Son Dakika
|
Otomobil, kavşaktan dönen kamyona arkadan çarptı: 3 ölü
Beşiktaş'ta flaş gelişme!
Meksika’dan Trump’ın gümrük vergisi kararına karşı misilleme uyarısı
Peygamber Efendimize hakaret eden suç makinesi 10 ay hapis cezasına çarptırıldı
Güzellik merkezine silahlı saldırı
Bitlis’te 4.3 büyüklüğünde deprem
Beşiktaş, Samet Aybaba ve Brad Friedel ile yollarını ayırdı
Bakan Fidan, Bangladeş Dışişleri Bakanı Hossain ile görüştü
Nasuh Mahruki’nin tutukluluğuna itiraz
Rusya, Ukrayna'ya rekor sayıda İHA fırlattı
Abone
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Asayiş
Spor
Video
Yerel
Belgesel
Daha
Fotogaleri
Aktüel
Sağlık
Çevre
Magazin
Kültür Sanat
Eğitim
Teknoloji
Hava Durumu
Tüm Haberler
Tüm Manşetler
RSS
Abone
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Asayiş
Spor
Video
Yerel
Belgesel
Daha
Fotogaleri
Aktüel
Sağlık
Çevre
Magazin
Kültür Sanat
Eğitim
Teknoloji
Hava Durumu
Tüm Haberler
Tüm Manşetler
RSS
Whatsapp
İHA Kurumsal
EN
Sudan’s Artists Struggle Amid War and Displacement
Liverpool, Real Madrid’i 2-0’la geçti
Bu şehirde yaşayanlar dikkat, kameralı takip dönemi başladı: Yere izmarit ve çöp atanlara ceza
Gece yarısı 13 aracın aynasını kırdı
Adalet Bakanlığı: "Öcalan ile görüşmek için yapılan başvuruya izin verildiği yönündeki haberler doğru değildir”
İsrail, UCM’nin Netanyahu ve Gallant hakkındaki tutuklama emrine itiraz etti
Trump, Beyaz Saray ile iktidar devrini resmen başlatan anlaşmayı gecikmeli olarak imzaladı
Mourinho: "Yarın iyi bir maç olması için her koşul var"
Güney Kore'de yoğun kar yağışı: 2 ölü
Fransa: "Netanyahu yakın iş birliğine devam edeceğiz"
SAĞLIK
Tanzanya’lı 20 uzman hekime acil sağlık eğitimi
28 Kasım 2024 Perşembe - 09:23:37
Tanzanya Cumhuriyeti’nden gelen 20 uzman hekime 8 günlük afet ve acil sağlık hizmetleri eğitim programının ardından belgeleri törenle takdim edildi. TİKA desteği ile Sağlık Bakanlığı Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü koordinasyonu ve İzmir İl Sağlık Müdürlüğünün ev sahipliğinde hazırlanan Acil Tıp Kapasite Arttırma Programında; Afrika ve İslam coğrafyasının sağlık sistemlerini güçlendirmek ve desteklemek amacıyla gerçekleştirilen eğitim programının kapanışı için tören düzenlendi. İl Sağlık Müdürlüğü Urla Uluslararası Acil Afet Eğitim ve Simülasyon Merkezi’nde gerçekleştirilen kapanış programına İl Sağlık Müdürü Dr. Öğretim Üyesi M. Burak Öztop, TİKA temsilcisi Mirzet Müezzinoğlu, AB Dış İlişkiler Daire Başkanı Azmi Ekmen, Acil Sağlık Hizmetleri Başkanı Dr. Ali Özbudak, eğitmenler ile Tanzanya Cumhuriyeti’nden eğitim alan uzman hekimler katıldı. İzmir İl Sağlık Müdürü Dr. Öğretim Üyesi M. Burak Öztop yaptığı konuşmasında, Tanzanya’dan gelen misafirleri özellikle İzmir’de ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. 8 günlük yoğun bir programın ardından kısmen Türkiye’nin sağlık gücü ve deneyimi ile ilgili bilgi sahibi olduklarını tahmin ettiğini vurgulayarak şöyle konuştu: “Hem bölgede hem de dünyada üst düzey sağlık hizmeti sunan bir sistemimiz var. İzmir özelinde de 4,5 milyon insana, 42 bin kamu sağlık çalışanı ile hizmet veriyoruz. Burada edindiğiniz deneyimleri kendi ülkenizde ihtiyacı olanlara sunmanızdan mutluluk duyacağız. Çünkü yaptığımız çalışmanın sonuçlarının iyi olduğunu ümit ediyoruz. Gittiğiniz yerdeki dostlarımıza selamlarımızı iletiyoruz”. Konuşmaların ardından, İlimizde, afet ve acil durumlarda medikal kurtarma hizmetlerine yönelik teorik-uygulamalı eğitim programını başarıyla tamamlayan Tanzanya Cumhuriyeti’nde görevli 20 uzman hekime belgeleri takdim edildi.
28 Kasım 2024 Perşembe - 08:24
Hüseyin Gümüşlü Aile Sağlığı Merkezinin temeli atıldı
Manisa’nın Sarıgöl ilçesi Karacaali Mahallesi Hüseyin Gümüşlü Aile Sağlığı Merkezinin temeli düzenlenen törenle atıldı. Sarıgöl’ün sevilen hayırsever iş insanı merhum Hacı Hüseyin Gümüşlü tarafından başlatılan ve vefatının ardından aile üyeleri tarafından devam ettirilen Karacaali Mahallesi Hüseyin Gümüşlü Aile Sağlığı Merkezi projesinin temel atma töreni gerçekleştirildi. Temel atma töreninde bir konuşma yapan hayırsever iş insanının torunu Hüseyin Gümüşlü, "Merhum dedem hayır yapmayı çok severdi. Bizlere hep şunu öğretti. İnsanları sevin. Paylaşmayı sevin. Hayır yapmayı sevin. Bizde dedemin bizlere öğrettiklerini yapmaya devam edeceğiz." dedi. Manisa İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Erol Karaca ise yaptığı konuşmasında, "Bugün Manisa olarak çok sevinçliyiz. Yeni bir ASM açılmasını birlikte yaşıyoruz. Allah rahmet eylesin hayırsever Hüseyin Gümüşlü Amcamızı burada saygıyla anıyoruz. Yapımı başlanan Hüseyin Gümüşlü Aile Sağlık Merkezi mahallemize hayırlı uğurlu olsun." diye konuştu. Temel atma törenine Alaşehir Kaymakamı Sarıgöl Kaymakam Vekili Alper Faruk Güngör, Manisa İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Erol Karaca, Sarıgöl Belediye Başkanı Tahsin Akdeniz, Alaşehir Belediye Başkanı Ahmet Öküzcüoğlu, İlçe Jandarma Komutanı Üsteğmen İsmet Altun, İlçe Sağlık Müdürü Uzm Dr. Recep Kılıç, Sarıgöl Eski Belediye Başkanı Ömer Karcı, siyasi partilerin ilçe başkanları ve yöneticileri, oda ve dernek başkanları ile Gümüşlü ailesi ve vatandaşlar katıldı.
27 Kasım 2024 Çarşamba - 18:34
Sağlık Bakanı Memişoğlu: "Özel hastaneler mevzuatını tamamen yeniliyoruz"
Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, “Özel hastaneler mevzuatını tamamen yeniliyoruz. Özel hastanelerde mevzuat açısından bazı değişikliklere ihtiyaç olduğunu görüyoruz” dedi. Medya kuruluşlarının sağlık muhabirleriyle Bakanlıkta bir araya gelen Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, planlanan çalışmalar hakkında bilgi vererek, gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Toplantı öncesi kişisel e-posta adresini ve telefon numarasını sağlık muhabirleriyle paylaşan Bakan Memişoğlu, toplumun sağlık okuryazarlığı oranının artırılmasında medya mensuplarının üstlendiği görevin çok önemli olduğunu belirterek, “Biz sizleri sağlıkçı olarak kabul ediyoruz. Biz, sağlık muhabirlerini sağlık ordusunun bir neferi olarak görüyoruz ve esasında sağlık okuryazarlığını, sağlığın toplumsal olarak gelişimini, aynı zamanda bu konudaki sağlığın bilgilerini sizler vasıtasıyla bütün toplum öğreniyor. Emeğiniz çok büyük. Hepinize teşekkür ediyorum çünkü sahada olan sizlersiniz. Sizin yaptığınız haberler çok kişiyi etkiliyor. Öyle olunca da hem toplumun sağlığının gelişimini hem de bizim daha da gelişimimizi sağlıyorsunuz. Başta size teşekkür ediyorum. Bizler hepimiz bu millete, topluma hizmet eden insanlarız. Amacımız daha iyi sağlık sistemi kurmak, daha iyi bir ülke oluşturmak. Onun için de elimizden geleni yapıyoruz. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğündeyken de sağlık muhabiri arkadaşlarımızla her zaman iletişime açık olduk. Bu konuda elimizden geldiğince Bakanlıkta da aynı açık ve şeffaf iletişimi kurmak isteriz. Maalesef bazen dezenformasyon oluyor, yanlış algılar oluyor. İyi bir iletişim, iyi bir haberleşme yolu kurmak kesinlikle bizim için değerli. Sizler bizim için değerlisiniz. Biz sizi medyadaki sağlık elçileri olarak görüyoruz. Onun için her konuda her zaman iletişim hâlinde olmayı isteriz” diye konuştu. “Yaklaşımımız: Önce insan, insanın iyiliği” Bakan Memişoğlu şunları söyledi: “Türkiye de dâhil insanlara ‘Mutluluğun olmazsa olmazı en çok nedir?’ diye sorduklarında ilk parametre sağlık. Biliyorsunuz, yani yüzde 65-70 üzerinde insanlar, olmazsa olmazı sağlık olarak tanımlıyorlar hayatlarında. Onun için biz de bu mutluluk kaynağının sağlık olduğunun bilinciyle hareket etmek zorundayız. İnsan hayatıyla ilişkiliyiz. İnsanın rengine, cinsine, fikrine bakmıyoruz sağlık hizmeti sunarken, herkese eşit ve insan olduğu için hizmet ediyoruz. Yaklaşımımız: Önce insan, insanın iyiliği diyoruz, toplumun iyiliği diyoruz, medeniyetin iyiliği diyoruz ve dünyanın iyiliği diyoruz. Bugün maalesef dünya biraz kötülük medeniyetinin, kötülüğün hâkim olduğu, birbirlerini insanların katlettiği, naklen yayınlarda 45 bin kişinin öldüğü bir dünyada yaşıyoruz. Biz iyilik tarafı olarak bunu düzeltmek için daha çok çalışmamız, birlikte hareket etmemiz, iyi tarafın bir arada hareket etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Onun için sağlıkla ilgili de daha iyisini nasıl yaparız konusunda çalışıyoruz. Hep beraber daha iyisini yapacağız.” “Topluma bunların zararlarını anlatmamız gerekiyor” Bakan Memişoğlu, önceliğinin koruyucu hekimlik olduğunu ve bunun birinci basamak olduğunu belirtti. İnsanların hasta olmadan, sağlığını kaybetmeden kendisine bakmasının ve bedenine bakmasının, sağlıklı kalmasının yönetimini oluşturmak zorunda olduklarını bildiren Bakan Memişoğlu, “Yani bu konuda sağlığı kaybetmeden Sağlık Bakanlığı olarak çalışmamız lazım. Biz hastalık bakanlığı değiliz diyoruz hep. Biz sağlık bakanlığıysak önce koruyucu hekimliği, koruyucu sağlık kültürünü insanlara öğretmemiz lazım. Burada önemli sağlık çalışanı sizlersiniz. Çünkü toplumun sağlık okuryazarlığını artıracak haberleri yapacak ve onları bilinçlendirecek sizlersiniz. Biz bunları üretirken veya bunları desteklerken sizlerin yardımı olmadan toplumun sağlık okuryazarlığı oranını artırmayı veya sağlıkla ilgili kendilerine bakması gerektiğini öğretemeyiz. Onun için bu sorumluluk sadece bizde değil, sizlerde de var çünkü bugün baktığımız zaman Türkiye’nin en büyük sorunlarının obezite, kilo olduğunu görüyoruz, bağımlılık olduğunu görüyoruz. Bu sadece sigara, madde bağımlılığı değil. Bugün en önemli bağımlılıklardan bir tanesinin dijital bağımlılık olduğunu biliyoruz” ifadelerini kullandı. “Sigara akciğer kanserinden KOAH’a kadar her türlü hastalığa etki eden bir madde” Türkiye’de sigara kullanım oranının çok yüksek olduğuna dikkati çeken Bakan Memişoğlu, "Sigara akciğer kanserinden KOAH’a kadar her türlü hastalığa etki eden bir madde. Bu nedenle bizlerin topluma bunların zararlarını anlatmamız gerekiyor” dedi. “Türkiye’nin yenilenebilir dediğimiz nüfusunun azalmaması gerekiyor” Doğurkanlık oranına değinen Memişoğlu, “Bunun yanında doğurganlık oranı diyoruz, toplum eleştiriyor bazen, ‘Bize neden karışıyorsunuz’ diye ama baktığınız zaman çocuksuz olmaz. Ailede kardeş de önemli. İnsan kardeşle gelişiyor. Paylaşıyorsunuz, mücadele ediyorsunuz, birbirinizi destekliyorsunuz. Lakin biz bu konuda sadece kardeş tarafından bakmıyoruz. Bir de Türkiye’nin yenilenebilir dediğimiz nüfusunun azalmaması gerekiyor. Nüfus artış hızı 1,5 demek bu nüfusun azaldığı, yaşlanmasını bırakın azaldığı demek. Bu konuda toplumu bilinçlendirmemiz lazım. Normal Doğum Eylem Planı hazırladık, biliyorsunuz. Ama bunu topluma anlatmamız gerekiyor. Hekiminden, hastasına, gebesinden, aile bütününe işin normalinin doğum olduğunu, diğerinin ameliyat olduğunu hep beraber anlatmamız gerekiyor. İşte bu tür özellikle koruyucu dediğimiz, hastalanmadan sağlığı koruyacak politikalarımızın sizler tarafından da desteklenmesini ve çok fazla topluma bu konuda mesaj verilmesini arzu ediyoruz” açıklamalarında bulundu. “Biz aile hekimlerine güveniyoruz, gelirlerinin de artacağını biliyoruz” Aile hekimliğini destekleyeceklerini söyleyen Bakan Memişoğlu, “Çünkü aile hekimliği toplumun ilk başvuracağı ve en yakınındaki sağlık elçimiz, sağlık hizmeti sunduğumuz kapı. Onun için de aile hekimlikleriyle ilgili bir mevzuat, yönetmelik değişikliği yaptık. Bunun yanında 2025 senesinde yaklaşık bin tane hedefimiz yeni Aile Sağlığı Merkezi yapmak, onlara kurumsal kimlikle daha iyi hizmet verecek altyapı oluşturmak. Sağlıklı Hayat Merkezi hedefimiz de var, 100’ün üzerinde yapmak istiyoruz 2025 senesinde. Koruyucu hekimlik, temel sağlığın en önemli unsurudur. Mevzuatla ilgili de bazen dezenformasyon olabiliyor, yanlış algılar da olabiliyor. Burada şunu söylüyoruz, aile hekimine kayıtlı nüfusu 3 bin 500’e düşürerek hekimin kendisine kayıtlı kişilerin sağlıkla ilgili bütün parametrelerini takip etmesini, özellikle yaşlı grubu, şeker hastası, tansiyon hastası gibi grupları takip etmesini istiyoruz. Yanlış anlaşılma olmasın, biz aile hekimlerinin maaşlarını kesmiyoruz. Biz aile hekimlerine kendi nüfusunun sağlığına göre daha çok teşvik vermeye çalışıyoruz. Kendi nüfusunun hastalanmamasının temininde etkin rol almasını istiyoruz. Bu nedenle de biz kendisiyle kıyaslıyoruz aile hekimini. Eğer nüfusu, kendi sorumlu olduğu nüfusu bir önceki döneme göre daha sağlıklıysa bunu aile hekiminin başarısı olarak görüyoruz çünkü kendi sorumlu olduğu bölgedeki insanlar, kendilerine bakarsa, hastalanmazsa bunu sağlayacak kişinin aile hekimi olduğunu görüyoruz ve kişinin kendi sorumluluğunun olduğunu biliyoruz. Onun için bu konuda biz aile hekimlerine güveniyoruz, gelirlerinin de artacağını biliyoruz. Çalışan ve çalışmayan arasındaki farkın da net olmasını istiyoruz. Onun için teşvik vereceğiz, ilave vereceğiz, ücret vereceğiz aile hekimlerine. Bu konuda dezenformasyon olmasını arzu etmiyoruz” diye konuştu. “Randevu konusunda bazı branşlarda sıkıntılar olduğunu biliyoruz, bunları en kısa zamanda çözeceğiz” Bakan Memişoğlu, “Randevu konusunda bazı branşlarda sıkıntılar olduğunu biliyoruz, bunları en kısa zamanda çözeceğiz. Bugün yeni atama ve yer değiştirme yönetmeliği (Sağlık Bakanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik) yayımladık. Biliyorsunuz Türkiye’de hekim dağılımında 2002 senesinde en gelişmiş bölge ile gelişmemiş bölge arasında yedi kat fark vardı. Gelişmiş bölgelerimizde yedi kat fazla sağlık personeli vardı. Şu anda 2,5 kat farka düşürdük. Bunu daha aza düşürmek için böyle bir yönetmelik yayımladık” ifadelerine yer verdi. “Bakanlığımızın hizmetlerini komple check-up yapıyoruz” Sağlık Bakanlığı hizmetlerini komple check-up yaptıklarını aktaran Bakan Memişoğlu, “Yani denetleme usullerimizi, sağlık hizmetlerimizi yeniden yapılandırma aşamasındayız. Bu konuda malum yenidoğanla ilgili bir denetleme ve değerlenme bilimsel komisyonu oluşturduk. Tüm branşlarda bunu yapacağız: Acil, erişkin yoğunbakım, onkoloji gibi. Hizmet alanlarımızı kontrol ederek işleyişi daha etkin hâle nasıl getiririz konusunda çalışıyoruz” dedi. "Sağlık bilimini de, bilgisini de üretmek istiyoruz" Özellikle sağlık turizmi konusunda biraz daha etkin olmak için Uluslararası Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketini (USHAŞ) yeniden yapılandırıp, daha etkin hâle getirerek sağlık hizmetlerini büyütmeyi amaçladıklarını ifade eden Memişoğlu, “Sağlık hizmetinde özellikle kamu tarafının biraz daha gelişmesi gerektiğini düşünüyoruz bu konuda. Koruyucu ve temel sağlık hizmetlerinin yanında benim en önemsediğim şey, bu konuda sizin desteğinizi de istiyoruz çünkü bu konuda kat etmemiz gereken çok uzun bir yol var, yapmamız gereken işler var, biz sadece sağlık hizmetini sunan, sağlık hizmetini iyi yapan bir ülke olmak istemiyoruz, biz sağlık hizmetini sunarken sağlık bilimini de bilgisini de üretmek istiyoruz” şeklinde konuştu. “Bir buçuk milyon sağlık çalışanlarımızın hakkını yememesini istiyorum” "Türkiye’nin sağlık çalışanları özellikle hekim grubu gerçekten dünyanın medar-ı iftiharı olarak görülüyor" diyen Memişoğlu, “Bunun da toplum tarafından bilinmesi lazım. Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz. Sağlık hizmetleri son 20 yılda Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde inanılmaz gelişti ve dünyada Covid-19’da gördük, depremde de gördük ki sizler sağlık hizmetlerinin dünyaya rol model olan bir ülkesinde yaşıyorsunuz. Bunu yapan sağlık çalışanları ve hekim grubu, sağlık sistemimiz. Çok istisnai insanlıktan nasibini almamışların, üstelik de yakalanarak cezaevinde olanların, bunu bir buçuk milyon sağlık çalışanlarımızın hakkını yememesini istiyorum” ifadelerini kullandı. “Bebek ölümlerinde bin canlı doğumda 35’lerden 7,1’e düşürülmüş İstanbul için, Türkiye için 9,2’ye düşürülmüş” Bebek ölümlerinde bin canlı doğumda 35’lerden 7,1’e düşürülmüş İstanbul için, Türkiye için 9,2’ye düşürüldüğüne dikkat çeken Bakan Memişoğlu, “Prematüre 37 haftanın altında doğan bebeklerimizin yaşam şansı yüzde 95’in üzerinde çıkartılmış bir sağlık sisteminden, sağlık çalışanlarından bahsediyoruz. Yaşam süresini 78 yaşına çıkartmış bir sağlık sisteminden, sağlık çalışanlarından bahsediyoruz. Bunun kötülenmesine veya birkaç tane nasipsiz sebebiyle örselenmesine hep beraber izin vermememiz lazım. Birkaç kişinin kusuru, caniliği bu kadar büyük hizmetleri, Avrupa ile dünyadan daha iyi olan hizmetleri ve çalışanları töhmet altında bırakmaması gerekir. Bunu başaracak sizlersiniz, bizleriz, sorumluluk sahibi insanlar” dedi. "Ben sahayı dolaşıyorum 4 ayda 28 ile gittim" diyen Bakan Memişoğlu, “Sahadaki arkadaşlarımızın, sağlık sistemindeki çalışanlarımızın, üniversite dâhil, özel sektörü dâhil sorunları dinledik, toplantı yaptık, yerinde gördük. Genel anlamda arkadaşlarımızın taleplerini aldık çünkü sonuçta biz onlar için de buradayız. Onlarla hizmet sunmak, onlara destek vermek, onlarla beraber çalışmak için buradayız, sorunları yerinde tespit ederek daha etkin çözmeye çalışıyoruz” açıklamalarında bulundu. Bakan Memişoğlu şu ifadeleri kullandı: “Bunu özellikle takip etmenizi ve bilim insanlarımızı motive etmenizi istiyorum sizden çünkü üretmemiz lazım. Üretmemiz için de bilim insanlarını, finansı ve devleti bir araya getirmemiz lazım. Bakın, bilim yapmayacağız sadece, bilim üretmemiz gerekir. Bilim malzemesi üretmemiz gerekir, ilaç üretmemiz gerekir. Onun için biz TÜSEB’i bu konuda bu ekosistemi oluşturacak şekilde dizayn ediyoruz. Üreten sağlık demek, esasında gelecekteki 10 sene sonraki, 20 sene sonraki sağlık ekosisteminin en önemli parçası olsun istiyoruz. USHAŞ’ı da yeniden yapılandırıyoruz. Bu iki konu bizim için önemli. Nasıl temel sağlık ve koruyucu sağlık diyorsak en az onun kadar da üreten sağlık ve sağlık teknolojisini, bilimini Türkiye’de üretir hâle getirmemiz gerekir.” “İnsan sağlığına faydası olacak her türlü uygulamayı yapılabilir hâle getirmek için uğraşıyoruz” Sağlık Bakanı Memişoğlu, aile hekimlerine yönelik geleneksel ve tamamlayıcı tıp eğitimleriyle ilgili, “Bu konuda ikincil mevzuatın olması lazım. İkincil mevzuatını çıkaracağız. İkincil mevzuatla birlikte eğitimleri de artıracağız. Bu konuda bir sıkıntı olmayacak. Geleneksel tıpla şu andaki tıbbın entegre olarak çalışması taraftarı olan bir mantıkla yaklaşıyoruz. İnsan sağlığına faydası olacak her türlü uygulamayı yapılabilir hâle getirmek için uğraşıyoruz. Bu konuda aile hekimlerinin daha etkin olması için böyle bir mevzuat çıkarıyoruz. Bunun ikincil mevzuatları da kanundan sonra çıkacaktır. Nasıl çalışılacak, nasıl bir sistem kurulacak bunlara bakacağız” ifadelerini kullandı. “Uygulamalar aile hekimliği sistemini daha etkin hâle getirecek” Çıkacak olan yönetmelikler ve kanun ile temel sağlık hizmetleri, birinci basamak sağlık hizmetlerinin öncelikli olması için uğraştıklarını aktaran Memişoğlu, “Aile hekimlerimizin kaygılarını anlıyorum. 5-6 ay geçtikten sonra çok daha iyi yerlerde olacağımızı düşünüyoruz. Uygulamadan sonra uygulamanın faydalı ve sıkıntılı yönlerini de görmüş olacağız. Öngörümüz, bu uygulamalar aile hekimliği sistemini daha etkin hâle getirecek ve sistemin odağına koyacak. Uygulamadan sonra gerekli takipleri yaparak iyi yönde revizelere de gidebiliriz” ifadelerini kullandı. “Aile hekimine kendi nüfusundaki sağlık sorumluluğunu veriyoruz” ‘İlaç yazamıyoruz’ şeklindeki dezenformasyonlara da cevap veren Memişoğlu, “Bir dönem içinde kendi hasta grubuna yazılan ilaç miktarı, önceki dönemde yazılan ilaç miktarı ile aynıysa veya daha azsa aile hekimine teşvik veriyoruz. Bir dönem önceye kıyasla kayıtlı nüfusun hastaneye gidiş sayısı aynıysa veya daha azsa bu aile hekiminin o nüfusu daha sağlıklı hâle getirdiği anlamına gelir. Bu noktada teşvik ve ek ödeme veriyoruz. Üstelik bu teşviki iki kat artırdık. Aile hekimine kendi nüfusundaki sağlık sorumluluğunu veriyoruz. Nüfusunu sağlıklı tutan aile hekimleri başarılı olmuş demektir. Hiçbir hekimin tedavi işleyişine müdahale etmeyiz ve ilaç yazmasına engel olmayız. ‘Biz ilaç yazamıyoruz, Bakanlık yasakladı’ deme niyetinin hoş olmadığını düşünüyorum” diye konuştu. "Kamu hastaneleri ve sağlık turizmiyle ilgili çalışmalarımız devam edecek" Ekim ayından bu yana İl Sağlık Müdürleri, İlçe Sağlık Müdürleri ve başhekimleri belli parametrelerle takip ettiklerini ifade eden Bakan Memişoğlu, “Çalışan memnuniyeti, hasta memnuniyeti, müracaat oranları konularını elektronik sistem üzerinden değerlendiriyoruz. Yöneticileri bir önceki döneme göre kıyaslıyor, başarı endekslerini ölçüyoruz. Bu endeksleri kendileri de görebiliyor. Kamu hastaneleri ve sağlık turizmiyle ilgili çalışmalarımız devam edecek. Bazı mevzuat değişiklikleri yapacağız” dedi. "Birçok husus doğurganlık oranını etkiliyor" Sezaryenin bir ameliyat yöntemi olduğunun ve bu konuda toplumu bilgilendirmeye devam edeceklerinin altını çizen Memişoğlu, “Sosyoekonomik nedenler, şehirleşmenin etkileri ve ailenin küçülmesi gibi öne çıkan birçok husus doğurganlık oranını etkiliyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile birlikte hep beraber bu konuyla mücadele ediyoruz. Primer sezaryen oranı Dünya Sağlık Örgütü’nün açıkladığı veriye göre 10 doğumdan yalnızca bir veya ikisinde olabilir. Ancak bizim primer sezaryen oranımız her iki doğumdan birinde olacak şekilde. Toplum sezaryeni bir doğum şekli olarak algılıyor” diye konuştu. Memişoğlu, ebeleri daha aktif hâle getirip hamilelikte, doğumda ve doğum sonrasında annenin daha çok desteklenmesi için çalıştıklarını söyledi. “Sezaryen konusundaki toplumsal talebi de değiştirmemiz gerekiyor" Ebelerin etkinliğini artıracak bir mevzuat çalışması olduğunu açıklayan Memişoğlu, “Annenin bu duygusal döneminde anneyi doğuma hazırlaması gereken kişi ebedir. Ebelerin etkinliğini artıracak bir mevzuat çalışmamız da var. Bu hafta veya önümüzdeki hafta yayımlanacaktır. Ebelerin etkin olmasını istiyoruz. Gebeliğin özellikle son üç ayında, annelik duygusunun daha yoğun yaşanmaya başladığı aşamada, ebelerin gebeleri doğuma hazırlamalarını istiyoruz. Yalnızca anne değil bebek açısından da normal doğumun önemli faydaları olduğunu söylüyoruz. Doğurganlık oranı ile ilgili Bakanlıklar olarak elimizden geleni yapıyoruz. Biliyorsunuz annelerin izin sayıları artırıldı. Ücretsiz izinler kaldırılarak ücretli izin hâline getirildi. Bunlarla ilgili çalışmalar devam ediyor. Annelere ve anne adaylarına doğumun fizyolojik bir olay olduğunu anlatmak için hep beraber çaba harcamalıyız. Sezaryen konusundaki toplumsal talebi de değiştirmemiz gerekiyor. Sezaryenin bir ameliyat olduğunu, doğum şekli olmadığını topluma anlatmamız lazım. Tıbbi olarak on doğumdan bir veya ikisinde ameliyat gerekebilir. Sekizinde ameliyat gerekmeyen fizyolojik bir olayda, birçok doğum sezaryenle gerçekleşiyorsa bu alanda