Son Dakika
|
Uluslararası Ceza Mahkemesi'nden Netanyahu ve Gallant'a tutuklama emri
Fırtına uçurdu, çelik ok gibi saplandı
Peygamber Efendimize hakaret eden suç makinesine istenen cezalar belli oldu
İstanbul’da lodos nedeniyle dalgalar oluştu
Merkez Bankası faiz kararını açıkladı!
Rusya, Ukrayna'ya kıtalararası balistik füze fırlattı
Trafik yoğunluğunda kural tanımayan İETT otobüsleri emniyet şeridini ihlal etti
Eyüpsultan’da su borusu patladı, krizi fırsata çeviren sürücüler araçlarını yıkadı
Şiddetli lodos nedeniyle İstanbul’da deniz taştı, tekneler zarar gördü
İstanbul’da lodos nedeniyle bazı deniz seferleri iptal edildi
Abone
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Asayiş
Spor
Video
Yerel
Belgesel
Daha
Fotogaleri
Aktüel
Sağlık
Çevre
Magazin
Kültür Sanat
Eğitim
Teknoloji
Hava Durumu
Tüm Haberler
Tüm Manşetler
RSS
Abone
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Asayiş
Spor
Video
Yerel
Belgesel
Daha
Fotogaleri
Aktüel
Sağlık
Çevre
Magazin
Kültür Sanat
Eğitim
Teknoloji
Hava Durumu
Tüm Haberler
Tüm Manşetler
RSS
Whatsapp
İHA Kurumsal
EN
Hand-Made Shawl Industry of Islampur, Pakistan
Borrell, Netanyahu hakkındaki tutuklama kararı hakkında: "Siyasi değil ve uygulanması gerekiyor"
Rusya, Uluslararası Uzay İstasyonu’na yaklaşık 2 buçuk tonluk kargo gönderdi
Antalya’da turuncu kod uyarısı: 6 ilçede taşımalı eğitime yarın bir gün ara verildi
Osman Hamdi Bey’in tablosu Paris’te 571 bin 500 euroya satıldı
Bayraktar TB2 SİHA Hırvatistan semalarını koruyacak
Anadolu yakasında yağmur ve lodos etkisini gösteriyor
İstanbul’da lodos nedeniyle dalgalar oluştu
İstanbul’da fırtına hava trafiğini olumsuz yönde etkiliyor
Trendyol Süper Lig’de 13. hafta maçlarının hakemleri belli oldu
SAĞLIK
Uzmanından diş gıcırdatma ve çene sıkma uyarısı
21 Kasım 2024 Perşembe - 20:20:35
DÜZCE(İHA) – Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Diş Hekimi Jale Demir, Ağız Diş Sağlığı Haftası ve 22 Kasım Dünya Diş Hekimliği Günü dolayısıyla diş gıcırdatma ve çene sıkma olarak bilinen bruksizm tedavisi hakkında yapılması gerekenleri anlattı. Bruksizm sorunu yaşayanların; çene ağrısı, dişlerde aşınma, çiğneme kaslarında ağrı, TME (temporomandibular eklem) bozuklukları ve baş ağrısı ile karşı karşıya kalabileceklerini ifade eden Diş Hekimi Jale Demir, “Botulinum toksin, bu kasların aşırı aktivitesini azaltarak bruksizmi tedavi etmek amacıyla kullanılır. Bu, kasların aşırı kasılmasını engeller, diş gıcırdatmasını azaltır ve böylece ağrı ve diş hasarı riskini düşürür. Tedavinin amacı, bruksizmle ilişkili semptomları hafifletmek ve hastaların yaşam kalitesini artırmaktır. Bu minimal invaziv tedavi, diş sıkma şiddetini azaltmada etkili bir yöntem olarak kabul edilir” dedi. Botulinum toksinin uygulanması nasıl yapılır? Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde hasta kabulüne devam eden Jale Demir, botulinum toksinin uygulanmasını; “Botulinum toksin, çene kaslarına doğrudan enjeksiyon yoluyla uygulanır. İşlem, genellikle birkaç dakika sürer ve etkileri birkaç gün içinde fark edilir hale gelir. Yapılan işlemin amacı nöromüsküler aktiviteyi belirli bir süreliğine bloke etmektir. Böylelikle kasların aşırı kasılması kontrol altına alınır” şeklinde anlattı. Botulinum toksinin uygulanmasının avantajları ve yan etkileri Botulinum toksinin uygulanmasının avantajları ve yan etkileri hakkında da bilgiler veren Demir, “Botulinum toksin enjeksiyonu çene kaslarında rahatlama sağlayarak ağrı ve rahatsızlık hissini azaltmanın yanı sıra dişlerde aşınmayı önlemeye yardımcı olur. Yan etkiler genellikle hafif ve geçicidir; enjeksiyon bölgesinde hafif ağrı, şişlik veya morluk gibi lokal yan etkiler görülebilir ve bir kaç gün içerisinde geçer. Tedavi kalıcı olmadığından, birkaç ay sonra kas aktivitesi geri dönebilir” dedi. Estetik faydaları Maseter botoksun estetik faydaları hakkında bilgiler vererek açıklamasını sürdüren Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Diş Hekimi Jale Demir, “Maseter botoksu çene kaslarının aşırı aktivitesinden kaynaklanan sertliği azaltarak, yüzde oluşmuş olan köşeli ya da asimetrik görüntüyü düzeltir. Bu şekilde yüz kontürünün daha yumuşak ve doğal görünmesine katkıda bulunabilir. Özellikle, çene hattının çok belirgin olduğu veya yüzün alt kısmında hacmin fazla olduğu kişilerde, maseter botoksu, yüz hatlarının daha dengeli ve orantılı görünmesine yardımcı olur” açıklamasını yaparak Ağız Diş Sağlığı Haftası’nda, 22 Kasım Dünya Diş Hekimliği Günü dolayısıyla tüm diş hekimlerin gününü kutlayarak herkese sağlıklı gülüşler diledi.
