Yerel Haberler
Bursa
Büyükşehir’den çiftçilere destek 24 Kasım 2024 Pazar - 18:55:41 Bursa Büyükşehir Belediyesi, kırsal kalkınma hedefleri doğrultusunda Karacabey, Yenişehir, Harmancık ve Keles ilçelerindeki üreticilere yüzde 75’i hibeli siyez buğdayı tohumu dağıttı. Çiftçilerin son yıllarda yaşadığı sorunları bilen bir kent yöneticisi olduğunu söyleyen Başkan Mustafa Bozbey, “Bizler sizin yanındayız, siz yeter ki üretin” dedi. Bursa’da köyden kente göçün önüne geçmek adına fide-fidan temininden ürünlerin satış ve pazarlamasına kadar birçok konuda çiftçiye destek veren Büyükşehir Belediyesi, tarımda ürün kalitesinin artması amacıyla çalışmalarını sürdürüyor. Kırsal Hizmetler Daire Başkanlığı öncülüğünde Tarım Peyzaj AŞ ve BESAŞ’ın destekleriyle hazırlanan projeyle Karacabey, Yenişehir, Harmancık ve Keles ilçelerindeki 25 üreticiye siyez buğday tohumu dağıtıldı. Üreticiye yüzde 75 hibeyle destek olan Büyükşehir Belediyesi, Bursa’nın farklı lokasyonlardaki 233 hektarlık alanda üretim sağlamış oluyor. BUSKİ binası önündeki dağıtım törenine Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in yanı sıra Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcıları Mehmet Emin Direkçi ve Mehmet Yıldız, Tarım Peyzaj AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Aydın Saldız, Tarım Peyzaj AŞ Genel Müdürü Sedat Akar, BESAŞ Genel Müdürü İbrahim Alpay Demirtaş, Kırsal Hizmetler Dairesi Başkanı Ayhan Sarsıcı, belediye bürokratları ve üreticiler katıldı. “Üreticimize destek olacağız” Büyükşehir Belediye Başkanı Bozbey, Bursa’nın bereketli topraklarında üreten ellerin emeğine destek olmaya ve bu toprakların potansiyelini daha da artırmaya devam edeceklerini söyledi. Anadolu’nun kadim tohumlarından biri olan siyez buğdayının, binlerce yıllık geçmişiyle özel bir değer olduğunu belirten Başkan Bozbey, 10 bin yıldır tarımı yapılan siyez buğdayının bugün kullanılan modern buğdayın atası olduğunu hatırlattı. Genetik yapısında herhangi bir değişim olmadığından GDO içermediğini ifade eden Başkan Bozbey, “Siyez buğdayının üretimini destekleyerek hem tarımsal çeşitliliği korumak hem de sağlıklı ve besleyici gıdalara erişimi artırma hedefindeyiz. Bu projeyle yaklaşık 233 hektarlık alanda üretim yapılacaktır. Belediye olarak üreticilerimize yüzde 75 hibe oranıyla destek oluyoruz. 25 üreticimize 5850 kilogram siyez buğdayı tohumu dağıtıyoruz. Ekilen tüm siyez buğdayını Bursa Büyükşehir Belediyesi olarak alacağız. Üreticimize hem destek olacağız hem de Bursalılara sağlıklı ürünü götürmüş olacağız. Bu toprakların bereketini geleceğe taşıyan çiftçilerimizdir” dedi. “Bizler sizin yanındayız” Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte tarlada emek harcayan üreticilerin sofraları bereketlendirdiğini dile getiren Başkan Bozbey, çiftçilerin hem kente güç kattıkları hem de halkın sağlığını desteklediğini anlattı. Çiftçilerin son yıllarda yaşadığı sorunları bilen bir kent yöneticisi olduğunu söyleyen Başkan Bozbey, “Gübre, mazot, tohum gibi temel girdilerin fiyatlarının artması dolayısıyla ekemedikleri arazileri ekebilmelerini için çiftçilerimize destek vermeye devam edeceğiz. Yaşam standartlarınızı yukarıya çıkarmak bizlerin de sorumluluğudur. Onun için çiftçimizin yanında olmalıyız. Desteklerimiz aynı şekilde devam edecek. Çiftçilerimizin gelir seviyelerini artırarak köylerinde mutlu olmalarını ve geleceğe güvenle bakmalarını istiyoruz. Bizler sizin yanındayız, siz yeter ki üretin. Biz ürünlerinizi satın alırız. Bursalı çiftçinin gülümsemesini istiyoruz. Çiftimize sulama konusunda destek olmak için fabrikamızı da kurduk. Fabrikanın açılışını yapmadık, gerek de duymuyoruz. Şu an üretim yapılıyor. Bir taraftan çevreyi koruyacağız, diğer taraftan çiftçimize destek olup gülümsemesini sağlayacağız. Bereketli hasatlar, bol kazançlar diliyorum” dedi. Konuşmaların ardından Başkan Bozbey tarafından üreticilere siyez buğdayı tohumları teslim edildi.
