Son Dakika
|
Genel Sağlık Sigortası borçları yeniden düzenleniyor
Sıla bebeğin teyzesi son yolculuğuna uğurlandı
Bakan Fidan, NATO Genel Sekreteri Rutte ile görüştü
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan, Kılıçdaroğlu’na 500 bin liralık manevi tazminat davası
Avcılar'da yaşanan cinayetin detayları ortaya çıktı!
Şırnak’ta 9 gündür kayıp gençten haber alınamıyor
İstanbul’da aile katliamında yeni cesetler bulundu
Heyelan nedeniyle Artvin-Yusufeli karayolu ulaşıma kapandı
Karşı şeride geçen otomobil servisle çarpıştı: 1 ölü
İstanbul’da çok sayıda metro ulaşıma kapatılacak
Abone
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Asayiş
Spor
Video
Yerel
Belgesel
Daha
Fotogaleri
Aktüel
Sağlık
Çevre
Magazin
Kültür Sanat
Eğitim
Teknoloji
Hava Durumu
Tüm Haberler
Tüm Manşetler
RSS
Abone
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Asayiş
Spor
Video
Yerel
Belgesel
Daha
Fotogaleri
Aktüel
Sağlık
Çevre
Magazin
Kültür Sanat
Eğitim
Teknoloji
Hava Durumu
Tüm Haberler
Tüm Manşetler
RSS
Whatsapp
İHA Kurumsal
EN
Sudan’s Artists Struggle Amid War and Displacement
Taksim’de izinsiz gösteri yapmak isteyen eylemciler, polise biber gazı ve boya sıktı
12 Dev Adam, 2025 EuroBasket biletini aldı
Arnavutköy’de balıkçı teknesi karaya oturdu
Biden ve Macron’un 36 saat içinde İsrail-Hizbullah arasındaki ateşkesi ilan edeceği iddia edildi
Bakan Güler, NATO Genel Sekreteri Rutte’yi kabul etti
Kaan Ayhan’ın sağlık durumuyla ilgili açıklama
Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO Genel Sekreteri Rutte’yi kabul etti
Şanlıurfa’da 15 milyon TL değerinde altın çalındı
Litvanya'da kargo uçağı binaya düştü: 1 ölü
SAĞLIK
Amasya’da yaylada mahsur kalan vatandaşı acil sağlık ekibi kurtardı
25 Kasım 2024 Pazartesi - 19:40:48
Amasya’da yoğun kar yağışı sonrasında mahsur kaldığı Boraboy Köyü yaylasında soğuktan etkilenerek donma tehlikesi yaşayan bir vatandaşı acil sağlık ekibi kurtardı. 112 Acil Çağrı Merkezi’ne yapılan yardım çağrısının ardından Taşova İlçe Sağlık Müdürlüğü acil sağlık ekipleri, zorlu kış şartlarına rağmen hayat kurtarmak için seferber oldu. Karla kaplı yolları aşan ambulans yaylaya varmayı başardı. Soğuktan etkilenen Ramazan Koçak, yapılan ilk müdahalenin ardından Taşova Devlet Hastanesine götürüldü.
25 Kasım 2024 Pazartesi - 18:33
Fatma Sude’nin emaneti hayat oldu: 9 Yıllık bekleyiş sona erdi
Burdur’un Gölhisar ilçesinde trafik kazasında ağır yaralanan ve 8 gün sonra beyin ölümü gerçekleşen 19 yaşındaki Fatma Sude Uran’ın bağışlanan sağ böbreği, 9 yıldır diyalize giren Nezahat Mercan’a nakledildi. Medical Park Antalya Hastanesi Organ Nakli Bölümü Başkanı Prof. Dr. Havva Asuman Yavuz ve ekibi tarafından yapılan nakille sağlığına kavuşan Mercan, Sude’nin ailesine teşekkür ederek, “Kızlarının emaneti bende. Onların emanetine ben gidene kadar da güzelce bakacağım” dedi. Burdur’un Gölhisar ilçesinde 12 Kasım’da saat 03.00 sıralarında Burdur’un Gölhisar ilçesi Yamadı köyü Gölhisar-Çavdır karayolunda Mustafa K. (21) idaresindeki 07 DB 099 plakalı hafif ticari araç kontrolden çıkarak takla atmış, kazada sürücü Mustafa K. ile yolculardan İrem M. (18) yaralanırken Hasret Akbaş (21) olay yerinde hayatını kaybetmiş, Fatma Sude Uran (19) ise ağır yaralı olarak Burdur Devlet Hastanesi’ne kaldırılmıştı. Yoğun bakımda tedavisi süren Fatma Sude Uran’ın beyin ölümü gerçekleşmiş. Kalbi, karaciğeri ve böbrekleri bağışlandı Burdur Devlet Hastanesi Organ Nakil Birimi tarafından aile ile yapılan görüşme sonrasında Fatma Sude Uran’ın organları bağışlandı. Yapılan tetkikler sonrasında genç kızın kalbi, karaciğeri ve 2 böbreğinin alınması kararlaştırıldı. Antalya Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Doku ve Organ Nakil Merkezi ve Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Doku ve Organ Merkezi’nden özel ekipler nakil için Burdur’a geldi. Burdur Devlet Hastanesi’nde sabah saatlerinde başlayan ve başarılı bir şekilde gerçekleşen ameliyat sonrasında alınan kalp, Antalya Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde nakil bekleyen hastaya, karaciğer Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde organ bekleyen bir hastaya, sağ böbrek Antalya Medical Park Hastanesi’nde organ bekleyen bir hastaya, sol böbrek ise Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi’nde organ bekleyen bir hastaya nakledilmek üzere gönderildi. Bağışın ardından Sude’nin sağ böbreğinin 9 yıldır nakil bekleyen Nezahat Mercan’a (57) uyumlu olduğu belirlendi. 9 yıldır böbrek yetmezliğiyle mücadele eden Mercan, organ nakli bölümünde görev yapan Prof. Dr. İbrahim Aliosmanoğlu tarafından gerçekleştirilen operasyonla ikinci bahara başladığını ifade etti. Gece saatlerinde gelen telefonla nakil haberini aldı Ankara’da yaşayan Nezahat Mercan, ilk olarak 9 yıl önce Ankara’da 3 yıl önce ise Medical Park Antalya Hastanesi’ne nakil için başvurduklarını kaydetti. Umudunu kaybetmişken, nakil haberini vermek için gece saatlerinde gelen telefonla yeniden hayata tutunduğunu açıklayan Mercan, bilinçsiz ağrı kesici ve antibiyotik kullanımı nedeniyle böbrek yetmezliği hastası olduğunu açıkladı. Bilinçsiz ilaç kullanımı, böbrek yetmezliğine neden oldu Nezahat Mercan, “Ağrı kesiciler ve antibiyotik kullanımından böbrek yetmezliği oluşmuş. Migren nedeniyle bilinçsizce çok ağrı kesici kullanıyordum. Onlar böbreği mahvetmiş, 8 sene kadar tedavi süreciyle geçti. Ondan sonra böbreğin yüzde 10 çalıştığını öğrendiğimizde kadavraya yazıldım, diyalize başladım. 9 yılımı bitirmiştim, diyaliz hastasıyım. 9 yıldır diyalize giriyordum. Ankara’da yaşıyorum normalde, orada yazılmıştım. Üç yıl önce kaydımı buraya aldırdım. Üçüncü senemde böbrek çıktı. İlk başta tabii ki inanmıyorsunuz. Hani olur mu, olmaz mı? Bütün gün üzülüp ağlarken, şans bana güldü” şeklinde konuştu. “Tek başıma bir yere gidememeye başlamıştım” 9 yıldır haftada üç kez diyaliz aldığını ve çok zorlandığını dile getiren Nezahat Mercan, diyaliz sürecinde yaşadıklarını şu şekilde aktardı: “Kemiklerim aşırı yıprandı, ister istemez psikolojiniz de bozuluyor. Yorucu ve can sıkıcı. İstediğin şeyleri yapamıyorsun. Kısıtlı kalıyorsun. Zor bir dönemdi. İnşallah bundan sonra ikinci baharım başlıyor. Haftada üç kez diyalize giriyordum. Kemiklerim yıpranmıştı, kalçam protez. Son dönemlerde daha fazla yoruluyordum. Artık, tek başıma bir yere gidememeye başlamıştım, eşimin yardımıyla gidiyordum.” “Antalya’ya sabah saatlerinde son iki bilet kalmış” Umudu tükenmişken gece saatlerinde çalan telefonla nakil haberini alan Nezahat Mercan, Ankara’dan Antalya’ya kalan son 2 uçak biletiyle oğluyla birlikte Antalya’ya uçtuklarını ifade etti. Mercan, “Umudum hiç kalmamıştı. Şans eseri gece telefonum titreşimdeydi, kramp girerek uyandım. Telefonu duydum, irtibata geçtik. İnanamayarak geldim ve çocuklar bana hayret etti. Arabayla gelsek belki yetişememe ihtimalimiz vardı. Ve şans, Antalya’ya sabah saatlerinde son iki bilet kalmış, oğlumla beraber geldik. En geç bizi bekliyorlarmış, en erken de biz geldik. Bana uyumlu oldu. Ailesine çok teşekkür ediyorum, bu kadar bilinçli olmalarına çok sevindim. Kızların emaneti bende. Onların emanetine ben gidene kadar da güzelce bakacağım. Darısı önce gençlerin başına, sonra isteyen herkese” dedi. “Artık diyalize girmesine ihtiyaç kalmayacak” Organ Nakli Merkezi Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Havva Asuman Yavuz ise, “Nezahat hanımın büyük bir şans, kadavradan nakil eskisi gibi kolay çıkmıyor. Özellikle Covid sonrası ciddi bir azalma var, keşke daha çok kadavradan böbrek nakli şansı olabilse de bekleyen hasta sayımız yararlansa. Diyalizde olup da böbrek nakli sırasına yazılan yaklaşık 26-30 bin civarında diyaliz hastası, kadavradan böbrek çıksın diye bekliyor. Nezahat hanım 9 yıldır diyalize giriyor, 3 yıl önce de biz de yazıldı. Şükür şimdi çıktı, gayet de güzel gidiyor. Diyalizde hiç idrar çıkarmıyorken, şu an günlük 4-5 litre idrar çıkarıyor. Yavaş yavaş böbrek testleri normale dönüyor. Kendisi yakın takibimizde, artık diyalize girmesine ihtiyaç kalmayacak” diye konuştu. 26 bin hasta böbrek bekliyor Prof. Dr. Havva Asuman Yavuz, ayrıca kadavradan yapılan bağışların artması gerektiğini söyleyerek, “İlginç bir derecede kadavradan bağış oranları çok düştü, nakil bekleyen çok sayıda hasta var. Onlara şans, yeni bir hayat vermek lazım. 60 bin kişi diyalize giriyor, kabaca 26 bin hasta böbrek çıkması için sırada bekliyor” dedi. “Sağlık açısından son görevini yapmış oldu” Nezahat Mercan’ın eşi Hüseyin Mercan, eşi hastalanmadan çok önce organlarını bağışladığını belirterek, eşine yapılan nakilden duyduğu mutluluğu aktardı. Mercan, “İnanılmaz derecede mutlu oldum, ölen kardeşimizin acısını duyunca çok üzüldük. 4 kişiye can verdi, kardeşimiz sağlıkçıymış. Sağlık açısından son görevini yapmış oldu. Kendisine minnettarız” şeklinde konuştu.
