Yerel Haberler
Trabzon
Emrah Eren: "Türk futbolunda liyakat sorunu var" 17 Kasım 2024 Pazar - 13:19:00 Trabzonspor’un eski futbolcusu Emrah Eren, bordo-mavili kulübün değerinin, formasını giydiği diğer takımların çok üzerinde olduğunu söyledi. Eren, Türk futbolunda liyakat sorununun olduğunu vurgulayarak, Trabzon’a giden her oyuncunun formanın hakkını vermesi gerektiğini belirtti. Trabzonspor’da 2003-2006 yılları arasında forma giyen ve 83 maça çıkan Emrah Eren, Süper Lig’de Konyaspor, Giresunspor, Galatasaray, Denizlispor, Gaziantepspor, Malatyaspor, Adanaspor, İstanbulspor, Kocaelispor, Çaykur Rizespor ve Akhisar gibi kulüplerde 450’nin üzerinde maça çıktı. Eren, 61 Derece Dergisi’nin ikinci sayısına verdiği röportajda kariyeri ve Trabzonspor ile ilgili açıklamalarda bulundu. "Trabzonspor’un değeri diğer kulüplerin üzerinde" Bordo-mavili kulübün kendisi ve ailesi için her zaman diğer kulüplerin üzerinde bir değere sahip olduğunu belirten Emrah Eren, "Forma giydiğim her kulüpten çok şey öğrendim ve hepsinin benim için ayrı bir yeri var. Tabiri caizse, her birinin sayesinde ailemize ekmek götürdük, bu yüzden sonsuz saygım ve sevgim var. Ancak Trabzonspor’un benim için değeri, diğer kulüplerin çok üzerinde" dedi. Futbol kariyerinde önemli başarılar elde ettiğini belirten Eren, "Şükürler olsun ki Türkiye’de şampiyonluk yaşamış takımlarda da, alt sıralarda mücadele eden takımlarda da oynama fırsatım oldu. Allah bana özel yetenekler verdi. Kanat oyuncusu olarak süratliydim, adam geçme yeteneğim yüksekti ve orta yapabilme kabiliyetim vardı. Bu yeteneklerimi sahada kullanma şansım oldu. Ancak kariyerimde çok sık ağır sakatlıklarla karşılaştım. Trabzonspor’da üç kez A Milli Takıma çağırıldım ama her seferinde sakatlık yaşadım. Yurt dışından transfer tekliflerim oldu ama bazen yanlış kararlar verdim. Sonuç olarak, iyi işler yaptığımızı düşünüyorum. Allah’a şükürler olsun ki, o kulüplerden talep gördük" ifadelerini kullandı. "İyi ki Trabzonsporlu Emrah Eren olmuşum" Galatasaray’da kötü bir tecrübe yaşadığını vurgulayan Emrah Eren, "UEFA kupasını kazanan Galatasaray takımında genç yaşta gittiğim için yer bulamamıştım, bu da benim için kötü bir tecrübe oldu. Fuat Hoca, beni geleceğe yönelik planları doğrultusunda takımda görmek istiyordu ama ben kulübede oturmayı asla kabullenemeyen bir oyuncuydum. Bu nedenle, sözleşme uzatılacağı zaman Galatasaray’dan ayrılıp Kocaelispor’a imza attım. Kocaelispor o dönemde çok iyi bir takımdı ve burada müthiş bir sezon geçirdim. İki kez Avrupa karmasına seçildim. Sezon sonunda Trabzonspor ve Fenerbahçe benimle ilgilendi. Galatasaray’daki tecrübelerimden dolayı Fenerbahçe’ye gitmekten korkuyordum. Trabzonspor’a gitmekten de endişeliydim. Eski Trabzonspor oyuncularının kaybettikleri maçların ardından yaşadıkları zorlukları duymuştum ve taraftarın tepkisinden korkuyordum. Ama sonra Trabzonspor’un bana karşı olan samimiyetini ve beni ne kadar istediğini gördüm. O dönemde Özkan Hoca’nın başkanlığında Trabzonspor’a imza attım. İyi ki de atmışım; iyi ki Trabzonsporlu Emrah olmuşum" diye konuştu. "Trabzonspor’u o kadar sevdik ki" Trabzonspor’da iki sezon geçirdikten sonra sözleşmesinin bittiğini söyleyen Emrah Eren, o dönemde kontrat yenileme görüşmeleri yapacaklarını belirterek, "Ancak rahmetli Özkan Sümer’in ardından yeni bir yönetim gelmişti. İsimlerini vermek istemiyorum ama o yönetim bana göre tecrübesizdi ve yetersizdi. Bu durum beni gerçekten çok kırdı. Trabzonspor’da kalmak isteyen biri olarak çok zorlu bir dönem geçirdim. O sırada Galatasaray beni sürekli arıyordu, telefonlarım hiç susmuyordu. Yurt dışından da teklifler geliyordu ama ben Trabzonspor’da kalmak istiyordum. Fakat iki yönetici beni gerçekten çok kırdı ve o yüzden o gün sinirle Galatasaray’a gitmek için harekete geçtim" şeklinde konuştu. "Trabzon’da formanın hakkını vereceksin" "Trabzonspor’a gelirken, ilk duyduğum şeylerden biri, Trabzon’da mağlup olduğunuzda dışarı çıkmanın zor olduğuydu" diyen Emrah Eren, "Ama ben Trabzon’a gittiğimde, insanların gerçekten sahada formanın hakkını verdiğinizde sizi ne kadar sevdiğini deneyimledim. Orada kendimi aileden biri gibi hissettim. Trabzonspor taraftarı benim için bambaşka; gerçekten benim ailem gibidir. Bir yere gittiğimde, biri ’Galatasaraylı Emrah’ dediğinde, hemen kızan Trabzonsporlu taraftarlar olurdu. Onlar beni ’Trabzonsporlu Emrah’ olarak gördüler ve bu benim için çok büyük bir duygu. Yıllar geçmesine rağmen, ben Trabzonspor’dan ayrıldığımda bile bu sevgiyi hissetmek, onların bizi ailelerinden biri gibi görmesinden kaynaklanıyor. Onlar bizi ne kadar seviyorsa, biz de onları o kadar seviyoruz" ifadelerini kullandı. "Trabzonspor ikinci yarıdan sonra iyi bir ivme yakalayacaktır" Trabzonspor’u takip ettiğini belirten Emrah Eren, "Trabzonspor’un bu sezon bazı maçlarını izledim, özellikle Beşiktaş maçını. Açıkçası, oyunu pek beğenmedim ve oyuncu performanslarını da çok iyi bulmadım. Ancak, Şenol Hoca’nın geldiği ilk maçta yaşananları dikkate alarak, onun çok başarılı olacağına inanıyorum. Şenol Hoca, Trabzonspor’da bunu defalarca kanıtladı. Hüseyin Çimşir, bizim futbolcu arkadaşlarımızdan biri. Onun da antrenörlük ve teknik direktörlükte büyük tecrübeleri var. Bu nedenle, Trabzonspor’a önemli katkılarda bulunacağına inanıyorum. Özellikle ikinci yarıdan sonra takımın iyi bir ivme yakalayacağını düşünüyorum, ancak bazı eksikliklerin olduğunu da belirtmeliyim" dedi. "Teknik direktörlük konusunda hiç bir beklentim yok" Emrah Eren, teknik direktörlük hedefleriyle ilgili ise şunları söyledi: "Antrenörlük kurslarına gidiyorum, en son UEFA kursuna katıldım. Bu kursta gelecekle ilgili planlarımı paylaştım. Arkadaşlarımın ve eğitimcilerin önünde, ’Ben gelecekte şunu, şunu, şunu yapmak istiyorum,’ dedim. İnanın, oradaki eğitimciler bile açıklamalarımdan etkilenmişti. Antrenörlerin bile atandığı bir ülkede benim antrenörlükten ve teknik direktörlükten hiç bir beklentim yok. Sistem değişirse, liyakatli insanlar bir yerlere gelirse, o zaman ben bu ülkede antrenörlük veya teknik direktörlük yapmak için elimden geleni yaparım ve tecrübelerimi genç arkadaşlarıma aktarmaya çalışırım. Ama şu an, dürüst bir şekilde, hak ederek başarılı olma şansımız yok. Kapıların çoğunun kapalı olduğunu görüyoruz. Şu anda Süper Lig’de veya 1. Lig’deki takımlara baktığımda, açıkçası antrenörlükten çok fazla beklentim yok." "Ülkemizde liyakat sorunu var" Tecrübeli futbolcuların teknik direktörlük teklifi almasının zor olduğuna vurgu yapan Emrah Eren, sözlerini şöyle tamamladı: "Süper Lig’de uzun yıllar oynamış biri olarak, benim gibi tecrübeli futbolcuların teknik direktörlük teklifleri alması oldukça zor. Sonrasında çok kısa bir dönem Ispartaspor’da çalıştım ama Türkiye’deki şartlar nedeniyle bu da yeterli olmadı. Liyakatin maalesef futbol dünyasında eksik olduğunu düşünüyorum. Özellikle arkanızda bir güç varsa, bu işte bir yere gelebiliyorsunuz; aksi takdirde dünyanın en iyi teknik direktörü değilseniz bu işin dışında kalabiliyorsunuz. Futboldan gelecek bir şeye fazla ihtiyacımız yok ama yıllarca emek vermiş futbolcuların bu şekilde dışarıda kalması üzücü. Türk futbolunun durumu ortada. Örneğin, Türk milli takımında oynayan 10 oyuncudan 8’i yurt dışından. Türkiye’de 80 milyondan yeterince futbolcu çıkmıyor. 3-4 milyon içinden futbolcu çıkıyor. Çünkü onları yetiştirenlerde liyakat var."