BUÜ ile BTÜ daha çok ortak proje üretecek
22 Kasım 2024 Cuma - 13:46 BUÜ ile BTÜ daha çok ortak proje üretecek Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) ve Bursa Teknik Üniversitesi (BTÜ), ikinci kez ortak senato toplantısında buluştu. İlk toplantıya ev sahipliği yapan BTÜ Senatosu, bu kez BUÜ’nün konuğu oldu. Senatoda iki üniversitenin yöneticileri yeni projeler üretilmesi konusunda görüş birliğine vardı. Görükle Kampüsü’ndeki Çamlık Yemekhanesi’nde gerçekleştirilen ortak senato toplantısında BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ferudun Yılmaz ile BTÜ Rektörü Prof. Dr. Naci Çağlar, rektör yardımcıları, dekanlar ve enstitü müdürleri ile iki üniversitenin genel sekreterleri hazır bulundu. Yükseliş trendine girildi Açılış konuşması yapan BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, üniversiteler arasındaki iş birliğinin daha çok akademisyenler bazında yürütüldüğünü ancak bu durumu kurumsal anlamda çok daha kalıcı hale getirmek istediklerini dile getirdi. Ortak senato toplantısının ilkini Rektör Prof. Dr. Naci Çağlar’ın daveti ile BTÜ’de yaptıklarını hatırlatan Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, “Şimdi ise üniversitemiz ev sahipliğinde toplantımızın ikincisini gerçekleştiriyoruz. Üniversitelerimiz akademisyenleri arasında fiili olan iş birliğini bizler de kurumsal yakınlıkla taçlandırmak ve bu etkileşimi sürdürülebilir hale getirmek istiyoruz. Bu kapsamda yapacağımız ortaklıklar ile uluslararası sıralamalarda ciddi bir yükseliş trendine geçme hedefimiz bulunuyor. Bunun yanında üniversitelerimizin potansiyelleri doğrultusunda şehrimizdeki özel sektör firmalarıyla da bilimsel faaliyetler gerçekleştirmek istiyoruz. İlk adımın BTÜ’den gelerek devam ettirdiğimiz kurumsal iş birliğimizin bundan sonraki aşamada da hızlı bir şekilde devam etmesini diliyoruz” diye konuştu. Güçbirliği yapılacak BTÜ Rektörü Naci Çağlar ise, Bursa Uludağ Üniversitesinin 50’nci yılını kutlayarak, “Bugün iki güçlü üniversite olarak bir aradayız. BUÜ 50 yıllık tecrübeli, BTÜ ise genç, dinamik ve güçlü bir üniversite. Üniversitelerimizin bu yönleriyle güç birliği yaparak güçlenmek, ortak yayınlar ve çalışmalarla beraber yürümek istiyoruz. Bursa Uludağ Üniversitesi’nin Mükemmeliyet Merkezi başvurusuna BTÜ olarak biz de paydaş olarak destek veriyoruz. Öte yandan BUÜ, bir araştırma üniversitesi. Üniversitemizden bu anlamda da istifa etmek istiyoruz. Çünkü bizim de hedefimiz, araştırma üniversitesi olmak. Bu doğrultuda iş birliklerimizin kalıcı bir şekilde devam etmesini diliyorum” açıklamasında bulundu. Toplantıda her iki üniversitenin çalışmaları değerlendirilirken, fakülteler ve bölümler arası yapılabilecek iş birliği alanları da görüşüldü. Senato, ilgili birim yöneticilerinin aynı masa etrafında buluşması ve fikir alışverişi yapmasının ardından sona erdi.