25 Kasım 2024 Pazartesi - 17:41
ERÜ’nün Yeni Acil Ek Binası açıldı
Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Tıp Fakültesi Hastanelerine yapımı tamamlanan ve hasta kabulüne başlanan yeni Acil Ek Binası’nın açılışı gerçekleştirildi. Düzenlenen açılış törenine; AK Parti Kayseri Milletvekili Şaban Çopuroğlu, Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, İdare Mahkemesi Başkanı Ferid Cengiz, Rektör Prof. Dr. Fatih Altun, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Oktay Özkan, M. Hakan Poyrazoğlu, Genel Sekreter Prof. Dr. İbrahim Narin, Genel Sekreter Yardımcıları Prof. Dr. Afşın Alper Cerit ve Dr. Oktay Musa Kayırga, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İsmail Dursun, İl Milli Eğitim Müdürü Coşkun Esen, Tıp Fakültesi Hastaneler Başhekimi Prof. Dr. İbrahim Halil Kafadar ile akademik ve idari personel katıldı. Açılış töreninde konuşan AK Parti Milletvekili Şaban Çopuroğlu, Erciyes Üniversitesi’nin Kayseri’nin bir markası olduğunu söyledi. Milletvekili Çopuroğlu, “Kayseri’nin nesi meşhur deseler, mantı, sucuk, pastırma derler. Ben biraz tersine çevirerek, Kayseri’nin Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin meşhur olduğunu ve Kayseri’nin markası olduğunu söylemek istiyorum” dedi. Erciyes Üniversitesi’nin halkla özdeşleşmiş bir üniversite olduğunun altını çizen Milletvekili Çopuroğlu, “Daha bu fragman. İleriki dönemlerde yeni hastane binalarımız, yeni yapılaşmalarımız hızla devam edecek” diye konuştu. Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç da konuşmasında Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin herkesin gururu olduğunu belirterek, “Kayseri sağlık alanında ön plana çıkmış ama bunun bir numarası Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi. Hakikaten hepimizin gururu. Araştırma üniversitemizin bünyesinde elbette böyle bir fakültenin mensubu olmak buraya hizmet almak ya da bu şehirden söz ederken, Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden söz ediliyor olması bizleri sevindiriyor” şeklinde konuştu. Rektör Prof. Dr. Fatih Altun ise konuşmasında açılışı gerçekleştirilen yeni acil ek binası hakkında bilgi verdi. Acil ek binasın, toplam kapalı alanının 4 bin 800 metrekareden oluştuğuna dikkat çeken Rektör Prof. Dr. Altun, şunları kaydetti: “Şehrimizin her geçen gün artan nüfusu ve ihtiyaçlarını dikkate aldığımız zaman ek binamızda kapasiteyi yüzde 100’den fazla arttırdığımız bir acil binasına kavuşmuş olmaktayız. Biz bu yeni ek hizmet binasını kırmızı ve sarı alan hasta müdahalesi için planlamış durumdayız. Mevcut acilimiz ise tamamıyla 44 yatak kapasitesiyle yeşil alan olarak planlamış durumda.” Ek binanın yapılmasında desteklerinden dolayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı İbrahim Şenel’e, Kayseri Protokolüne ve emeği geçenlere teşekkür eden Rektör Prof. Dr. Altun, ek binanın iki haftadır hastaların hizmetine açıldığının da altını çizdi. Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İsmail Dursun da Tıp fakültesi ve hastanelerde, eğitim ve hasta bakımının paralel yürütüldüğü alanlar olduğunu söyledi. Dekan Prof. Dr. Dursun, “Şehrimize güzel bir acil servis kazandırıldı. Ben bu sürece katkı sağlayan herkese ayrı ayrı teşekkür ediyorum” dedi. Tıp Fakültesi Hastaneler Başhekimi Prof. Dr. İbrahim Halil Kafadar da yeni acil ek binası ile bütün hastalara daha ferah bir ortamda hizmet sunabilmeyi amaçladıklarını söyledi. Konuşmaların ardından yeni acil ek binanın açılış kurdelesi kesildi.
25 Kasım 2024 Pazartesi - 17:06
Doktor başkandan ERÜ Tıp Fakültesi Yeni Acil Ek Binası’na 5 milyon TL’lik yatırım
Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastaneleri Yeni Acil Ek Binası Açılış Töreni’ne katıldı. Büyükşehir Belediyesi ve Erciyes Üniversitesi iş birliğiyle hastalara daha hızlı ve etkin sağlık hizmeti sunacak olan Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastaneleri Yeni Acil Ek Binası, düzenlenen törenle açıldı. Açılış törenine Başkan Büyükkılıç’ın yanı sıra AK Parti Kayseri Milletvekili Şaban Çopuroğlu, Erciyes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Altun, rektör yardımcıları, dekan, başhekim ile akademisyenler ve sağlık personeli katıldı. Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, açılışta yaptığı konuşmada, Kayseri’nin sağlık alanında ön plana çıktığını, Erciyes Üniversitesi’nin şehrin gururu olduğunu ifade etti. Sağlık alanında yapılan yatırımlara dikkat çeken Başkan Büyükkılıç, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın felsefesiyle Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın sağlık alanındaki talimatlarıyla hayata geçirilen çalışmalar hepimiz için keyif vericidir, insana verilen değerin en güzel örneğidir” dedi. Büyükkılıç, kamu dayanışmasının en güzel örneklerini sergilediklerini vurgulayarak, şunları söyledi; “Gerçekten güzel bir mekân oluşmuş, hekimlerimize, sağlık çalışanlarımıza ve şehrimize yakışır. Hayırlı, uğurlu olsun. Gerek Büyükşehir’imiz, gerekse ilçe belediyelerimiz olarak üzerimize ne düşüyorsa kamu dayanışmasının en güzel örneklerini sergiliyoruz. Geçenlerde polikliniklerimizi açtık, daha önce dekanlık önündeki çalışmalara katkı verdik derken buraya da rektörlüğümüzün ve başhekimimizin talepleri doğrultusunda düzenlemeler yapıldı ve hizmet ortamı oluşturuldu.” Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastaneleri Yeni Acil Ek Binasının hayırlı olmasını dileyen AK Parti Kayseri Milletvekili Şaban Çopuroğlu da Erciyes Üniversitesi’nin Kayseri’nin markası olduğunu kaydetti. Çopuroğlu, Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi akademisyenlerine de donanımlı öğrenciler yetiştirdiklerinden dolayı teşekkür etti. Şehrin her geçen gün artan nüfusu ve ihtiyaçlarını dikkate aldıklarında acil yatak sayısının arttırıldığını ifade ederek, gerçekleşen süreç hakkında bilgiler veren ERÜ Rektörü Prof. Dr. Fatih Altun ise 44 yatak kapasitesi bulunan acil biriminde ek olarak 60 yatak sayısının da eklendiğini vurgulayarak, başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm emeği geçenlere teşekkür etti. Büyükşehir’den 5 milyon TL’lik yatırım Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yeni acil binasının çevre düzenlemesi ve yol bağlantıları Büyükşehir Belediyesi tarafından yapıldı. Çalışma kapsamında ambulans giriş çıkış rampalarında ve yaya yolu çevrelerinde istinat duvarları, gerekli kısımlarda duvar üzerine demir korkuluk imalatları, yaya yolları ve engelli rampaları yapıldı. Yaya yollarında mevcut dokuya uygun olarak bazalt doğal taş kullanıldı. Çalışma kapsamında acil binası çevresindeki otopark alanlarında deforme olan kilit parke imalatları yenilendi, otopark alanları ve toplanma alanı teşkil edildi. Hastane önündeki ana yoldan binaya ambulans erişimini kolaylaştırmak için mevcut yolda katılım şeridi oluşturulurken, yolun altyapısı ve asfaltı, Büyükşehir Belediyesi tarafından yapıldı. Bu çalışmaların toplam maliyeti 5 milyon TL oldu.
