EĞİTİM - 17 Ekim 2024 Perşembe 17:10

5. Uluslararası Turgut Özal Ekonomi ve Siyaset Kongresi

A
A
A
5. Uluslararası Turgut Özal Ekonomi ve Siyaset Kongresi

Malatya Turgut Özal Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi ile İnönü Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi iş birliği ile bu sene 5.’si düzenlenen Uluslararası Turgut Özal Ekonomi ve Siyaset Kongresinin açılış oturumu gerçekleştirildi.


Online olarak gerçekleştirilecek olan kongrenin açılış oturumuna Malatya Turgut Özal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Recep Bentli, İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nusret Akpolat, Malatya Turgut Özal Üniversitesi Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Orhan Gündüz ve Prof. Dr. İlhan Erdem, Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Oğuzhan Göktolga, İnönü Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Gökhan Tuncel, genel sekreter Doç. Dr. Ahmet Selim Özkan, genel sekreter yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Abuzer Yeşil çok sayıda akademisyen ve öğrencinin katılımı ile gerçekleştirildi. Kongreye açılış konuğu olarak Doç. Dr. Tümamiral Cihat Yaycı katılım sağladı.


Düzenleme Kurulu Adına, Malatya Turgut Özal Üniversitesi Sosyal Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Oğuzhan Göktolga, “5.sini düzenlediğimiz Turgut Özal Kongresinin bu seneki ana başlığı “küresel ve bölgesel tartışmalar”. Malumunuz üzere, küreselleşme, kabaca Batı’nın dünyanın geri kalanıyla irtibatının arttığı 15. yüzyıl sonunda başladığı varsayılan, sanayi devrimiyle hızlanan, iki dünya savaşı sonrası hızını arttıran ve nihayet bilgi işlem teknolojisindeki gelişmelerle de birlikte dünyanın adeta küresel bir köye döndüğü bir sürece tekabül ediyor” dedi.


Prof. Dr. Oğuzhan Göktolga, “Küreselleşme paradoksal bir biçimde “benzeşme” ve “ayrışma” süreçlerini eş zamanlı olarak barındırıyor. İletişim ve etkileşim halinde olan insanlar, hegemon kültürler ve belki medeniyetin lehine olacak şekilde birbirlerine benziyor giderek. Mesela, uydu yayınlarını alan bir televizyonu sessize alarak dinlediğinizde o ülkeye ait temel figürler olmadığı müddetçe, izlediğiniz kanalın hangi ülkenin kanalı olduğunu anlamak bile zor. Gerek kılık, kıyafet, gerek program formatları birbirine oldukça benziyor” ifadelerine yer verdi.


Sürekli etkileşim halinde olan inanç, kültür, medeniyet algısı ve çıkar farklılıkları bulunan insanların bir yandan birbirlerine benzerken bir yandan da diğerlerinden ne kadar farklı olduklarını daha çok fark etmeye başladığına dikkat çeken Prof. Dr. Oğuzhan Göktolga, “Küresel düzende varlıklarını devam ettirebilmek için bu özgünlüklerinin kaynağı olan bu farklılıkları daha çok koruma çabasına girdiler. Bu çabalar da ‘ayrışma’yı beraberinde getiriyor. Bu ayrışma alanları zaman zaman şiddete, hatta savaşa/savaşlara sebep olan sorun alanları oluşturuyor. Yine küreselleşmenin etkisiyle, bu sorun alanları yerel ve bölgesel olmaktan çıkıp, tüm insanlığı tehdit etme potansiyeli taşıyor. Dolayısıyla, insanlığın selameti açısından küresel ve bölgesel sorunların sebepleri, sonuçları ve çözüm önerilerini de kapsayacak şekilde tartışılması gerekiyor. İşte bunun içindir ki biz bu seneki kongremizin ana başlığını ‘küresel ve bölgesel tartışmalar’ olarak belirledik” şeklinde konuştu.


