 bin 634 makine-ekipman ve 13 bin 283 personelle hizmet verecek. Depolanan 737 bin 801 ton tuz ve kritik kesimler için hazırlanan 11 bin 576 ton kimyasal buz çözücü ve tuz çözeltisiyle kış aylarında yollarımızda kesintisiz trafik akışını sağlayacağız” dedi.
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu: “Savunma Sanayii Başkanlığımızın destekleri ile ASELSAN ve TOBB ETÜ tarafından süperiletken çip üretimevi kurulacak”
21 Kasım 2024 Perşembe - 13:18 TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu: “Savunma Sanayii Başkanlığımızın destekleri ile ASELSAN ve TOBB ETÜ tarafından süperiletken çip üretimevi kurulacak” Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Savunma Sanayii Başkanlığı’nın destekleri ile ASELSAN ve TOBB Ekonomi Teknoloji Üniversitesi (ETÜ) tarafından kurulacak süperiletken çip üretimevi ile daha yüksek kapasiteli kuantum bilgisayarlar geliştirilebileceğini söyledi. TOBB Başkanı Mustafa Rifat Hisarcıklıoğlu, TOBB ETÜ’de düzenlenen Türkiye’nin ilk kuantum bilgisayarı tanıtım törenine katıldı. Programda bir konuşma yapan Hisarcıklıoğlu, TOBB ETÜ Teknoloji Merkezi’nin 6 farklı mühendislik disiplininin bir arada bulunduğu dünyadaki tek merkez olduğuna dikkat çekerek, "TOBB ETÜ’de araştırmacılar yetiştiriyoruz, teknoloji geliştiriyoruz, ürüne dönüştürüyoruz ve ticarileştiriyoruz. Cevdet Yılmaz’ın Kalkınma Bakanlığı döneminde destek verdiği dünyanın en büyük su türbin test ve tasarım merkezi TOBB ETÜ Hidro burada, milli otomobil TOGG’un Teknoloji Merkezi burada, en önemlisi kuantum bilgisayar burada faaliyete geçti. Bugün burada tarih yazacak bir gelişmeye hep birlikte tanıklık ediyoruz. Türkiye’nin ilk kuantum bilgisayarı QuanT’ın açılışı için bir aradayız. Bu başarı, sadece TOBB ve TOBB ETÜ’nün değil, aynı zamanda ülkemizin teknolojik dönüşümünde bir kilometre taşıdır. QuanT, yani ‘Quantum Computer of TOBB ETÜ’, Türkiye’nin teknoloji vizyonunu ileriye taşıyan bir semboldür” ifadelerini kullandı. Açılışla Türkiye’nin kuantum bilgisayar geliştiren dünyadaki sayılı ülkeler arasına katıldığına dikkat çeken Hisarcıklıoğlu, “Şu an dünyada kuantum bilgisayar teknolojisine sahip yalnızca 15 ülke bulunmaktadır. Ve biz bu teknolojiye sahip olan az sayıdaki ülkeden biri olmanın haklı gururunu yaşıyoruz. Kuantum bilgisayarlar, hesaplama gücünü klasik bilgisayarların ötesine taşıyan, geleceği şekillendiren bir teknolojidir. Süper bilgisayarlarda bile on yıllar süren işlemleri dakikalar içinde çözme potansiyeline sahiptir. Bu teknoloji, kriptografi, yapay zeka, ilaç geliştirme, enerji optimizasyonu ve iklim modelleme gibi alanlarda çığır açacak çözümler sunuyor. QuanT’ın sağladığı işlem gücü, savunma sanayiinden finansal teknolojiye, mobiliteden siber güvenliğe kadar pek çok stratejik alanda ülkemizin küresel rekabet gücünü artıracaktır. Aynı zamanda QuanT’ın sahip olduğu altyapı, yerli algoritmaların geliştirilmesi ve Türkiye’nin bu alanda liderlik konumuna erişmesi için kritik bir adım olacaktır” diye konuştu. QuanT ve Türkiye’nin kuantum ekosisteminin yalnızca bir bilgisayar değil, Türkiye’nin teknolojide bağımsızlığını güçlendirme kararlılığının bir ifadesi olduğunu belirten Hisarcıkoğlu, “QuanT, genç araştırmacılarımız, girişimcilerimiz ve akademisyenlerimiz için bir ilham kaynağıdır. Teknoloji üretiminin sadece büyük ülkelerin tekelinde olmadığını, Türkiye’nin de bu yarışta güçlü bir oyuncu olduğunu dünyaya göstermektedir. Türkiye’nin geleceğini şekillendirmekte ve yarının da yeni kazanımlarını müjdelemektedir. 