Yerel Haberler
Muş
Muş’ta Öğretmenler Günü tören ile kutlandı 24 Kasım 2024 Pazar - 17:00:43 Muş’ta 24 Kasım Öğretmenler Günü düzenlenen tören ve etkinliklerle kutlandı. 24 Kasım Öğretmenler Günü, Muş Milli Eğitim Müdürlüğünce düzenlenen törenle kutlandı. Şehit Yücel Kurtoğlu Güzel Sanatlar Lisesi’nde düzenlenen programda konuşan Vali Avni Çakır, öğretmenlerin sadece bilgiyi aktaran değil, aynı zamanda değerlerimizi, kültürümüzü ve medeniyetimizin temellerini genç nesillere aktaran birer kılavuz olduğunu ifade ederek, “Geleceğe güvenle bakan bireyler yetiştirmek, bu ülkenin geleceğini inşa etmek demektir ve bu kutsal görevi özveriyle yerine getiren öğretmenlerimiz, milletimizin aydınlık yarınlarının mimarlarıdır” dedi. Öğretmenliğin yalnızca bir meslek olmadığını dile getiren Çakır, “Öğretmenlik, bilginin ve sevginin bir sonraki nesle aktarılması gibi kutsal bir görevi de içinde barındıran manevi derinliği yüksek bir yoldur. Ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, öğretmenlerimize başöğretmen sıfatıyla rehberlik etmiş, ‘öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır’ diyerek bu büyük sorumluluğun önemini bizlere hatırlatmıştır. Gerçekten de bugün milletimizi çağdaş uygarlık seviyesine taşıyan evrensel değerlere bağlı bireyler yetiştirme görevini başarıyla sürdüren öğretmenlerimiz ülkemizin teminatıdır” şeklinde konuştu. Konuşmasında öğretmenlere de seslenen Çakır, “Kıymetli öğretmenlerimiz, sizler gençlerimizin yeteneklerini ortaya çıkaran, onlara hayata dair rehberlik eden, her şartta onların yanında olan birer yol göstericisisiniz. Yalnızca bilgiyi veren değil, öğrencilerin ruhuna dokunan, onlara doğru ve iyiyi yönlendiren, vatansever, ahlaklı bireyler olarak yetiştiren sizlersiniz. Görevinizi her şartta büyük bir azim ve inançla yerine getiriyorsunuz. Bilgiye aç, her çocuğa, her gence dokunarak ülkemizi yarınlara hazırlıyorsunuz. Sizin gayretiniz ve emeklerinizle ülkemiz her gün daha da gelişmekte, daha aydınlık bir geleceğe doğru ilerlemektedir. Bugün huzurlarınızda verdiğiniz emeklerin ne denli değerli olduğunu bir kez daha vurgulamak isterim. Sizler, onların gösterdiği yolda ilerleyerek, öğrenmeyi, araştırmayı, sorgulamayı, kendinizi sürekli geliştirmeyi bir hayat felsefesi haline getirmelisiniz. Çünkü biliyoruz ki ülkemizin geleceği sizlerin başarılarıyla şekillenecektir. Değerli misafirlerimiz, bu özel gün vesileyle öğretmenlerimizin toplumumuz için taşıdığı anlamı bir kez daha vurgulamak istiyorum. Görevini sevgiyle, sabırla ve sonsuz bir adanmışlıkla yerine getiren her bir öğretmenimiz toplumumuzun kalbinde müstesna bir yere sahiptir. Onların yüreklerinde taşıdığı sevgi, akıttıkları ter ve öğrencilerine verdikleri ilham geleceğimizin teminatıdır. Bu vesileyle Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, görev başında şehit olan ve ebediyete irtihal eden öğretmenlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, görevde olan tüm öğretmenlerimize sağlık, mutluluk ve başarı dolu bir meslek hayatı diliyorum. Sizlere bu ülkenin yarınları adına teşekkürlerimi sunuyor, gününüzü en içten dileklerimle kutluyorum” dedi. Konuşmaların ardından öğrenciler tarafından şiirler okundu, aday öğretmenler yemin etti. Öğretmenler tarafından şarkıların seslendirdiği programda, katıldıkları yarışmalarda derece giren öğrencilere ödülleri verildi. Vali Çakır ve beraberindeki heyetin resim sergisinin gezmesiyle son bulan programa, Vali Avni Çakır’ın eşi Bahar Çakır, Garnizon Komutanı Albay Ali Osman Sağlam, İl Emniyet Müdürü Serkan Karaman, İl Jandarma Komutanı Albay Yılmaz Kırgel, Milli Eğitim Müdürü Enver Kıvanç, kurum amirleri, öğretmen ve öğrenciler katıldı.
