SAĞLIK
25 Kasım 2024 Pazartesi - 13:23 Gebe okulunda babalara tam not Anne adaylarının kaygılardan uzak mutlu bir gebelik, sağlıklı bir doğum süreci ve bilinçli bir lohusalık dönemi geçirmesine yardımcı olmak amacıyla Medical Park Antalya Hastane Kompleksi tarafından düzenlenen ‘Gebe Okulu’na anne ve baba adayları büyük ilgi gösterdi. Doğum öncesi ve sonrası hakkında bilgi sahibi olmaları, normal doğum korkusunu yenmeleri ve doğum ağrısı gibi problemlerle baş etmelerini öğretmek amacıyla Medical Park Antalya Hastane Kompleksi tarafından geleneksel olarak düzenlenen ‘Gebe Okulu’na bu yıl da anne ve baba adayları yoğun ilgi gösterdi. Anne adaylarının doğum ve doğum sonrası dönemlerine ilişkin bilgi sahibi olmalarını ve daha güvenli doğum yapmalarını sağlamak, anne adaylarına normal doğum eylemi, ağrı yönetimi ve ebeveynlik rollerini benimsemeleri konusunda bilgi ve beceri kazandırmak amacıyla düzenlenen “Gebe Okulu”nda baba adayları maket bebeklerin bezini değiştirirken zor anlar yaşadı. “Anne sütü ve emzirmenin önemi” Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Hakan Bilgesoy, ‘Gebelik takibi süreçleri ve Doğum Yöntemleri’, Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Mehmet Beşir Akpınar, ‘Gebelikte varis’, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Burak Çakçak, ‘Yenidoğan takibi ve bir yıllık izlenimi’, Dermatoloji Uzmanı Dr. Erkan Davarcı, ‘Gebelikte cilt bakımı’, Kadın Doğum Servisi Hemşiresi Büşra Gün ‘Doğum sonrası ilk bakım’; Doğumhane Sorumlusu Ebe Hicran Gültekin ise ‘Anne sütü ve emzirmenin önemi’ hakkında anne ve baba adaylarını bilgilendirdi. “Baba adaylarına bez bağlama eğitimi” Gebe Okulu’nun son bölümünde baba adaylarına maket bebekler ile uygulamalı olarak bez bağlama, gaz alma ve bebeğin üstünü değiştirme gibi yeni doğan bebek bakımı gösterildi. Uygulama sırasında baba adayları heyecandan zor anlar yaşadı. Okula gelmeden önce babalıkla ilgili korkularının bulunduğuna değinen baba adayı Yusuf akbaş "Baba olarak bez bağlamasını, gaz almasını, kıyafet giydirilmesini öğrendim. Eşime daha fazla destek olacağıma inanıyorum. Bu okul ile kendimizi anne ve baba olmaya daha hazır hissettik. Umarım bebeğimizi sağlıklı bir şekilde kucağımıza alır ve burada öğrendiğimiz bilgileri en güzel bir şekilde uygularız” ifadelerini kullandı.
25 Kasım 2024 Pazartesi - 13:09 Muş’ta öğrencilere skolyoz taraması yapıldı Muş İl Sağlık Müdürlüğü ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü arasında imzalanan protokol çerçevesinde öğrencilere yönelik skolyoz (omurga eğriliği) taramaları başlatıldı. Protokol kapsamında ilk taramalar Fatma Aliye Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde gerçekleştirildi. Sağlık ekipleri, velilerinden izin alınan 50 öğrenciyi skolyoz açısından değerlendirdi. 8, 9, 10 ve 11. sınıf öğrencileri, uzman doktorlar tarafından detaylı muayene edilecek. Projenin, erken teşhis ve tedavi süreçlerini hızlandırarak çocukların sağlıklı bir geleceğe adım atması hedeflediği belirtildi. Skolyoz taramaları, okulların kapanacağı döneme kadar devam edecek. Taramayla ilgili gazetecilere açıklamalarda bulunan İl Sağlık Müdürü Uzman Doktor Cesim Hacıoğlu, skolyozun halk arasında omurga eğriliği olarak bilindiğini söyleyerek, “O yüzden ülkemizde ilk defa Muş ilimizde skolyoz taraması başlattık. Sene sonuna kadar 8, 9, 10 ve 11’inci sınıflara tarama yapmayı düşünüyoruz. Erken teşhis yapıldığı zaman fizik tedaviyle ve korseyle düzelebiliyor. Tanı geciktiği zaman da ağır bir ameliyatı var maalesef. O yüzden taramayı ilimizde başlattık” dedi. Velilere onay çağrısı yapan Hacıoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Yıl sonuna kadar bahsettiğim yaş gruplarının hepsine ulaşmayı düşünüyoruz ama burada anne ve babanın onayları lazım. Şu anki tarama yaptığımız okulumuzda 110 kişiden 50’si imza vermiş. Bu tarama amacımız tamamen çocuklarımızı korumaya yönelik bir tarama. Tanı koyulduğu zaman zaten korse veya fizik tedaviyle iyileşme olacak. Ameliyattan kurtulmuş olacaklar. Hepsinin onaylamasını öneriyorum.” Merkez Toplum Sağlığı Merkezi Aile Hekim Uzmanı Doktor Aslıhan Güler ise skolyozun kız çocuklarda daha sık ve ilerleyici olarak görüldüğünü belirterek, “Omurga eğriliği sık görülen bir omurga bozukluğudur. Kız çocuklarında daha sık ve ilerleyici olarak gözükmektedir. Toplumumuzda gözükme sıklığı yüzde 2,5 ile 3 arasında değişmektedir. Özellikle 10-15 yaş arasında sık gözükmektedir. Semptom olarak omurgada şekil bozukluğu dışında ağrı ve solunum zorluğu da ortaya çıkabilmektedir. Erken tanı konulduğu zaman fizik tedavi, korseleme ile ameliyat oranlarında ciddi azalma gözükmektedir. İlimizde de merkez ilçe köylerde tarama programı ilk defa başlatılmaktadır. Bu konuda fizyoterapistlerimiz ve hekimlerimiz görev alacak. Skolyozun etiyoloji nedeni en sık idiyopatik yani bilinmeyen sebepler olarak gözüküyor ama şekil bozukluğu özellikle ekran maruziyeti, sık bilgisayar başında vakit geçirme bunların sebepleri arasında. Ailelere de mutlaka onay vermelerini tavsiye ediyoruz” diye konuştu.
