ASAYİŞ - 05 Temmuz 2024 Cuma 11:49

Küçükçekmece’de bir kadın, kredi kartı şifresini vermeyen eşini darp etti: O anlar kamerada

A
A
A

İstanbul Küçükçekmece’de, eşiyle boşanma aşamasında olan adam iddiaya göre, ortak kullandığı hesabın kredi kartı şifresini vermediği için eşi tarafından darp edildi. Darp anları cep telefonu kamerasına yansırken adam, kadından şikayetçi oldu.

Olay, 22 Haziran 2024 tarihinde İstanbul Küçükçekmece Halkalı’da yaşandı. İddiaya göre, Küçükçekmece Halkalı’da eşi Ö.U.T., ile birlikte yaşayan Ceyhun Osman T., karşı tarafın isteği üzerine boşanma kararı aldı. Kararın sonrası Ö.U.T., eşinden ortak kullandıkları kredi kartının şifresini istedi. Eşinin şifreyi vermemesi üzerine ikili arasında sözlü tartışma yaşandı. Bir gün sonra çift Halkalı Çamlık Parkı’nda buluştu. Kadın boşanmak istediği eşinden kredi kartı şifresini tekrar istedi. Şifreyi vermeyen Ceyhun Osman T., eşi Ö.U.T tarafından darp edildi. Darp anlarını ise cep telefonu kamerasıyla kaydetti. Hastaneden darp raporu alıp karakola giderek eşinden şikayetçi oldu. Olayla ilgili inceleme sürüyor.

Medeni Topaloğlu 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Konya Spora tesadüfen başladı, hedefi Paris 2024 Paralimpik Oyunları’nda altın madalya Defalarca Avrupa Şampiyonu ve 2 kez dünya ikincisi olan para tekvandocu Gamze Gürdal, Paris 2024 Paralimpik Oyunları’nda gözünü altın madalyaya dikti. Antrenörünün kendisini bulması üzerine para tekvando sporu ile ilgilenmeye başlayan milli sporcu Gamze Gürdal (29), istemeyerek de olsa antrenmanlarına devam etti. 6 yılda bir çok ulusal ve uluslararası şampiyonada mücadele eden Gürdal, 5 kez Avrupa şampiyonu ve 2 kez dünya ikincisi oldu. Tokyo’da 2020 Paralimpik Oyunları’na da katılan Gürdal, son düzenlenen Avrupa şampiyonasında altın madalya kazanmasının ardından 28 Ağustos’ta başlayacak olan Paris 2024 Paralimpik Oyunları’na katılma hakkı elde etti. Haftada 6 gün antrenmanlarına devam eden milli sporcu, Paris 2024 Paralimpik Oyunları’nda altın madalya kazanmayı hedefliyor. "Bırakmak istedim, bırakamadım" Spora başlama sürecini anlatan milli para tekvandocu Gamze Gürdal, "Spora tesadüfen başladım. Antrenörümün beni bulması ve ’Tekvando yapar mısın?’ demesi ile başladım. Başlarda hocamı kırmamak ve ayıp olmasın diye gittim. Sonra da arkadaşlarım benimle dalga geçiyordu, dalga geçmesinler diye biraz daha devam ettim. Bırakmak istedim, bırakamadım. Zamanla sevmeye başladım. Daha sonrasında da profesyonel hayata döktüm" dedi. "5 kez Avrupa şampiyonu, 2 kez dünya ikincisi oldum" 6 yılda bir çok başarı elde ettiğini vurgulayan Gürdal, "Tokyo Paralimpik Olimpiyatları’na katıldım. 