Yerel Haberler
Adana
Öldürülen imam tarafından taciz edildiği öne sürülen kız o anları anlattı 28 Kasım 2024 Perşembe - 20:55:40 Adana’da 14 yaşındaki kızı taciz ettiği öne sürülerek öldürülen imamın taciz ettiği iddia edilen kız çocuğu, yaşadıklarını anlattı. Olay, 24 Kasım günü Yüreğir ilçesine bağlı Sinanpaşa Mahallesi’ndeki Fet Ahmet Camii’nde meydana gelmişti. İddiaya göre, cami imamı Tarık Karadağ, M.A. (16) isimli genç tarafından bıçaklanmış kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmişti. Genç daha sonra polise teslim olmuş, imamın cenazesi ise otopsi için Adli Tıp Kurumu morguna kaldırılmıştı. İmamın cenazesi olaydan bir gün sonra otopsinin ardından yakınları tarafından alınarak Buruk Mezarlığında dün toprağa verilmişti. Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen genç ise M.A. çıkarıldığı mahkemece tutuklanmıştı. “Babamdan büyük adam, imamdan asla beklemezdim” İmam tarafından tacize uğradığı öne sürülen F.A. (14) ise yaşadıklarını anlattı. F.A., ”Ben hafızlık yapıyordum, okuldayken oğlunu tanıyordum. Hafızlık kursuna sürekli gelip gidiyordu kız yurduna yasak olmasına rağmen. Orada törenler verirken sürekli görüyordu, zamanla bana ayrı bir ilgi gösterip yaklaşıma başladı. Bu ilgiyi hissettim, ama sürekli baba sevgisidir dedim. Babamdan büyük adam imam asla beklemezdim. Düşünmedim, çoğu kişi iyi diyor, bende iyi diyordum” dedi. Kurban bayramının arifesinde kıyafet alma bahanesine kendisini dışarı çıkarttığını anlatan F.A, ”Arabasındayken elimi tutup, elimi öptü. Kıyafet almak istediği söyleyerek beni dışarı çıkartmak için ısrar etti. Ailemde yanında başkaları olacağı sanıyordum onun için gitmeme müsaade ettiler. Ben yanına gittim, arabada tek olduğunu görünce arkaya oturmak istedim. Öne geçmemi ısrar etti. Öne geçtim, yolculuktayken elimi tuttu, çekmeme rağmen devam etti. Rahatsız olduğumu belli etmeme rağmen devam etti, elimi öptü. Sarılmak istediğini söyledi, omzumda uyu gibi söylememesi gereken şeyleri söyledi. Buralardan gidelim, kimliğin yanında mı? Reşit olmayacak bir kıza söylenmemesi gereken şeyler söyledi” ifadelerine yer verdi. "Olayın üzerini örtelim dediler" F.A, ”Mesaj atıyordu, cevap vermiyordum tekrar tekrar atıp arıyordu. Hafızlık kursundaki hocamı durumu anlattım. Hocamda oranın müftüsünün eşiyle konuştu. Müftü ve eşi bana sus dedi, kesinlikle kimseye anlatma olayın üzerini örtelim dediler. Sen yanlış anlamışsındır dediler, yapmaz öyle bir şey dediler. Yanlış anlaşılacak bir şey yok her şey ortadaydı. Diyanete de savcılığı da dilekçe verdik. Dilekçemiz reddedilip takipsizlik kararı verildi. Ben olay yaşanırken çıkartıp kamerayı çekemezdim. Ben o gün tecavüze uğramadım diye bu olay kapatıldı” sözlerine yer verdi. "Ağabeyim sigara bile kullanmıyordu" Gözyaşları içerisinde sözlerine devam eden F.A., ”Biz çok çabaladık, savcılığı da ifade verdik. Her yere başvurduk ama hep reddedildik. Ağabeyime madde bağımlısı diyorsunuz ama sigara bile kullanmıyordu. Hepimiz namazlı niyazlı insanlarız. Çok çabaladık, diyanete savcılığa her yere gittik. Ama hiçbir şekilde karşılığını alamadık. Abim bugün ben yaşadım, yarın başka kızlar yaşamazsın siye konuşmak istedi. Biliyorum ki tek bana yapılmadı. Lütfen başka bir kıza olduysa susmasın. Başkalarının desteğine çok ihtiyacımız var. Benim abim kimseyi öldürmek istemezdi, o an karşılık alınca kendisini korumak için yapmak zorunda kaldı” diye konuştu. "İl ve ilçe müftüsüyle görüştüm, beni dikkate almadılar" Baba Fatih A., ”Kur’an kursundaki sınıf hocası bana durumu anlattı. Ben savcılığa suç duyurusunda bulundum. İlçe ve il müftüsüyle yüz yüze görüştüm bu konu hakkında. İmam’ın tayinin çıkarılmasını rica ettim beni dikkate almadılar. Savcılığa verdiğim dilekçe bana takipsizlik kararı olarak geldi. Ben bir dilekçe daha verdim onda da takipsizlik kararı verildi. Ben bu meseleyi eşimle görüşürken, oğlum konuşmamızı duyuyor. Ondan sonrada olanlar oluyor. Oğlum karıncayı incitmeyen birisiydi. Kendi başından bir çocuktu. Sosyal medyada esrarcı, eroinci diye yazıyorlar. Sigara bile içmeyen bir çocuktu, neye dayanarak bunu söylüyorsunuz. Bir baba olarak yıkılmış hissediyorum" dedi.