2025 Uluslararası Kuantum Bilimi ve Teknolojisi Yılı’na büyük bir umutla giriyoruz. TOBB ve TOBB ETÜ olarak üniversite-sanayi iş birliğinin en güzel örneklerinden birine imza atmaktan büyük bir gurur duyuyoruz. Bu noktada kuantum teknolojilerinin geliştirilmesi için ilk günden bu yana bizlere her zaman destek olan Savunma Sanayii Başkanlığı’na, TÜBİTAK’a ve ASELSAN’a çok teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı. “Kuantum teknolojilerini yalnızca bir bilim dalı olarak değil, ekonomimizi büyüten bir güç olarak da görüyoruz“ Kuantum teknolojilerini yalnızca bir bilim dalı olarak değil, ekonomiyi büyüten bir güç olarak da gördüklerini vurgulayan Hisarcıklıoğlu, “Girişimcileri ve KOBİ’lerimiz için bu teknoloji yeni ufuklar açacaktır. TOBB’un 2 milyon üyesi, bu ekosistemin bir parçası olmaya hazırdır. Bugün buradan gençlerimize bir çağrıda bulunmak istiyorum: Gelin, bu büyük teknoloji devriminin bir parçası olun. TOBB ETÜ’de oluşturulan kuantum ekosistemine katılarak, Türkiye’nin bilimsel geleceğine yön verin. Girişimcilerimizi, start-uplarımızı ve teknoloji geliştiren tüm paydaşlarımızı bu ekosistemde birlikte çalışmaya davet ediyorum. Şimdiki hedefimiz Savunma Sanayii Başkanlığımızın kıymetli destekleri ile ASELSAN ve TOBB ETÜ tarafından kurulacak süperiletken çip üretimevidir. Bu adım, daha yüksek kapasiteli kuantum bilgisayarların geliştirilmesinin kapısını aralayacaktır” dedi. Elde edilen başarının bir son değil, bir başlangıç olduğunu vurgulayan Hisarcıklıoğlu, “QuanT, Türkiye’nin teknoloji bağımsızlığını güçlendiren ve ‘Yapamazsınız’ diyenlere verilmiş en güçlü cevaptır. Bugün burada yalnızca bir bilgisayarın değil, bir vizyonun, bir inancın, bir geleceğin açılışını yapıyoruz. Ben huzurlarınızda QuanT’ın hayata geçmesinde büyük emekleri olan TOBB ETÜ Rektörümüz Yusuf Sarınay’a, Ali Bozbey ve Mehmet Ünlü hocalarımıza ve araştırma ekiplerine çok teşekkür ediyorum. Hepsiyle ayrı ayrı iftihar ediyorum. Türkiye’nin kuantum çağına hoş geldiniz. Gelin, hep birlikte geleceği şekillendiren bir Türkiye’yi inşa edelim” dedi.
Plastik poşet ücreti için komisyon toplantısı yapıldı
21 Kasım 2024 Perşembe - 13:12 Plastik poşet ücreti için komisyon toplantısı yapıldı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Plastik Poşet Komisyonu üyeleri, 5 yıldır 25 kuruş olarak uygulanan plastik poşetlerin 2025 yılındaki fiyatını istişare etmek için bir araya geldi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, plastik kaynaklı atık kirliliğinin önüne geçilmesi amacıyla plastik poşetleri, 1 Ocak 2019’dan itibaren ücretli hale getirdi. Poşetler, 5 yıldır marketler ve alışveriş merkezlerinde Bakanlığın belirlediği tutar olan 25 kuruştan satılıyor. Yeni yılda uygulanacak plastik poşetlerin ücretini istişare için ilgili kamu kurum ve kuruluşları, sektörde faaliyet gösteren dernek ve federasyon temsilcilerinin katılımıyla Bakanlıkta Plastik Poşet Komisyonu toplantısı gerçekleştirildi. Poşet üretim maliyeti 1,19 TL’ye ulaştı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü’nün koordinasyonundaki toplantıya, sektör temsilcileri katılarak görüşlerini bildirdi. 1 poşetin perakendecilere maliyetinin ortalama 1,19 TL’ye ulaştığına dikkat çekildi. Ayrıca 25 kuruş olan poşet fiyatının plastik poşet tüketimini azaltacak bir tutar olmadığı görüşü dile getirilirken, plastik poşet kullanımının arttığı da vurgulandı. Toplantıya katılan sektör temsilcilerinin çoğunluğunun fiyatın artması yönünde görüş belirttiği öğrenildi. Sektör temsilcilerinden alınan talepler Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’a sunulacak. Ardından plastik poşetlerin yeni yıldaki satış fiyatı belirlenecek. Plastik poşetin ücretli olmasıyla ne kazanıldı? Plastik poşetlerin ücretlendirilmesi uygulaması ile 2019-2024 (ilk 6 ay) yıllarında plastik poşet kaynaklı 1,5 milyon ton plastik atığın oluşumu engellendi. Bu sayede plastik poşet üretimi için gerekli plastik ham madde ithali önlendi. Yaklaşık 10,6 milyar TL tasarruf sağlandı. Yaklaşık 64 bin 105 ton sera gazı salımı da engellendi.