21 Kasım 2024 Perşembe - 17:19
Yağmur suyu ile safran karışımından üretilen maya ile yoğurt yapıldı
Aydın Adnan menderes Üniversitesi (ADÜ) Teknokent’te çalışmalarını sürdüren Karya Farma HBX Ar-Ge, doğanın sunduğu en saf kaynaklardan biri olan yağmur suyunun sağlık ve beslenme üzerindeki olağanüstü potansiyelini ortaya çıkaran yenilikçi projelerine bir yenisini daha ekledi. Yağmur suyu ile safran karışımından elde edilen maya ile üretilen yoğurt ve peynirin insan sağlığında çocukların bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde olumlu etkileri olduğu belirtildi. Yaklaşık 20 yıllık çalışma süresinde 18 ayrı patente imza atan Karya Farma HBX Ar-Ge, bu kez Safranbolu safranı ile yağmur suyunu belli oranlarda karıştırarak maya üretti. Yağmur suyunun diğer sulardan ayıran pek çok özelliğe sahip olduğunu ve bunu değerlendirmek üzere yaptıkları bir çalışmayı daha tamamladıklarını kaydeden Karya Farma HBX Ar-Ge Kurucusu Hakan Başlık, yeni buluşlarının yoğurt ve peynir üretiminde devrim niteliğinde bir inovasyon olduğunu kaydetti. Çalışma sonucu elde ettikleri verilerin kendilerini de heyecanlandırdığını kaydeden Bilim Kurulu üyesi Kimyager Aslı Aktaş, “Bu projeler ve elde ettiğimiz sonuçlar başta çocuklar olmak üzere insan sağlığı için umut verici neticeler veriyor” dedi. “Yağmur suyu bereket ve sağlık demek” Bu projelerinde hayatın devamı için olmaz olmaz şart olan yağmur suyunu kapsamlı bir şekilde ele alıp araştırdıklarını belirten Kimyager Aslı Aktaş, “Kainatta hayatın var olabilmesi için aslında her şey yağmura bağlı. Aldığımız oksijenli havanın temeli bile detaylı düşünülürse yağmur sonrası tabiattaki bitkiler sayesinde oluşuyor. Yani yağmur suyu, bitkilerin büyümesini destekleyen mineral ve mikroorganizma açısından zengin bir doğal gübre olmanın yanı sıra, sağlık açısından da benzersiz bir değer taşıyor. Atmosferden toplanırken çevresel mikroorganizmalar ve besin elementleriyle zenginleşen bu su, Safranbolu safranı ile birleştiğinde, eşsiz besin değerleri sunan süt ürünlerine dönüşüyor. Potasyum, kalsiyum, magnezyum gibi mineraller içeren yağmur suyu, zengin probiyotik içeriğiyle birleştiğinde sindirimi kolaylaştıran, bağışıklık sistemini güçlendiren ve hücresel sağlığı destekleyen bir ürün haline geliyor” diye konuştu. Yağmur suyunu Safranbolu safranı ile belli oranda harmanlayarak elde ettikleri yoğurt ve peynir ile doğal sağlık çözümlerinde yeni bir dönemi başlatmak istediklerini kaydeden Kurucu Hakan Başlık, “Safran, dünyanın en değerli baharatlarından biri olarak bilinir ve güçlü antioksidan, antienflamatuar, antidepresan ve antikanserojen özellikleri ile dikkat çeker. Safranbolu’nun kadim topraklarında yetişen bu safran, Karya Farma HBX Ar-Ge’nin yağmur suyu ile mayalanan yoğurt ve peynirlerine zengin bir sağlık değeri kazandırıyor. Safranın içerdiği krosin, safranal ve kaempferol gibi bileşikler, hücreleri serbest radikallerden korur, bağışıklık sistemini güçlendirir ve beyin fonksiyonlarını destekler” diyerek faydaları saymakla bitmeyecek kadar safran ve yağmur suyunun sağlık alanında kullanılması için çalışmalarını sürdürdüklerini söyledi.
21 Kasım 2024 Perşembe - 16:57
’Diş Hekimliğinde Acil Durumlara Müdahale, Adli Vaka Bildirimi, Güncel Yaklaşımlar Sempozyumu’
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Diş Hekimliği Fakültesi’nde ’Diş Hekimliğinde Acil Durumlara Müdahale, Adli Vaka Bildirimi, Güncel Yaklaşımlar Sempozyumu’ gerçekleştirildi. 18-24 Kasım Toplum Ağız ve Diş Sağlığı Haftası çerçevesinde, Eskişehir İl Sağlık Müdürlüğü ve Eskişehir Diş Hekimleri Odası’nın birlikte düzenlediği bir sempozum yapıldı. Programın açılışında konuşan Eskişehir İl Sağlık Müdür Vekili Op. Dr. Ersin Işıldı, Türkiye geneline bakıldığında Eskişehir’de diş hekimliğinin kişi başına ve ünite başına hasta oranı bakımından oldukça iyi bir noktada bulunduğunu söyledi. Op. Dr. Işıldı, hastaların diş hekimliği hizmetlerine çabuk bir şekilde ulaşma imkânına sahip olduğunu ifade etti. "Yenilikçi ve yetkin diş hekimleri yetiştiriliyor" ESOGÜ Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Batu Can Yaman, fakültelerinin diş hekimliği eğitimi vermenin yanı sıra halkımızın bilinçlenmesi, sağlığın korunması ve bulunduğu ilde akademik görevler üstlenme sorumluluğunu taşıdığını kaydetti. ESOGÜ Diş Hekimliği Fakültesi’nin kurulduğu günden bu yana alanında uzman öğretim üyeleri, gelişmiş teknolojik altyapısı ve yarım asırlık bir çınar olan ESOGÜ’nün bir parçası olmanın sağladığı özgüven ile yenilikçi ve yetkin diş hekimleri yetiştirmekte olduğunu belirten Prof. Dr. Yaman, bundan dolayı da ESOGÜ Diş Hekimliği Fakültesi’nin öğrenci kabulüne başladığından beri Diş Hekimliği Fakülteleri arasındaki haklı yerini korumakta olduğunu ifade etti. ESOGÜ Diş Hekimliği Fakültesi’nin bünyesindeki Yapay Zeka Laboratuvarı ve Dijital Estetik Uygulamalar Kliniği ile kendi alanında öncü çalışmalara da imza atmakta olduğunu dile getiren Prof. Dr. Yaman, ESOGÜ Diş Hekimliği Fakültesi hekimlerinin güncel literatürü takip ederek uyguladıkları görüntüleme ve tedavi yöntemleri ile çağdaşlarına paralel ağız ve diş sağlığı hizmeti sunduğunu söyledi. Ayrıca fakülte olarak eğitim-öğretim verme ve ağız ve diş sağlığı hizmeti sunmanın yanı sıra böyle kıymetli bilimsel etkinliklere ev sahipliği yapmanın da kendileri için gurur verici olduğunu dile getiren Prof. Dr. Yaman, verimli ve başarılı bir sempozyum geçirilmesini diledi. Açılışın ardından sempozyumda bilimsel oturumlara geçildi. İlk oturumda ’Diş Hekimliğinde Tıbbi Acil Müdahale’ ve ’Adli Bilimlerde Diş Hekimliğinin Yeri’; 2’nci oturumda ’İmplant Uygulamalarında Güncel Yaklaşımlar’ ve ’İmplant Uygulamalarında Protetik Yaklaşımlar’; 3’üncü oturumda ’MRONJ’da Güncel Yaklaşımlar’ ve ’Anterior Kompozit Restorasyonlarda Sık Karşılaşılan Sorunlar ve Çözümleri’, 4’üncü oturumda ise ’Kök Kanalında Şekillendirme ve İrrigasyon’ ve ’Minimal Yaklaşım ile Pedodontide Çürük Yönetimi’ başlıklı sunumlar gerçekleştirildi. ESOGÜ Kongre ve Kültür Merkezi’nde yapılan sempozyumun açılış oturumuna Eskişehir Vali Yardımcısı Oğuz Şenlik, ESOGÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Kürşat Bora Çarman, ESOGÜ Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Batu Can Yaman, Eskişehir İl Sağlık Müdür Vekili Op. Dr. Ersin Işıldı ve Eskişehir Diş Hekimleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Dt. Cenk Ataç katıldı.
