GÜNDEM - 08 Ekim 2024 Salı 10:34

Uzmanından topuk kanı uyarısı: ‘Bir damla kan ile hastalıklara tanı koyabiliyoruz’

A
A
A
Uzmanından topuk kanı uyarısı: ‘Bir damla kan ile hastalıklara tanı koyabiliyoruz’

Adana’da 29 sene önce doğumunda topuk kanı alınmayan genç hayata engelli devam ederken topuk kanı alınan kardeşi hastalığının erken teşhis edilmesiyle engelli olmaktan kurtuldu. Çocuk Metabolizma Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Neslihan Önenli Mungan, topuk kanının önemine dikkat çekerek, “Topuk kanı alınmasının çocuklara hiçbir zararı yoktur ve hastalıklara bu şekilde kolaylıkla tanı konulabiliyor” dedi.


Topuk kanı testi, her dört evlilikten birinin akraba evliliği olduğu ülkemizde, dünya geneline göre daha sık görülen genetik ve metabolik hastalıkları yenidoğan döneminde tespit edilerek erken tedavi ile çocuğun sağlıklı bir yaşam sürmesini sağlayan hayati önemi olan test. Sağlık Bakanlığı tarafından zorunlu kılınan bu topuk kanı testi ile ülkemizdeki yeni doğan bebeklerin yüzde 99’una ulaşmış, her yıl 5 binin üzerinde bebek hastalık belirtileri ortaya çıkmadan tespit edilebiliyor.


Topuk kanı alınmadı, engelli kaldı


Ancak topuk kanı alınmadığı için hastalıkları teşhis edilemeyen çocukların bazıları engelli kalıyor. Fatma (50) ve Tekin (52) Özkan çiftinin ilk evlatları Melih Çağrı’da (29) bu çocuklardan birisi. Melih Çağrı’nın doğduğunda topuk kanı alınmadı. Yaşıtlarının gerisinde hareketler sergileyen Melih’in ‘Fenilketonüri’ hastalığı ise 4.5 yaşından sonra teşhis edildi ve tedavi edilemedi. 6 sene sonra kardeşi Kerem doğduğunda ise topuk kanı alındı ve Kerem’in metabolik hastalığı teşhis edildi. Özel bir diyet yapan Kerem ise yaşıtlarıyla aynı şekilde aktivitelerini yaptı, üniversiteden de mezun olup diş teknisyeni olarak işe başladı.


“Bir damla kan ile birçok hastalık teşhis ediliyor”


Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Çocuk Metabolizma Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Neslihan Önenli Mungan, topuk kanının önemi hakkında İhlas Haber Ajansı’na konuştu. Prof. Dr. Mungan, “Topuk kanı bir koruyucu sağlık hizmetidir. Tıpkı çocukların büyümesi, gelişmesi, aşılanması, beslenmesi, ideal akıl, ruh, beden sağlığı potansiyellerine ulaşması için gerekli bir koruyucu sağlık hizmetidir. Bugün, sayıları iki bini aşan metabolik hastalıkların 40-45’i bir küçük damla kan ile tanı alabilmektedir” dedi.


“Fenilketonüri’nin en sık görüldüğü ülke Türkiye”


Topuk kanı alınmasının çocuklara hiçbir zararının olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Neslihan Önenli Mungan, “Topuk kanıyla tanınan hastalıklardan bir tanesi fenilketonüridir. Eğer bu hastalık 15 gün içerisinde tanı almazsa zihinsel ve bedensel özre neden olmaktadır. Fenilketonüri’nin en sık görüldüğü ülke Türkiye’dir. Akraba evliliğinin yoğunluğu, çekinik olarak kalıntılar çok sayıda hasta çocuğa neden olmaktadır. Tedavi ilk 15 gün içerisinde yapılmalıdır. 1 ay dahi geç kalınsa çocuklar engelli kalmaktadır” ifadelerini kullandı.


Çocuk Metabolizma Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Neslihan Önenli Mungan, fenilketonüri için teşhis alan çocukların uygun beslenme ve ilaçlar ile tedavi edilebileceğini, topuktan alınan kanında hiçbir soruna neden olmadığını belirtti.


Anne Fatma Özkan ise topuk kanı sayesinde bir evladının engelli olmaktan kurtulduğunu anlatarak, “Küçük oğluma doğar doğmaz tanı konuldu ve daha sonra büyük oğluma da tanı konuldu. O zaman bir doktor bana ‘Hiçbir hastalık yok ki çocuğun hayatı anneye bu kadar bağlı olsun’ demişti. Elimden geldiği kadar iki evladıma da en iyisini yapmaya çalıştım. Küçük oğlumda hiçbir sıkıntı yok ama büyük oğlumda maalesef sıkıntılar var. Eğer büyük oğlumdan topuk kanı alınsaydı o da şuanda engelsiz bir şekilde hayatına devam edecekti” diye konuştu.



