Yerel Haberler
Düzce
Yemek sektörüne gıda hijyeni ve mevzuatı eğitimi verildi 27 Kasım 2024 Çarşamba - 10:42:23 Düzce İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, yemek sektörüne yönelik farkındalık oluşturmak ve sektörde kalite standartlarını artırmak amacıyla Ticaret ve Sanayi Odası’nda kapsamlı bir eğitim çalışması gerçekleştirdi. Gıda güvenliği ve hijyen standartlarının artırılmasını hedeflediklerini belirten Düzce İl Tarım ve Orman Müdürü Esra Uzun, bu tür çalışmaların, bölgedeki yemek sektörünün gelişimine ve tüketici sağlığının korunmasına katkı sağlamayacağını söyledi. Esra Uzun tarafından hem işletme sahipleri hem de çalışanlar tarafından büyük bir ilgiyle takip edilen eğitimin sürdürülebilir bir gıda güvenliği sistemi oluşturulması adına büyük önem taşıdığı vurguladı. Eğitimde, Tarım ve Orman Müdürlüğü kontrol ekiplerinin sahada karşılaştığı problemler detaylı bir şekilde ele alındı. Bu sorunların nedenlerine ve çözüm yollarına dair derinlemesine değerlendirmeler yapılarak, sektör temsilcilerinin konuya dair bilinç seviyesinin artırılması hedeflendi. Aynı zamanda, gıda hijyeni konusunda temel ilkeler ve ilgili mevzuat hakkında kapsamlı bir bilgilendirme yapıldı. Katılımcılara, mevzuat gerekliliklerine uyumun işletmelerin hem tüketici güvenini sağlamada hem de yasal sorumluluklarını yerine getirmede ne kadar kritik bir rol oynadığı aktarıldı. Eğitim, sadece teorik bilgilerle sınırlı kalmayarak, işletmelerin günlük faaliyetlerinde uygulayabileceği pratik önerilerle zenginleştirildi. İşletmelere, hijyen yönetimi, risk analizi ve güvenilir gıda üretimi konularında daha etkili yaklaşımlar benimsemeleri için rehberlik edildi. Bu çalışmaların, işletmelerin sektördeki rekabet gücünü artırmasına ve tüketicilere daha güvenilir hizmet sunmasına katkı sağlaması bekleniyor.
27 Kasım 2024 Çarşamba - 09:47 Beden dili kullanımı eğitimi gerçekleştirildi Düzce Üniversitesi Kariyer Geliştirme ve Mezun İzleme Uygulama Araştırma Merkezi tarafından öğrencilerin kişisel gelişimlerini destelemek amacıyla düzenlenen beden dili kullanımı eğitimi yapıldı. Sağlık Bilimleri Fakültesi Konferans Salonu’nda Oktay Kendirci’nin konuşmacı olarak yer aldığı etkinlik ile öğrenciler kişisel gelişim eğitimlerine bir yenisini daha eklerken, etkili iletişim ve profesyonel davranışların temelini oluşturan beden dili konusunu derinlemesine öğrenme fırsatı buldu. Beden dilinin öneminden, göz teması kurmanın, vücut hareketlerinin ve yüz ifadelerinin nasıl okunacağına, güçlü bir iletişim için beden dilinin nasıl kullanılacağı ile ilgili bilgiler sunan Oktay Kendirci eğitimde ayrıca; beden dilinin sadece kişisel ilişkilerde değil, iş ve okul yaşamında da nasıl etkili bir şekilde kullanılabileceği üzerinde duruldu. Teorik bilgilerin yanı sıra katılımcılarla interaktif uygulamalarla öğrenilen bilgilerin nasıl uygulanması gerektiğini de gösteren Oktay Kendirci, beden dili aracılığıyla iki insanın karşılaşmalarının ilk 45 saniyesinde birbirleri hakkında fikir oluşturduklarını anlattı. Beden dilini ve ses tonunu doğru kullanarak iletişim becerilerini geliştirme konusunda önemli ipuçları sunan Kendirci; göz teması, vücut duruşu, jest ve mimikler hakkında detaylı açıklamalarda bulundu.
GDO’lu ürünler sonrası 150 yıllık değirmen yeniden gözde
08 Ekim 2024 Salı - 10:00 GDO’lu ürünler sonrası 150 yıllık değirmen yeniden gözde Düzce’nin Akçakoca ilçesinde dere kenarındaki tarihi su değirmeni, yaklaşık 150 yıldır mısır öğütüyor. Üç kuşaktır Küçük ailesi tarafından işletilen değirmen, GDO’lu ürünler sonrası yerli mısır ununa olan talep ile yeniden ilgi görüyor. Akçakoca’da tarihin tozlu sayfalarından çıkmış gibi duran su değirmeni, 150 yılı aşkın bir süredir kesintisiz olarak dönmeye devam ediyor. Akçakoca’nın yeşil doğasında, Edilli Deresi’nin kenarına kurulmuş bu değirmen, nesilden nesile aktarılmış bir miras niteliği taşıyor. Üç kuşaktır Küçük ailesi tarafından işletilen bu değerli yapı, hem doğayla hem de bölge insanının tarımsal kültürüyle iç içe bir yaşamın simgesi haline gelmiş durumda. Değirmenin günümüzdeki sahibi Zafer Küçük, GDO’lu ürünlerin yaygınlaşmasıyla yerli mısır ununa olan ilginin arttığını belirterek, değirmenin varlığını suyun akmaya devam ettiği sürece sürdüreceğini vurguladı. Dededen toruna kalan bir miras Değirmenin 150 yıllık tarihe sahip olduğunu söyleyen Küçük, "Bu değirmeni ilk olarak ’Değirmenci Abdullah’ diye bilinen kişi işletmiş. Kendisi yaklaşık 80 yıl değirmeni işletmiş. Ondan dedeme, dedemden de babama geçmiş. Değirmen babamdan da bana kaldı" dedi. "Değirmen öğütmeye devam edecek" Değirmenin faaliyetlerine devam edeceğine dikkat çeken Küçük, "Tarım her ne kadar bitiyor olsa da Akçakoca’da balık var oldukça mısır ekmeği tüketilmeye devam ettikçe insanlar mısır ekecek. Değirmen de öğütmeye devam edecek" diye konuştu. Bu yöntemle öğütme kapasitesi neredeyse iki katına çıkıyor Değirmenin bakımına da büyük özen gösteren Küçük, "Örneğin insanlar yaşlandıkça dişleriyle ilgili çeşitli problemleri oluyor. Yemek yerken, kabuklu bir şey yemek isterken dişleriyle ilgili sorunları olabiliyor. Değirmende aynı şekilde. Döndükçe, mısırı ezdikçe aşınabiliyor. Mısırı öğütürken güçlük çekebiliyor. Bende kesere benzer bir aletle taşları yenileyip, tırtıklayarak diş açıyorum. Bu sayede öğütme kapasitesi neredeyse iki katına çıkıyor, saatte 50 kilodan 120 kiloya kadar mısır öğütebiliyorum. Bu sayede hem un taşın altında fazla kalmamış olur, hem de lezzeti artar" şeklinde konuştu. "GDO’lu ürünler yerli mısır ununa talebi artırdı" Yerli mısır ununa olan talebin özellikle GDO’lu ürünlerin piyasada yaygınlaşmasıyla birlikte arttığını kaydeden Küçük, "Bu mısır gerçekten çok kıymetli hale geldi. İnsanlar köyde yetişen mısırın ununu arıyor. Eskiden böyle değildi, her yer mısır tarlasıydı" ifadelerini kullandı. Mısır sezonunun eylül ayında başlayıp aralık ayına kadar devam ettiğini belirten Küçük, bu süreçte değirmenin durmaksızın çalıştığını da sözlerine ekledi.