Lenfödem’e İlker Çelikcan FTR’de çözüm var
22 Kasım 2024 Cuma - 11:22 Lenfödem’e İlker Çelikcan FTR’de çözüm var Türkiye’nin fizik tedavi alanında en köklü sağlık tesislerinden biri olan İlker Çelikcan Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi, halk arasında “Fil hastalığı” olarak da bilinen lenfödem hastalığına karşı sunduğu tedavi hizmet ile Türkiye’nin dört bir yanından gelen hastalara şifa dağıtıyor. Genellikle cerrahi girişimler, kemoterapi veya radyoterapi sonrasında görülen lenfödem, uzuvların anormal derecede şişmesi, yüzük ya da bileziğin sıkması, ciltte gerginlik ve parlaklık gibi çeşitli belirtilerle ortaya çıkıyor. Hastaların durumu geç fark etmesi, tedavinin zorlaşmasına ve daha uzun sürmesine sebep olurken, özellikli tedavi gerektiren bu hastalığa İlker Çelikcan Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi’nde uluslararası kabul gören tedavi yöntemleri ile çözüm bulunuyor. Hastanede verilen hizmetlerle ilgili açıklamalarda bulunan Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Fatma Özkurt Zengin, lenfatik sistemin vücudun dolaşım sisteminin bir parçası olduğunu dile getirdi. Hücreler arasındaki sıvıyı normal dolaşıma aktararak vücudu bir bakıma temizlemek amaçlı bir sistem olduğunu ifade eden Uzm. Dr. Zengin, “Lenfödem oluşmasında bu sistemin herhangi bir yönünde bloke olması, çalışmaması anlamındadır. Halk arasında çok fazla bilinen bir durum değildir” dedi. İhmal etmeyin Lenfödemin birincil ve ikincil durumları olduğunun bilgisini veren Uzm. Dr. Zengin, “Birincil formu daha çok genetik olarak ilerler, çocukluktan hatta anne karnından olan formlardır. Çok fazla rastlanmaz, sekonder olanlarsa cerrahi işlemler, radyoterapi sonrası özellikle meme çevresinde meme kanseri sonrası lenflerin alınmasından sonra ortaya çıkar. Meme kanserlerinde yüzde 25 oranında ve biraz ihmale uğramış durumdadır. Kişilerin bu hastalığı biraz ilerledikten sonra fark edip doktora başvurmaları ne yazık ki sorun olan bir durumdur. İhmal edilmeden başvurularda bulunulması önemlidir” şeklinde konuştu. Hastanın ilk müracaatında başka bir rahatsızlığının bulunmamasına dikkat ettiklerini belirten Uzm. Dr. Zengin, “Tedavisini yazıp fizyoterapiste yönlendiriyoruz. Fizyoterapist de kontrollü bir şekilde kaç seans uygulama olacağına karar veriyoruz. Sonra tekrar kontrole çağırıyoruz. Hastanemizde 2 yıldır bu konuda tedavi yürütülüyor. Toplamda 5 fizyoterapistimiz ekstradan eğitim aldı” diye konuştu. Halk arasında bilinmiyor Lenfödem hastalarına gerekli fizik tedavi çalışmalarını gerçekleştiren Fizyoterapist Salih Üste ise, hekimden teşhis alan hastaların değerlendirmesini ve çevre ölçümü yaptıklarını vurguladı. Daha sonra “Lenf masajı” olarak bilinen lenfödem manuel lenfatik drenaj uygulamasını yaptıklarına dikkat çeken Üste, “Kısa gerim bandajı dediğimiz çok tabakalı bandajlama yapıyoruz. Hasta bu bandajlarla 24 saat geçirip tekrar bize geliyor. Bu şekilde 15-30 seans boyunca hastanın durumuna göre tedavi uzayıp kısalabiliyor. Uygulama sonunda hekimle birlikte hastanın basi giysisine geçmesine karar veriyoruz. Hasta basisine geçer ve gündüz takıp gece çıkarır. Hastanın ev ortamında da bu tedaviye devam etmesi gerekiyor. Biz de bunu basitçe anlatıp hastanın evde de yapmasını istiyoruz” şeklinde konuştu. Hastane bünyesinde