21 Kasım 2024 Perşembe - 16:27
Sincan Belediyesi’nden “Ağız ve Diş Sağlığı” semineri
Sincan Belediyesi, Ağız ve Diş Sağlığı Haftası kapsamında “Ağız ve Diş Sağlığı” konulu bir seminer düzenledi. Sincan Belediyesi tarafından Ağız ve Diş Sağlığı Haftası kapsamında “Ağız ve Diş Sağlığı” semineri yapıldı. Uzman Diş Hekimi Berna İlhan ve Sorumlu Diş Hekimi Dt. Nuray Erel, ağız ve diş bakımının nasıl yapılacağından protez çeşitlerine kadar birçok konuda Sincanlılara bilgi verdi. Lale Konferans Salonu’nda gerçekleşen “Ağız ve Diş Sağlığı” seminerinde vatandaşlar ağız ve diş sağlığı ile ilgili merak ettiği tüm sorularına cevap buldu. Uzman Diş Hekimi Berna İlhan ve Sorumlu Diş Hekimi Dt. Nuray Erel, ağız ve diş sağlığının tüm detaylarını anlatarak hijyen vurgusu yaptı. Ağız ve diş bakımının öneminden bahseden Diş Hekimi Berna İlhan, özellikle protez diş temizliği ile ilgili bilgiler verdi. Diş Hekimi İlhan özellikle 5 maddeye dikkat çekti. Bu maddeler, Protez bakımı için uygun diş fırçası ve macunu kullanılmalı, Protezin kırılmaması için protez kabında bakım yapılmalı, 6 ayda bir kontrole gidilmeli, Ağız kokusu oluşmaması için gece dişlerin çıkarılması, Yemeklerden sonra protezlerin temizlendi. Protez çeşitleri ve özelliklerini anlatan Diş Hekimi İlhan ve Diş Hekimi Dt. Nuray Erel, ayrıca implant dişler hakkında da vatandaşları aydınlattı. Seminer sorununda vatandaşların sorularını cevapladılar.
Çok Okunan Kategori Haberleri
1
20 Kasım 2024 Çarşamba- 11:48
2 aylık Ayaz bebek için amputasyona giden yol girişimsel radyoloji ile kapandı
2
19 Kasım 2024 Salı- 20:02
Çermik kaplıcaları sağlıkta alternatif tercih olarak görülüyor
3
21 Kasım 2024 Perşembe- 10:23
Van’da uzaktan hasta değerlendirme dönemi başladı
4
20 Kasım 2024 Çarşamba- 14:17
Dünyada en çok görülen kanserlerden kolon kanserine yeni bir çare: Kara mürver meyvesi
5
20 Kasım 2024 Çarşamba- 11:01
Haseki'de Ahmed bebek seferberliği: 620 gram doğdu, 114 gün yoğun bakımda kaldı
20 Kasım 2024 Çarşamba - 14:17
Dünyada en çok görülen kanserlerden kolon kanserine yeni bir çare: Kara mürver meyvesi
Burdur’da akademisyenler, çalışmalarıyla kolon kanseri hücreleri ile savaşabilen yeni bir özüt keşfettiler. Türkiye’nin birçok bölgesinde doğada yetişen “kara mürver” meyvesi özütünü bileşenlerine ayıran bilim adamları, bu bileşenlerin kanserli hücreleri yok ettiğini ispatladılar.
20 Kasım 2024 Çarşamba - 14:06
Dünyada en çok görülen kanserlerden kolon kanserine yeni bir çare “Kara Mürver” meyvesi
Burdur’da akademisyenler çalışmalarıyla kolon kanseri hücreleri ile savaşabilen yeni bir özüt keşfettiler. Burdur ve Türkiye’nin bir çok yerinde doğada yetişen “Kara Mürver” meyvesi özütünü bileşenlerine ayıran bilim insanları bu bileşenlerin kanserli hücreleri yok ettiğini ispatladılar. Dünyada en çok görülen kanserlerden bir olan ve dünyada üçüncü ölümcül kanser olarak bilinen kolon kanseri erken teşhis edilmediği sürece ölüm riskinin yüksek olduğu bir kanser olarak karşımıza çıkıyor. Günümüzde neredeyse her 10 kişiden birinde ortaya çıkan bu kanser halk arasında kalın bağırsak olarak bilinen sindirim sisteminin en son kısmındaki bölgede ortaya çıkıyor. Sağlık Bakanlığı’nın istatistiklerine göre ülkemizde de en sık görülen ilk beş kanser türü (akciğer, meme, prostat, kolon ve tiroid kanserleri) arasında yer alan kolon kanseri, birkaç yıl öncesine kadar 50 yaşından sonra gözlense de son zamanlarda adeta ‘bir salgın gibi’ daha genç insanlarda ortaya çıkmaya başladı. Burdur MAKÜ Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Hulusi Dinçoğlu ve ekibi 2023 yılı Şubat ayında kolon kanserinde etkili olabileceğini düşündükleri ve içinde bulundurduğu antioksidan ve bağışıklık sistemi düzenleyici etkileriyle dikkat çeken bir meyve olan “kara mürver meyvesi” üzerinde çalışmalara başladı. Prof. Dr. Dinçoğlu ve ekibi kendi geliştirdikleri sentez yöntemiyle yaptıkları bu çalışmalar sonrasında kara mürver meyvesi özütünün bileşenlerinin kolon kanseri hücreleri üzerinde öldürücü bir etkisi olduğu sonucuna vardı. Ülkemizde bir çok yerde doğal olarak yetişebilen kara mürver meyvesi bu özelliği ilerleyen dönemlerde yapılacak çalışmalar sonrasında kolon kanseri tedavisinde kullanılabilecek bir hale getirilecek. Yapılan TÜBİTAK destekli tamamen milli ve yerli bu çalışma hakkında konuşan Prof. Dr. Ahmet Hulusi Dinçoğlu; “Biz Kara Mürver meyvesinin yapısında bulunan “antosiyaninler” demiş olduğumuz bileşiklerin kansere karşı etkili olup olmayacağına dair bir çalışma gerçekleştirdik. Bu çalışmaya ekibimizle beraber geçen sene başladık. Bu çalışmada diğer buna benzer çalışmalardan farklı olarak daha yenilikçi ve yeşil bir teknoloji dediğimiz “sentez” yöntemini kullanmış olduk. Bu yöntem kendi geliştirdiğimiz bir yöntemdir. Kullandığımız yöntem ile kara mürver meyvesinin yapısında yer almış olan kansere karşı etkili olabileceğini düşündüğümüz bileşikleri saf bir halde özütleyebildik. Bu sonuç bizim çalışmamızın şu anki aşaması için zaten oldukça verimli bir basamaktı ve başarıyla sonuçlanmış oldu. Sonraki basamakta da biz bu bileşenlerin yapısına dair özellikleri inceledik. Bu süreci de başarılı bir şekilde tamamladık ve daha sonraki süreçte de laboratuvar deneyleriyle hücre testleri gerçekleştirerek bu bileşenlerin kolon kanseri hücrelerine karşı nasıl bir etki ortaya koymuş olduğuna dair çalışmalar gerçekleştirmiş olduk. Laboratuvarda gerçekleştirilen bir çok test ve yöntem ile bu süreç ilerlemiş oldu ve çalışmamızın sonucunda elde ettiğimiz veriler bize kara mürver meyvelerinden kendi özütleme yöntemimiz ile elde ettiğimiz bileşenlerin kolon kanseri hücrelerine karşı öldürücü yıkımlayıcı bir etki göstermiş olduğunu ortaya koydu” dedi. Ülkemizde birçok yerde doğal bir şekilde yetişiyor Çalışmalarda kullandıkları kara mürver meyvesi hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Ahmet Hulusi Dinçoğlu; “Kara mürver meyvesi Burdur ve çevresinde yetişebilen bir meyvedir. Özellikle Burdur’da Altınyayla ilçesinde yaygın bir şekilde doğada var olan bir meyvedir. Çok fazla ticari olarak kullanımı olmayan bir meyve olduğundan dolayı üretiminde genel olarak doğada kendiliğinden yetişmiş olan ağaçların bulunmuş olduğu bir flora yaygın. Fakat ülkemizde de yine güneyde, İç Anadolu’nun güney kesimlerinde bu kara mürver meyvesi yetişebilmekte. Bu meyve son zamanlarda yapısındaki sağlık açısından olumlu etki gösteren bileşenlerden dolayı oldukça ilgi görmekte ve birçok ülkede yetiştiriciliği de yapılmaktadır. İnanıyorum ki ülkemizde de bizim bu çalışmalarımızla beraber bu ağacın, bu bitkinin ve meyvenin yetiştirilmiş olması, ekonomiye kazandırılması ile çalışmalar artacaktır. Bizim çalışmamız olayın sadece bir boyutu. Bu meyvenin bileşenlerinin bir çok farklı sağlık etkisi vardır olumlu yönde gerçekleşen. Biz bu çalışmaların yanında başka araştırmalar da yürütüyoruz. Onlarla da