17 Kasım 2024 Pazar - 11:09 "Karadeniz çevresindeki ülkelerin atıklarıyla kirletiliyor" Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Deniz Bilimleri Fakültesi Prof. Dr. Coşkun Erüz, Karadeniz’in çevre ülkelerin atıklarıyla kirlendiğini belirterek, “Yılda yaklaşık 8 milyon ton plastik atık denizlere ve okyanuslara dökülüyor. Şu anda tam net bir bilgi yok ama 100 bin tonu bulan bir rakam da Karadeniz’e boşalıyor. Dolayısıyla bu hızla artan kirleticiler denizi hem fiziksel olarak kirletiyor hem kimyasal hem de biyolojik yapıyı değiştiriyor” dedi. Karadeniz, çevresindeki ülkelerden her yıl gelen yaklaşık 100 bin ton atıkla giderek kirleniyor. Katı atık ve mikroplastikler ile yoğun bir kirlilik tehdidi altında bulunan Karadeniz’de balık popülasyonu da etkileniyor. Konuyla ilgili Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Deniz Bilimleri Fakültesi Prof. Dr. Coşkun Erüz, Karadeniz’in bir iç deniz olduğunu belirterek, “Avrupa ve Asya’nın arasında sıkışmış bir iç deniz. Çevresindeki ülkelerin direk nehirlerinden ve karalardan direk boşaltılan atıklarla kirlenen bir deniz. Uzun yıllardır kirliliğe maruz kalan bir deniz. Çevre ülke hirlerden su girdisi olan Karadeniz bu ülkelerin atıklarıyla kirleniyor” diye konuştu. Yaklaşık 100 bir ton plastik atığın Karadeniz’e boşaldığını dile getiren Erüz, “1960’lardan 2000’lere kadar olan endüstriyel gelişmenin getirdiği büyük bir kirlilik yükü söz konusuydu ama ondan sonra işte Avrupa Birliği’nin uygulamaları, bizim ve diğer ülkelerin de uyumuyla birlikte endüstriyel kirleticiler azalmakla birlikte, yani fabrikasyon ve diğer etkilerle kirlilik azaldı. Son yıllarda artan petrol taşımacılığı kaynaklı olan petrol kirliliği Karadeniz’de etkin ama şu anda en çok etkili olan ve hızla artan plastik kirliliği. Bu plastikler dediğimiz işte bizim poşetimiz işte pet şişelerimiz gibi diğer plastik malzemeler olabileceği gibi örneğin bir kremin içerisinde bulunanlardan başlayıp daha büyük boyuta kadar giden mikro plastik dediğimiz gözle görülen ya da gözle göremeyen boyuttaki plastiğin küçük parçacıkları da yoğun bir şekilde hem atmosferden hem nehirlerden hem de karalardan denize boşalıyor. Her yıl çok hızlı bir şekilde bu oran artıyor. Yılda yaklaşık 8 milyon ton plastik atık denizlere ve okyanuslara dökülüyor. Şu anda tam net bir bilgi yok ama 100 bin tonu bulan bir rakam da Karadeniz’e boşalıyor. Dolayısıyla bu hızla artan kirleticiler denizi hem fiziksel olarak kirletiyor hem kimyasal hem de biyolojik yapıyı değiştiriyor. Taşıyıcı olan görevi gördüğü için bazen işte istenmeyen organizmaların bir bölgeden bölgeye taşınmasında da taşıyıcı rolü oynuyor. Dolayısıyla bu anlamda biyolojik olarak da ortamdaki ekosistemi olumsuz yönde etkileyen bir durum var. Bu anlamda baktığımızda Karadeniz evet insan etkisiyle hızlı bir şekilde maalesef kirleniyor. Bu kirlenen denizden biz hamsi palamut gibi balıklarımızı avladığımız bir deniz. Dolayısıyla kirlettiğimiz deniz aslında nihayetinde dönüp dolaşıp bize besin olarak geri dönüyor. Kirliliğe neden olan insanoğlu kirliliği azaltması gereken de yine insanoğlu” şeklinde konuştu. “Kirliliğin balık popülasyonu ve varlığı üzerinde bir büyük etkisi var” Karadeniz’deki kirliliğinin balık popülasyonu da etkilediğini kaydeden Erüz, “Fiziksel, kimyasal, biyolojik kirlilik o bölgede yaşayan balık popülasyonunu mutlaka etkiler. Özellikle bu kıyı dolguları ile birlikte balıkların yaşadığı kırsal bölgeler çok büyük tahribat var. Sığ su balıklarının yaşam ortamının ortadan kaldırılması büyük bir sıkıntı. Plastik ve diğer kirleticilerin denizdeki varlığı denizde bulunan canlıların etkilenmesine sebep olmaktadır. Örneğin palamut sadece Karadeniz’de yaşamıyor. Akdeniz, Ege’de de yaşıyor ve oradan Karadeniz’e göçüp geri gidiyor. Yine aynı şekilde lüfer benzer bir davranış gösteriyor. Hamsi Karadeniz içerisinde tur atıyor. Kuzeyden kirli bir bölgeye denk gelirse yumurtladığı bölgede kirliliğe maruz gelirse yumurtlama oranı azalıyor. Beslendiği dönemde ortamda bir kirliliğe bağlı besin azalması söz konusuysa o da ondan etkileniyor. Dolayısıyla kirlilik mutlaka balık popülasyonu etkiliyor ama kirliliğe bağlı ne kadar popülasyon değişti, küresel ısınmaya veya sıcaklık artışı ne kadar etkiliyor anlamında söylemek çok kolay değil. Detaylı bir çalışma gerektiriyor. Kirliliğin balık popülasyonu ve varlığı üzerinde bir büyük etkisi var. Balıkların özellikle belli türlerin daha baskın hale gelip bazı türlerin ise yavaş yavaş ortadan kalkma riski olduğunu söylemek mümkün” ifadelerini kullandı. Erüz, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Deniz İzleme Programı kapsamında TÜBİTAK MAM tarafından yapılan mevsimsel izleme ölçümlerinde Trabzon kıyılarında su kalitesi orta ve kötü sınıf olarak belirlendiğini belirterek, bölgenin en kirli sularının bulunduğu Trabzon’da hem akarsu hem de kanalizasyonlardan kaynaklanan kirliliğinin kontrol altına alınması gerektiğini söyledi.