Çok Okunan Kategori Haberleri
1
04 Mart 2022 Cuma- 17:27
'Obezitede Batı Karadeniz birinci sırada'
2
21 Eylül 2024 Cumartesi- 09:43
Bu çamurda şifa var: Binlerce hastaya çare oldu
3
05 Mayıs 2018 Cumartesi- 10:16
Annesini ve teyzesini kanserden kaybetti, kendisi gen testi sayesinde kurtuldu
4
25 Kasım 2024 Pazartesi- 10:22
Uzmanından ‘Boyun Kütletme’ uyarısı
5
25 Kasım 2024 Pazartesi- 13:23
Gebe okulunda babalara tam not
20 Kasım 2024 Çarşamba - 09:59
Kış aylarında cilt problemleri daha çok ortaya çıkıyor
Kış aylarında havaların soğuması ile ciltte bazı sorunlar oluşmaya başlayabileceğini belirten Dermatoloji Uzmanı Dr. Ümit Bostancı, soğuk havalarda el, yüz, boyun, kulak gibi bölgeler iyi korunmalı ve özellikle sık sık nemlendirilmesi gerektiğini söyledi. Soğuk havanın deride kuruluğu artırarak farklı rahatsızlıklara sebep olabileceğini, onun için kış aylarında cilt fazladan bir özen istediğini belirten Medicana Bursa Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Ümit Bostancı, "Cildi yüzeyde saran yağ tabakası çevre ile insan derisi arasında koruyucu bir bariyer oluşturur. Bu koruyucu bariyerin çeşitli sebeplerle bozulması deriden su kaybını artırarak kuruluğa ve dolayısıyla kaşıntıya sebep olur. Soğuğa bağlı bazı deri hastalıkları da kış aylarında ortaya çıkar. Özellikle kuru cilde sahip kişiler sonbahar ve kış aylarında vücuda nemlendirici kremler uygulamalı ve deri yağ bariyerini güçlendirmelidir” diye konuştu. Bol sıvı tüketilmeli ve soğuk hava sebebiyle deriden artan su kaybı dengelenmesinin önemli olduğunu belirten Bostancı, “Soğuk havalarda el, yüz, boyun, kulak gibi bölgeler iyi korunmalı ve özellikle sık sık nemlendirilmelidir. Çok sıcak ve soğuk suyla el ve yüz yıkamamalıdır. İdeal su sıcaklığı 35 derecedir. Çok sıcak suyla duş alınmamalı, banyoda çok yoğun lif ve kese uygulaması yapılmamalı ve banyo sonrası vücut nemlendirilmelidir. Özellikle karlı havalarda yansıyan güneş ultraviyole ışınları sebebiyle güneş yanığı riski arttığından mutlaka yüksek faktörlü güneş koruyucu kremler uygulanmalıdır. Deri yaşlanmasının önemli sebeplerinden olan sigara ve alkolden uzak durulmalıdır. Peeling, dermapen veya çeşitli lazer uygulamaları için güneşin az olduğu kış ayları tercih edilmelidir. Özellikle dudaklar soğuktan çok etkilenir ve aşırı kurumaya eğilimlidir. Dudaklar özellikle iyi nemlendirilmelidir. Banyoda klasik sabun veya duş jelleri yerine sabun içermeyen yıkama barları tercih edilebilir” dedi.
20 Kasım 2024 Çarşamba - 09:52
Aşırı kilo eklem ağrılarına neden oluyor
İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Ortopedi ve Travmatoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Reşit Sevimli, eklem ağrılarında en büyük problemin aşırı kilo olduğunu söyledi. Prof. Dr. Reşit Sevimli, eklem ağrılarının en önemli nedenlerinden birinin aşırı kilo olduğunu belirti. Kilo arttıkça eklemlere binen yükün de arttığını kaydeden Prof. Dr. Sevimli, bu durumun eklem sıvısının azalmasına, kıkırdak hasarlarına ve eklemdeki sürtünmelere yol açabildiğini söyledi. Sevimli, kıkırdaklardaki bozulmaların zamanla kemik yüzeylerini açığa çıkarak birtakım ağrılara neden olabileceğini de belirterek, bu durumun eklemleri hareket ettirmeyi zorlaştırarak günlük yaşamı da olumsuz etkileyebileceğini ifade etti. Aşırı kilonun eklem sağlığına zarar verdiğini vurgulayan Sevimli, sağlıklı kıkırdak yapısının çocuklukta sağlanması gerektiğini, kalsiyum dengesi, güneşlenme ve doğru beslenmenin önemine dikkat çekti. 40’lı yaşlardan sonra eklem sıvılarının azalması ve eklem ağrılarının artmasının kaçınılmaz olabileceğini ifade eden Sevimli, yaşam tarzının önemine vurgu yaptı. Prof. Dr. Sevimli, diz, kalça ve omuz eklemlerinin sağlığını korumak için doğru oturma pozisyonları, düzenli egzersiz ve kilo kontrolü gerektiğini belirterek, eklem sağlığını desteklemek için egzersiz, fizik tedavi, ağrı kesiciler ve cerrahi müdahaleler gibi tedavi yöntemlerinin kullanılabileceğini aktardı. Sevimli, aşırı hasar durumlarında protez cerrahisi ve kök hücre tedavileri gibi daha ileri müdahalelerin de olabileceğini kaydederek, protez cerrahisinin son çare olduğunu söyledi.
20 Kasım 2024 Çarşamba - 09:50
Buharkent Devlet Hastanesi’nin sağlık hizmetleri denetlendi
Aydın’ın Buharkent ilçesinde İlçe Devlet Hastanesi’ni ziyaret eden İl Sağlık Müdürü Dr. Eser Şenkul, tesislerde incelemelerde bulunarak sağlık hizmetlerinin kalitesini denetledi. Sağlık hizmetlerindeki imkanları ve başarıları ile adından sıkça söz ettiren illerden olan Aydın’da, sağlık incelemelerine devam eden Aydın İl Sağlık Müdürü Dr. Eser Şenkul, Buharkent Devlet Hastanesi’ni ziyaret etti. Tesislerde incelemelerde bulunan Müdür Şenkul, yetkililerden bilgi alarak sağlık hizmetleri konusunda da denetim gerçekleştirdi. Aydın İl Sağlık Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada “İl Sağlık Müdürümüz Dr. Eser Şenkul, Buharkent ilçemizi ziyaret ederek İlçe Devlet Hastanesi’nde incelemelerde bulundu. Hastane başhekiminden yürütülen sağlık hizmetleri ile bilgi alan İl Sağlık Müdürümüz, hastane bünyesinde hizmet veren uzman hekim, idari birim ve acil serviste görevli sağlık personellerimiz ile görüşerek gayretli ve özverili çalışmaları nedeniyle kendilerine teşekkür etti. Ayrıca sağlık hizmeti almak için gelen hastalarımızla sohbet eden İl Sağlık Müdürümüz, hastalarımıza geçmiş olsun temennisinde bulundu. İl Sağlık Müdürümüz, Aile Hekimlerimiz ile de bir araya gelerek hizmet sunum alanları, yürütülen sağlık hizmetleri ve Sağlık Bakanlığımız tarafından yayınlanan Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliğine dair görüşlerini dinledi ve bilgilendirmelerde bulundu. Ziyarette İl Sağlık Müdürümüze Kamu Hastaneleri Hizmetleri Başkanı, Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanı ve İlçe Devlet Hastanesi Başhekimimiz eşlik etti" ifadeleri yer aldı.
20 Kasım 2024 Çarşamba - 09:45
Migrenin sırlarını keşfedin: Şiddetli baş ağrılarının arkasındaki sebepler
Nöroloji Uzmanı Dr. Nasuh Ağaoğlu, migreni "beyin kan damarlarındaki kimyasallarla yaşanan değişim nedeniyle meydana gelen, başın bir tarafında tekrarlayan zonklama ataklarının eşlik ettiği baş ağrısı türü" olarak tanımladı. Migren ağrılarının çoğunun çok şiddetli seyrettiğini söyleyen Uzm. Dr. Ağaoğlu, “Migren ağrısı olanlar baş ağrısına eşlik eden faktörler nedeniyle günlük işlerini tamamlamakta zorlanır” dedi. BHT CLINIC İstanbul Tema Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Nasuh Ağaoğlu, migrenin tam olarak hangi sebeplerle ortaya çıktığının henüz net olmadığını belirterek, bu hastalığın genetik, biyolojik ve çevresel faktörlerin birleşimi sonucu geliştiğini ifade etti. Ayrıca migren hastalarının çoğunun ailelerinde migren öyküsüne rastlandığını vurgulayan Dr. Ağaoğlu, bunun da genetik yatkınlığın etkisini gösterdiğini söyledi. “Bazı gıdalar migren tetikleyicisi olabilir” "Migren ataklarını tetikleyen faktörler, kişiden kişiye değişiklik gösterebilir" diyen Nöroloji Uzmanı Dr. Nasuh Ağaoğlu, migrenin başlıca tetikleyicilerini şu şekilde sıraladı: “Stres, açlık, fazla uyku, yorgunluk, hava değişikliği, adet dönemi, yüksek ses ve parlak ışık gibi çevresel faktörler migreni tetikleyebilir. Bunların yanı sıra, bazı gıdalar da migreni artırıcı etki yapabilir. Yağlı yiyecekler, alkol, çikolata, çay, kahve, fındık, fıstık, salam ve sosis gibi gıdalar migren ataklarını tetikleyen unsurlar arasında yer alır.” “Auralı ve aurasız migren, şiddetli baş ağrılarıyla kendini gösterir” Ağaoğlu, “Auralı ve aurasız migren, migrenin iki farklı şeklidir ve her ikisi de şiddetli baş ağrılarıyla kendini gösterir, ancak semptomları ve gelişim süreçleri birbirinden farklıdır. Auralı migren, baş ağrısından önce veya hemen öncesinde belirli belirtilerle ortaya çıkar. Bu belirtilere ‘aura’ denir ve genellikle görsel ya da duyusal değişiklikler şeklinde olur. Aura, ışık parlamaları, zigzag çizgileri veya görme kaybı gibi görsel bozukluklarla başlayabilir. Ayrıca, ellerde veya yüzde karıncalanma, uyuşma ya da konuşma zorluğu gibi duyusal belirtiler de görülebilir. Aura, genellikle 20-30 dakika sürer ve baş ağrısının başlamasıyla kaybolur. Aurasız migren ise daha yaygın bir türdür ve baş ağrısının yanında bulantı, kusma, ışığa ve sese hassasiyet gibi klasik migren belirtileri bulunur, ancak aura belirtileri yoktur. Aurasız migren hastaları, baş ağrısı sırasında sadece şiddetli zonklayıcı ağrı ve buna bağlı diğer semptomları yaşarlar. Her iki tür de benzer şekilde baş ağrısına yol açsa da, aura belirtilerinin varlığı veya yokluğu tedaviye başlama ve yönetim açısından farklılıklara neden olabilir” dedi. “Doğru tedavi ile migrenin sıklığı azaltılabilir” “Migren, hayat kalitesini önemli ölçüde etkileyebilecek bir hastalıktır. Ancak doğru tedavi yöntemleri ve yaşam tarzı değişiklikleri ile migrenin şiddeti ve sıklığı azaltılabilir” diyen Nöroloji Uzmanı Ağaoğlu, “Eğer sık sık migren atakları yaşıyorsanız, bir nörolog veya baş ağrısı uzmanına başvurmak, doğru tedavi sürecini başlatmak için önemli bir adımdır. Migreni yönetmek mümkündür ve çeşitli tedavi seçenekleriyle yaşam kalitenizi artırabilirsiniz” diye konuşmasını sonlandırdı.