İsrail’in katliamlarına ilişkin Numan Kurtulmuş:  "Türkiye arz-ı mevudun gerçekleşmesine asla müsaade etmeyecektir"
07 Ekim 2024 Pazartesi - 20:16 İsrail’in katliamlarına ilişkin Numan Kurtulmuş: "Türkiye arz-ı mevudun gerçekleşmesine asla müsaade etmeyecektir" İsrail’in katliamlarına değinen TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, "Türkiye arz-ı mevudun gerçekleşmesine asla müsaade etmeyecektir. Birlik içerisinde uyanık olacağız. ’Bize dokunmaz, bize gelmez’ demeyeceğiz. Türkiye’yi de açtıkları bu ateş çukuruna atma niyeti içerisinde olduklarını gayet yakinen biliyoruz. Bunun için bu birlik beraberlik içerisinde hareket edeceğiz" dedi.Ayrıca dünyada bu katliamları durduracak bir ülke olduğunu söyleyen Kurtulmuş, "Amerika istesin bir günde bu işi bitirir. Bir cümle söyleyecek, hatta bir kelime söyleyecek; ‘Dur Netanyahu’. Bunu demiyor. ‘Devam et Netanyahu’ diyor. Onlar da buna ortak olduklarını ortaya koymaya çalışıyorlar. Dolayısıyla bundan sonraki süreçte isteseler de istemeseler de Netanyahu ve çetesi yalnızlaşacaktır" ifadelerini kullandı.TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, bir dizi program için Düzce’ye geldi. İlk başta Düzce Valiliği ziyareti gerçekleştiren Kurtulmuş, Vali Selçuk Aslan’dan şehirde yapılan çalışmalar hakkında bilgi aldı. Ardından Kurtulmuş, Düzce Üniversitesi Akademik Yıl Açılış Töreni’ne katıldı. Açılışta ilk hayatını kaybeden Recai Kutan’a rahmet dileyen Numan Kurtulmuş, "bugün vefat haberini aldığımız, Türk siyasetinin duayen isimlerinden nezaketiyle, zarafetiyle, memleket sergisiyle, Türkiye’nin kalkınmasına adadığı ömrüyle hepimiz için örnek bir şahsiyet olan Recai Kutan beyefendiyi rahmetle anıyorum. Kendisiyle yıllarca çalıştık. Karış karış Türkiye’yi dolaşmış, Türkiye’nin gelişme serüveninin hemen hemen her safhasında yer almış olan önemli ve örnek alınacak bir siyaset insanıydı. Kendisine Cenabı Allah’tan rahmet diliyorum. Ailesine, sevenlerine ve milletimize başsağlığı diliyorum" diye konuştu."Önümüzde yeni bir dönem var"Dünyanın yeni bir dönemin başlangıcında olduğunu söyleyen Kurtulmuş, "Yaşadığımız çok kısa süre içerisinde önemli iki büyük gelişmeyi yaşandı. Bunlardan birisi 1990’ların başında Berlin Duvarı’nın yıkılmasıydı. Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla birlikte 1945-90 arasında devam eden bir tarafında Amerika’nın bir tarafında Rusya’nın olduğu iki kutuplu dünya sistemi çöktü. Berlin duvarıyla birlikte Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği dağılarak çok sayıda yeni devlet ortaya çıktı. Dünyadaki 2 kutupluluk dönemi geride kalmış oldu. Ondan sonraki süreçte de Amerika Birleşik Devletleri’nin başını çektiği iddia edilen tek kutuplu bir dünya sistemi, yani bir tek gücün yönlendirdiği bir dünya sisteminden bahsedildi. Ta ki 2022 yılının Ağustos ayına kadar. Amerika Birleşik Devletleri’nin Afganistan’dan apar topar çekilmesiyle birlikte o tek kutuplu olduğu empoze edilen sistem de çöktü. Şimdi önümüzde yeni bir dönem var. Bu dönemin nasıl gelişeceği, nasıl yeni gelişmelerle dünyanın hangi güç dengelerinin içerisinde hareket edeceğini henüz bugünden bütünüyle bilmemiz mümkün değil. Tabii ki bazı tahminler, bazı öngörülerde bulunuyoruz" diye konuştu."Türkiye bu coğrafyanın yükselen yıldızı olmaya, dünya denkleminde güçlü bir ülke olmaya adaydır"Dünyanın çok kutuplu olacağını söyleyen Kurtulmuş, "Artık dünya ne iki kutuplu ne tek kutuplu bir dünya olmayacak. Çok kutuplu bir dünya olacak. Bu da şu demektir. Başta bizim içinde bulunduğumuz coğrafya olmak üzere dünyanın birçok yerinde yeni güç merkezleri, yeni güçlü ülkeler ortaya çıkacak, yeni dengeler ve yeni denklemler oluşacaktır. Hiç şüphesiz size moral vermek için kendime moral vermek için söylemiyorum. Çok kutuplu yeni dünyanın gelişmeleri içerisinde bu bölgenin büyük ülkelerinden birisi olan, dünyada özellikle Cumhuriyetimizin ikinci aslında Türkiye yüzyılı olmasını temenni ettiğimiz büyük gelişmeleri, büyük bir takım fırsatları barındıran bu önümüzdeki süreçte, gelişen yeni dünya dengeleri, denklemleri içerisinde en önemli ülkelerden birisi Türkiye olacak. Potansiyeli itibariyle, genç nüfusu itibariyle, Türkiye’nin jeostratejik konumu itibariyle, yani hangi denklemi alırsanız alın, içinde vazgeçilemez bir ülke olarak var olmuşu itibariyle Türkiye önümüzdeki dönemin bu çok kutuplu dünya dengelerinin en önemli ülkelerinden biri olacak. Doğu-batı dengesinde, küresel kuzey-küresel güney dengesinde, Müslüman- Hristiyan ülkeler arasındaki dengede, Asya Avrupa dengelerinde dünyanın bütün stratejik geçiş yollarında olması, dünyanın bütün enerji imkanlarının haklarının bir havı