Yerel Haberler
Sivas
Bir kez pişince kansere şifa ikincisinde kansere neden oluyor
25 Ekim 2024 Cuma - 09:39 Bir kez pişince kansere şifa ikincisinde kansere neden oluyor Diyetisyen Süheyla Subaşı Uçar, pekmezin 180 derece ısıyla temas etmesi halinde kanserojen madde üreterek şifadan çok zehir olabileceğini vurguladı. Soğuk havaların kendini hissettirmesiyle birlikte bağışıklık sistemini güçlendiren doğal gıdalara ilgi arttı. Geleneksel lezzetler arasında yer alan pekmez de bu dönemde sofraların vazgeçilmezi haline geldi. Özellikle bağışıklık sistemini destekleyici etkisiyle bilinen pekmez, kış aylarında sıkça tüketiliyor. Enerji verici özelliği sayesinde vücuda güç kazandıran pekmezin, soğuk algınlığı gibi hastalıklara karşı koruyucu etkisi bilinirken 180 derece ve üzeri ısıya maruz kaldığında ise sağlığa zararlı hale geliyor. Pekmezin, 180 derece ve üzerine ısıya maruz kalması halinde kanserojen bileşikler üretebileceği konusunda vatandaşları uyaran Uzman Diyetisyen Süheyla Subaşı Uçar, “Isıl işlem sırasında oluşan Akrilamid ve hidroksimetilfurfural (HMF) gibi zararlı maddeler, pekmezin faydalarını olumsuz etkileyerek sağlığa zararlı hale getirebilir. Bu nedenle yüksek derecede ısıda kullanımını doğru bulmuyoruz” ifadelerini kullandı. Isı yüksekliği son derece önemli Yapılan tatlıları 180 derecenin üzerinde pişirilmemesine özen gösterilmesi gerektiğini vurgulayan Uçar, “Kış aylarının gelmesiyle birlikte hastalıklar kapıya dayandı. Özellikle yeterli ve dengeli beslenme bu anlamda önem arz ediyor. Ancak beslenmenin yanında demir içeriğinden zengin pekmez gibi besinlerin de diyete eklenmesi gayet mantıklı. Eğer bir kişinin şeker hastalığı gibi kronik bir rahatsızlığı yoksa günlük beslenmesine bir yemek kaşığı kadar pekmez ekleyebilir. C vitamini emilimi arttığı içinde pekmezin içerisine ½ kaşık kadar portakal veya limon suyu ekleyerek demir emilimini artırarak bağışıklık sistemi desteklenebilir. Ancak bir konuda yanlış anlaşılma var. Bal ve pekmez gibi besinleri kurabiye veya kek yaparken sağlıklı hale getirebilmek adına şeker yerine ek olarak kullanılıyor. Bu besinler kullanıldığında kanserojen içerik olarak bilinen maddelerin oluşumu arttığı için biz yüksek derecede ısıda kullanımını istemiyoruz. Bunun yerine keklerde ya şeker kullanacağız ya da kuru meyvelerden yararlanabiliriz. Ancak burada da yine meyve şekeri olması sebebiyle kuru meyvelerden yaptığımız tatlıları 180 derecenin üzerinde pişirilmemesine özen göstermeliyiz. Bu şekilde de sağlıklı hale getirip porsiyonlara dikkat ederek tüketebiliriz” şeklinde konuştu. “Doğal besinler katkı sağlarken bir taraftan obeziteye neden olabilir” Günümüzde hareketsiz bir yaşam geçirdiğimizi belirten Uçar, “Yaşla birlikte metabolizma hızımız da yavaşlıyor. Eskinin hareket potansiyeli günümüzde yok. Maalesef günümüzde hareketsiz bir yaşam geçiriyoruz. Bu sebeple de ekstra kalori artışını dengelememek, bir taraftan demir içeriğinden dolayı katkı sağlarken bir taraftan obeziteye neden olabilir. Kaşık kaşık tüketim doğru değil. Kişinin hastalıklarına ve yaşına göre bir tatlı kaşığı veya bir yemek kaşığı arasında tüketim söz konusu olabilir ama bunu her gün tüketmek doğru olmayabilir. Bu noktada kişisel farklılıklar var. Bu anlamda uzman diyetisyenler kişinin hayatına özgü planlamalar yapmakta rol gösterir” dedi.
