POLİTİKA - 21 Kasım 2024 Perşembe 13:27

Adalet Bakanı Tunç: "Şiddeti meşru göstermeye çalışan her söylemin ve davranışın karşısında en güçlü şekilde durmaya devam edeceğiz"

A
A
A
Adalet Bakanı Tunç: "Şiddeti meşru göstermeye çalışan her söylemin ve davranışın karşısında en güçlü şekilde durmaya devam edeceğiz"

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, "Kadına karşı şiddeti meşru göstermeye çalışan hiçbir bahaneyi kabul etmiyor, bu tür temelsiz savunmaları reddediyoruz. Bundan sonra da şiddeti meşru göstermeye çalışan her söylemin ve davranışın karşısında en güçlü şekilde durmaya devam edeceğiz" dedi.


Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Ankara’da Dikmen Hakimevi’nde düzenlenen "Kadınların Adalete Erişiminin Güçlendirilmesi Paneli"ne katıldı. Panelde konuşan Bakan Tunç, kadına karşı şiddette hiçbir bahanenin meşru olarak kabul edilemeyeceğini ve kadına karşı şiddetle mücadele edeceklerini ifade ederek, "Bugün gerçekleştireceğimiz panelde ’Ulusal ve Uluslararası Hukukta Kadının İnsan Hakları’, ’Ceza Hukukunda Kadına Yönelik Şiddet Eylemleri’, ’6284 Sayılı Kanun’un Uygulanmasıyla İlgili Sorunların Ele Alınması’ bunlar oturumlarda dile getirilecek fikir ve öneriler. Özellikle önümüzde Yargı Reformu Strateji Belgesi var. Orada da yine kadınlarla ilgili, kadına şiddetin önlenmesi ile ilgili önemli hedefler, faaliyetler olacak. Hem onlara ışık tutacak hem de önümüzdeki mevzuatın geliştirilmesi ve uygulamaya yönelik çok önemli fikirlerin burada ortaya döküleceğine yürekten inanıyoruz" diye konuştu.



"Şiddetin hiçbir türünü kabul etmediğimiz gibi, özellikle kadına yönelik olanını tartışmasız biçimde reddediyoruz"


Şiddetin her türlü çeşidinin karşısında olduklarını vurgulayan Bakan Tunç, "İnsan onuru, her bireyin doğuştan sahip olduğu haklardan biridir ve tüm insan haklarının temeli olarak kabul edilir. Bizim inancımızda insan eşrefi mahlukattır, yani yaratılmışların en şereflisidir. Bizim için insan onurundan öte bir değer, insan onurundan üstün bir kimlik yoktur. İnsan, sadece insan olduğu için yücedir ve bu yüceliği gölgeleyen her türlü ayrımcılık, bizim ne dini anlayışımızda ne de kültürümüzde vardır. Kadın hakları, insan onurunun korunması açısından son derece önemlidir. Kadına yönelik şiddet ise, bu insanlık onuruna yöneltilmiş en karanlık, en çirkin, en aşağılık saldırıdır. Şiddetin hiçbir türünü kabul etmediğimiz gibi, özellikle kadına yönelik olanını tartışmasız biçimde reddediyoruz. Kadına yönelik şiddeti insanlık ailesinin tamamına yöneltilmiş bir ihanet olarak görüyoruz. Çünkü kadına şiddet, yalnızca bir kadını değil; bir aileyi, bir toplumu, nesilleri yaralayan, kökleri derine inen bir kötülüğün yansımasıdır" ifadelerini kullandı.



"Şiddeti meşru göstermeye çalışan her söylemin ve davranışın karşısında en güçlü şekilde durmaya devam edeceğiz"


Şiddette hiçbir bahanenin kabul edilebilir olmadığını belirten Bakan Tunç, "Annelere yöneltilen bir el, evlatların geleceğini çalmakta; bir eşin susturulan sesi, toplumun vicdanında kapanmaz yaralar açmaktadır. Bu yüzden kadınların haysiyetine dokunan her türlü şiddet karşısında dimdik durmak, hem kişisel hem kurumsal sorumluluğumuzdur. Bu bakımdan kadına karşı şiddeti meşru göstermeye çalışan hiçbir bahaneyi kabul etmiyor, bu tür temelsiz savunmaları reddediyoruz. Bundan sonra da şiddeti meşru göstermeye çalışan her söylemin ve davranışın karşısında en güçlü şekilde durmaya devam edeceğiz" ifadelerine yer verdi.


