Yerel Haberler
Karabük
26 Kasım 2024 Salı - 18:11 Rektör Kırışık STK temsilcileriyle görüştü Karabük Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Kırışık, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile düzenlenen istişare toplantısında bir araya geldi. Karabük Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Kırışık başkanlığında Üniversite Evi’nde düzenlenen toplantıya Karabük Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Solmaz ve Prof. Dr. İsmail Rakıp Karaş, Genel Sekreter Lütfü Köm, Diyanet Vakfı Karabük Şube Başkanı ve Karabük Müftüsü Ali Ergün, Memur-Sen Karabük İl Temsilcisi Zeki Öz, Sağlık-Sen Şube Başkanı Sezgin Aydoğmuş, Eğitim Bir-Sen 2 Nolu Şube Başkanı Serdar Yüce, Genç Memur-Sen Karabük İl Başkanı Erdem Eren, Türkiye Yeşilay Cemiyeti Karabük Şube Başkanı Ahmet Ustaoğlu, Türkiye Kızılay Derneği Karabük Şubesi Başkan Yardımcısı Hüsnü Çelik, Ensar Vakfı Karabük Şube Başkanı Nedim Yılmaz, İlim Yayma Cemiyeti Karabük Şube Başkanı İsmail Kökçü, Cihannüma Derneği Başkanı Recep Kabaş, İHH Karabük İl Başkanı İbrahim Şentürk, İLKDER Karabük Temsilcisi Enes Kılınç, KADEM Karabük İl Temsilcisi Nurmelek Danışmaz Akgün ve Yönetim Kurulu Üyesi Leyla Dinçer, ÖNDER Başkanı Hasan Yıldırım, UDEF Altınsafran Derneği Başkanı Ergin Akgün, TÜGVA Karadeniz Bölge Koordinatörü İsa Lord ve Yağmur Derneği Başkanı Zehra Söylemez katıldı. Karabük Üniversitesi ile bölgedeki STK’lar arasındaki iş birliğini güçlendirmek ve ortak projeler geliştirmek amacıyla düzenlenen toplantıda, eğitim, gençlik çalışmaları, sosyal projeler ve yerel kalkınma alanında yapılabilecek ortak çalışmalar masaya yatırıldı. Toplantıda Kırışık katılımcılara Karabük Üniversitesi ile ilgili bilgiler vererek, yapılan çalışmalar hakkında sunum gerçekleştirdi. Sunumun ardından yaptığı konuşmada sivil toplum kuruluşlarının toplumun ihtiyaç duyduğu en önemli kurumlardan birisi olduğunu belirten Rektör Kırışık, “Sivil toplum, bizim en güçlü olmamız gereken yanımız ve değerimiz. Sivil toplum kuruluşları olarak insanların gönlüne hitap ediyorsunuz, insanların gönüllerine dokunuyorsunuz ve insanların hizmetlerini en güzel şekilde yapmaya çalışıyorsunuz. İnsanların ihtiyaçlarını doğru ve sağlıklı bir şekilde tespit etmeye çalışıyorsunuz. Milletimizin değerlerini sivil toplum kuruluşlarının yaşattığını görüyoruz. Biz çok kıymetli medeniyetin temsilcileriyiz. Bunu da sivil toplum kuruluşlarımız hayata geçirdiği projelerle gösteriyor. Sizlerle birlikte bu projeleri hayata geçirmek istiyor ve birlikte çalışmak istiyoruz. Sizlerin de bu gayret ve düşünce içerisinde olduğunuzu biliyorum. Toplantıya katılımlarınız için hepinize çok teşekkür ediyorum. Bundan sonraki süreçlerde de gönüllerimiz bir olsun, iş birliği yapalım, birlikte çalışalım.” ifadelerini kullandı. STK temsilcileri, Karabük Üniversitesinin desteğiyle gerçekleştirilmesi planlanan projeler için duydukları memnuniyeti dile getirerek, bu tür istişare toplantılarının sık sık yapılmasının önemine dikkat çekti. Temsilciler, özellikle gençlik, çevre, eğitim ve sosyal dayanışma alanlarında iş birliği yapılabileceğine dair önerilerini sundular. Toplantı, karşılıklı görüş alışverişinin ardından hatıra fotoğrafı çekimiyle sona erdi.
