Yerel Haberler
Ankara
27 Kasım 2024 Çarşamba - 21:08 AK Parti İzmir Milletvekili Ceyda Bölünmez Çankırı’dan muhalefete eleştiri AK Parti İzmir Milletvekili Ceyda Bölünmez Çankırı, "Buradaki muhalefetin bir kalitesini göremedik. Son 23 yılda çocukların her türlü tehditten korunması için, çocuğun üstün yararını gözeten, onların geleceğe umutla bakmasını sağlayan birçok adım attık” dedi. Çankırı, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçe görüşmelerine katıldı. Çankırı, bazı muhalefet milletvekillerin İzmir’in Selçuk ilçesinde bir evdeki yangında 5 çocuğun hayatını kaybettiği olayla ilgili eleştirilerine cevap verdi. Çankırı, muhalefetin hayatını kaybeden 5 çocuk annesine duygusal şiddet uyguladığını, bu konuyu siyasi bir malzeme haline getirmesine üzülerek şahitlik ettiklerini kaydetti. Çankırı, "Bakanlık uzmanlarımız çocukların güvenliği için gereken mücadeleyi zaten verdi. Ancak tüm çabalara rağmen bu trajedinin önüne geçilemedi. Olayın ardından Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş ile birlikte aileyi ziyaret ederek acılarını paylaştık" dedi. Komisyondaki tartışmalara değinen Çankırı, "Buradaki muhalefetin bir kalitesini göremedik. Son 23 yılda çocukların her türlü tehditten korunması için, çocuğun üstün yararını gözeten, onların geleceğe umutla bakmasını sağlayan bir çok adım attık. Burada muhalefetin konuyu siyasi bir malzeme haline getirmesine üzülerek şahitlik ettik" dedi. Ailenin uyuşturucu kullandığına yönelik iddialara değinen Çankırı, yapılan ileri tetkiklerde anne ve babanın kanında hiçbir şeyin çıkmadığının anlaşıldığını vurguladı. Çankırı, "Anlamadan, dinlemeden, bilmeden, konuşuyorsunuz. Hepimize düşen görev bir daha böyle bir acı olayla karşılaşmamak için, elim bir olayla karşılaşmamak için oturup düşünmek ve konuşmaktır. Biz bu şekilde sorumluluk bilinciyle hareket ederken, sizin iktidar naraları attığınız o sözde her şeyi yapan belediyelerinizden biri olan Selçuk Belediyesi ne yaptı?" diye konuştu.
27 Kasım 2024 Çarşamba - 20:28 Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Batıcı zihniyetin Türkiye’nin kültür hayatında açtığı yaralar halen kapanmadı” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Tek tipleşmenin varacağı yer, kültürel çoraklaşmadır, çölleşmedir. Biz bir dönem bunun acısını çekmiş, faturasını ödemiş bir ülkeyiz. Milletine tepeden bakan, kendi değerlerinden, kültüründen adeta tiksinen, batıdan çok batıcı zihniyetin Türkiye’nin kültür hayatında açtığı yaralar halen kapanmadı” dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen "Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri ve Yaşayan İnsan Hazineleri Ödül Töreni"ne katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkemizin ve gönül coğrafyamızın dört bir yanında kültür ve sanatlarını icra eden tüm sanatçılara ve ustalara teşekkür etti. Ayrıca, kültür mirasının korunması ve yaşatılmasının önemine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleriyle Yaşayan İnsan Hazineleri Ödüllerinin Takdim Törenleri münasebetiyle bugün bir aradayız. Sizlerin şahsında ülkemizin ve gönül coğrafyamızın farklı köşelerinde sanatlarını icra eden, kültür ve medeniyet mirasımızı yarınlara taşıyan tüm sanatçılarımıza, tüm ustalarımıza teşekkürlerimi iletiyorum. Modern kültür endüstrisinin tüm araçlarıyla milletimizin ve farklı toplumların kültürel birikimine saldırdığı bir dönemi yaşıyoruz. Bugünlerde sanatçılarımızın kültür mirasımızı ve medeniyet değerlerimizi yaşatmak adına verdiği bu mücadeleyi son derece kıymetli buluyorum” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin her vilayetinde, her ilçesinde "yaşayan insan hazineleri" olarak tanımlanabilecek çok sayıda değerli insanın bulunduğunu ve bu kişilerin ortaya koydukları eserlerle hem ülkemize hem de dünyaya katkı sağladığını belirterek, "Türkiye’nin her vilayetinde, her ilçesinde yaşayan insan hazinesi vasfına haiz nice insanımız, değerimiz mevcut. Bu insanlarımız becerileriyle ortaya koydukları ürünlerle ülkemize ve dünyaya eşsiz eserler kazandırıyorlar. Her fırsatta hatırlatıyorum. Aslında gönülle yapılan, alın teriyle üretilen, emekle, sabırla ve göz nuruyla işlenen her şey sanattır, sanat eseridir. Asli değerlerimize, mirasımıza sahip çıkan, onu yaşatmak, yeni kuşaklara aktarmak için ömür harcayan insanlarımızın her biri de esasen yaşayan birer hazinedir" dedi. Başlattıkları çalışma neticesinde 2008-2022 yılları arasında toplam 67 miras taşıyıcısını, yaşayan insan hazinesi ilan ettiklerini, bu kıymetli isimlerin 15’nin şaheser niteliğindeki eserlerini miras bırakarak ebediyete irtihal ettiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kültürümüzü yaşatan, yeniden yorumlayan ve geniş kitlelere ulaştıran bu ustalarımızı bugün bir kez daha rahmetle yad ediyorum. 2024 yılında da çeşitli alanlarda başarılı eserler vücuda getiren 25 yeni usta ve sanatçımızı yaşayan insan hazinelerimize dahil ettik” dedi. Şeyh Sadi Şirazi’nin, Bostan ve Gülistan isimli eserinde hikmet ehli bir zatın çocuklarına olan nasihatini paylaşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Canım yavrularım. Hüner öğrenin. Dünya malına, altına, gümüşe, makam ve mansıba itimat etmeyin. Zira hüner suyu kesilmez bir çeşmedir. Ebedi bir devlettir. Hünerli kimse nereye gitse şerefiyle izzetiyle gider ve meclisin baş köşesine oturur.Evet, dilimizde ustalık, maharet, marifet, beceriklilik anlamında kullandığımız hüner kelimesinin bir anlamı da sanattır. Milletimiz manevi ihtiyaçları karşılayan eserlerin ustalarına sanatkar, maddi ihtiyaçları karşılayan eserlerin ustalarına ise zanaatkar demeyi tercih etmiştir” diye konuştu. Sanatın da zanaat gibi insanlık tarihi kadar derin bir maziye sahip olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Millet olarak biz de sanatın birçok dalında tarihin en iddialı eserlerini vücuda getirmek suretiyle asırlar içinde Türk sanatını inşa ettik. Bizim sanat tarzımız tıpkı hayat tarzımız gibi inanç ve düşünce tarzımız gibi millet olmamızı sağlayan temel unsurlardan biridir. Büyük bir gururla ifade etmek isterim ki hattatların kalemleriyle, nakkaşların fırçalarıyla, ustaların çekiçleriyle, ozanların mızraplarıyla yaptıkları dokunuşlar tam bin yıldır bu topraklara milletimizin mührünü, ruhunu, değerlerini nakşediyor. Bir sanat hakkında fikir sahibi olmak için o sanatı var eden ve maharetle işleyen milleti tanımanız icap eder derler” değerlendirmesinde bulundu. Hat, tezhip, ebru, talika, minyatür sedefkarlık, çömlekçilik, çinicilik, dokumacılık, kispet, kaval, tulum, bağlama ustalığı gibi onlarca sanatın iletişim teknolojilerinin yön verdiği bir çağda hala yaşadığına, hala nesilden nesile aktarılmaya devam edildiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: "Bundan ne kadar memnuniyet duysak azdır. Bunun sırrının da şu olduğuna inanıyorum. Allah vergisi maharetlere sahip nice sanatçı üstadımız görüyor ki unutulmaya yüz tutmuş olan değerlerimizi aşk ile ayakta tutuyor. Aşk, kişinin sevdiğinde yok olmasıdır. Öyle bugünkü gibi aşk değil. Kişinin sevdiğinde yok olması. Gerçek aşk bu. Yüreklerindeki aşkı ellerindeki maharetle birleştiren bu sanatkarlarımızın Rabb’im sayılarını arttırsın. Bize yokluklarını göstermesin diyorum. Bakınız burada şu noktaya özellikle dikkatlerinizi çekmek isterim. Sizin de bildiğiniz gibi her şeyin çok hızlı tüketildiği bir çağda yaşıyoruz. Teknoloji devrimiyle birlikte insanın hayata Çevreye, dünyaya ve sanata yönelik yaklaşımlarında da köklü değişimler gerçekleşiyor. Dijitalleşme, ekonomiden