ASAYİŞ - 06 Nisan 2024 Cumartesi 16:00

10 bin dolara Almanya hayaliyle yola çıkan göçmenleri polise yakalandı

A
A
A
10 bin dolara Almanya hayaliyle yola çıkan göçmenleri polise yakalandı

Osmaniye’de lüks otomobille göçmen kaçakçılığı yapan 1 organizatör tutuklandı. Göçmenlerin kaçak yollarla İstanbul üzerinden Almanya’ya gitmek için 10 bin dolar para verdikleri öğrenildi.



İl Emniyet Müdürlüğü Göçmen Kaçakçılığıyla Mücadele ve Hudut Kapıları Şube Müdürlüğü ekiplerince göçmen kaçakçılığının önlenmesi ve düzensiz göçmenlerin yakalanmasına yönelik çalışma yapıldı. Bu çerçevede, durdurulan bir lüks otomobilde 2 gün önce yasa dışı yollarla ülkeye giriş yapan 3 Suriye uyruklu göçmen yakalandı. Suriye uyruklu 3 kişinin, 2 gün önce yasa dışı yollardan ülkeye giriş yaptıkları ve İstanbul’dan Almanya’ya gitmek için organizatörlere kişi başı 10 bin dolar verdikleri ögrenildi. Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen Mahmud T., çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Diğer şüphelilerin yakalanması için çalışma başlatıldı.


Otomobil yediemin otoparkına çekildi, Suriyeli 3 kaçak göçmen ise sınır dışı edilmek üzere İl Göç İdaresi Müdürlüğü’ne teslim edildi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Giresun Prof. Dr. Ayhan Kara: “İran’daki nükleer tesislerin hedef alınması, insanlığı yok oluşa sürükleyecek bir süreci tetikleyebilir” Giresun Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Nükleer Bilimler Uzmanı Prof. Dr. Ayhan Kara, İsrail ile İran arasında sürmekte olan gerilimle ilgili önemli bir uyarıda bulunarak “Nükleer tesislerin hedef alınması, insanlığı yok oluşa sürükleyecek bir süreci tetikleyebilir” dedi. İran’ın 1 Ekim’de İsrail’e düzenlediği füze saldırılarının ardından İsrail’in İran’a yönelik enerji, petrol ve nükleer tesislere saldırı tehdidinde bulunması üzerine gözler İran’daki nükleer tesislere çevrildi. Nükleer reaktörler ve tesisler ile nükleer enerji alanında önemli çalışmalara imza atan Nükleer Bilimler Uzmanı Prof. Dr. Ayhan Kara, gündeme ilişkin açıklamalarda bulunarak “İran’ın geçtiğimiz günlerde İsrail’e gerçekleştirdiği füze saldırısının ardından, İsrail’in İran’ın kritik tesislerine yönelik olası saldırılarında nükleer tesislerin hedef alınması, insanlık adına çok tehlikeli bir süreç başlatabilir, bu süreç karşılıklı bir yok oluşa kadar uzanabilir” uyarısında bulundu. Kara, konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede “Öncelikle nükleer santraller ile nükleer silahlar arasındaki farkı vurgulamak gerekiyor. Nükleer silahlar, kitle imha silahlarıdır. İnsanlar, altyapılar ve doğa üzerinde yıkıcı bir etki bırakır. Patlama anında ısı, ışık ve şiddetli basınç dalgalarıyla yok edici bir güç sergilerler. Bu silahlar, insanlığın ulaştığı en ileri ve ölümcül teknoloji örneklerinden biridir. Buna karşılık, nükleer santraller enerji üretimine yöneliktir. Ancak, nükleer santrallerin saldırıya uğraması durumunda da ciddi tehlikeler oluşabilir. Nükleer silahlarla aynı etkiyi yaratmasalar dahi, aşırı radyasyon sızıntısı meydana gelebilir. Bu, örneğin İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine saldırması durumunda yaşanabilecek bir senaryodur” ifadelerini kullandı. İran’ın nükleer tesisleri ve olası riskler İran’da bulunan nükleer tesisler hakkında bilgiler veren Kara, “İran’da mevcutta aktif durumda olan