24 Kasım 2024 Pazar - 10:25 Bilimin ışığında bir öğretmenin hikâyesi Muş Bilim ve Sanat Merkezinde öğretmenlik yapan ve hayata geçirdiği projelerle öğrencilerine ilham kaynağı olan Birsen Geçer, öğrencilerini bilim ile geleceğe hazırlıyor. Mesleğinde üstün başarı göstererek projeler gerçekleştiren Birsen Öğretmen, Türkiye’nin ilk uzay yolcusu Alper Gezeravcı tarafında uzayda denen Propolisin Antibakteriyel Etkisi (PRANET) projesinin hazırlanmasında öğrencilerine öncülük ederek bu başarıyı uzaya taşımıştı. Zeynep Nehir Çamlıca, Dilşah İmran Avcı ve Baver Bedirhan Bingöl’ün öğretmenleri Birsen Geçer ile hazırladığı "Propolisin Antibakteriyel Etkisi" (PRANET) projesinin uzayda test edilmesi tüm yurtta övgü ile söz edildi. Yıllardır büyük bir özveriyle çalışan Geçer, öğrencilerini bilimsel düşünceye yönlendiren projelerle adından söz ettirmeye devam ediyor. Teknoloji odaklı projeleri sayesinde öğrencilerin büyük bir başarıya imza attığını söyleyen Birsen Öğretmen, “Öğretmenler akademik bilgiyi sadece öğrencilere aktaran kişiler değil, aynı zamanda onları geleceğe hazırlayan, hayata hazırlayan kişilerdir. Bizler de tabi ki bu proje sürecinde elbette akademik katkılarımız söz konusu oldu ama bunun yanında öğrencilerimizden problem çözme becerisi gelişti. Eleştiren bakış açıları gelişti, sorumluluk aldılar, işbirliği içerisinde birlikte bir çalışmayı ortaya koydular. Bunlar öğrencilerimin üzerinde olumlu olduğunu düşündüğüm katkılardan birkaç tanesi. Projemizin ismi PRANET, aslında bu isim bir kısaltma. Propolisin Antibakteriyel Etkisi isimli projemizin bir kısaltması. Bu projedeki amacımız, daha önce yapmış olduğumuz çalışmaya benzer Propolis’in antibakteriyel özelliğinin üzerinde bir takım testler yaptık, bunu projelendirdik. O proje sonucunda etkili bir antibakteriyel olduğu sonucuna ulaşmıştık. Daha sonra Türk Bilim Misyonu çağrısını duyduktan sonra da aynı projeyi bir de mikro yer çekimi ortamında denemeyi amaçladık. Türk Bilim Misyonu çağrısından sonra da mikro yer çekimi ortamında neden olmasın dedik. Bunu bir de belki orada deneyebiliriz diye düşündük. Bunların hazırlığını yaptık ve projemiz de kabul edildikten sonra Alper Gezeravcı tarafından uzayda gerçekleştirildi. Olumlu sonuçlar aldık” dedi. Projeleri uzayda denenen öğrencilerden Zeynep Nehir Çamlıca, hocalarının desteğinin kendileri için değerli olduğunu ifade ederek, “Birsen Hocamızın desteği bizim için gerçekten çok değerliydi. Türkiye Bilim Misyonu’ndan haberdar olmamıştık, ancak Birsen Hocamız bu çağrıyı fark edip bizim adımıza mail göndererek projeye katılmamız için vesile oldu. Onun katkıları olmasaydı belki de bu fırsatı yakalayamayacaktık. Kendisine bu noktada sonsuz teşekkürler. Birsen Hocamız sadece projemize destek olmadı, aynı zamanda hayatımızda da çok özel bir yer edindi. Gelecekteki meslek hayatımıza bilim insanı olursak, onun öğretilerini ve bu süreçte kazandığımız deneyimleri hep yanımızda taşıyacağız. İnsanlara faydalı işler yapma hedefimizi sürdüreceğiz ve bugünleri hep güzel bir şekilde hatırlayacağız” şeklinde konuştu. Birsen öğretmenin yalnızca akademik anlamda değil, sosyal anlamda da kendilerine çok büyük katkılar sağladığını ifade eden Dilşah İmran Avcı da, “Birsen Hocamız sayesinde bu noktaya gelebildik. Eğer Birsen Hocamız gibi ilgili ve duyarlı bir öğretmen olmasaydı, belki de Türkiye Bilim Misyonu kapsamında bu projeden haberdar bile olmayabilirdik. Ancak Birsen Hocamız, projemizi bu misyona taşımamıza öncülük ederek bizim yolumuzu açtı. Hocamız yalnızca ders anlamda değil, sosyal anlamda da bizlere çok büyük katkılar sağladı. Öğrencinin fikirleri önemsendiğinde, öğrenciye fırsat verildiğinde ne kadar yol katılabildiğini Birsen Hocamız sayesinde çok iyi gözlemledik” diye konuştu.
