Yerel Haberler
Ankara
Tarihi Uzun Çarşı’da asrın felaketinin izleri siliniyor
22 Kasım 2024 Cuma - 09:54 Tarihi Uzun Çarşı’da asrın felaketinin izleri siliniyor Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, depremde yıkılan Hatay’da ticaretin kalbinin attığı tarihi Uzun Çarşı, Kemalpaşa Caddesi ve Kurtuluş Caddesi’ni yeniden ayağa kaldırıyor. Geçici prefabrik çarşıya taşınan esnaf, önümüzdeki yıl yeni iş yerlerine kavuşacak. Bölgeden görüntüler paylaşan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, “Hatay’da ticaretin kalbinin attığı Uzun Çarşı’yı ayağa kaldırıyoruz. Bu kadim şehri öyle bir inşa ve ihya edeceğiz ki Hatay’ımızı yeniden tarihin, kültürün, medeniyetin merkezi yapacağız” dedi. Medeniyetler şehri Hatay, Kahramanmaraş depremlerinde ağır yıkıma uğradı. Binlerce konutun yanı sıra şehir merkezindeki asırlık yapılar, tarihi Uzun Çarşı, Kemalpaşa ve Kurtuluş caddeleri gibi kentin simge noktaları yerle bir oldu. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, yeniden göreve başlamasının ardından 4 aylık sürede 21 kez ziyaret ettiği deprem bölgesinde Hataylıları yalnız bırakmadı. Uzun Çarşı esnafının taleplerini dinleyen Bakan Kurum’un talimatıyla Uzun Çarşı esnafı prefabrik çarşıya taşındı. Kentsel Dönüşüm Başkanlığı ve TOKİ, tarihi Uzun Çarşı, Kemalpaşa ile Kurtuluş caddelerinde yeniden inşa ve ihya çalışmalarına başladı. Tarihi Uzun Çarşı’nın ihalesi 4 Ekim’de yapıldı. TOKİ’nin yürüttüğü proje kapsamında Uzun Çarşı’nın ilk etabında 6 bin 441 metrekarelik alanda 3 ada içinde Antakya mimarisine uygun 131 dükkan ve iş yeri inşa edilecek. Sondaj çalışmalarının başladığı bölgede iş yerleri zemin+1’i geçmeyecek şekilde yapılacak. Sit alanı olarak tescillenen Kemalpaşa Caddesi’nde de Kentsel Dönüşüm Başkanlığı tarafından 20 bin metrekarelik alanda 11 etap halinde inşaatlar sürüyor. 7 etapta 426 dükkanın inşasına başlandı. “Dünyanın ışıklandırılan ilk caddesi” olarak bilinen Kurtuluş Caddesi’nde ise TOKİ tarafından 4 ada içerisinde 11 bin 254 metrekare alanda 54 dükkan ve 47 konut inşa edilecek. "Uzun Çarşı’yı ayağa kaldırıyoruz" Bölgeden görüntüler paylaşan Bakan Murat Kurum, “Hatay’da ticaretin kalbinin attığı Uzun Çarşı’yı ayağa kaldırıyoruz. Bu kadim şehri öyle bir inşa ve ihya edeceğiz ki Hatay’ımızı yeniden tarihin, kültürün, medeniyetin merkezi yapacağız” ifadelerini kullandı. Yayladağı taşı kullanılıyor Çarşının tarihi dokusuna uygun örnek dükkan projesinin çizildiğini belirten Hatay Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü İsmail Ceylan, “Dükkanlarımız, avlu şeklinde inşa edilip, çift girişli olacak. Bakanımız Murat Kurum’un şehri yansıtan malzemelerin kullanılması ve kültürünün de bu şekilde ihya edilmesine yönelik talimatları olmuştu. Biz de Hatay’a özgü Yayladağı taşını cephe kaplamalarında kullanıyoruz. Ticaret erbaplarımız çarşıya döndüğünde o havayı teneffüs edecek” dedi. “Her şeyin daha güzel olacağına eminim” Prefabrik çarşıda ticarete devam ettiklerini anlatan esnaf Uğur Yılmaz, “Hayata tutunmaya, yeniden doğmaya başladık. Konteyner dükkanlarımızın çarşının hemen yanı başında olması bizim için çok avantajlı oldu. Bu lokasyonda çarşının nasıl ilerlediğini gözlerimizle gördüğümüz için o konuda kalbimiz çok müsterih ve rahat. Elbette ki çalışmalar zaman alıyor. Bir ekmeği bile yerken çiğneyerek yutuyoruz. İlla ki koca bir lokmayı yutmak çok zordur. Bu da bunun gibidir. Birazcık sabır, birazcık hoşgörüyle her şeyin daha güzel olacağına eminim” dedi. Çarşı esnafı Uğur Öztürk ise Bakan Kurum’un bölgeye gelerek esnafla sık sık istişarelerde bulunduğunu belirterek, “Bizlerden fikir aldılar. Vatandaşımızın çok daha memnun olacağı bir ortamı kesinlikle yakalayacağımızı düşünüyorum” diye konuştu.
