SAĞLIK
25 Kasım 2024 Pazartesi - 18:33 Fatma Sude’nin emaneti hayat oldu: 9 Yıllık bekleyiş sona erdi Burdur’un Gölhisar ilçesinde trafik kazasında ağır yaralanan ve 8 gün sonra beyin ölümü gerçekleşen 19 yaşındaki Fatma Sude Uran’ın bağışlanan sağ böbreği, 9 yıldır diyalize giren Nezahat Mercan’a nakledildi. Medical Park Antalya Hastanesi Organ Nakli Bölümü Başkanı Prof. Dr. Havva Asuman Yavuz ve ekibi tarafından yapılan nakille sağlığına kavuşan Mercan, Sude’nin ailesine teşekkür ederek, “Kızlarının emaneti bende. Onların emanetine ben gidene kadar da güzelce bakacağım” dedi. Burdur’un Gölhisar ilçesinde 12 Kasım’da saat 03.00 sıralarında Burdur’un Gölhisar ilçesi Yamadı köyü Gölhisar-Çavdır karayolunda Mustafa K. (21) idaresindeki 07 DB 099 plakalı hafif ticari araç kontrolden çıkarak takla atmış, kazada sürücü Mustafa K. ile yolculardan İrem M. (18) yaralanırken Hasret Akbaş (21) olay yerinde hayatını kaybetmiş, Fatma Sude Uran (19) ise ağır yaralı olarak Burdur Devlet Hastanesi’ne kaldırılmıştı. Yoğun bakımda tedavisi süren Fatma Sude Uran’ın beyin ölümü gerçekleşmiş. Kalbi, karaciğeri ve böbrekleri bağışlandı Burdur Devlet Hastanesi Organ Nakil Birimi tarafından aile ile yapılan görüşme sonrasında Fatma Sude Uran’ın organları bağışlandı. Yapılan tetkikler sonrasında genç kızın kalbi, karaciğeri ve 2 böbreğinin alınması kararlaştırıldı. Antalya Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Doku ve Organ Nakil Merkezi ve Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Doku ve Organ Merkezi’nden özel ekipler nakil için Burdur’a geldi. Burdur Devlet Hastanesi’nde sabah saatlerinde başlayan ve başarılı bir şekilde gerçekleşen ameliyat sonrasında alınan kalp, Antalya Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde nakil bekleyen hastaya, karaciğer Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde organ bekleyen bir hastaya, sağ böbrek Antalya Medical Park Hastanesi’nde organ bekleyen bir hastaya, sol böbrek ise Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi’nde organ bekleyen bir hastaya nakledilmek üzere gönderildi. Bağışın ardından Sude’nin sağ böbreğinin 9 yıldır nakil bekleyen Nezahat Mercan’a (57) uyumlu olduğu belirlendi. 9 yıldır böbrek yetmezliğiyle mücadele eden Mercan, organ nakli bölümünde görev yapan Prof. Dr. İbrahim Aliosmanoğlu tarafından gerçekleştirilen operasyonla ikinci bahara başladığını ifade etti. Gece saatlerinde gelen telefonla nakil haberini aldı Ankara’da yaşayan Nezahat Mercan, ilk olarak 9 yıl önce Ankara’da 3 yıl önce ise Medical Park Antalya Hastanesi’ne nakil için başvurduklarını kaydetti. Umudunu kaybetmişken, nakil haberini vermek için gece saatlerinde gelen telefonla yeniden hayata tutunduğunu açıklayan Mercan, bilinçsiz ağrı kesici ve antibiyotik kullanımı nedeniyle böbrek yetmezliği hastası olduğunu açıkladı. Bilinçsiz ilaç kullanımı, böbrek yetmezliğine neden oldu Nezahat Mercan, “Ağrı kesiciler ve antibiyotik kullanımından böbrek yetmezliği oluşmuş. Migren nedeniyle bilinçsizce çok ağrı kesici kullanıyordum. Onlar böbreği mahvetmiş, 8 sene kadar tedavi süreciyle geçti. Ondan sonra böbreğin yüzde 10 çalıştığını öğrendiğimizde kadavraya yazıldım, diyalize başladım. 9 yılımı bitirmiştim, diyaliz hastasıyım. 9 yıldır diyalize giriyordum. Ankara’da yaşıyorum normalde, orada yazılmıştım. Üç yıl önce kaydımı buraya aldırdım. Üçüncü senemde böbrek çıktı. İlk başta tabii ki inanmıyorsunuz. Hani olur mu, olmaz mı? Bütün gün üzülüp ağlarken, şans bana güldü” şeklinde konuştu. “Tek başıma bir yere gidememeye başlamıştım” 9 yıldır haftada üç kez diyaliz aldığını ve çok zorlandığını dile getiren Nezahat Mercan, diyaliz sürecinde yaşadıklarını şu şekilde aktardı: “Kemiklerim aşırı yıprandı, ister istemez psikolojiniz de bozuluyor. Yorucu ve can sıkıcı. İstediğin şeyleri yapamıyorsun. Kısıtlı kalıyorsun. Zor bir dönemdi. İnşallah bundan sonra ikinci baharım başlıyor. Haftada üç kez diyalize giriyordum. Kemiklerim yıpranmıştı, kalçam protez. Son dönemlerde daha fazla yoruluyordum. Artık, tek başıma bir yere gidememeye başlamıştım, eşimin yardımıyla gidiyordum.” “Antalya’ya sabah saatlerinde son iki bilet kalmış” Umudu tükenmişken gece saatlerinde çalan telefonla nakil haberini alan Nezahat Mercan, Ankara’dan Antalya’ya kalan son 2 uçak biletiyle oğluyla birlikte Antalya’ya uçtuklarını ifade etti. Mercan, “Umudum hiç kalmamıştı. Şans eseri gece telefonum titreşimdeydi, kramp girerek uyandım. Telefonu duydum, irtibata geçtik. İnanamayarak geldim ve çocuklar bana hayret etti. Arabayla gelsek belki yetişememe ihtimalimiz vardı. Ve şans, Antalya’ya sabah saatlerinde son iki bilet kalmış, oğlumla beraber geldik. En geç bizi bekliyorlarmış, en erken de biz geldik. Bana uyumlu oldu. Ailesine çok teşekkür ediyorum, bu kadar bilinçli olmalarına çok sevindim. Kızların emaneti bende. Onların emanetine ben gidene kadar da güzelce bakacağım. Darısı önce gençlerin başına, sonra isteyen herkese” dedi. “Artık diyalize girmesine ihtiyaç kalmayacak” Organ Nakli Merkezi Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Havva Asuman Yavuz ise, “Nezahat hanımın büyük bir şans, kadavradan nakil eskisi gibi kolay çıkmıyor. Özellikle Covid sonrası ciddi bir azalma var, keşke daha çok kadavradan böbrek nakli şansı olabilse de bekleyen hasta sayımız yararlansa. Diyalizde olup da böbrek nakli sırasına yazılan yaklaşık 26-30 bin civarında diyaliz hastası, kadavradan böbrek çıksın diye bekliyor. Nezahat hanım 9 yıldır diyalize giriyor, 3 yıl önce de biz de yazıldı. Şükür şimdi çıktı, gayet de güzel gidiyor. Diyalizde hiç idrar çıkarmıyorken, şu an günlük 4-5 litre idrar çıkarıyor. Yavaş yavaş böbrek testleri normale dönüyor. Kendisi yakın takibimizde, artık diyalize girmesine ihtiyaç kalmayacak” diye konuştu. 26 bin hasta böbrek bekliyor Prof. Dr. Havva Asuman Yavuz, ayrıca kadavradan yapılan bağışların artması gerektiğini söyleyerek, “İlginç bir derecede kadavradan bağış oranları çok düştü, nakil bekleyen çok sayıda hasta var. Onlara şans, yeni bir hayat vermek lazım. 60 bin kişi diyalize giriyor, kabaca 26 bin hasta böbrek çıkması için sırada bekliyor” dedi. “Sağlık açısından son görevini yapmış oldu” Nezahat Mercan’ın eşi Hüseyin Mercan, eşi hastalanmadan çok önce organlarını bağışladığını belirterek, eşine yapılan nakilden duyduğu mutluluğu aktardı. Mercan, “İnanılmaz derecede mutlu oldum, ölen kardeşimizin acısını duyunca çok üzüldük. 4 kişiye can verdi, kardeşimiz sağlıkçıymış. Sağlık açısından son görevini yapmış oldu. Kendisine minnettarız” şeklinde konuştu.