5 kez Avrupa şampiyonu, 2 kez dünya ikincisi oldum. Spor ile hayatım düzene girdi. Günümü, haftamı, yılımı planlarken ona göre planlıyorum. Beni daha disiplinli, kendime güvenir hale getirdi" şeklinde konuştu. "Sadece pes etmesinler ve sabırlı olsunlar" Kendi gibi engelli bireylere tavsiyelerde bulunan Gamze Gürdal, "Spora başlayacak engelli bireylere, gözleri korkmasın diyorum. Benim de başlarken bazı korkularım vardı. Engelliyim, bir tarafıma bir şey olursa ne yaparım, diğer kolumu kırarsam ne yaparım? Bunları zaman içerisinde yeniyoruz. Bu ufak sakatlıklara alışıyoruz. Bunların beni güçlendirdiğini düşünüyorum. Eğer istiyorlarsa böyle bir amaçları varsa sadece pes etmesinler ve sabırlı olsunlar. Ailem, ben bir turnuvada başarı elde edince genelde beni havalimanından ya da trenden almaya geliyor. Ufak bir aile içi kutlama yapıyoruz. ’Bekliyorduk zaten biz sana inanıyorduk’ diyorlar. Ailemden o gurur ifadesini görüyorum" diye konuştu. "Umarım Tokya’da kaçırdığım altın madalyaya ulaşırım" Paris 2024 Paralimpik Oyunları’ndan altın madalya ile dönmek istediğini belirten Gürdal, "Elbette ki kendimi kürsünün en üstünde görmek istiyorum. Tokyo’dan geldikten sonra ara vermeden çalışmalarımıza tekrardan başladık. Yoğun bir antrenman süreci geçiyoruz. Yaklaşık 2.5 yıldır aralıksız kamptayız. Haftanın 6 günü idmanımız oluyor. İyi hazırlandık güzel bir konumda olduğumu düşünüyorum. Paralimpik olimpiyatlarından önce de son Avrupa şampiyonasında birincisi oldum. Umarım altın madalyayı kazanır, Tokyo’da kaçırdığım altın madalyaya ulaşırım" ifadelerini kullandı.
İstanbul Türkiye’de yeni salgın alarm veriyor Yaz aylarının gelmesiyle birlikte klima kullanımının artması, çocuklarda ’lejyoner hastalığı’ olarak bilinen Legionella pneumophila bakterisi kaynaklı zatürre vakalarında da artışa neden oldu. Özellikle otel ve tatil köylerinde klima maruziyetine bağlı hastalıkların arttığını söyleyen Prof. Dr. Şevket Özkaya, çocuklarda COVID-19’a oranla daha fazla zatürreye neden olduğunu ve bu durumun şaşırtıcı ve endişe verici olduğunu ifade etti. Sıcakların artması ve yaz sezonu ile tatile çıkanların klima kullanımı artarken, bronşit ve zatürre vakaları da hızla yükseliyor. Altınbaş Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şevket Özkaya, özellikle otel ve tatil köylerinde klima maruziyetine bağlı hastalıkların arttığını ve en çok etkilenenlerin çocuklar olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Özkaya, "Legionella" bakterisinin klimalardan üremesi sonucu ortaya çıkan "Lejyoner hastalığı"nın, çocuklarda COVID-19’a oranla daha fazla zatürreye neden olduğunu ve bu durumun şaşırtıcı ve endişe verici olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Özkaya, vatandaşların klima kullanımında dikkatli olmaları gerektiğini ve özellikle kronik hastalığı olan kişilerin bu konuda daha duyarlı olması gerektiğini belirtti. “Ciddi sayıda, daha önce görülmemiş derecede bir artış söz konusu” Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Şevket Özkaya, özellikle otel ve tatil köylerinde konaklayan kişiler arasında “beni klima çarptı” diyen neredeyse her iki kişiden birinde bu hastalıkların saptandığını belirtti. Prof. Dr. Özkaya, bu durumdan en çok etkilenenlerin ise çocuk yaş grubu olduğunu vurgulayarak, “Ciddi sayıda, daha önce görülmemiş derecede çocuk bronşiti ve zatürresi vakaları görmeye başladık. Hatta COVID-19 salgınında, çocuk yaş grubunda COVID-19 virüsüne bağlı bu kadar çok zatürre görmüyorduk. Son günlerde; ‘Legionella’ bakterisinin, çocuk yaş grubunda COVID-19’a oranla çok daha fazla zatürreye neden olduğunu görüyoruz” diye konuştu. “Kronik rahatsızlığı olanlarda ölümcül olabilir” Legionella pneumophila isimli bakterinin klimalardan üremesi sonucunda hastalığın ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Özkaya, bu hastalığın kronik rahatsızlığı olanlarda ölümcül olabileceğini ve yaşlı, kronik hastalığı olan vatandaşların dikkatli olmaları gerektiğini hatırlattı. “Sauna, hamam veya kaplıca havuzuna dikkat” Prof. Dr. Özkaya bakterinin genellikle ılık sularda kolaylıkla çoğalabileceğini söyleyerek, “Genellikle bir binanın kirlenmiş su dağıtım sistemi yoluyla yayılır. Hastalık havada asılı duran su damlacıklarının solunması yoluyla insanlara bulaşır. Bakteri o kadar küçüktür ki, su buharı gibi küçük su damlacıklarının içine yerleşerek havaya karışabilir. Kontamine suların bulunduğu sauna, hamam veya kaplıca havuzu gibi sıcak sulardan çıkan buhar damlacıklarının solunması ile bakteri akciğerlere ulaşır. Kişiden kişiye yayılım söz konusu değildir” açıklamasında bulundu. Özellikle klimaların iyi temizlenmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Özkaya, klima zatürresinde şikayetlerin daha az olduğu için grip gibi eklem ağrıları, ateş, halsizlik, ishal gibi hafif soğuk algınlığı belirtileriyle seyrettiği için çok fazla anlaşılmayabileceğini söyledi. Kronik hastalığı olanlarda hayati sonuçlar da doğurabileceğini belirten Özkaya, “Pandeminin bitmesiyle beraber ani ısı değişikliklerine, soğuktan sıcağa geçişlere ve klimalara maruz kalmak, grip ile karıştırılabilir ve önemsenmeyebilir. Çocuklar ise ne hissettiklerini anlatamadıkları için uzamış öksürük ve ateş şikayeti ile doktora başvurduklarında ciddi zatürre vakaları ile karşı karşıya kalırlar” dedi. Klimalar 22 derecenin altına düşmemeli Prof. Dr. Özkaya son olarak tatile çıkan veya çıkacak vatandaşların, özellikle çocukları başta olmak üzere, araç ile seyahat ederken açtıkları klimaların temizliğine ve maruziyetine dikkat etmeleri gerektiğini belirterek, “Özellikle kapalı yerlerde kendilerine dikkat etmeliler, klima ayarlarını ise 22 derecenin altına düşürmemelerini ve çok fazla ısı değişimine maruz kalmamalarını tavsiye ediyorum” dedi. Lejyoner hastalığı nedir? Lejyoner hastalığı, 1976 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Philadelphia kentinde gerçekleşen bir Legionella salgınına atfen bu ismi almıştır. Bu salgın, Amerikan Lejyonerler adı verilen bir askeri organizasyonun bir toplantısında çok sayıda insanın hastalanması ve ölmesine neden olmuştur. Hastalığın bu organizasyonda salgın yapmasının ardından "Lejyoner Hastalığı" terimi kullanılmaya başlanmıştır. Legionella genellikle göller, nehirler ve akarsular dahil tatlı su ortamlarında bulunur. Legionella ayrıca toprakta da yaşayabilir, fakat çoğu insan topraktan bakteri kapmaz. Lejyoner hastalığını ev tesisat sistemleri yoluyla kapmak mümkün olsa da çoğu salgın otel gibi toplu yaşama dahil büyük binalarda meydana gelir. Çünkü karmaşık dağıtım sistemleri bakterilerin daha kolay çoğalıp yayılmasına izin verir.