Acılı anne: “Oğlumu liseden alıp eline silah tutuşturdular”
21 Ağustos 2024 Çarşamba - 13:22 Acılı anne: “Oğlumu liseden alıp eline silah tutuşturdular” MUŞ (İHA) – Muş’ta DEM Parti önünde evlat nöbetini kararlılıkla sürdüren ve 8 yıldır oğlunun yolunu gözleyen acılı anne Şahinaz Özcan, “Lise öğrencisi olan oğlumu alıp dağa götürdüler ve eline silah tutuşturdular” dedi. Muş’ta çocukları terör örgütü PKK tarafından kaçırılan aileler, DEM Parti il binası önündeki oturma eylemine devam ediyor. Muş’ta çocuklarını terör örgütü PKK’nın pençesinden kurtarmak isteyen aileler, 160 haftadır kararlı bir şekilde devam ettirdikleri evlat nöbetini sürdürüyor. Aileler, çocuklarının en kısa sürede güvenli bir şekilde evlerine dönmesini beklerken, toplumun da bu konuda destek olmasını istedi. Çocuklarına kavuşma ümidiyle her hafta çarşamba günü DEM Parti il binası önünde bir araya gelen aileler, "Anneler direniyor" ve "Yeter artık evlatlarımızı bırakın" pankartları açtı. Anne ve babalar, yıllardır hasretle bekledikleri çocuklarına teslim olmaları için çağrıda bulundu. Oğlunun çalışmak için Bursa’ya gittiğini söyleyen Alaattin Koçhan, orada tekstil işi yaptığını söyledi. Oğlunun ilk olarak Bursa’nın Nilüfer ilçesine bağlı Çalı Mahallesi’ne götürüldüğünü söyleyen Alaattin Koçhan, oradan da Diyarbakır’a getirilerek dağa götürüldüğünü belirtti. Oğluna seslenen acılı baba Koçhan, “Ersin oğlum sesimi duyuyorsan çık gel. Senin yerin annenin, babanın yanı ve kendi vatanın. Başkasının vatanı sana vatan olmaz. Sadece ayakaltında ezilir gidersin. Oğlum sesimi duyuyorsun çık gel. 6 yıldır oğlumun özlemini çekiyorum” dedi. Oğlundan 8 yıldır haber alamadığını ifade eden anne Şahinaz Özcan ise “Oğlum 8 yıldır kayıptır ve hiçbir haber alamıyorum. Var mı yok mu bilmiyorum. Gittiği günden bu yana kadar sürekli oğlumu arıyorum ama herhangi bir haber alamadım. DEM Parti’den ve PKK’dan çocuğumu istiyorum. Dağda bir kişi kalana kadar eylemime devam edeceğim” ifadelerini kullandı. Oğlunun lise öğrencisi olduğunu dile getiren Özcan, “Tatil dönemlerinde çalışıyordu. Bir gün babasına çarşıya gidip geleceğini söyledi ama gitti bir daha da gelmedi. Tüm aramalarımıza rağmen ulaşamadık. Liseye giden oğlumu kaçırıp götürdüler ve eline silah tutuşturdular. Böyle devlet olur mu? Böyle devlet mi kurulur? Milletin çocuklarını alıp götürüyorlar. DEM Parti’den ve PKK’dan çocuğumu istiyorum” şeklinde konuştu.