Aşık Veysel’in özel fotoğrafçısı ünlü ozanın bilinmeyen yönlerini anlattı
24 Ekim 2024 Perşembe - 11:03 Aşık Veysel’in özel fotoğrafçısı ünlü ozanın bilinmeyen yönlerini anlattı Sivaslı gazeteci Yücel Yönal, ünlü halk ozanı Aşık Veysel Şatıroğlu’nun 130. doğum gününde ozanın bilinmeyen yönlerini anlattı. 25 Ekim 1894 yılında Sivas’ın Şarkışla ilçesinde dünyaya gelen ünlü halk ozanı Aşık Veysel’in yakın dostu olan ve kendisinin fotoğraflarını çeken 67 yıllık gazeteci 82 yaşındaki Yücel Yönal, ünlü ozanın yaşamına dair bilinmeyenleri paylaştı. Veysel’le 1957 yılında tanışan Yönal, 16 yıl içinde süren dostlukları boyunca biriktirdiği hatıralarını anlatarak, Aşık Veysel’in Sivas’ın dünyaya açılan penceresi olduğunu vurguladı. “Aşık Veysel Sivas’ın dünyaya açılan penceresiydi” Arkadaşlarının kendisine ’Takıldın bir âmânın peşine gidiyorsun’ dediğini anlatan Yönal, “Âşık Veysel’le 1957 yılında tanıştım. Sivas Atatürk Caddesi’nde bir iş hanı vardı ve üstü oteldi. O dönem çalıştığım yerin patronu o yıllarda Sivaslı âşıklardan otel parası almazdı. Sivaslı âşıklar Sivas’ı dünyaya tanıtıyor diye 3 gün o otelde konaklama hakları vardı. Ben de o dönemlerde tanıştım, hep giderdim yanına. Arkadaşlarım bana ’Takıldın bir âmânın peşine gidiyorsun’ derlerdi. Dostluğumuz 16 yıl devam etti. Bu yıllar içerisinde çok fazla anı biriktirdik. Sivas’a geldikçe hep beni ziyaret ederdi. Ben de Sivas’a gelen sanatçıları onun köyüne, yanına götürürdüm. Bundan büyük gurur duyardım. Aşık Veysel, Sivas’ın dünyaya açılan penceresiydi. Çünkü kendisi âmâ olarak 10 yaşında sazla tanışarak, son nefesine kadar bunu sürdürdü. Eşi Gülizar Hanım’ın bize yapmış olduğu tereyağlı bulgur pilavının ve pezik turşusunun tadı damağımda” dedi. “Kendisini dilenci zannetmişler, buna çok üzülmüştü” Aşık Veysel’in Ankara’ya gidebilmek için günlerce yürüdüğünü söyleyen Yönal, “Ankara’ya sazını sözünü dinletmeye giderdi. İletişim araçları olmadığından dolayı Ankara’ya gidebilmek için günlerce yayan gittiğini bana defalarca söyledi. Yine bir kez Ankara’ya saz teli almak için gittiğinde Ulus Rüzgârlı Sokağa girecekken kendisini dilenci zannediyorlar ve sokağa sokmak istememişler. Yine başka bir gün bir dolmuşa binmiş. Gençler kendisine yer vermiş. Orada kendini bilmez birileri ’Artık nesil de değişti, insanlara değil dilencilere yer veriyorlar’ demişler. Bunu da duymuş ve çok üzülmüş. Âşık Veysel, Sivas’ın dünyaya açılan penceresiydi. Onu dünya tanıdı. Yıllarca büyük bir gururla onun fotomuhabirliğini yaptım. Kendisi hayatını kaybetmeden 48 saat önce gittim, kendisini ziyaret ettim. Dönüşte dönemin valisini ziyaret edip, ’Durumu iyi değil’ dedim. Ertesi gün vali ile birlikte kendisini ziyaret etmek için yola çıktık. Vali bey kendisini incitmemek için ’Ölünce seni nereye gömelim’ diye soramadı, dışarı çıkıp oğluna sordu. Kendisi de oğluna ’Zararım da, yararım da bu köye olsun. Beni buraya gömün’ demiş. Ben Âşık Veysel’in adı yaşatılsın diye haberler, yayınlar yaptım. Bunların üzerine 28 yıl sonra İstanbul Gülhane’ye anısı kondu, Şarkışla ilçesine anıtı dikildi. Türk edebiyatına 400’den fazla fotoğraf kazandırdım. Şimdilerde fotoğraflarım bilinçsizce bazı kişiler tarafından kendi arşivleri olarak kullanılıyor, bu da beni çok üzüyor” şeklinde konuştu.
Şehit Şeyda Yılmaz’ın hâtıraları baba evinde oluşturulan anı köşesinde yaşatılacak
24 Ekim 2024 Perşembe - 10:56 Şehit Şeyda Yılmaz’ın hâtıraları baba evinde oluşturulan anı köşesinde yaşatılacak İstanbul Ümraniye’de “motosiklet hırsızlığı” şüphelisini yakalamaya çalışırken çıkan silahlı çatışmada şehit düşen Polis Memuru Şeyda Yılmaz için Sivas’ta oturan ailesi, şehidin kendi eşyalarıyla anı köşesi oluşturdu. Geçtiğimiz ay Ümraniye İlçe Emniyet Müdürlüğü Dudullu Polis Merkezi Amirliği ekipleri, daha önce "motosiklet hırsızlığı" suçundan yakalanan ve firar eden zanlıyı yakalamayı çalışırken zanlı ile polis arasında çatışma çıkmıştı. Yaşana arbedede şüphelinin açtığı ateş sonucu Polis Memuru Şeyda Yılmaz, başından ağır yaralanmış ve kurtarılamayarak şehit olmuştu. Şehidin Sivas kent merkezinde oturan ailesi, şehit Yılmaz’ın kendi eşyaları ile anı köşesi oluşturdu. Oluşturulan anı köşesine şehit Yılmaz’ın kullandığı ve sevdiği eşyalarını koyan aile, şehidini hatıraları ile yaşatmaya çalışıyor. “Hedefini yerine getirdi” Şehit Şeyda Yılmaz’ın annesi Nurgül Yağlı, kızına ait eşyalar ile bir anı köşesi oluşturduğunu belirterek,” Oluşturduğumuz anı köşesine kızımın söz ve gelin çiçeği, görevde kullandığı şapkası gibi kendine ait eşyaları anı olması için koyduk. Şeyda, hayata karşı çok pozitif bir insandı. Hayatında hiçbir şeyi olumsuz düşünmez, kendini sevdirirdi. Küçükken polis olmak istiyordu ve hedefini de yerine getirdi. Beraber kızımla şehit olacağının hayalini kurardık. ‘Anneciğim ben şehit olacağım, senide şehit annesi yapıp o mertebeye yükselteceğim’ diye söylerdi” dedi.