POLİTİKA - 09 Ekim 2024 Çarşamba 09:19

Prof. Dr. Ayhan Kara: “İran’daki nükleer tesislerin hedef alınması, insanlığı yok oluşa sürükleyecek bir süreci tetikleyebilir”

A
A
A
Prof. Dr. Ayhan Kara: “İran’daki nükleer tesislerin hedef alınması, insanlığı yok oluşa sürükleyecek bir süreci tetikleyebilir”

Giresun Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Nükleer Bilimler Uzmanı Prof. Dr. Ayhan Kara, İsrail ile İran arasında sürmekte olan gerilimle ilgili önemli bir uyarıda bulunarak “Nükleer tesislerin hedef alınması, insanlığı yok oluşa sürükleyecek bir süreci tetikleyebilir” dedi.


İran’ın 1 Ekim’de İsrail’e düzenlediği füze saldırılarının ardından İsrail’in İran’a yönelik enerji, petrol ve nükleer tesislere saldırı tehdidinde bulunması üzerine gözler İran’daki nükleer tesislere çevrildi.


Nükleer reaktörler ve tesisler ile nükleer enerji alanında önemli çalışmalara imza atan Nükleer Bilimler Uzmanı Prof. Dr. Ayhan Kara, gündeme ilişkin açıklamalarda bulunarak “İran’ın geçtiğimiz günlerde İsrail’e gerçekleştirdiği füze saldırısının ardından, İsrail’in İran’ın kritik tesislerine yönelik olası saldırılarında nükleer tesislerin hedef alınması, insanlık adına çok tehlikeli bir süreç başlatabilir, bu süreç karşılıklı bir yok oluşa kadar uzanabilir” uyarısında bulundu.


Kara, konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede “Öncelikle nükleer santraller ile nükleer silahlar arasındaki farkı vurgulamak gerekiyor. Nükleer silahlar, kitle imha silahlarıdır. İnsanlar, altyapılar ve doğa üzerinde yıkıcı bir etki bırakır. Patlama anında ısı, ışık ve şiddetli basınç dalgalarıyla yok edici bir güç sergilerler. Bu silahlar, insanlığın ulaştığı en ileri ve ölümcül teknoloji örneklerinden biridir. Buna karşılık, nükleer santraller enerji üretimine yöneliktir. Ancak, nükleer santrallerin saldırıya uğraması durumunda da ciddi tehlikeler oluşabilir. Nükleer silahlarla aynı etkiyi yaratmasalar dahi, aşırı radyasyon sızıntısı meydana gelebilir. Bu, örneğin İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine saldırması durumunda yaşanabilecek bir senaryodur” ifadelerini kullandı.



İran’ın nükleer tesisleri ve olası riskler


İran’da bulunan nükleer tesisler hakkında bilgiler veren Kara, “İran’da mevcutta aktif durumda olan Buşehr kentindeki basınçlı nükleer güç reaktörünün yanı sıra farklı noktalarda birçok uranyum zenginleştirme tesisi ve araştırma reaktörleri mevcuttur. Uranyum zenginleştirme tesisleri ve araştırma reaktörlerinin saldırıya uğraması, genel olarak büyük bir çevresel felakete yol açmaz. Çünkü bu tesislerde, büyük miktarda fisyona uğramış madde bulunmamaktadır. Ancak fisyon ürünü atık depoları ve İran’ın Buşehr kentinde bulunan bin megavat gücündeki reaktör, farklı bir tehlike barındırmaktadır. Bu reaktörde tonlarca fisyon sürecinde nükleer yakıt bulunmaktadır. Bu yakıtın atmosfere salınması durumunda Çernobil benzeri bir felaket yaşanması muhtemeldir” şeklinde konuştu.


Bölgedeki nükleer tesislere yönelik olası bir saldırı anında, atmosferik koşullara bağlı olarak Türkiye’nin de olumsuz etkileneceğini kaydeden Kara, “Buşehr kentindeki nükleer tesise düzenlenecek olası bir saldırı, o günkü atmosfer koşullarına bağlı olarak Türkiye’yi ciddi biçimde etkileyebilir. Türkiye’nin yanı sıra Arap Yarımadası, Ortadoğu ve hatta İsrail bile bu radyasyon serpintisinden nasibini alabilir. Hatırlanacağı üzere; Çernobil’deki kazadan hem ülkemiz hem de Norveç ve İsveç gibi ülkelerin etkilenmiş olması bu riski açıkça ortaya koymaktadır” dedi.