KBÜ’de "Danışma Kurulu ve Paydaş” toplantısı
22 Ekim 2024 Salı - 10:18 KBÜ’de "Danışma Kurulu ve Paydaş” toplantısı Karabük Üniversitesi (KBÜ) İş Güvenliği ve Sağlığı Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından paydaşlarında katılımı ile “Danışma Kurulu ve Paydaş” toplantısı düzenledi. “İş sağlığı ve güvenliği bir medeniyet inşası projesidir, insanlıktır ve insan hakkıdır” mottosuyla gerçekleştirilen toplantıya KBÜ Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yavuz Sun, İş Güvenliği ve Sağlığı Uygulama ve Araştırma Merkezi Prof. Dr. Bilge Demir, Müdür Yardımcıları Doç. Dr. Mehmet Nuri Yıldırım ve Dr. Öğretim Üyesi Hasan Eker’in yanı sıra, Karabük’teki iş güvenliği alanında faaliyet gösteren Beyaz Baret ve Hayat OSGB temsilcileri, Karabük İŞKUR yetkilileri ve teknoloji transfer ofisinden yüksek mühendis Yılmaz Olcay katıldı. Toplantıda kısa, orta ve uzun vadeli hedefler değerlendirildi. İş hayatının iş sağlığı ve güvenliği açısından problemlerini sanayi ve üniversiteler ile belirleyip, ortak projeler geliştirerek bu sorunları ortadan kaldırma adına yapılabilecek çalışmalar ve atılacak adımların görüşüldüğü toplantıda ulusal ve uluslararası proje hedefleri üzerinde görüş alışverişinde bulunuldu. Toplantı sonunda, KBÜ İş Güvenliği ve Sağlığı Uygulama ve Araştırma Merkezi olarak bir ulusal ve bir uluslararası proje hedefi belirlendi. Merkezin internet sayfasının, kurumsal yapı ve AR-GE laboratuvarlarını içeren planlanan konseptle kurulması konusunda mutabakata varıldı. Karabük ilindeki ilk ve ortaokullara yönelik projeler geliştirileceği ve sektöre yönelik kapsamlı çalışmalar yapılacağı belirtildi. Karabük Üniversitesi ve ildeki İSG profesyonellerinden proje ekipleri oluşturulması kararlaştırıldı. Toplantıya katılanlar, oluşturulan sinerjinin başarı için önemli bir başlangıç olacağını ifade etti. Bir ay sonra yapılacak ikinci toplantıda, ulusal bir proje ve bir Erasmus projesi hedefi belirlenerek Proje Danışmanı Yılmaz Olcay’ın sektöre yönelik proje hazırlama eğitimi vermesi planlandı. Ayrıca, ilerleyen süreçlerde Karabük ili kamu ve özel sektör temsilcileri ile daha geniş katılımlı toplantılarının düzenlenmesi planlandı.