olabilecek potansiyele sahip olması dolayısıyla Türkiye bu coğrafyanın yükselen yıldızı olmaya, dünya denkleminde güçlü bir ülke olmaya adaydır" şeklinde konuştu."Büyük ateş çukuruna bütün bölge ülkelerini de itmeye çalışıyorlar"Konuşmasını sürdüren Numan Kurtulmuş, "Ancak şunu da biliyoruz ki bu coğrafyada biz zaten ecdadımızın buraya adım attığı günden itibaren, öyle arkamızı yan gelip yatarak hiçbir şekilde bir günümüzü neredeyse rahat içerisinde geçirmedik. Hep mücadeleyle geçirdik. Hep ileri hedefler önümüze koyarak ilerledik. Hep daha ileriye doğru gittik ve inşallah bundan sonra da daha ileriye gideceğiz. Bu yeni dönemin nasıl şekilleneceği, bu dengelerin nasıl gelişeceği konusunda bir takım tahminler, gelişmeler ortadayken maalesef yeni dönemin belirsizliklerini artıran bir önemli gelişme olarak da bu çok kutupluluk sürecinde önemli gelişme olarak da İsrail’in bir yıldır devam eden ve bölgeyi ateş çemberine değil, büyük ateş çukuruna bütün bölge ülkelerini de itmeye çalışıyorlar. Delicesine davranışlarıyla meczup, siyaset, akıl dışı tavırlarıyla da aslında o açtıkları çukura kendileri de düşmeye aday bir ülke olarak, yönetim olarak duruyorlar" ifadelerini kullandı."İsrail kendisine hiçbir şekilde dokunulamayacağını zannediyor"İsrail’in Gazze’de devam ettirdiği katliamlar, soykırımlar yeni döneme geçen dünyadaki dengeleri sarstığını dile getiren Kurtulmuş, "İsrail’in bu saldırgan tavrını dünyada yeni bir gelişmeye de sebep olabileceğini görüyoruz. Örnek olsun diye söylüyorum. Kendisine dokunulmayan, dokunulamayan bir ülke olduğunu iddia eden, varsayan, arkasına aldığı güçlerle birlikte, başta Amerika Birleşik Devletleri ve bazı Avrupa ülkeleri olmakla birlikte kendisine hiçbir şekilde dokunulamayacağını zanneden İsrail’e Amerika’nın bütün desteğine rağmen Birleşmiş Milletler’deki bütün engelleme girişimlerine rağmen dünyanın hemen hemen tamamı karşı çıkmış, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin başvurusuyla da uluslararası adalet divanında dokunulamaz zannedilen İsrail’e dokunulmuştur. Şimdi bundan sonraki dönemde çok daha önemli gelişmelerin olacağını hep birlikte göreceğiz" dedi."Ne kadar kınarsanız kınayın arkasında Amerika var"İsrail Gazze’yi işgale 2023 yılında başlamadığını, bu senaryonun birinci ve ikinci perdesi olduğunu dile getiren Kurtulmuş, "Öncelikle 1917’de Osmanlı Cihan Devleti, Filistin topraklarından çekilmek zorunda kalınca oraya İngilizler geldi ve orayı yönetmeye başladılar. İngiliz yönetiminin bölgede yaptığı yönetimi ele aldığı zaman yaptığı ilk iş, 1917’de yerleşimciler İngilizler tarafından Filistin topraklarına yerleştirildi. Bugünün neredeyse tam tersi olan o haritada oraya yasa dışı yerleşimciler İngilizler eliyle marifetiyle yerleştirilmeye başlandı. Arkasından 1948, arkasından 1967’deki savaşlarla birlikte İsrail; ilhak, imha ve işgal politikalarını duraksamadan devam etti. İki tepe aldı, üstüne yattı. Birleşmiş Milletler kınadı. Arkasında Amerika var. İstediğiniz kadar kınayın. Onlarca kararlar çıktı, ‘Buradan çekilin’ diye. Şehirleri işgal etti. Genişledi, genişledi ve fevkalade güçlü şekilde bugünkü güne hazırlandı" diye konuştu."İsrail, Lübnan’ı yasa dışı şekilde işgale hazırlanıyor"Oyunun birinci perdesi 1917’de, ikinci perdesi de 2003 yılında açıldığını anlatan Numan Kurtulmuş, "2003 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak’ı işgaliyle birlikte başlayan süreç. Hemen arkasından 2011 yılında Arap Baharı olarak başlayan gelişmeler, bölgede tam da İsrail’in bugünü için hazırlığın başlangıcıdır. Amerikan işgaliyle birlikte ve arkasından gelişen süreçlerde, bölgedeki ülkelerin tamamı İsrail’e karşı çıkabilecek, ona mani olabilecek ülkelerin tamamı bölünme, parçalanma ve iç savaş sürecine sürüklenmiştir. Şöyle bir gözden geçirelim. Irak, Suriye paramparça olmuştu. Şimdi İsrail, Lübnan’ı yasa dışı şekilde işgale hazırlanıyor" şeklinde konuştu."Bazı ülkelerde siyaseten yönetilemez hale getirilmiştir"Ama Lübnan neredeyse önce Müslüman Hristiyan iç savaşıyla, arkasından da 2003’ten sonraki gelişmelerle birlikte mahalle mahalle bölünmüş, tamamıyla kolay lokma olarak hazırlanmıştır. Yemen, Sudan, Libya fiziki olarak bölünen ülkelerden bahsediyorum, Suriye. Bu anlamda ne yazık ki bazı ülkelerde siyaseten yönetilemez hale getirilmiştir. Böylece ikinci perdeyle birlikte bölge ülkelerinin tamamı, birbiriyle düşman, birbiriyle rakip, çelişen, çatışan ülkeler, halklar ve etnik yapılar; mezhebi yapılarda birbirlerine karşıt hale getirilmişlerdir. Dolayısıyla ikinci perde maalesef acı gelişme olarak, yine arkasında 100 binlerce insanı yaralı, ölü şekilde bırakarak gerçekleştirilmiş, ikinci perdenin kapanmasıyla birlikte, üçüncü perde, yani Gazze’nin fiilen işgaliyle birlikte başlayan süreç gerçekleşmeye başlamıştır" ifadelerini kullandı."Arz-ı mevudun gerçekleşmesine asla Türkiye müsaade etmeyecektir"Üçüncü perdenin de devam ettiğinin altını çizen Kurtulmuş, "Bu kadar bölge ülkelerini dağınık bulmuşken, İslam ülkelerini bu kadar inisiyatifsiz, bu kadar korkak, bu kadar siyaseten etkisiz bulmuşken ve arkasında gemileriyle, uçaklarıyla, askeri gücüyle, siyasetiyle batı ülkelerini kendi yanında bulmuşken Netanyahu ve çetesi diyor ki ‘Biz de son vuruşumuzu yapalım, arz-ı mevud gerçekleştirelim.’ Dünya sistemini ciddi şekilde yerden yere vuran, dünya sistemini bundan sonraki süreçte yeni gelişmelere gebe bırakan bu saldırgan tavrın bütün ülkeler tarafından önlenilmesi dünya barışı için en önemli şart. Bu çerçevede Türkiye’nin de bütün insanlarının uyanık olması lazım. Şöyle bir saflığa hiçbir şekilde kapılmamamız gerekiyor. Yıllardır bir biz arz-ı mevud’dan bahsederken bunu kendi zihnimizden uydurulmuş bir şey olarak söylemiyorduk. İsrail’de yazılanları, çizilenleri, onların politik tercihlerini, politik motivasyonlarını gayet iyi bildiğimiz için, yani vadedilmiş topraklar meselesinin bir hikaye olmadığını gördüğümüz için hep uyarıyoruz. Şimdi bütün bu gelişmeleri zincirin parçaları olarak birbirine bağladığınızda 1917’den itibaren bugüne kadar gelinen süreçte nasıl bütünleşik bir harekat planı içerisinde hareket edildiği aşikardır. Bu çerçevede arz-ı mevud’un gerçekleşmesine asla Türkiye müsaade etmeyecektir" dedi."Milli meselelerimizde bir, beraber ve bütünleşik olmak mecburiyetindeyiz"Yapılanların Arz-ı Mevud meselesi olduğunu belirten Kurtulmuş, "İsrail Devleti’nin bayrağının üstündeki mavi çizgi Fırat nehrini, altındaki mavi çizdiyse Nil nehrini sembolize eder. Yani Nil’den Fırat’a, bütün bu coğrafya siyonistlerin emri altına girmeden bu harekatı bitirmemeye yemin etmiş vaziyettedirler. Onun için uyanık olmak, ne yapıldığını, ne yapılmak istendiğini gayet iyi görmek ve Türkiye olarak önce kendi topraklarımızı, kendi milletimizi, vatanımızı en iyi şekilde korumak ve bölgenin birliğini sağlamak için mücadele etmemiz lazım. Bunun için öncelikle uyanık olmak, Ortadoğu’daki, dünya meselelerinde Türkiye’nin içerisinde ne kadar farklı fikirlere sahip olursak olalım, siyaseten hangi farklı programları, teknikleri halkımıza sunuyor olursak olalım, milli meselelerimizde bir, beraber ve bütünleşik olmak mecburiyetindeyiz. Bunu sadece bir siyasi partinin mensubu olarak değil, sadece vatanını seven bir vatansever olarak değil, aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak da bir sorumluluk olarak görüyorum. Siyaseten fikirlerimiz farklı olabilir. Gittiğimiz istikametler A’dan Z’ye birbirine zıt olabilir. Ama milli menfaatlerimiz özellikle önümüzdeki yeni dönemde Türkiye’nin imkanlarını ve kabiliyetlerini artırma azmimiz, gayretimiz ve başta siyonistlerin hedefleri olmak üzere ülkemize karşı bir takım niyetler içerisinde olanlara karşı da ortak bir duruşu sergilememiz bizim milli vazifemizdir. Bunun için birincisi uyanık olacağız. İkincisi birlik ve beraberlik içerisinde olacağız. Eğer Türkiye bu konudaki birliğini, beraberliğini devam ettirirse Allah’ın izniyle bölgedeki oynanan oyunları çözebilecek iradeyi ortaya koyacaktır" diye konuştu."Türkiye’yi de açtıkları bu ateş çukuruna atma niyeti içerisinde olduklarını gayet yakinen biliyoruz""Birlik içerisinde uyanık olacağız" diyen Kurtulmuş, "’Bize dokunmaz, bize gelmez’ demeyeceğiz. 20 yıl öncesine, 30 yıl öncesine bakın. Bölgedeki meselelerin hemen tamamına yakını bizim sınırlarımızın çok uzaklarındaydı. Adım adım bu tehlikenin yaklaştığını ve Türkiye’yi de içine alacak, hatta Türkiye’yi de açtıkları bu ateş çukuruna atma niyeti içerisinde olduklarını gayet yakinen biliyoruz. Bunun için bu birlik beraberlik içerisinde hareket edeceğiz. İnşallah yarın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Dışişleri Bakanımız ve Milli Savunma Bakanımız bölgedeki gelişmelerle ilgili hususlarda milletvekili arkadaşlarımızı çok geniş şekilde bilgilendirecekler ve böylece parlamentodaki milletvekilleri de milletin temsilcileri olarak bu konuda atılacak adımlar konusunda bilgilendirilecek ve görüşlerini ifade edeceklerdir" şeklinde konuştu.""Hedefleri sadece Araplar, Gazze, Batı Şeria ya da Lübnan değildir"Netanyahu ve çetesinin hedefi sadece Filistinliler olmadığının altını çizen Kurtulmuş, "Hedefleri sadece Araplar, Gazze, Batı Şeria ya da Lübnan değildir. Bunların bu bölge halkları arasında en ufak bir fark görmediğini, ‘Bunlar Arap’tır, Acem’dir, Türktür, Kürttür, Sünnidir’ diye hiçbir ayrım gözetmediklerini gözümüzün içine parmaklarını soka sapa anlatıyorlar. Bu süreçte her kim Arap- Acem, Türk-Kürt, Sünni-Şii hatta Müslüman-Hristiyan ayrımı yaparsa biliniz ki İsrail’in ekmeğine yağ sürüyor demektir. Bu çerçevede Türkiye’nin aydınları olarak, Türkiye’nin beyni olan üniversitelerimiz olarak bu konudaki çalışmalarımız da süratle sürdüreceğiz. Ayrıca bölge halkları arasındaki farklılıkların, ayrılıkların giderilebilmesi için de gayret sarf edeceğiz. Özellikle son zamanlarda Suriye ve Mısır’la normalleşme meselesi adımları ise tam da bu amaçla atılmaya çalışılan adımlardır. Böylece bölge halkları ve devletleri arasındaki mümkün olduğu kadar yakın dayanışmanın tesis edilmesi her birimizin menfaatinedir" ifadelerini kullandı."Dünyada bu katliamları durduracak bir tane ülke var. Amerika istesin bir günde bu işi bitirir"Netanyahu ve çetesinin siyonist rejimin yalnızlaştırılması gerektiğine değinen Numan Kurtulmuş, "Öylesine yanlış bir yola girdiler ki kendi ideolojileri ve fikirleri açısından burada bu yolda duracakları bir durak da yok. Kendi duraklarını hepsi kendileri iptal ettiler. Ne yazık ki zaman zaman insanı çıldırtan, batıdan bazı açıklamalar geliyor. Yine açık yüreklilikle söyleyeyim. Bunlardan en çok bizi rahatsız edenlerden birisi de adam şimdi Lübnan’a saldırıyor. Diyor ki işte efendim ölçülü mukabelede bulunun. Allah aşkına bir mukabelenin ölçülü olabilmesi için daha kaç 50 bin masum insanın ölmesi gerekir? Böylesine gayri insani bir düşünce olabilir mi? Dünyada bu katliamları durduracak bir tane ülke var. Amerika istesin bir günde bu işi bitirir. Bir cümle söyleyecek, hatta bir kelime söyleyecek; ‘Dur Netanyahu’. Bunu demiyor. ‘Devam et Netanyahu’ diyor. Onlar da buna ortak olduklarını ortaya koymaya çalışıyorlar. Dolayısıyla bundan sonraki süreçte isteseler de istemeseler de Netanyahu ve çetesi yalnızlaşacaktır. Bu süreçte Netanyahu hükümetinin yalnızlaştırılması, insanın ortak vicdanıdır, ortak çalışma alanlarından birisidir. Bütün bunları yeni bir dünyanın tam da kurulmakta olduğu dönemde önümüzde çok büyük bir insani problem olarak duruyor. İnşallah en kısa zamanda bu büyük kötülükten, büyük hayırlar çıkarmakta insanlığın boynunun borcudur. Adalet, hakkaniyet, insaf, vicdan, insanların yaratılışta eşitliği, devletlerin de egemenlikte eşitliği prensibinde yeni bir dünyanın kurulması mümkündür, muhtemeldir ve sizi temin ederim ki mukadderdir" dedi.Numan Kurtulmuş, açılış sonrasında Düzce Sivil Toplum Buluşması gerçekleştirerek Düzce’deki programı sonlandırdı.
TBMM Başkanı Kurtulmuş: "Türkiye arz-ı mevudun gerçekleşmesine asla müsaade etmeyecektir"
07 Ekim 2024 Pazartesi - 18:04 TBMM Başkanı Kurtulmuş: "Türkiye arz-ı mevudun gerçekleşmesine asla müsaade etmeyecektir" TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, İsrail’in bölgedeki saldırılarına ilişkin, "Türkiye arz-ı mevudun gerçekleşmesine asla müsaade etmeyecektir. Birlik içerisinde uyanık olacağız. ’Bize dokunmaz, bize gelmez’ demeyeceğiz. Türkiye’yi de açtıkları bu ateş çukuruna atma niyeti içerisinde olduklarını gayet yakinen biliyoruz. Bunun için birlik, beraberlik içerisinde hareket edeceğiz" dedi. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, bir dizi program için Düzce’ye geldi. İlk olarak Düzce Valiliği’ni ziyaret eden Kurtulmuş, Vali Selçuk Aslan’dan şehirde yapılan çalışmalar hakkında bilgi aldı. Ardından Kurtulmuş, Düzce Üniversitesi Akademik Yıl açılış törenine katıldı. Açılışta hayatını kaybeden Recai Kutan’a rahmet dileyen Kurtulmuş, "Bugün vefat haberini aldığımız, Türk siyasetinin duayen isimlerinden, nezaketiyle, zarafetiyle, memleket sevgisiyle, Türkiye’nin kalkınmasına adadığı ömrüyle hepimiz için örnek bir şahsiyet olan Recai Kutan beyefendiyi rahmetle anıyorum. Kendisiyle yıllarca çalıştık. Karış karış Türkiye’yi dolaşmış, Türkiye’nin gelişme serüveninin hemen hemen her safhasında yer almış olan önemli ve örnek alınacak bir siyaset insanıydı. Kendisine Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum. Ailesine, sevenlerine ve milletimize başsağlığı diliyorum" diye konuştu. "Önümüzde yeni bir dönem var" Dünyanın yeni bir dönemin başlangıcında olduğunu söyleyen Kurtulmuş, "Yaşadığımız çok kısa süre içerisinde önemli iki büyük gelişme yaşandı. Bunlardan birisi 1990’ların başında Berlin Duvarı’nın yıkılmasıydı. Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla birlikte 1945-90 arasında devam eden bir tarafında Amerika’nın, bir tarafında Rusya’nın olduğu iki kutuplu dünya sistemi çöktü. Berlin Duvarı ile birlikte Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği dağılarak çok sayıda yeni devlet ortaya çıktı. Dünyadaki iki kutupluluk dönemi geride kalmış oldu. Ondan sonraki süreçte de Amerika Birleşik Devletleri’nin başını çektiği iddia edilen tek kutuplu bir dünya sistemi, yani bir tek gücün yönlendirdiği bir dünya sisteminden bahsedildi. Ta ki 2022 yılının Ağustos ayına kadar. Amerika Birleşik Devletleri’nin Afganistan’dan apar topar çekilmesiyle birlikte o tek kutuplu olduğu empoze edilen sistem de çöktü. Şimdi önümüzde yeni bir dönem var. Bu dönemin nasıl gelişeceği, nasıl yeni gelişmelerle dünyanın hangi güç dengelerinin içerisinde hareket edeceğini henüz bugünden bütünüyle bilmemiz mümkün değil. Tabii ki bazı tahminler, bazı öngörülerde bulunuyoruz" diye konuştu. "Türkiye bu coğrafyanın yükselen yıldızı olmaya, dünya denkleminde güçlü bir ülke olmaya adaydır" Dünyanın çok kutuplu olacağını söyleyen Kurtulmuş, "Artık dünya ne iki kutuplu ne tek kutuplu bir dünya olmayacak. Çok kutuplu bir dünya olacak. Bu da şu demektir. Başta bizim içinde bulunduğumuz coğrafya olmak üzere dünyanın birçok yerinde yeni güç merkezleri, yeni güçlü ülkeler ortaya çıkacak, yeni dengeler ve yeni denklemler oluşacaktır. Hiç şüphesiz size moral vermek için kendime moral vermek için söylemiyorum. Çok kutuplu yeni dünyanın gelişmeleri içerisinde bu bölgenin büyük ülkelerinden birisi olan, dünyada özellikle Cumhuriyetimizin ikinci asrında Türkiye yüzyılı olmasını temenni ettiğimiz büyük gelişmeleri, büyük bir takım fırsatları barındıran bu önümüzdeki süreçte, gelişen yeni dünya dengeleri, denklemleri içerisinde en önemli ülkelerden birisi Türkiye olacak. Potansiyeli itibarıyla, genç nüfusu itibarıyla, Türkiye’nin jeostratejik konumu itibarıyla, yani hangi denklemi alırsanız alın içinde vazgeçilemez bir ülke olarak Türkiye önümüzdeki dönemin bu çok kutuplu dünya dengelerinin en önemli ülkelerinden biri olacak. Doğu-batı dengesinde, kuzey-güney dengesinde, Müslüman- Hristiyan ülkeler arasındaki dengede, Asya-Avrupa dengesinde dünyanın bütün stratejik geçiş yollarında olması, dünyanın bütün enerji imkanlarının, haklarının bir havı olabilecek potansiyele sahip olması dolayısıyla Türkiye bu coğrafyanın yükselen yıldızı olmaya, dünya denkleminde güçlü bir ülke olmaya adaydır" şeklinde konuştu. "Büyük ateş çukuruna bütün bölge ülkelerini de itmeye çalışıyorlar" Kurtulmuş, "Ancak şunu da biliyoruz ki bu coğrafyada biz zaten ecdadımızın buraya adım attığı günden itibaren, öyle arkamızı yan gelip yatarak hiçbir şekilde bir günümüzü neredeyse rahat içerisinde geçirmedik. Hep mücadeleyle geçirdik. Hep ileri hedefler önümüze koyarak ilerledik. Hep daha ileriye doğru gittik ve inşallah bundan sonra da daha ileriye gideceğiz. Bu yeni dönemin nasıl şekilleneceği, bu dengelerin nasıl gelişeceği konusunda bir takım tahminler, gelişmeler ortadayken maalesef yeni dönemin belirsizliklerini artıran bir önemli gelişme olarak da bu çok kutupluluk sürecinde önemli gelişme olarak da İsrail’in bir yıldır devam eden ve bölgeyi ateş çemberine değil, büyük ateş çukuruna bütün bölge ülkelerini de itmeye çalışıyorlar. Delicesine davranışlarıyla meczup, siyaset, akıl dışı tavırlarıyla da aslında o açtıkları çukura kendileri de düşmeye aday bir ülke olarak, yönetim olarak duruyorlar" ifadelerini kullandı. "İsrail kendisine hiçbir şekilde dokunulamayacağını zannediyor" İsrail’in Gazze’de devam ettirdiği katliamlar, soykırımların yeni döneme geçen dünyadaki dengeleri sarstığını dile getiren Kurtulmuş, "İsrail’in bu saldırgan tavrının dünyada yeni bir gelişmeye de sebep olabileceğini görüyoruz. Örnek olsun diye söylüyorum. Kendisine dokunulmayan, dokunulamayan bir ülke olduğunu iddia eden, varsayan, arkasına aldığı güçlerle birlikte başta Amerika Birleşik Devletleri ve bazı Avrupa ülkeleri olmakla birlikte kendisine hiçbir şekilde dokunulamayacağını zanneden İsrail’e, Amerika’nın bütün desteğine rağmen, Birleşmiş Milletler’deki bütün engelleme girişimlerine rağmen dünyanın hemen hemen tamamı karşı çıkmış, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin başvurusuyla da Uluslararası Adalet Divanı’nda dokunulamaz zannedilen İsrail’e dokunulmuştur. Şimdi bundan sonraki dönemde çok daha önemli gelişmelerin olacağını hep birlikte göreceğiz" dedi. "Ne kadar kınarsanız kınayın arkasında Amerika var" İsrail’in Gazze’yi işgale 2023 yılında başlamadığını, bu senaryonun birinci ve ikinci perdesi olduğunu dile getiren Kurtulmuş, "Öncelikle 1917’de Osmanlı Cihan Devleti, Filistin topraklarından çekilmek zorunda kalınca oraya İngilizler geldi ve orayı yönetmeye başladılar. İngiliz yönetiminin bölgede yaptığı yönetimi ele aldığı zaman yaptığı ilk iş, 1917’de yerleşimciler