Taktiksel nükleer silah tehlikesi


Nükleer tesislerin yanı sıra taktiksel nükleer silahların neden olacağı tehlikelere de dikkat çeken Kara, şu ifadeleri kullandı:


“En büyük endişelerden biri, İsrail’in İran’ın nükleer silah kapasitesini yok etme amacıyla taktiksel nükleer silah kullanma olasılığıdır. Taktiksel nükleer silahların güçleri, genellikle 0,5 ile 1 kiloton (1000 ton TNT’ye eşdeğer patlayıcı güç) arasında değişir. Karşılaştırma yapmak gerekirse, Hiroşima’ya atılan atom bombasının gücü yaklaşık 15 kilotondu. İran’ın nükleer tesisleri çoğunlukla dağların içine gizlenmiş, korunaklı haldedir. İsrail’in bu sebeple, İran’ın nükleer kapasitesini sonlandırmak adına böyle silahlara başvurması olasılık dahilindedir. Böyle bir saldırı gerçekleştirirse, dünyada benzeri görülmemiş bir nükleer felaketin kapıları da aralanabilir. Çünkü İran’ın elindeki nükleer silah kapasitesine dair tam bilgiye sahip değiliz. Hem İsrail, hem de İran, nükleer kapasitelerini tam anlamıyla açıklamamaktadır. Bazı raporlar İran’ın uranyumu yüzde 60 zenginleştirdiğini ve bu seviyeyi nükleer silah kapasitesine kadar çıkarmış veya çıkarabilme potansiyeline sahip olduğunu bildirmektedir. Eğer bu tür bir saldırı gerçekleşirse, İran’ın da nükleer karşılık vermesi muhtemel hale gelir ve her iki ülke içinde geri dönülemez bir yok oluşun başlangıcı olabilir.”



Küresel felaket tehlikesi


İsrail ile İran arasında yaşanacak olası bir nükleer savaşın, tüm dünyayı derinden etkileyeceğini sözlerine ekleyen Kara, “İsrail’in, İran’a nükleer bir saldırı gerçekleştirmesi, sadece bu iki ülkeyi değil, tüm dünyayı etkileyebilir. Bu durum, nükleer silahların kullanılabildiği bir zincirleme felaketler serisinin başlangıcı da olabilir. Bu noktada Rusya-Ukrayna savaşı da daha büyük bir tehlikeye dönüşebilir. Hem nükleer reaktörlerin saldırıya uğraması, hemde nükleer bir çatışma riski oluşabilir. Biz bilim insanları, nükleer enerjinin yalnızca barışçıl amaçlarla, enerji üretimi ve iklim değişikliğine karşı mücadelede kullanılması gerektiğini savunuyoruz. Bu anlamda herkesi sağduyuya davet ediyoruz. Böyle bir felaketle karşılaşmamayı umuyoruz” dedi.



Türkiye, nükleer risklere ne kadar hazır?


Prof. Dr. Kara ayrıca, 1986 yılında Çernobil’de yaşanan felaketin ardından Türkiye’de önemli adımların atıldığının altını çizerek “Arzu etmediğimiz böyle bir senaryoya karşı ülkemizde; Radyasyon Erken Uyarı Ağı (RESA) ve Çevresel ve Atmosferik Dağılım Modelleme Sistemi (ÇADMS) ile anlık gelişmeleri takip edebilme yeteneğine sahibiz. Ayrıca böylesi felaketler için Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) ve AFAD gibi ilgili kurumlarımız, uluslararası standartlara uygun acil durum müdahale planlarına sahiptir. Bu planlar, halkın güvenli bir şekilde tahliyesini, radyasyon seviyelerinin izlenmesini ve kamuoyuna düzenli bilgilendirme yapılmasını içerir. Aynı zamanda, olası bir radyasyon serpintisi durumunda alınacak önlemler konusunda halkın bilinçlendirilmesi de bu hazırlıkların bir parçasıdır. 1986 Çernobil faciasında yaşanan tecrübesizlikler, günümüzde önemli ölçüde telafi edilmiş ve olası benzer felaketler karşısında yerel ve ulusal yetkililer hızlı ve etkili bir şekilde müdahale edebilecek donanıma sahip hale gelmiştir. Yetkililer, atmosferik koşulları değerlendirerek halkın güvenliği için gerekli adımları atmakta, ilgili kurumlarımız ise radyasyon seviyelerini sürekli olarak izleyerek halk sağlığına zarar vermemesi için gerekli koruyucu tedbirleri almaktadır. Bu anlamda ülkemiz, potansiyel tehlikeleri erken tespit etme ve etkili müdahalede bulunma kapasitesine sahiptir. Ancak hepimizin dileği; bu tür felaketlerle hiç karşılaşmamaktır” değerlendirmesinde bulundu.