Bakanlık olarak kadınların adalet ve yargı hizmetlerine katılmasını çok önemsediklerine dikkati çeken Bakan Tunç, şöyle devam etti:


"Bu kapsamda 2002 yılında kadın hâkim ve savcı sayısı bin 847 iken, bugün bu sayı yüzde 406 oranında artarak 9 bin 355’e yükseldi. Yani kadın hakim ve savcı sayımız şu andaki toplam hakim ve savcı sayımızın neredeyse yüzde 40’ına ulaşmış durumda. Hatta şu an hakim, savcı yardımcısı olarak sınavı kazananlara baktığımız zaman yüzde 60’ı kadınlardan oluşuyor. Dolayısıyla yargıya kadın elinin değmesi, özellikle onların vicdanlı verecekleri kararlar ve güvenilir adalet sisteminin tesisi konusunda adalete güvenin yükseğe taşınması konusunda onlara güveniyoruz. Sadece hakim ve savcılarımız değil, personelimizin yüzde 50’den fazlası kadınlardan oluşuyor. Adalet teşkilatımızda görev alan 95 bin 870 personelden 46 bin 21’i kadın personelden oluşuyor" dedi.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul İhlas Vakfı Uluslararası 4.STK Fuarında yerini aldı İhlas Vakfı İstanbul’da düzenlenen Uluslararası 4.STK Fuarında yerini aldı. Vakıf, gençlere ve çocuklara siber güvenlik, yapay zeka ve deprem ile ilgili bilgiler verdi. İhlas Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Mahmut Kemal Aydın, “İhlas Vakfı aslında bir eğitim vakfıdır. 34 tane öğrenci yurdumuz var” dedi. İstanbul’da Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı ve İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları öncülüğünde Uluslararası 4.STK Fuarı düzenlendi. Fuarda İhlas Vakfı da yerini aldı. Yapay Zeka, Siber Güvenlik ve Deprem alanlarında farkındalık oluşturacak atölyeler düzenledi. Lise ve Ortaöğretim okullarından 500 üzeri öğrenci ziyaret etti. Ön yargı ve aile konulu ödüllü kısa filmler izlendi. Öğrenciler kamera karşısına geçerek tarih konulu şiirler okudular. IQ testi atölyesi ile bütün atölyelere katılan öğrenciler sürpriz ödüller kazandı. Fuarda yapılanlar hakkında bilgi veren İhlas Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Mahmut Kemal Aydın, “Devlet tarafından bakanlar kurulu kararıyla kurulan İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği var. Birliğin düzenlemiş olduğu fuara, İslam dünyasının bütün sivil toplum kuruluşları geliyor. Yabancı ülkelerden gelenler de var. Biz de İhlas Vakfı olarak buradayız. Bütün etkinliklerimizle beraber buradayız. Gençlerimizin, yavrularımızın, çocuklarımızın emrindeyiz. Yapay zeka ile youtuber ol anlatıyoruz. Minecraft ile siber güvenlik, Shadowing ( gölgeleme) tekniği ile İngilizce konuşma etkinlik odası var. Depremle ilgili etkinliğimiz var. Yavrularımızın deprem bilincini geliştirmek için bunları yapıyoruz. Bütün gücümüzle buradayız. İhlas Vakfı aslında bir eğitim vakfıdır. 34 tane öğrenci yurdu var. Depremde Kahramanmaraş’ta Osmaniye’de Adana’da yemek dağıttık. Yurt dışında Asya’da, Afganistan’da, Afrika’da çeşitli ülkelerde operasyonlarımız var. Oralarda medreseler açıyoruz. Öğrenciler okutuyoruz. Kuran-ı Kerim kurslarımız var” diye konuştu. İhlas Vakfı’nın yaptıklarından bahseden Aydın “İhlas Vakfı olarak bu hususlarda halkımız için elimizden gelen her türlü gayreti sarf ediyoruz. 2024 yılı çok güzel geçti. Biz hedeflerimize ulaştık. Yapabileceklerimizi yapmaya çalıştık. İzmir’e yeni bir yurt yaptık, tamamladık. Kayseri yurdumuzun inşası devam ediyor. Elektronik ortamda yani internet ortamında verdiğimiz eğitimler var. Kuran-ı Kerim kursları veriyoruz. İngilizce eğitim öğrenimimiz var. Şimdiye kadar 6 bin öğrenciye geçen sene İngilizce dersi verdik. Osmanlı Türkçesi derslerimiz var. Pratik Arapça derslerimiz var. Bir de online yarışmalar yapıyoruz. Online yarışmalar derken, kitap okuma yarışması var. Kitabı 50 sayfalık bölümlere ayırıyoruz. 50 sayfadan sorumlu tutuyoruz sınav yapıyoruz. Herkese hediyeler dağıtıyoruz. Herkes katılabiliyor” dedi.
