SAĞLIK - 15 Ekim 2024 Salı 11:04

Denge bozukluğu tedavisinde sanal rehabilitasyon

A
A
A
Denge bozukluğu tedavisinde sanal rehabilitasyon

Eskişehir’de Dr. Berrin Akpınar, yürüme ve denge bozukluğu yaşayan hastaların tedavisinde kullanılan yeni sanal rehabilitasyon yöntemi sayesinde oyun şeklindeki egzersiz programları ile eğlenceli bir şekilde tedavi olabildiğini söyledi.


Eskişehir Fizyomer Terapia Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Tıp Merkezi doktoru Berrin Akpınar, yürüme ve denge bozukluklarının birçok nedene bağlı oluşabileceğini söyleyerek nedenleri, “Kabaca nörolojik sisteme ait nedenler (doğumsal bazı hastalıklar, geçirilen nörolojik bir hastalık, bazı sinir sistemi hastalıkları, kas hastalıkları, Parkinson, Multiple Skleroz (MS), inme gibi), kas iskelet sistemine ait nedenler (kalça ve diz protez ameliyatları, alt ekstremite kırıkları, burkulmaları, ayaktaki sinir hasarı, tendon problemleri, omurga eğrilikleri ve hastalıkları, romatizmalar, düz tabanlık gibi)” diyerek sıraladı.



"Birçok branşa muayene olunmalı"


Dr. Akpınar, bunlara ek olarak; ilerleyen yaş, dolaşım sistemine ait problemler, kanda sodyum, potasyum ve magnezyum gibi minerallerin düzeyinin azalmasının da yürüme bozukluğuna sebep olabileceğini belirtti. Yürüyüş ve denge bozukluklarının tanısını koymak için fizik tedavi, nöroloji, ortopedi, dahiliye, kulak burun boğaz hastalıkları gibi birçok branşın muayene ve tetiklerinden yararlanmak gerektiğini söyleyen Dr. Akpınar, “Yürüme bozukluklarına tedavi yaklaşımının temeli altta yatan durumun tespit edilmesi ve ortadan kaldırılmasıdır. Travma gibi nedenlerle oluşan yürüme bozukluklarında oluşan hasarın iyileşmesi ile yürüyüş tekrar normale dönebilir. Kırıklarda ise alçı uygulamaları veya ağır olgularda cerrahi müdahaleye ihtiyaç olabilir. Yürüme bozukluğunun altında yatan nedenin enfeksiyon olması halinde hekimler tarafından hastalığın etkenine göre antibiyotik veya antiviral ilaçlar verilebilir. Kalıcı yürüme bozukluğu olan bireylerde koltuk değneği, ortopedik bacak bireyleri, yürüteç ya da baston gibi yürümeye yardımcı aletlere başvurulabilir" dedi.



"Sanal rehabilitasyon yöntemi kullanılabilir"


Denge ve yürüme problemi olan bireyin tedavisinin amacının kaybolmuş veya hasara uğramış fonksiyonların tekrar kazandırılarak kişinin bağımsız ve güzel dengeye sahip olarak yaşamını sürdürmesinin sağlamak olduğunu ifade eden Dr. Akpınar, yürüyüş bozukluğu egzersizleri ile ulaşılmak istenen hedefleri ise şöyle sıraladı:


“Kas ve eklemlerin güçlendirilmesi, postürün ve dengenin iyileştirilmesi, dayanıklılığın artırılması, bacakların tekrarlayan hareketlere alıştırılması, hareketliliğin artırılarak düşme riskinin azaltılması.”



"Egzersiz programı hastaların durumuna göre daha yoğun gerçekleştirilebilir"


Dr. Akpınar, yürüme ve denge bozukluklarının tedavisin de, "Egzersiz programları (Öncelikle denge koordinasyon ve bacak germe ve güçlendirme egzersizleri), fizyoterapistle çalışma olarak düzenlenir. Koşu bantlarında yürüme, objelerin üzerine çıkma ve inme, bacak kaldırma, çömelme, oturma veya ayağa kalkma gibi hareketleri içeren egzersiz programı hastaların durumuna göre daha yoğun veya daha uzun süreli olarak gerçekleştirilebilir" şeklinde planlandığını açıkladı.