20 Kasım 2024 Çarşamba - 09:43
“Mevsim geçişlerinde güçlü bağışıklık için renkli beslenin”
Kışın gelmesiyle soğuk algınlığı, grip, nezle, bronşit, kusma ve ishalin eşlik ettiği gastroenterit gibi hastalıkların arttığına dikkat çeken Uzman Diyetisyen Edanur Usta, “Bağışıklık sisteminizi güçlü tutmak için Akdeniz tipi bir beslenme modeli benimsenmeli, gökkuşağı gibi renkli ve çeşitli beslenilmelidir. Mevsim geçişlerinin olduğu bu dönemlerde özellikle yeşil yapraklı sebzeler, pancar, havuç, turp gibi kök sebzeler, portakal, mandalina, greyfurt, kivi gibi C vitamininden zengin meyveler tüketilebilir” dedi. İstinye Üniversitesi Liv Hospital Bahçeşehir Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Uzman Diyetisyen Edanur Usta, kış aylarında bağışıklığı güçlendirecek besinler hakkında açıklamalarda bulundu. Kış aylarında bazı hastalıkların arttığına dikkat çeken Uzm. Dyt. Usta, “Kış döneminin gelmesiyle soğuk algınlığı, grip, nezle, bronşit, kusma ve ishalin eşlik ettiği gastroenterit gibi hastalıklar yaygınlaşmaktadır. Bu hastalıklardan korunmak için bazı öneriler mevcuttur. Bunlar; aşı olmak, vücut ısınızı korumak, ellerinizi düzenli yıkamak, sağlıklı beslenmek, aktif olmak, sigara kullanmamak ve D vitamini düzeylerini optimum seviyede tutmaktır. Soğuk algınlığı, grip gibi durumlarda yaşanan semptomlar aslında bağışıklık sisteminizin enfeksiyonla savaştığının göstergesidir. Burun akıntısı, burun ve sinüslerdeki mikropları temizlemeye, öksürük ve hapşırma mukus aracılığıyla, virüslerin vücuttan etkili ve hızlı bir şekilde atılmasına yardımcı olur. Virüsler sıcaklık değişimlerine duyarlı oldukları ve normal vücut ısısının üzerinde yaşayamadıkları için vücudunuz onları yok etmek için ısıyı kullanır ve ateşiniz yükselir” diye konuştu. “Egzersiz yapılmalı” Bağışıklık sisteminin mikroplar gibi istilacılara karşı vücudun birinci savunma hattı olduğunu söyleyen Uzm. Dyt. Usta, “Hastalanmanızı önlemeye yardımcı olur ve hasta olduğunuzda veya yaralandığınızda iyileşmeyi destekler. Sağlığı destekleyici gıdalar tüketerek, egzersiz yaparak ve yeterli uyku alarak bağışıklık sisteminizi güçlendirebilirsiniz. Bağışıklık sisteminiz, bakteriler, virüsler, mantarlar, parazitler ve kanser hücreleri gibi istilacıları vücudunuzdan uzak tutarak, onları yok ederek veya istilacıların verdikleri hasarı iyileştirerek sağlığınızın korunmasına yardımcı olurlar” açıklamasında bulundu. “Sebze ve meyve tüketilmeli” Bağışıklık sistemini güçlendirmenin yollarından bahseden Dyt. Usta, “Bağışıklık sisteminizi güçlü tutmak için Akdeniz tipi bir beslenme modeli benimsenmeli, dolayısıyla gökkuşağı gibi renkli ve çeşitli beslenilmelidir. Her renk besinde farklı bir antioksidan bileşen bulunması sebebiyle ne kadar çeşitli besin tüketirseniz, o kadar farklı antioksidan maddeyi vücudunuzu almış olur ve bağışıklığını güçlendirirsiniz. Akdeniz beslenme modeli antioksidan bileşen açısından zengin bir protokoldür. İçerdiği zengin sebze ve meyve, tam tahıllar, zeytin, zeytinyağı, ceviz, fındık gibi sert kabuklu meyveler gibi bitkisel yağlar sebebiyle antiviral etkiler gösterir. Ayrıca vücutta enfeksiyon artışını tetikleyen yüksek doymuş yağ (tereyağı, kaymak, kuyruk yağı gibi), şeker ve kırmızı et tüketiminin sınırlandırılmasını önerir” dedi. “Ceviz, fındık badem yenilebilir” Beslenme koşullarını anlatan Dyt. Usta, “Mevsim geçişlerinin olduğu bu dönemlerde özellikle yeşil yapraklı sebzeler, pancar, havuç, turp gibi kök sebzeler, portakal, mandalina, greyfurt, kivi gibi C vitamininden zengin meyveler tüketilebilir. Yaban mersini, aronya, ahududu, böğürtlen gibi antioksidandan zengin meyveler, çinko ve selenyum açısından zengin sert kabuklu meyveler (ceviz, fındık, badem gibi) D vitamini yönünden zengin somon, yumurta sarısı, mantar gibi besinlerin tüketimi bağışıklığın desteklenmesi açısından önemlidir. D vitaminden zengin besinlerin vücuttaki biyoyararlanımının yani etkisinin düşük olduğunu unutmamak ve eksiklik dahilinde hekim önerisiyle takviye kullanımının gerekli olduğuna dikkate almak gerekir” şeklinde konuştu. “Haftada 2 kez balık tüketilmeli” Balık tüketimimin önemine değinen Dyt. Usta, “Kış aylarında balığa erişimin kolay olması ile haftada 2 gün balık tüketimi içerdiği Omega-3 yağ asitleri sebebiyle virüs, patojen veya bakteri istilası durumunda güçlü bir bağışıklık tepkisi oluşturmaya yardımcı olur ve bağışıklık fonksiyonlarını destekler. Omega-3 yönünden en zengin balıklar somon, uskumru ve hamsidir” dedi. “İdeal kilo korunmalı” Bağışıklığın güçlü olması için dikkat edilmesi konulardan bir diğerinin se ideal ağırlığın korunması olduğunu söyleyen Dyt. Usta, “İdeal kilonun çok altında veya üstünde olmak vücudu enfeksiyonlara karşı daha savunmasız hale getirebilir. Bu yüzden sağlıklı beslenme ve egzersiz önerilerine dikkat ederek ideal ağırlığı korumak bağışıklığı güçlendirmek için önemli faktörlerden biridir. Gerekli durumlarda beslenmenin vitamin/mineral/bitkisel gıda takviyeleri ile desteklenmesi uygun görülebilir fakat hiçbir takviyenin, besinlerin yerini tutmadığı ve bu takviyelerin eksiklik dahilinde kullanılması gerektiğini unutmamak gerekir” ifadelerini kullandı. “C vitamini önleyicidir ama aşırıya kaçılmamalı” C vitamininin hastalıklardan korunmada önemli olduğunu dile getiren Dyt. Usta, “Bu dönemlerde sıklıkla kullanılan gıda takviyelerinden biri olan C vitamininin genel popülasyonda soğuk algınlığının süresini kısaltabildiği ve semptomların şiddetini azaltılabileceğini gösteren çalışmalar mevcuttur. Bunun dışında, aşırı fiziksel egzersiz yapanlarda, soğuk ortamlara maruz kalan kişilerde, yaşlı bireylerde ve kronik sigara kullanan bireylerde C vitamini kullanımı yararlı olabilir. Ancak yüksek doz C vitamini alınmasının özellikle kış aylarında görülen hastalıklar üzerinde ekstra bir etkisinin olmadığı bilinmelidir” dedi.
