POLİTİKA - 30 Ekim 2024 Çarşamba 13:28

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Cumhuriyet, belli bir şahsın, belli bir zümrenin, belli bir kitlenin, belli bir mezhebin, meşrebin, etnik kökenin Cumhuriyeti değildir."

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Cumhuriyet, belli bir şahsın, belli bir zümrenin, belli bir kitlenin, belli bir mezhebin, meşrebin, etnik kökenin Cumhuriyeti değildir."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında konuşuyor.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara YÖK’ten Umman ile eğitimde iş birliği Yükseköğretim Kurulu (YÖK), uluslararasılaşma yolunda yeni bir adım attı. YÖK ile Umman Yükseköğretim, Araştırma ve İnovasyon Bakanlığı arasında “Yükseköğretimde İş Birliği Mutabakat Zaptı” imzalandı. Umman Yükseköğretim, Araştırma ve İnovasyon Bakanı Rahma bint Ibrahim Al Mahrooqi ve beraberindeki heyet, Yükseköğretim Kurulunu (YÖK) ziyaret etti. Baş başa ve heyetler arası görüşmelerin ardından YÖK ile Umman Yükseköğretim, Araştırma ve İnovasyon Bakanlığı arasında “Yükseköğretimde İş Birliği Mutabakat Zaptı” imzalandı. İmza töreninin ardından bir konuşma yapan YÖK Başkanı Erol Özvar, “Türk dünyasındaki önemli iş birliklerimizin ardından Umman’da da yükseköğretimimizin uluslararasılaşmasına yönelik adımlar atacağız. Umman’da bir devlet üniversitemizin şube açmasını istiyoruz. Umman’da bir üniversitede Türk dili bölümü açılacak ve Türkiye’den göndereceğimiz hocalarımızla orada Türkçe öğreteceğiz. Türkiye ve Umman üniversiteleri ortak diploma programları oluşturacak. Ummanlı öğrenciler ve öğretim elemanları bilimsel araştırmalar yapmak üzere ülkemiz üniversitelerine gelecek” diye konuştu. İmzalanan mutabakat zaptı hakkında bilgi veren Özvar, “Türkiye ve Umman üniversiteleri ortak diploma programları oluşturacak. Ummanlı öğrenciler ve öğretim elemanları bilimsel araştırmalar yapmak üzere ülkemiz üniversitelerine gelecek. Öncelikli alanlarda Türk ve Umman üniversiteleri ortak bilimsel projeler geliştirecek. Ayrıca iş birliğimizi artırmak üzere iki ülke üniversiteleri rektörleri bir araya gelecek” açıklamasında bulundu. “Umman’dan daha fazla öğrenci bekliyoruz” Türkiye’deki üniversitelerin başarısına değinen Özvar, Umman’dan da öğrenci beklediklerini belirterek şöyle devam etti: “2024 yılı itibarıyla Türkiye, Avrupa Yükseköğretim Alanında Bologna karnesine göre en başarılı ülkelerden birisidir. Sağlık ve mühendislik alanları başta olmak üzere pek çok alanda oldukça nitelikli yükseköğretim imkânı sunan ve 350 bini aşkın uluslararası öğrencisiyle dünyanın en çok uluslararası öğrenciye sahip 10 ülkesi arasındadır. 198 ülkeden öğrenci ülkemizde eğitim görmektedir. Umman’dan da daha fazla öğrenci bekliyoruz. Özellikle de Umman hükümeti burslusu öğrencilerin ülkemizdeki üniversitelerde eğitim almaları iki ülke arasındaki ilişkilerde ihtiyaç duyduğumuz insan kaynağının yetiştirilmesine önemli ölçüde katkı sağlayacaktır. Umman’dan kamu görevlileri de Umman hükümeti burslusu olarak lisansüstü eğitimlerini ülkemizde tamamlayabilecekler.” “Yükseköğretim sistemimizi bütün dünyaya açıyoruz” Özvar, Türkiye’nin Asya ve Avrupa arasında sadece coğrafi olarak değil, kültürel, siyasi