Uzmanından topuk kanı uyarısı: ‘Bir damla kan ile hastalıklara tanı koyabiliyoruz’

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muğla MSKÜ Tıp Fakültesi Gönüllü öğrencilerinden prostat ve meme kanseri farkındalık etkinliği Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tıp Fakültesi Gönüllü Öğrenciler Birliği, prostat ve meme kanseri farkındalığını artırmak amacıyla bir etkinlik düzenledi. Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin poliklinik girişinde stant kurularak vatandaşlara bilgilendirme broşürleri dağıtıldı. Kanserde erken teşhisin önemine vurgu yapmak amacıyla düzenlenen etkinliğe hastane yönetim ekibi de destek vererek standı ziyaret etti. Etkinlikte, prostat kanserinin erkekler arasında en sık görülen ikinci kanser türü olduğu ve her yıl dünya genelinde yaklaşık 1,4 milyon yeni vaka tespit edildiği belirtildi. Erken tanının önemine dikkat çekilerek, dijital rektal muayene ve PSA ölçümleri, prostat kanserinin erken teşhisinde kritik öneme sahip olduğu, 50 yaş üstü erkekler, ailesinde prostat kanseri öyküsü olan 45 yaş üstü bireyler ve BRCA-2 gen mutasyonuna sahip 40 yaş üstü erkeklerin düzenli kontrolleri ihmal etmemesi gerektiği vurgulandı. Kadınlar arasında en sık görülen kanser türü olan meme kanseri hakkında da bilgilendirme yapıldı. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre meme kanseri, dünya genelinde tüm yeni kanser vakalarının yüzde 11,7’sini oluşturarak ilk sırada yer alıyor. Etkinlikte, meme kanserinde erken teşhisin hayat kurtarıcı olduğunun altı çizildi. Kendi kendine meme muayenesi, sağlık personelince yapılan kontroller ve 40 yaş üstünde 2 yılda bir mamografi çektirilmesinin erken teşhis için kritik olduğu vurgulandı. Meme kanseri tedavisinde cerrahi, ışın tedavisi (radyoterapi) ve ilaç tedavisi (kemoterapi) gibi yöntemlerle yüzde 90’a varan hayatta kalma oranlarına ulaşılabildiği ifade edildi. Etkinlik, kanser farkındalığı oluşturmanın yanı sıra toplumda erken teşhise yönelik bilinci artırmayı hedefledi. Tıp Fakültesi Gönüllü Öğrenciler Birliği, toplum sağlığı için farkındalık çalışmalarına devam edeceklerini belirtti.
İzmir Öğrencilerden şiddete karşı manifesto Yaşar Üniversitesi’nde 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında hafta boyunca öğrencilerle çeşitli etkinlikler düzenlendi. Yaşar Üniversitesi Kadın ve Aile Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin (YÜKAM) düzenlediği etkinliklerden biri olan “Erkekler, Erkeklik ve Şiddet” başlıklı seminere Celal Bayar Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Göç konuşmacı olarak katıldı. Erkeklik ve güç kullanımıyla ortaya çıkan şiddetin ve eşitsiz ilişkilerin tüm toplumu olumsuz etkilediğini vurgulayan Doç. Dr. Göç “Eşitlik tüm topluma gerekli” diyerek kadın erkek eşitliğine duyulan ihtiyacın altını çizdi. “Seniz 10 dakikan bir kadının ömrü!” Lise ve üniversite öğrencilerine seslenen YÜKAM Müdürü Prof. Dr. Huriye Toker ve Avukat Destina Berfin Sever, gündelik yaşamın içinden örneklerle eşitliğe giden yolun küçük davranış değişiklikleri ile mümkün olabileceğini anlattı. Birleşmiş Milletler desteği ile Dokuz Eylül Üniversitesi Öğrenci Topluluğu Platform Up ve Danışmanı Öğretim Görevlisi Meltem Kolday tarafından başlatılan ve YÜKAM’ın 2017 yılından bu yana aktif olarak katıldığı Turuncu Zirve Manifesto Yazım Atölyesi Selçuk Yaşar Kampüsü’nde gerçekleşti. Farklı liselerden gelen 60 kişilik öğrenci, Yaşar Üniversitesi öğrencileri eşliğinde manifesto yazım atölyesinde gruplara ayrıldı. Öğrenciler, Birleşmiş Milletler’in desteklediği ve bu yıl 12-13 Aralık’ta düzenlenecek olan ‘Turuncu Zirve’de dile getirmek üzere kadına yönelik şiddet ve eşitsizliğe dikkat çeken sloganlar belirledi. Bu çalışmalar arasından seçilen 10 slogan ile bir manifesto oluşturuldu. Atölye sonrasında ortaya çıkan manifestodaki bazı sloganlar ise şöyle oldu: “Mesleğimi cinsiyetim değil, ben seçerim! Hayaller eşit haklar neden değil? Mavi ya da pembe değiliz, biz rengarengiz! Her kadın bir hikaye, her hikaye bir hayat! Şiddete karşı ışığı yak, sessizliği kır! Senin 10 dakikan bir kadının ömrü! Eşitlik terazisi cinsiyetle tartılmaz! Prenses kurtarılmayı bekleyen değil, kendi hikayesini yazandır! Ne erkek işi ne kadın işi, herkes yapmalı ev işi! Eğitimde eşitlik istek değil, haktır! Eşitlik yoksa alfabenin harfleri bile eksik! O saatte gözünün onda ne işi var? Şiddetin iyi hali olmaz! Takım elbiselerde indirim yok! Turuncu sadece bir renk değil, şiddete karşı direniştir!”