KÜLTÜR SANAT - 30 Ekim 2024 Çarşamba 09:50

Tarihi muvakkithane, kahvehane oldu

A
A
A

İstanbul Sarıyer’de ilk serasker Ağa Hüseyin Paşa tarafından 1844 yılında inşa ettirilen Emirgan Muvakkithanesi, zincir bir kahveciye kiralandı. Tarihi muvakkithane hakkında konuşan Arkeolog Ömer Faruk Yavaşçay, “İnsanların sık sık ziyaret ettiği bir yer. Kahveci olarak kullanılıyor. Burayı ziyaret eden insanlar geçmişte hangi amaçla kullanıldığını bilmiyor, sadece kahveciye geliyorlar” dedi.

Osmanlı Cihan Devleti döneminde namaz vakitleri ve saatin belirlenmesi ile bazı astronomik çalışmalar için muvakkithaneler inşa edilirdi. İstanbul’un fethinden sonra yaygınlaşan muvakkithanelerden biri de, 1844 yılında ilk serasker Ağa Hüseyin Paşa tarafından Sultan 1. Abdülhamid tarafından inşa ettirilen Emirgan Hamid-i Evvel Camii’nin karşısına yaptırıldı. Tarihi ve kültürel önemi görmezden gelinen 180 yıllık Emirgan Muvakkithanesi, zincir kahveci Espressolab’a kiralandı.

Tarihi muvakkithane, kahvehane oldu

“Ağa Hüseyin Paşa ilk seraskerdir”

İstanbul’da günümüze ulaşan 29 muvakkithanenin de aslına uygun kullanılmadığını söyleyen Arkeolog Ömer Faruk Yavaşçay, kahveci olarak kullanılan Emirgan Muvakkithanesi hakkında bilgi verdi. Yavaşçay, “Şu anda Emirgan semtinde bulunmaktayız. Emirgan, 17. yüzyılda yaşamış olan Emir Güne Han’dan gelmektedir. Bu semt zaman içinde gelişmiştir. Osmanlı padişahları semte önemli yapılar inşa etmişlerdir. Onlardan birisi de Sultan 1. Abdülhamid tarafından yapılan Hamid-i Evvel Camii’dir. Caminin yanında da bir tane çeşme bulunmaktadır. 1844 yılında ise arkamızda bulunan muvakkithane yapılmıştır. Yaptıran kişi ise Ağa Hüseyin Paşa’dır. Sultan 2. Mahmud devrinde yaşamıştır. Vezirlik yapmıştır, ayrıca ilk seraskerdir. Yani günümüzde Genelkurmay Başkanlığı ve Milli Savunma Bakanlığına denk gelen bir rütbeye sahiptir” şeklinde konuştu.

Tarihi muvakkithane, kahvehane oldu

“Ziyaret eden insanlar geçmişte hangi amaçla kullanıldığını bilmiyor, sadece kahveciye geliyorlar”

Muvakkithanelerin zamanın tespit edildiği yerler olduğunu anlatan Yavaşçay, “Namaz vakitleri de belirlenirdi. Bazı astronomik çalışmalar da yapılıyordu. İstanbul’daki ilk muvakkithane ise 1470 tarihinde Fatih Camii’nin bahçesinde açılmıştır. İlk muvakkit de Ali Kuşçu’dur. Arkamızda bulunan muvakkithane maalesef bir özel işletme tarafından kullanılmaktadır. Bu yanlış bir durum. Buraların asıl amaçları için kullanılması gerekiyor. Muvakkithaneler çocukların değerlendirebileceği bilim-kültür merkezlerine dönüştürülebilir. Geçmişte de bilim merkeziydi. Bölge yoğun bir yer. İnsanların sık sık ziyaret ettiği bir yer. Kahveci olarak kullanılıyor. Burayı ziyaret eden insanlar geçmişte hangi amaçla kullanıldığını bilmiyor, sadece kahveciye geliyorlar. İstanbul’da günümüze 29 tane muvakkithane ulaşmıştır. Maalesef hiçbiri amacı için kullanılmıyor. Boş olan muvakkithaneler var. Genelde büfe veya kafe olarak kullanılıyorlar” ifadelerini kullandı.