bir sıkıntı var demektir” ifadelerini kulladı. “Normal doğum konusundaki önyargıları değiştirmemiz gerekiyor” Normal doğumu bütünsel olarak destekleyecek birçok parametreyi kullanmak zorunda olduklarını aktaran Memişoğlu, ”Hastaneler, hekimler, anne adayları ve toplum ölçeğinde değerlendirmeler yaparak normal doğum konusundaki ön yargıları değiştirmemiz gerekiyor. Burada en duygusal olan anneler. Eğer anneleri iyi hazırlarsak, annelerin doğumla ilgili cesaretini artırırsak bu sorunların çözüleceğini düşünüyorum. Primer sezaryen oranının yüzde 20’nin üzerine çıktığı hastanelerle ilgili daha çok çalışacağız” dedi. “Özel hastaneler mevzuatını tamamen yeniliyoruz” Özel hastaneler mevzuatını tamamen yenileyeceklerini açıklayan Memişoğlu, “Özel hastanelerde mevzuat açısından bazı değişikliklere ihtiyaç olduğunu görüyoruz. Kamu hastaneleri, üniversite hastaneleri ve özel hastanelerin tamamı aynı standartta hizmet vermek zorunda. Aynı bilimsel çalışma ile aynı şekilde tedavi etmek zorunda. Özel hastanelerde çok iyi örnekler, dünya çapında yapılan ameliyatlar var” diye konuştu. “Anne adaylarının normal doğuma teşvik edilmesi için çaba harcayacağız” Sezaryen oranları noktasında özel ve kamu ayrımı yapmadıklarını ifaden Bakan Memişoğlu, “Primer sezaryen oranları ile ilgili incelemelerimiz doğrultusunda 2025’te daha etkin olacak, anne adaylarının normal doğuma teşvik edilmesi için çaba harcayacağız. Ebelerle ilgili teşvik edici unsurlar da getirmeyi planlıyoruz” ifadelerini kullandı. “Türkiye sağlık alanındaki üretimin ortağı” Bakanlıkta Türk bilim insanı Dr. Özlem Türeci ile de görüştüğünü belirten Bakan Memişoğlu, “Biz bu ülkede bilim insanını destekleyeceğiz. 10. Türk Tıp Dünyası Kurultayı’nda yurt dışında çalışmış çok başarılı bilim insanlarıyla toplantı yaptım. Onlar buraya gelecekler. Yabancı yatırımcılara da buraya gelmelerini ve yatırım yapmalarını söylüyorum. Türkiye bir sağlık pazarı değil artık, Türkiye sağlık alanındaki üretimin ortağı. TÜSEB ile birlikte çalışıyoruz. Yabancı olup Türkiye’ye yatırım yapmak isteyen veya Türk olup yurt dışında yatırım yapmak isteyen herkesi en iyi şekilde destekleyeceğiz. Bilimden bilim üretecek, sağlık alanında üretim yapacak, katma değer oluşturacak herkesi destekleyeceğiz. Bilimden bilim üreterek finansal gelir elde edebilecek bir yapıyı oluşturacağız. Bilim yapmak değil bilim üretmekten bahsediyorum. Yeni bir söz söyleyeceğim, yeni bir şey üreteceğim, yeni bir şey buldum, iddiam var diyen herkesi yurt içi ve yurt dışında en iyi şekilde destekleyeceğiz” şeklinde konuştu. "Hekimlik duygu ve adanmışlık mesleği" Hastasına sahip çıkan, onun derdiyle dertlenen, empati kuran tüm hekimlerin arkasında olduğunu belirten Bakan Memişoğlu, “Biz hekimler değerli ve hassas insanlarız. Çok çaba harcayarak zorlu bir süreçten geçiyoruz. Sonra da hayatımız boyunca 24 saat insanların iyiliği için uğraşıyoruz ve onlara karşı bir adanmışlığımız var. Bu meslek yalnızca materyalist bir meslek değil; manevi tarafı, hazzı, empati duygusunu geliştirme zorunluluğu da var. Başkasının derdiyle dertlenen bir yapımız var. Sanat yapıyoruz esasında. Hekimlerimizin değerli olmasını istiyorum, onlar da kendilerini değerli hissetmek istiyor. Biz iyi hekimlik yapan hekimlerimize sahip çıkacağız. Hastasına sahip çıkan, adanmışlık duygusu olan her hekimin arkasında duracağım. Bir bakan olarak söylüyorum: İkinci ve üçüncü basamakta hastaya bakmak için değil, tedavi etmek ve hastayı sahiplenmek için çalışan hekimlerin arkasında duracağız. Hastaya bakmak için değil, tedavi etmek ve sahiplenmek için hekimlik yapacağız. Çok net söylüyorum. Hastasına sahip çıkan, onun derdiyle dertlenen, empati kuran tüm hekimlerimizin arkasındayım. Hekimler çok değerli. Hekimlik duygu ve adanmışlık mesleği” diye konuştu. Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, ayrıca aile diş hekimliği konusunda üç ilde pilot uygulama yapıldığını, göz ve plastik cerrahi gibi bazı branşlardaki sıkıntıları gidermek için çalışma yürütüleceğini ifade etti.
27 Kasım 2024 Çarşamba - 18:02
Deprem tatbikatında 13 yaralının tahliyesi yapıldı
Muğla’nın Datça ilçesinde gerçekleştirilen deprem tatbikatında senaryo gereği meydana gelen 7.2 şiddetindeki depremin ardından Datça Devlet Hastanesi’ndeki 13 yaralının tahliyesi başarılı bir şekilde gerçekleştirildi. Bu yıl dördüncüsü gerçekleştirilen tatbikat gerçeğini aratmadı. Muğla genelinde afete hazırlıklı olunması amacıyla gerçekleştirilen tatbikatlar aralıksız sürüyor. Bu çerçevede acil eylem planı doğrultusunda Datça Devlet Hastanesi’nde de yangın, deprem ve tahliye tatbikatı gerçekleştirildi. Yaşanabilecek olağan dışı durumlar sonrasında hastanenin kendi kendine yetebilirliğini test etmek, kriz yönetme alışkanlığını pekiştirmek ve personelin görev ve sorumluluk bilincini kazanmalarını sağlamak amacıyla afet senaryoları üzerinden gerçekleştirilen tatbikat, kurumlar ve STK’ların işbirliğiyle başarılı bir şekilde yapıldı. Senaryo gereği merkez üssü Datça’nın Kızlan Mahallesi’nde 7.2 şiddetinde deprem meydana geldi. Deprem sonrasında Datça Devlet Hastanesi’nde yangın ve göçükler meydana geldi. Acil Eylem Planı çerçevesinde görevli personeller olay yönetim merkezine çağrıldı ve tahliye emri verildi. İlk durum değerlendirmesinin yapılmasının ardından göçükte ve yangında yaralanan toplam 13 kişinin kurtarılarak tahliye edilmesi için harekete geçildi. Ekipler tarafından hızlıca tahliye edilen yaralılar, oluşturulan triaj alanına getirildi. Burada ilk müdahaleleri yapılan yaralıların ambulanslarla hastanelere sevkleri sağlandı. Gerçeğini aratmayan tatbikatta senaryo gereği rol alan yaralıların ise rollerini başarı ile yerine getirmesi dikkatlerden kaçmadı. Tatbikatın ardından açıklama yapan Datça Devlet Hastanesi Başhekimi Armağan Ada; "Bu yıl dördüncüsünü hastanemizde düzenlediğimiz bir tatbikatımızdı. Datça’da meydana gelen 7.2 şiddetindeki deprem sonrasında hastanemizde yararlılar oldu. Öncelikle hastanemizin kurtarma ekipleri daha sonra kamu kurumlarından ve STK’larımızdan aldığımız destekle yaralılarımızı tahliye ettik. Durumu kontrol altına aldık ve bu şekilde tatbikatımız sona erdi. Bu sebeple yorulan, buraya gelen, bu bilincin oluşmasına katkı sunan hastane personellerimiz ve tüm paydaşlarımıza teşekkür ediyorum. Afetsiz günler dileğimizle" dedi. "Afetsiz günler için bu hazırlıklar yapılıyor" Tatbikatta etkin rol alan Datça MAG-AME ekibinin sorumlusu Barış Muştu ise her an afete hazırlıklı olmanın önemine dikkat çekerek "Merkez üssü Kızlan Mahallesi’nde gerçekleşen bir deprem sonucunda hastanemizde meydana gelen yangın ve çökmelere bağlı olarak yaralılarımız vardı. Bu yaralılarımızın kurtarılması ve hastanemize destek vermek üzere MAG-AME, Muğla AFAD, Muğla UMKE, İlçe Jandarma Komutanlığı, İlçe Emniyet Müdürlüğü, Belediye Zabıta ekipleri, İtfaiye Grup Amirliğimiz, Orman İşletme Şefliğimiz gruplarında, burada ciddi bir çalışma yürüterek hastanede 13 şahıs tahliye edilerek triaj alanına getirildi ve ambulanslarla sevki gerçekleştirildi. Tatbikatımız takribi 50 dakika sürdü ve çalışma sonlandırıldı. Başarılı bir tatbikat oldu. Afetsiz günler için bu hazırlıklar yapılmaya devam ediliyor ve yapılacaktır. Herkese teşekkür ederim" şeklinde konuştu. Datça Devlet Hastanesi’nde Hastane Afet ve Acil Durum Planları (HAP) kapsamında gerçekleştirilen tatbikata hastane personelinin yanı sıra Muğla AFAD, Datça MAG-AME, Datça İtfaiye, Datça OGM, Datça İlçe Emniyet Müdürlüğü, Datça İlçe Jandarma Komutanlığı, zabıta ekipleri, Muğla UMKE ve Datça Ambulans Hizmetleri ekipleri katıldı.