Buşehr kentindeki basınçlı nükleer güç reaktörünün yanı sıra farklı noktalarda birçok uranyum zenginleştirme tesisi ve araştırma reaktörleri mevcuttur. Uranyum zenginleştirme tesisleri ve araştırma reaktörlerinin saldırıya uğraması, genel olarak büyük bir çevresel felakete yol açmaz. Çünkü bu tesislerde, büyük miktarda fisyona uğramış madde bulunmamaktadır. Ancak fisyon ürünü atık depoları ve İran’ın Buşehr kentinde bulunan bin megavat gücündeki reaktör, farklı bir tehlike barındırmaktadır. Bu reaktörde tonlarca fisyon sürecinde nükleer yakıt bulunmaktadır. Bu yakıtın atmosfere salınması durumunda Çernobil benzeri bir felaket yaşanması muhtemeldir” şeklinde konuştu. Bölgedeki nükleer tesislere yönelik olası bir saldırı anında, atmosferik koşullara bağlı olarak Türkiye’nin de olumsuz etkileneceğini kaydeden Kara, “Buşehr kentindeki nükleer tesise düzenlenecek olası bir saldırı, o günkü atmosfer koşullarına bağlı olarak Türkiye’yi ciddi biçimde etkileyebilir. Türkiye’nin yanı sıra Arap Yarımadası, Ortadoğu ve hatta İsrail bile bu radyasyon serpintisinden nasibini alabilir. Hatırlanacağı üzere; Çernobil’deki kazadan hem ülkemiz hem de Norveç ve İsveç gibi ülkelerin etkilenmiş olması bu riski açıkça ortaya koymaktadır” dedi. Taktiksel nükleer silah tehlikesi Nükleer tesislerin yanı sıra taktiksel nükleer silahların neden olacağı tehlikelere de dikkat çeken Kara, şu ifadeleri kullandı: “En büyük endişelerden biri, İsrail’in İran’ın nükleer silah kapasitesini yok etme amacıyla taktiksel nükleer silah kullanma olasılığıdır. Taktiksel nükleer silahların güçleri, genellikle 0,5 ile 1 kiloton (1000 ton TNT’ye eşdeğer patlayıcı güç) arasında değişir. Karşılaştırma yapmak gerekirse, Hiroşima’ya atılan atom bombasının gücü yaklaşık 15 kilotondu. İran’ın nükleer tesisleri çoğunlukla dağların içine gizlenmiş, korunaklı haldedir. İsrail’in bu sebeple, İran’ın nükleer kapasitesini sonlandırmak adına böyle silahlara başvurması olasılık dahilindedir. Böyle bir saldırı gerçekleştirirse, dünyada benzeri görülmemiş bir nükleer felaketin kapıları da aralanabilir. Çünkü İran’ın elindeki nükleer silah kapasitesine dair tam bilgiye sahip değiliz. Hem İsrail, hem de İran, nükleer kapasitelerini tam anlamıyla açıklamamaktadır. Bazı raporlar İran’ın uranyumu yüzde 60 zenginleştirdiğini ve bu seviyeyi nükleer silah kapasitesine kadar çıkarmış veya çıkarabilme potansiyeline sahip olduğunu bildirmektedir. Eğer bu tür bir saldırı gerçekleşirse, İran’ın da nükleer karşılık vermesi muhtemel hale gelir ve her iki ülke içinde geri dönülemez bir yok oluşun başlangıcı olabilir.” Küresel felaket tehlikesi İsrail ile İran arasında yaşanacak olası bir nükleer savaşın, tüm dünyayı derinden etkileyeceğini sözlerine ekleyen Kara, “İsrail’in, İran’a nükleer bir saldırı gerçekleştirmesi, sadece bu iki ülkeyi değil, tüm dünyayı etkileyebilir. Bu durum, nükleer silahların kullanılabildiği bir zincirleme felaketler serisinin başlangıcı da olabilir. Bu noktada Rusya-Ukrayna savaşı da daha büyük bir tehlikeye dönüşebilir. Hem nükleer reaktörlerin saldırıya uğraması, hemde nükleer bir çatışma riski oluşabilir. Biz bilim insanları, nükleer enerjinin yalnızca barışçıl amaçlarla, enerji üretimi ve iklim değişikliğine karşı mücadelede kullanılması gerektiğini savunuyoruz. Bu anlamda herkesi sağduyuya davet ediyoruz. Böyle bir