25 Kasım 2024 Pazartesi - 17:41 ERÜ’nün Yeni Acil Ek Binası açıldı Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Tıp Fakültesi Hastanelerine yapımı tamamlanan ve hasta kabulüne başlanan yeni Acil Ek Binası’nın açılışı gerçekleştirildi. Düzenlenen açılış törenine; AK Parti Kayseri Milletvekili Şaban Çopuroğlu, Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, İdare Mahkemesi Başkanı Ferid Cengiz, Rektör Prof. Dr. Fatih Altun, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Oktay Özkan, M. Hakan Poyrazoğlu, Genel Sekreter Prof. Dr. İbrahim Narin, Genel Sekreter Yardımcıları Prof. Dr. Afşın Alper Cerit ve Dr. Oktay Musa Kayırga, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İsmail Dursun, İl Milli Eğitim Müdürü Coşkun Esen, Tıp Fakültesi Hastaneler Başhekimi Prof. Dr. İbrahim Halil Kafadar ile akademik ve idari personel katıldı. Açılış töreninde konuşan AK Parti Milletvekili Şaban Çopuroğlu, Erciyes Üniversitesi’nin Kayseri’nin bir markası olduğunu söyledi. Milletvekili Çopuroğlu, “Kayseri’nin nesi meşhur deseler, mantı, sucuk, pastırma derler. Ben biraz tersine çevirerek, Kayseri’nin Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin meşhur olduğunu ve Kayseri’nin markası olduğunu söylemek istiyorum” dedi. Erciyes Üniversitesi’nin halkla özdeşleşmiş bir üniversite olduğunun altını çizen Milletvekili Çopuroğlu, “Daha bu fragman. İleriki dönemlerde yeni hastane binalarımız, yeni yapılaşmalarımız hızla devam edecek” diye konuştu. Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç da konuşmasında Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin herkesin gururu olduğunu belirterek, “Kayseri sağlık alanında ön plana çıkmış ama bunun bir numarası Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi. Hakikaten hepimizin gururu. Araştırma üniversitemizin bünyesinde elbette böyle bir fakültenin mensubu olmak buraya hizmet almak ya da bu şehirden söz ederken, Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden söz ediliyor olması bizleri sevindiriyor” şeklinde konuştu. Rektör Prof. Dr. Fatih Altun ise konuşmasında açılışı gerçekleştirilen yeni acil ek binası hakkında bilgi verdi. Acil ek binasın, toplam kapalı alanının 4 bin 800 metrekareden oluştuğuna dikkat çeken Rektör Prof. Dr. Altun, şunları kaydetti: “Şehrimizin her geçen gün artan nüfusu ve ihtiyaçlarını dikkate aldığımız zaman ek binamızda kapasiteyi yüzde 100’den fazla arttırdığımız bir acil binasına kavuşmuş olmaktayız. Biz bu yeni ek hizmet binasını kırmızı ve sarı alan hasta müdahalesi için planlamış durumdayız. Mevcut acilimiz ise tamamıyla 44 yatak kapasitesiyle yeşil alan olarak planlamış durumda.” Ek binanın yapılmasında desteklerinden dolayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı İbrahim Şenel’e, Kayseri Protokolüne ve emeği geçenlere teşekkür eden Rektör Prof. Dr. Altun, ek binanın iki haftadır hastaların hizmetine açıldığının da altını çizdi. Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İsmail Dursun da Tıp fakültesi ve hastanelerde, eğitim ve hasta bakımının paralel yürütüldüğü alanlar olduğunu söyledi. Dekan Prof. Dr. Dursun, “Şehrimize güzel bir acil servis kazandırıldı. Ben bu sürece katkı sağlayan herkese ayrı ayrı teşekkür ediyorum” dedi. Tıp Fakültesi Hastaneler Başhekimi Prof. Dr. İbrahim Halil Kafadar da yeni acil ek binası ile bütün hastalara daha ferah bir ortamda hizmet sunabilmeyi amaçladıklarını söyledi. Konuşmaların ardından yeni acil ek binanın açılış kurdelesi kesildi.