20 Kasım 2024 Çarşamba - 09:20
Yedigöller’i hazan sardı
Erzurum’un Uzundere ilçesi Ulubağ Mahallesi’nde bulunan Yedigöller, son yıllarda adeta doğa severleri kendisine çekiyor. Yedigöller sonbaharda da seyir keyfi veren rengarenk hale büründü. Erzurum’da bu günlerde Palandöken’in zirvesi beyaza bürünüp termometreler eksi 12’leri gösterirken, Erzurum’un başka bir köşesi olan Uzundere ilçesinde görsel şölen sunan ve ziyaretçilerini ağırlamaya devam eden Yedigöller, mevsimin sonbahar olmasına rağmen kıyısında bulunan piknik alanları ile keyifli dakikalar geçirme imkanı sunuyor. Suyun berraklığı ve içerisinde bulunan kırmızı benekli doğal alabalık görenleri hayretler içerisinde bırakıyor. Türkiye’nin hatta dünyanın dört bir tarafından gelen fotoğrafçılar, piknikçiler ve şehirlerin kalabalığından nefes almak isteyen doğa meraklıları adeta Uzundere ilçesinin bu güzelliklerini yaşamak için akın ediyor. Dağları arasında saklanan bir güzellik Uluslararası Sakin Kentler Birliğince (Cittaslow) Türkiye’nin 11’inci sakin kenti seçilen, Doğu Anadolu ile Doğu Karadeniz sınırında, Erzurum ile Artvin’in kesişme noktasında yer alan Uzundere’deki Yedigöller, bu günlerde sonbaharın renkleriyle farklı güzellikleri bir arada sunuyor. Yakınındaki Tortum Şelalesi, iki dağ arasında mavi suların oluşturduğu göller ile çevresindeki renk renk bitki örtüsünün buluştuğu, Karadeniz ikliminin hakim olduğu, temiz havası ve doğal güzellikleriyle Çoruh Vadisi’nin önemli turistik bölgeleri arasında bulunan Yedigöller, Tortum Gölü havzasından sızan suların oluşturduğu yedi gölden ismini alıyor. Meraklılarının ilgisini çekiyor Kent merkezine 110, Uzundere ilçesine 20 kilometre uzaklıkta bulunan ve yemyeşil ağaç, çeşitli çiçek ve bitki türlerinin çepeçevre sardığı Yedigöller, göl kenarında faaliyete geçen bungalov evleriyle yerli ve yabancı turistlerin ziyaret ettiği turistik alanlar arasında yer alıyor. İlkbahar-yaz turizm sezonunda kalabalıktan ve stresli şehir hayatından uzaklaşıp doğayla baş başa kalmak isteyenlere bungalov evleri ve tesisleri ile bu imkanı sunan Yedigöller, alabalık tesisi, lokanta ve piknik alanlarıyla da misafirlerine hizmet veriyor. (TD-NK-Y)
20 Kasım 2024 Çarşamba - 09:10
“Çocuklar için daha eşit bir gelecek” konusu masaya yatırıldı
Medipol Mega Üniversite Hastanesi, Dünya Çocuk Hakları Günü kapsamında düzenlediği etkinlikte, çocukların hakları ve geleceği için yapılabilecekleri uzmanların bakış açısıyla ele aldı. Dünya Çocuk Hakları Günü dolayısıyla Medipol Mega Üniversite Hastanesi Konferans Salonu’nda anlamlı bir etkinlik gerçekleştirildi. Çocuk haklarının korunması ve eşit, güvenli, mutlu bir gelecek inşası için yapılabileceklerin tartışıldığı programa, Milli Mücadele komutanlarından Kazım Karabekir’in kızı Timsal Karabekir Yıldıran ile çocuk sağlığı ve hakları konusunda uzman Doç. Dr. Nicel Yıldız Silahlı konuşmacı olarak katıldı. Yıldıran, “Çocuk Davamız” başlığıyla Cumhuriyet’in ilk yıllarında çocuklar için yapılanları anlatırken, Doç. Dr. Silahlı, “Türkiye’de Çocuk Hakları” üzerine güncel değerlendirmelerde bulundu. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı tarafından organize edilen program yoğun ilgi gördü. Program sonunda Yıldıran ve Doç. Dr. Silahlı’ya çiçek ve plaket takdim edildi. “Çocuk davası Kazım Karabekir için çok anlamlıydı” Kazım Karabekir’in çocukken yetim kaldığını ve bu yüzden çocuklara çok düşkün olduğunu dile getiren Timsal Karabekir Yıldıran, “Çocuk davası Kazım Karabekir için çok anlamlıydı. Hatta tam konuya girmeden önce şunu anlatmak istiyorum: Babası kolera salgınında öldüğü zaman Karabekir 11 yaşındaydı. İleriki hayatında o çocuklara büyük bir şefkatle sarıldığı zaman sorarlarmış, ‘Paşam, bu sevgiyi, bu heyecanı nasıl buluyorsunuz?’ Cevap hep ‘Ben de küçükken yetim kaldım’ olurmuş. Ben de küçükken yetim kaldım. 7 yaşımda, hatta benim yaş günümde babamı kaybettim. Ama öyle bir baba ki, o yetim evlatlarına ’Öğütlerim’ diye kitaplar yazmış. Kendi yetimine de o okumasını, birçok konuda aydınlanmasını sağlamış. Kendi yetimini de yetiştirmiş” diye konuştu. “Çocuk hakları insan olarak temel hakların başında geliyor” Hayatın her alanında çocuk haklarına dair konuları yaşatmak istediklerini belirten Doç. Dr. Nicel Yıldız, “Çocuk hakları bizler için çok önemli aslında. Pediatri anlamında önemli olduğu kadar, insan olarak temel hakların başında geliyor. Çocuk haklarını bilmek, anlatmak ve yaşamak gerekiyor aslında. Bu nedenle, 20 Kasım geldiğinde hep çok heyecanlanarak bugünü anmak istiyoruz. Ama hayatımızın her anında da çocuk haklarına dair konuları yaşatmak istiyoruz” dedi. “Çocukların kaybı herkesin yüreğine bir çizik atmalı” Çocuklar için yapılacak çok şey olduğunu söyleyen Medipol Mega Üniversite Hastanesi Çocuk Hematoloji ve Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Murat Elli, “Niye çıktı bu toplantı? Bu toplantı Narin’le başladı. Narin, bu ülkede herkesin yüreğini acıttı. Geçen yıllarda Leyla vardı, o güzel gözlü kız. Sonra Tekirdağ’da Sıla çıktı, minicik bir çocuk. İzmir’de beş çocuk: Fadime 5 yaşında, Funda 4 yaşında, Miraç 3 yaşında, Masal Işık 2 yaşında, Bulut 1 yaşında. 1 yaşında. Bu çocukların kaybı herkesin yüreğine bir çizik atmalı ve ‘Ben ne yapabilirim?’ demeli. Öğrenciler, asistanlar. Yüreğimiz acımalı. Hepiniz, etrafta gördüğünüz şeyler için ‘Ne yapabiliriz?’ diye düşünmelisiniz. Kahraman komutan Kazım Karabekir o şartlarda bir şey yaptıysa, Mustafa Kemal o şartlarda çocuk deyip durduysa, bizim de yapacağımız çok şey var” ifadelerini kullandı.
20 Kasım 2024 Çarşamba - 00:31
Bakan Memişoğlu: “(Yenidoğan Çetesi) Organize suç örgütü fiilen 26 Nisan tarihinde çökertildi”
Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, 26 Nisan tarihinde Yenidoğan Çetesi’ne yönelik gerçekleştirilen operasyonlar sonucu gözaltına alınan şüphelilerin büyük bir bölümünün tutuklandığını belirterek, “Dolayısıyla, organize suç örgütü fiilen 26 Nisan tarihinde çökertildi” dedi. AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş başkanlığında toplanan TBMM Plan ve Bütçe Komisyonda bakanlık bütçesinin yanı sıra Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ve Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığının bütçe, kesin hesap ve Sayıştay raporları da görüşüldü. Bütçe görüşmelerinin ardından Bakan Memişoğlu, komisyonda yer alan milletvekilleri tarafından kendisine yöneltilen soruları cevapladı. Bakan Memişoğlu, 2016 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından yenidoğan konusunda yürütülen bir soruşturmanın İstanbul İl Sağlık Müdürü olarak kendisi tarafından kapatıldığı iddialarına değinerek, “Bahse konu soruşturma, Ocak 2016 tarihinde bir elektronik mesaj ihbarı ile başlatılıyor ve bakanlıkça başdenetçi görevlendiriliyor. Başdenetçi, elde ettiği bilgi ve belgeler ile görevlendirdiği uzman bilirkişinin raporu doğrultusunda tamamladığı soruşturma dosyasını, 17 Kasım 2016 tarihinde Sağlık Bakanlığı Denetim Hizmetleri Başkanına sunuyor. Dosya içeriğinde bulunan bilirkişi raporunda ‘mevcut kayıtlara göre yenidoğan döneminde yapılan tedavilerin bebeklere zarar verdiğine dair bir bulguya rastlanılmadığı’ ifade ediliyor. Müfettiş raporunda ise ‘bebeklerin tedavilerden zarar görmedikleri anlaşıldığından herhangi bir işleme gerek olmadığı’ şeklinde bir kanaat belirtiliyor” dedi. “Bakanlık merkez teşkilatı tarafından yürütülen operasyonun il müdürlüğü tarafından katılabileceğini düşünmek cahilliktir” Memişoğlu, 28 Kasım 2016 tarihinde de bakanlık müsteşarlığı tarafından onay alınarak soruşturmanın tamamlandığını ifade ederek, “Aynı konuda, baş denetçi tarafından; yüksek tedavi faturaları çıkarıldığı iddialarının SGK tarafından, bazı doktorların özel hastanelerde mevzuata aykırı nöbet tuttuğu iddialarının da Türk Tabipler Birliği tarafından incelenmesi gerektiğine dair suç duyurusu yapılıyor. Hal böyle iken; bu soruşturmanın, Ekim 2016’da il sağlık müdürlüğüne atanmam dolayısıyla kapatıldığını iddia etmek, en hafif tabirle vicdansızlıktır. Bakanlık merkez teşkilatı tarafından yürütülen bir soruşturmanın, İl Müdürlüğü tarafından kapatılabileceğini düşünmek de olsa olsa cahilliktir” diye konuştu. “2002 yılında bebek ölüm hızı, bin canlı doğumda 31,5 iken 2023’te bu oran, 9,8’e düşürülmüştür” Yenidoğan yoğun bakım üniteleri başta olmak üzere özel sağlık tesislerine yönelik denetim yapılmadığı iddialarını da cevaplayan Memişoğlu, “Sağlık otoriteleri, bebek ölüm hızını, ülkelerin gelişmişliğini gösteren en önemli parametrelerden biri kabul ediyor. 