2 yıllık husumet düzenlenen barışla sonuçlandı
20 Ağustos 2024 Salı - 16:31 2 yıllık husumet düzenlenen barışla sonuçlandı Muş’ta 2 yıl önce akraba olan aileler arasında bir kişinin ölümüyle başlayan husumet düzenlenen barışla son buldu. Yoncalıöz köyünde Güler ve Yusufoğulları aileleri arasında 2022 yılında kavga yaşanmış ve bir kişi hayatını kaybetmişti. Kavganın ardından aileler arasında başlayan husumetin sonlandırılması için İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Şeyhmus Yentür ve bölgenin ileri gelenleri devreye girdi. Yapılan görüşmelerin ardından barışa ikna edilen aileler için Salih-Muhlise Çağlayan Camii’nde barış töreni düzenlendi. Barış töreninde konuşan Vali Avni Çakır, “Küslüğü, kırgınlığı, kavgayı uzlaşmayla sonuçlandırmak dinimizin de en güzel davranışlarından bir tanesidir” dedi. 2 yıl önce yaşanan olaydan dolayı üzgün olduğunu ama barışın sağlanmasından dolayı da çok mutlu olduğunu ifade eden Vali Çakır, husumetlerin sadece aileleri değil bütün bölgeyi olumsuz etkilediğini vurgulayarak, “2 sene önce elim bir olay yaşandı. Başta bu 2 aile olmak üzere tüm köylüler, civardaki köylülerin hepsi etkilendi. Bu tür husumetler sadece 2 aileyle kalmıyor. Onlarla ilişkisi olan herkesi, tüm komşuları, civar köyleri, ilçeyi, beldeyi ve ili etkiliyor. Dolayısıyla bu tür anlaşmazlıkların da, sulhla, kardeşlikle, kucaklaşmayla sonuçlanması da en az 2 aile kadar bizleri de mutlu ediyor ve bu saymış olduğumuz tüm insanlar da rahatlamış oluyor” ifadelerini kullandı. Barışın sağlanmasında emeği geçenlere teşekkür eden Vali Çakır, “Küslüğü, kırgınlığı, kavgayı uzlaşmayla sonuçlandırmak dinimizin de en güzel davranışlarından bir tanesidir. Çünkü saymış olduğum huzursuzluklar ortadan kalkmış olacaktır. Buna vesile olmak, buna şahitlik etmek de güzel bir olay. Kim buna vesile olduysa hepsine teşekkür ederim. Her iki ailenin büyüklerini tebrik ediyorum. Çünkü uzlaşmak da bir maharet ister, fedakarlık ister. Bölgemizdeki kırgınlıkların, küskünlüklerin aynı bu şekilde son bulmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum. Allah bir daha benzer bir anlaşmayı bölgemizde yaşatmasın” şeklinde konuştu. İl Müftüsü İbrahim Halil Demir’in yaptığı duanın ardından aile bireyleri Kur’an-ı Kerim’in altından geçerek birbirlerine sarıldı. Barış törenine İl Jandarma Komutanı Kıdemli Albay Yılmaz Kırgel, Edirne Jandarma Komutanlığına atanan Kıdemli Albay Mehmet Kasım Ermiş, İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Şeyhmus Yentür, kanaat önderleri ve çok sayıda vatandaş katıldı.
2 yıllık husumet, düzenlenen barışla sonuçlandı
20 Ağustos 2024 Salı - 16:28 2 yıllık husumet, düzenlenen barışla sonuçlandı Muş’ta 2 yıl önce akraba olan aileler arasında bir kişinin ölümüyle başlayan husumet düzenlenen barışla son buldu. Yoncalıöz köyünde Güler ve Yusufoğulları aileleri arasında 2022 yılında kavga yaşanmış ve bir kişi hayatını kaybetmişti. Kavganın ardından aileler arasında başlayan husumetin sonlandırılması için İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Şeyhmus Yentür ve bölgenin ileri gelenleri devreye girdi. Yapılan görüşmelerin ardından barışa ikna edilen aileler için Salih-Muhlise Çağlayan Camii’nde barış töreni düzenlendi. Barış töreninde konuşan Vali Avni Çakır, “Küslüğü, kırgınlığı, kavgayı uzlaşmayla sonuçlandırmak dinimizin de en güzel davranışlarından bir tanesidir” dedi. 2 yıl önce yaşanan olaydan dolayı üzgün olduğunu ama barışın sağlanmasından dolayı da çok mutlu olduğunu ifade eden Vali Çakır, husumetlerin sadece aileleri değil bütün bölgeyi olumsuz etkilediğini vurgulayarak, “2 sene önce elim bir olay yaşandı. Başta bu 2 aile olmak üzere tüm köylüler, civardaki köylülerin hepsi etkilendi. Bu tür husumetler sadece 2 aileyle kalmıyor. Onlarla ilişkisi olan herkesi, tüm komşuları, civar köyleri, ilçeyi, beldeyi ve ili etkiliyor. Dolayısıyla bu tür anlaşmazlıkların da, sulhla, kardeşlikle, kucaklaşmayla sonuçlanması da en az 2 aile kadar bizleri de mutlu ediyor ve bu saymış olduğumuz tüm insanlar da rahatlamış oluyor” ifadelerini kullandı. Barışın sağlanmasında emeği geçenlere teşekkür eden Vali Çakır, “Küslüğü, kırgınlığı, kavgayı uzlaşmayla sonuçlandırmak