25 Kasım 2024 Pazartesi - 17:06 Doktor başkandan ERÜ Tıp Fakültesi Yeni Acil Ek Binası’na 5 milyon TL’lik yatırım Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastaneleri Yeni Acil Ek Binası Açılış Töreni’ne katıldı. Büyükşehir Belediyesi ve Erciyes Üniversitesi iş birliğiyle hastalara daha hızlı ve etkin sağlık hizmeti sunacak olan Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastaneleri Yeni Acil Ek Binası, düzenlenen törenle açıldı. Açılış törenine Başkan Büyükkılıç’ın yanı sıra AK Parti Kayseri Milletvekili Şaban Çopuroğlu, Erciyes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Altun, rektör yardımcıları, dekan, başhekim ile akademisyenler ve sağlık personeli katıldı. Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, açılışta yaptığı konuşmada, Kayseri’nin sağlık alanında ön plana çıktığını, Erciyes Üniversitesi’nin şehrin gururu olduğunu ifade etti. Sağlık alanında yapılan yatırımlara dikkat çeken Başkan Büyükkılıç, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın felsefesiyle Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın sağlık alanındaki talimatlarıyla hayata geçirilen çalışmalar hepimiz için keyif vericidir, insana verilen değerin en güzel örneğidir” dedi. Büyükkılıç, kamu dayanışmasının en güzel örneklerini sergilediklerini vurgulayarak, şunları söyledi; “Gerçekten güzel bir mekân oluşmuş, hekimlerimize, sağlık çalışanlarımıza ve şehrimize yakışır. Hayırlı, uğurlu olsun. Gerek Büyükşehir’imiz, gerekse ilçe belediyelerimiz olarak üzerimize ne düşüyorsa kamu dayanışmasının en güzel örneklerini sergiliyoruz. Geçenlerde polikliniklerimizi açtık, daha önce dekanlık önündeki çalışmalara katkı verdik derken buraya da rektörlüğümüzün ve başhekimimizin talepleri doğrultusunda düzenlemeler yapıldı ve hizmet ortamı oluşturuldu.” Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastaneleri Yeni Acil Ek Binasının hayırlı olmasını dileyen AK Parti Kayseri Milletvekili Şaban Çopuroğlu da Erciyes Üniversitesi’nin Kayseri’nin markası olduğunu kaydetti. Çopuroğlu, Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi akademisyenlerine de donanımlı öğrenciler yetiştirdiklerinden dolayı teşekkür etti. Şehrin her geçen gün artan nüfusu ve ihtiyaçlarını dikkate aldıklarında acil yatak sayısının arttırıldığını ifade ederek, gerçekleşen süreç hakkında bilgiler veren ERÜ Rektörü Prof. Dr. Fatih Altun ise 44 yatak kapasitesi bulunan acil biriminde ek olarak 60 yatak sayısının da eklendiğini vurgulayarak, başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm emeği geçenlere teşekkür etti. Büyükşehir’den 5 milyon TL’lik yatırım Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yeni acil binasının çevre düzenlemesi ve yol bağlantıları Büyükşehir Belediyesi tarafından yapıldı. Çalışma kapsamında ambulans giriş çıkış rampalarında ve yaya yolu çevrelerinde istinat duvarları, gerekli kısımlarda duvar üzerine demir korkuluk imalatları, yaya yolları ve engelli rampaları yapıldı. Yaya yollarında mevcut dokuya uygun olarak bazalt doğal taş kullanıldı. Çalışma kapsamında acil binası çevresindeki otopark alanlarında deforme olan kilit parke imalatları yenilendi, otopark alanları ve toplanma alanı teşkil edildi. Hastane önündeki ana yoldan binaya ambulans erişimini kolaylaştırmak için mevcut yolda katılım şeridi oluşturulurken, yolun altyapısı ve asfaltı, Büyükşehir Belediyesi tarafından yapıldı. Bu çalışmaların toplam maliyeti 5 milyon TL oldu.
Başkan Anmal, sağlık çalışanlarının sorunlarını dinledi
20 Kasım 2024 Çarşamba - 11:35 Başkan Anmal, sağlık çalışanlarının sorunlarını dinledi Şırnak’ın Silopi ilçesi Şehit Polis Hilmi Bardakçı Aile Sağlık Merkezinde görev yapan doktor ve sağlık çalışanları ile bir araya gelen Sağlık-Sen Şırnak Şube Başkanı Sabgatullah Anmal, aile hekimlerinin korku ile görev yapamayacağını söyledi. Sağlık-Sen Şırnak Şube Başkanı Sabgatullah Anmal, son yayınlanan yönetmelikle ilgili sahada karşılaşılan aksaklıkları yerinde görmek ve aile hekimlerinin öneri ile görüşlerini yerinde dinlemek için sağlıkçılarla bir araya geldi. Sağlık Bakanlığın yayınladığı ve 1 Kasım 2024 tarihinde yürürlüğe giren aile hekimleri yönetmeliğinin iptali ile ilgili Sağlık-Sen Genel Merkezi tarafından Cumhurbaşkanlığı, Sağlık Bakanlığı ve TBMM’nde görev yapan doktor kökenli milletvekilleri, TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu üyeleri ile görüşmeler içinde olduğunu ifade eden Anmal; “Aile hekimleri ile ilgili yürürlükte olan yönetmeliğin kabul edilebilir bir yanı yoktur. Aile hekimlerini sözleşme yenileme ve memnuniyet arasında sıkıştırmak mesleğini özgürce hekimliğin verdiği bilgileri de hastaya önerilerini korku ve endişe içinde icra etmeye zorlamaları sağlık tedavisini önemli ölçüde yaralayacaktır. Sağlık-Sen Genel Merkezimiz tarafından Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelikte yer alan bazı maddelerin iptali için Danıştay’a dava açmıştır” dedi.