iki yıldır lenfödem tedavisi hizmeti verdiklerinin altını çizen Üste, “Özellikle kanser sonrası radyoterapi, kemoterapi sonrası kolları ve bacaklarında ya da vücudun çeşitli yerlerinde şişmeler sonucu gelen hastalarımız oluyor. Bu tedavi uzun süredir uygulanıyor ancak halk arasında çok bilinmediği için 10 yıldır tedavisini olamayıp ya da tamamen vazgeçip umudunu kaybeden hastalarımız geliyor. Şehir dışından gelen hastalarımız da oluyor” dedi. 15 yıl sonra gelen şifa İlker Çelikcan Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi’nde lenfödem tedavisi alan 58 yaşındaki Güler Adıyaman ise 15 yıl önce geçirdiği trafik kazası sonrası ayaklarında şişlik oluşmaya başladığını söyledi. Tedavi için birçok hastaneyi gezdiğini ve çözüm bulamadığını belirten Adıyaman, “Oğlum burada tedavi olduğunu öğrenmiş. Herkes şifa istiyorsa buyursun buraya gelsin. Şifasını bulsun. Pazartesi başladım ben tedaviye 5 günde ayaklarımın şişkinlikleri inmeye başladı” ifadelerini kullandı.
Nilüfer’in gıda zincirine tam not
22 Kasım 2024 Cuma - 09:59 Nilüfer’in gıda zincirine tam not Nilüfer Belediyesi’nin de paydaşları arasında yer aldığı Avrupa Birliği destekli FUSILLI Projesi, 3 günlük programın ardından sona erdi. Sürdürülebilir gıda sistemi için Nilüfer’de yapılan çalışmaları inceleyen konuklar, tesisler ve gıda zinciri ile ilgili övgü yağdırdılar. Avrupa Birliği destekli FUSILLI Projesi, Nilüfer Belediyesi ev sahipliğinde düzenlenen ‘Final Konferansı ve 9. Periyodik Toplantı’ ile tamamlandı. Üç gün süren organizasyona 13 ülke ve 12 şehirden toplam 34 farklı kuruluşun temsilcisi katıldı. Katılımcılar, programda hem raporlarını sundular, hem de Nilüfer Belediyesi’nin eylemlerini yerinde incelediler. İş paketi liderleri de genel değerlendirmelerini yaptı. Uluslararası kapanış konferansının ilk gününde programın ekonomik etkileri, şehir planlaması, katılımcılık ve eşitlik modelleri değerlendirildi. İkinci gün gerçekleşen saha ziyaretlerinde konuklar, Nilüfer’in sürdürülebilir gıda sistemine geçiş sürecinde önemli bir rol oynayan projeleri yerinde inceledi. Katılımcılar; Konak Üretici Pazarı, Altınşehir Mahalle Bostanı ve satış noktası, Budama Atıkları Dönüştürme Tesisi, Hasanağa Gıda Merkezi, Nilüfer Tıbbi ve Aromatik Bitki İşleme Tesisi, Ürünlü Kent Bostanı’ndaki Tohum Kütüphanesi ve Kompost Üretim Merkezi, Nilüfer Tarımsal Analiz Laboratuvarı ile Gölyazı’yı gezdiler. Nilüfer’in ürün desenini görme fırsatı yakalayan paydaşlar, yerel üreticilerle sürdürülen üretim zincirini gözlemlediler. Yerel ürünlerden alışveriş de yapan katılımcılar, yerelle kurulan iş birliği ve işleyiş nedeniyle yetkilileri tebrik ettiler. Etkinliğin son gününde ise 6 ayda bir gerçekleştirilen periyodik toplantı yapıldı. Proje paydaşları, 12 farklı şehirden temsilciler, danışman kuruluşlar ve akademisyenler konu başlıkları ile ilgili son değerlendirmelerini yaptılar. Organizasyonla ilgili değerlendirmede bulunan FUSILLI Proje Yürütücüsü Mehmet Can Yılmaz, çok sayıda şehir gezdiklerini belirterek, son programın ağırlama sırasının kendilerinde olduğunu aktardı. Programla ilgili güzel geri dönüşler aldıklarını ifade eden Yılmaz, “Nilüfer’de gıda sisteminin iyileştirilmesi için çok fazla müdahale alanı var. Nilüfer’de gıda sisteminin iyileştirilmesi için belirlediğimiz 5 kategorideki 