Sosyal medya üzerinden yardım isteyen genç kızın ifadesi ortaya çıktı
20 Ekim 2024 Pazar - 22:11 Sosyal medya üzerinden yardım isteyen genç kızın ifadesi ortaya çıktı Sosyal medya üzerinden yaptığı yayınla yardım isteyen genç kızın ifadesi ortaya çıktı. Genç kızın ifadesinde, cinsel istismar, alıkonulma, şantaj ve tehdit iddialarının gerçeği yansıtmadığını söylediği öğrenildi. Sosyal medya üzerinden yaptığı yayınla yardım isteyen üniversite öğrencisi F.A.’nın (19) Karabük’te olduğu tespit edilmiş, genç kızın, Karabük’ün Safranbolu ilçesinde olduğu belirlenmesi üzerine kendisi ile iletişime geçilerek Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ‘Adli Görüşme Odasında (AGO)’ psikolog eşliğinde ifadesine başvurulmuştu. Genç kızın savcılıkta verdiği ifadesinde, iradesinin fesada uğratılmak suretiyle bir kısım kişilerin dolandırılmasına istemeden aracılık yaptırıldığını ve bu işlem karşılığında bir miktar para aldığını, bu olaydan dolayı sosyal medya üzerinden zikrettiği kişilerden şikayetçi olduğunu, ancak diğer suçlamaların cinsel istismar, alıkonulma, şantaj ve tehdit iddialarının gerçeği yansıtmadığını söylediği öğrenildi. Genç kızın ifadesinde, uğradığı mağduriyetin boyutunu anlatabilmek için ilgililerin dikkatini çekmek amacıyla sosyal medya üzerinden bir paylaşım yaptığını belirttiği öğrenildi. Öte yandan F.A. hakkında "gerçeğe aykırı bilgiyi kamuoyu ile paylaşması nedeniyle iftira ve suç uydurma" suçlarından dolayı Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılırken, dolandırıcılık olayı ile ilgili olarak olayın aydınlatılması için ifadede adı geçen kişilerle ilgi olarak ayrı bir tahkikat başlatıldığı öğrenildi.
Adalet Bakanı Tunç: "Bu ülke yeni bir anayasayı hak ediyor"
20 Ekim 2024 Pazar - 16:16 Adalet Bakanı Tunç: "Bu ülke yeni bir anayasayı hak ediyor" Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, darbe anayasasında vesayetçi ruhu azaltmaya yönelik önemli yapısal reformları gerçekleştirdiklerini belirterek, Türkiye’nin yeni bir anayasayı hak ettiğini söyledi. AK Parti Merkez İlçe 8. Olağan Kongresi 100. Yıl Mahallesi Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Kongreye Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, AK Parti milletvekilleri Cem Şahin, Ali Keskinkılıç, Belediye Başkanı Özkan Çetinkaya ve teşkilat mensupları katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan kongrenin açılışında konuşan Bakan Tunç, AK Parti’nin yüksek standartlı demokrasi için mücadele ettiğini belirterek, "Eğitimden sağlığa, adaletten güvenliğe, sosyal politikalara varıncaya kadar her alanda insanımız güçlü olsun diye çalıştık. İnsan güçlü olacak ki aile güçlü olsun. Aile güçlü olacak ki toplum güçlü olsun. Ülkemizin fiziki kalkınmasını sağlarken altyapısıyla üstyapısıyla yatırımlarla her bir yeri donatılırken diğer yandan da yüksek standartlı bir demokrasi için mücadele ettik. Bu ülkede bir daha darbe olmasın diye bu ülkenin önü bir daha muhtıralarla kesilmesin diye bu ülke kısır siyasi tartışmalardan kurtulsun diye çok önemli reformlara imza attık. Sayısız reformlar yaptık. Sessiz devrim diyebiliriz biz buna" dedi. "Hedefimiz darbe anayasasından kurtulmaktı" "Gerek mevzuatımız temel kanunlarımızın tamamını değiştirirken, anayasamızda da temel hak ve özgürlükleri güçlendiren düzenlemeleri hayata geçirdik" diyen Tunç, "Kadın haklarının, çocukların korunmasıyla ilgili düzenlemeleri anayasal güvenceleri bu dönemde anayasamızda sizlerin onayıyla yerlerini aldı. Yine anayasamızda yapısal reformlar yaptık. Hakimler Savcılar Kurulu’nun yapısı Anayasa Mahkemesi’nin