ve sosyal olarak da bir köprü görevi gördüğüne dikkat çekerek, “Türkiye, geleneksel ile modernin, eski ile yeninin, Doğu ile Batı’nın bir arada harmanlandığı eşsiz bir ülkedir. Ülkemizin çok kültürlü yapısı, dünyanın birçok yerinden farklı öğrencilerin kendi medeniyetlerinden izler bulmasına imkân sağlamış ve Türk yükseköğretiminde kaydedilen ilerlemelerle ülkemizi cazibe merkezi haline getirmiştir” şeklinde konuştu. Dünyada son yıllarda yaşanan olayların yükseköğretim alanı karşısında önemli bir sınama haline geldiğine dikkat çeken Özvar, “Yakın coğrafyamızda gerçekleşen ve etkilerini yoğun bir şekilde hissettiğimiz savaşlar, düzensiz göçler, doğal afetler ve bu zorluklar sonucu ortaya çıkan finansal riskler sebebiyle tüm dünya değişim ve dönüşüm sürecine girmiş bulunmaktadır. Bütün dünyada olduğu gibi ülkelerimizde de yükseköğretim sistemleri bu önemli sınamalarla karşı karşıyadır. Türk Yükseköğretim Kurulu olarak bu testler karşısında yeniliğe dayalı çözümlerle yükseköğretim sistemimizi bütün dünyaya açıyoruz” ifadelerine yer verdi. Umman Yükseköğretim, Araştırma ve İnovasyon Bakanı Al Mahrooqi ise, Türkiye ile yükseköğretim alanında iş birliğini geliştirmeyi hedeflediklerini belirterek, hâlihazırda Sultan Kabus Üniversitesinde devam eden ortaklıkların tüm üniversiteleri kapsayacak şekilde genişletilmesini arzu ettiklerini söyledi. Mutabakat zaptı Yükseköğretim ve bilimsel araştırma ile ilgili alanlarda iş birliğini kolaylaştırmayı, yükseköğretim kurumları arasında akademik ve bilimsel değişimleri organize etmeyi amaçlayan mutabakat zaptı kapsamında iki ülke yükseköğretim kurumları arasında öğrenci, akademik personel ve araştırmacı eğitim ve staj hareketliliği teşvik edilecek. İki ülke yükseköğretim, bilimsel araştırma ve yenilikçilik kanunları, düzenlemeleri, yapıları ve sistemleri hakkında bilgi alışverişi sağlanacak. Kısa dönemli araştırma programlarına katılım teşvik edilecek. Karşılıklı eğitim kursları, seminerler, sempozyumlar, çalıştaylar, konferanslar ve forumlar düzenlenecek. Yükseköğretim kurumları arasında lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyinde ortak diploma programları oluşturulacak.
İzmir İZKİTAP okurları yazarlarla buluşturmaya devam ediyor İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde, İZFAŞ ve TACT Fuarcılık iş birliğiyle “Sinema ve Edebiyat” temasıyla düzenlenen İZKİTAP-4. İzmir Kitap Fuarı, 3 Kasım’a kadar ziyaretçilerini ağırlamaya devam ederken, yazar ve şair Ahmet Ümit ile oyuncu, yönetmen ve yazar Ahmet Mümtaz Taylan İzmirlilerle bir araya geldi. İZKİTAP-4. İzmir Kitap Fuarı’nda önemli isimler, kitapseverlerle buluşmaya devam ediyor. Ülkemizde polisiye roman denince ilk akla gelen isimlerden Ahmet Ümit, İZKİTAP’ta okuyucusu ile buluştu. Başkomiser Nevzat’ın hikayelerini anlatan yeni romanı Yırtıcı Kuşlar Zamanı’nı okurlarla buluşturan Ahmet Ümit, bir sonraki romanı hakkında da ipuçları verdi. Yırtıcı Kuşlar Zamanı’ndaki Nevzat karakterinin çok sevildiğini ve artık bizden biri ve bir kahraman olduğunu ifade eden Ahmet Ümit, roman kahramanlarını öldürmediğini, Nevzat’ı da hiç öldürmeyeceğini söyledi. Ümit, “Başkomiser Nevzat zamansız, yaşlanmayacak, emekli olmayacak, o