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Geylan: “Öğretmenler Günü öncesinde ek atama hakkı verilerek meslektaşlarımızın mağduriyeti giderilsin”
22 Kasım 2024 Cuma - 09:36 Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Geylan: “Öğretmenler Günü öncesinde ek atama hakkı verilerek meslektaşlarımızın mağduriyeti giderilsin” Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, “24 Kasım Öğretmenler Günü öncesinde ek atama hakkı verilerek genç meslektaşlarımızın mağduriyeti giderilsin” dedi. Türk Eğitim-Sen, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla 31 Ekim-10 Kasım tarihleri arasında çevrim içi olarak 81 ilde 4 bin 345 öğretmenle bir anket çalışması gerçekleştirdi. Anket, Türk Eğitim-Sen’in internet sitesi ve 6 ayrı öğretmen ve memur sitesi üzerinden uygulandı. Çalışmada öğretmenlerin mevcut eğitim sistemi ve uygulamaları hakkındaki düşünceleri, ekonomik, sosyal ve mesleki sorunları ve hükümet ile Milli Eğitim Bakanından beklentileri ortaya konuldu. Anket sonuçlarına göre katılımcıların yüzde 68.3’ü daha iyi şartlarda bir iş olsa öğretmenliği bırakacağını belirtti. Ekonomik olarak daha iyi şartlara sahip olmak için katılımcıların yüzde 13.3’ünün mesleği ile ilgili olmayan ek iş yaptığı belirtilen anket şöyle: “Katılımcıların ay sonunda zorunlu harcamalarından sonra hesaplarında/ceplerinde para kalıp kalmadığı sorulduğunda yüzde 77.8’i ay sonunda hesabında veya cebinde parasının artmadığını belirtmiştir. Katılımcıların kredi kartı borcunu düzenli ödeyebilme durumları incelendiğinde yüzde 55.3’ü düzenli olarak tamamını ödediğini, yüzde 34.3’ü asgari tutarı ödeyebildiğini, yüzde 4.7’si ise asgari tutarın altında ödeme yapabildiğini belirtmektedir. Katılımcıların harcama kalemleri incelendiğinde en çok sırasıyla gıda (yüzde 86), ulaşım/akaryakıt (yüzde 55.4) ve kredi/borç ödeme (yüzde 52) ile en çok harcama yapılan kalemler olarak ifade edildiği görülmektedir. Katılımcılara ‘Fiyat artışının temel nedeni olarak neyi gördükleri’ sorulmuştur. Katılımcıların en çok sırasıyla yüzde 77’si ekonominin kötü yönetildiğini, yüzde 68.7’si liranın değer kaybına uğradığını, yüzde 55.4’ü fırsatçılığı, yüzde 44.2’si ise yetersiz yerli üretimi fiyat artışının temel nedenleri olarak gördüklerini belirtmişlerdir. Ankete katılan öğretmenlerin yüzde 54.8’i satın alarak ev sahibi olduğunu, yüzde 34.4’ ü kiracı olduğunu ifade etmiştir. Evi satın aldığını belirten katılımcıların yüzde 88’i borcunu ödemeye devam ederken, yüzde 12’si ise borcunu tamamlamıştır. Ankete katılanların yüzde 56.8’i ekonomik durumunu orta, yüzde 39’u kötü olarak nitelendirmektedir. Katılımcıların yüzde 74.5’i ekonomik durumlarının aile içi ilişkilerini etkilediğini, yüzde 25.5’i ise ekonomik durumlarının aile içi ilişkilerini etkilemediğini belirtmiştir. Katılımcıların ekonomik olarak daha iyi şartlara sahip olmak için ne yaptıkları incelendiğinde yüzde 50.3’ü hiçbir şey yapmadığını belirtmiştir. Yüzde 30.3’ü İYEP, DYK vb. programlara katıldığını, yüzde 13.3’ü mesleği ile ilgili olmayan ek iş yaptığını ve yüzde 6.1’i ise özel ders verdiğini ifade etmiştir. Katılımcıların yüzde 68.3’ü daha iyi şartlarda bir iş olsa öğretmenliği bırakacaklarını, yüzde 31.7’si ise daha iyi şartlarda bir iş olsa öğretmenliği bırakmayacaklarını belirtmişlerdir” ifadeleri kullanıldı. Ankete göre öğretmenlerin ücretleri düştüğü için emekli olmak istemediği belirtilerek, “Katılımcıların emeklilik hakkı durumları incelendiğinde yüzde 70.9’u emeklilik hakkı kazanmadığını, yüzde 29.1’i ise emeklilik hakkı kazandığını belirtmiştir. Niçin emekli olmak istemedikleri incelendiğinde en çok sırasıyla ücretin düşmesi yüzde 64.8, çocuk okutma yüzde 27.1 şeklinde ekonomik gerekçeleri ortaya koymuştur” denildi. Öğretmenlere göre eğitimin en büyük sorununun ise öğretmenlerin değer görmemesi olduğu belirtilen açıklamada, “Katılımcı öğretmenlerin sadece yüzde 8.5’i eğitimin geleceğinden umutlu. Katılımcılara ‘eğitimin en büyük sorunu nedir?’ sorusunu yönelttik. Buna göre en çok sırasıyla öğretmenlerin değer görmemesi (yüzde 79), ücret ve özlük hakları açısından dünyadaki meslektaşlarına kıyasla çok daha geri bir noktada olmak (yüzde 72), liyakatsizlik (yüzde 68.8), kadrolaşma (yüzde 24) cevabı vermişlerdir. Ayrımcılık (yüzde 21.2), sınıf mevcutları (yüzde 20.8) ve okulların fiziki yapısının yetersiz olması (yüzde 19.6) ise diğer yanıtlar arasındadır. Uyguladığı müfredatın içeriğinden memnun olanların oranı sadece yüzde 9.2 iken, memnun olmayanların oranı yüzde 40.1’dir. Müfredatın geliştirilmesini düşünen katılımcıların oranı yüzde 50.7 ile en yüksek orana sahiptir. Eğitimin geleceğinden umutlu olan katılımcıların oranı yüzde 8.5 ile en düşük orana sahipken, umutlu olmayanların oranı yüzde 36.9 olarak gözlenmiştir. Kısmen umutlu olanların oranı ise yüzde 54.6’dır” değerlendirmesi yapıldı. Katılımcıların yüzde 89’unun mülakata karşı olduğu kaydedilen açıklamada, “Katılımcıların ‘MEB’de herhangi bir kadroya atanma için uygulanan mülakat uygulaması devam etmeli midir?’ sorusuna verdikleri yanıtlar incelendiğinde ‘evet mülakat devam etmeli’ diyenlerin oranı yüzde 3.9, ‘kararsızım’ diyenlerin oranı yüzde 7.1 ve ‘hayır devam etmemeli’ diyenlerin oranı yüzde 89’dur. Katılımcıların ‘Mülakat neden devam etmemeli?’ sorusuna verdikleri yanıtlar incelendiğinde en çok sırasıyla adaletsizlik yüzde 75, liyakati gölgeliyor yüzde 50.8, yandaş kayrılıyor yüzde 49.9 cevabı verilmiştir” denildi. Katılımcı öğretmenlerin okullarda kadrolu temizlik personelinin görev yapmasını istediği belirtilen açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Katılımcıların ‘Okulunuzda yardımcı personel/temizlik görevlisi yoksa bu sorun nasıl çözülebilir?’ sorusuna verdikleri yanıtlar incelendiğinde bu problemin kadrolu temizlik görevlisi ile çözüleceğini düşünenlerin oranı yüzde 57.9 ile açık ara farkla ilk sırada yer almaktadır.” “24 Kasım Öğretmenler Günü öncesinde ek atama hakkı verilerek genç meslektaşlarımızın mağduriyeti giderilsin” Anket sonuçlarını değerlendiren Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan şunları kaydetti: “24 Kasım için hazırladığımız bu rapor, ekonomi, eğitim, mülakat başta olmak üzere birçok hususa projeksiyon tutmaktadır. Ankete dair genel olarak ekonomi hakkındaki sonuçlar değerlendirildiğinde dünyada ve ülkemizde yaşanan ekonomik problemlerin öğretmenlerin yaşamını zorlaştırdığı görülmektedir. Kredi kartı borçlarının ödenmesinde zorluk yaşanması, ek iş yapmak zorunda kalma, ekonomik nedenlerle emekli olmak istememe gibi durumlar, Türkiye’nin ekonomi yönetiminden memnun olunmamasının ana sebepleri olarak sıralanmaktadır. Öğretmenlerin daha sağlıklı ekonomik refaha kavuşturulması önemli bir ihtiyaç olarak görülmekle birlikte toplumun tamamına doğrudan veya dolaylı teması olan bu meslek grubunun ülkenin geleceğine yönelik umutlarının da arttırılması için politikalar geliştirilmeli ve uygulanmalıdır. Öğretmenlerin değer görmediğine inanması, mesleki tükenmişlik yaşadığını düşünmesi, gelecekten umutsuz olması, çocuğunun öğretmen olmasını istememesi gibi sonuçlar değerlendirildiğinde öğretmenlerin bireysel anlamda da ekonomik destek kadar, psikososyal desteğe ihtiyaç duyduğunu göstermektedir. Teknolojinin bu kadar geliştiği günümüzde yüz yüze çalışmalar kadar çevrimiçi etkili çalışmalar ile öğretmenlere destek sisteminin hayata geçirilmesi ve mesleki gelişimi kadar öğretmenlerin rehabilitasyonu için de etkili ve verimli çözümler üretilmelidir. Öğretmenlerin eğitim hakkındaki sorulara verdikleri yanıtlar ise son derece düşündürücü ve acilen çözüm üretilmesi gereken konular olarak görülmektedir. Mülakatlar hakkındaki olumsuz düşüncelerinin yüksek olması, adaletsizlik ve liyakatsizlik vurgusunun güçlü olması bu aciliyeti pekiştirmektedir. Milli Eğitim gibi stratejik ve toplumun tamamını ilgilendiren, geleceğin şekillenmesine hizmet eden bir sistemde yapılacak değişimlerin ve iyileştirmelerin