yapısı, Milli Güvenlik Kurulu’nun yapısı, Yüksek Askeri Şura’nın yapısı, yani bunların oturma düzenleri bile demokratik hukuk devleti ilkesine uygun değildi. Hatırlayalım tüm bunlar demokratik hukuk devleti ilkesiyle uyarlandı. ’Darbeciler yargılanamaz, sıkıyönetim ilan edilebilir’ diye bir madde vardı anayasada. Bunlar milletimizin desteğiyle değişti. Anayasamızı daha demokratik hale getirmek için çalıştık. Hedefimiz topyekun yeni demokratik bir anayasa yapmaktı. Darbe anayasasından kurtulmaktı ama bu süreç içerisinde darbe anayasasından kurtulamadık. Darbe anayasasında vesayetçi ruhu azaltmaya yönelik Türkiye’nin yüksek standartlı bir demokrasiye kavuşabilmesi için önemli yapısal reformları da gerçekleştirdik. Bunu da küçümsememek gerekir" ifadelerini kullandı. Türkiye’nin yeni bir anayasayı hak ettiğinin altını çizen Tunç, "Bunca değişikliğe rağmen tabii ki madde sayısı kadar yapılan değişiklik, anayasanın maddeleri arasındaki uyumu da zorlaştırdı ve bu maddelerin yorumlanması gerek yüksek yargı makamlarımızca gerek farklı kişilerle farklı yorumlanması da farklı tartışmalara neden olabildi ve olabiliyor. Gelecekte de bu tartışmalar olabilir. O nedenle yeni demokratik, sivil katılımcı bir anayasa diyoruz. Bu ülkenin fertlerinin her birinin hiçbir ayrıma tabi tutulmadan, herkesin kendini içinde bulunduğu, her görüşün temsil edildiği, temel hak ve özgürlükleri daha da güçlendiren, devletin görevlilerine daha da netleştiren bir toplum sözleşmesini yapabilir bu ülke. Bu konuda uzlaşabiliriz. Uzlaştığımızda da millete olan borcumuzu yerine getiririz. Kim bu uzlaşmaya yaklaşırsa milletten takdir toplar. Kim ’biz uzlaşmıyoruz, biz yanaşmıyoruz, masaya oturmuyoruz’ derse milletten eleştiri alır. O nedenle inşallah 28. dönem parlamentosunda bu uzlaşma sağlanır ve Türkiye Yüzyılı’na başladığımız şu anlamlı dönemde Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına adım attığımız bu anlamlı dönemde demokratik, sivil katılımcı bir anayasayla yolumuza devam edelim. Hem temel hak ve özgürlüklerin güçlendirilmesi hem de istikrarlı kalkınma hamlelerine devam edilmesi noktasındaki kararlılığımızı sürdürmeye devam edeceğiz" diye konuştu. İsrail’in Filistin’de gerçekleştirdiği katliama da tepki gösteren Tunç, şunları söyledi: "Hepimizi derinden yaralayan 7 Ekim’den bu yana Filistin’de, Gazze’de bir soykırım suçu işleniyor. 45 bin Filistinli şehit edildi. Bunun yüzde 80’i kadın ve çocuklardan oluşuyor. Çocuklar katlediliyor. Dünyanın süper gücü dediğimiz devletler hiç utanmadan sıkılmadan orada savunma hakkından bahsedebiliyor. Kadınlar katlediliyor. Kadın hakları diyenler, çocuklar katlediliyor çocuk hakları diye örgüt kuranların, sözleşmeler yapanların hiç sesi çıkmıyor maalesef. Orada sadece 7 Ekim’den bu yana değil bir asırdan bu yana bir zulüm var. 400 yıldan bu yana Osmanlı hâkimiyetinde her dinden insanın barış içerisinde, huzur içerisinde yaşadığı Filistin topraklarında işte bir asır önce siyonizm kongresi sonrası bir Yahudi devleti kurma fikrinin ardından orada bir işgal süreci başladı ve oradaki halkın Filistinlilerin toprakları işgal ede ede küçücük topraklara sığdırıldı oranın insanları. Bir soykırıma tabi tutuldu göçe zorlandılar." "Uluslararası platformlarda hep Filistin’in sesi olmaya çalıştık" Birleşmiş Milletler’in bu süreç içerisinde yüzyıldan bu yana sayısız kararlarının bulunduğunu aktaran Tunç, "Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin kararları var. ’İşgal ettiğiniz topraklardan çekilin’ diye kararlar var ama bu kararların hiçbirisine İsrail maalesef uymadı. Bir devlet gibi değil adeta bir işgalci terör devleti gibi hareket etti. 7 Ekim’den bu yana da soykırımcı İsrail olarak tarihe geçti. 