Çok Okunan Kategori Haberleri
1
27 Kasım 2024 Çarşamba- 12:03
Van’da aynı anda 3 yemek borusu kanseri ameliyatı
2
27 Kasım 2024 Çarşamba- 10:48
Hastalıkta sağlıkta sözü gerçek oldu 2'nci nikahları hastanede kıyıldı
3
15 Eylül 2023 Cuma- 15:31
Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Dermatokozmetoloji Merkezi açıldı
4
27 Kasım 2024 Çarşamba- 17:40
Sağlık Bakanı Memişoğlu: "Özel hastaneler mevzuatını tamamen yeniliyoruz"
5
27 Kasım 2024 Çarşamba- 09:18
“Kış aylarında bol su içmek bağışıklık için faydalı”
13 Kasım 2024 Çarşamba - 10:16
Kazada kafatasının yarısı alınan genç, ameliyatla hayata tutundu
Geçirdiği trafik kazası sonrası kafatasının yarısı alınan ve 3 buçuk ay yoğun bakımda tedavi görülen Samet Tuluk, Medical Park Bahçelievler Hastanesi’nde gerçekleştirilen kranioplasti ameliyatı ile hayata tutundu. Kaza sonrası yatalak kalacağı söylenen genç Samet, şimdi ise konuşmaya ve yürümeye başladı. Baba Satılmış Tuluk, kaza sonrası kendisini bir kez bile "geçmiş olsun" demek için aramayan sürücünün 58 bin TL’lik masrafı için icra takibi başlattığını söyledi. Kaza geçtiğimiz aylarda Gebze’de meydana geldi. Çalıştığı iş yeri yakınlarında karşıdan karşıya geçmeye çalışırken bir anlık dalgınlıkla yola bakmadan koşan Samet Tuluk’a yolda seyir halinde bulunan bir araç çarptı. Çarpmanın etkisiyle metrelerce savrulan Samet kafasını düşerken önce araca sonra da yere çarptı. Kazayı gören vatandaşlar durumu hemen sağlık ekiplerine bildirdi. Olay yerine gelen sağlık ekipleri talihsiz genci ambulans ile hastaneye kaldırdı. Durumu ağır olan Samet hemen ameliyata alındı. Beyin kanaması geçiren Samet Tuluk’un kafatasının bir kısmı alınarak karnına gömüldü. Ameliyatın ardından Tuluk yoğun bakıma alındı ve tedavisine burada devam edildi. 3 buçuk ay yoğun bakımda tedavi gören Tuluk’u doktorlar daha fazla yapacakları bir şey olmadığı gerekçesiyle Çerkezköy’de bulunan bir devlet hastanesinin Palyatif bölümüne sevk etti. Çocuğunun burada dayanılmaz ağrılar çektiğini gören Baba Satılmış Tuluk başka hastane ve doktor arayışına girdi. Bu esnada bir tanıdıkları vasıtasıyla Almanya’da bir doktora çocuğunun videosunu ve tahlil sonuçlarını gönderen Tuluk’a çocuğunun düzelebileceğini anacak ameliyat olması gerektiğini öğrendi. Baba Tuluk, Medical Park Bahçelievler Hastanesi’nde görev yapan Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Halil Olgün Peker’e ulaştı. Hastaneye giderek doktor Olgün Peker ile görüşen baba, oğlunun ameliyat edilebileceği haberi ile bir kez daha umutlandı. Yapılan hazırlıkların ardından Samet, Medical Park Bahçelievler Hastanesi’nde ameliyata alındı. "Kranioplasti" ameliyatı ile Samet’in karnına gömülen kafatası kemikleri çıkarılarak tekrar yerine yerleştirildi. Ameliyattan kısa bir süre sonra artık hayatına yatağa bağımlı devam edeceği söylenen Samet’in önce ağrıları kesildi sonrasında ise tek başına yürüyebilecek duruma geldi. "Çocuğum çok büyük acılar çekti" Kaza sonrasında oğlunun çok büyük acılar çektiğini belirten Baba Satılmış Tuluk "Kaza oğlum İstanbul’a gelmişti amcasının yanına bir işe girebilmek için ama olmadı. Bir arkadaşının vasıtasıyla Gebze’ye geldi. Orada ki arkadaşıyla beraber bir beton santraline girdi ve çalışıyordu. Ocak ayında işe girdi şubat ayında kaza meydana geldi. Yaya olarak yoldan geçerken araç çarptı. Bize oradan haber geldi. ’Oğlunuza araç çarptı buraya gelin’ diye. Biz zor günler yaşadık. Oğlum 3 buçuk ay hastane de yoğun bakımda kaldı. Beyin ameliyatı oldu. Ondan sonra ki süreçlerimiz çok sıkıntılı geçti. Çocuğumu palyatif bölümüne sevk ettiler. Ben ilk başta kabul etmesem de mecbur kaldık. Çerkezköy’e sevk ettiler bizi" dedi. "Bize oğlunuza yapabileceğimiz bir şey yok dediler" Çocuğu Çerkezköy’de tedavi gördüğü esnada orada bulunan doktorların kendisine burada artık oğlunuza yapabileceğimiz bir şey yok demesi üzerine başka hastane ve doktor arayışına girdiğini belirten baba Tuluk "Ben çocuğumun çok acı çektiğini görünce bir araştırma içerisine girdim. Bir arkadaşım bana bir doktor önerdi ona da bilgilerimi gönderdim bizi Almanya’da bulunan bir doktorla görüştürdü. Kendisi de bilgileri istedi kendisine de bu bilgileri gönderdik inceledikten sonra bizden şiddetli sancı sırasında video çekmemizi istedi onları da gönderince bize ameliyat olması gerektiğini söyledi. Çerkezköy’de ki doktorumuz bize ’hastanızın yeri burası değil bizim burada yapacak bir şeyimiz yok’ dedi. Ben bu süreçte umudumu kesmedim. Çevrem beni çok destekledi bu süreçte tanımadığım insanlar aradı sordu. Bana maddi destekte bulundular" ifadelerini kullandı. "Kaza yapan aracın masraflarını benden istiyorlar" Kaza sonrasında araç sürücüsünün kendilerini hiç aramadığını belirten Baba Tuluk ayrıca kaza sırasında araçta oluşan masraflar nedeniyle kendilerine 58 bin TL’lik icra dosyası geldiğini belirterek "Kaza yapan sürücünüzü hiç aramadı. Kaza anında polis ve sağlık ekiplerini aramış. İfadesini vermiş daha sonra bizi ne aradı ne sordu. Beni aramadığı gibi kazada aracın kaputu ezildiği ve camı kırıldığı için bizden şikayetçi olmuş. Bu süreçte ben hastanede çocuğumun canı ile uğraşıyorum o da arabasını yaptırmış oradan bize ceza geldi 58 bin TL . Bunu ödeyemedik. Çünkü biz hastane ile uğraşıyoruz orayı düşünemedik. Tedavisi devam ediyor. Benim gözüm şuan parayı değil hastamı görüyor" dedi. "Hastalar umudunu kaybetmemeli mutlaka ikinci bir seçenek vardır" Genç Samet’in ameliyatını gerçekleştiren ve onu yeniden hayata bağlayan Medical Park Bahçelievler Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Halil Olgün Peker, "Samet 20 yaşında talihsiz bir trafik kazası geçiriyor. Bir araç çarpıyor. Sonra orada acile kaldırılıyor. Ameliyatı yapılıyor. Ameliyattan sonra yaklaşık 3 buçuk aylık hastane de kalma süreci oluyor. Bu süreçte çok şiddetli ağrıları oluyor ve konuşamıyor. Her gün birkaç kez nöbet geçiriyor. Yakınları bize ulaştı biz kafatası ameliyatı gerçekleştirdik. Bu beyninden kafatası alınıp karnına gömülmüştü biz onu tekrar revize ederek ve güçlendirerek kafasına koyduk. Beyin sağlığını tekrar revize ettik. Çünkü kafatası açıkta kaldığı için her türlü dış etkene maruz kalıyor bu beyin sağlığı için çok zararlı bir şey ameliyatlarımızı yaptık. Hemen sonrasında nöbetlerimiz bitti. Ağrılarımız kesildi. Samet konuşmaya başladı. Ellerini hareket ettirmeye başladı. Şu an tamamen şuuru açık kendisi desteksiz yürüyebilir bir hale geldi. Gayet iyi bir durumdayız fizik tedavisi devam ediyor. Daha da iyileşecek eski haline döneceğini tamamen düşünüyorum. Babası ve sağ olsun onlarda bize çok yardım etti. Yaptığımız tedavileri iyi planladık. İyi sonuçlar aldık. Zaten 20 yaşında ki bir hasta da çok ciddi bir beyin hasarı olmadığı sürece böyle düzelebileceğini biz düşünmüştük. Hastalarımız umutsuzluğa kapılmasın her zaman bir ikinci seçenek her zaman olur. Samet bu olayın en büyük örneğidir" diye konuştu.
13 Kasım 2024 Çarşamba - 10:15
Türkiye’de kuş gribi vakaları göçmen su kuşları kaynaklı ortaya çıkıyor
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Akan, Türkiye’de meydana gelen kuş gribi vakalarının göçmen su kuşlarının kanatlı hayvanlar ile teması nedeniyle ortaya çıktığını belirterek, "Hastalığın bulaşmasında göçmen su kuşları etkili" dedi. Türkiye tavuk eti ve yumurtası üretiminde kendi kendine yetebilen bir ülke konumunda bulunurken, son zamanlarda farklı bölgelerde kuş gribi vakaları ortaya çıktı. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Akan, Eskişehir ve Konya’da meydana gelen kuş gribi vakalarını İHA muhabirine değerlendirdi. Prof. Dr. Akan, kuş gribinin isminden anlaşılacağı üzere kanatlı hayvanları etkileyen bir hastalık olduğunu ifade etti. Türkiye’de ilk kuş gribi vakasının 2005’te görüldüğünü belirten Prof. Dr. Akan, "Daha sonra 2006, 2007, 2008, 2015, 2023’te ve son olarak geçen hafta gördüğümüz kuş gribi vakasını yaşadık. Bundan sonraki süreçte kuş gribi vakalarını yaşar mıyız? Evet, bu mümkün. Dünyada da çok yaygın hastalık tabloları var. Şu an yaygın olarak Kuzey Amerika ülkelerinde var. Kuzey Avrupa ve Orta Avrupa ülkelerinde yaygın olarak görüyoruz. Asya kıtası ve Ortadoğu’da da var" ifadelerini kullandı. "Hastalığın bulaşmasında göçmen su kuşları etkili" Kuş gribinin Türkiye’ye nasıl geldiğini de anlatan Prof. Dr. Mehmet Akan, şunları kaydetti: "Hastalığın bulaşmasında göçmen su kuşları etkili. Göçmen su kuşlarının mikrobiyotası dediğimiz sindirim sisteminde bu etkenler bulunuyor. Bu etkenler bulunduğundan dolayı göçmen su kuşları, her göç yaptığında bu mikroplarla beraber başka ülkelere gidiyor. Göçmen kuşlar ile serbest kuşlar buluşup, serbest kuşlarda evcil kanatlılara bu mikrobu bulaştırırsa bu defa tavuklarda ve hindilerde bu hastalık başlıyor. Daha sonra ticari işletmelere bulaşırsa yıkım çok fazla oluyor. Çok fazla hayvan ölümü ile karşılaşıyoruz. Bu da ülke ekonomisini olumsuz etkiliyor." "Göçmen su kuşları kanatlı hayvanlarımıza bu mikrobu bulaştırabilir" Prof. Dr. Akan, "Genel bulaşmada dikkat edeceğimiz en önemli konu şu; göçmen su kuşları ile kanatlı hayvanların temasını azaltmak en önemli kontrol kısmını oluşturuyor. Bundan sonraki durumda daha kontrol edilebilir durum oluyor. Göçmen su kuşları ile teması önemsememiz gerekiyor. Bunlar kanatlı hayvanlarımıza bu mikrobu bulaştırabilirler" diye konuştu. "Erken teşhis kayıpları azaltmakta çok etkin" Kuş gribinin kanatlı hayvanlara bulaşmasının ardından yaşanan tabloyu özetleyen Akan, "Bu hastalık evcil kanatlılarda aniden başlayan ölüm tablosu ile başlıyor. Bir gün önce hayvanlar çok sağlıklı gözükürken 1 ila 2 gün içerisinde bir an da ölen hayvanları görüyoruz. Bu ölen hayvanları gördüğümüzde, hızlı ölüm dediğimiz yüksek sayıya ulaştığımızda, Tarım ve Orman Bakanlığı il ve ilçe teşkilatında hangisine yakınsak veya bir veteriner hekime bunu bildirmemiz ve bunun