"Hastanın rehabilitasyon sırasında canı sıkılmaz"


Son yıllarda bunlara ek olarak sanal rehabilitasyon yöntemlerinin kullanılmaya başlandığı belirten Dr. Akpınar, konuşmasının devamında, “Hasta karşısında bulunan ekrandaki oyunlara ya da uygulamalara göre egzersiz yapar. Oyun şeklindeki egzersiz programları sayesinde hastanın rehabilitasyon sırasında canı sıkılmaz, katılımı daha iyi olur. Tüm bu rehabilitasyon yöntemleri tekrarlı bir şekilde kullanıldığında, beyine giden sürekli uyarılarla denge merkezleri uyarılarak hastanın dengesinin gelişmesi sağlanabilir" diye aktardı.



"Farkına varılır varılmaz tedavi ve rehabilitasyon desteğine başlanmalıdır"


Her yürüme ve denge bozukluğu yaşayan kişinin bireysel risk faktörleri ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğini sözlerine ekleyen Dr. Akpınar, şöyle devam etti:


“Yürüme ve denge bozuklukları için uygulanacak yaklaşımlar için geç kalınmamalı, farkına varılır varılmaz tedavi ve rehabilitasyon desteğine başlanmalıdır. Yürüme ve denge bozukluğunun neden olan uygulanabilecek bazı basit önlemler veya çok az ilaç kullanımı gerektirecek kadar hafif bir durum olabileceği gibi ihmal edilmemesi gereken nörolojik veya sistemik hastalığın bir belirtisi olabileceği unutulmamalıdır.”