Emrah Eren: "Türk futbolunda liyakat sorunu var"
17 Kasım 2024 Pazar - 13:19 Emrah Eren: "Türk futbolunda liyakat sorunu var" Trabzonspor’un eski futbolcusu Emrah Eren, bordo-mavili kulübün değerinin, formasını giydiği diğer takımların çok üzerinde olduğunu söyledi. Eren, Türk futbolunda liyakat sorununun olduğunu vurgulayarak, Trabzon’a giden her oyuncunun formanın hakkını vermesi gerektiğini belirtti. Trabzonspor’da 2003-2006 yılları arasında forma giyen ve 83 maça çıkan Emrah Eren, Süper Lig’de Konyaspor, Giresunspor, Galatasaray, Denizlispor, Gaziantepspor, Malatyaspor, Adanaspor, İstanbulspor, Kocaelispor, Çaykur Rizespor ve Akhisar gibi kulüplerde 450’nin üzerinde maça çıktı. Eren, 61 Derece Dergisi’nin ikinci sayısına verdiği röportajda kariyeri ve Trabzonspor ile ilgili açıklamalarda bulundu. "Trabzonspor’un değeri diğer kulüplerin üzerinde" Bordo-mavili kulübün kendisi ve ailesi için her zaman diğer kulüplerin üzerinde bir değere sahip olduğunu belirten Emrah Eren, "Forma giydiğim her kulüpten çok şey öğrendim ve hepsinin benim için ayrı bir yeri var. Tabiri caizse, her birinin sayesinde ailemize ekmek götürdük, bu yüzden sonsuz saygım ve sevgim var. Ancak Trabzonspor’un benim için değeri, diğer kulüplerin çok üzerinde" dedi. Futbol kariyerinde önemli başarılar elde ettiğini belirten Eren, "Şükürler olsun ki Türkiye’de şampiyonluk yaşamış takımlarda da, alt sıralarda mücadele eden takımlarda da oynama fırsatım oldu. Allah bana özel yetenekler verdi. Kanat oyuncusu olarak süratliydim, adam geçme yeteneğim yüksekti ve orta yapabilme kabiliyetim vardı. Bu yeteneklerimi sahada kullanma şansım oldu. Ancak kariyerimde çok sık ağır sakatlıklarla karşılaştım. Trabzonspor’da üç kez A Milli Takıma çağırıldım ama her seferinde sakatlık yaşadım. Yurt dışından transfer tekliflerim oldu ama bazen yanlış kararlar verdim. Sonuç olarak, iyi işler yaptığımızı düşünüyorum. Allah’a şükürler olsun ki, o kulüplerden talep gördük" ifadelerini kullandı. "İyi ki Trabzonsporlu Emrah Eren olmuşum" Galatasaray’da kötü bir tecrübe yaşadığını vurgulayan Emrah Eren, "UEFA kupasını kazanan Galatasaray takımında genç yaşta gittiğim için yer bulamamıştım, bu da benim için kötü bir tecrübe oldu. Fuat Hoca, beni geleceğe yönelik planları doğrultusunda takımda görmek istiyordu ama ben kulübede oturmayı asla kabullenemeyen bir oyuncuydum. Bu nedenle, sözleşme uzatılacağı zaman Galatasaray’dan ayrılıp Kocaelispor’a imza attım. Kocaelispor o dönemde çok iyi bir takımdı ve burada müthiş bir sezon geçirdim. İki kez Avrupa karmasına seçildim. Sezon sonunda Trabzonspor ve Fenerbahçe benimle ilgilendi. Galatasaray’daki tecrübelerimden dolayı Fenerbahçe’ye gitmekten korkuyordum. Trabzonspor’a gitmekten de endişeliydim. Eski Trabzonspor oyuncularının kaybettikleri maçların ardından yaşadıkları zorlukları duymuştum ve taraftarın tepkisinden korkuyordum. Ama sonra Trabzonspor’un bana karşı olan samimiyetini ve beni ne kadar istediğini gördüm. O dönemde Özkan Hoca’nın başkanlığında Trabzonspor’a imza attım. İyi ki de atmışım; iyi ki Trabzonsporlu Emrah olmuşum" diye konuştu. "Trabzonspor’u o kadar sevdik ki" Trabzonspor’da iki sezon geçirdikten sonra sözleşmesinin bittiğini söyleyen Emrah Eren, o dönemde kontrat yenileme görüşmeleri yapacaklarını belirterek, "Ancak rahmetli Özkan Sümer’in ardından yeni bir yönetim gelmişti. İsimlerini vermek istemiyorum ama o yönetim bana göre tecrübesizdi ve yetersizdi. Bu durum beni gerçekten çok kırdı. Trabzonspor’da kalmak isteyen biri olarak çok zorlu bir dönem geçirdim. O sırada Galatasaray beni sürekli arıyordu, telefonlarım hiç susmuyordu. Yurt dışından da teklifler geliyordu ama ben Trabzonspor’da kalmak istiyordum. Fakat iki yönetici beni gerçekten çok kırdı ve o yüzden o gün sinirle Galatasaray’a gitmek için harekete geçtim" şeklinde konuştu. "Trabzon’da formanın hakkını vereceksin" "Trabzonspor’a gelirken, ilk duyduğum şeylerden biri, Trabzon’da mağlup olduğunuzda dışarı çıkmanın zor olduğuydu" diyen Emrah Eren, "Ama ben Trabzon’a gittiğimde, insanların gerçekten sahada formanın hakkını verdiğinizde sizi ne kadar sevdiğini deneyimledim. Orada kendimi aileden biri gibi hissettim. Trabzonspor taraftarı benim için bambaşka; gerçekten benim ailem gibidir. Bir yere gittiğimde, biri ’Galatasaraylı Emrah’ dediğinde, hemen kızan Trabzonsporlu taraftarlar olurdu. Onlar beni ’Trabzonsporlu Emrah’ olarak gördüler ve bu benim için çok büyük bir duygu. Yıllar geçmesine rağmen, ben Trabzonspor’dan ayrıldığımda bile bu sevgiyi hissetmek, onların bizi ailelerinden biri gibi görmesinden kaynaklanıyor. Onlar bizi ne kadar seviyorsa, biz de onları o kadar seviyoruz" ifadelerini kullandı. "Trabzonspor ikinci yarıdan sonra iyi bir ivme yakalayacaktır" Trabzonspor’u takip ettiğini belirten Emrah Eren, "Trabzonspor’un bu sezon bazı maçlarını izledim, özellikle Beşiktaş maçını. Açıkçası, oyunu pek beğenmedim ve oyuncu performanslarını da çok iyi bulmadım. Ancak, Şenol Hoca’nın geldiği ilk maçta yaşananları dikkate alarak, onun çok başarılı olacağına inanıyorum. Şenol Hoca, Trabzonspor’da bunu defalarca kanıtladı. Hüseyin Çimşir, bizim futbolcu arkadaşlarımızdan biri. Onun da antrenörlük ve teknik direktörlükte büyük tecrübeleri var. Bu nedenle, Trabzonspor’a önemli katkılarda bulunacağına inanıyorum. Özellikle ikinci yarıdan sonra takımın iyi bir ivme yakalayacağını düşünüyorum, ancak bazı eksikliklerin olduğunu da belirtmeliyim" dedi. "Teknik direktörlük konusunda hiç bir beklentim yok" Emrah Eren, teknik direktörlük hedefleriyle ilgili ise şunları söyledi: "Antrenörlük kurslarına gidiyorum, en son UEFA kursuna katıldım. Bu kursta gelecekle ilgili planlarımı paylaştım. Arkadaşlarımın ve eğitimcilerin önünde, ’Ben gelecekte şunu, şunu, şunu yapmak istiyorum,’ dedim. İnanın, oradaki eğitimciler bile açıklamalarımdan etkilenmişti. Antrenörlerin bile atandığı bir ülkede benim antrenörlükten ve teknik direktörlükten hiç bir beklentim yok. Sistem değişirse, liyakatli insanlar bir yerlere gelirse, o zaman ben bu ülkede antrenörlük veya teknik direktörlük yapmak için elimden geleni yaparım ve tecrübelerimi genç arkadaşlarıma aktarmaya çalışırım. Ama şu an, dürüst bir