finansa, kültürden haberleşmeye, her alanı adeta kuşatmış durumda yapay zekanın hangi işleri yapabildiğini, neleri başarabildiğini, kimi zaman heyecanla, kimi zaman da endişeyle takip ediyoruz. İletişim ve ulaşım imkanlarının ilerlemesinin sonuçlarından biri dijital tekno kültürdür. Bu yaygınlaşıyor. Bu kültürün ayırıcı özelliği ise trend denilen tek tipleşmedir. Tüketime dayalı neoliberal sistem yerel zenginliği bu çeşit müktesebatı ya yok saymakta ya da ticari meta haline getirerek içini boşaltmaktadır." Küreselleşmeyle birlikte kültürel bir yozlaşmanın da tüm dünyayı etkisi altına almakta olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kuşaktan kuşağa aktararak bugünlere getirdiğimiz nice geleneksel kültür unsurunun ziyan edildiğini tarihin tozlu raflarına kaldırıldığını görmek bizleri ziyadesiyle yaralıyor. Zenginliğe, çok sesliliğe sahip çıkmak Farklı geleneklere sahip çıkmak, aynı zamanda maziden atiye köprü kurmak demektir. İster para, ister çıkar, ister ideoloji adına yapılsın. Tek tipleşmenin varacağı yer Kültürel çoraklaşmadır, çölleşmedir. Biz bir dönem bunun acısını çekmiş, faturasını ödemiş bir ülkeyiz. Milletine tepeden bakan, kendi değerlerinden, kültüründen adeta tiksinen, batıdan çok Batıcı zihniyetin Türkiye’nin kültür hayatında açtığı yaralar halen kapanmadı" açıklamasını yaptı. Kültürel inkar politikalarının en büyük zararının maalesef zihinlerde olduğunu belirten Erdoğan, "Bugün Avrupa’nın Amerika’nın uzak Doğu ülkelerinin müzik listelerini ezbere bilen, sanatçılarını tanıyan ama kendi tarihinden birkaç bestekarın, aşığın söz ve saz üstadının ismini bilmeyen insanlarımızı gördükçe belli bir döneme damgasını vuran inkar politikalarının yol açtığı tahribatı evet çok daha net görebiliyoruz. K-Pop’u çok iyi bilen ama Cem Karaca’ya, Barış Manço’ya, Neşet Ertaş’a, Kayahan’a ve daha nice Bu toprakların sesi soluğu olan sanat yıldızımıza aşina olmayan gençlerimizi gördükçe elbette endişeleniyoruz, üzülüyoruz. Kendimizi sorguluyoruz. Çünkü bizler hemen her alanda insanlık tarihiyle mührünü vurmuş, zengin kültür varlığına sahip bir milletiz. Vatanımızın her köşesinde çeşitli medeniyetlerin izlerini taşıyan eserler şaheserler, sanat ürünleri bugün de görenleri kendine hayran bırakıyor. Mimari eserlerimizle musiki geleneğimizle, el işi sanatlarımızla sanatlarımızla edebi ve kültürel ürünlerimizle yalnızca mücavir coğrafyamızda değil dünyada da parmakla gösterilen bir konumdayız. Haklı bir şöhrete sahibiz. Son 100-150 yılda maruz kaldıkları talana, yıkıma ve kültürel soykırıma rağmen ecdat yadigarı eserler Balkanlar’dan Afrika’ya Kafkaslar’dan Orta Doğu’ya kadar gönül coğrafyamızın dört bir köşesini aydınlatıyor. Daha burada saymaya kalksak saatler alacak nice özgün değerle kültür varlığı ve eserle mücehhez bir ülkeyiz. Tek eksimiz, uzun yıllar boyunca elimizin altındaki bu Siz hazinenin kadr-ı kıymetini yeterince bilemedik” dedi. Hükümetleri döneminde attıkları adımlarla bu ihmalkarlığa son verdiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Eserlerimizin korunmasını, muhafaza altına alın restore edilerek tüm insanlığın istifadesine sunulmasını kültür ve medeniyetimizin omuzlarımıza yüklediği sorumluluklardan biri olarak gördük. Ecdadın mamur ettiği şehirlerdeki mimari eserlerimizi ve kültür mirasımızı yaşatmak adına önemli faaliyetler gerçekleştiriyoruz. Vakıflar Genel Müdürlüğü TİKA, Yunus Emre Enstitüsü, Yurt Dışı Türkler Başkanlığı gibi kurumlarımızın çalışmalarıyla kültür mirasımızı koruyoruz Sadece yurt dışında değil, Anadolu’da da saklı bulunan bu kültürel mirasın gün yüzüne çıkarılması için canla, başla çalışıyoruz” açıklamasını yaptı. Bilhassa arkeoloji alanında tarihin en yoğun çalışmalarına imza atıldığını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kazı faaliyetlerimizle 60 yılda tamamlanabilecek arkeoloji çalışmalarını sadece dört yıla sığdırdık. Yurt dışına kaçırılan binlerce tarihi eserin yerlerini tespit edip bu eserleri tekrar ülkemize getirmek için Gerekli çalışmaları hızla başlattık. Böylece toplam 12 bin tarihi eserimizi ait olduğu bu topraklarla milletimizle buluşturduk. Bundan sonra da bize ait olanı korumaya, çalınanı bulup getirmeye, yurt dışındaki kültür varlığımızı ihya etmeye devam edeceğiz. Nasıl bir ağaç kökleriyle yaşarsa işte biz de millet olarak köklerimize sıkı sıkıya tutunmaya çalışıyor değerlerimizle bağımızı sağlam tutuyoruz” dedi. Sanata ve zanaata emek verenlere hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sizler kültürel bakımdan geçmişin hatalarıyla birlikte küresel olarak da çok yönlü bir kuşatma altında olduğumuz bu günlerde kültür mirasımızın devam etmesi, yaşatılması noktasında çok hayati roller üstlenmektesiniz. Aşkla, tutkuyla, yüksek bir sorumluluk bilinciyle icra ettiğinize inandığım sanat faaliyetlerinizle sizler tüm kalbimle ifade etmek isterim ki bizim milli kültürümüzü yeşerten hayat pınarlarımızsınız, Rabbim ortaya koyduğunuz tüm eserleri kalıcı, müessir ve bereketli kılsın. Gelecek nesillere daha güçlü ve daha zengin bir kültür hazinesi bırakmayı bizlere nasip eylesin diyorum Bu düşüncelerle sözlerime son verirken ödüllerini tevdi edeceğimiz kurumlarımızı ustalarımızı, icracılarımızı hattat, nakkaş ve sanatkarlarımızı bir kez daha canı gönülden tebrik ediyorum” diye konuştu. 25 yaşayan insan hazinesi ve 3 sanat kurumu ödül aldı Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından "Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri ile Yaşayan İnsan Hazineleri Ödüllerini" sahiplerine takdim etti. Hadim bezi dokuma ustası Müjgan Akdemir, ödülünü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinden alırken, "Ey Recep Tayyip Erdoğan, 15 Temmuz darbesinde ben çok ağladım vatan gidiyor diye. O anda seni verdi, Allah bize hediye" ifadelerini kullanarak, şiir okudu. Tulum icracısı Remzi Bekar da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a tulum hediye etti. Bekar daha sonra tulum dinletisi sundu. Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri de Anadolu El Sanatlarını Yaşatma ve Geliştirme Derneği (ANELSANDER) adına Uğur Türker, Sadberk Hanım Müzesi adına Hülya Bilgi ve İbrahim Alimoğlu Müzik Müzesi adına müzenin kurucusu İbrahim Alimoğlu’na takdim edildi. Törene, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ve davetliler katıldı. Törende, hat sanatçısı Mehmet Özçay, minyatür, tezhip ve kat’ı sanatçısı Dürdane Ünver, nakkaş Nilgün Gencer, sedefkar, altın-gümüş kakma sanatçısı Mehmet Zeki Kuşoğlu, tulum icracısı Remzi Bekar, ipek hereke halı dokuma ustası Nuray Kıvanç, çömlek ustası Ahmet Taşhomcu, metal işçiliği ile geleneksel kapı süsleme ustası Hüseyin Şahin Özdemir, baston ustası Cumali Birol, talika ustası Özcan Abacı, buldan bezi dokuma ustası Selahattin Kaçanoğlu, geleneksel tığ ve şiş örme ustası Asime Koşal, sim sırma işleme ustası Nur Dikilitaş, kutnu dokuma ustası Abdülkadir Mekki, tespih yapım ustası Bünyamin Korucu, hadim bezi dokuma ustası Müjgan Akdemir, ahşap oyma ustası Osman Nergiz, geleneksel kapı ve kapı süsleme ustası Şerif Mehmet Akgün, geleneksel taş işlemeciliği ve taş model eşya yapım ustası Dursun Köroğlu, Karagöz sanatçısı Recep Şinasi Çelikkol, keçe sanatçısı Celalettin Berberoğlu, çini ve seramik sanatçısı Adil Can Güven, geleneksel müzik ve delbek icracısı Gülay Diri, mahya ustası Kahraman Yıldız, sıcak demir ustası Yusuf Bayyiğit Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın elinden "Yaşayan İnsan Hazineleri Ödülleri"ni aldı.