Prof. Dr. Ayhan Kara: “İran’daki nükleer tesislerin hedef alınması, insanlığı yok oluşa sürükleyecek bir süreci tetikleyebilir”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri 2 ilden büyük mahalleye kadın eli değdi Türkiye’nin nüfus olarak 2 ilinden büyük olan Talas ilçesine bağlı Mevlana Mahallesi’nin kadın muhtarı Hacer Arık, 20 muhtar adayının toplam oyundan daha fazla oy alarak seçildiği 2’inci döneminde heyecanla hizmet vermeye devam ediyor. 86 bin 47 nüfuslu Bayburt’tan ve 89 bin 317 nüfuslu Tunceli’den büyük olan Talas ilçesine bağlı 89 bin 802 nüfuslu Mevlana Mahallesi’nin kadın muhtarı 3 çocuk annesi Hacer Arık; geçen sene yapılan seçimlerde yeniden muhtar seçilerek 2’inci kez seçildi. Nüfusa göre Türkiye’nin 6’ıncı büyük mahallesinde muhtarlık görevini heyecanla yürüten Arık, kadınlara da örnek oldu. Seçime 20 rakiple giren ve rakiplerinin aldığı toplam oy oranından daha fazla oy alan Arık, mahallesindeki herkese ulaşmaya çalışıyor. “Büyük bir oy farkıyla yeniden kazandım” Muhtar olma hikayesini anlatan Talas Mevlana Mahallesi Muhtarı Hacer Arık; “Ben bir yurdun yemekhanesi işletiyordum. Oradaki kızlarımız seçim dönemi yaklaşınca “bizimle çok ilgilendiğine göre, mahalleyle de ilgilenirsin, seni muhtar seçelim” dediler. Arkadaş çevremde çok istiyordu. Benim de aklıma yattı. Zaten mahalleye hakim bir kişiyim hem de çok tanınıyorum. Karar aldım, muhtar adayı oldum ve seçildim. Bizim zor bir mahallemiz var. Mahallede büyük olduğu için herkese tek tek ulaşmam gerekiyor. Arayan herkese de cevabını tek tek veriyorum. Beni arayan herkese mutlaka dönerim. Bunu kendime sorumluluk olarak görüyorum. Mahalle sakinlerimizde benden memnun olduklarını söylüyorlar. Bende “demek ki mahalleye faydalı biriyim” dedim ve ikinci dönemde de adaylığımı koydum. Büyük bir oy farkıyla da yeniden kazandım. Mahalleme de teşekkür ederim. Geçen sene ki seçimde 21 aday vardı. Hepsinin aldığı toplam oyu ben aldım” ifadelerini kullandı. “Güzel hizmetler yapıyoruz” Mahallesinin gelişmesi adına güzel hizmetler yaptığını kaydeden Arık; “Burada güzel hizmetler yapıyoruz. Mahalle büyük olduğu için sorunlar da oluyor ama geneli yapılıyor. Mahallemize kadın kültür merkezi açmak istiyorum. Bayanlara özel yürüyüş yolu yapmayı düşünüyorum. Biz kadınlar olarak güçlüyüz. Hep birlikte bir ailenin içerisindeyiz. Bizim içinde önemli olan aile. Aile güzel olursa her şey güzel oluyor” diye konuştu.
İstanbul Gençler otonom araçların geleceğinde umut veriyor Bahçeşehir Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi’nden 11 öğrencinin oluşturduğu “Navi İda” takımı, “TEKNOFEST İnsansız Deniz Aracı” yarışmasında, “En Özgün Yazılım” ödülünü aldı. Otonom cihazların savunma sanayisi ve sivil hayatta her geçen gün önemini artırdığı günümüzde bu başarıyı elde eden öğrencilerin hedefinde projelerini geliştirmek ve gelecekte dünyada ses getirecek başarılara imza atmak var. Otonom araçların önemi her geçen gün artarken, düzenlenen yarışmalar gençlerin bu alana ilgisini daha fazla çekiyor. Gelecekte insansız araç üretme konusunda hevesli olan öğrenciler, daha yolun başında önemli başarılara imza atıyor. Bahçeşehir Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi’nde