laboratuvara gönderilip teşhis edilmesi gerekiyor. Erken teşhis kayıpları azaltmakta çok etkin" şeklinde konuştu. "Dünyada en önemli ekonomik olarak kayba uğratan hastalık" Kuş gribinin ülke ekonomilerinde büyük sorunlar meydana getirdiğini belirten Prof. Dr. Mehmet Akan, "’Dünyada en önemli ekonomik olarak kayba uğratan hastalık nedir’ derseniz bu kuş gribidir. Kuş gribinin daha önceki yıllarda milyonlarca lira değer kaybına neden olan Avrupa kıtasındaki bazı ülkelerde İtalya, Hollanda gibi yüksek miktarda ekonomik kayba neden oluyor. Bu nedenle hastalığın erken tanısı çok önemli. Bakanlığın sistem içerisinde olması çok önemli. Bakanlık yetkililerin süreçten haberdar edilmesi ve sürecin resmi otorite ile beraber üreticilerin birlikte yürütmesi oldukça önemli bir konu" ifadelerini kullandı. "Hastalık teşhisine takiben karantina koyuyoruz" Kuş gribinin tespit edilmesinin ardından uygulanması gereken adımlara da değinen Akan, "Hastalık teşhisine takiben karantina koyuyoruz. Karantina koyduktan sonra 3 kilometrelik çaptaki alan, daha sonra 10 kilometre çaptaki hayvan hareketlerini kontrol ediyoruz. Şüpheli durumlar varsa laboratuvara götürüp analiz yaptırıyoruz. Durumu bu şekilde kontrol etmek mümkün olabiliyor. Bu esnada hastalıktan şüpheli hayvanların taşınması, bu hayvanlara verilen yemlerin başka işletmelere götürülmesi, dışkının bir başka yere kontrolsüz saçılması hastalığın bulaşması için önemli bir konu. Bulaştırmamak için bu şeylerin taşınmaması ve kümeste bırakılması ayrıca önem taşıyor" dedi. "Bu hastalık kanatlı hayvan hastalığı" Prof. Dr. Mehmet Akan, "Bu hastalık sadece kanatlı hayvanların hastalığı. İnsanları etkilemiyor. İnsan vakalarına baktığımızda çok çok az. Ülkemizde de şu an da bir insan vakası yok. Tüketicilerimiz bu konuda rahat olsunlar. Bunlar dünyada ve Türkiye’de de izleniyor" diye konuştu. "Ülkemizde tavuk eti iç tüketimimizi karşılıyor" Prof. Dr. Akan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Ülkemizde tavuk eti, hindi eti ve tavuk yumurtası bizim iç tüketimimizi karşılıyor. Kendi tüketimimizin tamamını kendi üretimimizden karşılıyoruz. Artan yumurta ve kanatlı etimizi de ihracata yolluyoruz. Bu hastalığın izlenmesi bakanlık ile beraber sürecin takip edilmesi hem iç tüketiminin karşılanması hem de ihracat için belirleyici oluyor. Hastalık çıktığında da ihracatı engelleyen bir hastalık olduğunu söyleyelim. Uluslararası ticarete olumsuz etkileri oluyor. Bu etkiler nedeniyle üretimin genel yapısı oluyor. Daha sonra tüketicileri de etkileyen fiyat değişimi olmakta."
13 Kasım 2024 Çarşamba - 10:10
Pelvik taban rehabilitasyonu
SANKO Üniversitesi Hastanesi’nden Uzm. Fizyoterapist Selver Seval Ergücen, pelvik taban rehabilitasyonunun sağlığa yapabilecek bir yatırım olduğunu söyledi. Pelvik taban kaslarının leğen kemiğinin iç tabakasında yer alan mesane, rahim, prostat, rektum (Bağırsağın son kısmı) vb. organları destekleyen kas grubu olduğunu belirten Uzm. Fizyoterapist Ergücen, “Doğru fonksiyonda çalışamayan pelvik taban kasları zayıflar veya gevşeme fazını doğru yönetemez. Bunun sonucunda idrar kaçırma, kabızlık, pelvik ağrı, cinsel işlev bozuklukları, pelvik organ sarkmaları, idrar boşaltamama problemleri görülebilmektedir” dedi. Pelvik taban rehabilitasyonu nedir Uzm. Fizyoterapist Ergücen, pelvik taban rehabilitasyonunun pelvik taban kaslarını güçlendirmeye ve fonksiyonellik kazandırmaya yönelik egzersizler çeşitli solunum teknikleri, manuel terapi, biofeedback eğitimi, elektrik stimülasyonu, davranışsal terapi teknikleri, sağlıklı mesane ve bağırsak eğitimini içeren hastaların yaşam kalitesini arttırmaya ve pelvik taban kaslarının normal işlevlerini yerine getirmesine yardımcı olan bir tedavi bütünü olduğunu ifade etti. Koruyucu pelvik taban rehabilitasyonu nedir Koruyucu pelvik taban rehabilitasyonu olarak tanımlanan pelvik taban kaslarının düzenli olarak güçlendirilmesi ve doğru şekilde çalıştırılmasının pelvik taban kaslarının fonksiyon kaybını önlemeye yardımcı olduğunu anlatan Uzm. Fizyoterapist Ergücen, bu rehabilitasyondan özellikle fayda görecekleri ve faydalarını şöyle sıraladı: “Hamilelik ile doğum pelvik taban kaslarının zayıflamasına ve idrar kaçırma problemlerine neden olabilmektedir. Doğum esnasında zorlamaya bağlı da pelvik taban kaslarında sarkmalar görülebilmektedir. Yaşla birlikte pelvik taban kasları güç kaybeder. Pelvik taban rehabilitasyonu yaşa bağlı kas zayıflamasını yavaşlatır ve idrar kaçırma gibi sorunların ortaya çıkmasını önleyebilmektedir. Ağır kaldırma gibi fiziksel aktivite ve sporla ilgilenen bireylerin pelvik taban kaslarının güçlü olması yaralanmaları ve kas zorlamalarını önleyebilmektedir. Yapısal ve genetik olarak bazı bireyler pelvik taban sorunlarına daha yatkındır. Düzenli pelvik taban eğitimi bireylerin ileride yaşayabilecekleri problemleri önlemektedir. Pelvik taban problemleri çözülemediği taktirde cerrahi müdahale gerekebilmektedir. Rehabilitasyon, cerrahi riskleri ve ihtiyaçları azaltabilmektedir. Pelvik taban kaslarının güçlü olması karın içi basıncı dengeler ve duruşu destekler. Aynı zamanda mesane ve bağırsak kontrolünü iyileştirip genel sağlık üzerinde etkilidir.” Pelvik taban rehabilitasyonun koruyucu olarak uygulanmasının, bireyin sağlığını uzun vadede korumak için yapılabilecek önemli bir yatırım olduğunun altını çizen Uzm. Fizyoterapist Ergücen, sözlerini şöyle tamamladı: “Kasların güçlendirilmesi, sadece mevcut şikayetleri azaltmakla kalmaz aynı zaman da bu bölgedeki organların uzun vadeli işlevini korumaya da katkıda bulunur. Hayat kalitenizi korumak ve artırmak için pelvik taban terapistine başvurmalısınız.”
13 Kasım 2024 Çarşamba - 10:09
14 Kasım Dünya Diyabet Günü
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı / Endokrinoloji Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Mehmet Baştemir, diyabet hastalığının küresel sağlık sorunu olduğunu söyledi. Bu yıl “Diyabet ve İyi Olmak” temasıyla kutlanan 14 Kasım Dünya Diyabet Günü nedeniyle açıklama yapan Prof. Dr. Baştemir, “Diyabet (şeker hastalığı), vücudun insülin hormonunu yeterince üretememesi veya etkili bir şekilde kullanamaması nedeniyle kan şekerinin yükseldiği kronik bir hastalıktır” dedi. Diyabetin kalp hastalığı, böbrek yetmezliği, körlük ve sinir hasarı gibi ciddi komplikasyonlara yol açabildiğine vurgu yapan Prof. Dr. Baştemir, şöyle devam etti: “Tedavi edilmediği takdirde diyabet, yaşam kalitesini düşürür ve erken yaşam kayıplarına neden olabilir. Dünya çapında 537 milyon kişi diyabetle yaşıyor. Diyabetli hastaların yüzde 50’ye yakını teşhis edilmemiştir. Diyabetli her 4 kişiden 3’ü düşük ve orta gelirli ülkelerde yaşıyor. Diyabet, sadece bireylerin sağlığını etkilemekle kalmayıp aynı zamanda toplumların ekonomik yükünü de artırmaktadır.” Diyabet türleri Diyabetin Tip 1 ve Tip 2 diyabet olmak üzere iki ana türü bulunduğunu belirten Prof. Dr. Baştemir, Tip 2 diyabetin, genetik yatkınlık, obezite ve hareketsiz yaşam gibi faktörlerle tetiklenen ve dünya genelinde en sık görülen diyabet türü olduğunu hatırlattı. Diyabet ve fiziksel sağlık Diyabetin, düzenli kan şekeri kontrolü, sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz ve düzenli tıbbi takip gerektiren kronik bir hastalık olduğunu ve fiziksel sağlığı korumanın, diyabetin komplikasyonlarını önlemek ve yaşam kalitesini artırmak için hayati önem taşıdığını vurgulayan Prof. Dr. Baştemir, şu bilgileri paylaştı: “Kan Şekeri Kontrolü: Kan şekeri seviyelerini hedeflenen aralıkta tutmak, diyabetin neden olduğu uzun dönemli hasarları önlemek için en önemli adımdır. Sağlıklı Beslenme: Düşük glisemik indeksli, lifli besinler ağırlıklı bir diyet, kan şekerini dengelemeye yardımcı olur. Düzenli Egzersiz: Egzersiz, insülin duyarlılığını artırır, kan şekerini düşürür ve genel sağlığı iyileştirir. Düzenli Tıbbi Takip: Doktor kontrolleri ve gerekli testler, diyabetin etkili bir şekilde yönetilmesini sağlar.” Diyabet ve zihinsel sağlık “Diyabet, sadece fiziksel sağlığı değil, aynı zamanda zihinsel sağlığı da etkileyebilir. Depresyon, anksiyete ve stres, diyabetle yaşayan bireylerde sık görülen duygusal durumlar arasındadır” diyen Prof. Dr. Baştemir şu önerilerde bulundu: “Stres Yönetimi: Stres, kan şekerini yükseltebilir. Bu nedenle, yoga, meditasyon gibi gevşeme teknikleri ve hobilerle stres yönetimi önemlidir. Sosyal Destek: Aile, arkadaşlar ve destek grupları, diyabetle başa çıkmada önemli bir rol oynar. Psikolojik Destek: Gerektiğinde bir psikolog veya psikiyatr ile çalışmak, duygusal zorlukların üstesinden gelmeye yardımcı olabilir.” Diyabet ve yaşam kalitesi Diyabet, yaşam kalitesini olumsuz etkileyebileceğini ancak, doğru tedavi ve yaşam tarzı değişiklikleri ile diyabetle yaşayan bireyler de sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürebileceğini kaydeden Prof. Dr. Baştemir, şu noktalara dikkat çekti: "Kendini Kabul Etmek: Diyabetli olmak, kimliğin bir parçası olarak kabul edilmelidir. Hedefler Belirlemek: Küçük ve gerçekçi hedefler belirlemek, motivasyonu artırır. Sosyal Aktivitelere Katılmak: Diyabet, sosyal hayattan kopmaya neden olmamalıdır. Hobilere Zaman Ayırmak: Hobiler, stresi azaltır ve yaşam kalitesini artırır.” Diyabet ve iyi olmak için öneriler Prof. Dr. Baştemir “Diyabet ve İyi Olmak” için önerileri şöyle sıraladı: “Bilgi Edinmek: Diyabet hakkında doğru bilgi sahibi olmak, hastalığı yönetmede önemlidir. Doktorla İş Birliği Yapmak: Doktorun önerilerini takip etmek ve düzenli olarak kontrol yaptırmak gerekir. Sağlıklı Yaşam Tarzı Benimsemek: Sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz ve yeterli uyku, diyabet yönetiminde temeldir. Sosyal Destek Almak: Aile, arkadaşlar ve destek gruplarından destek almak önemlidir. Kendine Zaman Ayırmak: Stres yönetimi için zaman ayırmak, hobilere vakit ayırmak ve dinlenmek gerekir.”