27 Kasım 2024 Çarşamba - 20:25 Üçlü Danışma Kurulu, “Çalışma Hayatında Yargı Süreçleri” gündemiyle toplandı Üçlü Danışma Kurulu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ev sahipliğinde “Çalışma Hayatında Yargı Süreçleri” gündemiyle toplandı. Üçlü Danışma Kurulu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ev sahipliğinde “Çalışma Hayatında Yargı Süreçleri” gündemiyle toplandı. Toplantıda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı Faruk Özçelik, toplumsal adalet ve huzurun temel gereklerinden biri olan yargı süreçlerini çalışma hayatı özelinde ele almak ve daha etkin çözümler geliştirebilmek için bir araya geldiklerini belirterek, "Çalışma hayatı; çalışanlarımızın emeğini, haklarını ve geleceğini şekillendiren bir alan olduğu kadar, ülkemizin ekonomik büyümesi ve toplumsal refahı için kritik bir önem ifade etmektedir. İşçi ve işveren tarafının beklentilerinin belirli noktalarda ayrışması çalışma ilişkilerinde zaman zaman uyuşmazlıklara ve sorunların çözülememesi sebebiyle yargı süreçlerine taraf olunmasına sebebiyet vermektedir. İşçi ve işverenlerimizin gerek bireysel gerek toplu iş hukukunda yaşadıkları hukuki uyuşmazlıklar adaletin hızlı, etkin ve hakkaniyetli bir şekilde tecelli etmesini gerektirmektedir. Amacımız; bu alandaki sorunları tespit ederek hukuki süreçlerin daha hızlı işletilmesini, işçi ve işverenlerimizin hak kayıplarını önleyici düzenlemelerin geliştirilmesini, yargı süreçlerini daha etkin hale getirecek yeni ve somut öneriler sunabilmektir” dedi. Özçelik, çalışma hayatındaki yargı süreçlerinin sosyal tarafların beklentilerini karşılayacak şekilde daha etkin ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşmasının temel öncelikleri olduğunu ifade etti. Sosyal taraflarla ortak çalışma kültürü ve işbirliği içerisinde hareket etmenin çalışma hayatını daha güçlü bir yapıya kavuşturacağına inandıklarına dikkati çeken Özçelik, “Bu anlayışla Üçlü Danışma Kurulu gibi mekanizmalarla istişare kültürümüzü güçlendiriyor ve dayanışma ruhumuzu daha ileri bir seviyeye taşımaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı. Toplantıya; Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) Genel Başkan Yardımcısı Nazmi Irgat, Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ) Genel Başkanı Mahmut Arslan, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Genel Sekreteri Akansel Koç katıldı.
Bakan Uraloğlu: "Kış lastiği uygulaması 1 Aralık’ta başlıyor"
21 Kasım 2024 Perşembe - 13:20 Bakan Uraloğlu: "Kış lastiği uygulaması 1 Aralık’ta başlıyor" Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, zorunlu kış lastiği uygulamasının 1 Aralık tarihinde başlayacağını bildirdi. Bakan Uraloğlu, “Uygulama şehirlerarası yollarda tüm yolcu ve eşya taşıyan araçlar için zorunlu olacak. Hususi araç sahiplerinin de kış lastiği takmasını tavsiye ediyoruz” dedi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, zorunlu kış lastiği uygulamasıyla ilgili açıklamada bulundu. Uraloğlu, kış lastiği zorunluluğunun 1 Aralık 2024 -1 Nisan 2025 tarihlerini kapsayan 4 aylık dönemde geçerli olacağını bildirdi. Bakan Uraloğlu, kış lastiklerinin 7 derecenin altındaki sıcaklıklarda yol tutuşunu artırdığını belirterek, "Kazaları önlemede hayati öneme sahip. Uygulama şehirlerarası yollarda tüm yolcu ve eşya taşıyan araçlar için zorunlu olacak. Hususi araç sahiplerinin de kış lastiği takmasını tavsiye ediyoruz" dedi. Uraloğlu, il sınırları içerisinde kış lastiği uygulamasının valiliklerce belirlendiğini kaydederek, "Valilikler il sınırları içerisindeki kış lastiği uygulamasını Bakanlık olarak belirlediğimiz tarih aralığındaki sürenin öncesinde ve sonrasında birer ay artırabilir. Bu nedenle sürücülerimizin duyuruları dikkatle takip etmeleri büyük önem taşıyor” dedi. “Kış şartlarına uygun donanım ve ekipmanla seyahatlerimizi gerçekleştirelim” Kış lastiği uygulamasının detaylarına ilişkin bilgi veren Bakan Uraloğlu, kamyon, çekici, tanker ve otobüs türü araçların dingilleri üzerindeki tüm lastiklerinin; kamyonet, minibüs ve otomobillerin tüm lastiklerinin; ayrıca seyir esnasında değiştirilmek zorunda kalınan lastiklerin yerine takılacak lastiklerin kış lastiği olmasının zorunlu olduğunu vurguladı. Uraloğlu, sadece buzlu zeminlerde kullanılabilen çivili lastiklerin de kış lastiği yerine geçtiğini hatırlatarak, “Araçta patinaj zinciri bulunması veya kullanılması kış lastiği zorunluluğunu ortadan kaldırmıyor; yine de araçlarımızda zincir, takoz ve çekme halatı gibi gerekli ekipmanların bulunmasını sağlayalım. Kış şartlarına uygun donanım ve ekipmanla seyahatlerimizi gerçekleştirmeyi ihmal etmeyelim” ifadelerini kullandı. "Kurallara uymayanlara 4 bin 69 lira ceza uygulanacak" Denetimlerin sıkı bir şekilde yapılacağını ifade eden Bakan Uraloğlu, “Kamyon, çekici, tanker ve otobüslerde kış lastiği diş derinliği 4 milimetreden; kamyonet, minibüs ve otomobil türü araçlarda kış lastiği diş derinliği 1,6 milimetreden az olamaz. Diş derinliği lastik sırtının ortasına en yakın dişlerden ölçülür. Kış lastiklerinin yanaklarında (M+S) işareti veya (M+S) işareti ile birlikte kar tanesi işareti veya sadece kar tanesi işareti bulunması gerekiyor. Kurallara uymayanlara 4 bin 69 lira ceza uygulanacak” ifadelerine yer verdi. Tüm tedbirler alındı Bakan Uraloğlu ayrıca, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı personelinin Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığının sınır kapılarındaki birimleri ile belediyelerin ilgili ekiplerinin denetimler için sahada olacağını vurgulayarak, “Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı olarak kış şartlarına karşı tüm hazırlıkları tamamladık. Karayolları Genel Müdürlüğümüz, 68 bin 549 kilometrelik yol ağında 12 bin 634 makine-ekipman ve 13 bin 283 personelle hizmet verecek. Depolanan 737 bin 801 ton tuz ve kritik kesimler için hazırlanan 11 bin 576 ton kimyasal buz çözücü ve tuz çözeltisiyle kış aylarında yollarımızda kesintisiz trafik akışını sağlayacağız” dedi.