şekilde, hak ederek başarılı olma şansımız yok. Kapıların çoğunun kapalı olduğunu görüyoruz. Şu anda Süper Lig’de veya 1. Lig’deki takımlara baktığımda, açıkçası antrenörlükten çok fazla beklentim yok." "Ülkemizde liyakat sorunu var" Tecrübeli futbolcuların teknik direktörlük teklifi almasının zor olduğuna vurgu yapan Emrah Eren, sözlerini şöyle tamamladı: "Süper Lig’de uzun yıllar oynamış biri olarak, benim gibi tecrübeli futbolcuların teknik direktörlük teklifleri alması oldukça zor. Sonrasında çok kısa bir dönem Ispartaspor’da çalıştım ama Türkiye’deki şartlar nedeniyle bu da yeterli olmadı. Liyakatin maalesef futbol dünyasında eksik olduğunu düşünüyorum. Özellikle arkanızda bir güç varsa, bu işte bir yere gelebiliyorsunuz; aksi takdirde dünyanın en iyi teknik direktörü değilseniz bu işin dışında kalabiliyorsunuz. Futboldan gelecek bir şeye fazla ihtiyacımız yok ama yıllarca emek vermiş futbolcuların bu şekilde dışarıda kalması üzücü. Türk futbolunun durumu ortada. Örneğin, Türk milli takımında oynayan 10 oyuncudan 8’i yurt dışından. Türkiye’de 80 milyondan yeterince futbolcu çıkmıyor. 3-4 milyon içinden futbolcu çıkıyor. Çünkü onları yetiştirenlerde liyakat var."
"Karadeniz çevresindeki ülkelerin atıklarıyla kirletiliyor"
17 Kasım 2024 Pazar - 11:09 "Karadeniz çevresindeki ülkelerin atıklarıyla kirletiliyor" Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Deniz Bilimleri Fakültesi Prof. Dr. Coşkun Erüz, Karadeniz’in çevre ülkelerin atıklarıyla kirlendiğini belirterek, “Yılda yaklaşık 8 milyon ton plastik atık denizlere ve okyanuslara dökülüyor. Şu anda tam net bir bilgi yok ama 100 bin tonu bulan bir rakam da Karadeniz’e boşalıyor. Dolayısıyla bu hızla artan kirleticiler denizi hem fiziksel olarak kirletiyor hem kimyasal hem de biyolojik yapıyı değiştiriyor” dedi. Karadeniz, çevresindeki ülkelerden her yıl gelen yaklaşık 100 bin ton atıkla giderek kirleniyor. Katı atık ve mikroplastikler ile yoğun bir kirlilik tehdidi altında bulunan Karadeniz’de balık popülasyonu da etkileniyor. Konuyla ilgili Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Deniz Bilimleri Fakültesi Prof. Dr. Coşkun Erüz, Karadeniz’in bir iç deniz olduğunu belirterek, “Avrupa ve Asya’nın arasında sıkışmış bir iç deniz. Çevresindeki ülkelerin direk nehirlerinden ve karalardan direk boşaltılan atıklarla kirlenen bir deniz. Uzun yıllardır kirliliğe maruz kalan bir deniz. Çevre ülke hirlerden su girdisi olan Karadeniz bu ülkelerin atıklarıyla kirleniyor” diye konuştu. Yaklaşık 100 bir ton plastik atığın Karadeniz’e boşaldığını dile getiren Erüz, “1960’lardan 2000’lere kadar olan endüstriyel gelişmenin getirdiği büyük bir kirlilik yükü söz konusuydu ama ondan sonra işte Avrupa Birliği’nin uygulamaları, bizim ve diğer ülkelerin de uyumuyla birlikte endüstriyel kirleticiler azalmakla birlikte, yani fabrikasyon ve diğer etkilerle kirlilik azaldı. Son yıllarda artan petrol taşımacılığı kaynaklı olan petrol kirliliği Karadeniz’de etkin ama şu anda en çok etkili olan ve hızla artan plastik kirliliği. Bu plastikler dediğimiz işte bizim poşetimiz işte pet şişelerimiz gibi diğer plastik malzemeler olabileceği gibi örneğin bir kremin içerisinde bulunanlardan başlayıp daha büyük boyuta kadar giden mikro plastik dediğimiz gözle görülen ya da gözle göremeyen boyuttaki plastiğin küçük parçacıkları da yoğun bir şekilde hem atmosferden hem nehirlerden hem de karalardan denize boşalıyor. Her yıl çok hızlı bir şekilde bu oran artıyor. Yılda yaklaşık 8 milyon ton plastik atık denizlere ve okyanuslara dökülüyor. Şu anda tam net bir bilgi yok ama 100 bin tonu bulan bir rakam da Karadeniz’e boşalıyor. Dolayısıyla bu hızla artan kirleticiler denizi hem fiziksel olarak kirletiyor hem kimyasal hem de biyolojik yapıyı değiştiriyor. Taşıyıcı olan görevi gördüğü için bazen işte istenmeyen organizmaların bir bölgeden bölgeye taşınmasında da taşıyıcı rolü oynuyor. Dolayısıyla bu anlamda biyolojik olarak da ortamdaki ekosistemi olumsuz yönde etkileyen bir durum var. Bu anlamda baktığımızda Karadeniz evet insan etkisiyle hızlı bir şekilde maalesef kirleniyor. Bu kirlenen denizden biz hamsi palamut gibi balıklarımızı avladığımız bir deniz. Dolayısıyla kirlettiğimiz deniz aslında nihayetinde dönüp dolaşıp bize besin olarak geri dönüyor. Kirliliğe neden olan insanoğlu kirliliği azaltması gereken de yine insanoğlu” şeklinde konuştu. “Kirliliğin balık popülasyonu ve varlığı üzerinde bir büyük etkisi var” Karadeniz’deki kirliliğinin balık popülasyonu da etkilediğini kaydeden Erüz, “Fiziksel, kimyasal, biyolojik kirlilik o bölgede yaşayan balık popülasyonunu mutlaka etkiler. Özellikle bu kıyı dolguları ile birlikte balıkların yaşadığı kırsal bölgeler çok büyük tahribat var. Sığ su balıklarının yaşam ortamının ortadan kaldırılması büyük bir sıkıntı. Plastik ve diğer kirleticilerin denizdeki varlığı denizde bulunan canlıların etkilenmesine sebep olmaktadır. Örneğin palamut sadece Karadeniz’de yaşamıyor. Akdeniz, Ege’de de yaşıyor ve oradan Karadeniz’e göçüp geri gidiyor. Yine aynı şekilde lüfer benzer bir davranış gösteriyor. Hamsi Karadeniz içerisinde tur atıyor. Kuzeyden kirli bir bölgeye denk gelirse yumurtladığı bölgede kirliliğe maruz gelirse yumurtlama oranı azalıyor. Beslendiği dönemde ortamda bir kirliliğe bağlı besin azalması söz konusuysa o da ondan etkileniyor. Dolayısıyla kirlilik mutlaka balık popülasyonu etkiliyor ama kirliliğe bağlı ne kadar popülasyon değişti, küresel ısınmaya veya sıcaklık artışı ne kadar etkiliyor anlamında söylemek çok kolay değil. Detaylı bir çalışma gerektiriyor. Kirliliğin balık popülasyonu ve varlığı üzerinde bir büyük etkisi var. Balıkların özellikle belli türlerin daha baskın hale gelip bazı türlerin ise yavaş yavaş ortadan kalkma riski olduğunu söylemek mümkün” ifadelerini kullandı. Erüz, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Deniz İzleme Programı kapsamında TÜBİTAK MAM tarafından yapılan mevsimsel izleme ölçümlerinde Trabzon kıyılarında su kalitesi orta ve kötü sınıf olarak belirlendiğini belirterek, bölgenin en kirli sularının bulunduğu Trabzon’da hem akarsu hem de kanalizasyonlardan kaynaklanan kirliliğinin kontrol altına alınması gerektiğini söyledi.