28 Kasım 2024 Perşembe - 19:59 Öldürülen imam tarafından taciz edildiği öne sürülen kız o anları anlattı Adana’da 14 yaşındaki kızı taciz ettiği öne sürülerek öldürülen imamın taciz ettiği iddia edilen kız çocuğu F.A., “Kıyafet almak için beni dışarı çıkartıp arabasında elimi tutup öpmeye başladı, buralardan gidelim” dedi. Olay, 24 Kasım günü Yüreğir ilçesine bağlı Sinanpaşa Mahallesi’ndeki Fet Ahmet Camii’nde meydana gelmişti. İddiaya göre, cami imamı Tarık Karadağ, M.A. (16) isimli genç tarafından bıçaklanmış kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmişti. Genç daha sonra polise teslim olmuş, imamın cenazesi ise otopsi için adli tıp kurumu morguna kaldırılmıştı. İmamın cenazesi olaydan bir gün sonra otopsinin ardından yakınları tarafından alınarak Buruk Mezarlığında dün toprağa verilmişti. Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen genç ise M.A. çıkarıldığı mahkemece tutuklanmıştı. “Babamdan büyük adam, imamdan asla beklemezdim” İmam tarafından tacize uğradığı öne sürülen F.A. (14), ise yaşadıklarını anlattı. F.A., ”Ben hafızlık yapıyordum, okuldayken oğlunu tanıyordum. Hafızlık kursuna sürekli gelip gidiyordu kız yurduna yasak olmasına rağmen. Orada törenler verirken sürekli görüyordu, zamanla bana ayrı bir ilgi gösterip yaklaşıma başladı. Bu ilgiyi hissettim, ama sürekli baba sevgisidir dedim. Babamdan büyük adam imam asla beklemezdim. Düşünmedim, çoğu kişi iyi diyor, bende iyi diyordum” dedi. “Elimi öpüp buralardan gidelim mi dedi” Kurban bayramının arifesinde kıyafet alma bahanesine kendisini dışarı çıkarttığını anlatan F.A, ”Arabasındayken elimi tutup, elimi öptü. Kıyafet almak istediği söyleyerek beni dışarı çıkartmak için ısrar etti. Ailemde yanında başkaları olacağı sanıyordum onun için gitmeme müsaade ettiler. Ben yanına gittim, arabada tek olduğunu görünce arkaya oturmak istedim. Öne geçmemi ısrar etti. Öne geçtim, yolculuktayken elimi tuttu, çekmeme rağmen devam etti. Rahatsız olduğumu belli etmeme rağmen devam etti, elimi öptü. Sarılmak istediğini söyledi, omzumda uyu gibi söylememesi gereken şeyleri söyledi. Buralardan gidelim, kimliğin yanında mı? Reşit olmayacak bir kıza söylenmemesi gereken şeyler söyledi” ifadelerine yer verdi. “Olayın üzerini örtelim dediler” Tarık Karadağ’ın sürekli kendisine mesaj attığını vurgulayan F.A, ”Mesaj atıyordu, cevap vermiyordum tekrar tekrar atıp arıyordu. Hafızlık kursundaki hocamı durumu anlattım. Hocamda oranın müftüsünün eşiyle konuştu. Müftü ve eşi bana sus dedi, kesinlikle kimseye anlatma olayın üzerini örtelim dediler. Sen yanlış anlamışsındır dediler, yapmaz öyle bir şey dediler. Yanlış anlaşılacak bir şey yok her şey ortadaydı. Diyanete de savcılığı da dilekçe verdik. Dilekçemiz reddedilip takipsizlik kararı verildi. Ben olay yaşanırken çıkartıp kamerayı çekemezdim. Ben o gün tecavüze uğramadım diye bu olay kapatıldı” sözlerine yer verdi. “Ağabeyim sigara bile kullanmıyordu” Gözyaşları içerisinde sözlerine devam eden F.A., ”Biz çok çabaladık, savcılığı da ifade verdik. Her yere başvurduk ama hep reddedildik. Ağabeyime madde bağımlısı diyorsunuz ama sigara bile kullanmıyordu. Hepimiz namazlı niyazlı insanlarız. Çok çabaladık, diyanete savcılığa her yere gittik. Ama hiçbir şekilde karşılığını alamadık. Abim bugün ben yaşadım, yarın başka kızlar yaşamazsın siye konuşmak istedi. Biliyorum ki tek bana yapılmadı. Lütfen başka bir kıza olduysa susmasın. Başkalarının desteğine çok ihtiyacımız var. Benim abim kimseyi öldürmek istemezdi, o an karşılık alınca kendisini korumak için yapmak zorunda kaldı” diye konuştu. “İl ve ilçe müftüsüyle görüştüm, beni dikkate almadılar” Baba Fatih A., ”Kuran kursundaki sınıf hocası bana durumu anlattı. Ben savcılığa suç duyurusunda bulundum. İlçe ve il müftüsüyle yüz yüze görüştüm bu konu hakkında. İmam’ın tayinin çıkarılmasını rica ettim beni dikkate almadılar. Savcılığa verdiğim dilekçe bana takipsizlik kararı olarak geldi. Ben bir dilekçe daha verdim onda da takipsizlik kararı verildi. Ben bu meseleyi eşimle görüşürken, oğlum konuşmamızı duyuyor. Ondan sonrada olanlar oluyor. Oğlum karıncayı incitmeyen birisiydi. Kendi başından bir çocuktu. Sosyal medyada esrarcı, eroinci diye yazıyorlar. Sigara bile içmeyen bir çocuktu, neye dayanarak bunu söylüyorsunuz. Bir baba olarak yıkılmış hissediyorum“ dedi.