2002 yılında bebek ölüm hızı, bin canlı doğumda 31,5 iken 2023’te bu oran, 9,8’e düşürülmüştür” şeklinde konuştu. Bakan Memişoğlu, 2009 yılından bu yana 1 yaşına kadar hayatını kaybeden tüm bebek ölümlerinin ve nedenlerinin uzmanlar ve sağlık yöneticileri tarafından incelendiğini, yapılan incelemeler sonucunda herhangi bir usule aykırılık tespit edildiği taktirde ise bakanlık tarafından ilgili makamlara bildirildiğinin altını çizdi. “2024 yılında 54 bin 885 denetim gerçekleştirildi” Tüm özel sağlık kuruluşlarının her yıl en az 1 kez denetlendiğini söyleyen Bakan Memişoğlu, “Denetim ekiplerimiz, sadece 2024 yılında özel sağlık tesislerine yönelik yaklaşık 46 bini olağan, 6 bini olağan dışı ve 3 bini süre sonu olmak üzere toplam 54 bin 885 denetim gerçekleştirdi. Bu denetimler neticesinde aykırılık tespitlerine göre faaliyet durdurma, idari para cezası ve suç duyurusunda bulunuldu” bilgisini paylaştı. “Bu aşağılık örgütü delillendirmekte özel yöntemlere başvurduk” Yenidoğan Çetesi’nin hayatın olağan akışında akla hayale gelmesi güç ve canice bir hadise olduğunu vurgulayan Memişoğlu, “Bu aşağılık örgütün eylemlerinde olduğu gibi, delillendirmekte güçlük çekilen durumlarda, olağan denetim usullerinin yanı sıra özel yöntemlere de başvurmak gerekiyor. Biz de burada tam olarak bunu yaptık. Sağlık müdürlüğümüz, kolluk birimlerimiz ve yargı mercilerince tam bir eş güdüm içerisinde çalışarak bu çeteyi çökerttik. Her halde bundan rahatsız olanlar oldu ki; üzerimize insafsızca bir saldırı başlattılar” açıklamasında bulundu. “5 Mayıs 2023 tarihli yazımızla adli soruşturmanın başlatılması bizim tarafımızdan sağlandı” Sağlık Bakanlığı’nın yenidoğan bebek ölümlerine seyirci kaldığı iddialarının da gerçeği yansıtmadığına dikkati çeken Bakan Memişoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “220 bin meslektaşımızın hatta 1,5 milyon sağlık çalışanımızın zan altında bırakılması büyük bir haksızlıktır. Bizlere düşen yanlış yapanları, yasa dışı yollara sapanları, suç işleyenleri bulmak ve onlara gerekli cezaları verip sistem dışına çıkartmaktır. İddialar karşısında, klasik denetim usullerinin yeterli olamayacağı kanaati ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü’yle irtibata geçerek 5 Mayıs 2023 tarihli yazımızla adli soruşturmanın başlatılması bizim tarafımızdan sağlandı. İstanbul Büyükçekmece Başsavcılığınca gizlilik kararı çerçevesinde yürütülen soruşturma kapsamında, kolluk birimlerince teknik ve fiziki takip de dâhil olmak üzere etkin bir soruşturma yürütüldü. Emniyet makamları belirli zamanlarda İl müdürlüğümüzle irtibata geçerek, teknik takibin etkinliğini arttırmak amacıyla eş zamanlı ve olağanüstü denetimler yapılmasını istediler. Bu çerçevede ilk eş zamanlı olağan dışı denetim, 25 Eylül 2023 tarihinde özel hastanelerin yenidoğan yoğun bakım servislerine yönelik gerçekleştirildi ve ortaya çıkan bulguları değerlendirmek üzere Yenidoğan Yoğun Bakım Denetim Değerlendirme Komisyonu kuruldu.” Komisyonun kurulmasının ardından özel hastanelerin yenidoğan yoğun bakım servislerine yönelik eş zamanlı ’olağan dışı’ denetim yaptıklarını aktaran Memişoğlu, “31 Ekim 2023, 16 Kasım 2023, 29 Kasım 2023, 16 Ocak 2024, 26 Ocak 2024, 08 Şubat 2024 ve 09 Şubat 2024 tarihlerinde 7 ayrı eş zamanlı olağan dışı denetim daha gerçekleştirdik. Bu denetimlere ilişkin tutanakları İstanbul İl Emniyet müdürlüğüne gizlilik içinde gönderdik” şeklinde konuştu. “Organize suç örgütü fiilen 26 Nisan tarihinde çökertildi” Bakan Memişoğlu, bakanlık talebiyle başlatılan adli soruşturmanın ilgili savcılık makamınca gizlilik içerisinde yürütüldüğünü söyleyerek, “Bakanlığımız, tape kayıtları ve dijital materyal verilerine, çete operasyonu yapıldıktan çok daha sonra vakıf oldu. Tape kayıtları, 9 Mayıs tarihinde diğer belgelerle birlikte savcılık makamı tarafından bakanlığımız müfettişleriyle paylaşıldı. Şüphelilere ait telefon ve bilgisayar imajlarından alınan ve Whatsapp yazışmaları gibi en can alıcı bulguların yer aldığı dijital meteryallere ise 3 Eylül tarihinde müfettişlerimizce ulaşıldı. Tekrar hatırlayalım, bu organize suç örgütüne yönelik operasyon 26 Nisan’da yapılmıştı ve bu operasyon sonucunda 26 Nisan tarihinde şüpheliler gözaltına alındı ve büyük bir bölümü tutuklandı. Dolayısıyla organize suç örgütü, fiilen 26 Nisan tarihinde çökertildi. Zaten iddianameye de yansıyan, ihmalli davranışla kasten adam öldürme suçlarının tamamı da 26 Nisan tarihi öncesinde gerçekleşmişti” dedi. “16 Eylül tarihli raporda; bebek ölümlerinde şüphelilerin sorumlu olduğu kanaati belirtildi” Bebek ölümlerine rağmen ilgili özel hastanelere işlem yapılmadığı iddiasına da değinen Bakan Memişoğlu, şu bilgileri paylaştı: “Soruşturmanın başladığı 5 Mayıs 2023 ile operasyonun gerçekleştirildiği 26 Nisan tarihleri arasında gizlilik kararı çerçevesinde yargı mercilerince bakanlığımıza soruşturma içeriğiyle ilgili herhangi bir belge paylaşımı yapılmadı. Soruşturmayı yürüten başsavcılıkça; 9 Mayıs tarihinde 3 bin 472 sayfalık polis fezlekesi, şüphelilerin savcılık ifadeleri, MASAK raporu ve ilgili diğer bilgi ve belgeler; 3 Eylül tarihinde ise şüphelilere ait telefon ve bilgisayarların Jandarma Kriminal Başkanlığı tarafından incelenmesi sonucunda elde edilen dijital materyaller, savcılık tarafından Müfettişlerimize teslim edildi. Bu arada başsavcılık tarafından bu organize suç örgütünün eylemleri ile bebek ölümleri arasında bir illiyet bağı bulunup bulunmadığı hususunun müfettişlerce tıbbi görüş alınarak araştırılması ve sonucunun bildirilmesi ilk defa 28 Haziran tarihinde resmi yazı ile talep edildi. Müfettişlerimiz olağanüstü bir gayret ile binlerce sayfadan oluşan belge ve materyalleri inceledi. Alanında uzman üç hocamızdan oluşturulan bilirkişi heyetince gerekli tıbbi inceleme yapıldı. Bilirkişi tarafından hazırlanan 16 Eylül tarihli raporda; bebek ölümlerinde şüphelilerin sorumlu olduğu kanaati belirtildi. Böylece yolsuzluk, usulsüzlük, nitelikli dolandırıcılık başlıkları ile devam eden soruşturmada organize suç örgütünün eylemleri ile bebek ölümleri arasındaki illiyet bağı ilk defa resmen kurulmuş oldu. 28 Eylül tarihinde müfettiş incelemesini tamamlayarak raporu Teftiş Kurulu Başkanlığına teslim etti. Teftiş Kurulu raportörlerince, 5 bin sayfalık soruşturma raporu ve ekleri incelendi; raporun uygulanmasına dair onay 18 Ekim tarihinde alındı. İlgili raporda usulsüzlük tespit edilen özel hastanelerin kapatılması önerildi ve aynı gün bu hastaneler kapatıldı.” “Yeni yönetmelik, aile hekimlerinin ilaç yazma özgürlüğünü de ortadan kaldırmıyor” Bakan Memişoğlu, Yeni Aile Hekimliği Yönetmeliğine ilişkin yapılan eleştiriler hakkında, amaçlarının aile hekimliği sisteminin etkinlik ve verimliliğini arttırabilmek olduğunu ifade etti. Bu çerçevede bazı kesimler tarafından ‘Aile hekimleri bundan sonra ilaç yazamayacakmış; yazarsa maaşlarından kesinti yapılacakmış’ iddialarını ortaya atıldığını belirterek, “Bakın; size şu anda Türkiye’deki durumu olduğu gibi aktarayım: Bin kişiye düşen günlük antibiyotik kullanım miktarı, OECD ortalamasından 2,5 kat daha yüksektir. Gereksiz antibiyotik ve ilaç kullanımı, küresel bir sağlık sorunu haline gelmiştir. Sağlık Bakanlığı olarak biz de bu duruma müdahale ettik. Şunu net bir şekilde ifade edeyim: Yeni yönetmelik, aile hekimlerinin tanı ve tedavisine asla müdahale etmiyor; ilaç yazma özgürlüğünü de ortadan kaldırmıyor. Burada asıl amaç, akılcı ilaç uygulamalarının teşvik edilmesidir. Aile hekimlerimiz ilaçlarını istedikleri gibi yazabilir. Bu noktada yeni yönetmelikte yer alan düzenlemelerle aile hekimlerimizin akılcı ilaç kullanımı teşvik edilmektedir. Ama bunu yaparken kesinlikle bir gelir kaybı ya da mali cezalandırma planlanmadı. Mevcut nüfusu ve ilaç kullanım durumuna göre, bir önceki döneme göre aynı oranı koruyan ya da daha düşük ilaç kullanımını sağlayan aile hekimlerimize, ilave bir teşvik ödemesi yapıyoruz” ifadelerine yer verdi. “Aile hekimlerimizin maaşında kesintiye gitmiyoruz” ‘Vatandaşların aile hekimine başvurmadan hastaneye gitmesi halinde, aile hekiminin maaşında kesinti olacağı’ iddiasına ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Bakan Memişoğlu, “Vatandaşlarımızın hastaneye gitmelerini engellemediğimiz gibi bu nedenle aile hekimlerimizin maaşında kesintiye gitmiyoruz. Burada da ilave bir teşvik getirdik. Aile hekimimize kayıtlı nüfusun, bir önceki döneme göre hastaneye başvuru oranı düşerse veya aynı kalsa dahi, aile hekimimize ilave bir teşvik ödemesi yapıyoruz. Burada amaç, aile hekimi ile kayıtlı nüfus arasındaki bağın güçlendirilmesidir. Yeni yönetmelikle, vatandaşlarımızın seçtikleri aile hekimlerine yılda en az iki kez başvurmalarını istememizin temel nedeni de budur. Bu sayede sağlık sistemi üzerindeki yükün doğru şekilde dağıtılması hedeflenmektedir” açıklamasında bulundu. “14 bin 800 lira olan toplam teşvik miktarını, 44 bin 648 liraya çıkarttık” Bir başka yanıltıcı iddianın “hasta memnuniyet oranının, aile hekiminin maaşında kesintiye neden olacağı” iddiası olduğunu söyleyen Memişoğlu, “Bugüne kadar aile hekimlerimizin aldıkları teşvik ödemelerine İlaveten yeni teşvik ödemeleri almalarına imkân sağlıyoruz. Nitekim 14 bin 800 lira olan toplam teşvik miktarını, 44 bin 648 liraya çıkarttık. Aile hekimlerimiz ve vatandaşlarımız için son derece samimi ve yapıcı bir tutumla çıkarttığımız bu yönetmeliğin sahadaki uygulamasını da aynı hassasiyetle takip ediyoruz” cevabını verdi.