Prof. Dr. Gürdal Yılmaz’dan o virüslerle ilgili dikkat çeken açıklama
16 Kasım 2024 Cumartesi - 10:19 Prof. Dr. Gürdal Yılmaz’dan o virüslerle ilgili dikkat çeken açıklama Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Farabi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gürdal Yılmaz, eskiden beri dolaşıma girmiş, insanlar arasında yayılmış virüslerin her zaman tek dük karşımıza çıkacağına dikkat çekerek, “Covıt-19 var, domuz gribi de ara ara var” dedi. Halen domuz gribi vakalarıyla karşı karşıya kalındığını kaydeden Yılmaz, “Biz o salgını 2010 yılında yaşamıştık. Ama halen domuz gribi vakalarıyla karşı karşıya kalıyoruz. İnsanlar arasında dolaşıyor bunun ağırlaşması önemli. Ağırlaşıp ta tanı konulması, hafif geçiren çok vaka var” diye konuştu. Eskiden grip geçirildiği zaman bir hafta ya da on günde düzeliyordu Ekim-Kasım aylarında solunum yolu hastalıkların arttığını eskiden bir hafta ya da on günde geçen bu hastalıkların artık süresi uzadığına dikkat çeken Yılmaz, “Ekim-Kasım ayları hava değişimlerinin olduğu aylar. Bu aylarda en çok gördüğümüz enfeksiyon hastalıkları solunum yolu enfeksiyonları. Her zaman gördüğümüz ishal, idrar yolu enfeksiyonları yine devam ediyor. Ancak solunum yolu enfeksiyonları özellikle grip tarzındaki enfeksiyonlar bu aylarda daha çok karşımıza çıkıyor. Bu grip geçen sene Eylül ayında başlayıp devam eden dört mevsim grip dediğimiz bir grip sezonu yaşadık. Bu yazın bir süre ara vermişti şimdi tekrar böyle bir grip durumu söz konusu gribal şikâyetler. Bu şikâyetlerin eskisine göre farklılığı geçen seneden beri aynı şekilde eskiden grip geçirildiği zaman bir haftada ya da on günde düzelmiş oluyordu. Şimdi uzamış bir süreç var. Özellikle belki hastanın kas ağrıları eklem ağrıları halsizliği düzeliyor ama öksürük şikâyeti bir ay iki ay üç ay kadar sürebiliyor. Bunlarla karşılaşıyoruz ve hastalarımız bundan mustarip olarak karşımıza geliyor. Bunlara ne neden oluyor? Tekrarlayan viral enfeksiyonlar farklı farklı virüsler olabileceği gibi yaşantı şeklinin değişmesi obezitenin artması, yiyeceklerden doğallıktan uzaklaşma, katkı maddeli yiyecekler yeme vücudun bağışıklık sistemi düşmesi ve yaşın yükselmesi olarak düşünebiliriz” diye konuştu. Covit -19 hala devam ediyor Gribal enfeksiyonların pandemi ile ilgili olup olmadığı konusunda kesin bir şey söylenemeyeceğini belirten Yılmaz, “Pandemi ile alakalı mıdır? Bu noktada bir şey diyemeyiz ama sonuçta gribal şikayetlerin bir kısmında Covit -19 hala devam ediyor bu var. İnfluenza var RSV dediğimiz Respiratuar sinsityal virüs var sıklıkla karşılaştığımız. Yine sigara kullanımının artması ile birlikte bu enfeksiyonların biraz daha uzaması söz konusu olabiliyor. Halkımızın biraz daha yediğine içtiğine dikkat etmesi hijyenine dikkat etmesi gerekiyor. Temiz hava almasını öneriyoruz, rüzgârda kalmaması rüzgarlı ortamlarda gereken bariyer önlemlerini alması giysisini ona göre giyinmesi gerekiyor. Özellikle cereyan ortamında kalmamasını öneriyoruz” dedi. Sadece enfeksiyon değil kardiyak hastalıkları da bu dönemlerde arttı Hava sıcaklığının birden yükselip azalması hastalıkları tetiklediğini ifade eden Yılmaz, “Sıkıntımız, hava sıcaklığının birden bire yükselmesi birden bire düşmesi. Vücut adaptasyon sürecini buna yeterince ayarlayamıyor. Yeterince ayarlayamadığı için de enfeksiyon hastalıkları karşımıza çıkıyor. Sadece enfeksiyon değil kardiyak hastalıkları da bu dönemlerde arttı. Biz mesela bu aylarda İnfektif endokardit daha çok görüyoruz. Yani kardiyak rahatsızlıkları var bu dönemlerde bir artış söz konusu. Yine menenjit vakalarımız oldu bu şekilde. Yaz sonu Kırım Kongo bitiyor son baharda solunum yolu enfeksiyonları başlıyor. İshal yaz ile birlikte devam ediyor. Bu dönemde de gribal hastalıklarda bir artış oluyor” diye konuştu. Covıt-19 var domuz gribi de ara ara var Virüslerin her zaman tek dük olacağına dikkat çeken Yılmaz, “Bunlar her zaman tek dük, her zaman olacak şeylerdir. Eskiden beri dolaşıma girmiş insanlar arasında yayılmış virüsler her zaman tek dük vakalar şeklinde karşımıza çıkacaktır. Covıt-19 var, domuz gribi de ara ara var. O salgını biz 2010 yılında yaşamıştık. Ama halen domuz gribi vakalarıyla karşı karşıya kalıyoruz. İnsanlar arasında dolaşıyor bunun ağırlaşması önemli, ağırlaşıp ta tanı konulması. Hafif geçiren çok vaka var” dedi.