ilgili çok güzel sonuçlarımız var. Bu meyvenin yetişmesi çok önemli şartlar istemiyor, doğada, ülkemiz ikliminde yetişebilen bir bitki türü olarak karşımıza çıkıyor.” şeklinde konuştu. Çalışmaları tamamlayıp endüstriyel aşamaya geçmek istiyoruz Kara mürver meyvesi ile yapılan ilk çalışmaların tamamlandığını ve şimdi ise deney ve üretim olarak diğer aşamalara geçeceklerini de belirten Prof. Dr. Dinçoğlu; “Bu çalışmada biz birinci basamak aşaması olan “Faz 1” dediğimiz bir çalışma gerçekleştirmiş olduk. Hücre testleri ile süreci yürütmüş olduk. Burada önemli olan zaten olumlu sonuçlar elde edebilmiş olmaktı. Eğer olumlu sonuçlar elde edememiş olsaydık zaten bu çalışmanın bu aşamasından sonra ilerleyebilmemiz mümkün olmayacaktı. Elde ettiğimiz olumlu sonuçlar artık bizi ikinci ve üçüncü aşamalarda yani deney hayvanları veya onlardan olumlu sonuçlar elde edersek insanlar üzerinde gerçekleştireceğimiz çalışmalar ile artık nihai sonucu alma ve daha sonrasında da artık gerçekleştirilebilirse endüstri ile iş birliği yapılarak onlarda ürün geliştirme çalışmalarına girme süreçleri ile devam edecektir. Fakat şu an için sadece birinci basamak çalışmaları bitti. Bu çalışmalarda bize bu ürünün kolon kanseri üzerinde etkili olabileceğini gösterdi.” ifadesinde bulundu.
20 Kasım 2024 Çarşamba - 14:05
‘KOAH, yılda yaklaşık 3 milyon kişinin ölümüne neden oluyor’
Kronik obstrüktif akciğer hastalığının (KOAH) yaygın, önlenebilir ve tedavi edilebilir bir akciğer hastalığı olduğunu belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Adem Dirican, “Dünyada 300 milyonu aşkın KOAH hastası olduğu öngörülmektedir. Yılda yaklaşık 3 milyon kişinin ölümüne neden olan KOAH, tüm dünyada ölüm nedenleri arasında 3. sırada yer almaktadır” dedi. VM Medical Park Samsun Hastanesi’nden Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Adem Dirican, KOAH hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Dr. Öğr. Üyesi Dirican, “Solunum sisteminde, hava yollarında kalıcı daralma sonucu gelişen nefes darlığı, öksürük, balgam gibi yakınmalarla seyreden KOAH, yaygın, önlenebilir ve tedavi edilebilir bir akciğer hastalığıdır. Dünyada 300 milyonu aşkın KOAH hastası olduğu öngörülmektedir. Yılda yaklaşık 3 milyon kişinin ölümüne neden olan KOAH tüm dünyada ölüm nedenleri arasında 3. sırada yer almaktadır” şeklinde konuştu. “Hava kirliliği de risk faktörleri arasındadır” KOAH oluşumunda başlıca risk faktörünün tütün ve tütün ürünleri kullanımı olduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Dirican, “Bununla birlikte, hava kirliliği, özellikle evlerde kullanılan odun, tezek gibi yakıtlardan çıkan duman, çeşitli gaz ve tozlara çevresel veya mesleki maruziyet de önemli risk faktörleridir. KOAH, erken teşhis edilerek risk faktörlerinden uzaklaşılmaz ise sinsi ilerleyen ve sakat bırakan bir hastalıktır” diye konuştu. “Erken teşhis önemli” KOAH’ta erken tanının hastalığa bağlı yaşanacak sorunları aza indirgeyerek, ölüm oranını azalttığını vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Dirican, “Bu nedenle 40 yaş üstü, sigara içmiş veya içen; çevresel veya mesleki maruziyet yaşayan kişilerde başta efor ile gelişen nefes darlığı, öksürük ya da balgam yakınmalarından birinin olması KOAH varlığının habercisi olarak akla gelmelidir. Bu tanımlamaya uyan kişilerin zaman kaybetmeden Göğüs hastalıkları hekimine başvurması ve KOAH açısından araştırılması gerekmektedir” dedi. “Küresel bir sağlık sorunu haline gelmiştir” KOAH’ın, özellikle gelişmekte olan ülkelerde olmak üzere dünya genelinde önemli bir sağlık sorunu olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Dirican, “Ülkelere ağır ekonomik ve sosyal yük getirmektedir. KOAH önemli bir küresel halk sağlığı sorunu olmasına rağmen toplumların hastalık hakkındaki bilgileri yetersizdir. Hastalığın önemine vurgu yapmak, farkındalığı artırmak ve kamuoyunu bilinçlendirmek amacıyla Türkiye’nin de üyesi bulunduğu uluslararası bir organizasyon olan GOLD (Obstrüktif Akciğer Hastalıklarına Karşı Küresel Girişim) önderliğinde 2002 yılından bu yana her yıl Kasım ayının üçüncü çarşamba günü, KOAH günü etkinlikleri düzenlenmektedir. Çeşitli kuruluşlar tarafından 50’den fazla ülkede düzenlenen etkinlikler bugün, dünyanın en önemli KOAH farkındalık ve eğitim etkinliklerinden biri haline geldi” ifadelerini kullandı. KOAH tanısında erken müdahale ve tedavi yöntemleri KOAH’ta tanı koyma sürecinden bahseden Dr. Öğr. Üyesi Dirican, “Hastanın öyküsü, fizik muayene ve akciğer grafisi yanında basit bir şekilde kısa sürede gerçekleştirilebilecek bir test olan "solunum fonksiyon testi" (SFT) ile tanı konulabilir. KOAH tanısı alan bir kişide ilk yapılması gereken sigaranın bırakılmasının yanı sıra maruz kalınan zararlı toz ve gaz gibi risk faktörlerinden de uzaklaşmaktır. Ayrıca dengeli ve sağlıklı beslenmek, düzenli günlük fiziksel aktivite yapmak KOAH hastaları için yapılması gereken davranışlar arasında yer almaktadır” dedi. Tedavi seçeneklerini dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Dirican, “KOAH tedavisinde hekim tarafından hastaya başlanılan nefes açıcı ‘inhaler’ tedavi, hava yollarındaki daralmayı azaltıp hastanın rahat nefes alıp vermesine yardımcı olur. Hastaya başlanılan inhaler tedavinin doğru kullanılması çok önemli olup, hastaların hekimlerinden cihazın kullanımını ayrıntılı şekilde öğrenmeleri tedaviden elde edilecek faydayı artıracaktır KOAH tedavisinde, ilaçların yanı sıra, doğru nefes alma tekniklerini öğrenmek, solunum kaslarını geliştirmek için pulmoner rehabilitasyon da yardımcı tedavi seçenekleri olarak önerilir” şeklinde konuştu. “Vücut direnci artırılmalı” KOAH tanısı konulduğunda genellikle kalp hastalıkları, tansiyon yüksekliği, şeker hastalığı gibi ek hastalıkların da ortaya çıkabileceğini anlatan Dr. Öğr. Üyesi Dirican, şu bilgileri paylaştı: “KOAH’ın seyrini kötüleştiren, ölümlere neden olabilen durum alevlenme gelişmesidir. Ek hastalıkları olan kişilerde KOAH alevlenmesi daha ciddi seyretmektedir. Enfeksiyona bağlı alevlenmelerin önüne geçebilmek için, vücut direncinin artırılması, kalabalık ortamlardan uzak durulması, gerektiğinde maske takılması, grip ve zatürre aşılarının olunması önerilmektedir.” “Tütün ürünlerinden uzak durulmalı” Sigara içmenin KOAH’ta en önemli faktör olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Dirican, açıklamasını şöyle tamamladı: “KOAH yükünü azaltmak için sigara satışlarının kısıtlanması, fiyatının artırılması, nikotin içeriğinin düşürülmesi, kamusal alanlarda sigara içmenin yasaklanması gibi hükümet nezdinde tedbirler uygulanmaktadır. Akciğerlerinizi sağlıklı tutabilmeniz ve sağlıklı nefes alabilmeniz için tütün ve tütün ürünlerini kullanmayın, soluduğunuz ortam havasını temiz tutun, düzenli ve dengeli beslenin, düzenli egzersiz yapın, yaş grubunuza uygun aşınızı olun, iklim değişimine duyarsız kalmayın."