felaketle karşılaşmamayı umuyoruz” dedi. Türkiye, nükleer risklere ne kadar hazır? Prof. Dr. Kara ayrıca, 1986 yılında Çernobil’de yaşanan felaketin ardından Türkiye’de önemli adımların atıldığının altını çizerek “Arzu etmediğimiz böyle bir senaryoya karşı ülkemizde; Radyasyon Erken Uyarı Ağı (RESA) ve Çevresel ve Atmosferik Dağılım Modelleme Sistemi (ÇADMS) ile anlık gelişmeleri takip edebilme yeteneğine sahibiz. Ayrıca böylesi felaketler için Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) ve AFAD gibi ilgili kurumlarımız, uluslararası standartlara uygun acil durum müdahale planlarına sahiptir. Bu planlar, halkın güvenli bir şekilde tahliyesini, radyasyon seviyelerinin izlenmesini ve kamuoyuna düzenli bilgilendirme yapılmasını içerir. Aynı zamanda, olası bir radyasyon serpintisi durumunda alınacak önlemler konusunda halkın bilinçlendirilmesi de bu hazırlıkların bir parçasıdır. 1986 Çernobil faciasında yaşanan tecrübesizlikler, günümüzde önemli ölçüde telafi edilmiş ve olası benzer felaketler karşısında yerel ve ulusal yetkililer hızlı ve etkili bir şekilde müdahale edebilecek donanıma sahip hale gelmiştir. Yetkililer, atmosferik koşulları değerlendirerek halkın güvenliği için gerekli adımları atmakta, ilgili kurumlarımız ise radyasyon seviyelerini sürekli olarak izleyerek halk sağlığına zarar vermemesi için gerekli koruyucu tedbirleri almaktadır. Bu anlamda ülkemiz, potansiyel tehlikeleri erken tespit etme ve etkili müdahalede bulunma kapasitesine sahiptir. Ancak hepimizin dileği; bu tür felaketlerle hiç karşılaşmamaktır” değerlendirmesinde bulundu.
Erzurum ERSANDER, Kültür Müdürü Yer ile tanıştı Kısa adı ERSANDER olan Erzurum Kültür Sanat ve Eğitim Derneği yönetim kurulu üyeleri, İl Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Yer ile tanıştı. ERSANDER Başkanı Ümit Gergit ile yönetim kurulu üyeleri Kadir Sabuncuoğlu, Doğan Hattatoğlu, Vahit Alkır, Selma Uygur, ERSANDER Kadın Kolları Başkanı Sevnur İçyar, Aşık Sümmani Kültür Merkezinde İl Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Yer’i ziyaret etti. Yönetim kurulu üyeleri Öztürk Akkök, Canip Cihangir’in rahatsızlıkları nedeniyle hastanelerde tedavi gördüğünü anımsatan Başkan Ümit Gergit, Ahmet Yer’e “Hayırlı olsun” dedi ve başarı dileğinde bulundu. ERSANDER yöneticilerini Müdür Ahmet Yer ile tanıştıran Ümit Gergit, “Kültür ve Turizm Müdürlüğüne iki ay önce atandınız. Biz dernek olarak festivaller döneminin tamamlanmasından sonra tanışmayı istemiştik. Bizim hedefimiz, paydaşlarla birlikte Erzurum’un kültür ve sanat hayatına katkıda bulunmak” dedi. Genel Sekreter Vahit Alkır ise derneğin kuruluş amacı ile şimdiye kadar yapılan etkinlikler hakkında bilgi verdi. Ailesinin Erzurumlu olduğunu, kendisinin de babasının görevi nedeniyle Düzce’de dünyaya geldiğini ifade eden İl Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Yer, 1999 yılında Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih bölümünden mezun olduğunu, 2021 yılında Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Anabilim Dalında Yüksek Lisans yaptığını bildirdi. Erzurum’da 1999’dan 2022 yılına kadar tarih öğretmeni ve yönetici olarak görev yaptığına dikkati çeken Ahmet Yer, Erzurum’a hizmet etmekten gurur duyduğunu söyledi. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğüne atanmadan önce iki yıl süreyle Milli Eğitim Bakanlığı Avrupa Birliği Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünde Şube Müdürü olarak bulunduğuna işaret eden Ahmet Yer, şöyle konuştu: Erzurum’un kültürel zenginliği dünyaya tanıtılacak “Atandıktan hemen sonra Türkiye Kültür Yolu Festivali’ni, 17-25 Ağustos 2024 günleri arasında Erzurum’da gerçekleştirdik. Konserler, sergiler, opera, bale gösterileri, söyleşiler, atölyeler, çocuk etkinlikleri ve dijital sanatlar dalında yapılan festival büyük ilgi gördü. Özbekistan’ın ev sahipliğinde gerçekleştirilen Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) dördüncü Turizm Bakanları toplantısında, Kültür ve Turizm Bakanımız Mehmet Nuri Ersoy’un teklifi üzerine Erzurum, 2025 Yılı Turizm Başkenti seçildi. Şimdi 2025 Erzurum EİT Turizm Başkenti Koordinatörü Muharrem Çığlık başkanlığında çalışmalarımız devam ediyor. Önümüzdeki yıl Ocak ayından itibaren Aralık ayı sonuna kadar yapılacak etkinliklerde Erzurum’un kültürel zenginliklerini, yeni turizm rotalarını tüm dünyaya tanıtmak için olağanüstü çaba harcayacağız.” Ziyaret bitiminde ERSANDER Başkanı Ümit Gergit, Müdür Ahmet Yer’e ‘Ümit’çe Bakış’ adlı imzalı kitabını hediye etti.
Bitlis Ahlat’ta darp edildiği iddia edilen anne ve kızına, ’koruyucu ve önleyici tedbir kararı’ alındı Bitlis’in Ahlat ilçesinde, eski eşi tarafından annesiyle birlikte darp edildiği iddia edilen Ö.G. ve annesi S.G. için ’koruyucu ve önleyici tedbir kararı’ verildiği belirtildi. Edinilen bilgiye göre, 112 Acil Çağrı Merkezi’ne gelen ihbar üzerine, polis ekipleri gittikleri olay yerinde yapılan incelemede, yerde yatan S.G. isimli kadının burnunun kanadığı, Ö.G. isimli kadının ise 112 Acil Sağlık ekiplerince ayakta tedavi edildiği belirlendi. Meydana gelen olay sosyal medyada da geniş yer bulurken, Ahlat İlçe Emniyet Müdürlüğü yazılı bir açıklama yaptı. Yapılan açıklamada, “7.10.2024 günü 112 çağrı hattından gelen ’Aile içi darp-cebir’ ihbarına istinaden Erkizan Mahallesinde yer alan adrese ivedilik ile intikal edilmiş, S.G. isimli kadın şahsın yatar vaziyette olduğu ve burun kısmından kan geldiği, Ö.G. isimli kadın şahsın ise 112 ekiplerince ayakta tedavisinin yapıldığı görülmüş, bahse konu şahısların E.K. isimli şahıs tarafından darp edildiği, E.K. isimli şahsın Ö.G. isimli şahsın eski eşi olduğu, 8 ay önce boşanma işlemlerinin gerçekleştiği anlaşılmıştır. S.G. ve Ö.G. isimli şahısların 112 marifetiyle Ahlat Devlet Hastanesine akabinde Tatvan Devlet Hastanesine sevk edildiği, yapılan tetkikler sonucunda herhangi bir hayati tehlikelerinin bulunmadığı, basit tıbbi müdahale ile giderilebilir raporu sonrası bahse konu şahısların taburcu edildiği öğrenilmiştir. Müşteki-şüpheli E.K. isimli şahıs eski eşi Ö.G. ve eski kayınvalidesi S.G. tarafından darp edildiği iddiası ile polis merkezi amirliğine şikayet amacıyla intikal etmiş, E.K. isimli şahsın basit tıbbi müdahale ile giderilebilir raporu akabinde kasten yaralama, tehdit ve hakaret suçlamalarından ifadesi alınarak, Savcılık talimatıyla serbest bırakılmıştır. E.K. ve S.G. isimli şahısların 8.10.2024 günü ifadeleri alınmış, konunun düğünlerinde takılan altınların paylaşımından kaynaklı gerçekleştiği bilgisi edinilmiş olup tarafların karşılıklı olarak birbirlerinden davacı ve şikayetçi olmaları üzerine Ö.G. ve S.G. isimli kadın şahıslara "Koruyucu ve önleyici tedbir kararı" verilmiştir” ifadelerine yer verildi.