SAĞLIK - 30 Haziran 2024 Pazar 11:43

Deprem, stresin tetiklediği deri hastalıklarını ortaya çıkardı

A
A
A
Deprem, stresin tetiklediği deri hastalıklarını ortaya çıkardı

Kahramanmaraş’ta Prof. Dr. Perihan Öztürk, 6 Şubat depremleri sonrası bölgede yaşayan insanlarda depremin oluşturduğu strese bağlı deri hastalıklarında artış yaşandığını belirtti.


Türkiye’nin dört bir yanından gelen dermatologlar Kahramanmaraş’taki programda buluştu. "1. İnflamasyon ve Rejuvenasyon" adı altında bir otelde düzenlenen program 3 gün sürdü. Saç dönülmesi ve deri hastalıklarının konuşulduğu programda deprem sonrası strese bağlı artan hastalıklar da konuşuldu.


Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilimdalı Başkanı Prof. Dr. Perihan Öztürk, "Burada yaklaşık 200 kadar dermatolog güncel deri hastalıklar ve güncel deri hastalığın tedavisini depremin dermatoloji üzerine etkileri neler olduğunu konuşuyoruz ve çözümler üzerine paylaşımlarda bulunuyoruz. Neler oldu deprem sonrası burada eskiden sık gördüğümüz deri hastalıklarının isimleri değişti, eskiden gördüğümüz hastalıklar yerini stresin tetiklediği deprem ciddi bir stres oluşturduğu için hepimizde deri hastalıklarına döndü" dedi.



"Vitiligo hastalığında artış var"


Önceden daha az görülen saç hastalıkları ve sedef hastalıklarının yanı sıra deprem sonrası strese bağlı vitiligo hastalığında artışın yaşandığını ifade eden Dr. Öztürk, "Eskiden daha az gördüğümüz saç hastalıkları, sedef hastalıkları, vitiligo dediğimiz ala hastalığı gibi hastalıklarda deprem sonrası stres nedeniyle sık sık artış yaşandı. Bunlarla ilgili ilgili güncel tedaviler neler, literatür bize neyi söylüyor bilimsel soruyor tedavi yeni çıkan ilaçlar neler bunları konuşuyoruz. Stres hayatımız gibi çok hastalığı tetikledi mi? Deri hastalıklarında tetikliyor bizim için çok önemli. Deprem sonrası ortaya çıkan toz alerjenlerin miktarındaki artış alerjik hastalıkların artmasına sebep oldu. Hem stres hem de çevresel faktörler hayatımızdaki hastalıkları sıklıklarını değiştirdi. Egzamalar gibi alerjik hastalıklar gibi saç dökülmesi hastalıkları gibi vitiligo gibi hastalığı gibi ürtiker gibi hastalıkların görülme sıklığı daha da arttı. Deprem süreci sonrasında herkes gibi biz toparlanmaya çalışıyoruz artan hastalıkları tekrar eski haline nasıl getirebiliriz stresimizi tekrardan düzeltip deri hastalıklarına olan etkilerini nasıl toparlayabiliriz bunlarla ilgili çalışmaları ve destekleri alıyoruz zaten şu anda. Eskiye dönmek için elimizden geleni yapıyoruz diyebilirim. Türkiye’den yaklaşık 200 kadar dermatolog yaklaşık 20’nin üzerinde ilaç firması, Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi hepsi şu an burada bize destek olmak için geldiler dediğim gibi yeni hastalıkları konuşmak tedavilerini depremin bizim üzerimizdeki etkileri neler el ele tutuşalım bizi destekleyelim diye geldiler" dedi.