25 Kasım 2024 Pazartesi - 12:48 ‘Kadına şiddetin sebebi özgüven eksikliği’ Özgüven eksikliği olan kişilerin daha sık şiddete başvurduğunu ifade eden Uzman Klinik Psikolog Enise Öziç, “Kimlerin şiddet uyguladığı veya neden şiddete başvurulduğu sorularının cevabı değişken olsa da ortak noktada buluşulmaktadır. Başta gelen sebep, özgüven eksikliklerinin ve yetersizlik duygularının hissedilmesinin ardından kişinin bunları kabul edememesi ve bununla birlikte duygu durumunu ifade edebilecek iletişim becerisine sahip olmaması, kişiyi fiziksel ya da psikolojik şiddet uygulamaya itmektedir” dedi. Geçtiğimiz günlerde Samsun’da yaşanan kadına şiddet olayı nedeniyle şiddet konusunda bilgilendirmede bulunan Liv Hospital Samsun Psikoloji Kliniği’nden Uzman Klinik Psikolog Enise Öziç, özgüven eksikliği olan kişilerin kadınlara karşı şiddete başvurduğunu söyledi. Toplumda uygulanan şiddet oranının yüksek olduğunu belirten Uzm. Klnk. Psk. Enise Öziç, “Kadına şiddet defalarca yaşadığımız ve kınadığımız bir toplum sorunudur. Geçtiğimiz günlerde de Samsun’da yaşanan bir kadına şiddet olayıyla karşı karşıya kaldık. Görüntüleri izlerken hepimiz aynı acıyı hissettik ve bunlara şahit olan bir çocuğun korkusunu, çaresizliğini birlikte yaşadık. Kadına/insana yönelik her türlü şiddet kabul edilebilir değildir. Bu sorun hem toplumsal hem de bireysel bir sorumluluk gerektirmektedir. Üzülmek normal ancak şiddetin engellenmesi adına yeterli değildir ve daha fazlasını yapmamız gerekmektedir” ifadelerini kullandı. “Şiddet psikiyatrik bir sorundur” Şiddet uygulama davranışının ya da öfke kontrolsüzlüğünün psikiyatrik ve psikolojik bir sorun olduğunun altını çizen Öziç, “Şiddet bir sorun çözme yöntemi değildir. Toplumda şiddet uygulayan insanların geçmiş yaşamlarında şiddete maruz kalma oranlarını yüksek görüyoruz. Aynı zamanda empati yeteneği olmayan, terk edilme toleransı düşük olan, patolojik kıskançlığa sahip kişilerin şiddet uyguladığını görüyoruz. Alkol ve madde bağımlılığını da bunun nedenleri arasında sayabiliriz. Şiddet, sadece fiziksel olarak uygulanmamaktadır. Psikolojik baskı, aşağılama, hor görme, azarlama gibi davranışlar da kadınlara uygulanan şiddet biçimleri arasındadır ve psikolojik şiddet olarak adlandırılmaktadır. Psikolojik şiddetin zararları da fiziksel şiddet kadar yüksektir. Örneğin bir kadının kocasından aldığı fiziksel darbın kadında hissettirdiği duygu ile kocası tarafından aşağılandığında ya da azarlandığında hissettiği duygu benzer travmatik etkileri oluşturmaktadır” diye konuştu. “Çaresizlik öfkeye dönüşüyor” Özgüven eksikliği olan kişilerin şiddete başvurduğunu ifade eden Öziç, “Kimlerin şiddet uyguladığı veya neden şiddete başvurulduğu sorularının cevabı değişken olsa da ortak noktada buluşulmaktadır. Başta gelen özgüven eksikliklerinin ve yetersizlik duygularının hissedilmesinin ardından kişinin bunları kabul edememesi ve bununla birlikte duygu durumunu ifade edebilecek iletişim becerisine sahip olmaması, kişiyi fiziksel ya da psikolojik şiddet uygulamaya itmektedir. Aynı zamanda yetişkinler açısından bakıldığında ekonomik sorunlar, iş ile ilgili problemler, sağlık sorunları ve kaldırılamayan sorumluluklar kişinin çaresizlik hissetmesine neden olmaktadır. Hissedilen bu çaresizlik ise öfkeye dönüşerek karşı tarafa yansımakta, bazen fiziksel, bazen de psikolojik şiddet olarak ortaya çıkabilmektedir. Kadınlar sadece erkekler tarafından değil, kadınlar tarafından da evde, işte, toplumda