7 Ekim’den bu yana Türkiye olarak oradaki akan kanın durdurulmasıyla ilgili Cumhurbaşkanımız, Dışişleri Bakanımız Türkiye olarak büyük bir mücadele verdik. İnsani yardımlarımızı kesmedik. Uluslararası platformlarda hep Filistin’in sesi olmaya çalıştık. Birleşmiş Milletler köprüsü dahil olmak üzere her platformda bölge ve dünya liderleriyle Cumhurbaşkanımız oradaki akan kanın durması konusunda hep mücadelesini sürdürdü" şeklinde konuştu. "Birleşmiş Milletler’in yapısı dünyanın ve insanlığın sorunlarına cevap veremiyor" Birleşmiş Milletler’in görevini yerine getiremediğini anlatan Tunç, "Avrupa olarak siz nasıl soykırıma evet diyebilirsiniz. Birleşmiş Milletler soykırım sözleşmesinin bütün maddeleri, unsurları İsrail tarafından ihlal edildi. Uluslararası Adalet Divanı karar verdi. ’Burada soykırım var’ dedi. Tedbir kararları verdi. ’Ateşkes olması lazım. İnsani yardımların engellenmemesi gerekir’ dedi. Mahkemenin kararını uygulayan yok. Kim uygulayacak? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi uygulayacak. Uyguluyor mu? Hayır. Birleşmiş Milletler’in yapısı bu kararları uygulamaya elverişli değil. Öyle bir kurgu yapılmış ki orada bir oyla veto edildiğinde karar çıkmıyor. Amerika Birleşik Devletleri ’hayır’ dediğinde o 5 Güvenlik Konseyi’nin aldığı karar geçersiz. Böyle bir adalet olabilir mi? Böyle bir dünya düzeninde huzur olabilir mi? İşte Cumhurbaşkanımız, Birleşmiş Milletler’in yapısı uluslararası kuruluşlar, dünyanın sorunlarına, insanlığın sorunlarına cevap veremiyor" ifadelerine yer verdi. "Türkiye’yi huzurlu bir geleceğe kavuşturmanın gayreti içerisinde olacağız" Bakan Tunç, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Milli birlik ve beraberlik içerisinde inşallah yolumuza devam ettiğimizde Türkiye’yi daha güçlü kılacağız ve Cumhurbaşkanımızın liderliğinde inşallah önümüzde 3.5-4 yıllık bir icraat süresi var. Seçimsiz geçecek bir süre var. Hem belediyelerimiz için hem de hükümetimiz için bu süreyi çok iyi değerlendireceğiz ve Türkiye’yi adalet başta olmak üzere huzurlu bir geleceğe kavuşturmanın gayreti içerisinde olacağız." Son zamanlarda meydana gelen ve toplumu huzursuz eden hususların önlenmesiyle ilgili olarak tedbirlerin de alınmaya devam ettiğini kaydeden Tunç, "Kadının şiddetten korunması, çocukların her türlü istismardan korunması bizim önceliğimiz. Her türlü kötülükten ülkemizi uzak tutmanın gayreti içerisinde yargısı, yürütmesi, yasaması ile inşallah bu başarıyı hep beraber sağlayacağız. Aldığımız tedbirler var. Özellikle suçun önlenmesi, suçlunun ıslahı ve yaptırımların artırılması ve bu anlamda ceza kanunlarımızda ve infaz kanunlarımızda eleştiri konusu olan hususları ortadan kaldırmaya yönelik yargı reformu strateji belgesiyle ilgili şu anda son aşamadayız. Cumhurbaşkanımız kamuoyuyla paylaştıktan sonra inşallah orada yasamayı ilgilendiren özellikle toplumda huzursuzluğa yol açan suçlar bakımından bu suçları önlemeye yönelik birtakım yasal düzenlemeleri milletvekillerimizin takdirlerine arz edeceğiz. Kısa, orta ve uzun vadeli hedefler anlamında hem yasama hem yürütme idari uygulamaları hızlı bir şekilde hayata getirmenin gayreti içerisinde olacağız. Milletimizin huzurunu güvenliğini en önde tutuyoruz. Adaleti en önde tutuyoruz ve adaletle beraber kalkınmayı, istikrarlı kalkınma hamleleriyle milletimizin refahını daha da arttırmanın gayreti içerisinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz" diye konuştu.