Bakan Göktaş: “Yapay zeka sistemlerinde etik ve kapsayıcı yaklaşımlar benimsenmesi gerektiğine inanıyoruz”
21 Kasım 2024 Perşembe - 13:03 Bakan Göktaş: “Yapay zeka sistemlerinde etik ve kapsayıcı yaklaşımlar benimsenmesi gerektiğine inanıyoruz” Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, “Yapay zeka sistemlerinin tasarım ve kullanım süreçlerinde her yaş grubunun, çocukların, kadınların, yaşlıların ve ailelerin ihtiyaçlarını merkeze alan etik ve kapsayıcı yaklaşımlar benimsenmesi gerektiğine inanıyoruz“ dedi. Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ve Yapay Zeka Politikaları Derneği işbirliğiyle Ankara’da ’Uluslararası Yapay Zeka Çağında Medya Zirvesi’ gerçekleştirildi. Zirve çerçevesinde medya sektörüne yol göstermesi hedefiyle medyada gelecek senaryoları, değerler iletişimi, iletişim kaynaklı tehditlerin yapay zeka ile çözümü ve yayın düzenlemeleri başlıklı oturumlar düzenlendi. Zirvede Türkiye ve dünya ekosistemine dair güncel bilgiler, yeni ihtiyaçları karşılayacak öneriler ve yapay zeka kullanımının etik boyutları gibi konular da ele alındı. Zirvenin açılış konuşmasını yapan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, hızla dijitalleşen ve yapay zekanın etkilerinin daha fazla hissedildiği bir dönemde yaşadıklarını belirtti. Yapay zeka ve medyayı bir arada ele almanın çok anlamlı olduğunu söyleyen Bakan Göktaş, “Yapay zekanın pek çok alana entegre olmasıyla birlikte hayatımızda da hızlı bir dönüşüm yaşamaya başladık. Yapay zekanın sunduğu faydalar gerçekten önemli. Gelişmeyi desteklerken verimliliği artırma ve devam eden zorlukları çözme konusunda büyük bir potansiyel barındırıyor. Bu dönüşüm bilgiye erişimi ve tüm iletişim süreçlerini kolaylaştırırken, güvenilirlik ve etik sorunları da beraberinde getirmektedir. Bu anlamda karşı karşıya kalabileceğimiz risklerin tüm boyutlarıyla ele alınmasını oldukça kıymetli buluyoruz. Bu risklerin bertaraf edilmesi için yapay zeka teknolojilerinin şeffaf, adil ve erişilebilir bir şekilde geliştirilmesi büyük bir önem taşıyor” açıklamasında bulundu. “Etik tasarıma uygun olmayan yapay zeka sistemleri mahremiyetlerini riske atabilir” Bakan Göktaş, çocuklar özelinde yapay zeka destekli eğitim platformlarının kişiselleştirilmiş öğrenme fırsatları sunduğunu ve yanlış algoritmalar öğrenme eşitsizliklerini derinleştirebileceğini kaydederek, “Çevrimiçi içeriklerin yetersiz denetimi çocukların psikolojik gelişimini olumsuz etkilerken, etik tasarıma uygun olmayan sistemler mahremiyetlerini riske atabilir” diye konuştu. “Yapay zeka sistemlerinde etik ve kapsayıcı yaklaşımlar benimsenmesi gerektiğine inanıyoruz” Yapay zeka tabanlı dijital araçların bir taraftan aile içi iletişimi desteklediğini fakat diğer taraftan yanlış kullanımla aile bağlarını zayıflatıp iletişim sorunlarını artırabileceğini vurgulayan Bakan Göktaş, “Bu anlamda yapay zeka sistemlerinin tasarım ve kullanım süreçlerinde her yaş grubunun, çocukların, kadınların, yaşlıların ve ailelerin ihtiyaçlarını merkeze alan etik ve kapsayıcı yaklaşımlar benimsenmesi gerektiğine inanıyoruz. Aksi