dinimizin de en güzel davranışlarından bir tanesidir. Çünkü saymış olduğum huzursuzluklar ortadan kalkmış olacaktır. Buna vesile olmak, buna şahitlik etmek de güzel bir olay. Kim buna vesile olduysa hepsine teşekkür ederim. Her iki ailenin büyüklerini tebrik ediyorum. Çünkü uzlaşmak da bir maharet ister, fedakarlık ister. Bölgemizdeki kırgınlıkların, küskünlüklerin aynı bu şekilde son bulmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum. Allah bir daha benzer bir anlaşmayı bölgemizde yaşatmasın” şeklinde konuştu. İl Müftüsü İbrahim Halil Demir’in yaptığı duanın ardından aile bireyleri Kur’an-ı Kerim’in altından geçerek birbirlerine sarıldı. Barış törenine İl Jandarma Komutanı Kıdemli Albay Yılmaz Kırgel, Edirne Jandarma Komutanlığına atanan Kıdemli Albay Mehmet Kasım Ermiş, İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Şeyhmus Yentür, kanaat önderleri ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Muşspor yeni sezon hazırlıklarına devam ediyor
19 Ağustos 2024 Pazartesi - 11:57 Muşspor yeni sezon hazırlıklarına devam ediyor Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) 3. Lig 1. Grup’ta mücadele edecek olan Muşspor, yeni sezon öncesi hazırlıklarını sürdürüyor. Teknik Direktör Yavuz İncedal yönetiminde oyuncuların adaptasyon sürecini hızlandırmak ve kişisel performanslarını artırmak için çeşitli çalışmalar yapıldı. Kampın ikinci etabında fiziksel ve mental yüklemeler yapılarak takımın karakterini ve saha içi uyumunu geliştirmek için çeşitli antrenman yapıldı. Kamp sürecinin iyi geçtiğini, hazırlık maçlarıyla her geçen gün ivme kazandıklarını ve güçlenen bir takım profili ortaya koyduklarını söyleyen Teknik Direktör İncedal, “Muş’taki testlerimizde ön çalışmamız oldu. Genelde adaptasyon çalışmaları yaptık. Kişisel kalitenin, bundan sonra yapacağımız yüklemelere hazırlanması gerekiyor. Bu süreci 10 gün olarak değerlendirdik ve bizim için olumlu geçti. O süreçte herhangi bir sorunla karşılaşmadık. İkinci etap dediğimiz çalışmalarımızda hem fiziksel hem de mental olarak yüklenme yaptık. Aynı zamanda da bir takım karakterini ortaya çıkarmak istiyorduk. Bu dönem içerisinde hem fiziksel hem de mental olarak yüklemelerimiz oldu. Hazırlık maçlarımız da vardı. Bu maçlarda her geçen gün ivme kazanan, yükselişe geçen, güçlenen bir takım konumuna geldik. Futbolcu arkadaşlarımızın birbirine uyumu bu kamp dönemi içerisinde her geçen gün arttı. Hem saha içi hem de saha dışı karakterlerini daha iyi anlamaya başladılar” dedi. Muşspor yönetiminin kamp sürecinin verimli geçmesinde büyük katkısı olduğunu ifade eden İncedal, “Oynamak istediğimiz sistem üzerinde denemelerimiz oluyor. Bütün futbolcu kardeşlerimizi burada deniyoruz, görüyoruz. En azından bize neler verebileceklerini, nasıl bir performans göstereceklerini veya bizim uygulamak istediğimiz sisteme uyumlarının nasıl olacağını değerlendiriyoruz. Bu süreçten büyük ölçüde olumlu dönüş aldık ve uyumlu bir şekilde devam ediyoruz. Kampımız ayın 21’inde sonlanacak. Üç gün izin verdikten sonra kaldığımız yerden çalışmalarımıza devam edeceğiz. Başkanımız Fatih Cengiz Beye ve yönetim kurulumuza çok teşekkür ediyorum. Çünkü bize gerçekten nezih ve çalışılabilir bir kamp ortamı sundular. Biz de bunu takımımız lehine en iyi şekilde değerlendirdik” şeklinde konuştu. Kampın üçüncü etap çalışmalarında tamamen müsabaka dönemine yönelik taktiksel çalışmalar üzerinde duracaklarını aktaran İncedal, 7 Eylül’de oynanacak Kahramanmaraşspor maçına daha hazır hale gelmeyi hedeflediklerini belirterek, “Muş’a güçlenerek gelmek istiyoruz ve güçlenerek de geliyoruz. Üçüncü etap dediğimiz bölümde, artık tamamen müsabaka dönemine yönelik taktiksel çalışmalarımıza ağırlık vereceğiz. Özellikle duran top çalışmalarına yoğunlaşacağız. Takımımızı 7 Eylül’de oynanacak Kahramanmaraşspor maçına daha hazır hale getireceğiz. Çalışmalarımız çok iyi gidiyor. Sporcu arkadaşlarımızın uyumu mükemmel. Ancak her şeyden önce, uyum kadar istek ve arzuları da çok önemli. Bunlar bizim için çok değerli veriler. İnşallah, bu karakterli ve güzel grup saha içinde de takım karakterini yansıtacaklar. Bu çocuklarla güzel işler başarabileceğimize inanıyorum” ifadelerini kullandı.