Adana Prof. Dr. Pampal: “Türkiye’nin santimetrekaresi yok ki tehlikeden muaf olsun” Jeoloji Mühendisleri Odası Deprem Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Süleyman Pampal, “Türkiye’nin santimetrekaresi yok ki tehlikeden muaf olsun. Tüm yapıları depreme dayanıklı hale getirmeliyiz” dedi. Adana Büyükşehir Belediyesince deprem eylem planı çalışmaları kapsamında "Adana’da Fay Hatları ve Deprem Paneli" düzenlendi. Panel öncesi Gazi Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi Kurucu Başkanı ve Jeoloji Mühendisleri Odası Deprem Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Süleyman Pampal, İhlas Haber Ajansı’na açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Pampal, Kahramanmaraş merkezli depremlerden 11 ilin etkilendiğini ve Doğu Anadolu Fayı ile Çardak Fayı’nın deprem üretmeye devam ettiğini belirterek, şunları söyledi: “Kahramanmaraş, Hatay ve Adıyaman en büyük depremlere kaynaklık eden Doğu Anadolu Fayı’nın üzerinde. Ayrıca Kahramanmaraş’ın ilçeleri, en büyük ikinci depremi üreten Çardak Fayı’nın üzerinde. 6 Şubat’ta birisi 7.7, diğeri 7.6 olmak üzere iki büyük deprem yaşandı. Bu faylar kırıldı. Ancak bu fayın çevresinde bu kadar büyük deprem üretmeyecek ancak deprem üretme potansiyeli olan başka faylar var. Bu faylar maalesef kırılmaya devam ediyor. Özellikle fayların uç kısmına transfer edilen stres nedeniyle Malatya, Sivas, Adıyaman ve Suriye’de depremler oluyor. Bu depremler olmaya devam edecek. Daha büyüklerini de bekleyebiliriz ancak ne zaman olacağını bilemeyiz.” “Adana’daki faylar 6 Şubat’taki kadar yıkıcı değil” Adana’da bulunan Akçalıuşağı ve Bozdoğanuşağı faylarının 5 ile 6 büyüklüğünde depremler üretebileceğini söyleyen Prof. Dr. Pampal, “Adana’da en son kasım ayının başında Kozan ilçesinde 5 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Son durumları kontrol etmek için Adana’ya geldik. Adana’da Akçalıuşağı ve Bozdoğanuşağı fayları var. Bu faylar, Kozan, Saimbeyli ve Feke gibi yerleşim alanlarına yakın. Bu faylar kırılıyor. Bu faylar 6 Şubat’taki kadar yıkıcı deprem üretecek faylar değil ama 5-6 büyüklüğü arasında deprem üretebilecek faylar” diye konuştu. “Tüm yapıları depreme dayanıklı hale getirmeliyiz" Tüm Türkiye’nin depreme hazırlanması gerektiğini ve yapı stokunun yüzde 80-90’ının depreme dayanıklı olmadığını anlatan Prof. Dr. Süleyman Pampal, “Ülkemizi bir seferberlik ruhuyla depreme hazırlamamız lazım. Bunun için de bir kentsel dönüşüm yasası çıktı. Bu yasa gelişerek devam ediyor. Ülkemizdeki yapı stoğunun yüzde 80-90’ı depreme dayanıklı değil. Bu çerçevede yapı stoğunu güçlendirmekten başka çaremiz yok. Riskleri azaltmamız lazım. Tehlike var, tehlike büyük ama tehlike her yer için var. Türkiye’nin santimetrekaresi yok ki tehlikeden muaf olsun. O halde yapacağımız tek bir şey var, o da vatandaşlarımızı bilgilendirip, bilinçlendirmek. Tüm yapıları depreme dayanıklı hale getirmeliyiz. Öyle ayrı gayrı değil, herkesin bu işin altına elini koyması lazım. Çünkü deprem gelirse kimseyi ayırmıyor. El ele verip bu problemi çözmemiz lazım” ifadelerini kullandı. “İstanbul yıkılırsa Türkiye altında kalabilir” Beklenen İstanbul depremi hakkında da konuşan Prof. Dr. Pampal, 7 ve üzeri bir depremin meydana gelmesinin beklendiğini ifade ederek, “7 ve 7,5 arası bir deprem bekliyoruz. 7,2 civarında bir depremin olmasını temenni ediyorum. Bu temenniyle olacak bir şey değil ama üst sınır ve alt sınıra baktığımızda alt sınıra yakın olsa keşke. İstanbul’un yapı stoğunu dikkate aldığımızda sonuç çok kötü olabilir. İstanbul yıkılırsa Türkiye altında kalabilir, hepimiz kalabiliriz. Onun için de İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana diyerek şehirleri ayırmadan tüm Türkiye’yi depreme hazırlamalıyız” dedi.