İnönü Üniversitesi Rektörü Nusret Akpolat konuşmalarına, “İki üniversitenin iş birliği ile gerçekleştirilen bu kongre, bizler için çok daha fazla anlam taşıyor. İnönü Üniversitesi ve Malatya Turgut Özal Üniversitesi olarak iki kardeş üniversitenin işbirliğiyle yapılıyor olması çok değerli. Bu yüzden öncelikle Malatya Turgut Özal Üniversitesi Rektörümüz Prof. Dr. Recep Bentli’ye katkılarından dolayı teşekkür ediyorum. Katkılarından ötürü Sayın Doç. Dr. Cihat Yaycı’ya ve düzenleme kuruluna da teşekkür ediyorum” ifadelerine yer verdi.


Turgut Özal isminin dünyada, Türkiye’de ve Malatya’da bir marka değerinin olduğunu belirten Prof. Dr. Nusret Akpolat, “Bu marka değerini koruyarak, silsile halinde 5.’si düzenlenen Turgut Özal Ekonomi ve Siyaset Kongresinin bu seneki alt başlığı ‘Küresel ve Bölgesel Tartışmalar’. Bu başlık aslında tam da Turgut Özal’ın vizyonunu da içerecek tarzda bir küreselleşme teması da ele alınmış. Kongre içeriğine baktığımda küresel sorunları içermesi açısından zenginliğini de gördüm. Bu açıdan düzenleme kurulu tebrik ediyorum” dedi.


Prof. Dr. Nusret Akpolat, “Turgut Özal ismi her ne kadar diğer üniversitemize isim olarak seçilmiş olsa da biz de Turgut Özal Tıp Merkezimiz ile üniversitemizde yaşatmaya çalışıyoruz. Özellikle 5-6 Şubat depremlerinden sonra bölgemizin deprem ile sarsılması, 11 ilin etkilenmesi ve üniversitemizin de şehrimizin de bundan büyük oranda etkilenmiş olması ve sonrasında da biz üniversiteler olarak tekrar ayağa kalkıp dirilmeye çalışırken dün bir depremle daha sarsıldık. Bu anlamda bölgemizin bu deprem felaketinden psikolojik olarak kurtulup tekrar normale dönmesi için elimizden geleni yapıyoruz” şeklinde konuştu.


Malatya Turgut Özal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Recep Bentli, “Öncelikle dünkü deprem nedeniyle kongreyi online olarak gerçekleştirdiğimiz için üzüntümü dile getirmek istiyorum. Yeni bir üniversite olmamıza karşın İnönü Üniversitesi ile birlikte kaliteli işler yapmaya çalışıyoruz. Bu yüzden başta Nusret hocam olmak üzere tüm katılımcılara teşekkür ediyorum.” ifadeleriyle konuşmalarına başladı.


Prof. Dr. Recep Bentli, “Adını yaşatmaktan gurur duyduğumuz merhum Cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ın adıyla düzenlenen ve bu yıl üniversitemiz ve İnönü Üniversitesi işbirliği içerisinde 5.’sini düzenlediğimiz Ekonomi ve Siyaset Kongresine hepiniz hoş geldiniz. 21.yüzyılın ilk çeyreği biterken özelde bölgemiz ve genelde tüm dünya güvenlik başta olmak üzere sonuçlarının vahameti tahmin bile edilmeyecek sorunlarla bildiğiniz üzere boğuşuyor. Dünya adeta bir akıl tutulması yaşıyor. Küresel bir köye dönüşen dünyamızda bu sorunların çözümü ancak akılcı politikalarla mümkün. Kongremizin bu seneki ana başlığı ‘Küresel ve Bölgesel Tartışmalar’. Ülkemizden ve farklı ülkelerden 100’ün üzerinde katılımcı inşallah iki gün boyunca 27 oturumda dünyanın yaşadığı bu dar boğazın sebeplerini ve çözüm önerilerini tartışacak. Küresel düzeyde yaşanan bu akıl tutulmasını aşmamız için sunulacak akılcı çözüm önerilerinin yanı sıra gerek yerel, gerek ulusal, gerekse de küresel düzeyde işbirliklerine her zamankinden daha çok ihtiyacımız var” sözcüklerini kullandı.