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu: “Savunma Sanayii Başkanlığımızın destekleri ile ASELSAN ve TOBB ETÜ tarafından süperiletken çip üretimevi kurulacak”
21 Kasım 2024 Perşembe - 13:18 TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu: “Savunma Sanayii Başkanlığımızın destekleri ile ASELSAN ve TOBB ETÜ tarafından süperiletken çip üretimevi kurulacak” Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Savunma Sanayii Başkanlığı’nın destekleri ile ASELSAN ve TOBB Ekonomi Teknoloji Üniversitesi (ETÜ) tarafından kurulacak süperiletken çip üretimevi ile daha yüksek kapasiteli kuantum bilgisayarlar geliştirilebileceğini söyledi. TOBB Başkanı Mustafa Rifat Hisarcıklıoğlu, TOBB ETÜ’de düzenlenen Türkiye’nin ilk kuantum bilgisayarı tanıtım törenine katıldı. Programda bir konuşma yapan Hisarcıklıoğlu, TOBB ETÜ Teknoloji Merkezi’nin 6 farklı mühendislik disiplininin bir arada bulunduğu dünyadaki tek merkez olduğuna dikkat çekerek, "TOBB ETÜ’de araştırmacılar yetiştiriyoruz, teknoloji geliştiriyoruz, ürüne dönüştürüyoruz ve ticarileştiriyoruz. Cevdet Yılmaz’ın Kalkınma Bakanlığı döneminde destek verdiği dünyanın en büyük su türbin test ve tasarım merkezi TOBB ETÜ Hidro burada, milli otomobil TOGG’un Teknoloji Merkezi burada, en önemlisi kuantum bilgisayar burada faaliyete geçti. Bugün burada tarih yazacak bir gelişmeye hep birlikte tanıklık ediyoruz. Türkiye’nin ilk kuantum bilgisayarı QuanT’ın açılışı için bir aradayız. Bu başarı, sadece TOBB ve TOBB ETÜ’nün değil, aynı zamanda ülkemizin teknolojik dönüşümünde bir kilometre taşıdır. QuanT, yani ‘Quantum Computer of TOBB ETÜ’, Türkiye’nin teknoloji vizyonunu ileriye taşıyan bir semboldür” ifadelerini kullandı. Açılışla Türkiye’nin kuantum bilgisayar geliştiren dünyadaki sayılı ülkeler arasına katıldığına dikkat çeken Hisarcıklıoğlu, “Şu an dünyada kuantum bilgisayar teknolojisine sahip yalnızca 15 ülke bulunmaktadır. Ve biz bu teknolojiye sahip olan az sayıdaki ülkeden biri olmanın haklı gururunu yaşıyoruz. Kuantum bilgisayarlar, hesaplama gücünü klasik bilgisayarların ötesine taşıyan, geleceği şekillendiren bir teknolojidir. Süper bilgisayarlarda bile on yıllar süren işlemleri dakikalar içinde çözme potansiyeline sahiptir. Bu teknoloji, kriptografi, yapay zeka, ilaç geliştirme, enerji optimizasyonu ve iklim modelleme gibi alanlarda çığır açacak çözümler sunuyor. QuanT’ın sağladığı işlem gücü, savunma sanayiinden finansal teknolojiye, mobiliteden siber güvenliğe kadar pek çok stratejik alanda ülkemizin küresel rekabet gücünü artıracaktır. Aynı zamanda QuanT’ın sahip olduğu altyapı, yerli algoritmaların geliştirilmesi ve Türkiye’nin bu alanda liderlik konumuna erişmesi için kritik bir adım olacaktır” diye konuştu. QuanT ve Türkiye’nin kuantum ekosisteminin yalnızca bir bilgisayar değil, Türkiye’nin teknolojide bağımsızlığını güçlendirme kararlılığının bir ifadesi olduğunu belirten Hisarcıkoğlu, “QuanT, genç araştırmacılarımız, girişimcilerimiz ve akademisyenlerimiz için bir ilham kaynağıdır. Teknoloji üretiminin sadece büyük ülkelerin tekelinde olmadığını, Türkiye’nin de bu yarışta güçlü bir oyuncu olduğunu dünyaya göstermektedir. Türkiye’nin geleceğini şekillendirmekte ve yarının da yeni kazanımlarını müjdelemektedir. 2025 Uluslararası Kuantum Bilimi ve Teknolojisi Yılı’na büyük bir umutla giriyoruz. TOBB ve TOBB ETÜ olarak üniversite-sanayi iş birliğinin en güzel örneklerinden birine imza atmaktan büyük bir gurur duyuyoruz. Bu noktada kuantum teknolojilerinin geliştirilmesi için ilk günden bu yana bizlere her zaman destek olan Savunma Sanayii Başkanlığı’na, TÜBİTAK’a ve ASELSAN’a çok teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı. “Kuantum teknolojilerini yalnızca bir bilim dalı olarak değil, ekonomimizi büyüten bir güç olarak da görüyoruz“ Kuantum teknolojilerini yalnızca bir bilim dalı olarak değil, ekonomiyi büyüten bir güç olarak da gördüklerini vurgulayan Hisarcıklıoğlu, “Girişimcileri ve KOBİ’lerimiz için bu teknoloji yeni ufuklar açacaktır. TOBB’un 2 milyon üyesi, bu ekosistemin bir parçası olmaya hazırdır. Bugün buradan gençlerimize bir çağrıda bulunmak istiyorum: Gelin, bu büyük teknoloji devriminin bir parçası olun. TOBB ETÜ’de oluşturulan kuantum ekosistemine katılarak, Türkiye’nin bilimsel geleceğine yön verin. Girişimcilerimizi, start-uplarımızı ve teknoloji geliştiren tüm paydaşlarımızı bu ekosistemde birlikte çalışmaya davet ediyorum. Şimdiki hedefimiz Savunma Sanayii Başkanlığımızın kıymetli destekleri ile ASELSAN ve TOBB ETÜ tarafından kurulacak süperiletken çip üretimevidir. Bu adım, daha yüksek kapasiteli kuantum bilgisayarların geliştirilmesinin kapısını aralayacaktır” dedi. Elde edilen başarının bir son değil, bir başlangıç olduğunu vurgulayan Hisarcıklıoğlu, “QuanT, Türkiye’nin teknoloji bağımsızlığını güçlendiren ve ‘Yapamazsınız’ diyenlere verilmiş en güçlü cevaptır. Bugün burada yalnızca bir bilgisayarın değil, bir vizyonun, bir inancın, bir geleceğin açılışını yapıyoruz. Ben huzurlarınızda QuanT’ın hayata geçmesinde büyük emekleri olan TOBB ETÜ Rektörümüz Yusuf Sarınay’a, Ali Bozbey ve Mehmet Ünlü hocalarımıza ve araştırma ekiplerine çok teşekkür ediyorum. Hepsiyle ayrı ayrı iftihar ediyorum. Türkiye’nin kuantum çağına hoş geldiniz. Gelin, hep birlikte geleceği şekillendiren bir Türkiye’yi inşa edelim” dedi.