28 Kasım 2024 Perşembe - 17:16 ATÜ, IRSYSC 2024’e ev sahipliği yaptı Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Sözen, istatistiksel araştırmaların yalnızca birer sayıdan ibaret olmadığını belirterek, “Bu rakamların arkasında toplumsal anlamlar, insan hayatlarına dokunan etkiler ve gelişim potansiyelleri bulunmaktadır” dedi. Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi (ATÜ) İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü ev sahipliğinde yapılan 8. Uluslararası Araştırmacılar, İstatistikçiler ve Genç İstatistikçiler Kongresinde (IRSYSC 2024) Çukurova Kalkınma Ajansı Salonu’nda gerçekleşti. Programda konuşan ATÜ Rektörü Prof. Dr. Adnan Sözen, “Unutulmamalı ki, istatistiksel araştırmalar yalnızca birer sayıdan ibaret değildir; bu rakamların arkasında toplumsal anlamlar, insan hayatlarına dokunan etkiler ve gelişim potansiyelleri bulunmaktadır. Sizler, veriyi anlamlandıran, analiz eden ve topluma katkı sağlayan gerçek değişim liderlerisiniz” ifadelerini kullandı. Rektör Sözen, son olarak kongrenin düzenlenmesinde emeği geçen öğretim üyelerine, kongreye katılan TÜİK Başkanı Dr. Erhan Çetinkaya’ya ve kongrede bildiri sunan katılımcılara teşekkür ederek başarılar diledi. Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, şehrimizde bulunan üniversitelerle bilimsel çalışmalar yapmaktan mutluluk duyduklarını kaydederek son yıllarda artan iş birliğinin devam etmesi gerektiğini söyledi. Adana’nın kendisi için önemli bir şehir olduğunu dile getiren TÜİK Başkanı Erhan Çetinkaya ise böyle önemli bir etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür etti. IRSYSC 2024 Düzenleme Komitesi Başkanı Doç. Dr. Selim Gündüz de IRSYSC kongrelerinin 8.’sinin bu yıl Adana’da düzenleniyor olmasından ve bu kongrenin düzenleme kurulu başkanlığı görevini yürütmekten büyük onur ve mutluluk duyduğunu ifade etti.
28 Kasım 2024 Perşembe - 12:46 Şehit babası oğlunun kabrinin başından bir gün olsun ayrılmıyor Kuzey Irak’ın Hakurk bölgesinde 2019 yılında yıldırım düşmesi sonucu şehit olan Piyade Uzman Onbaşı Bünyamin Çabuk, şehadetinin 5. yılında Kozan Garnizon Şehitliği’nde düzenlenen programla dualarla anıldı. Şehit babası Ünlen Çabuk, 5 yıldır oğlunun kabri başından ayrılmıyor. Kuzey Irak’ta yıldırım düşmesi sonucu şehit olan Piyade Uzman Onbaşı Bünyamin Çabuk’un kabri başında düzenlenen anma programına Kozan Kaymakamı Bahattin Alp Arslanköylü, Kozan Belediye Başkan Yardımcısı Özgür Çoban, İlçe Jandarma Komutanı Nuh Anacık, İlçe Emniyet Müdürü Fatih Alptekin, Kozan Sosyal Hizmet Merkezi Müdürü Hasan Boz, Kozan Şehit Aileleri ve Gaziler Derneği Başkanı Sümmani Göztaş, Adana Büyükşehir Belediyesi 3. Bölge Koordinatörü Ataol Öztorun, belediye meclis üyeleri, şehidin ailesi ve çok sayıda vatandaş katıldı. Program, şehidin ruhuna Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Ardından, başta Piyade Uzman Onbaşı Bünyamin Çabuk olmak üzere tüm şehitler için dualar edildi. Program sonunda Kaymakam Arslanköylü ve beraberindeki protokol üyeleri, şehitlerin mezarlarına kırmızı karanfiller bırakarak ailelere taziyelerini iletti. Kaymakam Bahattin Alp Arslanköylü yaptığı açıklamada, "Şehitlerimizi her daim rahmet ve minnetle yad ediyoruz. Onlar bu vatanın bekası için canlarını feda ettiler. Şehidimiz Bünyamin Çabuk’un ailesine sabır ve metanet diliyorum. Aziz şehitlerimizin emanetleri her zaman bizim baş tacımızdır" ifadelerini kullandı. Şehidin babası Ünlen Çabuk ise oğlu Bünyamin Çabuk’un 2019 yılında şehit olduğunu hatırlatarak, "Bu mertebe herkese nasip olmaz. Ancak bir baba olarak bu acıyı yaşamak gerçekten çok zor. Yılın neredeyse her günü oğlumun mezarını ziyaret ediyorum. Onunla burada bir bağ kuruyorum. 365 günün 360 günü buradayım. Oğlum için ilçeyi hiç terk etmiyorum" dedi.