çeşitli şekillerde şiddete maruz kalmaktadır. Kadının kadına uyguladığı şiddet en üzücü travmalardandır” şeklinde konuştu. “Şiddete başvuranlar duygu durumunu gözden geçirmeli” Şiddete eğilimli olan kişilerin duygularını gözden geçirmeleri gerektiğinin altını çizen Psikolog Öziç, şunları söyledi: “Şiddet uygulayan kişi aslında ‘ben kendimi aciz hissediyorum’ ya da ‘özgüven sorunu yaşıyorum’ demektedir. Uyguladığı beden dilinin ifadesi budur. Ancak gizlemek istediği duygularını bu şekilde daha çok açığa çıkarmaktadır ve bununla da kalmayarak bir başka kişinin de hayatını travmatik hale getirmektedir. Şiddet gören kadınların birçoğunda sebebi belirlenemeyen fiziksel ağrılar, mide sorunları gibi fiziksel rahatsızlıkların yanı sıra depresyon, panik atak gibi psikolojik rahatsızlıklar ortaya çıkmaktadır. Bir başka kadının eşimiz olsa dahi hayatını travmatize etme hakkına asla sahip değiliz. Bu yüzden şiddete eğilimli olan kişilerin mutlaka duygularını gözden geçirmeleri, hissettikleri duyguları kabullenerek sağlıklı çözüm yolları aramaları ve duygularını sağlıklı şekilde ifade etme yollarını öğrenmeleri gerekmektedir. Kadına uygulanan hiçbir şiddet hissedilen olumsuz duyguyu ortadan kaldırmamaktadır. Ancak o duygunun kabullenilmesi ve çözümlenmeye çalışılması, kişinin hem kendisi hem de çevresi için sağlıklı yaşamı mümkün kılmaktadır. Geçtiğimiz günlerde Samsun’da yaşanan kadına şiddet olayının son olması ve kadınların hiçbir şekilde şiddet görmemesini dileriz.”
İl Sağlık Müdürü Sarıkaya’dan önemli antimikrobiyal uyarısı
21 Kasım 2024 Perşembe - 13:53 İl Sağlık Müdürü Sarıkaya’dan önemli antimikrobiyal uyarısı Antimikrobiyal direnç ile ilgili önemli bilgiler veren Çankırı İl Sağlık Müdürü Dr. Hüseyin Sarıkaya, antimikrobiyal direncin tüm dünyanın karşı karşıya olduğu bir sağlık tehdidi olduğunu söyledi. Çankırı İl Sağlık Müdürü Dr. Hüseyin Sarıkaya, ‘Dünya Antimikrobiyal Farkındalık Haftası’ çerçevesinde açıklamalarda bulundu. Antimikrobiyal direncin tüm dünyanın karşı karşıya olduğu bir sağlık tehdidi olduğunu söyleyen Dr. Sarıkaya, antibiyotiklerin insanlarda ve hayvanlarda enfeksiyonlarla mücadele etmek için kullanılan bir tür antimikrobiyal ürünü olduğunu kaydetti. İhtiyaç olmadığı halde a antibiyotik almamak gerektiğini belirten Dr. Sarıkaya, antibiyotiklerin her hastalığı geçirmeyeceğini vurguladı. “Antibiyotikler, insanlarda ve hayvanlarda enfeksiyonlarla mücadele etmek için kullanılan bir tür antimikrobiyal üründür. Antimikrobiyal direnç tüm dünyanın karşı karşıya olduğu bir sağlık tehdididir. Bakterilerin antibiyotikleri etkisiz hale getirecek şekilde değişmesidir. Mikroplar belirli bir ilaçla sık sık karşılaştıklarında ne beklemeleri gerektiğini bilirler ve etkilerinden kaçınmanın yollarını geliştirebilirler. Onları yok etmede veya çoğalmalarını engellemede etkili olan ilaçlardan koruyan mutasyonlar geliştirebilirler. Buna ise ‘direnç’ denir. Antimikrobiyal direncin mikroplar tarafından geliştirildiğini unutmamak önemlidir. Vücudunuz ilaçlara dirençli değildir. Antibiyotik direnci oluşmaması için tüm ilaçları reçete edildiği şekilde kullanmak, kendinizi daha iyi hissetseniz bile, reçeteli antibiyotiklerin tamamını kullanmak, ihtiyacınız yoksa antibiyotik almamak gerekir. Soğuk algınlığı ve diğer solunum yolu enfeksiyonları genellikle virüslerden kaynaklanır. Antibiyotikler bunların geçmesine yardımcı olmaz. Antibiyotik de değil sağlığımız da ısrarcı olalım” dedi.
