POLİTİKA - 09 Ekim 2024 Çarşamba 09:19

Prof. Dr. Ayhan Kara: “İran’daki nükleer tesislerin hedef alınması, insanlığı yok oluşa sürükleyecek bir süreci tetikleyebilir”

A
A
A
Prof. Dr. Ayhan Kara: “İran’daki nükleer tesislerin hedef alınması, insanlığı yok oluşa sürükleyecek bir süreci tetikleyebilir”

Giresun Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Nükleer Bilimler Uzmanı Prof. Dr. Ayhan Kara, İsrail ile İran arasında sürmekte olan gerilimle ilgili önemli bir uyarıda bulunarak “Nükleer tesislerin hedef alınması, insanlığı yok oluşa sürükleyecek bir süreci tetikleyebilir” dedi.


İran’ın 1 Ekim’de İsrail’e düzenlediği füze saldırılarının ardından İsrail’in İran’a yönelik enerji, petrol ve nükleer tesislere saldırı tehdidinde bulunması üzerine gözler İran’daki nükleer tesislere çevrildi.


Nükleer reaktörler ve tesisler ile nükleer enerji alanında önemli çalışmalara imza atan Nükleer Bilimler Uzmanı Prof. Dr. Ayhan Kara, gündeme ilişkin açıklamalarda bulunarak “İran’ın geçtiğimiz günlerde İsrail’e gerçekleştirdiği füze saldırısının ardından, İsrail’in İran’ın kritik tesislerine yönelik olası saldırılarında nükleer tesislerin hedef alınması, insanlık adına çok tehlikeli bir süreç başlatabilir, bu süreç karşılıklı bir yok oluşa kadar uzanabilir” uyarısında bulundu.


Kara, konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede “Öncelikle nükleer santraller ile nükleer silahlar arasındaki farkı vurgulamak gerekiyor. Nükleer silahlar, kitle imha silahlarıdır. İnsanlar, altyapılar ve doğa üzerinde yıkıcı bir etki bırakır. Patlama anında ısı, ışık ve şiddetli basınç dalgalarıyla yok edici bir güç sergilerler. Bu silahlar, insanlığın ulaştığı en ileri ve ölümcül teknoloji örneklerinden biridir. Buna karşılık, nükleer santraller enerji üretimine yöneliktir. Ancak, nükleer santrallerin saldırıya uğraması durumunda da ciddi tehlikeler oluşabilir. Nükleer silahlarla aynı etkiyi yaratmasalar dahi, aşırı radyasyon sızıntısı meydana gelebilir. Bu, örneğin İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine saldırması durumunda yaşanabilecek bir senaryodur” ifadelerini kullandı.



İran’ın nükleer tesisleri ve olası riskler


İran’da bulunan nükleer tesisler hakkında bilgiler veren Kara, “İran’da mevcutta aktif durumda olan Buşehr kentindeki basınçlı nükleer güç reaktörünün yanı sıra farklı noktalarda birçok uranyum zenginleştirme tesisi ve araştırma reaktörleri mevcuttur. Uranyum zenginleştirme tesisleri ve araştırma reaktörlerinin saldırıya uğraması, genel olarak büyük bir çevresel felakete yol açmaz. Çünkü bu tesislerde, büyük miktarda fisyona uğramış madde bulunmamaktadır. Ancak fisyon ürünü atık depoları ve İran’ın Buşehr kentinde bulunan bin megavat gücündeki reaktör, farklı bir tehlike barındırmaktadır. Bu reaktörde tonlarca fisyon sürecinde nükleer yakıt bulunmaktadır. Bu yakıtın atmosfere salınması durumunda Çernobil benzeri bir felaket yaşanması muhtemeldir” şeklinde konuştu.


Bölgedeki nükleer tesislere yönelik olası bir saldırı anında, atmosferik koşullara bağlı olarak Türkiye’nin de olumsuz etkileneceğini kaydeden Kara, “Buşehr kentindeki nükleer tesise düzenlenecek olası bir saldırı, o günkü atmosfer koşullarına bağlı olarak Türkiye’yi ciddi biçimde etkileyebilir. Türkiye’nin yanı sıra Arap Yarımadası, Ortadoğu ve hatta İsrail bile bu radyasyon serpintisinden nasibini alabilir. Hatırlanacağı üzere; Çernobil’deki kazadan hem ülkemiz hem de Norveç ve İsveç gibi ülkelerin etkilenmiş olması bu riski açıkça ortaya koymaktadır” dedi.