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Bakan Fidan: “İsrail hükümetinin ve onu destekleyenlerin bir bedel ödemesi şart” Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İsrail’in Gazze’ye yönelik gerçekleştirdiği katliamlara rağmen ekonomik, askeri ve politika olarak herhangi bir bedel ödemediğini belirterek, “İsrail hükümetinin ve onu destekleyenlerin bir bedel ödemesi şart” dedi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Ürdünlü mevkidaşı Ayman Safadi, AK Parti Genel Merkez binasında düzenlenen “Filistin’in Geleceği” adlı konferansta konuştu. “70 yıldır gözümüzün önünde gerçekleşen bir trajedidir” Bugün Gazze’de karşı karşıya kalınan trajedinin yeni bir trajedi olmadığına değinen Fidan, “70 yıldır gözümüzün önünde gerçekleşen bir trajedidir. Uluslararası, Arap ve İslam camiası maalesef güçsüz kalmış ve bu trajediyi bitirme konusunda başarısız olmuştur. Son 70 yıldır bölgede yaşayan insanlar ızdırap çekmekte ve hepimiz Filistin konusu nedeniyle bir utanç duyuyoruz. Bu trajedi 7 Ekim’den bu yana yeni bir form aldı ve hiç kimse böyle bir şeyin tahayyülünde bile değildi. İş artık soykırıma geldi. Bir soykırım gözümüzün önünde meydana gelmekte ve uluslararası camia bunu durdurma noktasında yaramamakta ve çaresiz kalmaktadır” diye konuştu. “42 bin insan bilinçli ve sistematik bir şekilde hedef gözetmeksizin gerçekleştirilen saldırılarda hayatını kaybetti” Gazze’de çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 42 bin insanın bilinçli ve sistematik bir şekilde hedef gözetmeksizin gerçekleştirilen saldırılar sonucunda hayatını kaybettiğini hatırlatan Fidan, “Savaş terminolojisine baktığınız zaman bu kişiler İsrail askerleri tarafından hedef alınıyor. Bazı askeri analistler çok fazla kadın ve çocuk öldürüldü çünkü yapay zeka tarafından hedef belirlemesi yapıldı diye söylüyorlardı. Yapay zeka ’vurun’ diyor, makine öldürüyor dediler. Kendilerinin ortaya koyabilecekleri en güzel ve en iyi bahane bu zaten, başka bir şey yok. Bu da insanlık değerlerine yapılan bir başka saygısızlık” değerlendirmesinde bulundu. “Soykırım yapıldığının altını kalın çizgilerle çizmeliyiz ve hiçbir zaman unutmamalıyız” Bakan Fidan, Filistin meselesinin kökenine gidilmesi gerektiğine vurgu yaparak, “Bununla alakalı çok şey söyleniyor ama çok az şey yapılıyor. Soykırım yapıldığının altını kalın çizgilerle çizmeliyiz ve hiçbir zaman unutmamalıyız. Bizlerin bu neden eyleme geçmesi lazım. İkinci nokta ise soykırımdan daha büyük bir trajedi daha var, bu da uluslararası camianın takındığı tavır. Uluslararası camia ve sistem tamamıyla çökmüştür ve bu da görmüş olduğumuz bir sınav oldu ve sınavın sonucunda son 1 yıldır sistem çöktü” ifadelerini kullandı. “Dünya 5’ten büyük dedik ve her zaman demeye de devam edeceğiz” Gazze’de yaşanan katliamın uluslararası camia tarafından belli bir azınlığın faydasına olacak şekilde tasarlandığının kanıtı olduğunu söyleyen Fidan, “Dünya 5’ten büyük dedik ve her zaman demeye de devam edeceğiz. Bu noktada uluslararası sistemin temel problemi budur. Bunu çözmemiz gerekiyor ancak bu çözülene kadar Gazze’de yaşanan benzer problemlerin tekrar yaşanacağını göreceğiz. Ukrayna’da ve Afrika’da binlerce insan hayatını kaybediyor. Yüz binlerce insan dünyanın dört bir tarafında açlık çekiyor çünkü uluslararası sistemin tercihleri var ve bazın azınlıkta olan imtiyazlı ülkelerin öncelikleri doğrultusunda gidiyor. Sistemin çöküşü, soykırım ve uluslararası camianın işe yaramamasını