Kaza sonrası beyin ölümü gerçekleşen 19 yaşındaki Fatma’nın organları 4 hastaya umut oldu
21 Kasım 2024 Perşembe - 13:27 Kaza sonrası beyin ölümü gerçekleşen 19 yaşındaki Fatma’nın organları 4 hastaya umut oldu Burdur’un Gölhisar ilçesinde 12 Kasım’da geçirdiği trafik kazasında ağır yaralanan ve 8 gün sonra beyin ölümü gerçekleşen 19 yaşında Fatma Sude Uran’ın organları Konya ve Antalya’daki dört hastaya umut oldu. Burdur’un Gölhisar ilçesinde 12 Kasım’da saat 03.00 sıralarında Burdur’un Gölhisar ilçesi Yamadı köyü Gölhisar-Çavdır kara yolunda meydana gelen kazada, Mustafa K. (21) idaresindeki 07 DB 099 plakalı hafif ticari araç, sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu yoldan çıkarak takla atmış, kazada araç sürücüsü Mustafa K. ve araçta yolcu olarak bulunan İrem M. (18) yaralanırken Hasret Akbaş (21) olay yerinde hayatını kaybetmiş, Fatma Sude Uran ağır yaralı olarak Burdur Devlet Hastanesi’ne kaldırılmıştı. Yoğun bakımda tedavisi süren Fatma Sude Uran’ın beyin ölümü gerçekleşti. Burdur Devlet Hastanesi Organ Nakil Birimi tarafından aile ile yapılan görüşme sonrasında Fatma Sude Uran’ın organları bağışlandı. Yapılan tetkikler sonrasında genç kızın kalbi, karaciğeri ve 2 böbreğinin alınması kararlaştırıldı. Antalya Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Doku ve Organ Nakil Merkezi ve Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Doku ve Organ Merkezi’nden özel ekipler nakil için Burdur’a geldi. Burdur Devlet Hastanesi’nde sabah saatlerinde başlayan ve başarılı bir şekilde gerçekleşen ameliyat sonrasında alınan kalp, Antalya Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde nakil bekleyen hastaya, karaciğer Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde organ bekleyen bir hastaya, sağ böbrek Antalya Medical Park Hastanesi’nde organ bekleyen bir hastaya, sol böbrek ise Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi’nde organ bekleyen bir hastaya nakledilmek üzere gönderildi. Operasyon sonunda konuşan Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Organ Nakil Biriminde görevli Genel Cerrahi Opr. Dr. Sami Kolsuz, “Hastamızdan alınan karaciğer Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne gidiyor, böbreğin biri Konya Meram Tıp Fakültesi Hastanesi’nde bir hastamıza nakledilecek diğer böbrek Antalya Medikal Park Hastanesi’ndeki hastaya gidecek. Bizden bir süre önce çıkarılan kalp ise Antalya Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne doğru yola çıktı. Allah ailesine sabır versin. Kızımızın da mekanı cennet olsun” dedi. Burdur Belediyesi Başkanı Ali Orkun Ercengiz de acılı aileye başsağlığı diledi. "Kızımın organları inşallah birilerine umut olur" Organları 4 hastaya umut olan Fatma Sude Uran’ın babası Muhammet Uran ise, "İnşallah kızımızın organları birilerine faydalı olur. Allah mekanını cennet eylesin. Hocamız organ bağışı yapmak ister misiniz diye sordu. Biz de yapalım dedik. Antalya’dan bir ekibin geleceğini ve gerekli işlemleri onların yapacağını söyledi. Kalp, karaciğer ve böbreğin biri Antalya’ya diğer böbrek ise Konya’ya gitti. İnşallah birilerine umut olur, faydalı olur. İnşallah kızım birilerine örnek olur. Bizden sonraki vatandaşlarımız da organları böyle bağışlarsa daha faydalı olur” şeklinde konuştu. "Burdur organ bağışında bilinçlenmeye başladı" Organ bağışının önemi hakkında da konuşan Burdur Devlet Hastanesi Başhekimi Murat Yüksel, "Burdur Devlet Hastanesi yeni binasında geçtikten sonra bu son bir ay içindeki ikinci organ bağışını vermiş bulunuyoruz şu an. Ailemize öncelikle başsağlığı diliyoruz. Burdur bu konuda daha da bilinçlenmeye başladı. O yüzden ben tüm halkımızı bağış konusunda duyarlı olmaya ve organlarını bağışlamasını talep ediyoruz. Şu an vefat eden kızımızın organları dört hastaya umut oldu. Olaya tek taraflı değil diğer taraftan da bakmak lazım. O kişilerin vücudunda bu organlar can bulacak, insanlara hayat olacak" dedi. "Organ bağışlarına çok ihtiyacımız var" Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Organ Nakil Birimi sorumlusu Doç. Dr. Kemal Eyvaz ameliyat sonrası yaptığı açıklamada, "Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden geliyoruz. Organ nakli birimi genel cerrahi ekibi olarak bir çağrı üzerine geldik. Bir hastamız vefat etmişti ve karaciğer, böbrek ve kalp ile alakalı kalp ekibi de gelmiş oldu. Hastamıza Allah’tan rağmen yakınlarına da başsağlığı dilemekle birlikte birçok hastamıza da şifa olduğu için bu anlamda da biz de buna vesile olduğumuz için bunun üzerimizde tebessümü de var. Organ nakli konusunda kadavra sayıları da çok az olduğu için bu bağışlara gerçekten çok fazla ihtiyacımız var özellikle şu dönemlerde. Biz bağışçı aileye bu anlamda çok teşekkür ediyoruz. Şimdi nakil yapmak üzere de Antalya’ya gideceğiz. Nakil yapılacak kişi bakanlığın gönderdiği belli kriterlerle listede uygun ve en aciliyeti olan hastaya takılıyor. Özellikle karaciğer için bunu söyleyebiliyorum" ifadesinde bulundu.