13 Kasım 2024 Çarşamba - 09:47
Çifteler’de zabıta ekiplerinden market denetimi
Eskişehir’in Çifteler ilçesinde 10’un üzerinde market denetlendi. Çifteler Belediyesi Zabıta Amirliği ekiplerinin ilçedeki market işletmelerinde yaptığı denetimlerde 3 işletmeye idari para cezası uygulandı. Son kullanma tarihi geçmiş ürünler bulunan işletmelere uygulanan cezai işlem sonrasında Zabıta Amirliği ekipleri ele geçirilen ürünleri imha etmek üzere teslim aldı. Çifteler halkının sağlık ve güvenliği için Zabıta Amirliği ekiplerinin bu çalışmaları belirli periyotlarla devam edeceği belirtildi.
13 Kasım 2024 Çarşamba - 09:34
Söke’de zeytinyağı işletmeleri denetlendi
Zeytinde hasat sezonu ile birlikte sıkım faaliyetlerinde de yoğunluk başlarken, Aydın İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ekipleri Söke’deki zeytinyağı fabrikalarını denetledi. Önemli zeytin üretim merkezlerinden Aydın’da hasat sezonu devam ederken, zeytinyağı sıkım faaliyetlerinde de yoğunluk başladı. Bu çerçevede harekete geçen Aydın İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ekipleri, zeytinyağı fabrikalarında denetimlerine hız kazandırdı. Sahaya inen Söke İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü ekipleri, ilçe genelindeki zeytinyağı fabrikalarında denetim ve kontrol çalışması gerçekleştirdi. Zeytin sıkımı ve zeytinyağı üretiminin yapıldığı fabrikalarda hijyen ve uygunluk kontrolü yapılırken, vatandaşların sağlığını korumak adına denetimlerin aralıksız devam edeceği öğrenildi.
13 Kasım 2024 Çarşamba - 09:30
Erzincan’da Dünya Diyabet Günü kapsamında stant açıldı
Dünya Diyabet Günü etkinlikleri kapsamında Erzincan İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Birimi tarafından diyabet konusunda farkındalığı artırmak ve hastalık hakkında bilgilendirme yapmak amacıyla stant açıldı. Vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği stantta Diyabet, Akciğer Kanseri, Lösemi, İnme, KOAH, Dumansız hava ve normal doğum sezaryen konularında bilgilendirmelerde bulunuldu Erzincan İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı biriminde görevli Diyetisyen Tuğba Özbay açılan stant ile ilgili bilgi verdi. Diyabet yönetiminde kan şekerini dengelemeye yardımcı besinlerin seçimi, farklı besinlerin birlikte tüketimi ve düzenli beslenmenin büyük önem taşıdığına dikkat çeken Diyetisyen Özbay, “Kan şekeri dalgalanmaları yaşamamak için, glisemik indeksi düşük, lif içeriği yüksek karbonhidrat kaynaklarının tercih edilmesi gerektiğini söyledi. Dengeli bir öğün planı, diyabetle mücadelede büyük bir avantaj sunarken, aynı zamanda genel sağlığı da olumlu yönde etkiliyor. Bizler toplumumuzda farkındalık oluşturmak, eğer hastalık varsa erken evrede yakalayıp hızlı bir şekilde tedavi sürecine başlamak amacıyla Erzincan İl Sağlık Müdürlüğüne bağlı Halk Sağlığı Birimi olarak stant açtık. Temel amacımız toplumumuzu diyabet konusunda aydınlatmak” dedi. Açılan diyabet bilgilendirme standını gezen Vali Yardımcısı Ömer Özbay, diyabet hastalığı ile tedaviye yönelik hayata geçirilen teknolojik gelişmeler ve uygulamalar hakkında yetkililerden bilgi aldı. Diyabetin önlenmesi, diyabetli bireylerin yaşam kalitesinin artırılması için bireysel ve toplumsal farkındalığın önemine dikkat çeken Vali Yardımcısı Özbay, etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür ederek, görevlilere çalışmalarında başarılar diledi. Stantları gezen ve edindikleri bilgilerden dolayı vatandaşlar, Erzincan İl Sağlık Müdürlüğü nezdinde görevlilere teşekkür ettiler.
13 Kasım 2024 Çarşamba - 09:16
Parkinsonda erken tanı ile hayat konforu artıyor
Merkezi sinir sistemini etkileyen nörolojik bir bozukluk Parkinson Hastalığı hakkında bilgilendirmede bulunan Nöroloji Uzmanı Dr. Atilla Kara, parkinson hastalığında erken tanı ve tedaviyle hastanın yaşam kalitesini arttırmanın mümkün olduğuna dikkat çekti. Yaşlı grup hastalığı olarak bilinen parkinsonun, genellikle 40 ile 60 yaş arasında başlayan ilerleyici bir hastalık olduğunu ve bu hastalığın genetik olabileceğine vurgu yapan Nöroloji Uzmanı Dr. Atilla Kara, “Parkinson hastalığı, beyinde dopamin üreten hücrelerin kaybıyla oluşan bir hastalıktır. Dopamin seviyelerinin azalması, hastaların hareketlerini zorlaştırır ve çeşitli motor semptomlara yol açmaktadır. Parkinson, yavaş ve sinsi seyreden bir hastalıktır” dedi. Belirtiler en sık el titremesiyle görülüyor Parkinson hastalığında en sık görülen belirtinin ellerde titreme olduğunu ifade eden Nöroloji Uzmanı Dr. Atilla Kara, “Parkinson hastalığının ana bulguları arasında; hareket yavaşlaması, titreme, yürüme bozukluğu bulunmaktadır. Tabi bununla birlikte hastada başka şikâyetler de görülebilmektedir. Duygusal durum değişiklikleri, sıkıntı, yüzde donukluk, kaygı bozukluğu, depresyon gibi bulgular da bu hastalığın belirtilerindendir. Parkinson hastalığında genetik faktör önemlidir ve ailede parkinson hastalığı görülenlerde, bu hastalığın görülme ihtimali daha fazladır. Uykuda bacak hareketleri veya huzursuz bacak görülen kişilerde parkinson görülme ihtimali daha fazladır. Eğer yakınlarınızda bu tür bulgular varsa, nöroloji uzmanına görünmek önemlidir. Dolayısıyla hastalığın tedavisi daha kolay olur ve ilerlemesi engellenebilir. Parkinson hastalığı, erken tanı ve doğru tedavi ile yönetilebilir." dedi. Parkinsonda geç müdahalenin tedavi sürecini daha da zorlaştırabileceğini ifade eden Kara, "Tanı gecikirse hastalığın semptomları ilerleyebilir, bu da tedavi sürecini daha zor hale getirebilir. İleri dönem parkinson hastalarında veya tedaviye direnç gelişenlerde ya da titreme dolayısıyla hayat kalitesi düşen insanlarda Derin Beyin Stimülasyonu (DBS) denilen ve halk arasındaki ismiyle bilinen beyin pili uygulaması, son zamanlarda iyi bir çözüm yolu olmuştur” açıklamasında bulundu.