Düzce Başkan Özlü “Bolu dağı değil, Düzce dağı” Düzce Belediye Başkanı Dr. Faruk Özlü, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla ‘Bolu Dağı’ isminin coğrafi olarak yanlış olduğunu belirterek, dağın isminin “Düzce Dağı” olması gerektiğini söyledi. Başkan Özlü, dağın coğrafi olarak Düzce tarafında kaldığını vurguladı. Başkan Faruk Özlü, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla ‘Bolu Dağı’ isminin coğrafi olarak yanlış olduğunu belirtti. Özlü, ‘Doğru bilinen yanlışlar vardır. Yanlıştır, ama insanlar doğru sanırlar. Bunlardan birisi de ‘Bolu Dağı’ ismidir. Aslında Bolu tarafında dağ yoktur. Bolu tarafı ovadır. Dağ Düzce tarafındadır” dedi. “İşletmeler çoğunlukla Düzcelilerin” Özlü, coğrafi yapısına göre bu bölgenin ’Bolu Dağı’ değil, ‘Düzce Dağı’ olarak adlandırılması gerektiğini savundu. Paylaşımında ayrıca, dağdaki yol boyu işletmelerin çoğunlukla Düzcelilere ait olduğunu vurguladı ve “Bu yanlışı düzeltelim. Bu dağın doğru adı Düzce Dağı” ifadelerini kullandı. Başkan Özlü’nün paylaşımı, coğrafi isimlendirmelerin yeniden gözden geçirilmesi gerektiği yönünde bir farkındalık oluşturmayı hedefliyor. Özlü’nün paylaşımı şu şekilde; “Doğru bilinen yanlışlar vardır. Yanlıştır, ama insanlar doğru sanırlar. Bunlardan birisi de ‘Bolu Dağı’ ismidir. Aslında Bolu tarafında ‘dağ’ yoktur. Bolu tarafı ‘ova’dır. Dağ Düzce tarafındadır. Coğrafi yapısına göre burası ‘Bolu Dağı’ değil, ‘Düzce Dağı’dır. Yaşam alanı bakımından dağdaki yol boyu işletmelerin tamamına yakını da Düzcelilerin. Bu yanlışı düzeltelim. Bu dağın doğru adı ‘Düzce Dağı’.”
Ağrı Ağrı Dağı’nda zorlu zirve tırmanışı tamamlandı Türkiye’nin çatısı olarak nitelendirilen ve 5 bin 137 metre yüksekliğiyle ülkenin en yüksek noktası olan Ağrı Dağı’na tırmanışa gelen dağcılar, zorlu hava şartlarına rağmen zirve tırmanışını başarıyla tamamladı. Güvenlik güçlerinin başarılı operasyonları sonucunda terörden arındırılan Ağrı Dağı, yılın her dönemi hem yerli hem de yabancı dağcıları ağırlamaya devam ediyor. Avrupa başta olmak üzere, dünyanın birçok ülkesinden ve Türkiye’nin farklı bölgelerinden gelen dağcılar, Doğubayazıt ilçesine bağlı Çevirme mezrasında hazırlıklarını tamamladı. Taşıyabilecekleri kadar malzemeyi yanlarına alıp, diğer eşyalarını atlara yükleyen dağcılar, rehber Resul Civaş eşliğinde saatler süren bir yürüyüşün ardından 3 bin 200 metre rakımdaki kamp alanına ulaştı. Yüksek rakıma uyum sağlamak ve dinlenmek için burada kamp kuran dağcılar, geceyi çadırlarda geçirdi. Ertesi gün yeniden yürüyüşe başlayarak dik yolları aşıp 4 bin 200 metre rakımdaki kamp alanına vardılar. Burada bir süre dinlenen dağcılar, kışlık kıyafetler ve botlarını giyerek gece vakti soğuk hava, yoğun fırtına ve tipi etkisine rağmen zirve tırmanışına küçük adımlarla devam etti. Buzulların üzerinde yürüyerek zirveye ulaşan dağcılar, zirvede büyük bir mutluluk yaşadı. İran, Nahçıvan ve Ermenistan sınırında yer alan ve bu ülkelerden de görülebilen Ağrı Dağı’nın zirvesinde bir süre vakit geçiren dağcılar, dünyada en fazla tırmanış yapılan dağlardan biri olan Ağrı Dağı’ndan iniş yaptı. Rehber Resul Civaş yaptığı açıklamada, "Soğuk hava, yoğun fırtına ve tipiye rağmen zirve tırmanışını kazasız tamamladık. Dağcılarımız zorlu hava şartlarına rağmen büyük bir mücadele örneği göstererek zirveye ulaşmayı başardı. Ağrı Dağı’na tırmanmak büyük bir başarıdır ve dağcılarımızı tebrik ediyorum" dedi. Ağrı Dağı’na tırmanan dağcılar, zirveye ulaşmanın heyecanını ve mutluluğunu dile getirerek bu deneyimin unutulmaz olduğunu ifade etti.