Asrın felaketinden en çok etkilenen dört şehirden birinin Malatya olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Recep Bentli, “Yaralarımızı sarmaya var gücümüzle devam ediyoruz. Dolayısıyla işbirliklerine Malatya olarak her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Bu kongrede bizi mutlu eden husus da birçok kurum ve kuruluşun işbirliği ile gerçekleşiyor olması. Bu vesileyle kongrenin gerçekleştirilmesi noktasında katkılarını bizden esirgemeyen ve emeği geçen tüm kurum ve kuruluşlara, düzenleme komitesine bir kez daha teşekkür ediyorum” ifadelerine yer verdi.


Doç. Dr. Tümamiral Cihat Yaycı “Mavi Vatan Bağlamında Hukuki, Siyasi, Ekonomik Gelişmeler ve Jeopolitik Öneriler” başlıklı konuşmalarına, “Türkiye hakikaten çok kritik bir coğrafyada yer alıyor. Jeopolitik ve jeostratejik açıdan geçmişten günümüze gerek hayat alanı teorisi, gerekse deniz hâkimiyet teorisi vb. tüm hepsinin merkezinde aslında Avrasya ve Avrasya’nın merkezinde de Türkiye oturuyor. Türkiye hem Avrupa’yı hem Asya’yı hem Afrika’yı birbirine bağlayan çok önemli bir coğrafyada yer alıyor. Son 30 yılda dünyadaki en önemli savaşların 20 tanesi Türkiye’nin etrafında olmuş.” İfadelerine yer vererek konuşmalarına başladı.


Türkiye’nin etrafında sürekli savaşların olduğunu belirten Doç. Dr. Tümamiral Cihat Yaycı, “Etrafımız bir cehenneme dönmüş, bir çöl iken biz bir vahada yaşamışız ve yaşıyoruz da. Bütün savaşlar bizim sınırlarımızda olurken; bizim sınırlarımızdan içeri bu savaşlar sirayet edememiş. Bunun iki nedeni var. Birincisi güçlü devlet yapımız, ikincisi güçlü devlet yapımızla bağlantılı olan güçlü silahlı kuvvetlerimiz. Bu coğrafyada güçlü silahlı kuvvetleri olmayan hiçbir devlet yaşayamaz. Devlet geleneği bizim gibi binlerce yıla dayanmayan devletlerin yaşaması söz konusu değildir. Bu savaşlarda her iki alanda zafiyeti olan devletlerde oluşuyor” şeklinde konuştu.


Doç. Dr. Tümamiral Cihat Yaycı konuşmalarına, “Biz devlet ve silah yapımızı her bakımdan güçlü tutmak zorundayız. Büyük Ortadoğu Projesi denen şey, Büyük İsrail Projesidir. Bizim ülkemiz maalesef kritik bir coğrafyada, kesişim kümesinde yer alınca, ülkemizde birtakım ülkelerin, devletlerin ve grupların uzantıları var. Bunu medyada, bürokraside, akademide görebilirsiniz. Bunlar fon alırlar, onların etkisiyle konuşurlar ya da bir şekilde bu grupların adamları olmuşlardır. Türkiye bir NATO üyesidir. Bir NATO üyesine İsrail doğrudan saldıramaz. Ancak dolaylı olarak saldırabilir. O da PKK, YPG ve onların türevleri vasıtasıyla olur" diye konuştu.


Doç. Dr. Tümamiral Cihat Yaycı konuşmalarına kongrede emeği geçen kurum, kuruluş ve düzenleme kuruluna teşekkür ederek son verdi.