Bakan Tunç’tan Kılıçdaroğlu’na tepki: "Kanunlar karşısında kimsenin bir ayrıcalığı yok"
20 Ekim 2024 Pazar - 16:00 Bakan Tunç’tan Kılıçdaroğlu’na tepki: "Kanunlar karşısında kimsenin bir ayrıcalığı yok" Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik ifadelerinin kabul edilemez ve hakaret içeren sözler olduğunu söyledi. Karabük’te gazetecilere açıklamalarda bulunan Adalet Bakanı Tunç, Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik ifadelerine tepki göstererek, "Ana muhalefet genel başkanlığı yapmış bir kişiye yakışacak sözler değil, terbiye dışı sözler. TCK’ya göre hakaret suçtur. İfadelere bakıldığında avukatlar gerekli suç duyurusunda bulunmuşlardır. Suç duyurusu neticesinde soruşturma izni konusu Bakanlığımıza gelecektir. Bunu değerlendireceğiz. Bu anlamda siyasetin temiz bir dille yapılması lazım. Çirkin bir dille karalayıcı bir üslupla siyaset yapmanın o siyaseti yapanlara da bir faydası yok. Yani şu kendi siyasi partisinde durum nedeniyle belki gündemde kalmak için Cumhurbaşkanımıza yakışıksız, çirkin ve terbiye dışı sözlerle hakaretler ediyorsunuz. Bu kendinizi gündemde kaldırmak için yapıyorsunuz ama bunlar suçtur. Yani bu kimsenin Türk Ceza Kanunu karşısında kanunlar karşısında bir ayrıcalığı yok. O nedenle bu konuda zaten avukatlar da gerekli başvuruyu yaptılar. Bunlar değerlendirilecek ve bu suç içerikleriyle ilgili olarak bağımsız yargı önünde elbette ki önceki dosyalar da var. Yani çok sayıda hakaret dosyası var. Dolayısıyla mahkemenin davetine icabet etmemek, ben Türk mahkemelerini takmıyorum demek de bir siyasetçiye yakışmaz. O nedenle Cumhurbaşkanımıza yapılan bu hakaretleri kabul etmemiz mümkün değil. O bu ülkeye 22 yıldan bu yana dünya siyaset tarihine giren ve bizim demokratik siyasi hayatımızda görülmemiş bir başarıyı gösteren ve ömrünü milletine adayan bir liderdir. Dolayısıyla ona hakareti hukuk da kabul etmez millet de kabul etmez. Ona o çirkin sözleri sarf edenler millet nezdinde kaybetmeye devam ederler" dedi. Yargı paketinde ’Casusluk’ başlığının detayları 9’uncu yargı paketinde yer alan casuslukla ilgili soruları da cevaplandıran Bakan Yılmaz Tunç, şunları söyledi: "Şu anda konu Meclis Genel Kurulu’nun gündeminde. Ayrıca 22 maddelik AYM’nin iptal kararları ve noterlik kanunu ile ilgili bir düzenleme var. 9’uncu pakette yer alan özellikle kamuoyunda yanlış anlaşılan, etki ajanlığı olarak sunulan, Türkiye’de araştırma yapanların sanki cezalandırılacağına dair hüküm getiriyormuş gibi bir takım yanlış anlamalardan kaynaklanan ve bazısı da kasıtlı olarak aleyhte bir propagandaya dönüştürülen bir husus. Burada etki ajanlığı değil, Türkiye’de araştırma yapanların cezalandırılacağına ilişkin kanun teklifinde bir hüküm yok kanun teklifinde. Kanun teklifinde şu ifade ediliyor; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin askeri ve siyasal yararları aleyhine başka bir devlet ya da organizasyonun yararı lehine. Türkiye’de suç işleyenlerin cezalandırılacağına ilişkin bir hüküm. Yani burada eğer siz Türkiye’de bir suç işlerken ve bunu casusluk kastıyla işliyorsanız, o zaman hem casusluktan ceza alırsınız, hem