20 Kasım 2024 Çarşamba - 14:05
Siirt Eğitim ve Araştırma Hastanesinde bera odyoloji bölümü açıldı
Siirt Eğitim ve Araştırma Hastanesinde, işitme testleri için önemli bir adım atılarak bera odyoloji bölümü hizmete sunuldu. Siirt Eğitim ve Araştırma Hastanesi, işitme kaybının erken tanı ve tedavisi için bera odyoloji bölümünü hizmete açarak daha nitelikli sağlık hizmeti sunmaya başladı. Yeni odyometri cihazları ve ileri teknolojiye sahip ABR (Bera) cihazı sayesinde, artık şehir merkezinden sevk edilmeden tanı ve tedavi imkanı yakalandığı belirtildi. Hastanenin Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op. Dr. Mehmet Kaya, hastanenin sağlık hizmetleriyle ilgili yenilikleri paylaşarak, hastanede daha önce yalnızca bir işitme odası ve bir odyometri cihazı ile hizmet verilirken, ikinci bir odyometri cihazı ve ikinci bir test odasıyla hizmet kapasitesini artırdıklarını belirtti. Dr. Kaya; ‘’Poliklinikte yoğunluk olduğu için işitme testleri aksıyordu. Hasta daha fazla beklediği için kargaşaya sebep olabiliyordu. Ekim 2024 itibarıyla bünyemize kattığımız son donanımlı yeni bir odyometri cihazıyla bölge halkına hizmet vermeye başladık. Böylece yoğunluktan dolayı aksaklıklar daha da azalmış oldu. Daha sağlıklı hizmet vermiş oluyoruz. Yeni kurduğumuz ABR cihazıyla hastalarımıza şehir dışına yapmış olduğumuz sevkler azalmış oldu. Artık yaşlı veya zihinsel engelli test yapamayacak vatandaşlarımız şehir dışına sevk edilmeyecek. Son teknolojik aletlerle donatılmış odamızda hastalarımıza konforlu bir işitme testi sağlayacağız’’ dedi.
20 Kasım 2024 Çarşamba - 14:01
Elazığ’da ’Okulda diyabet programı’ etkinliği
Dünya Diyabet Günü kapsamında, diyabet hastalığına dikkat çekmek ve diyabet hakkında farkındalığı artırmak üzere İl Sağlık Müdürlüğü ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü işbirliğiyle okulda diyabet programı konulu etkinlik düzenlendi. İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı Öğretmen Sıdıka Avar Kız Meslek Lisesi konferans salonunda düzenlenen etkinliğe, her iki kurumdan idareciler, Elazığ Fethi Sekin Şehir Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Cansu Gürbüz, diyabet hemşireleri, öğretmenler ve çalışanlar katıldı. Farkındalığı artırmak üzere Sağlık Müdürlüğü tarafından stant çalışması ile desteklenen etkinlik sırasında Uzm. Dr. Cansu Gürbüz ve diyabet hemşireleri tarafından, diyabet ve glukagon uygulaması, diyabet hastalığının tanı ve tedavisi, beslenme ve hipoglisemi yönetimi gibi konularda öğretmenlere çeşitli bilgiler verildi. Daha sonra katılımcılara glukagon uygulamasının pratiği gösterilerek, broşür ve bilgilendirme kitapçıkları dağıtıldı.
20 Kasım 2024 Çarşamba - 14:00
Antibiyotik kullanımı uyarısı
Sinop İl Sağlık Müdürlüğü’nde görevli Eczacı Engin Can Arslan, antibiyotik kullanımıyla ilgili önemli açıklamalarda bulunarak, "Yanlış ve gereksiz antibiyotik kullanımı, antibiyotiklere karşı direnç gelişimine neden olur" dedi. Eczacı Arslan, antibiyotiklerin bakterilerin neden olduğu enfeksiyonları tedavi etmek amacıyla kullanılan bir ilaç grubu olduğunu belirterek, “Enfeksiyona neden olan tek mikroorganizma çeşidi bakteriler değildir. Virüsler, mantarlar, parazitler gibi mikroorganizma çeşitleri de enfeksiyona yol açabilir ve bu gibi durumlarda antibiyotikler etkili değildir. Yanlış ve gereksiz antibiyotik kullanımı, antibiyotiklere karşı direnç gelişimine neden olur. Bu durum, antibiyotiğe gerçekten ihtiyaç duyulduğunda ilacın etkisiz kalmasıyla hatta ilerleyen durumlarda ölümle sonuçlanabilir" diye konuştu. Doğru antibiyotik kullanımına dikkat çeken Arslan, ideal antibiyotik kullanımının ancak doğru tanı sonrası, uygun antibiyotiğin doğru dozda ve zaman aralıklarıyla alınmasıyla mümkün olduğunu ifade etti. Arslan, “Hekiminiz reçete etmedikçe antibiyotik kullanmayınız. Hekiminizin reçetesi ve eczacınızın uyarıları doğrultusunda hareket ediniz” şeklinde konuştu.