Saimbeyli Çeralan cevizi tescil yolunda
08 Ekim 2024 Salı - 12:30 Saimbeyli Çeralan cevizi tescil yolunda Adana’nın Saimbeyli ilçesinde asırlık ceviz ağaçlarında yetişen Çeralan cevizi hasat edildi. Damlarda kurumaya bırakılan cevizler için Saimbeyli Belediyesi’nin girişimleriyle coğrafi işaret alınması için çalışma başlatıldı. Adana’nın Saimbeyli ilçesinde bin rakımlı Çeralan Mahallesi’nde doğada kendiliğinden yetişen, lezzeti ve aromasıyla öne çıkan Çeralan cevizinde hasat başladı. Saimbeyli Belediye Başkanı Mahmut Dal ve mahalle sakinleri cevizi birlikte hasat etti. Binbir emekle toplandıktan sonra damlarda kurumaya bırakılan Çeralan cevizi lezzetinin tescillenmesi için Saimbeyli Belediyesi, Saimbeyli Kaymakamlığı ve Kozan Ticaret Odası’nın girişimleri başladı. "Lezzet ve yağ açısından oldukça kaliteli" Başkan Mahmut Dal, Kozan Ticaret Odası’yla birlikte çalışmalara başladıklarını ifade ederek, "Cevizimizi Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’ne göndererek lezzeti, tadı ve verimliliği hakkında bir akademik çalışma yaptırıyoruz. Çeralan cevizine coğrafi işaret almak için çalışmaktayız. Çeralan’da hem cevizi hem de pekmeziyle gerçekten görülmeye değer, nam yapmış mahalledir. Çeralan deyince özellikle ceviz akla gelir. O yüzden biz de bunu mahallemizin ismini ön plana çıkarmak adına cevizimizi markalaştırmak istiyoruz. Belediye olarak çiftçimizi bu alanda destelemek istiyoruz. Bu cevizin özelliği tadı, yağ oranı. Yani lezzet ve yağ açısından gerçekten oldukça kaliteli. Bu önümüzdeki günlerde yapılacak akademik çalışmada ortaya çıkacaktır. Bu tamamen doğal ve organik şekilde yetişen yerli cevizler. Yani ırkı bozulmamış tabiri caizse GDO’suz genetiği değiştirilmemiş bir ürün olarak gerçekten ön plana çıkmaktadır. Ekonomiye kazandırılarak kentlere göçü de önlemek istiyoruz" dedi. "Özel olarak gelip bu cevizi alıyorlar" Ceviz üreticisi İsmail Umut, bu yıl sıcak nedeniyle cevizde verim düşüklüğü yaşandığını ama lezzet ve aromasında bir olumsuzluk olmadığını kaydederek, "Adana’da çok fazla ceviz satışı var ama özel olarak gelip bu cevizi alıyorlar. Bölgemizde sulama sorunu çözülürse daha çok üretim ile bölge ekonomisi canlanacaktır" diye konuştu.
İş arayanlar ve işverenler Çukurova’da buluşuyor
08 Ekim 2024 Salı - 10:58 İş arayanlar ve işverenler Çukurova’da buluşuyor Çukurova Belediyesi İstihdam Birimi, her yaştan ve meslekten başvuruları kabul ederek işverenlerle olan bağlantısı ile uygun işe uygun eleman ihtiyacını karşılıyor. Çukurova Belediye Başkanı Emrah Kozay, “İstihdam Birimi aracılığıyla hemşehrilerimizin iş, işverenlerimizin de personel bulmasına vesile olmak büyük bir mutluluk” dedi. Çukurova Belediyesi İstihdam Birimi, iş arayan vatandaşlarla çalıştıracak eleman arayan firmaları bir araya getiriyor. Çukurova Belediyesi Orhan Kemal Kültür Merkezinde gerçekleştirilen “Kariyer Günü” etkinliklerinde firmaların İnsan Kaynakları Birimi sorumluları sundukları iş imkanlarıyla ilgili iş arayan vatandaşlara hem sunum yapıyor hem de iş başvurularını alıyor. Başvuruları değerlendirip, aranan kriterlere uygun vatandaşları personel olarak işe alarak istihdama katkı sağlıyor. İş arayanları istihdam birimimize bekliyoruz Ülkenin en büyük sorununun işsizlik olduğunun farkında olduğunu ifade eden Çukurova Belediye Başkanı Emrah Kozay, “Çukurova Belediyesi İstihdam Birimi ile iş arayan vatandaşlarımızı işverenler ile buluşturmaya devam ediyor, vatandaşlarımızın kariyer yolculuklarında rehberlik ediyoruz. Her yaştan ve meslekten başvuruları kabul eden İstihdam Birimimiz, özel sektör firmalarının eleman ihtiyacını karşılarken işsizleri de iş sahibi yapıyor. İş arayışı olan vatandaşlarımızı da personel ihtiyacı olan firmaları da belediye hizmet binamızdaki İstihdam Birimimize davet ediyoruz” dedi.