okuyan 11 öğrencinin oluşturduğu “Navi İda” takımı bu alana kafa yoran yetenekli gençlerden oluşuyor. Aldıkları eğitimle, otonom cihaz yapma becerilerini geliştiren o öğrenciler, Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali’nin(TEKNOFEST)İnsansız Deniz Aracı yarışmasında, “En Özgün Yazılım” ödülünü alma başarısı gösterdi. Ekip 11 kişiden oluşuyor Yaklaşık 6 ay süren çalışmalarda tamamlanan projenin takım liderliğini mekatronik öğrencisi Aslı Gönül Ansen yaptı. “Navi İda“ adını verdikleri takım 3 ekip halinde çalıştı. Projenin mekanik kısmını Utku Özcan ve Can Kanat yaparken, elektronik ekipte Metehan Karaaslan, Ömer Taha Serin ve Ural Varoğlu yer aldı. Yazılımdaysa Semih Vicir, Selim Hacıömeroğlu, Ahad Aydın ve Mustafa Sepen görev yaptı. Takımın sosyal medyasını ise Lila Kayıran yönetti. “Proje takımlarımızı destekliyoruz” Takımın danışmanlığını yapan Öğretim Görevlisi Sinan Yiğit, elde edilen başarı sonrasında değerlendirmelerde bulundu. Yiğit, öğrencileriyle gurur duyduğunu belirtirken; güvenlikten lojistiğe, tarımdan, savunma sanayisine kadar birçok alanda önemi artan otonom araçlarla ilgili alınan başarının önemli olduğunu belirtti. Bu tür başarıların sadece Bahçeşehir Üniversitesi için değil ülkemiz adına önemli olduğunu söyleyen Yiğit, sözlerine şöyle devam etti: “Bahçeşehir Üniversitesi olarak bu teknolojik ilerleme sürecinin bir parçası olmak adına otonom kara, hava ve deniz araçlarının yarıştığı önemli organizasyonlara katılan proje takımlarımızı desteklemeye devam ediyoruz. Öğrencilerimize üniversitemiz robotik laboratuvarlarında sağladığımız çalışma alanı, teknik ekipman ve akademik mentorluk desteği ile yenilikçi fikirlerini gerçeğe dönüştürmeleri için gereken imkanları sunmaktayız. Bu çerçevede, insansız deniz aracı takımımız Navi İda, bu sene katıldığı yarışmada ‘En Özgün Yazılım’ ödülünü alarak büyük bir başarı elde etti. Öğrencilerimizi tebrik ediyorum.” ‘Gelecekte ülkemizi temsil etmek istiyoruz’ Yazılım alanında oluşturdukları farklılıkla dikkat çeken takımının lideri Aslı Gönül Ansen ise yazılımda yapay zeka teknolojilerini kullandıklarını belirterek, “Navi İda takımını, hem kendimizi geliştirmek hem de inovasyona dayalı projeler üretmek amacıyla kurduk. Takımımızın mekanik ekibi, aracımızın tasarımını bilgisayar tabanlı teknik çizim programları kullanarak gerçekleştirdi ve dayanıklılık hesaplamalarını tamamladı. Elektronik ekibimiz, seçtiğimiz elektronik bileşenleri araca entegre ederek sistemin sorunsuz çalışmasını sağladı. Yazılım ekibimiz ise bilgisayarlı görü, yol bulma algoritmaları ve yapay zeka teknolojilerini kullanarak aracın tam otonom hareket etmesini sağladı. Ayrıca, Robot İşletim Sistemi (ROS) aracılığıyla geliştirdiğimiz algoritmaların hem kendi içlerinde hem de diğer elektronik parçalarla kusursuz bir uyum içinde çalışmasını sağladık. Gelecekte üniversitemizi ve ülkemizi uluslararası çeşitli yarışmalarda temsil etmenin yanında projemizi Ar-Ge süreçleriyle geliştirerek otonom araçların dönüşümün etkin bir parçası olmasını hedefliyoruz” dedi.