Karabük’te bağımlılıkla mücadelenin farklı boyutları ele alındı
21 Kasım 2024 Perşembe - 13:05 Karabük’te bağımlılıkla mücadelenin farklı boyutları ele alındı Karabük’te düzenlenen ‘Bağımlılıkla Mücadele ve En İyi Narkotik Polisi: Anne Toplantısı’nda bağımlılıkla mücadelenin faklı boyutları alınarak farkındalık oluşturuldu. 100. Yıl Kültür Merkezinde düzenlenen program saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından, bağımlılık ve uyuşturucu ile mücadele temalı bir video gösterimiyle başladı. Açılış konuşmasını yapan Karabük İl Sağlık Müdürü Op. Dr. İsmail Kara, uyuşturucu ve bağımlılıkla mücadelede kurumlar arası iş birliğinin önemine vurgu yaptı. Toplantı çerçevesinde Karabük İl Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Başkomiser Ömer Dinç, “Uyuşturucu Bağımlılığı ile Mücadele” konulu bir sunum yaparak uyuşturucu maddelerin zararları ve alınması gereken önlemler hakkında sunum yaptı. Sonrasında Karabük Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İsmail Ak, “Bağımlılık ve Bağımlılıkla Mücadele” başlıklı sunumunda bağımlılığın tıbbi ve toplumsal etkilerine dikkat çekti. Ardından Karabük İl Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Komiser Mehmet Doğan, “Siber Suçlarla Mücadele” konulu sunumunda, bağımlılık oluşturabilecek dijital tehditlere karşı alınması gereken tedbirleri aktardı. Programın sonunda Vali Mustafa Yavuz, yaptığı konuşmada: “Uyuşturucuyla mücadelede en önemli özne annelerimizdir. Annelerimizin feraseti, şefkati ve farkındalığı, bu konuda yürütülen çalışmaların başarısı için kritik bir öneme sahiptir. Kolluk kuvvetlerimiz, adliyemiz ve diğer kurumlarımız bağımlılıkla mücadelede yoğun bir çaba sarf etse de, bu mücadelede annelerimizin desteğine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyoruz. Valiliğimizin 2023 Aralık ayında başlattığı ve halen devam eden ‘Vatandaş Memnuniyetini Ölçme ve Artırma Projesi’ bünyesinde yapılan bir görüşme, aslında bu konuya bakış açımızı değiştirmemiz gerektiğini ortaya koyuyor. Bizlerin toplumun her bireyine, her olaya daha farklı bir pencereden bakmamız gerekiyor. Toplum olarak birbirimize karşı sorumluluklarımızın farkında olmalı ve “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” anlayışıyla hareket etmeliyiz. Yapılan araştırmalar, gençlerimizin yüzde 47’sinin uyuşturucuyu evinde kullandığını gösteriyor. Yani uyuşturucu bağımlılığı, gözümüzün önünde, yan odada ya da evimizin bir köşesinde gerçekleşiyor. Daha da çarpıcı olanı ise, uyuşturucu bağımlısı kişilerin yüzde 87’sinin ailesiyle birlikte yaşıyor olması. Ancak uyuşturucu kullanımının fark edilmesi, genellikle iki yıl gibi bir süreyi buluyor. Bu durum, hem ebeveynler hem de toplum olarak bizlerin farkındalık düzeyimizi artırmamız gerektiğini açıkça ortaya koyuyor. Anne ve babalar olarak daha dikkatli ve sevgi dolu bir yaklaşım sergilemeliyiz. Çocuklar sevgiyi evde bulamazlarsa, bu eksikliği başka yerlerde ve başka mecralarda doldurmaya çalışıyorlar. Eğer çocuklarımızı sever, onların ihtiyaçlarına kulak verirsek, bağımlılık gibi sorunları erken farkedebilir ve önüne geçebiliriz” ifadelerine yer verdi.
’Boyun fıtığını ameliyatsız tedavi etmek mümkün’
21 Kasım 2024 Perşembe - 12:53 ’Boyun fıtığını ameliyatsız tedavi etmek mümkün’ Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Opr. Dr. Ali Kemal Ulaş, boyun fıtığının cerrahi müdahale olmadan da düzelebileceğini söyledi. Çağın hastalıklarından biri olan fıtık, sağlığı olduğu kadar günlük hayatı da olumsuz etkiliyor. Liv Hospital Samsun Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Opr. Dr. Ali Kemal Ulaş, boyun fıtığı ve tedavisi hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Boyun fıtığının ne olduğundan bahseden Opr. Dr. Ulaş, “Omurlar birbirine, bir disk ve ‘faset’ eklemleri denilen iki küçük eklemle bağlıdır. Bir omuru diğerine bağlayan sağlam bağlantılı dokulardan oluşan disk, omurların arasındaki bir yastık ya da amortisör gibi görev yapar. Disk ve faset eklemleri hareketlerinize, eğilmenize, boynunuzu ve sırtınızı döndürebilmenize imkan sağlar. Disk, ‘anulusfibrosus’ adı verilen sert dış tabaka ve ‘nükleuspulposus’ adı verilen jel kıvamında merkez yapıdan oluşur. Yaşlanmayla beraber diskin merkez yapısı su içeriğini kaybetmeye başlayabilir ve diskin fonksiyonlarında bozulmaya yol açabilir. Disk merkez tabakasında bozulmalar olabileceği gibi, dış tabakada da zedelenme ve yırtılmalar meydana gelebilir. Bu durumda, diskin merkez yapısı(nuckleus pulposusun), dış tabakadaki yırtıktan, sinirler ve omuriliğin geçtiği kanala doğru taşması fıtığa neden olabilir. Bu olay boyunda meydana geldiği zaman buna boyun fıtığı adı verilir. Boyun fıtığı sinirlere baskı yapabilir ve kollara doğru yansıyan ağrıya, sızlamaya, his kaybına veya kuvvet kaybına yol açabilir. Nadiren boyun fıtığı omurilik üzerinde baskıya neden olabilir ve bu durum da bacaklarda problemlere neden olabilir" diye konuştu. “Hekim önerileri göz ardı edilmemeli” Boyun fıtığının cerrahi müdahale olmadan da düzelebileceğini söyleyen Opr. Dr. Ulaş, "Bu yüzden öncellikle boyun fıtığından kaynaklanan ağrıyı azaltmak için cerrahi dışı