Plastik poşet ücreti için komisyon toplantısı yapıldı
21 Kasım 2024 Perşembe - 13:12 Plastik poşet ücreti için komisyon toplantısı yapıldı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Plastik Poşet Komisyonu üyeleri, 5 yıldır 25 kuruş olarak uygulanan plastik poşetlerin 2025 yılındaki fiyatını istişare etmek için bir araya geldi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, plastik kaynaklı atık kirliliğinin önüne geçilmesi amacıyla plastik poşetleri, 1 Ocak 2019’dan itibaren ücretli hale getirdi. Poşetler, 5 yıldır marketler ve alışveriş merkezlerinde Bakanlığın belirlediği tutar olan 25 kuruştan satılıyor. Yeni yılda uygulanacak plastik poşetlerin ücretini istişare için ilgili kamu kurum ve kuruluşları, sektörde faaliyet gösteren dernek ve federasyon temsilcilerinin katılımıyla Bakanlıkta Plastik Poşet Komisyonu toplantısı gerçekleştirildi. Poşet üretim maliyeti 1,19 TL’ye ulaştı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü’nün koordinasyonundaki toplantıya, sektör temsilcileri katılarak görüşlerini bildirdi. 1 poşetin perakendecilere maliyetinin ortalama 1,19 TL’ye ulaştığına dikkat çekildi. Ayrıca 25 kuruş olan poşet fiyatının plastik poşet tüketimini azaltacak bir tutar olmadığı görüşü dile getirilirken, plastik poşet kullanımının arttığı da vurgulandı. Toplantıya katılan sektör temsilcilerinin çoğunluğunun fiyatın artması yönünde görüş belirttiği öğrenildi. Sektör temsilcilerinden alınan talepler Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’a sunulacak. Ardından plastik poşetlerin yeni yıldaki satış fiyatı belirlenecek. Plastik poşetin ücretli olmasıyla ne kazanıldı? Plastik poşetlerin ücretlendirilmesi uygulaması ile 2019-2024 (ilk 6 ay) yıllarında plastik poşet kaynaklı 1,5 milyon ton plastik atığın oluşumu engellendi. Bu sayede plastik poşet üretimi için gerekli plastik ham madde ithali önlendi. Yaklaşık 10,6 milyar TL tasarruf sağlandı. Yaklaşık 64 bin 105 ton sera gazı salımı da engellendi.
Bakan Göktaş: “Yapay zeka sistemlerinde etik ve kapsayıcı yaklaşımlar benimsenmesi gerektiğine inanıyoruz”
21 Kasım 2024 Perşembe - 13:03 Bakan Göktaş: “Yapay zeka sistemlerinde etik ve kapsayıcı yaklaşımlar benimsenmesi gerektiğine inanıyoruz” Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, “Yapay zeka sistemlerinin tasarım ve kullanım süreçlerinde her yaş grubunun, çocukların, kadınların, yaşlıların ve ailelerin ihtiyaçlarını merkeze alan etik ve kapsayıcı yaklaşımlar benimsenmesi gerektiğine inanıyoruz“ dedi. Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ve Yapay Zeka Politikaları Derneği işbirliğiyle Ankara’da ’Uluslararası Yapay Zeka Çağında Medya Zirvesi’ gerçekleştirildi. Zirve çerçevesinde medya sektörüne yol göstermesi hedefiyle medyada gelecek senaryoları, değerler iletişimi, iletişim kaynaklı tehditlerin yapay zeka ile çözümü ve yayın düzenlemeleri başlıklı oturumlar düzenlendi. Zirvede Türkiye ve dünya ekosistemine dair güncel bilgiler, yeni ihtiyaçları karşılayacak öneriler ve yapay zeka kullanımının etik boyutları gibi konular da ele alındı. Zirvenin açılış konuşmasını yapan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, hızla dijitalleşen ve yapay zekanın etkilerinin daha fazla hissedildiği bir dönemde yaşadıklarını belirtti. Yapay zeka ve medyayı bir arada ele almanın çok anlamlı olduğunu söyleyen Bakan Göktaş, “Yapay zekanın pek çok alana entegre olmasıyla birlikte hayatımızda da hızlı bir dönüşüm yaşamaya başladık. Yapay zekanın sunduğu faydalar gerçekten önemli. Gelişmeyi desteklerken verimliliği artırma ve devam eden zorlukları çözme konusunda büyük bir potansiyel barındırıyor. Bu dönüşüm bilgiye erişimi ve tüm iletişim süreçlerini kolaylaştırırken, güvenilirlik ve etik sorunları da beraberinde getirmektedir. Bu anlamda karşı karşıya kalabileceğimiz risklerin tüm boyutlarıyla ele alınmasını oldukça kıymetli buluyoruz. Bu risklerin bertaraf edilmesi için yapay zeka teknolojilerinin şeffaf, adil ve erişilebilir bir şekilde geliştirilmesi büyük bir önem taşıyor” açıklamasında bulundu. “Etik tasarıma uygun olmayan yapay zeka sistemleri mahremiyetlerini riske atabilir” Bakan Göktaş, çocuklar özelinde yapay zeka destekli eğitim platformlarının kişiselleştirilmiş öğrenme fırsatları sunduğunu ve yanlış algoritmalar öğrenme eşitsizliklerini derinleştirebileceğini kaydederek, “Çevrimiçi içeriklerin yetersiz denetimi çocukların psikolojik gelişimini olumsuz etkilerken, etik tasarıma uygun olmayan sistemler mahremiyetlerini riske atabilir” diye konuştu. “Yapay zeka sistemlerinde etik ve kapsayıcı yaklaşımlar benimsenmesi gerektiğine inanıyoruz” Yapay zeka tabanlı dijital araçların bir taraftan aile içi iletişimi desteklediğini fakat diğer taraftan yanlış kullanımla aile bağlarını zayıflatıp iletişim sorunlarını artırabileceğini vurgulayan Bakan Göktaş, “Bu anlamda yapay zeka sistemlerinin tasarım ve kullanım süreçlerinde her yaş grubunun, çocukların, kadınların, yaşlıların ve ailelerin ihtiyaçlarını merkeze alan etik ve kapsayıcı yaklaşımlar benimsenmesi gerektiğine inanıyoruz. Aksi takdirde bu teknolojilerin fırsatlar sunmaktan çok toplumdaki eşitsizlikleri ve kırılganlıkları derinleştiren bir araç haline gelmesi kaçınılmaz bir gerçek olarak önümüzde duruyor” değerlendirmesinde bulundu. “Medya kanallarında kadın bedeninin metalaştırılması nedeniyle kadınlara karşı ayrımcılığın daha da pekiştiğini görüyoruz” Yapay zeka sistemlerinin etik ve kapsayıcı yaklaşımla kullanılması açısından medya temsilcilerine ve çalışanlarına önemli sorumluluklar düştüğüne işaret eden Bakan Göktaş, “Geleneksel ve yeni medya kanallarında kadınların basmakalıp rollerle temsil edildiği, kadın bedeninin metalaştırıldığını ve bu temsil biçimleri nedeniyle kadınlara karşı ayrımcılığın daha da pekiştiğini üzülerek görüyoruz. Dijitalleşen dünyada gençlerimizin kendilerine yapay bir hayat inşa ederek kendi kişiliklerinden tavizler verdiğine, sanal ve sahte kimliklere büründüklerine şahit oluyoruz” ifadelerine yer verdi. “Yayınlanan etik ilkelerin medya kuruluşları için rehber niteliği taşıdığını düşünüyorum” Dijital çağın ebeveyn-çocuk ilişkilerini değiştirerek roller arasındaki sınırları belirsizleştirdiğini ve kuşaklar arası iletişim sorunlarını artırdığını söyleyen Göktaş, hem haberlerde hem gündüz kuşaklarında hem de gerek dizi ve filmlerde kadına, çocuğa yönelik şiddetin normalleştirildiğine yönelik bulgular elde edildiğini sözlerine ekledi. Bakan Göktaş, sözlerine şöyle devam etti: “Tüm bu hususlara dikkat çekmek için yıl içinde dizi yapımcılarıyla, medya ve sosyal medya temsilcileriyle bir araya geldik. Tüm taraflara hassasiyetlerimizi aktararak, yayın ve içeriklerin bu hassasiyetler çevresinde desteklenmesine yönelik görüşlerimizi dile getirdik. Geçtiğimiz mart ayında RTÜK Başkanlığımız ile iş birliği içinde hazırladığımız ‘Medyada Kadına Yönelik Şiddetle Mücadeleye İlişkin Etik İlkeleri’ yayımladık. Yayınlanan bu etik ilkelerin medya kuruluşları için önemli bir rehber niteliği taşıdığını düşünüyorum. Medyanın bu ilkeleri benimsemesinin, kadına yönelik şiddetin toplumda normalleştirilmesinin önüne geçilmesine, mağdurların daha fazla zarar görmesinin engellenmesine katkı sunacağına inanıyorum.” “Yakaladığımız teknolojik üstünlüğü her alana yaymayı hedefliyoruz” RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin ise, gelişmiş bir ülke olarak Türkiye’nin de yapay zeka çağından geri kalmasının düşünülemez olduğunu ifade ederek, “Yapay zeka konusu Cumhurbaşkanımızın bizzat takip ettiği ve çok önemsediği meselelerdendir. Geçtiğimiz günlerde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile KADEM tarafından gerçekleştirilen ‘Yapay Zeka ve Kadın Temalı Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’ne Sayın Cumhurbaşkanımız bizzat iştirak ederek görüşlerini paylaştılar. Türkiye Yüzyılı’nda Cumhurbaşkanımızın liderliğiyle savunma sanayimiz başta olmak üzere pek çok alanda teknolojiyi çok aktif ve verimli kullanıyoruz. Yakaladığımız teknolojik üstünlüğü her alana yaymayı hedefliyoruz. Yüksek teknolojili, katma değerli ürünler geliştirirken yapay zekâ kullanmamamız mümkün değil” şeklinde konuştu.