13 Kasım 2024 Çarşamba - 08:54
Karadeniz’deki karalahananın faydaları bilimsel olarak kanıtlandı
Karadeniz Bölgesi’nin sofralarının vazgeçilmezi karalahana üzerine yapılan yeni bir tıbbi araştırma, bu bitkinin sağlık üzerindeki etkilerine dair yanlış bilinenleri ortadan kaldırdı. Giresun’da 150 hasta üzerinde gerçekleştirilen araştırma, karalahananın "guatr" yaptığına dair halk arasında yaygın olan inancın gerçek olmadığını ortaya koydu. Aksine, yapılan çalışmalar, karalahananın antikanserojen, antioksidan özellikleri bulunduğunu, diyabet ve osteoporozdan korunmaya yardımcı olduğunu, ayrıca mideyi koruyucu etkilerinin de bulunduğunu gösterdi. Karalahananın sağlık üzerindeki faydaları tespit edildi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Hüseyin Emre Aydın, Giresun’da gerçekleştirilen araştırmanın sonuçlarını paylaştı. Dr. Aydın, “Karalahana tüketen kişilerde kandaki değişiklikleri ve endoskopi yapılanlarda görülen farklılıkları inceledik. Yapılan çalışmalar genellikle kimyacıların analizleriyle sınırlıydı. Bizim bulgularımız ise, karalahananın antikanserojen, antioksidan, diyabetten ve osteoporozdan koruyucu etkilerinin yanı sıra mide üzerine de koruyucu etkileri olduğunu gösterdi” dedi. Dr. Aydın, karalahananın sık tüketimiyle ilgili toplumda var olan "guatr yaptığı" inancının bilimsel bir dayanağı olmadığını vurgulayarak, “Toplumda bu algı çok yaygın. Ancak, bu bitkinin aşırı tüketiminin zararlı olduğuna dair hiçbir bilimsel veri bulunmamaktadır. Karalahananın zengin içeriği, özellikle A, C, D vitaminleri ve kalsiyum açısından önemli faydalar sağlıyor. Kemik erimesine karşı koruyucu etkisi olduğunu gördük. Ayrıca, karalahana çiğ tüketildiğinde mide ağrılarını azaltmak için de kullanılıyor” diye konuştu. Karalahana ve mide üzerine koruyucu etkiler Dr. Aydın, araştırmalarının sonucunda pişmiş karalahana tüketiminin olumsuz bir etkisini gözlemlemediklerini belirterek, “Pişmiş karalahananın mideye koruyucu etkileri olduğu tespit edildi. Ayrıca, karalahana ve tüketenlerde kemik erimesi oranı daha düşük görünüyor. Çiğ karalahana ise en faydalı tüketim şekli gibi görünüyor” ifadelerini kullandı. Yöresel bitkiler üzerine daha fazla araştırma yapılmalı Dr. Aydın, Türkiye’de yaygın olarak tüketilen yöresel bitkiler üzerine daha fazla bilimsel araştırma yapılması gerektiğine de dikkat çekerek, “Karalahana gibi sık tüketilen bir bitkinin bu kadar az araştırılması oldukça garip bir durum. Bu sadece karalahana için değil, taflan gibi yöresel bitkiler için de geçerli. Bu araştırmamız Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde nadir vaka olarak kabul edilip yayınlandı” şeklinde konuştu. Karalahana, bağışıklık sistemi için önemli Giresun Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Akif Şen ise, karalahananın sağlık üzerindeki olumlu etkilerine değindi. Doç. Dr. Şen, “Soğuk havaların etkisiyle özellikle karla kaplanmış karalahanalar daha lezzetli olur. C vitamini açısından oldukça zengin olan bu bitki, bağışıklık sistemine büyük fayda sağlar. Aynı zamanda K vitamini ve antioksidan özellikleri ile bilinir. Yüksek lif içeriği sayesinde bağırsak sağlığını iyileştirir ve kan şekerinin düzenlenmesine yardımcı olur” dedi. Ev hanımı Elmas Atar ise, en az haftada bir iki defa lahana türü yemek olduğunu ifade ederek, “Lahana çorbası soframızdan eksik olmuyor mutlaka lahananın sarması, diplesi, çorbası, döşemesi yapılıyor hatta turşusunu dahi yapan oluyor. Karadenizli olup da lahana tüketmeyen olmaz ”dedi.
12 Kasım 2024 Salı - 20:36
Mardin’de 6 aylık bebek ambulans uçakla Ankara’ya sevk edildi
Mardin’de böbrek tümörü ve agranülositoz tanısı konulan 6 aylık bebek, ambulans uçak ile Ankara’ya sevk edildi. Mardin Eğitim ve Araştırma Hastanemizde Çocuk Yoğun Bakımda böbrek tümörü ve agranülositoz (beyaz kan hücrelerinin düşmesi) tanıları ile tedavi görmekte olan 6 aylık D.Ç., ileri tetkik ve tedavi ihtiyacı nedeniyle Mardin Prof. Dr. Aziz Sancar Havalimanı’ndan Ambulans Uçak ile Ankara Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Yoğun Bakım Ünitesine sevk edildi.
12 Kasım 2024 Salı - 16:58
ESOGÜ’den yoğun bakım açıklaması
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Hastanesi Yeni Doğan Yoğun Bakım Ünitesi hakkında çıkan haberlere yönelik, hastane yönetimi tarafından yazılı açıklama yapıldı. Yeni Doğan Yoğun Bakım Ünitesi hakkında ulusal basında çıkan haberlere karşı ESOGÜ Hastane yönetimi yazılı bir açıklama yaptı. Yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Çeşitli basın yayın organlarında Genel Sağlık İş Sendikası beyanı üzerinden Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Yenidoğan Ünitemizi karalayan ve ahlaksızca Yenidoğan Çetesi ile ilişkilendirme iması ile haber yayınlandığı görülmektedir. Hastanemize ait Yenidoğan Ünitemiz, 2-3 ve 4A basamak tesciliyle sadece ilimize değil bölge illerine de hizmet veren ileri teknolojik cihazlarla donatılmış, alanında uzman ve deneyimli öğretim üyeleri tarafından hem hasta hizmetlerinin hem de uzmanlık eğitimlerinin en iyi şekilde uygulandığı bir yoğun bakım ünitesidir. Mart 2024 tarihinden itibaren yenidoğan bebeklerimizin sağlıklı gelişimlerini tamamlamak, kapsamlı bakım hizmetlerini artırmak ve yetkin personellerimizi daha etkin kullanmak adına İl Sağlık Müdürlüğü izni ve bilgisi dahilinde Yenidoğan Yoğun Bakım 1 Ünitemizdeki 10 yatak için Yenidoğan Yoğun Bakım 2-3 ünitesinde aynı sayıda bebeğe hizmet verecek şekilde düzenlemeye gidilmiştir. Düzenleme sürecinde Hastanemizden il dışına yatak nedeniyle bir bebek sevki olmamıştır. Düzenleme sonrasında da çevre hastane ve illerden bebek hastalarımız Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitemize kabul edilmiştir. Sevk işlemleri durumunda 112 koordinasyon merkeziyle iletişim halinde süreç gerçekleştirilmiştir. Bebeklerimize daha iyi hizmet vermek adına Yenidoğan Ünitemizde 9 ay önce yapılan düzenlemenin ülke gündeminde olan “yenidoğan çetesi” ile ilişkilendirilmesini ve yalan haber yapılmasını şiddetle kınıyoruz. Yasal haklarımız saklı kalmak kaydıyla kamuoyunun bilgisine sunulur.
12 Kasım 2024 Salı - 15:47
(Düzeltme) Hastalıkları taklit eden bakteri ABD’den sonra Türkiye’de de görüldü
Kenelerden bulaşan Lyme hastalığı, MS ve romatoid artrit gibi ciddi rahatsızlıkları taklit ederek asıl hastalığın doğru tanısını zorlaştırabiliyor. Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi (TOGÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Başkanı Doç. Dr. Adem Keskin, kenelerin yalnızca Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığına değil, aynı zamanda insanlara ve hayvanlara yaklaşık 200 farklı hastalık bulaştırabildiğini belirtti. Lyme hastalığı başta olmak üzere birçok bakteriyel enfeksiyona neden olan keneler, özellikle bağışıklığı zayıf kişileri hedef alıyor. ABD ve Avrupa’da sıkça rastlanan Lyme hastalığının Türkiye’de de görüldüğünü ifade eden Keskin, bu bakterinin MS gibi hastalıkları taklit ederek yanlış teşhislere yol açabildiğini vurguladı. Keskin ayrıca tedavi edilmediği takdirde kalp kapakçıklarına, beyin dokusuna zarar verebileceğine dikkat çekerek kene sokmalarına karşı vatandaşları uyardı. “Ölümcül olmasa bile çok ciddi komplikasyonlara neden olabilir” Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi’nden Doç. Dr. Adem Keskin, kenelerin sadece Kırım Kongo Kanamalı Ateş’e (KKKA) neden olduğu algısının yanlış olduğunu belirterek, "Keneler insan ve hayvanlara yaklaşık 200 hastalık bulaştırabilir. Bu hastalıkların hepsi ölümcül olmasa da bazıları ciddi komplikasyonlara yol açabilir, bu nedenle çok dikkatli olunmalı" dedi. “Yerli kenelerde de yoğun miktarda Borrelia bakterisine rastlandı” Amerika ve Avrupa’da sıkça görülen Lyme hastalığının ülkemizde de görüldüğünü ifade eden Keskin; “Lyme hastalığının Borrelia bakterisi kaynaklı olduğunu, bakterinin vücutta sessiz kalıp ilerleyen dönemde ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini ifade etti. Keskin ayrıca Türkiye’de nadir görülen bu hastalık için sahada yapılan çalışmalarda, yerli kenelerde de yoğun miktarda Borrelia bakterisine rastlandığını vurguladı. “Yakalayamazsanız ciddi komplikasyonlara neden olabilir” Lyme hastalığının da bakteriyel bir hastalık olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Keskin “Spiroket dediğimiz bir bakteri o hastalığa neden oluyor. Amerika’da her yıl resmi kayıtlara göre yaklaşık 30 bin civarında doğrulanmış vaka oluyor. Tahmin edilen vaka bunun çok çok üstünde, vaka sayısının yaklaşık 500 bine kadar yükseldiği bazı kaynaklarda belirtiliyor. Erken evrede hastalığın yakalaması/tespit edilmesi tecrübeli hekimler için kolay. Tabii ki de kene tutulma öyküsü varsa özellikle kolay oluyor. Eritema migrans dediğimiz bir semptom gelişiyor. Bunun görüyorsanız doğrudan Lyme ile ilgili hemen bir soru işareti atıyorsunuz. Acaba kene öyküsü varsa Lyme olabilir mi? Eritema migrans gördüğünüzde bu kesinlikle Lyme diyorsunuz. Moleküler olarak PCR’la da doğrulayabilirsiniz. Daha sonra uygun antibiyotik tedavisine geçmeniz gerekiyor. Eğer Eritema migransı yakalayamazsanız ilerleyen dönemlerde oldukça ciddi komplikasyonlara neden olabilir. Romatoid artrit dediğimiz bir hastalığa neden olabilir. Kalp kapakçığına tutunabilir. Beyin dokusuna girip yerleşebilir. Tabii her bir durumda farklı bir hastalığı taklit edeceği için ilerleyen dönemlerde tespit edilmesi, yakalanması biraz daha zor olabilir” dedi.
Daha Fazla Yükle
GERİ BİLDİRİM
Geliştirme sürecine katkıda bulunmak için lütfen sitede karşılaştığınız hataları bize bildirin.
Gönder