Öğretim Üyesi Dölek: “Meydana gelen depremlerin büyük depremlerin yıl dönümlerine denk gelmesi bu korkuyu biraz daha tetikledi”
18 Ağustos 2024 Pazar - 19:15 Öğretim Üyesi Dölek: “Meydana gelen depremlerin büyük depremlerin yıl dönümlerine denk gelmesi bu korkuyu biraz daha tetikledi” Muş’un Varto ilçesinde gece saatlerinde art arda meydana gelen depremleri değerlendiren Afet Yönetim Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğretim Üyesi İskender Dölek, “Meydana gelen depremlerin bölgede hafızalarda yerini koruyan büyük depremlerin yıldönümlerine denk gelmesi bu korkuyu biraz daha tetikledi” dedi. Muş’un Varto ilçesinde art arda meydana gelen depremler ilçede paniğe neden oldu. Bu depremlerin 2 bin 394 kişinin hayatını kaybettiği ve bin 489 kişinin yaralandığı 19 Ağustos 1966 Varto depreminin yıldönümüne denk gelmesi korkuyu daha da artırdı. Uzmanlar, Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi gerektiğini ve depreme dayanıklı yapıların inşa edilmesi gerektiğini vurguladı. Anadolu’nun genç ve dinamik yapısının levha hareketleriyle sürekli etkileşim halinde olduğundan dolayı bölgede depremlerin kaçınılmaz hale geldiğini vurgulayan Dr. Dölek, depremle mücadelede sağlam zeminler üzerinde dayanıklı kentler kurmanın önemine dikkat çekti. Dr. Dölek, “Gece yaşanan depremler Bingöl, Muş ve Varto ilçesinde vatandaşlarımızda tedirginlik oluşturdu. Özelikle meydana gelen depremlerin bölgede hafızalarda yerini koruyan büyük depremlerin yıl dönümlerine denk gelmesi bu korkuyu biraz daha tetikledi. Deprem ülkemizin bir gerçeğidir. Oluşum mekanizması ve doğal bir sürecin sonucunda meydana gelen olaylardır. Bizler neden depremlerin olduğuna hayret edeceğimize depreme dayanıklı binalar inşa etmemiz gerekiyor. Buna bağlı olarak doğru zeminler üzerine doğru binaları inşa edebilirsek eğer deprem bizi bu kadar tedirgin etmeyecekti. Sadece doğal süreci içerisinde gerçekleşen o olaylar yapıları etkilemeyecek ve doğal süreci içerisinde devam edecekti. Burada asıl konuşmamız gerekenler deprem olacak mı sorusundan ziyade depreme dayanıklı kentler etme sürecinde neler yaptığımız olmalıdır” dedi. 6 Şubat’ta meydana gelen büyük depremin bölgede önemli bir enerji açığa çıkardığını söyleyen Dr. Dölek, “Özellikle 6 Şubat’ta meydana gelen enerji büyük bir enerjidir. Bu enerji ülkemizde farklı fay hatları üzerinde sarsıntıların devam edeceği bir süreçtir. Bunun dışında Anadolu’nun yapısında genç dinamik bir yapıya sahip olması ve bu yapı ile birlikte levhaların hareketi birbirini etkilediği bir konumda bulunması deprem gerçeğini bizden uzaklaştırmayacak. Sadece bu depremler değil başka gelişen olaylar ülkemizde depremleri meydana getirecektir. Arap plakası ile Avrasya plakası Anadolu’yu sıkıştırması devam ettiği sürece ülkemizde depremler kaçınılmaz doğal süreçler olarak devam edecek” ifadelerini kullandı. Varto ilçesinde ilk deprem gece saat 23.14‘te 2.6, ikinci deprem saat 00.13’te 3.8, üçüncü deprem ise 00.43’te 2.3 büyüklüğünde peş peşe meydana geldi.