Adalet Bakanı Tunç: "Yargının suç unsuru olarak gördüğü ifadeler var"
21 Kasım 2024 Perşembe - 12:58 Adalet Bakanı Tunç: "Yargının suç unsuru olarak gördüğü ifadeler var" Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Eski AKUT Başkanı Nasuh Mahruki’nin tutuklanmasına ilişkin açıklama yaptı. Bakan Tunç, yargının suç unsuru olarak gördüğü ifadelerle ilgili soruşturmaların yürütüldüğünü belirterek, "Yargı, özellikle sosyal medya paylaşımlarında suç unsuru görürse soruşturma başlatıyor. Seçimlerin sahtekârlıkla kazanıldığı ve Türkiye’ye teröristlerin geldiği yönündeki paylaşımlar son derece tehlikeli" dedi. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, gazetecilerin gündeme yönelik sorularını cevapladı. Tunç, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonunda İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya yönelik sözlü ve fiili saldırıları da kınayarak "Demokrasilerde şiddete yer yoktur" ifadelerini kullandı. Tunç, "Dün Meclis Plan ve Bütçe Komisyonunda İçişleri Bakanımıza yönelik sözlü ve fiili saldırıları kabul etmek mümkün değil. Bunların Gazi Meclisimiz çatısı altında, milli iradenin tecelligahı olan TBMM’de gerçekleşmiş olması hepimizi derinden üzüyor. Milletimiz de bu tür hareketlerden rahatsız olur, yeri geldiğinde cevap verir. Demokrasilerde bu tür fiili saldırılara, şiddete yer yoktur. Söylenecekler özgürce söylenir. Bu tür engellemelerle plan bütçe komisyonuna girmek isteyen, saatinde orada bulunmak isteyen bakanımızı engellemeye çalışmak, fiili saldırıda bulunmak demokrasilerde olan şeyler değil. Kimse sayın bakanlarımızı görev alanlarında yapacağı konuşmalar ve çalışmalar için engellenemez. Bu sözlü ve ikili saldırıları kınıyoruz. TBMM çatımız kutsal bir çatıdır. Orada çirkin eylemlere yer yoktur. Bu eylemlerle hiçbir yere varılmaz. Milletimiz yeri geldiğinde hesabını sorar. Yargının suç unsuru olarak gördüğü ifadeler var" açıklamasını yaptı. Yasa dışı bahisle mücadele vurgusu Yasa dışı bahis ve kumar konusunda etkin mücadele yürütüldüğünü belirten Bakan Tunç, "Yasa dışı bahis ve kumar ülkemizin önemli bir problemi. İnternetin yaygınlaşmasıyla birlikte yargıya intikal eden çok sayıda soruşturma söz konusu. Yasa dışı bahisle mücadele konusunda aldığımız önlemler var. Bu konuda kanunumuz var. Bu kanunun uygulanması söz konusu gençlerimizi ve çocuklarımızı korumamız lazım. Özellikle internetin zararlı yayınlarından korumamız lazım. Yasa dışı kumar ve bahis mücadele edilmesi gereken bir alan. Burada caydırıcılığı sağlamak lazım. Burada yargımızın da etkin bir mücadelesi söz konusu. Yasa dışı kumar bahisle ilgili kanunu ihlal eden bir davranış içindeyse onun sıfatına, kim olduğuna bakılmaksızın işlediği suçla ilgili yargı gerekli soruşturmaları, kovuşturmaları yapar. Suç varsa da gerekli cezaları çekerler" dedi. Eski CHP Genel Başkanı ile ilgili soruşturma Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, eski Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili devam eden soruşturmalara değinerek şunları söyledi: "Milletvekili olduğu dönemde Cumhurbaşkanımıza yönelik hakaretleri nedeniyle fezlekeler düzenlendi ve Meclis’e gönderildi. Ancak dokunulmazlık nedeniyle yargılama yapılmadı. Yasama dokunulmazlığı kaldırıldıktan sonra soruşturma ve kovuşturmalar yeniden gündeme geldi." Bakan Tunç, eski Genel Başkanın 2014 yılında gerçekleştirdiği bazı mitinglerde Cumhurbaşkanına yönelik kabul edilemez ifadeler kullandığını belirtti. "Mersin, Silifke, Erdemli, Edirne ve Ankara mitinglerinde yaptığı konuşmalarda Cumhurbaşkanımıza yönelik toplumun kabul etmeyeceği sözler söylemiştir. Bu ifadeler nedeniyle soruşturma başlatıldı" diyen Tunç, eski Genel Başkanın ifadelerinin suç teşkil edip etmediğine yargının karar vereceğini söyledi. Tunç, siyasetin karalama ve hakaretle yapılmaması gerektiğini vurgulayarak, "Karalama ve hakaret siyasetiyle bir yere varılamayacağının en güzel örneği CHP eski Genel Başkanı. Yıllarca sadece Cumhurbaşkanımıza yönelik hakaretlerle siyaset yapa yapa bugünlere geldi ve hala bakıyoruz. Bu soruşturma ve kovuşturmaları bahane ederek yine hakaretlerine devam ediyor. Dolayısıyla ben de bir siyasiyim, Adalet Bakanıyım. 16 yıl milletvekilliği yaptım. Milletimiz karalama siyasetine hayır diyor yapıcı siyasete evet diyor. Bugün siyaset yapanlar geçmişteki kötü örnekleri kendine örnek olarak alıp aynı siyasete devam ederlerse onların sonu da böyle eski Genel Başkan gibi olur. Dolayısıyla siyasetçilerimiz için bir ibret vesikasıdır. Hakaret ede ede siyasi hayatının sonuna kadar gelmiştir. Bundan sonra özellikle siyasetçilerimiz konuşmalarını yaparken suç teşkil eden ifadeler, yalancı ifadeler değil yapıcı siyaset yaptıklarında kazançlı çıkacaklarını ifade ediyoruz. Takdir yetkisi elbette mahkemelerdir. Şu anda Kılıçdaroğlu ile ilgili devam eden 9 dava 5 soruşturma var. Burada yargıyı rahat bırakalım. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti o dosyalarda suç olup olmadığını değerlendirecek olan yargımızdır" açıklamasını yaptı. "Belediyelerle ilgili soruşturmalar sürüyor" Bakan Tunç, İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri tarafından düzenlenen konserler ve sanatçılara yapılan ödemelere yönelik soruşturmaların da devam ettiğini belirtti. Tunç, "Burada yargının yürüttüğü adli soruşturma var. Özellikle Ankara, İstanbul Büyükşehir belediyelerinin konserleriyle ilgili. Sanatçılara ödenen milyonlarla ilgili soruşturmalar yapılıyor. Suçsuz olduğunu söyleyenler yargı huzurunda kendilerini savunurlar. Bu konuda çekinecekleri bir şey varsa, işledikleri bir suç varsa o zaman endişelensinler. Yargımızın devam ettirdiği kovuşturma ve soruşturmalar var, bunların sonucunu beklemek lazım" açıklamasını yaptı.