Kuruyemişler kalp ve damar sağlığını koruyor
20 Kasım 2024 Çarşamba - 11:00 Kuruyemişler kalp ve damar sağlığını koruyor Merkezi Aydın’da bulunan ve Türkiye genelinde 120’nin üzerinde şubesi ile hizmet veren Tuğba Kuruyemiş, belli ölçüde tüketilen kuruyemişin kalp ve damar sağlığını koruduğunu belirtti. Dünya genelinde kuru meyve ve kabuklu meyvelerin en üst istişare platformu Uluslararası Kuru ve Kabuklu Meyveler Kongresi (International Nut and Dried Fruit Council-INC), kuruyemişlerin kardiyovasküler sağlığa faydalarıyla ilgili yeni bir araştırma yayımladığını hatırlatan Tuğba Kuruyemiş’te görevli Gıda Mühendisi Ayşen Orhan Özer, uzmanların sadece tadı ve keyfi için değil aynı zamanda sağlık için de kuruyemiş tüketilmesini önerdiğini kaydetti. Uluslararası Kuru ve Kabuklu Meyveler Kongresi tarafından yapılan araştırma sonuçlarını paylaşan Özer, “Araştırma sonuçlarına göre, kuruyemiş tüketiminin, farklı sağlık durumlarına sahip yetişkinlerde kan lipidleri üzerinde olumlu etkiler oluşturabileceğini iyi bir şekilde ortaya koyuyor. Bu bulgular, kardiyovasküler hastalıkların yanı sıra aşırı kilo/obezite, hipertansiyon ve dislipidemi gibi sağlık durumlarının önlenmesi ve tedavisi açısından önemli olabileceği belirtildi. Yapılan araştırmada; Badem, fıstık, kaju, fındık, ceviz, çam fıstığı, antep fıstığı, yer fıstığı ve incir gibi çeşitli kuruyemişlerin kan lipid sonuçları üzerindeki etkisini değerlendiren 113 çalışma analiz edildi. Ortalama günlük doz, günde 45,5 gram kuruyemiş olarak belirlendi ve bu doz kuruyemiş tüketmeyen bir grup ile karşılaştırıldı. Bulgular, genel olarak kuruyemiş tüketiminin toplam kolesterol ve LDL (kötü) kolesterolde, trigliseritler ve apolipoprotein B’de ise orta düzeyde düşüşler sağladığını gösterdi” diye konuştu. Araştırmacıların kuruyemiş tüketiminin yetişkinlerde kan lipidlerini olumlu yönde etkileyerek kardiyovasküler riskin azaltılmasına katkı sağladığını da açıkladığını kaydeden Tuğba Kuruyemiş’te görevli Gıda Mühendisi Ayşen Orhan Özer, “İspanya’daki Rovira i Virgili Üniversitesi’nden Prof. Jordi Salas-Salvad, ‘Son çalışmalar, kuruyemişlerin kardiyovasküler sağlık üzerindeki faydalarına dair güçlü kanıtlar olduğunu ortaya koydu’ şeklinde yorum yaparken Toronto Metropolitan Üniversitesi’nden Dr. Stephanie Nishi ise ‘Bu bulgu, kuruyemişlerin sağlık açısından güçlü bir besin kaynağı olduğunu vurguluyor. Kuruyemişler, vitaminler, mineraller, lif ve sağlıklı yağların güçlü bir kombinasyonunu sunarak sağlıklı bir diyetin parçası olarak taşınabilir, doyurucu ve pratik bir atıştırmalık ya da ara öğün oluşturuyor’ ifadelerine yer verdi” diyerek kuruyemişin sağlık üzerindeki olumlu etkilerinin de uzmanlar tarafından onaylandığını kaydetti.
Bir yanda ‘Yenidoğan Çetesi’nin kan donduran ifadeleri, bir yanda 620 gramlık Ahmed bebek için 114 günlük seferberlik
20 Kasım 2024 Çarşamba - 10:59 Bir yanda ‘Yenidoğan Çetesi’nin kan donduran ifadeleri, bir yanda 620 gramlık Ahmed bebek için 114 günlük seferberlik Türkiye’yi sarsan ‘Yenidoğan Çetesi’ davasında ilk duruşma çarpıcı ifadelerle pazartesiden bu yana sürerken özverili sağlık çalışanlarının bebekleri yaşamda tutma mücadeleleri de devam ediyor. 25 haftalıkken erken doğumla 620 gram olarak dünyaya gelen Ahmed bebek Sultangazi Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki 114 günlük yoğun bakım sürecinin ardından sağlıkla taburcu edildi. Anne Ahlam Zaqout "Bu çocuk ölecek, yaşamaz diye düşündüm ama doktorlar umut verdi, çok mutluyum" derken, Başhekim Prof. Dr. Mine Gürsaç Çelik ise “Küçücük bebeklere can olma yolunda hemşiremiz, doktorumuz çok büyük gayretler içerisinde çalışıyor. Gerçek savaşçıların üzülmemesi lazım” diye konuştu. 112 Acil Çağrı Merkezi’nde çalışan kişilerle iş birliğinde acil durumdaki bebekleri anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan yoğun bakım ünitelerine sevk ederek bebek ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç elde ettikleri iddiasıyla sağlık çalışanlarına yapılan ‘Yenidoğan Çetesi’ operasyonu tüm Türkiye’yi sarsmıştı. İddianamenin kabul edilmesinin ardından çarpıcı ifadelerin verildiği ilk duruşma pazartesiden bu yana sürerken Türkiye’nin birçok noktasında görevini özveriyle sürdüren sağlık çalışanları da bebekleri yaşamda tutma çabasına devam ediyor. Filistin’den Türkiye’ye gelerek burada yaşamaya başlayan Kadın Hastalıkları ve Doğum Doktoru 40 yaşındaki Ahlam Zaqout’ın bebeği de onlardan bir tanesi. 