Trabzon’da ’TRAMAR’ açıldı, vatandaşlar yoğun ilgi gösterdi
15 Kasım 2024 Cuma - 15:25 Trabzon’da ’TRAMAR’ açıldı, vatandaşlar yoğun ilgi gösterdi Trabzon Büyükşehir Belediyesi’nin vatandaşların et ve süt ürünleri ile temel gıda maddelerine uygun fiyatlarla erişebilmesi amacıyla hayata geçirdiği satış merkezi TRAMAR, düzenlenen törenle açıldı. Trabzon Büyükşehir Belediyesi tarafından indirimli et ve süt ürünleri ile temel gıda maddelerinin satışa sunulacağı TRAMAR’ın açılışı yapıldı. Açılışa Trabzon Valisi Aziz Yıldırım, TBMM Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanı ve Trabzon Milletvekili Adil Karaismailoğlu, Trabzon Milletvekili Vehbi Koç, Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç, Et ve Süt Kurumu Genel Müdürü Mustafa Kayhan ve çok sayıda kişi katıldı. Açılışta bir konuşma yapan Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç, “Belediyecilik bir yönüyle halka bütünüyle hizmet etmektir. Sadece su, altyapı işi değildir; halkımızın yaşamına dokunmaktır. Halkımızın doğumundan ölümüne kadar bütün sorunlarıyla muhatap olmaktır. AK Parti belediyecilik anlayışı, eser ve hizmet siyasetinin yanında sosyal belediyecilik anlayışıdır. Belediyecilik işinin mimarı olan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde ülkemizin her noktasında olduğu gibi şehrimizde de bu anlayışı ortaya koyuyoruz. Göreve geldiğimiz andan itibaren emeklilerimize ve gençlerimize kolaylıklar sağladık. Açılışını yaptığımız TRAMAR ile halkımızın temel gıda maddelerine daha uygun fiyatla erişmesi bu anlamda önemlidir. Attığımız adımlar aynı anlayışla devam ediyor. Et ve Süt Kurumu Genel Müdürümüzle beraber müzakeresini yaptık, protokolünü imzaladık. Ben huzurlarınızda kendilerine çok çok teşekkür ediyorum. Çok mükemmel bir iş ortaya çıktı. Biz belediyeyiz, bizim işimiz ticaret yapmak değil; esnafımızla rekabet etmek asla değil. Vatandaşımızın uygun şartlarda en azından temel gıda maddelerine ulaşımları konusunda piyasadan daha uygun şartları temin etmeyi ve sunmayı amaçlıyoruz. Şu anda piyasadan en az yüzde 30 gibi bir farkla bu hizmeti vatandaşlarımıza sunacağız. Burada yerli ve organik ürünlerimizi satacağız. Derdimiz vatandaşımıza hizmet etmektir” dedi. Vali Yıldırım: “Çok önemli bir adım” Trabzon Valisi Aziz Yıldırım da projenin önemine vurgu yaparak, “Büyükşehir Belediyemizin halkımıza uygun fiyatlarda temel gıda ürünleri sunarken, bir yandan da piyasayı dengeleyecek bu girişimini son derece kıymetli buluyorum. Bu adım hemşehrilerimizin kaliteli, sağlıklı ve uygun fiyatlı temel gıda ürünlerine ulaşması adına atılmış önemli bir adımdır. Bu girişimle belediyemiz, halkımızın yanında durarak onların günlük hayatını kolaylaştırmak için elini taşın altına koymuş, sosyal sorumluluk anlayışıyla hareket etmiş, sosyal belediyeciliğin çok önemli bir örneğini ortaya koymuştur” diye konuştu. Konuşmaların ardından TRAMAR’ın açılışı gerçekleştirilirken, vatandaşlar yoğun ilgi gösterdi.
Sahil Güvenlik ekipleri Karadeniz’de 7/24 devriyede
15 Kasım 2024 Cuma - 10:05 Sahil Güvenlik ekipleri Karadeniz’de 7/24 devriyede Sahil Güvenlik Doğu Karadeniz Grup Komutanlığı ekipleri, Karadeniz sularında 7 gün 24 saat aralıksız devriye görevi yapıyor. 1 Eylül itibarıyla başlayan av sezonunda denetimlere ağırlık veren ekipler, yasa dışı ve kayıt dışı balıkçılık yapanlara göz açtırmıyor. Sahil Güvenlik ekipleri, Türkiye’nin üç tarafını çevreleyen denizlerde 7/24 görev başında. Gece gündüz kesintisiz bir şekilde mavi vatan için nöbet tutan Sahil Güvenlik ekipleri, su ürünleri avcılığı denetimlerine de ağırlık veriyor. Türk sularında bulunan canlı deniz kaynaklarının gelecek nesillere aktarılması için çalışmalarını sürdüren Sahil Güvenlik ekipleri, ticari ve amatör balıkçılar ile yasa dışı, kayıt dışı ve düzenlenmemiş balıkçılık yapanlara göz açtırmıyor. Alkolmetre ile denetim gerçekleştiriliyor Sahil Güvenlik Doğu Karadeniz Grup Komutanlığı ekipleri, 1 Eylül itibarıyla ‘Vira Bismillah’ diyerek denize açılan balıkçıların hem güvenliğini hem de avlanan balıkların boy limitini kontrol ediyor. Arama kurtarma faaliyetleri, deniz güvenliği ve emniyetinin yanı sıra yasa dışı su ürünleri avcılığı ve deniz kirliliği konusunda da gerekli kontrolleri ve denetimleri yapan Sahil Güvenlik Doğu Karadeniz Grup Komutanlığı ekipleri, Ordu-Giresun il sınırından Gürcistan sınırına kadar olan sorumluluk sahası içerisinde su ürünleri denetimlerini saha, zaman, belge kontrolü ve teknik koşulların incelenmesi çerçevesinde icra ediyor. Gerektiğinde ilgililere idari para cezası uygulayan Sahil Güvenlik ekipleri, elde edilen ürün ve av araçlarına su ürünleri mevzuatı kapsamında el koyuyor. Mavi vatanda can güvenliğini korumak için gerekli kontrolleri yapan ekipler, alkolmetre ile denetim de gerçekleştiriyor. TCSG-95 Komutanı Yüzbaşı Deniz Karaduman, Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın silahlı bir genel kolluk kuvveti olduğunu belirterek, “2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu ve Sahil Güvenlik Komutanlığı Teşkilat Görev ve Yetkileri Yönetmeliği çerçevesinde komutanlığımız arama kurtarma faaliyetleri icra etmek, deniz güvenliğini ve emniyetini sağlamak, düzensiz göçle mücadele etmek, yasa dışı su ürünleri avcılığını önlemek ve gerekli denetimleri yapmak, denizlerimizde yapılan her türlü kaçakçılık faaliyetlerini izlemek ve önlemek, deniz kirliliği konusunda gerekli kontrolleri ve denetimleri yapmak, denizi kirleten tüzel veya gerçek kişilere gerekli adli ve idari yaptırımları uygulamak başta olmak üzere stratejik öneme haiz tesislerin korunması gibi kapsamlı ve kritik görevleri de başarılı bir şekilde yerine getirmektedir. Mavi vatan denizlerimizde veya sahilde bir olayla karşılaştığınızda Sahil Güvenlik Komutanlığı personeline telefon, telsiz, SG mobil uygulaması ve internet üzerinden ulaşabilirsiniz” dedi. “Mavi vatanımızın her yerinde görev yapabiliriz” Sahil Güvenlik Doğu Karadeniz Grup Komutanlığı’na bağlı olarak Ordu-Giresun il sınırından Gürcistan sınırına kadar görev sahalarının olduğunu kaydeden Karaduman, “Sadece bu görev sahasıyla yetinmeyip gerektiğinde ve acil durumlarda mavi vatanımızın her yerinde görev yapabiliriz. Görev periyodumuz, görev yoğunluğuna istinaden değişiklik göstermekle beraber gemi üzerinde bulunan lastik bot ve karada bulunan aracımız her gün görev yapmaktadır. Bunun yanı sıra ihbar durumunda hazır kontrol tim ekibimiz de bulunmaktadır” şeklinde konuştu. “Alkolmetre ile sorumluluk sahamızda bulunan şahıslara gerekli testleri uygulamakta olup, işlem yapabilmekteyiz” Yapılan denetimlerde alkolmetre ile gerekli testlerin uygulandığını söyleyen