Üçüncü Uluslararası KBRN Kongresi başladı
21 Kasım 2024 Perşembe - 12:52 Üçüncü Uluslararası KBRN Kongresi başladı Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik ve Nükleer (KBRN) alanlarda çalışan paydaşları bir araya getirerek güncel tehditlere karşı yeni yaklaşımların tartışılması amacıyla düzenlenen Üçüncü Uluslararası KBRN Kongresi başladı. KBRN alanındaki tehdit ve tehlikelerin yanı sıra güncel teknolojik gelişmeler ve bilimsel çalışmalar hakkında oturumların yer aldığı kongrede; akademik çalışmalara da yer verildi. AFAD Başkanı Okay Memiş KBRN alanlarında çalışan paydaşları kongre sayesinde bir araya getirdiklerini kaydederek, “Kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleer (KBRN) alanlarda çalışan paydaşları bir araya getiriyor. Organizasyonumuz güncel tehditlere karşı yeni yaklaşımların tartışılması için bir platform işlemi görecek. KBRN tehditlerine ilişkin yeni yaklaşımların önemini dünyamızın güncel durumuna baktığımızda görebiliyoruz. Yaşanan güncel, siyasi ve askeri gelişmeler KBRN yayılım önlemlerinin ve müdahale kapasitesinin kıymetini bir kez daha hatırlatıyor. Güncel dönem dışına çıkıp dünyanın son 100 yılına baktığımızda KBRN olaylarının birçok kez gerçekleştiğini görüyoruz. Öyle ki son 100 yılda insanlığa en büyük acıları yaşatan olaylar arasında KBRN önemli bir yer tutuyor” ifadelerini kullandı. Programa, BM, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü gibi uluslararası örgütler, uzmanlar, akademisyenler ve özel sektör temsilcileri katıldı.
Üçüncü Uluslararası KBRN Kongresi başladı
21 Kasım 2024 Perşembe - 12:49 Üçüncü Uluslararası KBRN Kongresi başladı Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik ve Nükleer (KBRN) alanlarda çalışan paydaşları bir araya getirerek güncel tehditlere karşı yeni yaklaşımların tartışılması amacıyla düzenlenen Üçüncü Uluslararası KBRN Kongresi başladı. KBRN alanındaki tehdit ve tehlikelerin yanı sıra güncel teknolojik gelişmeler ve bilimsel çalışmalar hakkında oturumların yer aldığı kongrede; akademik çalışmalara da yer verildi. İçişleri Bakan Yardımcısı Münir Karaloğlu, yaptığı konuşmasında, kongrenin gelişen KBRN tehditlerine karşı sürekli ilerleme ve yenilikçi çözümler mottosu çerçevesinde bilgi paylaşımı ve iş birliğinin güçlendirmesini temenni ettiğini söyledi. KBRN tehditlerine Karşı AFAD bünyesinde bütüncül ve yenilikçi yaklaşımla çalışmaların sürdüğünü dile getiren Karaloğlu, “Bu yıl Üçüncüsünü gerçekleştirdiğimiz kongremiz, geçmişte elde ettiğimiz tecrübeler üzerine yenilerini eklemek ve ülkemizin bu alandaki kapasitesini daha da ileriye taşıma açısından büyük bir önem arz etmektedir. KBRN tehditlerinin sürekli değişen ve gelişen doğası karşısında ulusal sınırları aşan iş birliği hayatı önem taşımaktadır. Bu kongre, dünya genelinde artan KBRN risklerine karşı ortak bir bakış açısı geliştirmemize olanak sağlayacaktır” dedi. AFAD Başkanı Okay Memiş ise KBRN alanlarında çalışan paydaşları kongre sayesinde bir araya getirdiklerini kaydederek, “Kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleer (KBRN) alanlarda çalışan paydaşları bir araya getiriyor. Organizasyonumuz güncel tehditlere karşı yeni yaklaşımların tartışılması için bir platform işlemi görecek. KBRN tehditlerine ilişkin yeni yaklaşımların önemini dünyamızın güncel durumuna baktığımızda görebiliyoruz. Yaşanan güncel, siyasi ve askeri gelişmeler KBRN yayılım önlemlerinin ve müdahale kapasitesinin kıymetini bir kez daha hatırlatıyor. Güncel dönem dışına çıkıp dünyanın son 100 yılına baktığımızda KBRN olaylarının birçok kez gerçekleştiğini görüyoruz. Öyle ki son 100 yılda insanlığa en büyük acıları yaşatan olaylar arasında KBRN önemli bir yer tutuyor” ifadelerini kullandı. Programa, BM, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü gibi uluslararası örgütler, uzmanlar, akademisyenler ve özel sektör temsilcileri katıldı.
‘Avrasyacılık: Ortak Vizyon’ Ankara’da masaya yatırıldı
21 Kasım 2024 Perşembe - 12:42 ‘Avrasyacılık: Ortak Vizyon’ Ankara’da masaya yatırıldı Ankara Üniversitesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen uluslararası toplantıda, Avrasyacılık fikrinin tarihî, güncel ve stratejik boyutları ele alındı. Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Aleksey Erkhov, Avrasyacılığın ortak bir kültürel kod geliştirilmesi açısından önemine dikkat çekti. ‘Avrasyacılık: Ortak Vizyon’ başlıklı uluslararası yuvarlak masa toplantısı, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde gerçekleştirildi. Toplantıya, Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Aleksey Erkhov, Ankara Üniversitesi Rektörü Necdet Ünüvar, Rusya Federasyonu Başbakan Yardımcısı Aleksey Overçuk, akademisyenler ve davetliler katıldı. Toplantının açılışında konuşan Büyükelçi Erkhov, Avrasyacılık fikrinin giderek önem kazandığını belirterek, bu fikrin günümüzde yaşanan küresel değişimlere ışık tutabilecek nitelikte olduğunu ifade etti. Erkhov, “Sınırların yıkıldığı, uluslararası ilişkilerin alışılmış düzeninin değiştiği, yeni güç merkezlerinin ortaya çıktığı bir dönemde yaşıyoruz. Bu tür zamanlarda halklar, tarihî kimliklerini ve değerlerini anlamaya yönelik daha güçlü bir ihtiyaç hissediyor” dedi. Büyükelçi Erkhov, Avrasyacılığın sadece ortak bir geçmişi değil, aynı zamanda ortak bir geleceği de şekillendirme potansiyeline sahip olduğunu vurgulayarak, “Avrasya Ekonomik Birliği gibi başarılı entegrasyon modelleri, sadece ticari ve ekonomik iş birliğini değil, aynı zamanda ortak bir kültürel kod ve dünya görüşü geliştirilmesini de gerektiriyor” ifadelerini kullandı. Toplantıda, Avrasyacılığın tarihî boyutları, güncel etkileri ve gelecekteki stratejik yönelimleri ele alındı. Konuşmasında Sovyetler Birliği’nin tarihî rolüne de değinen Erkhov, bu dönemin olumlu yönlerinin yanı sıra hatalarının da daha dengeli bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.