Tarihi muvakkithane, kahvehane oldu

Semanur Kaygısız - Enis Derdimentoğlu

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul İstanbul Adliyesi’ndeki terör saldırısına ilişkin örgütün sözde Türkiye sorumlusu hakim karşısında İstanbul Adalet Sarayı’ndaki polis noktasına düzenlenen terör saldırısına ilişkin 19 sanığın ayrı ayrı yargılandığı davalar çerçevesinde DHKP-C terör örgütünün sözde Türkiye sorumlusu olduğu iddia edilen sanık hakim karşısına çıktı. Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayı’nın C kapısındaki polis kontrol noktasına 6 Şubat 2024’de DHKP-C silahlı terör örgütü tarafından silahlı saldırı düzenlenmişti. Saldırıyı gerçekleştiren teröristler Emrah Yayla ve Pınar Birkoç etkisiz hale getirilirken, saldırıda 1 vatandaş hayatını kaybetmiş, 3’ü polis 6 kişi de yaralanmıştı. Saldırıya ilişkin tespit edilen 19 sanığın ayrı ayrı yargılandığı davalar çerçevesinde örgütün sözde Türkiye sorumlusu olduğu iddia edilen Ayten Öztürk’ün ‘silahlı terör örgütüne üye olmak’ suçundan 7 yıl 6 aydan 15 yıla kadar hapis talebiyle yargılanmasına başlandı. İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada tutuklu sanık Ayten Öztürk ve avukatları hazır bulundu. "Çağlayan’da yaşanan olayda rastgele beni de gözaltına aldılar’’ Duruşmada savunma yapan sanık Öztürk, "Aylardır neden tutukluyum diye sormak istiyorum. Ev hapsindeyken kolumda kelepçeli vaziyette evime baskın yapılarak gözaltına alındım. Evimde tek bir suç unsuruna rastlanmadı. Mafya çetelerine hiçbir uygulama yapılmazken, bana büyük bir muamele uygulanıyor. Benim yaptığım tek şey uğradığım işkenceleri ve haksızlıkları dile getirmekti ve sonucu böyle oldu. Bir taciz olayı yaşandığında olayı kaldırımda izlediğim gerekçesiyle gözaltına alınmış ve tutuklanmıştım. Bu olay üzerine Çağlayan’da yaşanan olayda rastgele beni de gözaltına aldılar. Yalan yanlış ifadelerle hala bu durumdayım. Üzerime atılı suçlamalar altı boş, asılsız suçlardır. Pınar Birkoç’u tanımıyorum. Tahliyemi ve beraatımı talep ediyorum’’ dedi. "Yaptığı işlemler HDP doğrultusunda değerlendiriliyordu’’ Mahkemeye Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlanan ve sesi değiştirilip yüzü gizlenen gizli tanık, sanık Öztürk’ü 2015 ile 2011 yılları arasında örgütün finansal örgütlenmesinden tanıdığını belirtti. Tanık ifadesinde, "Kendisi mahallelerde örgüte yönelik kampanya yönlendirmek ve örgüte eleman sağlamak işlerinde, örgütün varlığının sürdürülmesine yönelik işler yapıyordu. Yaptığı işlemler ise HDP doğrultusunda değerlendiriliyordu. Bu değerlendirme evresinde Ayten Öztürk, Süleyman Matur gibi isimler vardı. Öztürk, eğitim programları gibi faaliyetlerde bulunuyordu. Örgüte yönelik haftada bir kere toplantı yapılırdı, faaliyetler değerlendirilirdi. Ayten de bu toplantıları organize ederdi. Ben örgütten ayrıldıktan sonra kendim teslim oldum’’ ifadelerini kullandı. Sanık avukatları, müvekkilin üzerine atılı suçlamaları kabul etmediklerini ve kaçma şüphesi bulunmadığını söyleyerek, mahkemeden tahliyesini talep ettiler. Ara kararını açıklayan mahkeme, sanık Ayten Öztürk’ün tutukluluk halinin devamına ve eksik hususların giderilmesine hükmederek duruşmayı erteledi.