İngilizler tarafından Filistin topraklarına yerleştirildi. Bugünün neredeyse tam tersi olan o haritada oraya yasa dışı yerleşimciler İngilizler eliyle, marifetiyle yerleştirilmeye başlandı. Arkasından 1948, arkasından 1967’deki savaşlarla birlikte İsrail ilhak, imha ve işgal politikalarına duraksamadan devam etti. İki tepe aldı, üstüne yattı. Birleşmiş Milletler kınadı. Arkasında Amerika var. İstediğiniz kadar kınayın. Onlarca kararlar çıktı, ‘Buradan çekilin’ diye. Şehirleri işgal etti. Genişledi, genişledi ve fevkalade güçlü şekilde bugünkü güne hazırlandı" diye konuştu. "İsrail, Lübnan’ı yasa dışı şekilde işgale hazırlanıyor" Oyunun birinci perdesinin 1917’de, ikinci perdesinin de 2003 yılında açıldığını anlatan Numan Kurtulmuş, "2003 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak’ı işgaliyle birlikte başlayan süreç. Hemen arkasından 2011 yılında Arap Baharı olarak başlayan gelişmeler, bölgede tam da İsrail’in bugünü için hazırlığın başlangıcıdır. Amerikan işgaliyle birlikte ve arkasından gelişen süreçlerde bölgedeki ülkelerin tamamı İsrail’e karşı çıkabilecek, ona mani olabilecek ülkelerin tamamı bölünme, parçalanma ve iç savaş sürecine sürüklenmiştir. Şöyle bir gözden geçirelim. Irak, Suriye paramparça olmuştu. Şimdi İsrail, Lübnan’ı yasa dışı şekilde işgale hazırlanıyor" şeklinde konuştu. "Bazı ülkelerde siyaseten yönetilemez hale getirilmiştir" Lübnan’ın önce Müslüman-Hristiyan iç savaşıyla, arkasından da 2003’ten sonraki gelişmelerle birlikte mahalle mahalle bölündüğünü, tamamıyla kolay lokma olarak hazırlandığını sööyleyen Kurtulmuş, "Yemen, Sudan, Libya fiziki olarak bölünen ülkelerden bahsediyorum, Suriye. Bu anlamda ne yazık ki bazı ülkelerde siyaseten yönetilemez hale getirilmiştir. Böylece ikinci perdeyle birlikte bölge ülkelerinin tamamı, birbiriyle düşman, birbiriyle rakip, çelişen, çatışan ülkeler, halklar ve etnik yapılar; mezhebi yapılarda birbirlerine karşıt hale getirilmişlerdir. Dolayısıyla ikinci perde maalesef acı gelişme olarak, yine arkasında yüz binlerce insanı yaralı, ölü şekilde bırakarak gerçekleştirilmiş, ikinci perdenin kapanmasıyla birlikte üçüncü perde, yani Gazze’nin fiilen işgaliyle birlikte başlayan süreç gerçekleşmeye başlamıştır" ifadelerini kullandı. "Arz-ı mevudun gerçekleşmesine asla Türkiye müsaade etmeyecektir" Üçüncü perdenin de devam ettiğinin altını çizen Kurtulmuş, "Bu kadar bölge ülkelerini dağınık bulmuşken, İslam ülkelerini bu kadar inisiyatifsiz, bu kadar korkak, bu kadar siyaseten etkisiz bulmuşken ve arkasında gemileriyle, uçaklarıyla, askeri gücüyle, siyasetiyle Batı ülkelerini kendi yanında bulmuşken Netanyahu ve çetesi diyor ki, ‘Biz de son vuruşumuzu yapalım, arz-ı mevud gerçekleştirelim.’ Dünya sistemini ciddi şekilde yerden yere vuran, dünya sistemini bundan sonraki süreçte yeni gelişmelere gebe bırakan bu saldırgan tavrın bütün ülkeler tarafından önlenilmesi dünya barışı için en önemli şart. Bu çerçevede Türkiye’nin de bütün insanlarının uyanık olması lazım. Şöyle bir saflığa hiçbir şekilde kapılmamamız gerekiyor. Yıllardır bir biz arz-ı mevud’dan bahsederken bunu kendi zihnimizden uydurulmuş bir şey olarak söylemiyorduk. İsrail’de yazılanları, çizilenleri, onların politik tercihlerini, politik motivasyonlarını gayet iyi bildiğimiz için, yani vadedilmiş topraklar meselesinin bir hikaye olmadığını gördüğümüz için hep uyarıyoruz. Şimdi bütün bu gelişmeleri zincirin parçaları olarak birbirine bağladığınızda 1917’den itibaren bugüne kadar gelinen süreçte nasıl bütünleşik bir harekat planı içerisinde hareket edildiği aşikardır. Bu çerçevede arz-ı mevudun gerçekleşmesine asla Türkiye müsaade etmeyecektir" dedi. "Milli meselelerimizde bir, beraber ve bütünleşik olmak mecburiyetindeyiz" Yapılanların arz-ı mevud meselesi olduğunu belirten Kurtulmuş, "İsrail Devleti’nin bayrağının üstündeki mavi çizgi Fırat Nehri’ni, altındaki mavi çizgiyse Nil Nehri’ni sembolize eder. Yani Nil’den Fırat’a bütün bu coğrafya siyonistlerin emri altına girmeden bu harekatı bitirmemeye yemin etmiş vaziyettedirler. Onun için uyanık olmak, ne yapıldığını, ne yapılmak istendiğini gayet iyi görmek ve Türkiye olarak önce kendi topraklarımızı, kendi milletimizi, vatanımızı en iyi şekilde korumak ve bölgenin birliğini sağlamak için mücadele etmemiz lazım. Bunun için öncelikle uyanık olmak, Ortadoğu’daki, dünya meselelerinde Türkiye’nin içerisinde ne kadar farklı fikirlere sahip olursak olalım, siyaseten hangi farklı programları, teknikleri halkımıza sunuyor olursak olalım, milli meselelerimizde bir, beraber ve bütünleşik olmak mecburiyetindeyiz. Bunu sadece bir siyasi partinin mensubu olarak değil, sadece