3’üncü çocuğuna 25 haftalık hamileyken edinilen bilgiye göre Zaqout, bindiği otobüste bir anlık sarsılma sonrası sancılanarak kanaması başladı. Bunun üzerine Zaqout, hemen Sultangazi Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürüldü. Burada erken doğumla 620 gram olarak dünyaya gelen Ahmed bebek, yoğun bakıma alındı. Kilosu düşük olan ve erken doğuma bağlı problemler yaşayan minik bebek için yenidoğan ekibi adeta seferber oldu. Zorlu süreçlerin başarıyla sonuçlanmasıyla 114 günlük yoğun bakım süreci sonrası minik bebek sağlıkla taburcu oldu. Anne Ahlam Zaqout bebeğini beklerken yaşadığı süreci anlatırken Başhekim Prof. Dr. Mine Gürsaç Çelik ve Yenidoğan Uzmanları Hakan Çakır ile Burcu Cebeci de tedavi süreçlerine ilişkin bilgi verdi. “Ölecek diye düşündüm ama doktorlar bana umut verdi” Bebeğinin erken doğduğunu ancak sağlıkla evine götürüyor olmanın mutluluğunu yaşadığını aktaran 40 yaşındaki Ahlam Zaqout, “Filistin’de doktorum ama Mısır’dan mezun oldum, kadın doğumcuyum. Türkiye’de Sultangazi’de oturuyorum, 1 senedir buradayız. Savaş başladıktan sonra buraya kaçtık. Diğer çocuklarımda normal doğum yaptım, hiçbir sıkıntı olmadı. Ben bir otobüsteyken bir kanama ve su başladı, başım döndü. Sonra bir Türk komşum bana araba getirdi, buraya ulaştık. 20 Haziran’da bu olaylar oldu, ilk 1-2 hafta günler zor geçti çünkü çok az kiloluydu. Bir hafta düşündüm, bu çocuk ölecek, yaşamaz ama doktorlar bana biraz umut verdi, bekleyin çok şükür. Her çocuk özeldir, 3,4,5’inci aynı bir his var, kıymetli, çok mutluyum. Çocuklarım onu bekliyorlar, çocuklarım evde parti yapıyorlar. Doktorlar bana bilgiler verdi, ne yapacağım tek tek dediler. Onlar ne zaman inandı ben çocuğa iyi bakıyorum, taburcu olmasına izni verdiler” dedi. “Bebeklere can olma yolunda hemşiremiz, doktorumuz çok büyük gayretler içerisinde” Yenidoğan hekimlerinin çabasına dikkat çeken Başhekim Prof. Dr. Mine Gürsaç Çelik, “Yenidoğan hekimlerimizin önemi çok büyük. Her çalıştığım hastanede bu örnekler çokça şahit olduğumuz örnekler. 620 gramdan 3,5 kiloya kadar bir bebeğe can olmak yenidoğan hekimlerimiz ve ekibinin sayesinde. Sağlık camiamız çok emek sarf ediyor. Ben de bir yoğun bakım hekimiyim ve yoğun bakımda bir insanın hayatta kalması için kaç kişinin mücadele ettiğini biliyorum. Dolayısıyla hele de küçücük bebeklere can olma yolunda hemşiremiz, doktorumuz çok büyük gayretler içerisinde çalışıyor. Gerçek savaşçıların üzülmemesi lazım” şeklinde konuştu. “Negatif bakış açısı oluşmasını istemiyoruz” Yenidoğan yoğun bakım süreçlerinde işleyişe ilişkin bilgiler veren Yenidoğan Uzmanı Dr. Hakan Çakır, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yenidoğan yoğun bakım üniteleri 7-24 çalışan doktorların, hemşirelerin, personellerin çok dikkatli, hassas olduğu, özveriyle çalıştıkları üniteler. Burada bebeklerimizin her halini gözlemliyoruz, en ufak bulgular bizim için sonrasında önüne geçilemeyecek hastalıkları önlemek için önemli. Bu zor çalışma şartlarına hazır olmak için önemli bir eğitimden geçmekten gerekiyor. Alanımızda çalışan hemşirelerimiz de bu konuda özel eğitimler alıyorlar. Yenidoğan Çetesi adı altındaki haberler herkesi çok üzdü, bizi de çok üzdü. Tabi ki bu süreçte zarar gören aileler kadar üzülmemiz mümkün değil. Biz de bu işi layıkıyla yapmaya çalışan insanlar olarak bu kötü olaylardan dolayı negatif bir bakış açısı oluşmasını istemiyoruz. Ahmed bebek özel bir bebek, annesi Filistinli bir hekim, Türkiye’de şu an Cerrahpaşa’da eğitimine devam ediyor. 620 gram gibi çok küçük bir ağırlıkta, 25 haftalık doğdu. Birçok badire atlattı, doğduğunda organları çok az gelişmişti. Başta akciğer olmak üzere beslenmesi, kalbi, beyni ile ilgili önemli olaylar atlattı. Yakın bakım ve destek ile bugünleri gördük” “114 günlük süreç sonunda 3 bin 100 gram taburcu etmeyi başardık” Yenidoğan Uzmanı Dr. Burcu Cebeci, “Ahmed bebeğimiz 25’nci haftada 620 gram olarak doğdu, acil bir operasyonla erken doğmak zorunda kaldı. Doğum sonrasında hemen yoğun bakım ünitemize alıp gerekli tedavi, takiplerini yaptık. 114 günlük bir takip süreci sonunda da 3 bin 100 gram olarak annesine sağlıklı bir şekilde taburcu etmeyi başardık. Bu süreçte birçok zorlukla karşılaştık. Anne açısından da bizim, bebek açısından da zorlu bir süreç geçti. 114 günün sonunda başarıyla taburcu edebildik. Öncelikle çok küçük doğduğu için en çok akciğer problemleri yaşadık, çok uzunca bir süre solunum cihazına bağlı olarak takip etmek zorunda kaldık fakat yaklaşık 55-56’ıncı gününde solunum cihazından ayırabildik. Beslenmeyle ilgili problemler oldu başlangıç döneminde, gözle, görmeyle ilgili prematüre bebeklerde sıkça gördüğümüz prematüre retinopatisi açısından takip oldu. Gerekli anlarda tedavisi uygulandı. Şu an bunlarla ilgili takip altında. Herhangi bir sıkıntısı olmadan bebeğimizi şu an sağlıklı bir şekilde taburcu ediyoruz. Gerekli anlarda her zaman onların yanında olmaya devam ediyoruz. Birçok alanda takip edilmesi gereken durumlar söz konusu ve tabi ki ailesi, anne, babası çok detaylı bir şekilde bilgilendirilerek ayaktan poliklinik hizmeti vererek bu bebeklerin takibine devam ediyoruz. Filistinli bir ailenin bebeği olarak geldi, anne kadın doğum doktoru. Bizi çok derinden yaralayan, üzen haberler oldu. Bu işe gönül veren birçok hekim arkadaşımızla birlikte şunu söylemek istiyorum ki; yenidoğan hekimi olmak ayrı bir fedakarlık ve özveri isteyen bir branş. Biz her zaman bu bebeklerin yanında olmaya devam edeceğiz” dedi.