durdurmamız lazım. Özellikle batıdaki ülkelerin halkları her şeye tamam demiyor. Bizim orada da dostlarımız var. Oradan da biliyoruz ki insanlar da buna karşı ama uluslararası sistem maalesef buradaki soykırımı durdurma konusunda adım atmıyor. İnsanlar ellerinden geleni yapıyorlar, bu suça ortak olmuyorlar. Son aylarda bazı Avrupa ülkelerinin ön plana çıktığını görüyoruz. Filistin Devletini tanıyorlar. İspanya, Slovenya, İrlanda ve Norveç aldığı tanıma kararlarıyla gerçekten asil ülkeler” dedi. “Netanyahu kendisi adına son 20 yıldır başarılı bir sistem oluşturdu ve iki devletli çözümü bölgede bile unutturdu” En baştan beri bölgedeki çözümün iki devletli yapıdan geçtiğinin altını çizdiklerini kaydeden Fidan, sözlerine şöyle devam etti: “İki devletli çözüm, Filistin ve İsraillilerin güvenliği için elzemdir. Bölgede İsrail halkına sorduğunuz zaman onlar da Filistin halkına bunun verilmesi gerekiyor diyor. Biz dostlarımızla birlikte son 1 yıl içerisinde iki devletli çözüm için çok çalışıyoruz. Netanyahu kendisi adına son 20 yıldır başarılı bir sistem oluşturdu ve iki devletli çözümü bölgede bile unutturdu. İki devletli çözüm gerçekleşmediği müddetçe bölgesel krizlere neden olacak. Bunu durdurabilmemiz ve çatışmanın bölgeye yayılmaması için adil bir şekilde meseleyi ele almamız ve iki devletli çözümü getirmemiz lazım. Biz her zaman bunun altını çiziyoruz ama Netanyahu hükümeti uzun zamandan bu yana Filistinlilere devlet verme niyetini göstermiyor. Mevcut durumu İsrail’in güvenlik meselesiymiş gibi göstermeye çalışıyor. Biz, İsrail ve halkının, gelecek nesillerin güvenliğinin olabilmesi için iki devletli çözüme ihtiyacınız var ve bu tek çözüm opsiyonudur diyoruz. Filistinlilerin kendi egemenlikleri olursa ancak bu gerçekleşebilir. Şu anda biz uluslararası camianın tamamına bir çağrı yapıyoruz. İki devletli çözümü lütfen benimseyin ve bunun için bastırın. Bunu da elinizden gelenin en iyisiyle yapın. Dostlarımız ve uluslararası camia sayesinde BM’ye bağlı 150’nin üzerinde ülke Filistin Devletinin tanınması yönünde bir karar aldı ve Filistin BM’de artık temsil ediliyor. Genel Kurul’da diğer ülkelerin temsilcileriyle oturuyor. Bu tarihi bir başarıdır.” “Kahire’deki ilk zirvede Avrupa ülkelerinin ateşkes kelimesini kabul etmediğimizi gördük” Birkaç ülke haricinde neredeyse her ülkenin Gazze’de derhal bir ateşkes, çok hızlı bir şekilde Gazze’ye ulaştırılacak insani yardımlar ve iki devletli çözümde mutabık olduğunu ifade eden Fidan, “Evrensel olarak ülkeler tarafından kabul edilmiş olan soykırıma karşı bütün devletlerin mutabık olduğu bir husus. Bizim için problem şu; bunu nasıl yürürlüğe koyacağız ve uygulayacağız. Bu pozisyona gelebilmek ve bütün ülkeleri bu 3 gerçeği kabul etmeye ikna edebilmek çok zordu. Savaş başladıktan yaklaşık 1 ay sonra Kahire’de ilk bölgesel zirve gerçekleştirildi. Hem bölgeden hem Avrupa’dan hem de diğer ülkelerden liderler geldi. 20 bakan tek bir oda tartışmalara başladığımızı ve bu zirvenin nihai bildirgesi üzerinde mutabık kalmaya çalıştığımızı çok iyi hatırlıyorum. Biz Avrupa ülkelerinin ateşkes kelimesini kabul etmediğimizi gördük. Kimse ateşkes kelimesini bu bildirgenin içine derç etmek istemedi” ifadelerine yer verdi. “ABD’deki iki kanat da bu soykırımı durdurmak için herhangi bir şekilde fayda sağlamıyor” ABD’nin kör bir şekilde İsrail’in planını desteklediğini ve bölgede çözüm konusunda yapılan işi daha güç hale getirdiğine vurgu yapan Bakan Fidan, “ABD sadece