MSB kaynakları: “(Teğmenlerin kılıçlı yemini) Mesele kılıç çatmak veya slogan değil, sadece ve sadece disiplinsizliktir”
21 Kasım 2024 Perşembe - 12:36 MSB kaynakları: “(Teğmenlerin kılıçlı yemini) Mesele kılıç çatmak veya slogan değil, sadece ve sadece disiplinsizliktir” Milli Savunma Bakanlığı kaynakları kılıç çatarak yemin eden teğmenlere ilişkin “Mesele kılıç çatmak veya slogan değil, sadece ve sadece disiplinsizliktir” dedi. Millî Savunma Bakanlığı kaynakları, tartışmalara neden olan bazı kılıçlı yemin eden teğmenlerin ve bazı personelin Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edildiğine ilişkin soruları yanıtladı. Kaynaklar şu yanıtı verdi: “Konu ile ilgili başlatılan inceleme ve akabindeki Yüksek Disiplin Kuruluna (YDK) sevk süreci devam etmektedir. YDK’ya sevk edilmenin karar anlamına gelmediğini, sürecin devam ettiğini ve henüz bir karar verilmediğini ayrıca belirtmekte yarar var.” “Emir-komutayı hiçe sayıp defaatle yemin metnini okumakta ısrar ettiler” Bakanlık kaynakları konuya ilişkin konuşmasına şöyle devam etti: “Özetle, Kara Harp Okulu Sancak Devir Teslim ve Mezuniyet Töreni öncesi bazı öğrenciler, yönergede yapılan değişiklikle kaldırılan metni okumak istediklerini amirlerine defalarca iletmiş, bunun mümkün olmadığı ise kendilerine defaatle tebliğ edilmiştir. Emir-komutayı hiçe sayıp defaatle yemin metnini okumakta ısrar ettiler. Törenin sona ermesinin ardından dönem birincisi tarafından teğmenlerin törenin icra edildiği sahada toplanmaları anons edilmiş, ailelerin alandan dışarı çıkmaları istenmiş, basın mensupları tören alanına davet edilmiştir. Kılıç çatma esnasında emirlerin hilafında kaldırılan metnin okunacağından sadece eylemi organize eden teğmenlerin bilgisinin olduğu, Teğmenlerin büyük çoğunluğunun sadece kılıç çatılacağı düşüncesi ile toplandıkları, misafir askerî personelin de olay yerine gelmelerinin bu düşünceyi teyit ettiği, yapılan eylemin mezun olmanın sevinciyle anlık gelişen bir durum olmadığı, önceden planlanarak organize edildiği, bazı öğrencilerin ısrarlı taleplerine rağmen bahse konu disiplinsizliğe karşı amirlerin tören öncesinde gerekli tedbirleri almadıkları ve eylem esnasında müdahalede bulunmadıkları tespit edilmiştir. Eylemi organize eden teğmenler ile kastı, kusuru, ihmali veya sorumluluğu olan diğer personelin 6413 sayılı TSK Disiplin Kanunu kapsamında YDK’ya sevklerine yönelik işlem başlatılmıştır.” Mesele kılıç çatmak veya slogan değil, sadece ve sadece disiplinsizliktir” Kaynaklar açıklamasına şöyle devam etti: “İsnat edilen suç, kılıç çatmak veya ‘Mustafa Kemal’in Askerleriyiz’ demek değil, amirlerin ikazlarına rağmen kasıtlı, organize ve planlı bir disiplinsizlik yapmaktır. Olaya ilişkin yapılan inceleme ve soruşturmanın okunan metinle veya içeriğiyle bir ilgisi yoktur. Yemin metnini okuyan onlarca teğmenden sadece eylemi organize edenlerin YDK’ya sevklerine yönelik sürecin başlatılması bunun en büyük göstergesidir. Burada önemli olan, içerik ne olursa olsun disiplin sürecinin her zaman aynı şekilde işletilecek ve disiplinden asla taviz verilmeyecek olmasıdır. Söz konusu eylem, amirlerin izni olmadan, grup hâlinde organize edilmiş, basın davet edilerek eylemin bilinmesi istenmiş ve emir-komuta zinciri devre dışı bırakılmıştır. Bu, askerî hiyerarşi için kabul edilemez bir durumdur. Bunun görmezden gelinmesi mümkün değildir.” Disiplinsizliğin ama’sı, lakin’i, fakat’ı olmaz Olayın disiplinsizlikten ibaret olduğunu belirten kaynaklar, “Disiplinsizliğin ‘ama’sı, ‘lakin’i, ‘fakat’ı olmaz, olamaz, olmamalıdır. Olaya karışanların genç olmaları, daha önce disiplin cezası almamış olmaları, başarılı olmaları, okunan metnin daha önce yürürlükte olması gibi gerekçeler disiplinsizlik gerçeğini değiştirmez. Aklıselim insanların bunun bir disiplinsizlik olayı olduğunu anlamalarından memnuniyet duyuyoruz. Bu veya benzeri disiplinsizlikler emsal teşkil edebilir ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) birlik ve beraberliğine zarar vererek gruplaşmaları tetikleyebilir. Sıralı amirlerin emirlerine rağmen yapılan bu tür eylemler hiyerarşiye saygısızlığın yayılmasına ve astların üstlere karşı saygı ve güveninin azalmasına, itaatsizliğin normalleşmesine neden olur” şeklinde konuştu. “Atatürk üzerinden tartışma yürütülmesi kabul edilemez” Kaynaklar, “Ebedî Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi Disiplin olmazsa ordular sevk edilemez. TSK’nın millî, manevi ve mesleki değerleri bir bütündür. Ortak değerimiz olan Atatürk üzerinden bir ayrışma algısı meydana getiren tavır ve davranışlar kabul edilemez. Atatürk’ün adını anmak veya onun değerlerini savunuyoruz görüntüsü altında izinsiz hareketlere bir mazeret meydana getirilmemelidir. Atatürk disiplinli bir orduya, hiyerarşik düzene ve kurallara saygıya önem veren bir liderdi. Onu savunmanın yolu bu değerlere saygı göstermekten geçer” şeklinde konuştu. “Bu disiplinsizlik ile TSK kamuoyunda yıpratılmaya çalışılmaktadır” Kaynaklar açıklamasına şöyle devam etti: “Yapılan bu disiplinsizlik ile TSK’ya mesnetsiz iftiralar atılmasına, kamuoyunda 3 aydır TSK’nın tartışılmasına ve yıpratılmasına zemin hazırlanmıştır. Sonuç olarak; askerliğin temeli disiplindir. Disiplin de, binlerce yıllık şanlı tarihimizden süzülüp gelen millî, manevi ve mesleki değerlerimizden oluşan kurallardır. TSK mensubu tüm personel bu kuralları bilir ve uygulamakla yükümlüdür. TSK’da müesses disiplinin muhafazası ve idamesi olmazsa olmazdır. Üstün disiplin anlayışı ile temayüz eden ordumuzun; tüm tehdit ve tehlikelere karşı ülkemizin ve asil milletimizin savunma ve güvenliğini sağlamak için aralıksız çalıştığı, İstiklal Harbimizden bu yana en yoğun, en kapsamlı ve en etkili faaliyetlerini icra ettiği, terörle mücadelede, hudut güvenliğinde, yurt içi ve dışında icra edilen faaliyetlerde kazanılan istikrarlı başarı ve kalıcı etkinliğin çıtasını gün geçtikte daha üst noktalara taşıdığı bir dönemde yıpratılmaması konusunda herkesin daha duyarlı ve dikkatli olması; olayı bağlamından koparma çabaları ve dezenformasyona itibar edilmemesi önem taşımaktadır.” Ukrayna’nın uzun menzilli füze kullanması Bakanlık kaynakları, Ukrayna’nın ABD füzeleri ile Rusya’yı vurması ve Moskova’nın nükleer programı onaylamasıyla devam eden son gelişmelerle ilgili sorulara şunları söyledi: “Ukrayna tarafından ABD menşeili ATACMS füzelerinin kullanımı ve buna mukabil olarak Rusya’nın yaptığı açıklamalar ile yeni nükleer doktrini onaylaması, savaşın gidişatı bakımından endişe vericidir. Tüm bu gelişmeler ışığında mevcut çatışmaların önümüzdeki dönemde farklı bir boyuta evrilmemesini temenni ediyoruz.”