paydaşların demokratik katılımları ve geniş kitlelerin görüşlerinden süzülerek gelecek fikirlerin temsil edilmesi ile gerçekleştirilmesi önemlidir. Politik kararların oldu bitti ile öğretmenlerin önüne getirilmesi kısa vadede çözüm olarak düşünülebilir ancak orta ve uzun vadede bu yeniliklerin öğretmenler tarafından kabul görmemesi olumlu etkilerin de ortaya çıkmasını engelleyecektir.” Geylan, öğretmen atamalarına ilişkin, “Bilindiği gibi 20 bin atama tartışmalara rağmen mülakatlı gerçekleştiriliyor ve bu süreçte yaşanan hak kayıpları artık herkes tarafından biliniyor. Nitekim anket sonuçları da öğretmenlerin mülakata karşı olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Türk Eğitim Sen olarak KPSS sonuçlarına göre ilk 20 bine girerek atanmaya hak kazanmış olan tek bir öğretmenimizin dahi mağdur edilmesini asla kabul etmiyoruz. Aileleriyle birlikte on binlerce insanımızın kul hakkının vebalini kimse taşıyamaz. Bu nedenle şu talebimizi en yüksek perdeden gündeme taşıyoruz: 24 Kasım Öğretmenler Günü öncesinde ek atama hakkı verilerek genç meslektaşlarımızın mağduriyeti giderilsin. Bu konuda Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın öğretmen adaylarımızın bu haklı talebine kayıtsız kalmayacağına ve yapılan yanlışlığı düzelteceğine inanıyorum. Son olarak okullarda öğrencilerin beslenmesi, okulların temizlik ve güvenlik hizmetlerinin problem olarak görülmesi, yapılan projelerin sağlıklı görülmemesi, eğitim sistemindeki en temel ve basit problemlerin bile devam ettiğini göstermektedir. Bu kadar basit problemler için bile etkili çözümlerin hala üretilememiş olması öğretmenlerin daha büyük ve eğitim sistemini zorlayan hukuki, ekonomik, pedagojik ve mesleki problemlerin çözümüne ilişkin umutlu ve iyimser inanç geliştirebilmesini zorlaştırmaktadır. Anket sonuçları Türk milli eğitiminin geleceğine ışık tutmaktır. Bu noktada başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere hükümetin öğretmenlerin talep ve beklentilerine duyarsız kalmaması çok önemlidir. Geleceğimizi yetiştiren öğretmenlerimizin sorunlarını çözemediğimiz takdirde eğitimi hak ettiği geleceğe taşımamız mümkün olamayacaktır. Bu vesileyle başta devletimizin kurucusu, başöğretmenimiz Büyük Atatürk olmak üzere şehit eğitimcilerimizi, ebediyete göçmüş öğretmenlerimizi minnet ve rahmetle anıyor; tüm öğretmenlerimizin de 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü en içten dileklerimizle kutluyoruz” ifadelerini kullandı.
Usulsüz çakar kullananlara yeni cezalar
22 Kasım 2024 Cuma - 08:33 Usulsüz çakar kullananlara yeni cezalar İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, "Sahte çakar kullanan ve usulsüz olarak trafikte üstünlük taslayanlara asla müsaade etmeyeceğiz" dedi. Bakan Yerlikaya, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "Dün gece TBMM’den geçen ’Dahiliye Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’la birlikte; çakar kullanan sürücülere 96.000 TL trafik idari para cezası uygulanacak, sürücü belgeleri otuz gün süreyle geri alınacak ve araç otuz gün süre ile trafikten men edilecek. Sürücü son ihlalin gerçekleştiği tarihten geriye doğru bir yıl içinde iki veya daha fazla kez kanunu ihlal etmiş ise sürücülere her seferinde 192.000 TL trafik idari para cezası uygulanarak sürücü belgeleri altmış gün süreyle geri alınacak ve araç altmış gün süre ile trafikten men edilecek. Mevzuatta izin verilmeyen araçlara takılan çakar cihazlarına mülki amir tarafından el konulacak ve mülki amir tarafından mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilecek" bilgisini verdi. Yerlikaya, 1 Ocak -31 Ekim 2024 tarihleri arasında (2024 yılında) emniyet ve jandarma trafik ekiplerince; ışıklı ya da sesli uyarı işareti bulunan cihazları (çakar) mevzuatta izin verilmeyen araçlara takarak kullanan toplam 10 bin 444 sürücüye işlem yapıldığını belirterek, "Sahte çakar kullanan ve usulsüz olarak trafikte üstünlük taslayanlara asla müsaade etmeyeceğiz" ifadesini kullandı.