19 Kasım 2024 Salı - 20:02
Çermik kaplıcaları sağlıkta alternatif tercih olarak görülüyor
Diyarbakır’ın Çermik ilçesinde bulunan kaplıcalar, sağlıkta alternatif tercih olarak görülüyor. Çermik ilçesinde bulunan kaplıca, kent merkezine yaklaşık 90 kilometre olup, Elazığ, Gaziantep, Malatya, Adıyaman, Siirt, Batman ve Mardin gibi yakın illerden yoğun ilgi görüyor. Kaplıcayı gelen vatandaşlar, sağlık sorunlarının çözümü içinde alternatif tercih olarak görüyor. Gıran Park Termal Otel işletmecisi Şeyhmus Yıldız, birçok hastanın şifa bulmak amacıyla geldiğini söyledi. Suyun iltihaplı romatizma, kronik bel ağrıları, eklem ağrıları, cilt hastalıkları, sedef hastalığı, kadın hastalıkları gibi durumlara iyi geldiğini savunan Yıldız, "Dünyanın en nadir şifa dağıtan suyuna sahibiz. Termal suyunun yararlarının gerçek anlamda kavranması halinde hak ettiği değeri göreceğine inanıyorum" dedi.
19 Kasım 2024 Salı - 17:55
Sağlık-Sen’den sağlık çalışanları için talepler
Sağlık-Sen Antalya Şube Başkanı Osman Kasap, "Sağlık çalışanlarının motivasyonu, sadece onların refahını değil, aynı zamanda halkımıza sunulan sağlık hizmetlerinin kalitesini de artıracaktır" dedi. Sağlık-Sen Antalya Şube Başkanı Kasap, yazılı açıklama yaparak sağlık çalışanlarının istihdam, nöbet ücretleri ve mesaileri konusunda taleplerini dile getirdi. Türkiye’nin son yıllarda sağlık alanında gerçekleştirdiği reformlar ve güçlü sağlık altyapısıyla dünyada örnek gösterilen bir konuma ulaşıp önemli başarılar elde ettiğine dikkat çeken Kasap, “Bu başarının arkasında, her şartta büyük bir fedakârlık ve özveriyle çalışan sağlık çalışanlarının emeği yatmaktadır. Necip milletimizin sağlık hizmetlerini en iyi şekilde alabilmesi için fedakâr sağlık çalışanlarımız her şart ve şartta özverili bir biçimde görevlerini ifa etmektedirler. Pandemi döneminde olduğu gibi Kahramanmaraş merkezli depremlerde olduğu gibi en zorlu şartlarda bile görevini aksatmadan yerine getiren sağlık çalışanlarımız, sadece Türkiye’nin değil, dünyanın da takdirini kazanmıştır. Bu güçlü sistemin sürdürülebilirliği, sağlık profesyonellerimizin sorunlarına kalıcı çözümler üretilmesi ve onların hak ettikleri değeri görmesiyle mümkün olacaktır. Fakat, sağlık çalışanları, gece gündüz demeden gösterdikleri bu çaba karşısında maalesef çalışma şartları, mali haklar ve özlük hakları bakımından birçok sorunla karşı karşıya kalmaktadır. Türkiye’nin sağlık ve sosyal hizmet kolundaki en büyük sendikası olarak, 280 bini aşkın üyemiz, güçlü teşkilatımız ile bir milyonun üzerindeki sağlık profesyonelinin mali, özlük ve sosyal haklarını iyileştirmek için mücadele ediyoruz. Sağlık çalışanlarının motivasyonu, sadece onların refahını değil, aynı zamanda halkımıza sunulan sağlık hizmetlerinin kalitesini de artıracaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Sağlık Bakanlığı 2025 bütçesi görüşmeleri devam ederken, bizler de sağlık çalışanlarının temel sorunlarına dikkat çekmek ve çözüm bekleyen taleplerimizi bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Sağlık çalışanlarımızın emeği ve katkısı, güçlü sağlık sistemimizin en değerli unsurudur. Bu nedenle nitelikli sağlık hizmet sunumu için hemşire başta olmak üzere tüm sağlık branşlarında kamu personeli istihdamı sağlanmalıdır. Atama bekleyen hemşire, ebe, ATT, paramedik ve diğer sağlık profesyonellerinin sesi duyulmalı, yapılacak yeni atama ile sahanın yükü alınmalıdır” dedi. "Nöbet ücretleri mesai ücretinin 3’te 1’i seviyesindedir" Nöbet ve mesai ücretlerine değinen Kasap, “Günümüz ekonomik şartlarının altında kalmakta ve sağlık profesyonellerine düşük miktarlarda nöbet ücreti verilmektedir. Lisans mezunu sağlık profesyonellerinin bir saatlik nöbet ücreti 90 TL, uzman hekimin bir saatlik nöbet ücreti 144 TL, genel idare hizmetler çalışanlarının bir saatlik nöbet ücreti 58 TL’dir. Dünyanın her yerinde, tüm sektörlerde, fazla mesai ücreti bir saatlik normal çalışma ücretinin üzerindeyken; sağlık profesyonellerine ödenen fazla mesai ve nöbet ücretleri mesai ücretinin 3’te 1’i seviyesindedir. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Biz Sağlık-Sen olarak nöbet ücretlerinin dünya standartları seviyesinde artırılmasını istiyoruz. Gece çalışmanın insan psikolojisi, metabolizması ve sosyal yaşamına ilişkin olumsuzlukları göz önüne alınarak akşam saat 20.00’den sabah saat 06.00’ya kadar geçen süreler için ücretler yüzde 50 artırımlı ödenmelidir. Taban ödeme oranları yüzde 100 oranında artırılmalıdır. Sağlık profesyonellerinin giydiği forma, 112 Acil Sağlık Hizmetleri çalışanlarında olduğu gibi özel görev kıyafeti sayılmalıdır. Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’ndeki mağduriyet oluşturacak maddeler kaldırılmalı, aile hekimi ve aile sağlığı çalışanlarının sözleşme tavan ücretleri, teşvik ve destek ödemeleri artırılmalıdır. Teşvik ek ödemeler yeniden gözden geçirilmeli, özellik arz eden birimlerin ve 112 Acil Sağlık Hizmetleri çalışanlarının teşvik ek ödemeleri revize edilmelidir. Ayrıca, Bakanlık merkez teşkilatı ile bağlı kurum ve kuruluşlarda çalışanlara taban ve teşvik ek ödeme verilmelidir” ifadelerini kullandı. Temel ek ödemeyi kapsayan sabit ve taban ödemelerin emekliliğe yansıtılmamasının sağlık profesyonellerinin emekli maaşlarının düşük olmasına sebep olduğunu da söyleyen Kasap, “Bu nedenle temel ek ödeme emekliliğe yansıtılmalıdır. Sağlık çalışanlarımız hayati bir sorumluluğu omuzlarında taşımaktadır. Dolayısıyla talepleri göz ardı edilmemesini, sorunlarına çözüm üretilmesini ve bu haklı taleplerine bütçede öncelik verilmesini istiyoruz. Çünkü sağlık profesyonellerimiz hem ülkemizin hem de sağlık sistemimizin umududur. Sağlık-Sen olarak hekimin, hemşirenin, ebenin hakkı için emeği için alın teri için her platformda mücadelemizi aralıksız olarak sürdüreceğiz” ifadelerine yer verdi.