Uzmanından topuk kanı uyarısı: ‘Bir damla kan ile hastalıklara tanı koyabiliyoruz’
08 Ekim 2024 Salı - 10:34 Uzmanından topuk kanı uyarısı: ‘Bir damla kan ile hastalıklara tanı koyabiliyoruz’ Adana’da 29 sene önce doğumunda topuk kanı alınmayan genç hayata engelli devam ederken topuk kanı alınan kardeşi hastalığının erken teşhis edilmesiyle engelli olmaktan kurtuldu. Çocuk Metabolizma Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Neslihan Önenli Mungan, topuk kanının önemine dikkat çekerek, “Topuk kanı alınmasının çocuklara hiçbir zararı yoktur ve hastalıklara bu şekilde kolaylıkla tanı konulabiliyor” dedi. Topuk kanı testi, her dört evlilikten birinin akraba evliliği olduğu ülkemizde, dünya geneline göre daha sık görülen genetik ve metabolik hastalıkları yenidoğan döneminde tespit edilerek erken tedavi ile çocuğun sağlıklı bir yaşam sürmesini sağlayan hayati önemi olan test. Sağlık Bakanlığı tarafından zorunlu kılınan bu topuk kanı testi ile ülkemizdeki yeni doğan bebeklerin yüzde 99’una ulaşmış, her yıl 5 binin üzerinde bebek hastalık belirtileri ortaya çıkmadan tespit edilebiliyor. Topuk kanı alınmadı, engelli kaldı Ancak topuk kanı alınmadığı için hastalıkları teşhis edilemeyen çocukların bazıları engelli kalıyor. Fatma (50) ve Tekin (52) Özkan çiftinin ilk evlatları Melih Çağrı’da (29) bu çocuklardan birisi. Melih Çağrı’nın doğduğunda topuk kanı alınmadı. Yaşıtlarının gerisinde hareketler sergileyen Melih’in ‘Fenilketonüri’ hastalığı ise 4.5 yaşından sonra teşhis edildi ve tedavi edilemedi. 6 sene sonra kardeşi Kerem doğduğunda ise topuk kanı alındı ve Kerem’in metabolik hastalığı teşhis edildi. Özel bir diyet yapan Kerem ise yaşıtlarıyla aynı şekilde aktivitelerini yaptı, üniversiteden de mezun olup diş teknisyeni olarak işe başladı. “Bir damla kan ile birçok hastalık teşhis ediliyor” Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Çocuk Metabolizma Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Neslihan Önenli Mungan, topuk kanının önemi hakkında İhlas Haber Ajansı’na konuştu. Prof. Dr. Mungan, “Topuk kanı bir koruyucu sağlık hizmetidir. Tıpkı çocukların büyümesi, gelişmesi, aşılanması, beslenmesi, ideal akıl, ruh, beden sağlığı potansiyellerine ulaşması için gerekli bir koruyucu sağlık hizmetidir. Bugün, sayıları iki bini aşan metabolik hastalıkların 40-45’i bir küçük damla kan ile tanı alabilmektedir” dedi. “Fenilketonüri’nin en sık görüldüğü ülke Türkiye” Topuk kanı alınmasının çocuklara hiçbir zararının olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Neslihan Önenli Mungan, “Topuk kanıyla tanınan hastalıklardan bir tanesi fenilketonüridir. Eğer bu hastalık 15 gün içerisinde tanı almazsa zihinsel ve bedensel özre neden olmaktadır. Fenilketonüri’nin en sık görüldüğü ülke Türkiye’dir. Akraba evliliğinin yoğunluğu, çekinik olarak kalıntılar çok sayıda hasta çocuğa neden olmaktadır. Tedavi ilk 15 gün içerisinde yapılmalıdır. 1 ay dahi geç kalınsa çocuklar engelli kalmaktadır” ifadelerini kullandı. Çocuk Metabolizma Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Neslihan Önenli Mungan, fenilketonüri için teşhis alan çocukların uygun beslenme ve ilaçlar ile tedavi edilebileceğini, topuktan alınan kanında hiçbir soruna neden olmadığını belirtti. Anne Fatma Özkan ise topuk kanı sayesinde bir evladının engelli olmaktan kurtulduğunu anlatarak, “Küçük oğluma doğar doğmaz tanı konuldu ve daha sonra büyük oğluma da tanı konuldu. O zaman bir doktor bana ‘Hiçbir hastalık yok ki çocuğun hayatı anneye bu kadar bağlı olsun’ demişti. Elimden geldiği kadar iki evladıma da en iyisini yapmaya çalıştım. Küçük oğlumda hiçbir sıkıntı yok ama büyük oğlumda maalesef sıkıntılar var. Eğer büyük oğlumdan topuk kanı alınsaydı o da şuanda engelsiz bir şekilde hayatına devam edecekti” diye konuştu.