takdirde bu teknolojilerin fırsatlar sunmaktan çok toplumdaki eşitsizlikleri ve kırılganlıkları derinleştiren bir araç haline gelmesi kaçınılmaz bir gerçek olarak önümüzde duruyor” değerlendirmesinde bulundu. “Medya kanallarında kadın bedeninin metalaştırılması nedeniyle kadınlara karşı ayrımcılığın daha da pekiştiğini görüyoruz” Yapay zeka sistemlerinin etik ve kapsayıcı yaklaşımla kullanılması açısından medya temsilcilerine ve çalışanlarına önemli sorumluluklar düştüğüne işaret eden Bakan Göktaş, “Geleneksel ve yeni medya kanallarında kadınların basmakalıp rollerle temsil edildiği, kadın bedeninin metalaştırıldığını ve bu temsil biçimleri nedeniyle kadınlara karşı ayrımcılığın daha da pekiştiğini üzülerek görüyoruz. Dijitalleşen dünyada gençlerimizin kendilerine yapay bir hayat inşa ederek kendi kişiliklerinden tavizler verdiğine, sanal ve sahte kimliklere büründüklerine şahit oluyoruz” ifadelerine yer verdi. “Yayınlanan etik ilkelerin medya kuruluşları için rehber niteliği taşıdığını düşünüyorum” Dijital çağın ebeveyn-çocuk ilişkilerini değiştirerek roller arasındaki sınırları belirsizleştirdiğini ve kuşaklar arası iletişim sorunlarını artırdığını söyleyen Göktaş, hem haberlerde hem gündüz kuşaklarında hem de gerek dizi ve filmlerde kadına, çocuğa yönelik şiddetin normalleştirildiğine yönelik bulgular elde edildiğini sözlerine ekledi. Bakan Göktaş, sözlerine şöyle devam etti: “Tüm bu hususlara dikkat çekmek için yıl içinde dizi yapımcılarıyla, medya ve sosyal medya temsilcileriyle bir araya geldik. Tüm taraflara hassasiyetlerimizi aktararak, yayın ve içeriklerin bu hassasiyetler çevresinde desteklenmesine yönelik görüşlerimizi dile getirdik. Geçtiğimiz mart ayında RTÜK Başkanlığımız ile iş birliği içinde hazırladığımız ‘Medyada Kadına Yönelik Şiddetle Mücadeleye İlişkin Etik İlkeleri’ yayımladık. Yayınlanan bu etik ilkelerin medya kuruluşları için önemli bir rehber niteliği taşıdığını düşünüyorum. Medyanın bu ilkeleri benimsemesinin, kadına yönelik şiddetin toplumda normalleştirilmesinin önüne geçilmesine, mağdurların daha fazla zarar görmesinin engellenmesine katkı sunacağına inanıyorum.” “Yakaladığımız teknolojik üstünlüğü her alana yaymayı hedefliyoruz” RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin ise, gelişmiş bir ülke olarak Türkiye’nin de yapay zeka çağından geri kalmasının düşünülemez olduğunu ifade ederek, “Yapay zeka konusu Cumhurbaşkanımızın bizzat takip ettiği ve çok önemsediği meselelerdendir. Geçtiğimiz günlerde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile KADEM tarafından gerçekleştirilen ‘Yapay Zeka ve Kadın Temalı Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’ne Sayın Cumhurbaşkanımız bizzat iştirak ederek görüşlerini paylaştılar. Türkiye Yüzyılı’nda Cumhurbaşkanımızın liderliğiyle savunma sanayimiz başta olmak üzere pek çok alanda teknolojiyi çok aktif ve verimli kullanıyoruz. Yakaladığımız teknolojik üstünlüğü her alana yaymayı hedefliyoruz. Yüksek teknolojili, katma değerli ürünler geliştirirken yapay zekâ kullanmamamız mümkün değil” şeklinde konuştu.