Karaduman, “Sahil Güvenlik Komutanlığı, 668 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname gereği 25 Temmuz 2016 tarihinde Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunca alınan karara istinaden silahlı bir genel kolluk kuvveti olarak doğrudan İçişleri Bakanlığına bağlanmıştır. Dolayısıyla kurumumuz diğer kolluk kuvvetlerinin uygulayabileceği yaptırımların hemen hemen tamamını uygulayabilmektedir. Yapmış olduğumuz denetimlerde komutanlığımız bünyesinde bulunan alkolmetre ile sorumluluk sahamızda bulunan şahıslara gerekli testleri uygulamakta olup, işlem yapabilmekteyiz” diye konuştu. “Denizlerimizi zaman mefhumu gözetmeksizin 7/24 esasına göre takip ediyoruz” Mavi vatanın her bir karış toprağı ve güvenliği için tüm gelişmiş sistemleri kullanmaya ve tedarik etmeye devam ettiklerini kaydeden Karaduman, “Şu an envanterimizde bulunan Bayraktar TB2 İHA, İnsansız Sualtı Gözlem Aracı (ROV cihazı), yandın taramalı sonar (YTS), su altı intikal aracı scooter, uzaktan kumandalı insansız cankurtaran aracı (İCA), telsiz, ka bant uydu sistemi, gece görüş termal kameralar ve mobil radarlarımız gibi cihazlar ile gücümüze güç katarak vatandaşlarımıza hizmet etmeye devam ediyoruz. Ayrıca bir anayurt güvenlik projesi olarak başlatılan Sahil Güvenlik Yönetim Sistesi (SGYS) kapsamında kurulan sistemlerle denizlerimizi zaman mefhumu gözetmeksizin 7/24 esasına göre takip ediyoruz" ifadelerini kullandı.
Sahil Güvenlik ekipleri Karadeniz’de 7/24 devriyede
15 Kasım 2024 Cuma - 09:50 Sahil Güvenlik ekipleri Karadeniz’de 7/24 devriyede Sahil Güvenlik Doğu Karadeniz Grup Komutanlığı ekipleri Karadeniz sularında 7 gün 24 saat aralıksız devriye görevi yapıyor. 1 Eylül itibariyle başlayan av sezonunda denetimlere ağırlık veren mavi vatanın kurtarıcı elleri huzur ve emniyet için yasa dışı, kayıt dışı ve düzenlenmemiş balıkçılık yapanlara göz açtırmıyor. Sahil Güvenlik ekipleri, Türkiye’nin 3 tarafını çevreleyen denizlerde 7/24 görev başında. Gece-gündüz kesintisiz bir şekilde Mavi Vatan için nöbet tutan Sahil Güvenlik ekipleri su ürünleri avcılığı denetimlerine de ağırlık veriyor. Türk sularında bulunan canlı deniz kaynaklarının gelecek nesillere aktarılması için çalışmalarını sürdüren Sahil Güvenlik ekipleri, ticari ve amatör balıkçılar ile yasa dışı, kayıt dışı ve düzenlenmemiş balıkçılık yapanlara göz açtırmıyor. Alkolmetre ile denetim gerçekleştiriliyor Sahil Güvenlik Doğu Karadeniz Grup Komutanlığı ekipleri, 1 Eylül itibariyle ‘Vira Bismillah’ diyerek denize açılan balıkçıların hem güvenliğini hem de avlanan balıkların boy limitini kontrol ediyor. Arama kurtarma faaliyetleri, deniz güvenliği ve emniyetinin yanı sıra yasa dışı su ürünleri avcılığı ve deniz kirliliği konusunda da gerekli kontrolleri ve denetimleri yapan Sahil Güvenlik Doğu Karadeniz Grup Komutanlığı ekipleri, Ordu-Giresun il sınırından Gürcistan sınırına kadar olan sorumluluk sahası içerisinde su ürünleri denetimlerini saha, zaman, belge kontrolü ve teknik koşulların incelenmesi çerçevesinde icra ediyor. Gerektiğinde ilgililere idari para cezası uygulayan Sahil Güvenlik ekipleri, elde edilen ürün ve av araçlarına su ürünleri mevzuatı kapsamında el koyuyor. Mavi Vatan’da can güvenliği korumak için gerekli kontrolleri yapan ekipler, alkolmetre ile denetim de gerçekleştiriyor. Sahil Güvenlik Doğu Karadeniz Grup Komutanlığı’nda TCSG-95 Komutanı Yüzbaşı Deniz Karaduman, Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın silahlı bir genel kolluk kuvveti olduğu belirterek, “2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu ve Sahil Güvenlik Komutanlığı Teşkilat Görev ve Yetkileri Yönetmeliği çerçevesinde komutanlığımız arama kurtarma faaliyetleri icra etmek, deniz güvenliğini ve emniyetini sağlamak, düzensiz göçle mücadele etmek, yasa dışı su ürünleri avcılığını önlemek ve gerekli denetimleri yapmak, denizlerimizde yapılan her türlü kaçakçılık faaliyetlerini izlemek ve önlemek, deniz kirliliği konusunda gerekli kontrolleri ve denetimleri yapmak, denizi kirleten tüzel veya gerçek kişilere gerekli adli ve idari yaptırımları uygulamak başta olmak üzere stratejik öneme haiz tesislerin korunması gibi kapsamlı ve kritik görevleri de başarılı bir şekilde yerine getirmektedir. Mavi vatan denizlerimizde veya sahilde bir olayla karşılaştığınızda Sahil Güvenlik Komutanlığı personeline telefon, telsiz, SG mobil uygulaması ve internet üzerinden ulaşabilirsiniz” dedi. “Mavi Vatanımızın her yerinde görev yapabiliriz” Sahil Güvenlik Doğu Karadeniz Grup Komutanlığı bağlısı olarak Ordu-Giresun il sınırından Gürcistan sınırına kadar görev sahalarının olduğunu kaydeden Karaduman, “Sadece bu görev sahasıyla yetinmeyip gerektiğinde ve acil durumlarda Mavi Vatanımızın her yerinde görev yapabiliriz. Görev periyodumuz, görev yoğunluğuna istinaden değişiklik göstermekle beraber gemi üzerinde bulunan lastik bot ve karada bulunan aracımız her gün görev yapmaktadır. Bunun yanı sıra ihbar durumunda hazır kontrol tim ekimizde bulunmaktadır” şeklinde konuştu. “Alkolmetre ile sorumluluk sahamızda bulunan şahıslara gerekli testleri uygulamakta olup işlem yapabilmekteyiz” Yapılan denetimlerde alkolmetre ile gerekli testlerin uygulandığını söyleyen Karaduman, “Sahil Güvenlik Komutanlığı 668 sayılı kanun hükmünde kararname gereği 25 Temmuz 2016 tarihinde Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunca alınan karara istinaden silahlı bir genel kolluk kuvveti olarak doğrudan İçişleri Bakanlığına bağlanmıştır. Dolayısıyla kurumumuz diğer kolluk kuvvetlerinin uygulayabileceği yaptırımların hemen hemen tamamını uygulayabilmektedir. Yapmış olduğumuz denetimlerde Komutanlığımız bünyesinde bulunan alkolmetre ile sorumluluk sahamızda bulunan şahıslara gerekli testleri uygulamakta olup işlem yapabilmekteyiz” diye konuştu. “Denizlerimizi zaman mefhumu gözetmeksizin 7/24 esasına göre takip ediyoruz” Mavi Vatan’ın her bir karış toprağı ve Mavi Vatan’ın güvenliği için tüm gelişmiş sistemleri kullanmaya ve tedarik etmeye devam ettiklerini kaydeden Karaduman, “Şu an envanterimizde bulunan Bayraktar TB2 İHA, İnsansız Sualtı Gözlem Aracı (ROV cihazı), yandın taramalı sonar (YTS), su altı intikal aracı scooter, uzaktan kumandalı insansız cankurtaran aracı (İCA), telsiz, ka bant uydu sistemi, gece görüş termal kameralar ve mobil radarlarımız gibi cihazlar ile gücümüze güç katarak vatandaşlarımıza hizmet etmeye devam ediyoruz. Ayrıca bir anayurt güvenlik projesi olarak başlatılan Sahil Güvenlik Yönetim Sistesi (SGYS) kapsamında kurulan sistemler ile denizlerimizi zaman mefhumu gözetmeksizin 7/24 esasına göre takip ediyoruz" ifadelerini kullandı.