Uzmanı uyardı: Kolorektal kanserler gençlerde de görülmeye başlandı
20 Kasım 2024 Çarşamba - 10:44 Uzmanı uyardı: Kolorektal kanserler gençlerde de görülmeye başlandı Kolorektal kanserler tüm kanser türleri arasında görülme sıklığı açısından üçüncü sırada bulunuyor. Yaşlılık hastalığı olarak bilinen kolorektal kanserlerin erken yaşlarda da görülme sıklığının arttığını vurgulayan Genel Cerrah Op. Dr. Yılmaz Polat, hastalıkta erken tanı ve uygun tedavi ile ölüm oranının azaltılabileceğine dikkat çekti. Dünya Sağlık Örgütü rakamlarına göre dünyada her yıl yaklaşık 1 milyon 800 bin kişi kolorektal kanserlere yakalanırken, yaklaşık 900 bin kişi bu hastalıklardan hayatını kaybediyor. Türkiye’de ise Sağlık Bakanlığı verilerine göre her yıl 20 binin üzerinde hastaya yeni tanı konuluyor. Medicana Sağlık Grubu Genel Cerrahi Bölümü’nden Op. Dr. Yılmaz Polat, kolorektal kanser türlerinin oluşumunda beslenmenin önemli rol oynadığını söyledi. “Sağlıksız beslenme kolorektal kanserlere davetiye çıkarır” Kolon ve rektumdan kaynaklanan kanserler genel olarak kolorektal (kolon ve rektum) kanserler olarak adlandırılıyor. Kolorektal kanserlerde beslenmenin önemini vurgulayan Op. Dr. Yılmaz Polat, obezitenin en başta kanser sebebi olduğunu ifade ederek, “Kolon, sindirimin gerçekleştiği uzun bir boru şeklinde organdır. Rektum ise kalın bağırsağın son kısmıdır ve anüs ile bağlantılıdır. Kalın bağırsağın yaklaşık 150-180 santimlik üst kısmında kolon, 15-17 santimlik alt kısmında ise rektum adı verilen bölge ve bununda altında anal kanal bulunur. Bağırsaklar sindirim sisteminde önemli rol oynamaktadır. İnce bağırsaklarda yiyecekler sindirilmekte ve vücut için gereken besinler emilmektedir. Ardından kalan kısım kalın bağırsağa geçmektedir. Burada su ve bazı mineraller emilmekte, geriye kalanlar ise rektuma ilerleyip dışarıya atılmaktadır. Alkol ve sigara tüketimi, işlenmiş kırmızı et tüketimi, taze sebze ve meyveden fakir beslenme, diyabet ve insulin direnci olması kolorektal kanserlerin artış sebebidir. Sağlıksız beslenme kolorektal kanserlere davetiye çıkarır” dedi. “Riskli grupta olanlar tarama testlerini daha erken yaşta yaptırmalı” Türkiye’de kolorektal kanser taramasının ulusal standartlarının belirlendiğini, 50-70 yaş aralığındaki kadın ve erkek nüfus için gaitada gizli kan kiti (GGKT) yardımıyla her 2 yılda bir ücretsiz yapıldığını hatırlatan Op. Dr. Yılmaz Polat, kolorektal kanserlerde risk faktörlerini taşıyanların tarama testlerini daha erken olması gerektiğine dikkat çekerek, “Yüksek risk etkenleri olan kişilerde anne, baba, kardeş, yakın akrabalarında kolorektal kanserlerinden birinin bulunması, uzun süreli inflamatuar bağırsak hastalıkları (crohn ve ülseratif kolit) yaşamış kişiler, kolorektal kanseri tanısı nedeniyle ameliyat geçirmiş hastalar değiştirilemeyen riskli gruptadır. Kolorektal kanserlerin yüzde 90’ı kolon ve rektumda görülen poliplerden oluşur. Yaklaşık 5-10 yıl gibi kısa bir sürede kansere dönüşme ihtimali bulunan bu poliplerin erken dönemde fark edilerek alınması kolorektal kanser riskini önemli ölçüde azaltır. Bu risk grubunda olanların tarama testleri daha erken yaşlarda başlatılır. Bu şekilde kolorektal kanserlerde ölüm oranı azaltılabilir. Çünkü günümüzde kolorektral kanserlerin görülme yaşı eskiye nazaran düşmüştür” şeklinde konuştu. Kolorektal kanserlerde belirtiler Kolorektal kanserlerde de çoğu kanser olgularında olduğu gibi yaygın olarak görülen ve tanıya yardımcı olan bazı belirtileri açıklayan Op. Dr. Yılmaz Polat, “Hemoroid gibi daha ufak rahatsızlıklar şeklinde olabileceği gibi, kolorektal kanserin belirti vermediği ya da şiddetli ağrı benzeri belirtilerin ileri evrelerde ortaya çıkabileceği unutulmamalıdır. Tümörün kalın bağırsakta büyümesi durumunda ise bağırsak tıkanması gibi ciddi rahatsızlıklar da görülebilir. Kolorektal kanserde en sık görülen belirtiler gaitada aşikar kanama, istemsiz kilo kaybı, kabızlık veya ishal, kramp şeklinde karın ağrıları, kusma, halsizlik, yorgunluk, kansızlık, karında şişkinlik ve dolgunluk hissidir” diye konuştu. Kolorektal kanser değerlendirmesinde ve hastalık evresinin belirlenmesinde genellikle görüntüleme yöntemleri kullanılırken, hastanın ve tümörün özelliklerine bağlı olarak görüntüleme yöntemlerinden yararlanılarak hastalığın aşaması ve tedavisi planlanıyor. Kolorektal tümörlerde cerrahinin önemli bir tedavi yöntemi olduğunu söyleyen Op. Dr. Yılmaz Polat, “Tümörün kolon ve rektumdaki yerleşim yerine, boyutuna, evresine, hastanın tümör komplikasyonlarıyla (tıkanıklık, delinme, kanama gibi) acil şartlarda başvurmasına bağlı olarak cerrahi protokoller değişir. Günümüzde kolorektal kanserinin cerrahi tedavisinde laparoskopi ve robotik cerrahi uygulamaları giderek yaygınlaşmaktadır” ifadelerini kullandı.