48 ana eylem ve 192 alt eylemin yüzde 95’ini gerçekleştirdik. Projede yer alan 13 ülkeden 12 şehir ve 34 kuruluş ile birlikte genel anlamda önemli bir etki yaptık" dedi. Gerçek olmayacak kadar güzel Konukların saha ziyaretlerinden çok memnun ayrıldıklarını ifade eden Yılmaz, “Ziyaretçilerimiz başlangıçta anlattıklarımızı ’gerçek olmayacak kadar güzel’ olarak nitelendiriyorlardı. Ancak saha ziyaretlerinde her şeyi gözleriyle gördüler ve çok etkilendiler. Yerel üreticilerle kurduğumuz iş birliği ve sistemin işleyişi büyük takdir topladı" diye konuştu.
Pazarda Çin kestanesinin yerini yerli kestane aldı
22 Kasım 2024 Cuma - 09:49 Pazarda Çin kestanesinin yerini yerli kestane aldı Geçtiğimiz yıl yerli kestane rekoltesindeki düşüklük ve talebe karşılık verebilmek amacıyla Çin’den ucuz fiyata getirilip pazarlarda satılan Çin kestanesi bu kış pazarlarda yok. Çin’de hayvan yemi olarak kullanılırken fiyatındaki düşüklük sebebiyle ithal edilip Türkiye’de pazara çıkan ithal Çin kestanesine bu yıl yerli kestanede yaşanan bolluk sebebiyle ilgi gösterilmiyor. Var yılı yaşanan yerli kestane, rekolte ve fiyat olarak pazarda hem satıcıyı hem de tüketiciyi mutlu ediyor. Kış aylarının gelmesiyle birlikte tezgahlarda yerini alan kestane pazarda fiyatı en az artan ürünlerden biri oldu. Bu yıl kestane bolluğu sebebiyle fiyatlar ucuz olunca tüketicinin yüzü güldü. Kış aylarında bolca tüketilen kestane geçtiğimiz yıl en son 180 ila 300 lira arasında satılırken, yeni sezonda 120 ila 250 lira arasında tezgahtaki yerini aldı. Pazardaki bir çok üründe fiyatlar artarken bu yıl fiyatı geçen seneye göre daha düşük satılan ürün kestane oldu. Geçtiğimiz sene ucuz olduğu için çok satılan fakat Çin’de hayvan yemi olarak kullanılan Çin kestanesinin bu sene satılmaması bekleniyor. Kestanenin geçen seneye göre daha uyguna satıldığını söyleyen Tuzpazarı esnaflarından Orhan Çağlayan, "Kış aylarının vazgeçilmezi kestane tezgahlara inmeye başladı. Fiyatlar geçen yıla göre iyi. Geçen yıl 180-300 lira arasındaydı satılırken, bu sene kestanenin bol miktarda olmasından dolayı 120-250 lira arasında satılıyor" diye konuştu. Vatandaşların kestane alırken dikkat etmesi gereken konuları belirten Çağlayan, "Vatandaşlar kestane alırken nereden aldıklarına dikkat etmeli. Satıcının devamını getireceğini veya tezgahı her zaman açıp açmadığını kontrol etmeli. Geçen sene cadde köşesi, cami sıkışları gibi yerlerde satılan Çin Kestanesi’nden kaçınılmalı. Vatandaşların pazar gibi sürekli ulaşabileceği yerlerden almalarını tavsiye ediyorum. Tüketicilerin Sarı Aşı, Kara Aşı ve Şekerci cinsi dediğimiz kestaneleri özellikle Kütahya Simav gibi Uludağ’ın çevre vilayetlerinden almalarını öneriyorum. Tabi satıcının dürüst olup doğrusunu söylemesi gerekiyor. Genelde vatandaşlar kebaplık ve haşlamalık diye soruyor. Bu ayrım yok. Kestane kabuğu açarsa tatlıysa kebaba da haşlamaya da güzel olur. Büyük kestane kebabının yapması güzel olur, küçüğü haşlamaya daha güzel olur" dedi. Çin kestanesinin bu sene gelmeyeceğini belirten Çağlayan, "Çin kestanesi geçen sene vatandaşın baya bir canını yaktı. Bu sene Çin kestanesi çıkmadı, ithalatının yapılmasını da beklemiyoruz. Geçen sene bunu satanlar zarar ettiği için. Bu zamana kadar gelmediğinden bundan sonra da gelmeyeceğini düşünüyoruz" şeklinde konuştu.