devam ediyor. Romanın zamanı, gündelik hayatın zamanı değil, o nedenle Nevzat devam edecek. Her kitabımda Başkomiser Nevzat olmayacak, çünkü aynı karakteri yazmak sıkıyor, bir süre başka şeyler yazmak gerekiyor. Özlediğim zaman, eski bir dost, akraba gibi Nevzat ile tekrar bir araya geliyoruz. Bir roman yayımlandıktan sonra yeni bir roman düşünmeniz gerekiyor ve aklımda bir şey var” dedi. Yeni romanda Başkomiser Yıldız Karasu hikâyesi anlatacağım Yeni romanında asıl karakterin, Kayıp Tanrılar Ülkesi kitabındaki karakterlerden, Berlin Emniyet Müdürlüğü’nde görev yapan Başkomiser Yıldız Karasu olmasını planladığını söyleyen Ahmet Ümit, “Yıldız Karasu, Berlin’de yaşayan bir başkomiser. İki kere ayrımcılığa uğruyor, Türk ve kadın olduğu için. Şimdi yeni romanda bir Yıldız Karasu yazalım mı? Anadolu, Berlin, Roma arasında geçen, kaçırılan tarihi eserler olsa. Bu kadın polisi yazmak istiyorum. Kadın yüzyılı ve kadınlar uyanıyor, varız diyorlar, biz artık ikinci sınıf vatandaş olmayacağız, sadece anne değiliz, biz insanız, diyorlar. Erkekler neyi yapıyorsa onu yapıyoruz diyorlar. O yüzden Yıldız Karasu’nun olduğu bir karakter yazmayı düşünüyordum, siz de olur diyorsunuz” diye konuştu. Ümit, okurları için kitaplarını da imzaladı. Ahmet Mümtaz Taylan Ara Toplam kitabını anlattı Ünlü oyuncu, yönetmen ve yazar Ahmet Mümtaz Taylan da İZKİTAP’ta okuyucu ve okurlarıyla bir araya geldi. “Ara Toplam” isimli kitabını pandemi döneminde yazdığını söyleyen Taylan, “Bugüne kadar meslekte, aile hayatımda ne yaptım, arkadaş, dost, evlat, baba, yurttaş olarak bugüne kadar nasıl geldim, işte bunları anlattığım bir kitap. Önceki yıllarda dergicilik yaptım, Radikal ve Hürriyet’te yazılar yazdım. Her zaman yazıyla ilişkim oldu. Konservatuvar yıllarından bu yana kağıt kalemle aramızdaki ilişki hiç kopmadı ve Ara Toplam onun bir hediyesi, geniş kitlelere ulaştı. Güzel bir şey, bir de bu yolla iletişim kurmak çok keyifli. Kendim için bir şans olarak görüyorum” dedi. Dizilerin uzunluğu için 45 dakika ideal Soruları da yanıtlayan Ahmet Mümtaz Taylan, “Dijital platformlar ve beyazperde ayrımını nasıl buluyorsunuz” sorusuna “Sinemaya mani bir şey olduğunu düşünmüyorum. Sinema bambaşka bir alan. Dijital belki TV’yi baltalayabilir, zorlayabilir. Zaten bu televizyon anlayışının gerçekten bitmesi lazım. Saat 20.00’de özetle başlayan 24.00’te biten dizileri üretmek de çok zor. Dünyada 45 dakika ideal, bizde 140 dakikaya kadar çıkıyor. Umarım bu anlayış biter” dedi. Nuri Bilge Ceylan’ın Bir Zamanlar Anadolu’da filmiyle ilgili de konuşan Taylan, “Dünyanın birçok sinema eleştirmeni tarafından, gelmiş geçmiş en iyi 10 filmden biri olarak gösteriliyor. Nuri Bilge’ye çok şey borçluyuz” ifadelerini kullandı. Taylan, Hakan Günday’ın Daha adlı romanının beyazperde uyarlaması olan, yönetmenliğini Onur Saylak’ın yaptığı Daha filmiyle ilgili olarak da “Daha filmi, içinde olmaktan çok mutlu olduğum, gurur duyduğum bir iş. Hakan Günday harika bir romancı. Bir romanı perdeye taşımak neredeyse imkansız bir şeydir, o kadar güçlü bir romandı ki onun perdeye taşınmasını önemsedik. Onur Saylak ile yüzümüzü kızartmayacak, Hakan’ın da onayladığı bir film ortaya çıktı” diye konuştu.