20 Kasım 2024 Çarşamba - 12:58
‘3 haftadan fazla süren öksürük KOAH habercisi olabilir’
Kronik obstrüktif akciğer hastalığının (KOAH) hava yollarını daraltan, solunumu güçleştiren bir hastalık olduğunu belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Saliha Ercan, “Genellikle hastalar, öksürük ve balgamdan kısa mesafeli yürüyüşte bile oluşan nefes darlığına kadar değişik belirtiler yaşayabilir. Sigarayı bırakmak, KOAH gelişme riskini azaltan ve hastalığın ilerlemesini durduran tek ve en etkili girişimdir. 3 haftadan fazla süren öksürüğünüz varsa dikkate alın. Altından KOAH çıkabilir” dedi. Liv Hospital Samsun Göğüs Hastalıkları Kliniği’nden Uzm. Dr. Saliha Ercan, Dünya KOAH Günü nedeniyle bilgilendirmede bulundu. KOAH’ın hava yollarını daraltan, solunumu güçleştiren bir hastalık olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Ercan, “Genellikle hastalar, öksürük ve balgamdan kısa mesafeli yürüyüşte bile oluşan nefes darlığına kadar değişik belirtiler yaşayabilir. Dünyada 4. ülkemizde ise 3. ölüm nedenini oluşturan KOAH, ne yazık ki sinsice ilerler ve erken tanı konmazsa tedavi yetersiz kalır. Hastalığın en önemli sebebi sigaradır. Sigarayı bırakmak, KOAH gelişme riskini azaltan ve hastalığın ilerlemesini durduran tek ve en etkili girişimdir. 3 haftadan fazla süren öksürüğünüz varsa dikkate alın. Altından KOAH çıkabilir” diye konuştu. “Sigaranın bırakılması riski azaltır” KOAH riskini azaltmak için sigara tüketilmemesi gerektiğine dikkat çeken Uzm. Dr. Ercan, “KOAH sigarayı bırakmakla maalesef sona ermez ama hastalığı yavaşlatır. KOAH için kullanılan ilaçlar sadece hastaların nefes darlığı şikâyetlerini azaltır. Bu yüzden KOAH tedavisinin temeli sigarayı bırakmaktır” şeklinde konuştu. “4 evrede incelenir” Tanı konma sürecinden bahseden Uzm. Dr. Ercan, “Şikâyeti olan hastalarda solunum fonksiyon testi ile tanı konulur ve hastalığın şiddeti belirlenir. Hafif, orta, ağır ve çok ağır olmak üzere 4 evrede incelenir. Çok ağır evrede kalp yetmezliği meydana gelebilir ve ayaklarda su toplama (ödem) başlar. Kalp yetmezliği gelişen hastalarda hastalığın ileri dönemlerinde nefes darlığı çok şiddetlenir ve hastalar evden dışarı çıkamaz hale gelir. Bu dönemdeki hastalar artık günün yarısından çoğunda oksijen makinesine bağlı kalırlar” ifadelerini kullandı. “Tedavi yolları” Uzm. Dr. Ercan, KOAH’ın tedavi sürecindeki aşamaları şöyle sıraladı: “Hastalığın değerlendirilmesi ve izlenmesi, risk faktörlerinin azaltılması, farmakolojik ve farmakolojik olmayan yaklaşımlarla stabil KOAH’ın tedavisi, KOAH semptomlarında kısa süreli kötüleşme ile karakterize akut alevlenmelerin tedavisi.” Uzm. Dr. Ercan, “Stabil KOAH tedavisi, şikâyetler için bronş açıcı ilaçların kullanımını ve yılda bir kez grip aşısı yapılmasını içerir. Farmakolojik olmayan tedavi yaklaşımları ise, solunumsal rehabilitasyon programları, oksijen tedavisi ve sınırlı sayıdaki vakada uygulanan bronkoskopik valf yerleşimi gibi girişimleri içerir” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.
20 Kasım 2024 Çarşamba - 12:46
Medical Point, kök hücre bağışında öncü rol üstleniyor
Kök hücre bağışı alanında Medical Point İzmir ve Gaziantep hastaneleri, ulusal bağışçı havuzunun genişletilmesi ve daha fazla hastanın uygun donöre ulaşabilmesi için TÜRKÖK ve Kızılay ile birlikte aktif bir şekilde çalışıyor. Türkiye genelinde bulunan 60 kök hücre nakil merkezinden sadece 19’u, kök hücre bağışı alanında önemli bir misyon üstlenen Türkiye Kök Hücre Koordinasyon Merkezi (TÜRKÖK) ve Kızılay ile iş birliği yapıyor. Özel hastaneler içerisinde ise sadece 4 hastane TÜRKÖK ve Kızılay ile çalışıyor. Bu dört özel hastaneden 2’si olan Medical Point İzmir ve Gaziantep hastaneleri, ulusal bağışçı havuzunun genişletilmesi ve daha fazla hastanın uygun donöre ulaşabilmesi için TÜRKÖK ve Kızılay ile birlikte aktif bir şekilde hizmet veriyor. Bu iş birliği sayesinde, hem bağışçı kazanımı hızlandırılıyor hem de daha fazla hastaya kök hücre nakli ile hayat veriliyor. Medical Point Hastaneleri, kök hücre bağışının önemine dikkat çekerek, bu konuda farkındalık oluşturmaya devam ediyor. İzmir ve Gaziantep hastanelerinde gerçekleştirilen operasyonlar ve bağışçı adaylarıyla yürütülen süreçler, uluslararası standartlarda sağlık hizmeti sunumunun önemli bir örneğini teşkil ediyor.
20 Kasım 2024 Çarşamba - 11:57
KOAH’ta en etkili tedavi sigarayı bırakmak
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Mehmethan Turan, kronik obstrüktif akciğer hastalığında (KOAH) en etkili tedavinin sigarayı bırakmak olduğunu söyledi. Acıbadem Kayseri Hastanesi’nden Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Mehmethan Turan, KOAH ile ilgili önemli bilgiler vererek vatandaşlara uyarılarda bulundu. Turan, "KOAH, solunum yollarının sigara, toz, duman ile zedelenmesi sonucu akciğerin hava yollarında ve kendi yapısında oluşan hasar sonucunda solunum yetmezliği tablosunun gelişmesi durumudur. KOAH’ın evreleri var. Önceden 4’e kadardı ama şu an hafiften ağıra doğru 3 grup olarak ayrılıyor. İnsanın yaşam kalitesini etkileyen, hayatını zorlaştıran bir akciğer hastalığıdır. KOAH’ın teşhisi çok basit. Hastalarımızda nefes darlığı, öksürük, balgam şikayeti ile oluyor. Birçoğu sigara içtiği için bunları sigaraya bağlıyorlar. KOAH’ın hafif evrelerini atlıyorlar ve ilerlemiş evrelerinde geliyorlar. Ne olursa olsun sigarada içseniz öksürük veya balgam gibi kronik bir şikayetiniz varsa mutlaka hekime başvurun. Bununla beraber çok basit bir solunum testi ve fizik muayene ile teşhisimiz konuluyor" dedi. "En etkili tedavi sigarayı bırakmak" KOAH’ın en etkili tedavisinin sigarayı bırakmak olduğunu kaydeden Mehmethan Turan, "KOAH’ın en önemli özelliği önlenebilir bir hastalık olması. Direkt çevresel faktörler ile ciddi ilişkili bir hastalık olduğundan dolayı erken evrede mutlaka bunu yakalamamız ve görmemiz gerekiyor. Hava kirliliği ile mücadele, sigara ile mücadele, aşılama programları, spor, egzersiz bu hastalığın tamamına yakınını toplumdan izole edebilir. Şu anda öyle bir dönemdeyiz ki bunların hiçbirini yapamadığımız ve daha da kötüye gittiği için KOAH dünyada 3’üncü ölüm nedeni arasında. Erken ve ileri evrede tedaviler fark ediyor. Bu basit maskeli, pozitif basınçlı vantilatörler ile tedavi ettiğimiz hastalara kadar geniş bir yelpaze var. Bunun gidişatı da hep sigara. Sigara bırakılacak. Sigara bırakma KOAH’ın tedavi etkinliğinin ispatlandığı tek tedavi. Diğerlerinin hepsi hastanın yaşam kalitesini artırıcı şeyler ama sigarayı bırakmayan hasta KOAH’ta tedavi olamaz" diye konuştu.