seçenekler uygulanır. Doktorunuz kısa periyotlarla dinlenme, boyun hareketlerini kısıtlama, ödemi azaltan antiinflamatuvar ve ağrıyı kontrol eden analjezik ilaçlar, fizik tedavi, egzersiz veya epidural steroid enjeksiyonu tedavisi içeren cerrahi olmayan tedavileri uygulamanızı önerebilir. Cerrahi olmayan tedavilerde amaç, boyun fıtığı materyalinin oluşturduğu sinirlerdeki irritasyonu azaltmak, ağrıyı hafifletmek ve hastalığın fiziksel sonuçlarını iyileştirmektir. Bu, boyun fıtığı hastalarına uygulanan sıklıkla bir seri tedavi metodundan oluşan organize bakım programı ile başarılı olabilir” şeklinde konuştu. Tedavi seçenekleri Dr. Ali Kemal Ulaş, diğer tedavi seçenekleriyle ilgili, "Epidural enjeksiyonlar veya çeşitli blok enjeksiyonları, yoğun kol ağrılarınız varsa önerilebilir. Doktorunuz tarafından, epidural (omurilik zarı dışına) veya sinir kökleri çevresine özel bir müdahale ile kortikosteroid ve lokalanestezik madde uygulanması sonucu gerçekleştirilir. Başlangıç enjeksiyonundan sonra bir veya iki enjeksiyon daha ileri bir tarihte yapılabilir. Bu kapsamlı bir rehabilitasyon ve tedavi programının bir parçası olarak yapılmalıdır. Enjeksiyonun amacı sinir ve diskteki inflamasyonu azaltmaktır. Tetik nokta enjeksiyonları, omurga boyunca ağrılı yumuşak dokulara ve kaslara direkt uygulanan lokalanestezik madde (bazen kortikosteroidlerle birlikte) enjeksiyonlarıdır. Ara sıra ağrı kontrolü için kullanılsalar da, tetik nokta enjeksiyonları, boyun fıtığının iyileşmesine yardımcı olmazlar" ifadelerini kullandı. “Güç kaybı varsa ameliyat yapılabilir” Dr. Ali Kemal Ulaş şunları söyledi: "Cerrahi tedavi, ağrısı tıbbi tedavi yöntemleriyle geçmeyen, belirgin güç kaybı olan, belirgin omurilik basısı olan hastalar için gerekli olabilir. Cerrahinin amacı diskin omuriliğe ve sinire baskı yapan kısmının ortadan kaldırılmasıdır. Ameliyatın, boynun ön tarafından veya boynun arka tarafından mı gerçekleştirileceği teknik karara, boyun fıtığının tam yerine, cerrahın tecrübesi ve seçeneklerini içeren birçok faktöre bağlıdır. Her iki yaklaşımda da boyun fıtığının sinir yapılara baskısı ortadan kaldırılır."
Vali Pehlivan: "Yüksek standartlara haiz sağlık altyapımız bulunuyor"
21 Kasım 2024 Perşembe - 12:45 Vali Pehlivan: "Yüksek standartlara haiz sağlık altyapımız bulunuyor" Mersin Valisi Ali Hamza Pehlivan, Mersin’de yüksek standartlara haiz sağlık altyapısı bulunduğuna dikkat çekerek, "Vatandaşlarımıza en iyi şekilde sağlık hizmeti vermek için sağlık birimlerimizde, sağlık çalışanlarımızın çalışmaları gece gündüz kesintisiz bir şekilde devam etmektedir" dedi. Vali Pehlivan, İl Sağlık Müdürlüğünde ’Değerlendirme ve Koordinasyon Toplantısı’na katıldı. Sağlık Müdürlüğü görevine atanan Mustafa Ekici’ye hayırlı olsun dileğinde bulunan Vali Pehlivan, sağlık birimlerinde verilmekte olan hizmetler hakkında Ekici’den bilgiler aldı. Toplantıda ayrıca, il genelindeki hastaneler ve sağlık birimlerinin genel durumu, donanımı, sağlık yatırımları, sağlık alanında vatandaşlara sunulan önleyici ve tedavi edici hizmetler, yerine getirilmekte olan iş ve işlemler ile denetleme faaliyetleri ve ilgili çeşitli hususlar değerlendirildi. "Toplam 5 bin 332 yatak kapasitesine sahibiz" Mersin’de yüksek standartlara haiz sağlık altyapısı bulunduğuna dikkat çeken Vali Pehlivan, "Ülkemizde kurulan ilk şehir hastanesi ile birlikte 12 devlet hastanemiz bulunmaktadır. Ayrıca Mersin Üniversitemiz bünyesinde Tıp Fakültesi Hastanesi yer almaktadır. İnşaatı devam etmekte olan Mezitli Devlet Hastanesi ve Ağız Diş Sağlığı Merkezi ile birlikte sağlık altyapımız daha da güç kazanacaktır. İlimizde Aile Sağlığı Merkezi sayısı 174, ağız ve diş sağlığı merkezi sayısı 3’tür. Devlet hastanelerimizde bin 213, üniversite hastanesinde 245, özel hastanelerde 676 olmak üzere toplam 2 bin 134 uzman doktor bulunmaktadır" diye konuştu. Yine devlet hastanelerinde bin 173, üniversite hastanesinde 542, özel hastanelerde 131 olmak üzere toplam bin 846 pratisyen doktorun görev yaptığı bilgisini paylaşan Vali Pehlivan, "Devlet hastanelerimizde 236, üniversite hastanesinde 60, özel hastanelerde 643 olmak üzere toplam 939 diş tabibi bulunmaktadır. Devlet hastanelerimizde 5 bin 114, üniversite hastanesinde 704, özel hastanelerde 764 olmak üzere toplam 6 bin 582 ebe ve hemşire görev yapmaktadır. Devlet hastanelerimizde 3 bin 285, üniversite hastanesinde 860, özel hastanelerde bin 187 olmak üzere toplam 5 bin 332 yatak kapasitesi bulunuyor. Yine devlet hastanelerimizde 452, üniversite hastanesinde 145, özel hastanelerde 428 olmak üzere toplam bin 25 yoğun bakım yatak kapasitemiz var. Bunun yanında devlet hastanelerimizde 3, üniversite hastanesinde 1, özel hastanelerde 5 olmak üzere toplam 9 anjiyo ünitesi bulunmaktadır. İlimizde devlet hastanelerimizde 8, üniversite hastanesinde 2, özel hastanelerde 12 olmak üzere toplam 22 MR cihazı bulunuyor. Ayrıca devlet hastanelerimizde 9 diyaliz ünitesi bulunmaktadır. Vatandaşlarımıza en iyi şekilde sağlık hizmeti vermek için sağlık birimlerimizde, sağlık çalışanlarımızın çalışmaları gece gündüz kesintisiz bir şekilde devam etmektedir" ifadelerini kullandı.