Aydın Azmaklar kurudu, sazlıklar yandı Aydın’ın Söke ilçesindeki azmakların kuruduğunu ve iklim değişikliğinin etkilerinin gözle görülür hale geldiğini vurgulayan EKODOSD Başkanı Bahattin Sürücü; “İklim değişikliğinin etkisiyle aşırı artan sıcaklık sonucunda bölgede meydana gelen kuraklık hem çiftçileri hem de biyolojik çeşitliliği olumsuz etkiledi” dedi. İklim değişikliğinin etkileri Aydın’ın önemli bölgelerinden olan Söke Ovası’nda gözle görülür hale geldi. Artan sıcaklıklar ve kuraklık sebebiyle azmaklar kurudu, sazlık alanlar yandı. Sıcaklıkların artması ve 8 aydır yağış görülmemesi, bölgedeki tarımı ve biyolojik çeşitliliği de etkilemeye başladı. Azmaklarda incelemelerde bulunan Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği (EKODOSD) Başkanı Bahattin Sürücü, bölgede meydana gelen kuraklığın hem çiftçileri hem de biyolojik çeşitliliği olumsuz etkilediğini söyledi. Başta çiftçiler olmak üzere tüm canlıların yağmuru hasretle beklediğini ifade eden Sürücü; “İklim değişikliğinin somut örneklerini Aşağı Büyük Menderes Havzası’ndaki Söke ovasında görmek mümkün hale geldi. İklim değişikliğinin etkisiyle aşırı artan sıcaklık sonucunda bölgede meydana gelen kuraklık hem çiftçileri hem de biyolojik çeşitliliği olumsuz etkiledi. Mart ayından bu yana 8 aydır bölgede yağış olmaması pek fazla görülmeyen değişimlere yol açtı. Yaz aylarındaki kuraklık nedeniyle içinde yürünebilecek bir seviyeye gelen Büyük Menderes Nehri’nden sonra, şimdi de azmak adı verilen eski menderes yatakları ve drenaj kanallarının birçoğu kurudu. Bu yılın çok farklı olduğunu söyleyen çiftçiler, çok susuzluk çektiklerini ancak 1970’lerden beri böylesine kurak bir sezon görmediklerini, çok sıcak geçen yıllarda bile azmaklarda su bulunduğunu, bu yıl ise içinde yürünebildiğini, Ekim ayında ekmeleri gereken buğday ekimini yapamadıklarını söylediler. Yaşanan kuraklık nedeniyle Söke Ovası’nın hayat sigortası sayılan azmakların kuruması sadece çiftçileri değil, burada yaşayan sucul canlıları, kuşları ve diğer hayvanları da olumsuz etkilediği görülüyor. Derin yerlerde kalan su birikintilerinde su kaplumbağaları ve çatlak toprakların nemindeki kurbağalar yaşam mücadelesi veriyor. Başta çiftçiler olmak üzere tüm canlılar yağmuru hasretle bekliyor” dedi. “Yakanlar belli değil” Kuraklıkla mücadele eden bölgedeki bir başka sorunun ise yangınlar olduğunu vurgulayan Başkan Sürücü; “Bölgede araştırma yaparken birçok tarladan dumanların yükseldiğini gördüğümüzde itfaiyeyi arayarak haber verdik. Tarlaların kıyısındaki kanalların etrafında bulunan kargı kamışlarının yandığını gördük. İtfaiye gelinceye kadar kargı kamışları ve kanaldaki bitkilerin hepsi yandı kül oldu. Gelen ihbarlar yüzünden itfaiye hangi tarlaya gideceğini şaşırmış durumda. Bu mevsimde yüksek bir tepeye çıkılıp Söke Ovası’na bakıldığında, birçok tarladan dumanların yükseldiği ve kanallarda bulunan kargı kamışlarının ve bitkilerin yakıldığı görülebiliyor. Bunlar sözde temizlik amacıyla yapılıyormuş. Ancak yakanlar belli değil. İtfaiyenin bu yangınlara yetişmesi ve tarla yollarına girmesi de mümkün değil. Hemen her yıl gelenek hale gelen yakma eylemi yasak olmasına rağmen sürekli tekrarlanıyor. Yaklaşık 400 bin dönüm tarımsal faaliyetlerin yapıldığı araziler içinde bulunan azmaklar, bitkiler, su kanalları, Dilek Yarımadası, Menderes Deltası, Bafa ve Azap gölleri ve Latmos (Beşparmak) Dağları gibi zengin biyolojik çeşitliliğin bulunduğu alanları birbirine bağlayan ekolojik bir koridor görevi görmektedir. Yakılan bu sazlıklar yaban hayatının son yaşam alanları olup, kuşların, memelilerin, sucul canlıların, sürüngenlerin ve tarım için yararlı birçok böceğin beslenmesini, barınmasını ve üremesini sağlamaktadır” diyerek sazlık, yabancı ot yakımı yapanlara gerekli işlemlerin yapılması gerektiğini söyledi.