Denizli Üç hizmeti aynı anda yapan Türkiye’deki ilk ve tek belediye; Merkezefendi Merkezefendi Belediyesi, ilçedeki vatandaşlara uygun fiyatlı ve kaliteli et ürünleri sunan Merkezefendi Halk Et Mağazası’nın ilk şubesinin açılışını yarın gerçekleştirecek. Başkan Doğan, “Tüm hemşerilerimizi açılışımıza bekliyoruz” dedi. Merkezefendi Belediyesi sosyal belediyecilik anlayışı ile çalışmalarına devam ediyor. Merkezefendi Belediyesi, Halk Süt ve Halk Ekmek’ten sonra Merkezefendi Halk Et’i de ilçeye kazandırdı. Halk Et Mağazası’nın ilk şubesi 10 Ekim Perşembe günü saat 12.00’de açılıyor. Değirmenönü Mahallesi Saltak Caddesi No:118/A adresinde bulunan ‘Merkezefendi Halk Et’ yerli üreticilerden temin edilen sağlıklı ve hijyenik et ürünlerini tüketiciyle buluşturuyor. Bu hizmet ile vatandaşların kaliteli ete uygun fiyatlarla ulaşması sağlanıyor. “Sosyal belediyecilik anlayışı ile hizmet ediyoruz” Tüm Denizlilileri açılışa davet eden Başkan Doğan, “2019’dan bu yana hemşehrilerimizle birlikte, sosyal belediyeciliğin en güzel örneklerini bir bir hayata geçiriyoruz. Halk Süt ve Halk Ekmek’ten sonra Merkezefendi Halk Et’i ilçemize kazandırarak, üç hizmeti aynı anda sunan Türkiye’deki ilk ilçe belediyesi olacağız. Hemşehrilerimiz sağlıklı, kaliteli ve uygun fiyatlı et ürünlerine her gün kolayca ulaşabilecek. Merkezefendi Halk Et Mağazamızın ilk şubesini 10 Ekim Perşembe günü saat 12.00’de, Değirmenönü Mahallesi Saltak Caddesi’nde açıyoruz. Tüm hemşehrilerimizi açılışımıza davet ediyorum” diye konuştu.
Mersin MSK, galibiyet sevincini kendi sahasında da sürdürmeyi hedefliyor Türkiye Sigorta Basketbol Süper Ligi’nde mücadele eden ve ilk maçında deplasmanda Merkezefendi Belediyesi’ni mağlup eden Mersin Spor Kulübü (MSK), galibiyet sevincini kendi evinde de sürdürmeyi hedefliyor. Yeni transferler ile kadrosunu daha da güçlendiren MSK, bu sezonda ‘aynı rotada aynı potada’ diyerek sürdürdüğü mücadelesinde maç coşkusunu birlikte yaşamak için Mersinlilerin desteğini bekliyor. MSK Başantrenörü Can Sevim, Süper Lig’de deplasmanda aldıkları ilk galibiyetin oldukça değerli ve önemli olduğunun altını çizerek, bu galibiyetin kendilerine özgüven ve avantaj sağladığını ifade etti. Sevim, “Denizli gibi zor bir deplasmandan galibiyetle dönmüş olmak açıkçası bizi çok mutlu etti. Şimdi önümüzde evimizde oynayacağımız ilk maç var. Aliağa Petkim Spor’la pazar günü saat 18.00’da oynayacağız. Umarım seyircilerimiz de bizimle beraber bu heyecanı paylaşıyorlardır ve burayı doldurup sezonun ilk maçında bize her zaman olduğu gibi muhteşem bir destek verirler. Biz de onların desteğiyle ikinci maçımızı kazanıp emin adımlarla yolumuz devam ederiz” dedi. “Gün geçtikçe birbirleriyle oynamayı öğrenen bir takım var” Başarılarının arkasında çok büyük bir emek, yönetim ve ekip desteği olduğunu da belirten Sevim, yeni sezonla ilgili de, “Büyük değişiklikler yaptık ve kadromuza yeni oyuncular katıldı. Bu kadroyu kurarken de benim sistemimi en iyi şekilde yerine getirebilecek oyuncuları bir araya getirmeye çalıştık. Geçen yıldan devam eden oyuncularımız da var. Bunları harmanlayıp bugünkü takımımızı ortaya çıkardık. Şimdi bu takımın beraber oynamayı öğrenip gelişmesi ve her gün daha iyiye gitmesi gerekiyor ki sezon başladığından beri de gözlemlediğimiz o. Gün