6 ay ömrü kaldığı söylendi, sağlığına Antalya’da kavuştu
21 Kasım 2024 Perşembe - 11:50 6 ay ömrü kaldığı söylendi, sağlığına Antalya’da kavuştu 1 sene önce karın ağrısı şikayeti ile hastaneye gidip bağırsaklarında damar tıkanıklığı olduğu tespit edilen ve ameliyat sonucu bağırsaklarından yarısından fazlasının alınması sonucu yaklaşık 6 aylık ömrü kaldığı belirtilen 59 yaşındaki Hekim Tutal, aksine bağırsak uzatma ameliyatıyla yeniden hayatına kavuştu. Van’da yaşayan Hekim Tutal’da 1 sene önce şiddetli karın ağrısı başladı. Tedavi için başvurduğu merkezde bağırsaklarında tıkanıklık görüldüğü için acilen ameliyata alınması gerektiği söylendi. Apar topar ameliyata alınan Tutal, ameliyat sonrasında bağırsağının büyük bir kısmını kaybettiğini ve artık bağırsaklarının kolostomi adı verilen bir yöntemle dışarıya alındığını öğrendi. Hatta ortalama 6 aylık bir ömrünün kaldığı ve bu süreyi de bağırsakları torbada geçirmek zorunda olduğu da iletildi. Bağırsak damarlarının tıkanması sonucu bağırsağının büyük kısmını kaybeden Tutal’a, başka bir çaresi olmadığı söylendi. Ancak kızı Gizem Tutal bu durumu kabullenmedi ve internette babasını kurtaracak bir tedavi yöntemi için araştırma yapmaya başladı. Tutal ailesi Prof. Dr. İsmail Gömceli’ye ulaştı. Sonuçları değerlendiren Prof. Dr. Gömceli hastayı bir süre takip edip ameliyat kararı aldı. “Bağırsakları akordeon yöntemi ile 2 katına çıkarıldı” 6 ay ömrü kaldığını öğrenen ve tüm yaşama sevincini kaybeden Hekim Tutal, kendi hayatından tamamen vazgeçti ancak kızı internette yaptığı araştırmalar sonucunda bir çarenin olabileceğini umarak babasını Antalya’ya götürmeye ikna etti. Hekim Tutal’ın sonuçları Memorial Sağlık Grubu Medstar Antalya Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’nden Prof. Dr. İsmail Gömceli tarafından değerlendirildi. Bir süre Prof. Dr. Gömceli’nin takibinde olan Tutal için, doktoru yeniden ameliyat olabileceğine karar veri. Prof. Dr. İsmail Gömceli, ameliyatta Tutal’ın yarısından fazlasını kaybettiği bağırsağını özel bir teknikle iki katına çıkarmayı başardı. Ameliyat sonrasındaki iyileşme sürecinde Tutal’ın beslenme düzenlemesi yapıldı, gerekli destek tedaviler sağlandı ve Tutal ağızdan beslenmeye de başladı. “Kızı sayesinde ölümden döndü” 6 ay sonra öleceğini, yaşamak için çaresi olmayan bir durumda olduğunu düşünen Tutal’ın hayatı kızının onu Antalya’ya getirmesiyle tamamen değişti. Bağırsak uzatma ameliyatı ile kısalan bağırsakları uzadı, dışarı alınan bağırsakları yeniden içeriye alındı, ağızdan beslenmeye başladı, iştahı açıldı ve sonrasında hızla verdiği kiloları geri aldı. Kaybettiği sağlığına yeniden kavuşan Tutal yaşadığı süreçle ilgili şunları söyledi; “Bana iyileşmem için hiçbir çare yok demişlerdi ama şimdi eşimle yürüyüşlere bile çıkıyorum. Ameliyat olalı 1 yıl oldu ve kontrol için hocama geldim. Sağlığıma kavuşmama sebep olduğu için kendisine çok teşekkür ediyorum.” “Mutlu bir şekilde Van’a yolcu ediyoruz” Bağırsak uzatma ameliyatını başarıyla gerçekleştiren Prof. Dr. İsmail Gömceli Hekim Tutal’ın durumu hakkında şunları söyledi; “Van’dan gelerek bize başvuran hastamız ilk geldiği haline göre çok iyi bir durumda. 1 sene önce kendisine verdiğimiz destek tedavilerle durumunu kontrol altına aldık ve ameliyata hazırladık. Ameliyatta bir önceki operasyonda yarısından fazlası alınan bağırsaklarını iki katına çıkardık, eş zamanlı olarak açılan kolostomiyi yerine alarak hastanın konforlu bir yaşama geri dönmesini sağladık. Onu sağlıklı görmek bizleri de çok mutlu etti. 1.yıl kontrollerimizi yaptığımız ve durumunu çok iyi gördüğümüz hastamızı yeniden yüzü gülerek memleketine yolcu ediyoruz.”