Deprem, stresin tetiklediği deri hastalıklarını ortaya çıkardı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Afyon Emirdağ’da ki kuyularda su seviyesi tespiti çalışması başladı Afyonkarahisar Emirdağ Kaymakamı Osman Bilici, köylerde var olan içme suyu kuyularında mağduriyet yaşanmaması amacıyla su seviyelerinin tespiti çalışmalarının başladığını kaydetti. Kaymakam Bilici, Türkmen Akören ve Veysel köyünde bulunan içme suyu kuyularındaki su seviyelerinin tespiti ve mağduriyet yaşanmaması amacıyla yapılacak çalışmaların yerinde inceleyerek, amacıyla köy muhtarları ve yetkililerden bilgiler aldı. Yağış miktarlarının yetersizliği, yeraltı su seviyelerinin azalması ve doğal ve beşeri pek çok faktöre bağlı olarak köylerde bulunan içme suyu kuyularındaki su seviyelerinin düşmesi sebebiyle; hanelere verilen içme suyu hizmeti konusunda mağduriyet yaşanmaması amacıyla planlanan ’kuyularda bulunan pompa seviyelerinin daha derine indirilmesi’ çalışmaları hakkında Köylere Hizmet Götürme Birliği Müdürü Hüseyin Gülmez ve köy muhtarları ile istişarelerde bulunan Kaymakam Bilici, içme suyu kuyuları ve çevresinde de çeşitli incelemelerde bulundu. Suyun verimli ve kararında kullanılması ve su tasarrufu konularının öneminin özellikle altını çizen Kaymakam Bilici: “Tüm Dünyada olduğu gibi ülkemizde de su kaynaklarının varlığı konusunda insanlık olarak büyük tehlike altındayız. Doğal kaynaklar, doğal ve beşeri pek çok etken ile birlikte hızla tükenirken, en hayati ve önem arz eden doğal kaynakların başında gelen ’su varlığı’ konusunda da tehlike çanları çalıyor. Bu konudaki beşeri etkenlerin etkisini en aza indirerek suyun insanlık tarafından verimli ve kararında kullanılması adına pek çok ulusal ve uluslararası kampanyalar, faaliyetler, projeler yapılmakta ve kamuoyu oluşturulmakta. Herkesi bu seferberlik ruhuyla suyu bilinçli kullanmaya davet ediyoruz" dedi.
Adana İki farklı yüzü var gibi görünen çocuğun tek isteği iyileşip gülmek Bebekken geçirdiği beyin kanaması sonrası yüzünde oluşan ve zaman içerisinde büyüyen kitle nedeniyle iki farklı yüzü varmış gibi görünen ve zor günler geçiren 14 yaşındaki Enes, büyüyünce doktor olarak kendisi gibi çocuklara yardım etmenin hayalini kuruyor. Rahatsızlığı nedeniyle bir gözünü de kaybeden Enes, tedavi olursa ilk olarak aynaya bakarak gülümseyeceğini söylüyor. Adana’nın Seyhan ilçesine bağlı Havuzlubahçe Mahallesi’nde yaşayan 6 çocuklu Bakır ailesinin en küçük çocuğu Enes, bebekliğinde beyin kanaması geçirdi. Geçirdiği beyin kanamasının ardından yüz bölgesinde kitle oluşmaya başlayan Enes’in yüzündeki kitle yıllar içinde büyüdü. Milyonda bir ihtimal ile ortaya çıktığı belirtilen kitle nedeniyle bir gözünü de kaybeden 14 yaşındaki Enes, zor günler geçirmeye başladı. Diğer çocukların farklı bakışlarına maruz kaldığında kendisini kötü hisseden Enes, rahatsızlığı nedeniyle yüzünde oluşan kitle enfeksiyon kaptığında ise havale geçirerek halsiz kalıyor. Doktorların ameliyatının tehlikeli olduğu gerekçesi ile müdahaleye yanaşmadığı belirten babası Şeyhmus Bakır ise Enes’i bugüne dek birçok hastane ve doktora götürdüğünü ancak hala gerekli tedavinin bulunamadığını söyledi. Hastalığı tedavi edilirse okuyarak doktor olmak istediğini belirten 8. sınıf öğrencisi Enes, kendisi gibi hastalara ve küçük çocuklara yardım etmenin hayalini kuruyor. "Tedavi olursam ilk olarak aynaya bakar gülerim" Diğer insanlar gibi normal bir görünüme kavuşmanın hayalini kurduğunu anlatan Enes, "Tedavi olursam ilk olarak yüzüme bakarım, gülerim. Top oynarım, arkadaşlarımla oyun oynarım, okula giderim. Okuyarak, doktor olmak ve benim gibi insanlara, küçük çocuklara yardım etmek isterim. Herkese sesimi duyurmak isterim, yüzümü iyileştirin" dedi. Hastalığın bebeklik yıllarında başladığını