Dışişleri Bakanı Fidan: "(Schengen başvuruları) 2023’te bizde ret oranı 16.1, dünyada yüzde 16, bizim ile dünya arasında dramatik bir sorunumuz yok"
21 Kasım 2024 Perşembe - 23:40 Dışişleri Bakanı Fidan: "(Schengen başvuruları) 2023’te bizde ret oranı 16.1, dünyada yüzde 16, bizim ile dünya arasında dramatik bir sorunumuz yok" Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Schengen başvurularıyla ilgili, "2023’te bizde ret oranı 16.1, dünyada yüzde 16. Bizim ile dünya arasında dramatik bir sorunumuz yok” dedi. Dışişleri Bakanlığın 2025 yılı bütçesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüldü. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, sabah saatlerinde başlayan komisyon görüşmelerinde önce sunum yaptı. Sunumun ardından milletvekilleri, bütçeye ilişkin eleştirilerini ve görüşlerini dile getirdi. Milletvekillerinin konuşmalarının ardından milletvekilleri Bakan Fidan’a, bakanlığa ve bütçeye ilişkin sorularını iletti. Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan (MİT) Dışişleri Bakanlığı’na geçen bürokratlar hakkındaki soru üzerine Bakan Fidan, “Bizim şu anda 39 tane genel müdürlüğümüz var. Ben MİT’ten 6 tane genel müdür arkadaş getirdim. Bunlardan birisi Personel Genel Müdürü. Bu arkadaş devlet personel kökenlidir. MİT’e de dışarıdan geldi. Örneğin Hukuk Hizmetleri Genel Müdürü, hukukçu. Başbakanlık hukuk müşaviriydi. MİT’te benimle beraberdi. İstirham ettim tekrar geldi. Daha sonra Bilgi İşlem Genel Müdürü. Göreve geldiğimde eğer ihtisas sahibi bir arkadaş konunun başında olsaydı ben buna ihtiyaç duymazdım. MİT’ten bu konuyu halledecek arkadaşı aldım getirdim. Yani çalışmalarını gördüm. Onun dışında İstihbarat ve Güvenlik Genel Müdürlüğü var. MİT’te benim yerimde daha sonra Libya’ya büyükelçi olmuş, dolayısıyla hem dış politikada hem de dış işlerinde hem de MİT’i bilen bir arkadaşımızı getirdik. İstihbarat Güvenlik Genel Müdürlüğü’nün başına koyduk. Ondan sonra MİT’te benimle beraber çalışmış Eşgüdüm Genel Müdürü var. Üstün başarılar üretmiş. Burada da eşgüdüm genel konusundaki gerekli sistemi kuran çok değerli seçkin bir arkadaşımız. Diplomatik Güvenlik Birimi var. Birim yeni kuruldu. Bizim dış elçiliklerimizin fiziki, haberleşme ve evrak güvenliği konusunda ihtisas sahibine arkadaşlara ihtiyaç var. Arkadaşımızı Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan ödünç aldık. Yani bu arkadaşlar Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan ödünç aldığımız iktisat sahibi arkadaşlar” dedi. "Benim kurumsallaşmaya ne kadar önem verdiğimi beni tanıyan herkes bilir" MİT ve Dışişleri Bakanlığı’nın kardeş teşkilat gibi çalıştığını belirten Fidan, "Buradan personel değişiminin olması sorun olmamalı. Benim Milli İstihbarat Teşkilatı’ndayken de Dışişlerindeyken de dikkat ettiğim bir husus var. Özellikle kariyer ve gruplarına dışarıdan pek atama yapmayı tercih etmiyorum. Ama iktisat konularına az önce ifade ettiğim gibi atamaları yapıyorum. Bunun dışında dışarıdan atadığım Strateji Bütçe başkan arkadaşımız var. Benim kurumsallaşmaya ne kadar önem verdiğimi beni tanıyan herkes bilir. Yani kurumsal verim ve derinleşme önemli. Bunun için de alanında iktisat sahibi arkadaşlarla çalışmak her zaman için benim tercihim. Çünkü taşıdığım emaneti en iyi şekilde taşımaya gayret ediyorum” ifadelerini kullandı. Dışişleri Bakanlığına ait vakıflara ilişkin atamalar hakkındaki eleştirilere ilişkin Fidan, “Vakıf Kanunu geçtikten sonra biz mütevelli heyeti olarak atamayı yaptık. Yönetim kurulunu da atadık. Bakanlıkta atamalarımızı biz yaptık. Dışarıdan bir mali uzman atamamız gerekiyordu. Bir eski banka genel müdürünü mali uzman olarak atadık. Faaliyetimize başladık. Şirket kurulumunu yaptık. Vize şirketleriyle ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Vize şirketlerinin daha önceden bakanlık ile yapmış olduğu sözleşmeler var. Bunlar hukuken bağlayıcı olan sözleşmeler. Bunlara uygun şirketlerle de oturarak ve konuşarak, belli