3 yılda 30 hastaya kemik iliği başarıyla nakledildi
21 Kasım 2024 Perşembe - 11:34 3 yılda 30 hastaya kemik iliği başarıyla nakledildi Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Çocuk Kemik İliği Nakli Ünitesi’nin açılışının 3. yıldönümü düzenlenen etkinlikle kutlandı. Hastanede 3 yılda 30 hastaya kemik iliği nakli yapıldığı belirtildi. Prof. Dr. Necla Özdemir Konferans Salonu’ndaki etkinliğe Çocuk Hematolojisi ve Onkoloji Bilim Dalı öğretim üyeleri, hemşire ve kök hücre tedavisi gören çocuklar ve aileleri katıldı. Etkinlik sonunda yan flüt ve dans gösterisi düzenlenirken, söylenen şarkılarla çocuklar doyasıya eğlendi. Etkinlik pasta kesimi ve ikramlarla sona erdi. “30 hastaya başarılı bir şekilde nakil gerçekleştirdik” Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sağlık, Uygulama ve Araştırma Hastanesi Çocuk Hematolojisi ve Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Görevlisi ve Hematopoetik Kök Hücre Nakli Ünitesi sorumlu hekimi Prof. Dr. Zeynep Canan Özdemir, kök hücre naklinin öneminden bahsetti. Prof. Dr. Özdemir, kurulduğu günden bu yana 30 hastaya nakil yapıldığını belirterek, “Bizim nakil ünitemizin kuruluşunun 3’üncü yıl dönümü. Biz üniversitemiz bünyesinde 3 yıldır bu işi yapıyoruz. Şu ana kadar yaklaşık 30 hastaya başarılı bir şekilde nakil gerçekleştirdik. O yüzden hem çocuklarımızla bu güzel günü kutlamak hem de nakil konusunda farkındalığı arttırmak istedik. Kök hücre bağışçısı nasıl olunur, bağışçı olmak isteyen insanları nasıl ve nereye yönlendirebiliriz? Özellikle hem bunu anlattık hem de süreç hakkında aileleri bilgilendirdik” dedi. Minik Elif Berra İspanya’da sağlığına kavuştu 7 yaşındaki Elif Berra Kahraman, ESOGÜ Hastanesi Çocuk Hematolojisi ve Onkoloji Servisi’nde lösemi tedavisi oldu. Kahraman’ın hastalığı erken dönemde nüks ettiği için tam uyumlu kardeşinden ESOGÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Çocuk Kemik İliği Nakli Ünitesi’nde nakil yapıldı. Fakat nakilden sonra erken dönemde nüks eden rahatsızlık nedeniyle küçük kız, girişimler ve Sağlık Bakanlığı’ndan alınan onayla İspanya’daki bir sağlık merkezine gönderildi. İspanya’da sağlığına kavuşan Elif Berra Kahraman hakkında da konuşan Prof. Dr. Canan Özdemir, süreçten bahsetti. İspanya’da gördüğü 3 aylık tedavi sonrasında minik kızın sağlığına kavuştuğuna değinen Prof. Dr. Özdemir, gözlemlerin Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Çocuk Kemik İliği Nakli Ünitesi’nde devam ettiğini anlattı. Prof. Dr. Özdemir, “Çocuğumuz daha önce burada nakil tedavisi olmuş bir hastamız, ancak nakil sonrası hastalığı tekrarladı ve bunun üzerine biz yurt dışındaki meslektaşlarımızla da görüşerek hastamızı hücresel tedaviye yönlendirdik. Bu süreç tabii ki çok zor oldu, hiç kolay olmadı. Sağlık Bakanlığı’ndan onay almamız gerekti. Bu onaylarımızı tamamladıktan sonra çocuğumuzu yurt dışına, İspanya’da bir merkeze gönderdik. Oradaki doktorlarla da sürekli iletişim halinde tedavisini takip ettik. 3 aylık tedavi sürecini tamamladıktan sonra ülkemize geri döndü. Şu anda biz takiplerine devam ediyoruz, hastalığı da gayet iyi durumda. Remisyonda şekilde hastamızı gözlemliyoruz. Aslında bizim amacımız, bu tedaviye burada daha çok çocuğun ulaşmasını sağlamak. Özellikle nakille iyileştiremediğimiz çok küçük de olsa bir hasta grubu var. Bu çocukları bu tedaviyle buluşturmak da bizim için çok önemli. Umarım önümüzdeki yıllarda bunu da başarıyla sağlarız ve daha çok çocuğumuzu bu tedaviye ulaştırabiliriz” diye konuştu.