Çakırgöl için tarihi adım
14 Kasım 2024 Perşembe - 14:54 Çakırgöl için tarihi adım Trabzon ve Gümüşhane’nin yanı sıra bölge turizmi açısından büyük önem taşıyan Çakırgöl Kış Turizm Merkezi Projesi için iki şehrin yöneticileri Ankara’da buluştu. Doğu Karadeniz Bölgesi’nde özellikle kış turizmi açısından büyük önem taşıyan Çakırgöl Kış Turizm Merkezi Projesi’nde tarihi bir adım daha atıldı. 5 bin 600 yatak kapasitesi olacak ve bin 900’ü doğrudan 13 bin 300 dolaylı istihdam hedeflenen projeyle ilgili Ankara’da üst düzey toplantı düzenlendi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu himayesinde gerçekleştirilen toplantıya Trabzon Valisi Aziz Yıldırım, Gümüşhane Valisi Aydın Baruş, geçmiş dönem Devlet Bakanı Faruk Nafiz Özak, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Nadir Alpaslan, AK Parti Trabzon Milletvekilleri Yılmaz Büyükaydın ile Vehbi Koç, AK Parti Gümüşhane Milletvekili Celalettin Köse, MHP Gümüşhane Milletvekili Musa Küçük, Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç, Gümüşhane Belediye Başkanı Vedat Soner Başer, Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı (TTSO) Erkut Çelebi, Gümüşhane Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı (GTSO) İsmail Akçay, Gümüşhane İl Genel Meclisi Başkanı Eşref Balki ve Trabzon Büyükşehir Belediyesi Başkan Danışmanı Mustafa Yaylalı katıldı. Toplantıda, projeye ilişkin bugüne kadar yapılan çalışmalarla ilgili sunum yapıldı. 2009 yılında başlatılan teknik analiz çalışmaları sonucunda kış turizm merkezi olabileceği değerlendirilen Çakırgöl’ün, aynı zamanda yaz turizmine de uygun bir alan olarak tespit edildiği belirtildi. Kayseri Erciyes ve Erzurum Palandöken’deki işletmeler ve yönetim şirketleriyle teknik toplantıların yapıldığı vurgulanırken, projenin en önemli başlangıç ihtiyacı olan Çakırgöl Turizm Merkezi Yönetim A.Ş.’nin kurulmasının kararlaştırıldığı vurgulandı. Altyapı çalışmalarına hızla başlanılacak Başkentteki toplantıda bu şirketin yapısı ve bundan sonraki süreç değerlendirilerek tam mutabakat sağlandı. Alınan karara göre şirket bünyesinde Trabzon Büyükşehir Belediyesi ve Trabzon Ticaret Sanayi Odası yüzde 49, Gümüşhane Özel İdaresi, Gümüşhane Ticaret Sanayi Odası ve Gümüşhane Belediyesi yüzde 49, Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı (DOKAP) ve Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı (DOKA) yüzde 1’er hisse ile temsil edilecek. Yaklaşık 45 gün sürmesi beklenen şirketin hisse devir işlemlerinin ardından, alanın tahsisi, eş zamanlı proje ve atık su, içme suyu şebekesi, arıtma üniteleri gibi altyapı çalışmalarına da hızlıca başlanılacak. Özellikle bölgeye ilave katma değer katacak olan Çakırgöl-Gümüşhane bağlantı yolunun yapımı konusunda da teknik çalışmalara acilen başlanılması kararlaştırıldı. Başkan Genç: “Bölgemizin geleceği turizmde” Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç, "Bölgemizin geleceğinin turizmde olduğunun bilincindeyiz. Turizmi 12 aya yaymak, çeşitliliğini artırmak ve 1 milyar 76 milyon dolar olan turizm gelirini yükseltmek için kapsamlı çalışmalar yürütüyoruz. Çakırgöl Kış Turizm Merkezi Projesi bu çalışmalarımızın en önemlisidir. Sadece Trabzon ve Gümüşhane için değil tüm Karadeniz Bölgesi için bir kalkınma projesidir, tarihi bir fırsattır. Bu projeyle bölgemize muhteşem bir turizm merkezi kazandıracağız. Çakırgöl, sadece istihdam açısından değil, diğer turizm hedeflerimizin gerçekleşmesi açısından da çok kıymetli bir projedir. Süreci ilerletmek için bir araya geldiğimiz toplantı gayet verimli geçti. Projeyi daha da ileriye taşıma noktasında önemli adımlar attık. Projeyle 5 bin 600 yatak kapasitesine sahip modern tesisler inşa edilecek. Binlerce kişiye istihdam sağlama hedefiye yola çıkıldı. Projeye başından itibaren destek veren şehrimizin evladı Ulaştırma ve Altyapı Bakanımız Sn. Abdulkadir Uraloğlu’na, bu işin öncüsü olan ve önemli çalışmalar gerçekleştiren geçmiş dönem Devlet Bakanımız Faruk Nafiz Özak’a, Bakan Yardımcımız Nadir Alpaslan’a tüm Trabzon ve Gümüşhane milletvekillerimize, belediye başkanlarımıza, ticaret ve sanayi odası başkanlarımıza ve diğer paydaşlarımıza teşekkürlerimi sunuyorum. Hedefimiz, en kısa sürede Çakırgöl Kış Turizm Merkezi’ni hayata geçirerek Trabzon ve Gümüşhane’yi yeni bir turizm merkeziyle buluşturmak ve bölgeyi dünya çapında bir turizm destinasyonu haline getirmektir. El birliği ve kararlılıkla bu projeyi başarıyla tamamlayacağımıza inanıyoruz” dedi.