Taktiksel nükleer silah tehlikesi


Nükleer tesislerin yanı sıra taktiksel nükleer silahların neden olacağı tehlikelere de dikkat çeken Kara, şu ifadeleri kullandı:


“En büyük endişelerden biri, İsrail’in İran’ın nükleer silah kapasitesini yok etme amacıyla taktiksel nükleer silah kullanma olasılığıdır. Taktiksel nükleer silahların güçleri, genellikle 0,5 ile 1 kiloton (1000 ton TNT’ye eşdeğer patlayıcı güç) arasında değişir. Karşılaştırma yapmak gerekirse, Hiroşima’ya atılan atom bombasının gücü yaklaşık 15 kilotondu. İran’ın nükleer tesisleri çoğunlukla dağların içine gizlenmiş, korunaklı haldedir. İsrail’in bu sebeple, İran’ın nükleer kapasitesini sonlandırmak adına böyle silahlara başvurması olasılık dahilindedir. Böyle bir saldırı gerçekleştirirse, dünyada benzeri görülmemiş bir nükleer felaketin kapıları da aralanabilir. Çünkü İran’ın elindeki nükleer silah kapasitesine dair tam bilgiye sahip değiliz. Hem İsrail, hem de İran, nükleer kapasitelerini tam anlamıyla açıklamamaktadır. Bazı raporlar İran’ın uranyumu yüzde 60 zenginleştirdiğini ve bu seviyeyi nükleer silah kapasitesine kadar çıkarmış veya çıkarabilme potansiyeline sahip olduğunu bildirmektedir. Eğer bu tür bir saldırı gerçekleşirse, İran’ın da nükleer karşılık vermesi muhtemel hale gelir ve her iki ülke içinde geri dönülemez bir yok oluşun başlangıcı olabilir.”



Küresel felaket tehlikesi


İsrail ile İran arasında yaşanacak olası bir nükleer savaşın, tüm dünyayı derinden etkileyeceğini sözlerine ekleyen Kara, “İsrail’in, İran’a nükleer bir saldırı gerçekleştirmesi, sadece bu iki ülkeyi değil, tüm dünyayı etkileyebilir. Bu durum, nükleer silahların kullanılabildiği bir zincirleme felaketler serisinin başlangıcı da olabilir. Bu noktada Rusya-Ukrayna savaşı da daha büyük bir tehlikeye dönüşebilir. Hem nükleer reaktörlerin saldırıya uğraması, hemde nükleer bir çatışma riski oluşabilir. Biz bilim insanları, nükleer enerjinin yalnızca barışçıl amaçlarla, enerji üretimi ve iklim değişikliğine karşı mücadelede kullanılması gerektiğini savunuyoruz. Bu anlamda herkesi sağduyuya davet ediyoruz. Böyle bir felaketle karşılaşmamayı umuyoruz” dedi.



Türkiye, nükleer risklere ne kadar hazır?


Prof. Dr. Kara ayrıca, 1986 yılında Çernobil’de yaşanan felaketin ardından Türkiye’de önemli adımların atıldığının altını çizerek “Arzu etmediğimiz böyle bir senaryoya karşı ülkemizde; Radyasyon Erken Uyarı Ağı (RESA) ve Çevresel ve Atmosferik Dağılım Modelleme Sistemi (ÇADMS) ile anlık gelişmeleri takip edebilme yeteneğine sahibiz. Ayrıca böylesi felaketler için Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) ve AFAD gibi ilgili kurumlarımız, uluslararası standartlara uygun acil durum müdahale planlarına sahiptir. Bu planlar, halkın güvenli bir şekilde tahliyesini, radyasyon seviyelerinin izlenmesini ve kamuoyuna düzenli bilgilendirme yapılmasını içerir. Aynı zamanda, olası bir radyasyon serpintisi durumunda alınacak önlemler konusunda halkın bilinçlendirilmesi de bu hazırlıkların bir parçasıdır. 1986 Çernobil faciasında yaşanan tecrübesizlikler, günümüzde önemli ölçüde telafi edilmiş ve olası benzer felaketler karşısında yerel ve ulusal yetkililer hızlı ve etkili bir şekilde müdahale edebilecek donanıma sahip hale gelmiştir. Yetkililer, atmosferik koşulları değerlendirerek halkın güvenliği için gerekli adımları atmakta, ilgili kurumlarımız ise radyasyon seviyelerini sürekli olarak izleyerek halk sağlığına zarar vermemesi için gerekli koruyucu tedbirleri almaktadır. Bu anlamda ülkemiz, potansiyel tehlikeleri erken tespit etme ve etkili müdahalede bulunma kapasitesine sahiptir. Ancak hepimizin dileği; bu tür felaketlerle hiç karşılaşmamaktır” değerlendirmesinde bulundu.