Muş’ta güneşten önce uyanan kadınların zorlu yayla mesaisi devam ediyor
16 Ağustos 2024 Cuma - 14:09 Muş’ta güneşten önce uyanan kadınların zorlu yayla mesaisi devam ediyor Muş’ta güneşten önce uyanan kadınların zorlu yayla mesaisi devam ediyor. Yaz mevsiminde aileleri ve hayvanlarıyla birlikte yaylalara göç eden kadınların zorlu şartlarla mücadelesi büyük bir emeğe dönüşüyor. Muş’ta hayvancılıkla uğraşan ailelerin beraberlerindeki hayvanlarıyla yaylalardaki yaşamları kimi zaman görsel bir şölene oluştururken kadınlar için ise zorlu bir mesai oluyor. Mesaileri gün doğumu ile başlayan ve hava kararana kadar süren kadınlar, elektrik ve suyun olmadığı yaylada odun ateşinde yemek pişiriyor, su taşıyor, koyun sağıyor, çamaşır yıkıyor ve çocuklarına bakıyor. Süt sağmak ve peynir yapmak gibi işleri üstlenen kadınlar, gün boyunca hiç durmadan çalışıyor. Modern hayatın sunduğu pek çok konfordan uzak bir yaşam sürdürülen, elektrik ve su gibi temel ihtiyaçlara erişimin sınırlı olduğu yaylalarda, kadınlar geleneksel yöntemlerle günlük işlerini yapıyor. Bu zorlu şartlara rağmen, yaylalarda geçirilen zaman, kadınlar için doğayla iç içe olmanın huzurunu yaşatıyor. Büyük bir dayanıklılık ve emekle günlük yayla işlerini yapan kadınlar, sağdıkları sütleri kilometrelerce uzaktan eşek sırtında taşıyor. Günde 2 kere olmak üzere toplamda 500 koyun sağan kadınlar, yayla hayatının zorluklarıyla başa çıkmak için hem fiziksel hem de zihinsel olarak güçlü olmak zorunda. Tüm zorluklara rağmen büyük bir kararlılıkla çalışmaya devam eden kadınlardan Besra Demir, sabahın ilk ışıkları ile başladıkları yayla mesaisine akşam güneş batana kadar devam ettiklerini söyleyerek, “Sabahın ilk ışıkları ile uyanıyoruz. Evdeki işlerimizi yaptıktan sonra peynirimiz yapıyoruz. Günde iki defa koyun sağımını yapıyoruz. Akşam sağdığımız sütleri peynir yapıp sabah mandıraya satıyoruz. Burada peynir, yağ ve yoğurt gibi süt ürünlerini üretiyoruz. İki günde bir ekmek pişiriyoruz. Bu yaylada ikamet eden ailelerin hepsi yakın akraba. İşlerimiz bitince çocuklar oyun oynamaya çıkıyor. Bizlerde yaylada ki kadınlar olarak oturup çay içiyoruz sohbet ediyoruz. Zamanımızı iyi değerlendiriyoruz” dedi. Yaylanın da kendine göre zorlukları olduğunu söyleyen Demir, eskisi kadar ailelerin artık yaylaya çıkmadığını söyleyerek, “Özelikle yağmur yağdığında zorluklar yaşıyoruz. Çadırların içerisi su ile doluyor. Bazen koyun sağarken yağmur bastırıyor. Sağımı yarıda bırakıyoruz. Yaylanın havası ve suyu insana huzur veriyor. Şehirden uzak keyifli bir hayat geçiriyoruz. Büyükler olarak bizler yaylada olmaktan mutluyuz ama gençler mutlu değil yayla hayatından. Çocukları yaylaya zor getiriyoruz. Yaylada 2 ay kalıyoruz. Daha sonra köye iniyoruz. Köyde de 1 ay kaldıktan sonra Diyarbakır tarafına göç ediyoruz. Kış aylarında bu bölgede hayvan beslemek çok zor. Çok kar yağdığı için çadırda yaşanılmıyor. Yaylada en çok zorlandığımız ise içme suyumuzun uzak olmasıdır. Eşeklerle su taşıyoruz. Suyu olsaydı hayatımız daha kolay olurdu. Hayat şartları tabi ki zor her insan burada yapamaz. Bizler bu yükü taşıyoruz ama bizden sonra ki nesil asla bu yükü taşımaz. Eskiden burası dolu evlerdi. Artık kimse yaylaya gelmiyor. Hayvancılığın zor anları da var kolay anları da var” ifadelerini kullandı.