geçtikçe daha iyi olan, daha birbirine alışan, birbirleriyle oynamayı öğrenen bir takım var elimizde. Sezon sonuna da bu çok pozitif bir şekilde yansıyacaktır diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı. “Sezona iyi bir başlangıç yaptık” Oyunculardan Canberk Kuş, takım kimyasının her geçen gün daha da iyiye gittiğini ve yoğun bir kamp sezonu atlattıklarını aktararak, “Sezona iyi bir başlangıç yaptık. Sezonun ileriki zamanlarında bu galibiyeti daha iyi anlayacağız. Çünkü Denizli her zaman zor bir deplasmandır. Orada kazanmamız iyi oldu. Takımımızda sakatlananlar olmasına rağmen iyi oynadığımızı düşünüyorum. Ben geçen sene de buradaydım ama farklı bir salonda oynuyorduk ama taraftarımızın desteği ile ev sahibi olduğumuz maçları kaybetmek istemiyoruz" diye konuştu.
İstanbul Şehit polis memuru Şeyda Yılmaz’a hakaret eden şahıs hakkında 7 yıl 7 ay hapis talebi İstanbul’da şehit polis memuru Şeyda Yılmaz’a hakaret ederek sosyal medya hesabında paylaşım yapan şahıs hakkında ‘suçu ve suçluyu övme’ ve ‘kişinin hatırasına zincirleme hakaret’ suçlarından 7 yıl 7 ay hapis talebiyle dava açıldı. Ümraniye’de 23 Eylül tarihinde görevi başındayken silahlı saldırı sonucu şehit olan polis memuru Şeyda Yılmaz’ın fotoğrafının bulunduğu paylaşımın üzerine iki ayrı uygulama üzerinden ayrı ayrı olarak "Dünyadan bir pislik daha temizlendi" ve "Dünya bir mikroptan daha temizlenmiş şükür" yazarak paylaşım yaparak katil zanlısı Yunus Emre Geçti’yi ve suçu övdüğü tespit edilen Uğur B. (31) hakkında Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Müşteki Semih Yılmaz, eşi şehit Şeyda Yılmaz hakkında hakaret içerikli paylaşım yapıldığını belirterek, eşinin fotoğrafının altına "Dünyadan bir pislik daha temizlendi" şeklinde paylaşımda bulunan, olay sebebi ile ismini öğrendiği Uğur B. isimli şahıstan şikayetçi olduğunu ifade etti. Suçlamayı kabul etmedi Tutuklanan şüpheli Uğur B. ifadesinde, Whatsapp uygulamasında şehit polis memuru Şeyda Yılmaz’ın fotoğrafını paylaştığını ve paylaşıma "Dünyadan bir pislik daha temizlendi" şeklinde not yazdığını, Instagram hesabında da aynı şekilde “Dünyadan bir pislik daha temizlenmiş. Şükür" yazdığını, söz konusu paylaşımı şehit polis memuru Şeyda Yılmaz’a yönelik yazmadığını söyleyerek, suçlamayı kabul etmediğini beyan etti. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, şüpheli Uğur B.’nin telefon rehberinde kayıtlı olan herkesin görebileceği şekilde şehit olan polis memuru Şeyda Yılmaz’ın fotoğrafını paylaşarak, fotoğrafın üstüne "Dünyadan bir pislik daha temizlendi" şeklinde paylaşımı ile kendisine ait olduğu tespit edilen Instagram hesabından yine şehit polis memuru Şeyda Yılmaz’ın fotoğrafını paylaşarak “Dünya bir mikroptan daha temizlenmiş. Şükür" şeklinde paylaşımlarda bulunarak birden fazla şekilde aleni olarak yapmış olduğu söz konusu suça konu paylaşımları ile şehit polis memuru Şeyda Yılmaz’ın silahlı saldırı sonucu şehit olduğu saldırı olayını gerçekleştiren şahsı ve işlemiş olduğu suçu övdüğünün anlaşıldığı kaydedildi. İddianamede, şüpheli Uğur B. hakkında ‘suç ve suçluyu övme’ ve ‘kişinin hatırasına zincirleme hakaret’ suçlarından 7 yıl 7 ay hapis cezası talep edildi.