vatanını seven bir vatansever olarak değil, aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak da bir sorumluluk olarak görüyorum. Siyaseten fikirlerimiz farklı olabilir. Gittiğimiz istikametler A’dan Z’ye birbirine zıt olabilir. Ama milli menfaatlerimiz özellikle önümüzdeki yeni dönemde Türkiye’nin imkanlarını ve kabiliyetlerini artırma azmimiz, gayretimiz ve başta siyonistlerin hedefleri olmak üzere ülkemize karşı bir takım niyetler içerisinde olanlara karşı da ortak bir duruşu sergilememiz bizim milli vazifemizdir. Bunun için birincisi uyanık olacağız. İkincisi birlik ve beraberlik içerisinde olacağız. Eğer Türkiye bu konudaki birliğini, beraberliğini devam ettirirse Allah’ın izniyle bölgedeki oynanan oyunları çözebilecek iradeyi ortaya koyacaktır" diye konuştu. "Türkiye’yi de açtıkları bu ateş çukuruna atma niyeti içerisinde olduklarını gayet yakinen biliyoruz" "Birlik içerisinde uyanık olacağız" diyen Kurtulmuş, "’Bize dokunmaz, bize gelmez’ demeyeceğiz. 20 yıl öncesine, 30 yıl öncesine bakın. Bölgedeki meselelerin hemen tamamına yakını bizim sınırlarımızın çok uzaklarındaydı. Adım adım bu tehlikenin yaklaştığını ve Türkiye’yi de içine alacak, hatta Türkiye’yi de açtıkları bu ateş çukuruna atma niyeti içerisinde olduklarını gayet yakinen biliyoruz. Bunun için bu birlik beraberlik içerisinde hareket edeceğiz. İnşallah yarın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Dışişleri Bakanımız ve Milli Savunma Bakanımız bölgedeki gelişmelerle ilgili hususlarda milletvekili arkadaşlarımızı çok geniş şekilde bilgilendirecekler ve böylece parlamentodaki milletvekilleri de milletin temsilcileri olarak bu konuda atılacak adımlar konusunda bilgilendirilecek ve görüşlerini ifade edeceklerdir" şeklinde konuştu. "Hedefleri sadece Araplar, Gazze, Batı Şeria ya da Lübnan değildir" Netanyahu ve çetesinin hedefinin sadece Filistinliler olmadığının altını çizen Kurtulmuş, "Hedefleri sadece Araplar, Gazze, Batı Şeria ya da Lübnan değildir. Bunların bu bölge halkları arasında en ufak bir fark görmediğini, ‘Bunlar Arap’tır, Acem’dir, Türk’tür, Kürt’tür, Sünni’dir’ diye hiçbir ayrım gözetmediklerini gözümüzün içine parmaklarını soka sapa anlatıyorlar. Bu süreçte her kim Arap-Acem, Türk-Kürt, Sünni-Şii, hatta Müslüman-Hristiyan ayrımı yaparsa biliniz ki İsrail’in ekmeğine yağ sürüyor demektir. Bu çerçevede Türkiye’nin aydınları olarak, Türkiye’nin beyni olan üniversitelerimiz olarak bu konudaki çalışmalarımızı da süratle sürdüreceğiz. Ayrıca bölge halkları arasındaki farklılıkların, ayrılıkların giderilebilmesi için de gayret sarf edeceğiz. Özellikle son zamanlarda Suriye ve Mısır’la normalleşme meselesi adımları ise tam da bu amaçla atılmaya çalışılan adımlardır. Böylece bölge halkları ve devletleri arasındaki mümkün olduğu kadar yakın dayanışmanın tesis edilmesi her birimizin menfaatinedir" ifadelerini kullandı. "Dünyada bu katliamları durduracak bir tane ülke var. Amerika istesin bir günde bu işi bitirir" Netanyahu ve çetesinin ,siyonist rejimin yalnızlaştırılması gerektiğine değinen Numan Kurtulmuş, "Öylesine yanlış bir yola girdiler ki kendi ideolojileri ve fikirleri açısından burada bu yolda duracakları bir durak da yok. Kendi duraklarını hepsi kendileri iptal ettiler. Ne yazık ki zaman zaman insanı çıldırtan, batıdan bazı açıklamalar geliyor. Yine açık yüreklilikle söyleyeyim. Bunlardan en çok bizi rahatsız edenlerden birisi de adam şimdi Lübnan’a saldırıyor. Diyor ki işte efendim ölçülü mukabelede bulunun. Allah aşkına bir mukabelenin ölçülü olabilmesi için daha kaç 50 bin masum insanın ölmesi gerekir? Böylesine gayri insani bir düşünce olabilir mi? Dünyada bu katliamları durduracak bir tane ülke var. Amerika istesin bir günde bu işi bitirir. Bir cümle söyleyecek, hatta bir kelime söyleyecek; ‘Dur Netanyahu’. Bunu demiyor. ‘Devam et Netanyahu’ diyor. Onlar da buna ortak olduklarını ortaya koymaya çalışıyorlar. Dolayısıyla bundan sonraki süreçte isteseler de istemeseler de Netanyahu ve çetesi yalnızlaşacaktır. Bu süreçte Netanyahu hükümetinin yalnızlaştırılması, insanın ortak vicdanıdır, ortak çalışma alanlarından birisidir. Bütün bunları yeni bir dünyanın tam da kurulmakta olduğu dönemde önümüzde çok büyük bir insani problem olarak duruyor. İnşallah en kısa zamanda bu büyük kötülükten, büyük hayırlar çıkarmakta insanlığın boynunun borcudur. Adalet, hakkaniyet, insaf, vicdan, insanların yaratılışta eşitliği, devletlerin de egemenlikte eşitliği prensibinde yeni bir dünyanın kurulması mümkündür, muhtemeldir ve sizi temin ederim ki mukadderdir" dedi. Numan Kurtulmuş, açılış sonrasında "Düzce Sivil Toplum Buluşması" programına katıldı.