Prof. Dr. Ayhan Kara: “İran’daki nükleer tesislerin hedef alınması, insanlığı yok oluşa sürükleyecek bir süreci tetikleyebilir”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Uçağın düştüğü gören vatandaşlar, o anları anlattı Libya Genelkurmay Başkanı Al-Haddad’ı taşıyan uçağın düşmesin ardından vatandaşlar o anları anlattı. Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Ahmed Al-Haddad’ı taşıyan 9H-DFJ kuyruk numaralı Falcon 50 tipi uçağın Haymana ilçesi Kesikkavak köyü yakınlarında düşmesi sonrası köylüler gördüklerini anlattı. Evinde istirahat ettiği sırada bir patlama sesi geldiğini ifade eden vatandaş, "İkinci patlama sesi gelince herkes sokağa döküldü. Biri trafo patlamış dedi. Sonradan uçağın düştüğünü durduk. Zaten parçaları hep görünüyordu. Sonra Jandarma ekipleri gelince bizleri oradan çıkarttılar. Oradan sağ çıkma ihtimalleri yok, kötü bir patlama oldu. Herkese geçmiş olsun" dedi. Gazi Özgür’se saat 20.00-21.00 sıralarında yüksek bir patlama sesi duyduğunu ifade ederek, "Bir de yoğun bir sis ve hafif bir yağmur vardı. Patlamanın neticesini bilemediğimizden dolayı anlık haberler yayılmaya başladı. Haberler yayılmaya başlayınca arabaya bindim. Bölgede Jandarma ekipleri dronlarla arama yapıyorlardı. Deprem oluyor ve depremden önce gelen patlama sesi gibi bir ses geldi. Kalıntıları ilk gençler görünce Jandarmaya haber vermişler. Jandarma da olay yerine geldi ve herkesi uzaklaştırdı. Uçağın enkazı bulundu" diye konuştu. Olayı anlatan Gökhan Tekin ise, "Otelde teknik servis olarak çalışıyorum. Bir patlama sesi duydum. Otelde doğalgaz patlaması oldu diye bizim otelin ismini verdiler. Bizim otelde öyle bir patlama olmadı. Sonra uçak düştüğünü söylediler. Uçak parçaları vardı, ceset vardı jandarma sokmadı bizi oraya. Ses büyüktü, deprem oldu ya da bomba patladı sandık ama sonradan uçağın düştüğünü öğrendik" şeklinde konuştu.
Ankara İletişin Başkanı Duran’dan düşen uçakla ilgili açıklama İletişim Başkanı Burhanettin Duran, Libya Genelkurmay Başkanını taşıyan uçağın düşmesi ile ilgili sosyal medya hesabından açıklama yaptı. İletişim Başkanı Duran, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, uçağın elektrik arızası nedeniyle acil durum bildirdiğini belirterek, "23 Aralık 2025 günü Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Ahmed Al Haddad ve maiyetindeki dört kişi ile üç mürettabatı taşıyan bir özel jet, 20:17’de Esenboğa havalimanından kalktıktan sonra 20:33’te hava kontrol merkezine elektrik arızasından kaynaklı acil durum bildirmiş ve acil iniş talebinde bulunmuştur. Uçak hava kontrol merkezi tarafından tekrar Esenboğa havalimanına yönlendirilmiş ve havalimanında gerekli önlemler alınmaya başlamıştır. Acil iniş için alçalmaya başlayan uçak 20:36’da radar ekranından kaybolmuş ve sonrasında irtibat kurulamamıştır" ifadelerine yer verdi. Olay yerinde gerekli çalışmaların devam ettiğini ve sadece resmi makamlar tarafından yapılan açıklamalara itibar edilmesi gerektiğini