20 Kasım 2024 Çarşamba - 11:55
Koah hastalığının tedavisinde uygulanan solunum rehabilitasyonu
Fizyomer Terapia Estetica Denta Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Tıp Merkezi’de nefes darlığı çeken, solunumsal problemler nedeniyle günlük yaşantısında sorunlar yaşayan kişilere yönelik uygulanan Pulmoner Rehabilitasyon, kronik solunum hastalarının da fiziksel ve psikolojik durumlarını düzeltmeyi amaçlıyor. Fizyomer Terapia Estetica Denta Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Tıp Merkezi Kurucusu ve Tıbbi Direktörü Dr. Türkan Tünerir, merkezde sundukları Pulmoner Rehabilitasyon uygulamalarına ilişkin bilgi verdi. Dr. Tünerir, Pulmoner rehabilitasyondan; hiçbir hastalık tanısı olmayan fakat doğru nefes alıp verme ihtiyacını duyan bireylerde, tanısı konulmuş hastalıklarda, solunum sıkıntısı yaşayan ve doktor referansı ile gelen hastalık gruplarında: çocuk felci hastalarında, göğüs duvarı bozukluklarında, kanserli hastalarda, kas hastalıklarında, obeziteden dolayı solunum sıkıntısı yaşayan hastalarda, hamilelik dönemindeki solunum sıkıntılarında, KOAH hastalarında, astım ve daha pek çok alanda yararlanıldığını aktardı. Neler yapılıyor ? Dr. Tünerir, solunum Rehabilitasyonundan nasıl yarar sağlandığını ise şöyle özetledi; “Solunumsal problemleri olanlar nefes darlığı gelişme korkusu nedeniyle, fiziksel aktivitelerini kısıtlarlar. Aktivite kısıtlandığında dayanıklılık ve güç azalır. Pulmoner Rehabilitasyon, bireyin kapasitesinin el verdiği ölçüde aktif olmasına yardımcı olur. Yürüme, bisiklete binme gibi aerobik egzersizleri ve güçlendirme egzersizlerini içerir. Tedavi, ilaçların etkileri ve yan etkileri, inhaler kullanma teknikleri, yardımcı solunum cihazlarının kullanımı ve kendine bakım, solunum teknikleri, egzersizin önemi, solunum problemleri (nefes darlığı, öksürme, balgam çıkarma) ile baş edebilme yöntemleri öğretilir.” Programda neler var? Koah Rehabilitasyon tedavisinde öncelikle kişiye özgü ve tamamen hastanın ihtiyaçlarına yönelik planlamalar yapıldığını belirten Dr. Tünerir, “Bu planlamalar çerçevesinde kişilere uygun programlar çizilmektedir. Bu programlar; solunum egzersizleri, göğüs fizyoterapisi teknikleri ve bu tekniklere destek cihazlarla oluşturulan solunum fizyoterapi seansları gibi işlemler olup, kişinin günlük yaşam aktivitelerinde ideal kapasitesini kullanmasını sağlarlar. Programların süresi hastanın ihtiyacına ve toleransına göre 30 dakika ile 1 saat arasında değişebilmektedir. İşlemlerin sıklığı da hastanın genel durumuna göre ayarlanmaktadır. KOAH Rehabilitasyonunda solunum kontrolü öğretilir. Mobilizasyon ve postür egzersizleri öğretilir. Egzersiz toleransı arttırılmaya çalışılır. Günlük yaşam aktivitelerinin fonksiyonel değerlendirilmesi yapılır. Egzersiz eğitimi verilir. Solunum kaslarının eğitimi yapılır. ‘Biofeedback’den yararlanılır. Oksijen tüketimini ve solunum işini azaltma yöntemleri öğretilir. Hastanın çevre ve ev ortamı ayarlanır. Koah rehabilitasyonunun faydaları; nefes darlığını azaltır, egzersiz kapasitesini arttırır, günlük yaşamdaki aktiviteleri bağımsız yapabilmeyi sağlar, yaşam kalitesini arttırır, vücudun direncini ve kondisyonu arttırır, kişinin günlük işlerini veya mesleğini yapabilme kapasitesini arttırır, ilaçlara ihtiyacı azaltır, oksijen tedavisine ihtiyacı azaltır ve Koah alevlenme ataklarının sıklığını azaltır” dedi.
20 Kasım 2024 Çarşamba - 11:48
2 aylık Ayaz bebek için amputasyona giden yol girişimsel radyoloji ile kapandı
Dizinde doğuştan damar yumağı olan 52 günlük Ayaz bebeğin cerrahi açıdan tedavisi mümkün olmayan ve ampütasyon kararı alınan sol bacağı, girişimsel radyoloji işlemiyle kurtarıldı. Tedaviyi gerçekleştiren Prof. Dr. Murat Canyiğit, “Hem kasıktan hem de doğrudan damar yumağının içerisine iğneyle girerek, damar yumağını kapatmayı büyük oranda başarabildik. En azından bebeğimizin ayağındaki o yara büyük oranda kayboldu ve ayağı kesilmekten kurtuldu” dedi. Ankara’da yaşayan ve bu yıl dünyaya gelen Ayaz bebek, sol dizinde oluşan damar yumağı ile dünyaya geldi. Tedavisi cerrahi yöntemle mümkün olmadığı için bacağının kesilme ihtimali olan Ayaz bebeğin ailesi Türk Radyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Girişimsel Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Murat Canyiğit’e başvurdu. İşlemin riskine rağmen tedaviyi üstlenen Prof. Dr. Canyiğit, ilk işlemi bebek 52 günlükken 1 Ağustos’ta, ikinci işlemi 59 günlükken 8 Ağustos’ta, üçüncü işlemi ise 25 Eylül tarihinde gerçekleştirdiğini aktararak, bebeği sağlığına kavuşturduğunu anlattı. 52 günlük bebeğin ayağı kesilmekten kurtuldu Bazı hastalıkların cerrahi olarak tedavisinin mümkün olmadığını dile getiren Prof. Dr. Murat Canyiğit, “Dizinde doğuştan damar yumağı olan 52 günlük bebeğimiz geldi ve bu damar yumağının cerrahi olarak tedavisi mümkün değil. Bu hasta bana gelmeden önce ampütasyon kararı alınmıştı. Çocuğun hayatını tehlikeye atabilecek kadar riskli bir işlemdi ama herhangi bir sıkıntı olmadan, hem kasıktan hem de doğrudan damar yumağının içerisine iğneyle girerek damar yumağını kapatmayı büyük oranda başarabildik. En azından bebeğimizin ayağındaki o yara büyük oranda kayboldu ve ayağı kesilmekten kurtuldu” diye konuştu. “Biyopsiler de girişimsel radyolojiyle yapılıyor” Girişimsel radyoloji dalının radyolojinin hastaları tedavi eden alt birimi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Murat Canyiğit, girişimsel radyolojinin parmağın ucundan beyine kadar bütün vücudun tedavisinde aktif olarak rol aldığını belirtti. Canyiğit, “Çok geniş alanda hastalarımız var, çok fazla sayıda tedaviyi günümüz şartlarında yapabiliyoruz. Eskiden sadece anjiyo cihazını görüntüleme için kullanırken, günümüzde hiç kullanmıyoruz, tomografi ve MR ile