bölgeyi değil aynı zamanda uluslararası sistemi domine ediyor ve veto gücüne de sahip. Şu anda ABD’de de İsrail politikaları ile ilgili iki kanat. Bunlardan bir tanesi İsrail sınırlarının genişletilmesini savunuyor. İsrail ne yaparsa yapsın desteklemek istiyorlar fakat iki devletli çözümü destekleyen bir grup da var ama İsrail’in soykırım yapmasını engelleyecek hiçbir şey yapmıyorlar. Bu iki kanat bu soykırımı durdurmak için herhangi bir şekilde fayda sağlamıyor. Sürekli olarak protestolar gerçekleştiriyorlar ama bu da açıkçası hiçbir şeye değmiyor. Bu hepimiz için çok büyük bir husus ve hepimiz bunun farkında olmamız lazım. Maalesef, Avrupa’daki bazı ülkeler ABD’nin pozisyonu yüzünden ABD’nin politikalarını destekliyorlar ve herhangi bir soru sormadan bunu yapıyorlar” açıklamasında bulundu. Tek bir kamyonun bile Refah Sınır Kapısı’ndan Gazze’ye geçemediğini söyleyen Fidan, Filistinli insanlara gönderilen her türlü insani yardımın Mısır’ın El-Ariş kentinde durdurulduğuna dikkati çekti. “İsrail hükümetinin ve onu destekleyenlerin bir bedel ödemesi şart” “Ne söylersek söyleyelim oradaki trajediyi bir zerre anlatmaya yetmez” diyen Fidan, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Elimizden geleni yapmalıyız, yorulmadan, bıkmadan çok çalışmalıyız ve insani yardımın oraya girebilmesi için her şeyi yapmamız lazım. Bu insanlığın bir numaralı önceliği olmalıdır. BM Genel Sekreteri de oradaki insani krizden dolayı oldukça endişeli. UNRWA bir BM kuruluşu, Netanyahu hükümeti tarafından bir terörist organizasyon olarak kabul ediliyor ve ona da saldırıyorlar. Kelimelerin ve diplomasinin artık sınırına geldik diye düşünüyorum. Uluslararası camianın artık hukuk yoluna başvurması, İsrail’in boykot edilmesi ve daha fazla desteklenmemesi gerekiyor. Her ne alanda olursa olsun uluslararası camianın desteği kesmesi gerekiyor. İkinci aşamaya geçmemiz lazım, eğer geçemezsek İsrail soykırıma devam edecek. İsrail şu anda bir ekonomik, askeri ve politika olarak herhangi bir bedel ödemiyor. Netanyahu hükümetinin bedel ödememesi durumunda her hangi bir şekilde süregelen soykırımı durdurmamız mümkün değil. Dolayısıyla, İsrail hükümetinin ve onu destekleyenlerin bir bedel ödemesi şart.” “Uluslararası medya artık daha çok Lübnan’a odaklanmaya başladı” Netanyahu hükümeti tarafından savaş çığırtkanlığının devam etmesinin ve savaşın Lübnan’a sıçramasının Gazze’yi unutmaya sebebiyet vermemesi gerektiğini kaydeden Fidan, “Böyle bir tehlike de var. Uluslararası medya artık daha çok Lübnan’a odaklanmaya başladı. Bu savaş belki başka alanlara da sıçrayabilir. Lübnan’daki savaşın Gazze’yi unutturmasını engellemeliyiz” diye konuştu. Ürdün Dışişleri Bakanı Ayman Safadi ise İsrail’in Batı Şeria ve Lübnan’da sürekli savaş suçu işlediğine dikkati çekerek, bir ülkenin bu tür sorumsuzluktan sonra cezalandırılmadığının görüldüğünde o zaman hukukun uygulanmadığının söylenebileceğini kaydetti. “Orta Doğu üstüne düşen görevi yapmadı” Ukrayna’da uygulanan uluslararası hukukun Gazze’de ve Lübnan’da neden uygulanmadığına değinen Safadi, “Durum aynı değil, Gazze’nin bir devlet olduğu konusunda mutabık değiliz diyorlar. Biz buranın bir devlet olduğunu düşünüyoruz ve uluslararası hukukun çiğnendiği ve toprakları işgal altında olan bir devletten bahsediyoruz. Aynı zamanda İsrail, Lübnan’ın egemenliğini de hiçe sayıyor. Sürekli olarak masum insanlara saldırıyor ve hayatlarından ediyor. Orta Doğu üstüne düşen görevi yapmadı. İsrail’in uluslararası