Muğla’da Sokak hayvanları kısırlaştırılarak sahiplendirilecek
20 Kasım 2024 Çarşamba - 10:31 Muğla’da Sokak hayvanları kısırlaştırılarak sahiplendirilecek Menteşe Belediyesi, Muğla Büyükşehir Belediyesi ve Muğla Veteriner Hekimleri Odası arasında ‘Sahipsiz Kedi-Köpeklerin Rehabilitasyonu ve Yaşam Refahının Sağlanması Hizmeti Projesi’ iş birliği protokolü imzalandı. Menteşe Belediye Başkanı Şehir Plancısı Gonca Köksal, Muğla Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Tayfun Yılmaz ve Muğla Veteriner Hekimleri Odası Başkanı Serkan Alpözen tarafından imzalanan protokol kapsamında; sahipsiz sokak kedi ve köpekleri, Menteşe Belediyesi ekipleri tarafından yakalanarak Veteriner Hekimler Odası üyesi klinik, poliklinik ve hayvan hastanelerinde kısırlaştırıldıktan sonra Muğla Büyükşehir Belediyesi’ne ait geçici hayvan bakımevine gönderilecek. Burada çip ve küpe takılmasının ardından hayvanlar sahiplendirilecek. İmza töreninde konuşan Menteşe Belediye Başkanı Gonca Köksal, protokolün uzun süredir gündemlerinde olduğunu, ancak ‘Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin kabul edilmesiyle güncellendiğini belirterek şu ifadeleri kullandı: “Bu kanun tasarı halindeyken, Veteriner Hekimler Odası ile birlikte bir protokol imzalamıştık. Daha sonra güncel duruma göre protokolümüzü yeniledik. Belediyelerimizin bütçesinde bu konuya ayrılmış bir pay var. Bunu en verimli şekilde kullanmak için çalışmaya başladık. Protokol ile ilgili olarak Muğla Barosu Hayvan Hakları Komisyonu’yla, hayvanseverlerle, Veteriner Hekimler Odası’yla ve Büyükşehir Belediyemizle bir araya geldik. Bundan sonra nasıl hareket edeceğimizi, hayvan dostlarımıza zarar vermeden onların rehabilite edilmelerini, sağlıklı ve güvenli bir şekilde yaşamalarını ve sahiplendirilmelerini sağlamak için yasal olarak neler yapabileceğimizi belirledik. Diğer belediyelere de örnek olması amacıyla bir yol haritası çıkardık ve bugün protokolümüzü imzalıyoruz”
Çocukları kış dönemi hastalıklarından koruma önerileri
20 Kasım 2024 Çarşamba - 10:19 Çocukları kış dönemi hastalıklarından koruma önerileri Kış aylarının gelmesiyle birlikte soğuk hava ve kapalı ortamların artması, çocuklarda üst solunum yolu enfeksiyonlarının yaygınlaşmasına neden oluyor. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Buket Taneri, bu dönemde ailelerin dikkat etmesi gereken noktaları ve çocukları hastalıklardan koruma yollarını anlattı. "Kapalı ve kalabalık alanlardan uzak durun" Çocukların bağışıklık sistemini güçlendirmenin en önemli yollarından birinin dengeli ve sağlıklı beslenme olduğunu vurgulayan Medicana International Samsun Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Buket Taneri, “Sebze ve meyve ağırlıklı, protein yönünden zengin bir diyet, çocukların enfeksiyonlara karşı direncini artırır. Özellikle C vitamini içeren turunçgillerin tüketilmesi önemli” dedi. Kış aylarında azalan güneş ışığına bağlı olarak D vitamini eksikliğinin yaygınlaştığını belirten Dr. Taneri, çocukların doktor kontrolünde D vitamini takviyesi alabileceğini ifade ederek, “Hijyen alışkanlıklarının çocuklara küçük yaşta kazandırılması gerekiyor. Ellerin sık sık yıkanması, çocukları mikroplardan korumanın en etkili yollarından biridir. Ayrıca, oyuncakların ve sık kullanılan eşyaların düzenli temizliği ihmal edilmemeli. Kış aylarında kapalı ve kalabalık alanlarda vakit geçirmek, hastalıkların bulaşma riskini artırıyor. Çocukları gereksiz yere alışveriş merkezi gibi kapalı mekanlara götürmekten kaçınılması gerekiyor. Çocukları mümkün olduğunca açık hava etkinliklerine yönlendirin. Temiz hava, bağışıklık sistemine olumlu etkiler yapar” diye konuştu. Kışlık giyim ve soğuktan korunma Soğuk hava şartlarında çocukların uygun şekilde giydirilmesinin önemine değinen Dr. Taneri, “Nefes alabilen kumaşlarla giyinmek en doğru yöntem. Baş, boyun ve ellerin soğuktan korunması için uygun aksesuarlar kullanılmalı. Kış aylarında yaygınlaşan grip ve diğer enfeksiyonlara karşı aşı en etkili koruma yöntemi. Çocukların yaşına uygun aşılarının mutlaka yaptırılması gerekiyor. Özellikle risk grubundaki çocuklar için grip aşısı öneriyoruz. Sağlıklı bir bağışıklık sistemi için yeterli ve kaliteli uyku çok önemli. Ayrıca çocukların günlük fiziksel aktivitelerle enerjilerini doğru şekilde kullanması gerekiyor” ifadelerini kullandı. “Soğuk algınlığını hafife almayın” Dr. Buket Taneri, kış aylarında sık görülen soğuk algınlığının basit bir rahatsızlık olarak görülmemesi gerektiğini belirterek, “Uzun süren yüksek ateş, öksürük, nefes darlığı veya diğer şiddetli semptomlar durumunda mutlaka bir uzmana başvurun. Anne babaların alacağı küçük önlemlerle çocukların kış dönemini sağlıklı bir şekilde geçirebilir. Hastalıklardan korunmanın anahtarı, düzenli bir yaşam tarzıdır” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Özkan: "Gelecekte her iki kişiden birinin kalp ve damar hastalıkları nedeniyle hayatını kaybedeceği öngörülmektedir"
20 Kasım 2024 Çarşamba - 10:18 Prof. Dr. Özkan: "Gelecekte her iki kişiden birinin kalp ve damar hastalıkları nedeniyle hayatını kaybedeceği öngörülmektedir" Kalp damar hastalıklarının kanserden daha fazla insanın ölümüne yol açtığını belirten Kardiyovasküler Cerrahi (KVC) Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Özkan, “Gelecekte her iki kişiden birinin kalp ve damar hastalıkları nedeniyle hayatını kaybedeceği öngörülmektedir” dedi. Acıbadem Bodrum Hastanesi Kardiyovasküler Cerrahi (KVC) Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Özkan, kalp damar hastalıklarının kanserden daha fazla insanın ölümüne yol açtığını belirterek, uzun ve sağlıklı bir yaşam için kalp hastalığını anlama, önleme ve tedavi etme konusunda dünyada yeni yaklaşımların ortaya konulduğunu söyledi. Özkan, yeni yaklaşımla ilgili şu bilgileri verdi: “Kadın ve erkeklerde dünyanın bir numaralı ölüm nedeni olan kalp ve damar hastalıklarının başlıca nedeni, kalbimizi ve bütün hayati organlarımızı besleyen atardamarların içindeki endotelde kalınlaşma, plak oluşumu. Tıkanmaya sebep olan aterom plaklarının birikiminin