5. Uluslararası Turgut Özal Ekonomi ve Siyaset Kongresi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara 2025 Merkezi Yönetim bütçe görüşmeleri Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, “Biz nükleersiz bu dönüşümü Türkiye’nin arz güvenliğini, Türkiye’nin dışa bağımlılık hikayesini yazma şansımız yok. Elbette ki Türkiye’nin enerjiyi daha verimli kullanması lazım. Enerjisini sanayiden, tarıma, ulaştırmaya, bütün sektörlerde verimli halde kullanması gerekiyor.” Bayraktar, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının 2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçe ve 2023 Kesin Hesap Kanun Teklifi görüşmelerine katıldı ve milletvekillerinin sorularını cevapladı. Bayraktar, Türkiye’nin enerji talebi artan, büyüyen bir ülke olduğunu söyleyerek, “Son yirmi yılda hem doğal gazla hem elektrikle talep neredeyse üç katına çıktı. Yıllık yaklaşık yüzde dört buçuğun üzerinde bir elektrik talebi artışı var. Dolayısıyla bizim öncelikli görevimiz bu artan talebi karşılayabilmek. Arz güvenliği bizim birinci öncelikli noktamız. İkinci husus elbette ki dışa bağımlılığımız. Burada rakamları ifade etmeme müsaade edin daha detaylı olarak. Türkiye 2022 yılında doğal gaza yaklaşık 44.6 milyar dolar ödedi. Petrol ve petrol ürünlerine 2022 yılında 40.4 milyar dolar para ödedi. Toplamda 2022 yılında LPG, kömür ithalatımızda bu rakam 96.5 milyar dolar oldu. Dolayısıyla bütün stratejimizi aslında ta 2002 yılından beri Türkiye’nin enerjideki dışa bağımlılığını düşürme üzerine kurgulamış durumdayız. Onun için Türkiye artan enerji talebini karşılarken aynı zamanda enerjide bu dışa bağımlılığını mutlaka bitirmesi gerekiyor. Politikalarımız bunun etrafında şekilleniyor. Elbette ki bir üçüncü zorluk hatta belki bütün bu ikisinin daha ilerisinde bir zorluk 2053 yılında üç net sıfır emisyon edip Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu Meclisimizin 2021 yılında Türkiye’yi iklim anlaşmasına taraf yaparak ortaya koyduğum Türkiye’nin iklim değişikliğine mücadele hedefleri” ifadelerini kullandı. Yeniköy Kemerköy termik santrallerinin katkısına ilişkin soruya Bayraktar, “Bunlar 7.9 terawat saat elektrik üretiyor. Ürettiler. Yılda üretiyorlar. Toplam Türkiye’deki üretimin yüzde iki buçuğunu biz bu iki santralden karşılıyoruz. Akbelen ormanları kapsamında sorulan bir soruydu bu. Bu enerjiyi biz doğal gazdan üretsek, ithal kaynaktan üretsek yaklaşık 1.6 milyar metreküplük bir doğal gaz ithal etmemiz gerekiyor. Yerli kaynak yerine işte size bir cari açık kaynağı daha oluşmuş oluyor. Bunun yaklaşık bedeli yıllık 700 milyon dolar oluyor. Dolayısıyla bizim mutlaka yerli kaynaklarımızı çevreyle uyumlu bir şekilde devreye almamız gerekiyor” şeklinde konuştu. Bayraktar, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Yenilenebilir kaynaklar bizim göz bebeğimiz, en çok ehemmiyet verdiğimiz ve özellikle vurgulamak istediğim nokta bugünün bence çok çok önemli çıktılarından bir tanesi. Türkiye bugün konutlarında kullandığı elektriğin tamamının sadece rüzgar ve güneş enerjisinden üretilir hale gelmiş durumda. Bunu sadece geçtiğimiz 14-15 yılda yaptı. Sıfır olan rüzgar neredeyse sıfır olan rüzgarı tamamen sıfır olan güneşi 2012 güneş kurulu gücümüz sıfır. Geçtiğimiz 10-14 yıl