vurgulayan Duran, "İçişleri Bakanlığımıza bağlı ekiplerce başlatılan arama faaliyetleri sonucunda düştüğü anlaşılan uçağa ait enkaza ulaşılmış olup, ilgili tüm kurumlarımızca gerekli çalışmalar titizlikle sürdürülmektedir. Bu süreçte başta basın-yayın kuruluşlarımız olmak üzere kamuoyumuzun sadece resmi makamlar tarafından yapılan açıklamalara itibar etmesi; bunun haricinde sosyal medyadaki teyitsiz bilgi, spekülasyon ve komplo teorilerini dikkate almaması, dezenformasyon girişimlerine prim verilmemesi adına oldukça önemlidir" ifadelerini kullandı.
Kars Masalsı yolculuğun son durağı: Turistik Doğu Ekspresi Kars’ta coşkuyla karşılandı Türkiye’nin en prestijli demiryolu rotalarından biri olan ve Ankara’dan yola çıkan Turistik Doğu Ekspresi, kış sezonunun en yoğun seferlerinden birini tamamlayarak son durağı olan Kars’a ulaştı. Yaklaşık bin 300 kilometrelik etkileyici bir parkuru geride bırakan tren, Kars Garı’nda büyük bir coşkuyla karşılandı. Yolcuları Kars Garı’nda karşılayan Vali Ziya Polat, yolculara hoş geldin dileklerini ileterek karanfil takdim etti. Kars’a Ankara’da geldiğini ifade eden İrem Büğrü, "Ankara’da Kars’a turistik tren ile geldik. Her şey çok güzeldi. Çok güzel karşılandık. Kars halkına teşekkür ediyorum" dedi. "Sevgi dolu sıcak bir karşılama ile bu ayazı hiç hissetmedik" Turistik Doğu Ekspresi ile Kars’a gelen TCDD Taşımacılık Genel Müdür Yardımcısı Şems Çakıroğlu, "Biz Kars’a trenimizi dün Ankara’dan 13.55’de yola çıkardık. Yüzlerce kişiyle beraber inanılmaz keyifli, neşeli bir yolculukla buraya kadar geldik. Öncesinde Erzincan’a uğradık. Erzurum’a uğradık. Kars’a geldik, inanılmaz sevgi dolu sıcak bir karşılama ile bu ayazı hiç hissetmedik. Çok teşekkür ediyorum" diye konuştu. Kars’ın marka şehir olduğunu dikkat çeken Vali Ziya Polat, "Kars’ın soğuk gecesinde sıcak bir karşılama ile Turistik Doğu Ekspresi Kars’a, Kars’ta Turistik Doğu Ekspresi’ne kavuştu. Tabi Kars’ın en önemli turizm markalarından biri olan Turistik Doğu Ekspresi buraya yolcu edenlere teşekkür ediyoruz. Gazi Kars’ımız Ani, Çıldır, Sarıkamış, Şehitler diyarı Baltık mimarisi ile bu bölgenin, ülkemizin en önemli turizm destinasyonlarından biri artık, bu turizm merkezi olma yolunda tabi ki Turistik Doğu Ekspresi başlangıç noktası, buraya çok büyük bir marka kattığını hepimiz biliyoruz. Kars’a gelen misafirlerimize hoş geldiniz diyoruz" şeklinde konuştu. Daha sonra gar binasına geçen yolcuları burada aşıklar türküleriyle karşıladı. Yolcular son olarak çıkıştı ateşle yakılan Kars yazısıyla otellerine uğurlandı. Öte yandan, Turistik Doğu Ekspresi’nin şehre gelişiyle birlikte Kars’taki otellerde doluluk oranları yüzde 100 seviyesine ulaştı. Geceyi Kars’ta geçirecek olan yolcular sabahın ışıklarıyla sırasıyla UNESCO Dünya Miras Listesi’ndeki tarihi şehir Ani Ören Yerini gezecek. Donmuş Çıldır Gölü üzerinde atlı kızak keyfi yapacak. Kars Mutfağının olmazsa olmazı Kaz eti ve gibi yöresel lezzetlerin tadına bakacak.