Muş’ta gün doğmadan uyanan kadınların zorlu yayla mesaisi devam ediyor
16 Ağustos 2024 Cuma - 13:57 Muş’ta gün doğmadan uyanan kadınların zorlu yayla mesaisi devam ediyor Muş’ta gün doğmadan uyanan kadınların zorlu yayla mesaisi devam ediyor. Yaz mevsiminde aileleri ve hayvanlarıyla birlikte yaylalara göç eden kadınlar zorlu şartlarla mücadelesi büyük bir emeğe dönüşüyor. Muş’ta hayvancılıkla uğraşan ailelerin beraberlerindeki hayvanlarıyla yaylalardaki yaşamları kimi zaman görsel bir şölene oluştururken kadınlar için ise zorlu bir mesai oluyor. Mesaileri gün doğumu ile başlayan ve hava kararana kadar süren kadınlar, elektrik ve suyun olmadığı yaylada odun ateşinde yemek pişiriyor, su taşıyor, koyun sağıyor, çamaşır yıkıyor ve çocuklarına bakıyor. Süt sağmak ve peynir yapmak, gibi işleri üstlenen kadınlar, gün boyunca hiç durmadan çalışıyor. Modern hayatın sunduğu pek çok konfordan uzak bir yaşam sürdürülen, elektrik ve su gibi temel ihtiyaçlara erişim sınırlı olduğu yaylalarda, kadınlar geleneksel yöntemlerle günlük işlerini yapıyor. Bu zorlu şartlara rağmen, yaylalarda geçirilen zaman, kadınlar için doğayla iç içe olmanın huzurunu yaşatıyor. Büyük bir dayanıklılık ve emekle günlük yayla işlerini yapan kadınlar, sağdıkları sütleri kilometrelerce uzaktan eşeksırtında taşıyor. Günde 2 kere olmak üzere toplamda 500 koyun sağan kadınlar, yayla hayatının zorluklarıyla başa çıkmak için hem fiziksel hem de zihinsel olarak güçlü olmak zorunda. Tüm zorluklara rağmen büyük bir kararlılıkla çalışmaya devam eden kadınlardan Besra Demir, sabahın ilk ışıkları ile başladıkları yayla mesaisine akşam güneş batana kadar devam ettiklerini söyleyerek, “Sabahın ilk ışıkları ile uyanıyoruz. Evdeki işlerimizi yaptıktan sonra peynirimiz yapıyoruz. Günde iki defa koyun sağımını yapıyoruz. Akşam sağdığımız sütleri peynir yapıp sabah mandıraya satıyoruz. Burada peynir, yağ ve yoğurt gibi süt ürünlerini üretiyoruz. İki günde bir ekmek pişiriyoruz. Bu yaylada ikamet eden ailelerin hepsi yakın akraba. İşlerimiz bitince çocuklar oyun oynamaya çıkıyor. Bizlerde yaylada ki kadınlar olarak oturup çay içiyoruz sohbet ediyoruz. Zamanımızı iyi değerlendiriyoruz” dedi. Yaylanın da kendine göre zorlukları olduğunu söyleyen Demir, eskisi kadar ailelerin artık yaylaya çıkmadığını söyleyerek, “Özelikle yağmur yağdığında zorluklar yaşıyoruz. Çadırların içerisi su ile doluyor. Bazen koyun sağarken yağmur bastırıyor. Sağımı yarıda bırakıyoruz. Yaylanın havası ve suyu insana huzur veriyor. Şehirden uzak keyifli bir hayat geçiriyoruz. Büyükler olarak bizler yaylada olmaktan mutluyuz ama gençler mutlu değil yayla hayatından. Çocukları yaylaya zor getiriyoruz. Yaylada 2 ay kalıyoruz. Daha sonra köye iniyoruz. Köyde de 1 ay kaldıktan sonra Diyarbakır tarafına göç ediyoruz. Kış aylarında bu bölgede hayvan beslemek çok zor. Çok kar yağdığı için çadırda yaşanılmıyor. Yaylada en çok zorlandığımız ise içme suyumuzun uzak olmasıdır. Eşeklerle su taşıyoruz. Suyu olsaydı hayatımız daha kolay olurdu. Hayat şartları tabi ki zor her insan burada yapamaz. Bizler bu yükü taşıyoruz ama bizden sonra ki nesil asla bu yükü taşımaz. Eskiden burası dolu evlerdi. Artık kimse yaylaya gelmiyor. Hayvancılığın zor anları da var kolay anları da var” ifadelerini kullandı.