hukuk nezdinde sorumlu gösterilememesi büyük bir problem. Şu anda uluslararası mahkemelerde İsrail soykırım suçuyla yargılanıyor. Dünyanın bunu görmezden gelmesi ve hukukun en hızlı biçimde insani yardımların İsrail tarafından engellenmesi hukuki bir sorundur. İsrail’in yargılanması gerekmektedir. Bir sonraki savaşta yine insan hakları çiğnendiğinde geç olabilir çünkü uluslararası hukuk gereğini yerine getirmiyor” dedi. “Gazze’de yaşanan acının dindirilmesi için kolektif bir duruş sergileniyor” Gazze’de yaşanan acıların dindirilmesi için kolektif bir duruş sergilenmesi gerektiğine vurgu yapan Safadi, “Bir plan dahilinde hareket etmek ve bağımsız, egemen bir Filistin Devleti’ni kabul etmek gerekiyor. Özellikle Batı Şeria ve Gazze’yi de içine alacak şekilde ve başkenti Kudüs olacak şekilde bir planı devreye sokmak ve yeniden inşayı sağlamak gerekiyor. Eğer buradaki acılara göz yummaya devam edersek gerçekten 2,3 milyonun her şeyi kaybettiğini göreceğiz. Herkesin aile üyelerini, hastanelerin, okulların, ibadethanelerin ve kiliselerin kaybolduğunu göreceğiz” ifadelerini kullandı.
Kayseri Mobilya fuarcılığının yeni adı: ‘KUMSmall’ 8-13 Ekim tarihleri arasında yapılan KUMSmall Mobilya Fuarı; fuarcılığa yeni bir bakış açısı ve heyecan getirdi. 300 bin metrekare kapalı alanıyla doğal fuar alanı olan ve 365 gün fuar konseptiyle kurulan KUMSmall, fuar süresinde yurt içi ve yurt dışından büyük ilgi gördü. Kayseri Mobilyacılar Odası ve KUMSmall AVM Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Sarıkaya; 8-13 Ekim’de yapılan KUMSmall Mobilya Fuarı’nı değerlendirdiği açıklamasında bu fuarın Kayseri ve Türkiye mobilya sektörü için büyük kazanım olduğunu söyledi. "Yaklaşık 90 bin ziyaretçi ağırladık" Fuarın yapıldığı 8-13 Ekim tarihleri arasında KUMSmall’da yaklaşık 90 bin ziyaretçi ağırladıklarını dile getiren Başkan Sarıkaya; yurt içi ve yurt dışından gelen alım heyetleri ile toptan mobilya ticaretine, son iki gün gerçekleştirdikleri halk günüyle de perakende mobilya ticaretine büyük hareketlilik kazandırdıklarını belirtti. Katılımcı firmaların fuardan son derece memnun olduklarını da ifade eden Sarıkaya; "Bu yıl ilk fuarımızı gerçekleştirdik. Firmalarımız fuara özel modeller ve stantlarıyla fuara katıldılar. Önümüzdeki yıllarda çok daha geniş kapsamlı fuarlarla sektöre damga vuracağımızdan eminiz. Artık mobilya sektöründe KUMSmall Mobilya Fuarı gerçeği var. Bu duruma toptan ya da perakende mobilya ticaretinde yer alan hiçbir aktör kayıtsız kalamaz” dedi. "Fuarımız büyük puzzlenin bir parçası" KUMSmall olarak çok büyük hedefler belirlediklerini ve bu hedefler doğrultusunda çalıştıklarını vurgulayan Ercan Sarıkaya; "KUMSmall Mobilya Fuarı, fuarcılığa yeni bir bakış açısı getirdi. Bugüne kadar fuarlarla tanışma fırsatı bulamayan KOBİ’lerimiz de, Türkiye’nin en büyük markaları da fuarımızda yer aldı. 300 bin metrekare gibi devasa bir kapalı alanda gerçekleştirdiğimiz fuarımız, sektörün dünyadaki en önemli fuarlarından olmaya aday. Gelecek yıllarda etkisini çok daha iyi gösterecektir. Fuarımız aynı zamanda büyük puzzleın bir parçası. Toptan ve perakende ticaret için hazırlıklarını sürdürdüğümüz e ticaret platformlarımız, Türkiye ve dünyanın önemli firmalarıyla yapacağımız iş birlikleri ve önümüzdeki günlerde açıklayacağımız yeni çalışmalarla KUMSmall gerçeği herkes tarafından kabul edilecek. Hedefimiz, KUMS isminin açılımında olduğu gibi uluslararası mobilya ticaretinin merkezi olmak” diye konuştu.