bir yol bularak yolumuzda gitmeye çalışıyoruz. Biliyorsunuz bu vize şirketleri gerçekten ülkemize olan rağbeti ve vize işlerini de yönetmek için iyi bulunmuş bir sistem. Vize verme sistemini de kolaylaştıran bir yapı. Örneğin bakanlık personelinin hayatı yurt dışında geçiyor. Çocukları yurt dışında büyütüyor. Yurt dışında okuyan çocukları var. Geldiği zaman da bu çocukların burada okuması gerekiyor. Bunlara özel orta dereceli eğitim kurumunun olması gerekiyor. Yani inşallah becerirsek ilk amacımız bir orta dereceli bir okul kurmak. Daha sonra bir üniversite vizyonumuz var. Becerebilirsek; bütün bunlar vakfın faaliyet arasında olacak” dedi. “Bakanlıkta çalışan insanların bindiği araçlar değil bunlar. Alıp dışarıya göndermeye çalışıyoruz” Bakanlığın araç alımları hakkındaki soru üzerine Bakan Fidan, “Bazı basın yayın organlarında Dışişlerine şu kadar Mercedes lastiği alındı, bu kadar şey alındı şeklinde haberler var. Bakanlığımızda 261 tane misyon var. Buradaki temsil gereği araç kullanan misyon şeflerinin araçlarıdır. Bunların hepsinin en iyi araç olması gerekiyor. Bütçemizin el verdiği ölçülerde buralara her türlü imkanı sağlamaya çalışıyoruz. Yani alınan araçlar Dışişleri Bakanı’nda çalışan insanların bindiği araçlar değil bunlar. Alıp dışarıya göndermeye çalışıyoruz” diye konuştu. Konuşmasının devamında Türk vatandaşlarının vize talepleri ve Türkiye’ye yönelik vize talepleri ilişkin rakamlar paylaşan Fidan, “Vize konusu Avrupa devletleriyle bizim aramızdaki bir konu. Avrupa devletleri şimdi kendileri Schengen meselesine bağladılar. Schengen meselesi girdikten sonra sadece bize karşı değil, dünyadaki herkese karşı bir ortalamayla hareket ediyorlar. Tamam Türkiye’de problemlerimiz var. Bunun sebebini araştırıyoruz. Sadece bize mi özel bir davranış var? 2014’ten başlayalım. 2014’te Türkiye başvurularına yapılan ortalama ret; yüzde 4.4, bütün Schengen başvurularına yapılan ret; yüzde 5.1. 2015’te Türkiye’de yüzde 3.9, dünyada 6.2; 2016’da bizde yüzde 4.4, dünyada 6.9; 2019’da bütün dünyada 9.7, bizde 9.7; 2020’de de bizde 12.7 dünyada 13.6; 2021’de 16.9. dünyada 13.4; 2022’de bizde 15.7, bütün dünyada 17.9; 2023’te bizde ret oranı 16.1, dünyada yüzde 16. Bizim ile dünya arasında dramatik bir sorunumuz yok” ifadelerini kullandı. “Vize serbestliği ve Avrupa Gümrük Birliği’nin güncellenmesi meselesi AB ile aramızda yürüttüğümüz iki tane önemli başlık” Avrupa Birliği ülkeleri ile Vize serbestliği konusundaki son duruma ilişkin bilgi veren Fidan, “Avrupa Birliği’nin vize serbestliğinin hayata geçmesi için altı tane madde var. Bu konuları biz kurumlarımızla konuşuyoruz, koordine ediyoruz. Bundan hayata geçmesi sizler eminim ki meclise gelirse destek verirsiniz. Ama öncelikli olarak politik iklimin hayata geçmesi için bizim biraz da onlarla belli konuları müzakere etmemiz gerekiyor. Vize serbestliği ve Avrupa Gümrük Birliği’nin güncellenmesi meselesi şu anda Avrupa Birliği’yle aramızda yürüttüğümüz iki tane önemli başlık. Bizim bu konudaki resmi politikamız devam ediyor” şeklinde konuştu. "Bizim BRICS ile ilgili sakladığımız hiçbir şey yok" BRICS ülkelerinin bugün oldukça gündeme geldiğini söyleyen Fidan, "Bizim BRICS ile ilgili sakladığımız hiçbir şey yok. Benim gerek basın toplantılarında gerek televizyon programlarında olmazsa olmaz soru BRICS sorusu. Aylardır bu soru soruluyor. BRICS kurumsal bir başvuru ve kabul mekanizması olan bir yer değil. Üyeler öyle bir kurumsallaşması yok. Üyeler bir araya geliyorlar. Birilerini davet ediyorlar. Ama sizin de bir şekilde ilginizi ifade etmeniz gerekiyor. Biz ilgimizi ifade ettiğimizi söyledik. Yani kaç defa söyledim ben. Ben ilgi duyuyoruz dedim. Bu ilgiyi de karşı tarafa ilettik. BRICS son özellikle 1-2 yıldır olan jeostratejik gelişmelerden dolayı bir önceki yıldaki genişleme hamlesinden sonra baktılar ki BRICS bir artık bir genişleme sürecine gitti. İkincisi şaşırtıcı bir şey. Aldığı üyelerin kompozisyonunda