de işlediğiniz suçtan dolayı ceza alırsınız. Türkiye’de casusluk karşılığıyla kişisel verilerin ihlali ya da kişiyi tehdit ya da kişiyi hürriyetinden alık gibi bir takım suçlar işlendiğini uygulama gördü. Burada özellikle o kişilerin sadece işlediği suçtan değil ve hangi maksatla işlediği ortadayken, casusluk niyetiyle işlemişse casusluktan dolayı da ayrıca cezalandırılmasıyla ilgili bir hüküm. Yoksa Türkiye’de araştırma yapan herkes cezaya tabi tutulacak vesaire söz konusu olamaz. Türkiye’de casusluk kastıyla kişisel verileri ihlal edenler cezalandırılmasın mı diyeceğiz? Kim buna itiraz edebilir? Türkiye’de casusluk kastıyla kişiyi hürriyetinden alıkoyanlar hem kişiyi hürriyetinden alıkoyma cezası alsınlar. Buna kimse itiraz edemez. Yani bunu belki kamuoyunda yanlış aktarıldığı için bu eleştiriler oluyor. Mecliste de bu milletvekillerimiz tarafından tartışılacaktır ve tartışıldığında da zaten bu konunun neyi amaçladığı suçla mücadelede neyi amaçladığı ortaya çıkacak ve meclis kabul göreceğine ben inanıyorum. Tabii diğer yandan bizim özellikle yargı reformu strateji belgesiyle ilgili hazırlıklarımız artık tamamlanmak üzere. Cumhurbaşkanımız önümüzdeki günlerde kamuoyuyla paylaşacak. Orada da önümüzdeki 4 yılı planlayan bir yargı reformu. Bunun içerisinde özellikle ilk hedefler önemli. İlk üç aylık, altı aylık, bir yıllık hedefler şeklinde, dört yıllık bir planı ortaya koyacağız." "Cezasızlık algısını ortadan kaldırmaya yönelik bazı değişiklikler yapma ihtiyacı var" "Bunu yaparken özellikle yargımızın bütün taraflarının görüşlerini aldık" diyen Bakan Tunç, "İlk derece, istinaf, temyiz, avukatlarımızın görüşlerini aldık. Bilim insanlarımızın, akademisyenlerimizin, hukuk fakültelerimizin görüşlerini aldık. Ve özellikle toplumda suç işlenmesini önleyecek suçla mücadeleyi daha etkin hale getirecek, toplumun huzur ve güvenliğini bozmaya yönelik, hem suçları önleyici hem de ceza mahkemesi kanununda, hem Ceza Kanunu’nda hem de infaz kanunumuzda yapılması gereken değişiklikleri biz milletvekillerimizin tavsiyelerine arz edeceğiz. Bizim görevimiz yürütmenin görevi kanun yapmak değil, kanunu meclis yapar. Bizler onlara teknik destek sağlarız ve bu anlamda taslaklarımızı hazırladık. Özellikle Türkiye’de son günlerde konuşulan cezasızlık algısını ortadan kaldırmaya yönelik toplumda infial oluşturan konularla ilgili özellikle tutuklama sebepleri bakımından bazı değişiklikler yapma ihtiyacı var. Bilişim suçlarının artması ve bu yolla gerek yasa dışı bahis, gerek dolandırıcılık gerek internet yoluyla işlenen suçların artması nedeniyle bazı tedbirler alınması gerekiyor. Özellikle toplum güvenliğini bozan, işte trafik güvenliğini ihlal eden ruhsatsız silahların yaygın ve bu anlamdaki cezalardaki caydırıcılık, tutuklama sebepleri olarak katalog suçları, bazı suçların ilave edilmesi gibi yine özellikle denetimli serbestlik uygulamaları nedeniyle ortaya çıkan iki yılın altındaki suçlar bakımından cezaevinde suçluların yatarının olmaması eleştirilerine neden oluyor. Dolayısıyla burada 2 yılın altındaki suçlar bakımından da hiç cezaevine girmeden bir suçlunun