hallediyoruz. Anjiyografi cihazını sadece tedavi amacıyla kullanıyoruz. Çünkü anjiyo işleminin belli riskleri var, bu risklere girmemek için artık günümüzde sadece tedavi için kullanılıyor. Biyopsiler de girişimsel radyolojiyle yapılıyor, sadece girişimsel olarak küçücük bir iğneyle girip hastayı tedavi edip, daha sonrasında gönderme şansına sahibiz” şeklinde konuştu. Diyabetik ayak tedavisi Çalışma alanında ilgiyi diyabetik ayaklara yoğunlaştırdığını kaydeden Prof. Dr. Murat Canyiğit, şöyle devam etti: “Uzun süre diyabete maruz kalan hastaların ayaklarında yaralar oluşuyor. Bunun sebeplerinin en başında damar tıkanıklığı geliyor, damarı açmadığınız zaman ayağa yeteri kadar kan gitmiyor. Kan gitmediği için yaralar oluşuyor ve sonunda kesilmeye doğru gidiyor. Biz ne yapıyoruz? Kasıktan ya da koldan, herhangi bir noktadan ya da bazen tıkalı olan damarın içerisinden de girerek o damarları açıyoruz ve ayağın tekrardan beslenmesini sağlıyoruz.” “Tedavilerin büyük bir kısmını günübirlik olarak yapabiliyoruz” Girişimsel radyolojide hastanın sabah tedavisini olup akşam evine gidebildiğini de sözlerine ekleyen Prof. Dr. Murat Canyiğit, tümör rahatsızlığında da cerrahiyle eş sonuçlar veren çalışmaları olduğunu belirterek, konuşmasını şu şekilde tamamladı: “Bir başka alan tümörler, girişimsel radyoloji çok çeşitli tümörlerle çalışan ve bunları tedavi eden bir branş. Girişimsel radyolojik tedavilerin karaciğer tümörlerinde özellikle erken safhada geldiği zaman cerrahiyle eş sonuçları var. Bu seneki radyoloji kongresinin temel konusu ağrıydı, ağrı tedavileri yapıyoruz. Ağrı tedavilerinde mesela hastanın karnı ağrıyor, karın ağrısının bir sürü sebebi var. Bu sebeplerden bir tanesi de damarlardaki tıkanıklıklar. Damardaki tıkanıklıkları açarsanız, oraya stent koyarsanız, hasta ameliyat olmadan sağlığına kavuşuyor. Bunun için de sabah geliyor, siz işlemi yapıyorsunuz, bir süre hastanede yatağında yatıyor, daha sonrasında akşam evine gidiyor. Yani tedavilerin büyük bir kısmını günübirlik olarak yapabiliyoruz.”
20 Kasım 2024 Çarşamba - 11:35
Her 10 kişiden birinde KOAH bulunuyor
Dünyadaki her 10 yetişkinden birinin Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) olduğunu belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Aslı Görek Dilektaşlı, KOAH’ta yetersiz teşhisin önemli bir sorun teşkil ettiğini ve hastaların yüzde 60 ile 80’inin teşhis konmamış durumda olduğuna dikkat çekti. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aslı Görek Dilektaşlı, Dünya KOAH Günü çerçevesinde açıklamalarda bulundu. KOAH’ın nefes darlığı, öksürük, balgam gibi kalıcı solunumsal yakınmalarla ortaya çıkan, önlenebilir ve tedavi edilebilir bir kronik akciğer hastalığı olduğunu dile getiren Doç. Dr. Dilektaşlı, ileri yaşlarda daha sık görülse de erken yaşlarda başlayabileceğini ve genç bireyleri de etkileyebileceğinin altını çizdi. Tütün ve tütün ürünlerinin KOAH’ın en yaygın nedeni olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Dilektaşlı, “Yeni veriler gösteriyor ki elektronik sigara kullanımı KOAH için bir risk faktörüdür. Bunun yanı sıra yoğun şehirleşme nedeniyle artan hava kirliliğine maruziyet, iç ve dış ortamda odun ve kömür gibi fosil yakıtlar ile bitki sapları ve tezek gibi biyokütle yakıtlarının dumanının solunması KOAH hastalığına neden olan önemli risk faktörleridir. Ayrıca çocukluktan itibaren yaşam şartları KOAH için bir risk faktörü oluşturuyor. Yetersiz beslenme, çocuklukta geçirilen akciğer enfeksiyonları, iç ve dış ortam kirleticilerine pasif maruziyete bağlı olarak akciğer gelişiminin geri kalması da KOAH’a yol açabilir” dedi. İlaçlar hekim kontrolünde ve düzenli kullanılmalı KOAH’ın bireysel tedavisinde “inhaler” olarak bilinen ve solunum yoluyla uygulanan nefes açıcı ilaçlar kullanıldığı bilgisini veren Dilektaşlı, “İlaçlar hava yollarındaki daralmayı azaltarak hastaların hissettiği nefes darlığını hafifletiyor. Tedavinin başarıya ulaşması için bu ilaçların düzenli kullanılması ve hekim kontrolünde kullanılması önem arz ediyor. KOAH kronik bir hastalık ve hastalığın seyrinde alevlenmeler yaşanıyor. Alevlenmeler akciğer fonksiyonlarını kalıcı olarak azaltıyor. Bu nedenle iyi bir KOAH kontrol programında mutlaka alevlenmelerin önlenmesi yer almalı, bunun için de aşı çok önemli. Yıllık olarak grip aşılarının yapılması, hekimin uygun gördüğü sıklıkta zatürre aşılarının uygulanması gerekiyor” şeklinde konuştu. Kişiye özel tedavi programı bulunuyor KOAH tedavisinde en etkili yöntemlerden birinin de akciğer rehabilitasyonu olduğunu belirten Dilektaşlı, “Kişinin bireysel ihtiyaçlarına göre özelleştirerek uyguladığımız bir tedavi yaklaşımıdır. Burada kişinin beslenme durumu ele alınır. Günlük yaşam aktiviteleri gözden geçirilir. Fiziksel aktivitenin arttırılması hedeflenir. Bunun yanı sıra kullandığı nefes açıcı ilaçlar, yardımcı solunum cihazları, oksijen desteği bütün bunların en iyi şekilde hasta tarafından kullanılması hedeflenir” ifadelerini kullandı. Pilot proje Nilüfer’de başladı UÜ Tıp Fakültesi ile Bursa İl Sağlık Müdürlüğü’nün KOAH’lı bireylere yönelik ortak proje başlattıklarını ifade eden Dilektaşlı, “Bu kapsamda Nilüfer İlçe Sağlık Müdürlüğü’nde görevli bazı personeller fakültemizdeki pulmoner rehabilitasyon programında gözlemci olarak bulundular. Fakülte hastanesinde gözetimli pulmoner rehabilitasyon programını tamamlayan hastaları, daha uzun süreli idame program için Nilüfer İlçe Sağlık Müdürlüğü’ne yönlendirdik. İlk sonuçlarımız oldukça olumlu seyrediyor. Değerlendirdiğimiz bu yaklaşımdan faydalanan hasta sayımız arttıkça daha büyük kitlelere ulaşacağına inanıyoruz” diye konuştu.
Daha Fazla Yükle
GERİ BİLDİRİM
Geliştirme sürecine katkıda bulunmak için lütfen sitede karşılaştığınız hataları bize bildirin.
Gönder