Uzmanından topuk kanı uyarısı: ‘Bir damla kan ile hastalıklara tanı koyabiliyoruz’
08 Ekim 2024 Salı - 10:33 Uzmanından topuk kanı uyarısı: ‘Bir damla kan ile hastalıklara tanı koyabiliyoruz’ Adana’da 29 sene önce doğumunda topuk kanı alınmayan genç hayata engelli devam ederken topuk kanı alınan kardeşi hastalığının erken teşhis edilmesiyle engelli olmaktan kurtuldu. Çocuk Metabolizma Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Neslihan Önenli Mungan, topuk kanının önemine dikkat çekerek, “Topuk kanı alınmasının çocuklara hiçbir zararı yoktur ve hastalıklara bu şekilde kolaylıkla tanı konulabiliyor” dedi. Topuk kanı testi, her dört evlilikten birinin akraba evliliği olduğu ülkemizde, dünya geneline göre daha sık görülen genetik ve metabolik hastalıkları yenidoğan döneminde tespit edilerek erken tedavi ile çocuğun sağlıklı bir yaşam sürmesini sağlayan hayati önemi olan test. Sağlık Bakanlığı tarafından zorunlu kılınan bu topuk kanı testi ile ülkemizdeki yeni doğan bebeklerin yüzde 99’una ulaşmış, her yıl 5 binin üzerinde bebek hastalık belirtileri ortaya çıkmadan tespit edilebiliyor. Topuk kanı alınmadı, engelli kaldı Ancak topuk kanı alınmadığı için hastalıkları teşhis edilemeyen çocukların bazıları engelli kalıyor. Fatma (50) ve Tekin (52) Özkan çiftinin ilk evlatları Melih Çağrı’da (29) bu çocuklardan birisi. Melih Çağrı’nın doğduğunda topuk kanı alınmadı. Yaşıtlarının gerisinde hareketler sergileyen Melih’in ‘Fenilketonüri’ hastalığı ise 4.5 yaşından sonra teşhis edildi ve tedavi edilemedi. 6 sene sonra kardeşi Kerem doğduğunda ise topuk kanı alındı ve Kerem’in metabolik hastalığı teşhis edildi. Özel bir diyet yapan Kerem ise yaşıtlarıyla aynı şekilde aktivitelerini yaptı, üniversiteden de mezun olup diş teknisyeni olarak işe başladı. “Bir damla kan ile birçok hastalık teşhis ediliyor” Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Çocuk Metabolizma Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Neslihan Önenli Mungan, topuk kanının önemi hakkında İhlas Haber Ajansı’na konuştu. Prof. Dr. Mungan, “Topuk kanı bir koruyucu sağlık hizmetidir. Tıpkı çocukların büyümesi, gelişmesi, aşılanması, beslenmesi, ideal akıl, ruh, beden sağlığı potansiyellerine ulaşması için gerekli bir koruyucu sağlık hizmetidir. Bugün, sayıları iki bini aşan metabolik hastalıkların 40-45’i bir küçük damla kan ile tanı alabilmektedir” dedi. “Fenilketonüri’nin en sık görüldüğü ülke Türkiye” Topuk kanı alınmasının çocuklara hiçbir zararının olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Neslihan Önenli Mungan, “Topuk kanıyla tanınan hastalıklardan bir tanesi fenilketonüridir. Eğer bu hastalık 15 gün içerisinde tanı almazsa zihinsel ve bedensel özre neden olmaktadır. Fenilketonüri’nin en sık görüldüğü ülke Türkiye’dir. Akraba evliliğinin yoğunluğu, çekinik olarak kalıntılar çok sayıda hasta çocuğa neden olmaktadır. Tedavi ilk 15 gün içerisinde yapılmalıdır. 1 ay dahi geç kalınsa çocuklar engelli kalmaktadır” ifadelerini kullandı. Çocuk Metabolizma Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Neslihan Önenli Mungan, fenilketonüri için teşhis alan çocukların uygun beslenme ve ilaçlar ile tedavi edilebileceğini, topuktan alınan kanında hiçbir soruna neden olmadığını belirtti. Anne Fatma Özkan ise topuk kanı sayesinde bir evladının engelli olmaktan kurtulduğunu anlatarak, “Küçük oğluma doğar doğmaz tanı konuldu ve daha sonra büyük oğluma da tanı konuldu. O zaman bir doktor bana ‘Hiçbir hastalık yok ki çocuğun hayatı anneye bu kadar bağlı olsun’ demişti. Elimden geldiği kadar iki evladıma da en iyisini yapmaya çalıştım. Küçük oğlumda hiçbir sıkıntı yok ama büyük oğlumda maalesef sıkıntılar var. Eğer büyük oğlumdan topuk kanı alınsaydı o da şuanda engelsiz bir şekilde hayatına devam edecekti” diye konuştu.