bir nevi kanser benzeri bir tümör olarak değerlendirilmeye başlandı.” Kardiyovasküler yani kalp ve damar hastalıklarının kanserle olan benzerliğinin tıp dünyasında ve bilimsel çalışmalarda iyi bir şekilde vurgulandığını aktaran Prof. Dr. Özkan, “Çoğu insan ve sağlık hizmeti sağlayıcıları dünyada bir numaralı ölüm sebebi olan kalp ve damar hastalığına kanser kadar ciddi yaklaşmamaktadır. Örneğin dünyada her yıl 25 kadından sadece biri meme kanserinden ölürken, bu oran kalp damar hastalıklarında daha yüksektir ve her üç kadından biri bu yüzden kaybedilmektedir. Ayrıca gelecekte her iki kişiden birinin kalp ve damar hastalıkları nedeniyle hayatını kaybedeceği öngörülmektedir. Dolayısıyla bu sonuçlar, kalp damar hastalıklarının tanı ve tedavisinde daha dikkatli ve ciddi yaklaşılması gerektiğini ortaya koymaktadır” diye konuştu. “Aterom plaklarını kanser gibi düşünebiliriz” Toplumda kanser hastalığının sağlık üzerinde oluşturduğu riskler nedeniyle oldukça ciddiye alındığını ifade eden Prof. Dr. Özkan, “Kanser önemli bir hastalık. Dolayısıyla insanlar, hayatı tehdit etmesi ya da oluşturduğu sağlık riskleri nedeniyle kanseri ciddiye alıyor. Gerek kanserden korunmaya gerekse tanı ve tedavisine önem veriyorlar. Bu da toplumsal anlamda bu alanda bilincin arttığını gösteriyor. Öte yandan kalp hastalıklarına baktığımızda, toplumda henüz yeterli bir bilincin gelişmediğini görüyoruz. Dolayısıyla yeterince ciddiye de alınmıyor. Oysa kalp hastalıkları kanserden daha çok hayat kaybına yol açan hastalık” dedi. Damar sertleşmesine yol açan “aterom plakları”nı kalp damarlarında büyüyen bir kanser gibi düşünmek gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Özkan, yeni tedavi yaklaşımlarında koroner kalp hastalığının kötü sonuçlarından kaçınmak için kanser gibi kalp hastalıklarını önleme, tarama ve tedavi etme konusunda modern ve etkili bir yol izlenmesinin önerildiğini anlattı. Özkan, bilim adamlarının kalp hastalığı ve kanser arasındaki bu önemli örtüşmeye dair son araştırmalarını mevcut risk faktörleri üzerinden erken teşhis için tarama konusunda sürdürdüğünü sözlerine ekledi. “Aterom plağı birçok ciddi hastalığa yol açıyor” Damarların iç yüzeyini kaplayan tabakanın yani bir nevi damar astarı denilebilecek oluşumun damarın kalınlaşması anlamına geldiğine ve plak olarak adlandırıldığına dikkat çeken Prof. Dr. Özkan, “Bu kalınlaşma genellikle damar duvarlarında yağ, kolesterol ve diğer maddelerin birikmesi sonucu oluşan plaklar damarları daraltmaya başladığında aterom plakları olarak adlandırılır. Bu durum, damar sertliği (ateroskleroz) olarak da bilinir. Aterom plağı oluşumunda; yüksek kolesterol, yüksek tansiyon, diyabet, sigara kullanımı, yaşın ilerlemesinin yanı sıra, genetik yatkınlık da rol oynar. Zamanla kalınlaşma artarak kalp krizi, inme, şah damarı hastalığı ve periferik arter hastalığı gibi pek çok ciddi ve hayati risk taşıyan hastalıkların ortaya çıkmasına neden olabilir” dedi. “Bir kalp ve damar uzmanına başvurun” Kalp damarlarındaki aterom plaklarının kansere benzer şekilde büyüdüğünün altını çizen Prof. Dr. Özkan “Bu plakların nasıl büyüdüğünü, kalp hastalığının erken teşhisi için nasıl tarama yapılacağını (vascular screening), hem kalp hastalığına uygun bir yaşam tarzını hem de gerektiğinde tıbbi yardımı içeren koruyucu tedbirleri öğrenmek, kalp hastalığını tersine çevirmek ve felçleri önlemek için basit ve etkili tedavileri, giyilebilir cihazları, yapay zeka gibi kalp hastalığını tespit etmek ve izlemek için gittikçe yaygınlaşan dijital sağlık teknolojileri hakkında detaylı bilgi edinmek için bir kalp ve damar uzmanına başvurun” dedi.
KOAH hastalarının yüzde 80’inden fazlası sigara kullanıyor
20 Kasım 2024 Çarşamba - 10:12 KOAH hastalarının yüzde 80’inden fazlası sigara kullanıyor Dünya Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) Günü dolayısıyla açıklama yapan Eskişehir İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Yaşar Bildirici, KOAH’ın toplum sağlığı açısından taşıdığı kritik önemi vurguladı. KOAH’ın nefes darlığı, öksürük ve balgam gibi kalıcı şikâyetlerle yaşam kalitesini olumsuz etkileyen, önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu söyleyen Doç. Dr. Yaşar Bildirici, “Günümüzde dünyada her 10 yetişkinden 1’i KOAH hastasıdır. Ülkemizde ise 45 yaş üzeri bireylerde KOAH sıklığı yüzde 8,8 olarak belirlenmiştir. Ancak ne yazık ki KOAH hastalarının büyük bir kısmı tanı alamamış durumdadır. Bu durum hastalığın ilerlemesine ve bireylerin yaşam kalitesinin düşmesine yol açmaktadır” dedi. “KOAH hastalarının yüzde 80’inden fazlası sigara kullanmaktadır” Hastalığın fark edilmesi için nefes ölçüm testi gibi basit yöntemlerin kullanılabileceğini ifade eden Doç. Dr. Bildirici, KOAH’ın en önemli risk faktörlerinin başında tütün ve tütün ürünlerinin geldiğini vurgulayarak, “KOAH hastalarının yüzde 80’inden fazlası sigara kullanmaktadır. Bunun yanı sıra yoğun şehirleşmenin getirdiği hava kirliliği, odun ve kömür gibi fosil yakıtların dumanına maruziyet ve biyokütle yakıtlarının kullanımı hastalığın oluşumunda büyük bir rol oynamaktadır. Özellikle iklim değişikliğinin etkisiyle artan anormal hava olaylarının ve orman yangınlarının KOAH sıklığını daha da artıracağını göz önünde bulundurmalıyız” şeklinde konuştu. “Havamızı korumak, sağlığımızı korumaktır” Doç. Dr. Bildirici, KOAH’ı önlemede bireysel çabaların önemine dikkat çekerek sözlerine şöyle devam etti: “Tütün ve tütün ürünlerinden uzak durmak, temiz hava solumak, düzenli egzersiz yapmak ve dengeli beslenmek bu hastalığın önlenmesinde kritik adımlardır. KOAH teşhisi konulan bireylerin hava kirliliğine karşı dikkatli olmaları ve dış ortam aktivitelerini bu duruma göre planlamaları önerilmektedir. Ayrıca grip ve zatürre aşıları ile alevlenmelerin önlenmesi hastalığın seyrini iyileştirecektir. Bu yıl Dünya KOAH Günü’nün teması, ‘Havamızı Koruyalım, KOAH’sız Yaşayalım’ olarak belirlendi. Temiz hava, sağlıklı bir yaşamın vazgeçilmezidir. Tüm vatandaşlarımızı hem bireysel hem de toplumsal düzeyde bu konuda duyarlı olmaya davet ediyoruz.”