öyle bir izlenim veriyor ki dünyadaki en fakir ülkede BRICS üyesi olabilir. En zengin ülkede üyesi olabilir. Herkes açıklık kulüp haline geldiği izlenimi verdi. Dolayısıyla muazzam bir fırsatı kaçırmak istemeyenler tarafından hücum başladı. Ama bizimki tabii öyle değildi. Bizimki çok böyle hesaplı kitaplı incelenmiş, bakılmış. Avrupa Birliği’nin kurumsallaşması burada yok, derinleşmesi burada yok, birliği burada yok, işleyişi de burada yok. Bunu biliyoruz. Bunun burada olması mümkün olacak mı? Zor. Ama burada bir dünya oluşuyor, bir tartışma var. Alternatif ekonomik düzenler aranıyor. Çünkü sizin kendi kurucusu olmadığınız ve egemeni olmadığınız herhangi bir kulüpte sizin isteme, mevcut şartlar sizin aleyhinize döndüğü zaman her zaman için şarta tabi tutabilirsiniz. Türkiye bunu yaşıyor. Başka ülkeler bunu yaşıyor. Başka ülkeleri kurmadıkları sistemin üyesi oldukları zaman zaman zaman yaptırımla karşılaşabiliyor. Bütün finansal altyapınızı batıya bağlamışsınız. Bütün savunma altyapınızı NATO standardına bağlamışsınız" diye konuştu. “Eurofighter satışında sipariş aşamasına gelinmedi” F-16’ların son durumuna ilişkin Fidan, "Kongrede o süreci biz tamamlattık. O bitti, yapılan görüşmelerle. Daha sonra Milli Savunma Bakanlığı’nın teknik görüşmeleri yapıldı. Milli Savunma Bakanlığı o teknik görüşmeleri de bitirdi. Ön ödemeleri de yaptı. Siparişleri verildi. Ve artık o süreç başladı, F-16 süreci. Bizim için önemli olan askeri politik alanı, o siyasi iradenin orada oluşturmasını sağlamak daha sonra bunu onların firmasıyla bizim Milli Savunma Bakanlığı’nı bir araya getirmekti, o kısmı bitti. Eurofighter konusunda da aynı sistem. İlk önce Avrupalılarla siyasal irade kısmını hallettik. Şimdi Milli Savunma Bakanlığımızla teknik alanları konuşuluyor. Ama orada sipariş aşamasına gelinmedi. Onu biliyorum. Çünkü tartışılıyor şu anda" dedi.
Dahiliye Memurlarına İlişkin Kanun Teklifi kabul edildi
21 Kasım 2024 Perşembe - 23:29 Dahiliye Memurlarına İlişkin Kanun Teklifi kabul edildi TBMM Genel Kurulunda Dahiliye Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi kabul edildi. TBMM Genel Kurulunda Dahiliye Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi kabul edildi ve yasalaştı. Kanuna göre, kaymakam adaylarına ilişkin düzenleme yapılarak kaymakam adaylarının dört yıllık fakültelerin uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi, kamu yönetimi, iktisat, işletme, maliye, finans, ekonometri, çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri bölümlerinden veya bu bölümlerden herhangi birinin müfredatında yer alan derslerin en az yüzde 80’ine sahip olan diğer bölümlerden ya da hukuk fakültelerinden mezun olmaları veya üniversitelerin mühendislik fakülteleri ile tarih, sosyoloji, halkla ilişkiler ve tanıtım, psikoloji bölümlerinden veya bu bölümlerden herhangi birinin müfredatında yer alan derslerin en az yüzde 80’ine sahip olan diğer bölümlerden en az 4 yıllık lisans eğitimi yapmış ve uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi, kamu yönetimi, hukuk, maliye ve iktisat alanlarında tezli lisansüstü eğitimini tamamlamış olmaları gerekecek. En az 3 yıl kaymakamlık yapmış olanlardan Cumhurbaşkanınca üst kademe kamu yöneticisi kadrolarına atananlar ile ilgili mevzuatına göre Cumhurbaşkanlığı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi kadrolarına, belediye başkanlığı, belediye başkan yardımcılığı, büyükşehir belediyesi teşkilatında genel sekreterlik, büyükşehir belediyesi bağlı kuruluşlarında genel müdürlük kadrolarına seçilen veya atananların bu görevlerdeki hizmet süreleri Mülki İdare Amirliği Hizmetleri Sınıfında geçmiş sayılacak. Birinci sınıf mülki idare amirlerinin tespiti amacıyla yapılacak inceleme ve değerlendirmeler, her yıl en fazla iki defa İçişleri Bakanlığı tarafından yapılacak. Emniyet Genel Müdürlüğü personelinden kendisine tevdi edilen görevleri cesaret, feragat, kahramanlık veya üstün başarıyla yerine