Responsible tanıtım programı ADASO’da gerçekleştirildi
08 Ekim 2024 Salı - 10:24 Responsible tanıtım programı ADASO’da gerçekleştirildi Adana Sanayi Odası ev sahipliğinde, Ticaret Bakanlığı, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ve Akdeniz İhracatçı Birlikleri (AKİB) iş birliğinde Sakıp Sabancı Toplantı Salonu’nda Responsible Tanıtım Programı gerçekleştirildi. Programın açılış konuşmasını yapan Akdeniz İhracatçı Birlikleri (AKİB) Koordinatör Başkanı Fatih Doğan programın ihracatçı firmalar için büyük bir fırsat olduğunu vurgulayarak, “Yeşil Mutabakat, ihracatçılarımız açısından büyük fırsatlar barındırırken, gerekli adımlar atılmadığında pazar kaybı riskini de beraberinde getiriyor. Dolayısıyla, firmalarımızın sürdürülebilirlik ve dijital dönüşüm süreçlerine hızla adapte olmaları gerekiyor. Responsible Sorumluluk Programı, ihracatçılarımızın sürdürülebilirlik konusunda nerede durduklarını ve nereye varmaları gerektiğini belirlemeleri bakımından büyük önem taşıyor. Bu süreçte başarılı olmamız için tüm ihracatçılarımızı sürdürülebilirlik ve dijital dönüşüm süreçlerine entegre etmemiz gerekiyor” dedi. Başkan Doğan ayrıca, Avrupa Birliği’nin özellikle demir-çelik, çimento, alüminyum, gübre, elektrik ve tekstil gibi sektörlerde karbon ayak izini azaltmaya yönelik ciddi düzenlemelere gittiğini hatırlatarak, Türkiye’nin bu dönüşüme hızlıca uyum sağlaması gerektiğini belirtti. Ticaret Bakanlığı koordinasyonunda Yeşil Mutabakat’ın ihracat üzerindeki etkilerini incelemek amacıyla bir çalışma grubu kurulduğunu ve Yeşil Mutabakat Eylem Planı oluşturulduğunu ifade eden Doğan, Responsible Programı’nın bu çerçevede önemli bir rol üstlendiğini vurguladı. Açılış konuşmasının ardından program kapsamında programın sunumunu Ticaret Bakanlığı, İhracat Genel Müdürlüğü, Tekstil ve Konfeksiyon Ürünleri Dairesi Başkanı Zeynep Domaniç tarafından gerçekleştirildi. Programda ayrıca GREENTİM ve Sürdürülebilirlik Odaklı Mentorluk Programları Tanıtımı Türkiye İhracatçılar Meclisi, Strateji ve İnovasyon Müdürlüğü Uzmanı Çağrı Köse tarafından sunuldu. Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlaması başlıklı sunumu ise Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu Uzman Yardımcısı Esra Kadriye Arıkan gerçekleştirdi. Katılımcıların yoğun ilgisiyle süren program soru cevap kısmının ardından son buldu.
Hırsızlık şüphelisi 3 kadın  güvenlik kamerasında
08 Ekim 2024 Salı - 09:56 Hırsızlık şüphelisi 3 kadın güvenlik kamerasında Adana’nın Kozan ilçesinde binalara giren 3 şüpheli kadın polisi ve apartman yöneticilerini harekete geçirdi. Edinilen bilgiye göre, olay, Kozan’da Cumhuriyet Mahallesi, Şevki ve Karacaoğlan Mahallerinde meydana geldi. İddiaya göre apartmanlara girip hırsızlık yapan 3 kadın ilçede apartman yöneticilerini ve polisi alarma geçirdi. Apartman yöneticisi Saliha Yurduseven Tekgöz, “Geçen hafta bir arkadaşımızın evinde girdiler ve ilçede gündem oldu. Ondaki kamera kayıtlarını apartmanımızda paylaştık. Apartmanda oturan komşum aradı ve kamara kayıtlarına baktık. Emniyet mensuplarına hemen haber verdik. Onlarla işbirliği içinde yardımcı olmak adına elimizdeki görüntüleri paylaştık. Kendi sosyal medyamda paylaştım. Her yerde aranıyorlar. Bizim canımız yanmadı ama başka kimsenin canı yanmadan yakalanmasını temenni ediyoruz” dedi. Apartman bir çocukla karşılaşıp ondan yardım alarak apartmana giriş yaptıklarını aktaran Tekgöz, “Çocuğumuza annesinin nerede olduğunu sormuşlar. Çocuğumuzda kime geldiklerini sorunca apartman merdivenlerinden çıkmışlar. 2. kata arkadaşına geldiklerini söylüyorlar. 8 dakika apartmanda kalıyor. Biz keşfe geldiklerini düşünüyoruz. Asansörde binada her yerde kamera olunca bizde sürekli gözlemliyoruz. Duyarlı komşumuz sayesinde bizde bu kişilerin görüntülerini emniyetimize verdik. Kimsenin canını yakmadan yakalanır diye umut ediyoruz” dedi.