belirten baba Şeyhmus Bakır ise, "Doğuştan bu yana beyninde bir leke vardı. Çeşitli hastanelere götürdük. Son geldiği durumda doktorlar ameliyata yanaşmıyorlar. Sürekli kontrol amaçlı gidip geliyoruz. Ancak yüzündeki şişlik devam ediyor. Önüne geçemiyoruz. Tedavisi devam ediyor ancak hiçbir doktor ameliyat ederek ya da başka bir biçimde tedavi etme şanslarının olmadığını söylüyor. Gittikçe büyüyen kitle nedeniyle çocuk ufak bir enfeksiyonda çocuk çok halsiz oluyor. Bazen havale geçiriyor. Ne yapacağımızı şaşırdık, Allah’tan umut kesilmez" şeklinde konuştu. Farklı bakışların çocuğunun üzerinde baskı oluşturduğunu ve bu nedenle Enes’in kendisini toplumdan soyutladığının altını çizen Bakır, "Ufak çocuklar onu gördükleri zaman korkuyor. Oğlum da haliyle içine kapanıyor, dışarı çıkmak istemiyor. Arkadaşlarının içine girmek istemiyor, hor görülüyor. Götürdüğümüz bir prof. dr. bu hastalığın milyonda bir görüldüğünü söyledi. Bir Türkiye’de bir de Avrupa’da vaka olduğunu söylediler. Biz de artık bir şifa bekliyoruz" ifadelerine yer verdi.
Diyarbakır Diyarbakır Tarım Konseyi İcra Kurulundan anız yangınlarına ilişkin açıklama Yaz aylarında hububat hasadından sonra yakılan anız yangınlarına ilişkin Diyarbakır Tarım Konseyi İcra Kurulu tarafında yapılan açıklamada, “Anız yakma sonucunda çıkan yangınlar, maalesef, her yıl can kaybına ve milyarlarca liralık maddi zararlara neden olmaktadır” denildi. Diyarbakır Tarım Konseyi İcra Kurulu, yaptığı yazılı açıklamada, hava sıcaklıkların yüksek olduğu yerlerde yakılan her ateşin kontrol dışına çıkma riskinin yüksek olduğunu belirterek, yangınların, etraftaki yanıcı maddelerin ısıya maruz kalarak tutuşması sayesinde hızlı yayıldığını belirtti. Açıklamada “Anızın yakılması sırasında toprak yüzeyi 50 ile 750 derece arasında ısınmakta ve bu ısıyla toprak üstünde ve altında yaşayan canlılar yanmakta, yakılan anızlar sonucu havaya salınan karbon monoksit ve diğer zararlı gazlarla hava kirliliğini artırmakta, ekosistem tahrip olmakta, topraktaki organik madde miktarı azalmakta ve mikrobiyolojik aktivite gerilemektedir. Özellikle topraktaki Karbon (C) ve Azot ( N) dengesi yok olmakta, toprağın su tutma kapasitesi azalmakta ve tarlalar verimsizleşmektedir. Bu tarlaların verimliliğini artırmak için daha yüksek maliyetli verim artırıcı girdiler/gübre daha fazla kullanılmaktadır. Yapılan araştırmalarda; anız yakılması ile topraktaki küçük canlıların, mikro organizmaların yüzde 70’inin zarar gördüğü bunun da verimi düşürdüğü tespit edilmiştir. Tarımsal üretim sonucunda biçilmiş olan tahılların toprakta kalan kök ve sap artıkları parçalanarak toprağa karıştırılması toprağı organik madde bakımında zenginleştirdiği ortaya konulmuştur. Bu sebeple modern tarım tekniğinde anızı parçalamak ve toprağa karıştırmak en iyi yöntemdir” denildi. Anızın yakılması sonucu toprak verimliliğinin düştüğü ve üretim maliyetini artırdığının bilimsel olarak tespit edildiği belirtilen açıklamada, “Yasak olmasına rağmen halen devam eden anız yakmanın civardaki yerleşim yerlerine, biçilmemiş ürünlere ve özellikle ormanlara, koruluk ve ağaçlık bölgelere telafisi mümkün olmayan zararlar vermektedir. Tedbir olarak; hububat hasadı sırasında biçim mümkün olduğu kadar alçaktan yaptırılmalıdır. Hububat hasadı yapıldıktan sonra kalan anız (sap samandan) ya parçalanarak toprağa karıştırılmalı veya balyala haline getirilerek hayvan yemi ve ahırlarda altlık olarak kullanılmalıdır. Özelikle sap ve samanlar sanayide kağıt ve karton yapımında kullanılabildiği için bu sanayinin gelişmesi teşvik edilmelidir. Bu nedenden dolayı bölgemizde hububat hasadı sürecinde çiftçilerin yanı sıra ilgili kurum ve kuruluşların da gerekli duyarlılığı göstermesi ve tedbir almaları gerekmektedir” ifadelerine yer verildi.