Manisa ve Konya traktörde yarışıyor
22 Kasım 2024 Cuma - 09:24 Manisa ve Konya traktörde yarışıyor Türkiye’de toplam araç sayısı bakımından ele alındığında her 13,7 araçtan biri traktör olurken, Manisa’da ise her 7 araçtan biri traktör olarak kayıtlarda yer aldı. Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Başkanlığı’nın 2024’un ekim ayına ilişkin Motorlu Kara Taşıtları verilerinden alınan bilgiye göre, ekimde 209 bin 401 taşıtın trafiğe kaydı yapıldı. Ekimde ayında trafiğe kaydı yapılan taşıtların yüzde 50,9’unu motosiklet, yüzde 35,6’sını otomobil, yüzde 8,2’sini kamyonet, yüzde 2,8’ini traktör, yüzde 1,4’ünü kamyon, yüzde 0,7’sini minibüs, yüzde 0,3’ünü otobüs ve yüzde 0,1’ini özel amaçlı taşıtlar oluşturdu. Trafiğe kayıtlı toplam taşıt sayısı ise ekim ayı sonu itibarıyla 30 milyon 883 bin 668 oldu. Traktör sayısı ise 2 milyon 252 bin 224 olarak kayıtlara geçti. İki şehir traktör sayısında yarışıyor Kayıtlara göre Türkiye’de en fazla traktör ise Manisa’da bulunuyor. Manisa 108 bin 350 traktörle ilk sırada gelirken bu kenti 103 bin 560 ile Konya izliyor. 100 binin üzerinde traktörün olduğu başka kent bulunmuyor. Ülkede (85 milyon nüfus) her 37,7 kişiye bir traktör düşerken, Manisa’da her 13,6 kişide bir traktör bulunuyor. Konya’da ise traktör başına nüfus 22,4 oluyor. Toplam araç sayısı bakımından ele alındığında ise Türkiye’de her 13,7 araçtan biri traktör olarak kayıtlarda yer alıyor. 779 bin aracın bulunduğu Manisa’da ise trafiğe kayıtlı her 7 araçtan biri traktör olarak dikkati çekiyor. Tarım kenti olarak bilinen, “hububat ambarı” Konya’da ise yaklaşık her 9 araçtan biri traktör Manisa’da 402 bin 662 olan traktör ve motosiklet sayısı ise toplam araç sayısının yaklaşık yarısına denk geliyor. Kent, 294 bin 312 adet ile motosiklet sayısı bakımından da ilk sıralarda bulunuyor. Manisa’nın Saruhanlı Ziraat Odası Başkanı Aydoğan Okur, Manisa’nın bir tarım kenti olduğunu dağlarından yağ ovalarından bal aktığını söyledi. Kentin dağlarında zeytin, ovalarında üzüm yetiştirildiğini dile getiren Okur, Manisa çiftçisinin çok çalışkan olduğunu kaydetti. Teknolojiyi, yeniliği iyi takip eden çiftçilerin modern tarım tekniklerini kullanamaya özen gösterdiğini vurgulayan Okur, böyle bir kentte traktör sayısının yüksekliğinin doğal olduğunu aktardı. Okur, çiftçilerin yatırımlarını genellikle arazi ya da traktör ve ekipmana yatırdığını belirterek, bu yüzden ülkede traktör sayısında birinci olduklarını söyledi.