Prof. Dr. Sezer: “Akıllı ilaçlar, meme kanserinde tümör büyümesini durduruyor”
08 Ekim 2024 Salı - 09:19 Prof. Dr. Sezer: “Akıllı ilaçlar, meme kanserinde tümör büyümesini durduruyor” Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Sezer, akıllı ilaçların kanser tedavisinde önemli yenilikler sunduğunu belirterek, “Bu ilaçlar, kanser hücrelerinin büyümesini ve çoğalmasını destekleyen spesifik moleküler hedeflere yöneliktir” dedi. Medikal Park Seyhan Hastanesi Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Sezer, meme kanseri hakkında açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Sezer, kadınlar arasında en yaygın kanser türü olan meme kanserinin erken aşamalarda tespit edilmesinin tedavi başarı oranlarını artırdığını vurguladı. “40 yaşından itibaren yıllık mamografi çekilmeli” Prof. Dr. Sezer, “Meme kanseri, özellikle erken dönemlerde belirti vermeyebilir. Bu nedenle, düzenli tarama testleri ve kendi kendine muayene, kadınların yaşamında hayati bir rol oynamaktadır. 40 yaşından itibaren yıllık mamografi çektirmek, muhtemel riskleri minimize etmek için oldukça önemlidir” diye konuştu. Meme kanserinin tedavisinde çeşitli yaklaşımlar bulunduğunu değinen Prof. Dr. Sezer, “Cerrahi, kemoterapi, radyoterapi ve hedefe yönelik tedavi yöntemleri, hastaların bireysel özelliklerine göre uygulanmaktadır. Ayrıca, genetik testler de meme kanseri riskini değerlendirmede önemli bir rol oynamaktadır. BRCA1 ve BRCA2 genleri gibi belirli genetik mutasyonları taşıyan kadınlar için kişiselleştirilmiş tedavi seçenekleri sunulmakta ve bu testler sayesinde hastalar daha etkili ve hedefe yönelik tedavi planlarına yönlendirilmektedir. Kişiselleştirilmiş tıp, bireylerin benzersiz genetik yapılarına uygun tedavi seçenekleri sunarak başarılı sonuçlar elde edilmesine imkan tanımaktadır” dedi. “Tedavi süreci dikkatlice planlanmalı” Her hastanın durumunun farklı olduğunu söyleyen Sezer, “Bu nedenle, tedavi süreci çok dikkatlice planlanmalıdır. Özellikle son 10 yılda immünoterapiler ve hedefe yönelik tedavi yöntemlerinde kaydedilen ilerlemeler, kanserle mücadelede devrim niteliğinde gelişmeler sunmaktadır. 2015 yılından itibaren HER2 pozitif metastatik meme kanserinde kullanılan trastuzumab, pertuzumab ve neratinib gibi yeni hedefe yönelik tedavi ajanları, hastaların tedavi yanıtını önemli ölçüde artırmış ve yaşam sürelerini uzatmıştır. Bu tedavi seçenekleri, kanser hücrelerinin HER2 proteinine bağlanarak tümör büyümesini engellemektedir” şeklinde konuştu. “Kemoterapi uygulanabilir” 2020 yılından sonra geliştirilen kombinasyon tedavileri ve yeni immünoterapilerin tedavi süreçlerini daha etkili hale getirdiğini belirten Prof. Dr. Sezer, “Kombinasyon tedavileri, iki veya daha fazla tedavi yönteminin bir arada kullanılmasını içermektedir. Örneğin, kemoterapi ile hedefe yönelik tedavilerin birleştirilmesi, tümör üzerinde daha fazla etki oluşturmakta ve tedaviye direnç geliştirme ihtimalini azaltmaktadır. İmmünoterapiler, bağışıklık sisteminin kanser hücrelerine karşı daha etkin bir yanıt vermesini sağlamak amacıyla geliştirilmiştir. Pembrolizumab ve atezolizumab gibi ilaçlar, bağışıklık sistemini aktive ederek tümör hücrelerini hedef alır ve hastanın doğal savunma mekanizmasını güçlendirir” ifadelerini kullandı. “Akıllı ilaçlar tedavi süresini uzatarak yaşam kalitesini artırır” Akıllı ilaçlarının, kanser tedavisinde önemli yenilikler sunduğunu belirten Sezer, “Bu ilaçlar, kanser hücrelerinin büyümesini ve çoğalmasını destekleyen spesifik moleküler hedeflere yöneliktir. Örneğin, CDK4/6 inhibitörleri (palbociclib, ribociclib ve abemaciclib) hormon reseptör pozitif meme kanserinde sıklıkla kullanılmaktadır. Bu ilaçlar, kanser hücrelerinin döngüsünü düzenleyen proteinleri hedef alarak tümör büyümesini durdurur, tedavi süresini uzatır ve yaşam kalitesini artırır. Bu akıllı ilaçların genetik profilleme ile kişiye özel olarak seçilebilmesi, tedavi sonuçlarını önemli ölçüde iyileştirmektedir. Kişiselleştirilmiş tıp yaklaşımı, hastaların genetik yapısına uygun tedavi seçeneklerinin belirlenmesine imkan tanır ve böylece tedavi etkinliğini artırır” diye konuştu. “Dengeli beslenme riski azaltır” Beslenme ve yaşam tarzının meme kanseri üzerindeki etkilerine de dikkat çeken Prof. Dr. Sezer, “Dengeli bir beslenme düzeni, düzenli fiziksel aktivite ve zararlı alışkanlıklardan kaçınma, meme kanseri riskini azaltmada önemli faktörlerdir. Obezite, hormon seviyelerini etkileyerek meme kanseri riskini artırabilmektedir. Son yıllarda yapılan araştırmalar, sağlıklı yaşam tarzlarının tedaviye yanıtı olumlu yönde etkilediğini göstermektedir” şeklinde konuştu. “Erken teşhis önemli” Toplumda meme kanseri farkındalığının artırılmasının kritik önemde olduğunu belirten Prof. Dr. Sezer, “Erken teşhis ve tedavi konularında bilgi sahibi olmak, tüm kadınlar için hayati bir öneme sahiptir. Aile üyeleri ve arkadaş desteği, bu süreçte hastaların moral ve motivasyonunu artırmak için oldukça faydalıdır. Bu nedenle, her bireyin bu konudaki bilgilerini artırması büyük önem taşımaktadır” dedi. “Amaç toplumsal farkındalık oluşturmak” Sonuç olarak erken teşhis ve etkili tedavi yöntemleri ile meme kanseri mücadelesinde umut verici gelişmeler yaşandığına dikkat çeken Prof. Dr. Ahmet Sezer, “Hedefimiz, daha fazla kadının sağlıklı bir yaşam sürmesini sağlamak ve bu konuda toplumda farkındalık oluşturmaktır” diyerek sözlerini tamamladı.