getirenlere, İçişleri Bakanı tarafından "Emniyet Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası", "Emniyet Şeref Madalyası", "Emniyet Üstün Hizmet Madalyası" verilebilecek. Emniyet Teşkilatı Kanunu’nda Polis Bakım ve Yardım Sandığı’na ilişkin düzenlemeler yapılacak. Buna göre de sandık üyeleri, Emniyet Teşkilatı mensupları ile üyelikleri devam etmekte iken emekli olup katılım payını sandıkta bırakanlardan oluşacak. Sandığın gelirleri; üyelik aidatları, katılım payı, bu aidat ve katılım paylarının nemalandırılması için yapılan her türlü yatırım ve faaliyetten elde edilen gelirler ile bağış ve yardımlardan oluşacak. Üyelik aidatı, emeklilik keseneğine esas aylık tutarının veya prime esas kazanç tutarının yüzde 9’u olacak. Sandığın Emniyet Teşkilatı mensubu olan üyelerine veya ölümleri halinde mirasçılarına emeklilik yardımı, maluliyet yardımı ve ölüm yardımı; emekli olan üyelerine ise katılım payı, kar payı ve ölüm yardımı yapılacak. Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun hükümlerine göre armağan edilen silahlar için kişilere bulundurma veya taşıma izni veren kayıt ve belgelerde süre kaydı aranmayacak. Gaziler ile ana, baba, eş ve çocuklarına intikal eden veya intikal eden yoksa bu kişilerin edinecekleri ruhsatlar için de süre kaydı aranmayacak. Armağan edilen silahlar için kişilere bulundurma veya taşıma izni veren kayıt ve belgeler her türlü vergi, resim ve harçtan muaf tutulacak. Ateşli silahların namlu, sürgü, gövde, çerçeve, silindir, mekanizma başı, çıkarıcı, tırnak, ateşleme iğnesinden oluşan ana veya balistik önemi haiz parçaları da ülkeye sokanlara, ülkeye sokulmasına aracılık edenlere, kanun hükümleri dışında yapanlara, bir yerden bir yere taşıyanlara, satanlara 5 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası ve 500 günden 5 bin güne kadar adli para cezası verilecek. Ruhsatsız silah taşıyan, satın alan ve bulunduranlara verilen hapis cezasının 1 yıl olan alt sınırı 2 yıla, 3 yıl olan üst sınırı da 4 yıla çıkarılacak. Böylece, ruhsatsız silah taşıyan, satın alan ve bulunduranlar 2 yıldan 4 yıla kadar hapis cezasına çarptırılacak. Ateşli silahın, mermilerin veya namlu, sürgü, gövde, çerçeve, silindir, mekanizma başı, çıkarıcı, tırnak, ateşleme iğnesinden oluşan ana veya balistik önemi haiz parçaların sayı veya nitelik bakımından vahim olması halinde 5 yıldan 8 yıla kadar hapis ve 500 günden 5 bin güne kadar adli para cezasına hükmedilecek. Kimlik Bildirme Kanunu’ndaki değişikliğe göre, araç, gemi/deniz aracı kiralama faaliyeti yürüten gerçek ve tüzel kişilere ait işletmenin sorumlu işletmecileri ve yöneticileri, kiralanan araç bilgileri ile aracı, gemi/deniz aracını kiralayanların kimlik bilgileri ve kira sözleşmesi ile buna ilişkin tüm bilgi, belge ve kayıtları usulüne uygun şekilde bilgisayarda tutmak, genel kolluk kuvvetlerinin her an incelemelerine hazır bulundurmak, bilgisayar terminallerini genel kolluk kuvvetlerinin bilgisayar terminallerine bağlamak ve kiralayan şahıs ile kiralanan araç bilgilerini araç teslimi esnasında genel kolluk kuvvetlerine sistem üzerinden anlık olarak bildirmek ve kiralanan araçlarda GPS cihazı (küresel uydu navigasyon sistemi) bulundurarak araçlara ait konum bilgisine ilişkin kayıtları 3 yıl saklamak zorunda olacak. Bilgi, belge ve kayıtları bilgisayarda tutmayanlara, bilgisayar terminallerini genel kolluk kuvvetlerinin bilgisayar terminallerine bağlamayanlara, gerçeğe aykırı kayıt tutan veya bilgi verenlere, kiralanan araçlarda GPS cihazı (küresel uydu navigasyon sistemi) bulundurmayanlara ve araçlara ait konum bilgisine ilişkin kayıtları saklamayanlara 99 bin 896 lira, ilgili bilgi, belge ve kayıtları genel kolluk kuvvetlerinin incelemelerine hazır bulundurmayanlara, kiralayan şahıs ile kiralanan araç bilgilerini araç teslim edilmeden genel kolluk kuvvetlerine sistem üzerinden anlık olarak bildirmeyenlere 49 bin 938 lira idari para cezası, mülki idare amirlerince verilecek,