içerisinde 31 bin megavatın üzerine çıkardık. Bu yılda yaklaşık 2 bin 500-2 bin 700 megavatlık bir kurulu güçler. Biz bunu yaparken diyoruz ki mutlaka bu otuz bin megavatı 2035’te 120 bin megavatı götürmeliyiz ki Türkiye iklim hedeflerine, Türkiye dışa bağımlılığını mutlaka bu şekilde azalsın.” Nükleer enerjinin Türkiye’nin 70 yıllık rüyası olduğunu söyleyen Bayraktar, “1955 yılında Türkiye Cumhuriyeti ilk aslında nükleerle ilgili adım atıyor ve Amerika Birleşik Devletleri’yle bir sivil sahada nükleerin kurulmasıyla alakalı bir anlaşma imzalıyor. Resmi gazetede 1956’da bu yayınlanıyor. Türkiye 1956 Atom Enerjisi Komisyonunu kuruyor. Türkiye’de 1957 yılında da Uluslararası Atom Enerjisi üye oluyor. Aynı tarihte Güney Kore’de üye oluyor. 1962 ilk araştırma reaktörü işletmeye alınıyor. 1965 enerji ilk kez beş yıllık kalkınma planımızda yer alıyor. 1976’da Akkuyu nükleer saha olarak tespit ediliyor. İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından. Biz Akkuyu’yu nükleer saha tespit ettiğimiz yıl Güney Kore ilk nükleer reaktörünü devreye alıyor. 2015’te uçak krizi, ondan sonraki yaşanan süreçler darbe gelişimleri. 2018 yılına geldiğimizde Akkuyu’ya biz ilk lisansı verdik ve orada çalışmalar başladı. Şu anda ilk reaktörün çalışmaları da devam ediyor. Birinci üretenin kubbesi de kapatılmış durumda. Ama nükleersiz Türkiye’nin kalıcı uzun soluklu temiz enerjiye erişme şansı yok. Bunu sadece biz söylemiyoruz. Biraz önce ifade ettiğimiz o 31 ülke yani Birleşmiş Milletler iklim değişikliğiyle mücadele anlamındaki en önemli toplantıda ortaya konan deklarasyon geçen sene Dubai, bu sene Bakü’de. Bakın bunların arasında öyle çok kaydedilen ülkeler yok diye ifade edildi. Ben size ifade edeyim. Kanada, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya, Fransa, Macaristan, Japonya, Kore, Hollanda, Polonya, Slovakya, İsveç, Birleşik Arap Emirlikleri, Birleşik Krallık İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri. Bu ülkelerden bazıları. Dolayısıyla bütün bu ülkeler ülke mutlaka küresel ısınmayla mücadelede bizim nükleersiz bu işi başaramayacağımızı ifade ediyorlar. Dolayısıyla biz de Türkiye olarak diyoruz ki biz Akkuyu’nun yanında Sinop’ta, Trakya’da üç tane konvansiyonel büyük santrale ihtiyacımız var. Yaklaşık on iki reaktöre ihtiyacımız var. Küçük modüle reaktörleri, SMR’lara da ihtiyaç var. Bugün özellikle dünyada gelişen trendler, yapay zeka, büyük data, büyük bir elektrik ihtiyacını beraberinde getiriyor. Bakın son dönemdeki gelişmeler. Google, SMR geliştirici bir şirkette elektrik satın alma anlaşması yaptığına çıkıyor. Microsoft yine bir anlaşma yapıyor Amerika’da. Three Mile Island ki burada 1979 beri kapalı olan bir kaza nedeniyle kapalı olan bir reaktördeki nükleer santral tekrar devriye alınıyor ve oradan yirmi yıllık bir alım anlaşması yapılıyor. Dolayısıyla biz nükleersiz bu dönüşümü Türkiye’nin arz güvenliğini, Türkiye’nin dışa bağımlılık hikayesini yazma şansımız yok. Elbette ki Türkiye’nin enerjiyi daha verimli kullanması lazım. Enerjisini sanayiden, tarıma, ulaştırmaya, bütün sektörlerde verimli halde kullanması gerekiyor.” BOTAŞ’ın ödenmemiş faturası olmadığını belirten Bakan Bayraktar, “BOTAŞ’ı özelleştirmeyi düşünmüyoruz” ifadelerini kullandı.