19 Kasım 2024 Salı - 17:05
HEKİMSEN Genel Başkanı Uzm. Dr. Adil Kurban:
HEKİMSEN Genel Başkanı Uzm. Dr. Adil Kurban, asistan hekimlerin intihar oranlarının son 1-2 yılda yüzde 50 arttığını belirterek, bu durumun temel sebeplerini mobbing, geçim sıkıntısı ve yalnızlık olarak sıraladı. Ayrıca Adil Kurban, yaşanan bu sorunların farkındalığını artırmak amacıyla intihar eden asistan hekim Uğurcan Ağcaoğlu’nun yaşadıklarını anlatan bir belgesel hazırladıklarını dile getirdi. Uzm. Dr. Adil Kurban, asistan hekimlerin karşı karşıya kaldığı mobbing ve bunun intihar oranlarındaki artışa etkisi hakkında açıklamalarda bulundu. Kurban, asistan hekimlerin ağır çalışma şartları ve meslektaşları tarafından uğradıkları mobbingin, intihar olaylarını tetikleyen en büyük etkenlerden biri olduğunu belirtti. İntihar eden Uğurcan’ın hikayesi belgesel oldu Adil Kurban ayrıca, HEKİMSEN olarak intihar eden asistan hekim Uğurcan Ağcaoğlu’nun hikayesini konu alan bir belgesel hazırladıklarını, bu belgeselin internet ortamında paylaşılarak, farkındalık oluşturulmasının hedeflendiğini aktardı. HEKİMSEN’in sosyal medyada aktif olarak yer aldığını söyleyen Kurban, "Son zamanlarda tiyatro ve sanat grubumuzla birçok problemi anlatan küçük videolar ürettik. Bu projeler profesyonelleşti. Son dönemde intiharlar üzerine de bir çalışma yaptık" dedi. "Bu kabul edilemez bir şey" Kurban, son 2 haftada 6 hekimin intihar ettiğini söyleyerek, "Bu kabul edilemez bir şey. İntiharlar nedeniyle psikologlardan, psikiyatristlerden oluşan grup kurmak istedik. Bu grubun da bütün masraflarını finanse edecektik ama maalesef böyle bir grup kuramadık. İntiharın önlenmesiyle ilgili çalışmamız maalesef henüz başarılı olamadı. Hekim yaşı 60’a düştü. Hatta cerrahi branşlarda 58. Şimdi düşünün bu kadar çok intiharın olduğu, bu kadar çok erken ölümün olduğu bir olayın araştırılması gerekiyor. Bunu da ancak bizim meclisimiz yapar düşüncesindeyim. Meclisimizden hekim ölümleri ile ilgili araştırma komisyonu talep ediyoruz" diye konuştu. "Uzun süredir bu belgesel üzerine çalıştık" Asistan hekimlerin maruz kaldığı mobbinge yönelik belgesel çektiklerini söyleyen Adil Kurban, şu ifadeleri kullandı: "Bu belgesel neyi anlatıyor? Aslında burada iğneyi kendimize batırıyoruz. Kurumlardaki mobbingin önlenmesi için bunu anlatıyoruz. Vefat eden hekim Uğurcan Ağcaoğlu’nun yakınları tarafından verilen bilgilerin derlenmesi ve olayın canlandırılmasıyla hazırlanan bir belgesel oldu. Oldukça profesyonel belgesel haline geldi. Uzun süredir bu belgesel üzerine çalıştık. Kamuoyuyla paylaştığımız bu çalışmamızın, mobbingleri artık asgari seviyeye inmesi için bir basamak teşkil edeceğini ümit ediyorum. HEKİMSEN olarak baştan beri dediğimiz gibi ’Yalnız değilsiniz artık Hekimsen var’" "Asistan gittiği yerde yarı köledir, tuvalete gitmesi bile sorun olur " Hekimlerin, lisans eğitimine göre 3.2 kat fazla ders saati aldığını belirten Kurban, "4 yılda verilen dersin 3.2 katını 6 yılda alıyorlar. Asistan gittiği yerde yarı köledir. Tuvalete gidip gelmesi bile sorun olur. Mesela ayda 15 kere nöbet tutmak zorunda kalabilir. Örneğin kişi 24 saat çalıştı ama eve gidemiyor, diğer gün akşama kadar çalışmaya devam ediyor. Bakanlık tarafından yasaklanmış olsa da buna devam edilmektedir. Buna da gerekçe olarak eğitim gösterilmektedir. Hekimin dinlenme şansı bile yok. Dolayısıyla da kazalar meydana geliyor. Mesela ben nöbetten çıktığım zaman otobüste uyurdum. Allah’tan aracım yoktu, kaza yapabilirdim. Uyuduğum için durağımı kaçırıp yürüyerek geri dönerdim. Bunu hep asistanlığım döneminde yaşadım. Bu durum hala devam ediyor ve zirveye çıkmış durumda. Bazı kliniklerde çok ciddi hekimlere baskı uygulanıyor. Asistan hekimin ne kadar duygu durumunun değiştiğinin bile farkına varılmıyor. Mesela Uğurcan arkadaşımız yaklaşık 6 ayda kendi vücut ağırlığının yaklaşık yüzde 20’sini kaybetmiş. Bir tek buna bile bakarak o kişinin depresyonda olduğunu gösterir. 90 kilodan 65 kiloya inerseniz kusura bakmayın sizin bunu anlamanız gerekiyor. Bu normal bir şey değil" dedi. Kurban’dan hekimlere mesaj: "Tıp bu şekilde ancak yok olur" HEKİMSEN Genel Başkanı Uzm. Dr. Adil Kurban, meslektaşlarına seslenerek, sözlerine şöyle devam etti: "Meslektaşlarımızın duygu durumunu anlamaya çalışmamız gerekiyor. İntihar meyilli olup olamayacaklarını, o sıkıntılarının veya sıkıntılı hallerinin ne ölçüde olduğunu kestirmemiz gerekiyor. Bizim bunu anlamamız veya buna bir bakış açısı kazanmamız gerekiyor. Biz kendi meslektaşlarımızı, kendimizi koruyamaz hale geldik. Deontoloji çok zayıfladı. Deontoloji çok önemli bir bilimdir ama hekimler arasında olan ahlakı aynı zamanda davranış şeklini tanımlayan bilimsel çalışmadır. Yani deontoloji hekimin hekime dayanışmasını gerektirir ama şu duruma baktığınız zaman deontolojinin nasıl ülkemizde ve dünyada bittiğini görüyorsunuz. Tıp bu şekilde ancak yok olur, zarar görür ve başarılı olamaz, gelişemez. Bizim önce deontolojiyi öncelikli korumamız gerekiyor ki hekimi koruyalım. Hekimi koruyamazsak tıbbı koruyamayız, tıbbı koruyamazsak her şeyimizi kaybederiz. Hekimlik öyle basit bir şey değil." "Ülkemizde intihar olayları özellikle asistanlarda son 1-2 yılda yüzde 50 arttı" Hekimliğin bir meslek değil, yaşam tarzı olduğuna da dikkat çeken Kurban, "Ömür boyunca yapabileceğimizin en iyisini yapalım derken şartların getirdiği sebepler bizi bu konuda maalesef başarısız çıkılıyor. Biz vereceğimiz hizmeti veremiyoruz. HEKİMSEN olarak da bu konuda ne gerekiyorsa yapıyoruz ve yapacağız. Bundan sonra yapacaklarımız da bunun delili olacak. Ülkemizde intihar olayları özellikle asistanlarda son 1-2 yılda yüzde 50 arttı. Bunun birçok sebebi vardır. Birinci sebebi kurumlardaki mobbing, ikincisi geçim zorluğu, üçüncüsü ise yalnızlık. Birbirimizi sevmemiz, destek olmamız, kollamamız lazım. Biz hekim arkadaşımızı kollamayıp da kimi kollayacağız" cümlelerini kullandı.
19 Kasım 2024 Salı - 16:02
Kum terapisi ile çocuklar travmalarından kurtuluyor
Yıldırım İlçe Sağlık Müdürlüğü’ne bağlı Sağlıklı Hayat Merkezi’nde kaygı, öfke, özgüven eksikliği, travma gibi duygusal ve davranışsal problemleri bulunan çocuklar, kum terapisi ile tedavi ediliyor. Çocukların kelimelerle ifade etmeye çekindikleri duygu ve düşüncelerini kum tepsisi yoluyla ortaya koyan yöntem, birçok sorunun çözümünde kolaylık sağlıyor. Yıldırım İlçe Sağlık Müdürlüğü’nde görevli Çocuk Gelişim Uzmanı Ümmügül Anıl, kum terapisi ile ilgili önemli bilgiler verdi. Kum terapisinin çocukların duygularını ve düşüncelerini daha kolay bir şekilde ifade etmelerine yardımcı olan etkili bir terapi yöntemi olduğunu dile getiren Anıl, “Bu terapi sırasında danışanlar kendilerini özgür bir şekilde ifade edebilecekleri bir kum tepsisinde çeşitli figürler ve nesnelerle bir dünya kurarlar. Bu terapi sürecinde kum ve figürlerin etkileşimi sayesinde bilinç dışı duygu ve düşünceler dışa vurulur. Bu da terapi için yol gösterici olur” dedi. Kum terapisinin daha çok travma, kaygı, depresyon sosyal uyum sorunları, özgüven eksikliği, öfke gibi duygusal ve davranışsal problemlerde etkili bir araç olduğunu dile getiren Anıl, “Çocuklar kadar yetişkinler için de oldukça faydalıdır. Çünkü herkes sözel olarak ifade edemediği duygularını, kum ve figürler aracılığı ile daha kolay bir şekilde dışa vurabilir. Bu terapi yönteminde kullanılan kum ve figürler kişinin kendi iç dünyasını yansıtmasını sağlar. Bu süreç müdahale etmeden gözlemlenir ya da terapist, danışanın oluşturduğu sahneye bakarak onun içsel dünyasını anlamaya çalışır. Gerektiğinde yönlendirici sorularla bu süreci destekler. Böylece çocuk kendisini daha iyi anlar ve sorunlarına yeni bir bakış açısı geliştirmek için deneme fırsatı bulur” şeklinde konuştu. Doğrudan başvurulabiliyor Öğretmenlerin okulda gözlemlediği özgüven eksikliği, içe kapanma, uyum problemi, ders başarısı ya da dikkat becerilerinde düşüklüğü bulunan öğrencileri kum terapisi için doğrudan yönlendirdiğine dikkat çeken Anıl, “Çünkü bizim rehber öğretmenlerle yaptığımız bir çalışma dahilinde onların direk bize yönlendirmeleri mümkün. Bunun dışında aile hekimleri MHRS’den doğrudan randevu alabiliyorlar. Ayrıca danışanlar kendileri bireysel olarak randevu alabiliyorlar” ifadelerini kullandı. Terapi seanslarının vakanın ciddiyetine göre değişebildiğini ifade eden Anıl, son olarak bazı vakaların iki, üç haftada çözümlenebildiğini ancak çok olumsuz ya da ağır travmatik olguların iki yıla kadar devam edebildiğini sözlerine ekledi.
Daha Fazla Yükle
GERİ BİLDİRİM
Geliştirme sürecine katkıda bulunmak için lütfen sitede karşılaştığınız hataları bize bildirin.
Gönder