ceza alıp kurtulmasının doğru olmadığını zaten uzun zamandır söylüyoruz. Bu anlamda taslağımızda milletvekillerimizin takdirlerine arz ettik ve inşallah kapsamlı bir düzenleme olacak. Bu 9’uncu paket arabuluculukla ilgili, istinaf mahkemelerindeki süreci hızlandırmaya yönelik bazı düzenlemeler var. Ama asıl yargı alanında vatandaşlarımızdan gelen görüşler doğrultusunda oluşturduğumuz ve özellikle Adalet Bakanlığı’ndaki bilim komisyonlarının uzun çalışmaları neticesinde ortaya koyduğumuz önemli düzenlemeleri inşallah önümüzdeki günlerde Cumhurbaşkanımız yargı reformu strateji belgesini açıkladıktan sonra milletvekillerimizin takdirlerini arz edeceğiz. Tabii yargının hızlandırılması, geciken adalet, adalet değildir. Dolayısıyla yargı süreçleri uzamadan, gerek ceza davalarında, gerek hukuk davalarında vatandaşlarımızın gecikmeksizin haklarına ulaşabilmesi noktasındaki düzenlemeleri ihtiva eden kapsamlı değişiklikler olacak. Bunları çok yakın zamanda milletimiz görecek ve milletvekillerimizin takdirlerine de arz edeceğiz. Buradaki hedefimiz bizim özellikle milletimizin huzur ve sükûnunu, güvenliğini sağlamak. Bu anlamda da kolluk güçlerimizle, yine yargı teşkilatımızla, topyekûn bir çalışma içerisinde olmaya devam edeceğiz. Burada özellikle sosyal medya yoluyla geçmişte işlenen dört yıl, beş yıl önceki bir suç bir görüntünün yeniden sanki bugün gerçekleşmiş gibi gündeme sokulduğunu ve bu anlamda bir kaos ortamı oluşturulmaya çalışıldığını da görüyoruz. Türkiye’nin sokaklarının güvenli, güvensiz olmadığına yönelik bir algı çabası içerisinde olanlar olduğunu da görüyoruz. Sosyal medyadaki dezenformasyonla da mücadele etmemiz lazım. Ve bu dezenformasyona da izin vermeden milletimizin huzur ve güvenliğini sağlayacak tedbirleri gerek yasal gerek idari almanın gayreti içerisindeyiz. Bu anlamda kolluk görevlilerimiz, yargı teşkilatımız, soruşturma makamlarımız yoğun bir işbirliği içerisinde çalışmalarını sürdürüyorlar" ifadelerini kullandı. "Narin dosyasında iddianame mahkemeye sunulacak" Bakan Tunç, ayrıca Diyarbakır’da 8 yaşındaki Narin Güran’ın öldürülmesine ilişkin yürütülen soruşturma sonucu hazırlanan iddianamenin bu hafta mahkemeye sunulacağını da açıklayarak, "Hunharca katledilen Narin evladımızla ilgili artık tabii araştırmalar, çalışmaların son aşamaya geldiğini ifade etmiştik. İddianame yazım sürecinde. Bu hafta içerisinde iddianame mahkemeye sunulur. Bu kapsamda orada da çok detaylı bir araştırma yapıldı. HTS kayıtlarından daraltılmış baz çakışmalarına varıncaya kadar adli tıp raporlarından ve ifadesi alınan kişilerin ifadelerindeki ortaya koydukları hususlara, kamera görüntülerine varıncaya kadar kapsamlı bir delil toplama yapıldı. Tabii Narin evladımızın hunharca katli hepimizi derinden sarsmıştı. Temennimiz bu tür acı olaylarla bir daha karşılaşmayalım. Bütün temennimiz bu. Ama onun cansız bedenine ulaşıldıktan sonra da adli soruşturma detaylı titiz bir şekilde yürütüldü. İddianamede tahminimize göre bu hafta içerisinde mahkemeye ağır ceza mahkemesine sunulacaktır. Narin’i katledenler, Narin’e kıyanlar yargı önünde hesap vereceklerdir" dedi.