EKONOMİ - 10 Ekim 2024 Perşembe 09:17

MEVKA ve Konya Teknik Üniversitesi’nden siber işbirliği

A
A
A
MEVKA ve Konya Teknik Üniversitesi’nden siber işbirliği

Mevlana Kalkınma Ajansı (MEVKA) ve Konya Teknik Üniversitesi arasında ülkemizin siber güvenlik uzmanı ihtiyacının karşılanması, üniversitelerde öğrenim gören öğrencilerin farkındalıklarının artırılması ve potansiyel yeteneklerin tespit edilerek dijital ve siber güvenlik teknolojileri alanına yönlendirilmesi ve desteklenmesi amacıyla iş birliği protokolü imzalandı.


İmzalanan protokol ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Mevlana Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Dr. İhsan Bostancı, “Dünyada bilgi ve iletişim sistemlerinin kullanımı hızla yaygınlaşmış ve hayatımızın hemen her alanında bu sistemler önemli bir rol oynamaya başlamıştır. Teknolojinin giderek daha fazla dijitalleşmesi, beraberinde güvenlik konusunun önemini de artırmaktadır. Son yıllarda yapılan iş gücü araştırmalarına göre siber güvenlik alanında önemli sayıda insan kaynağına ihtiyaç duyulduğu görülmektedir. Tam da bu noktada, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Savunma Sanayii Başkanlığı ve Dijital Dönüşüm Ofisi iş birliğiyle, Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü koordinasyonunda Türkiye’nin 16 Kalkınma Ajansı bölgesini kapsayan 20 ilde yürütülen ve ülke genelinde Kalkınma Ajansları vasıtasıyla siber güvenlik alanında nitelikli insan kaynağının yetiştirilerek genç istihdamının artırılması hedeflenmektedir. Ulusal çapta geniş kapsamlı olarak yürütülen ve geleceğin siber güvenlik uzmanlarının yetiştirilmesine büyük katkılar sağlayacak olan bu programa ajansımızın da dahil edilmesi bizleri ziyadesi ile memnun etmiştir. Ajans olarak bizler de kurulduğumuz günden bugüne kadar bölgemizde yer alan gençlerimizin dijital teknolojiler konusunda farkındalığının artırılması amacıyla siber güvenlik, yazılım ve yapay zeka, robotik kodlama ve tasarım, arduino eğitimleri gibi alanlarda teknoloji odaklı girişimciliğin geliştirilmesi amacıyla çeşitli modüllerden oluşan program ve projeler yürüttük, yürütmeye de devam ediyoruz. Konya Teknik Üniversitemizle imzaladığımız protokol de 2024-2025 akademik yılı içerisinde üniversitenin farklı bölümlerinde öğrenim gören ön lisans, lisans ve lisansüstü öğrencilerine yönelik olarak siber güvenlik konusunda eğitim faaliyetlerini ve sağlanacak altyapıları kapsamaktadır. Düzenlenecek olan Siber Vatan Programı ile eğitimlerin yanında teknik geziler, usta çırak buluşmaları, konferanslar ve seminerler, mentor firmalar ile birebir çalışmalar, Capture The Flag (CTF) yarışmaları düzenlenerek girişimcilik ekosistemi oluşturulacak ve geliştirilecektir. Gerek ülkemizin ve gerekse de bölgemizin siber güvenliğine çok değerli katkıları olacağına inandığımız bu programa verdikleri kıymetli destek için Konya Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Osman Nuri Çelik nezdinde emeği geçen herkese teşekkür ediyor, gençlerimizi siber vatanımızda dijital sektörlerin gelişimine hız ve güç verecek yeni ürün/hizmet geliştirmenin vermiş olduğu eşsiz mutluluğu ve gururu birlikte yaşamaya davet ediyoruz” ifadelerini kullandı.


Konya Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Osman Nuri Çelik de protokol ile ilgili olarak, “Mevlana Kalkınma Ajansı ve Konya Teknik Üniversitesi olarak siber güvenlik alanında önemli bir iş birliği protokolü imzaladığımızı duyurmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum. Ülkemizin siber güvenlik uzmanı ihtiyacının karşılanması, öğrencilerimizin bu alandaki farkındalıklarının artırılması ve potansiyel yeteneklerin tespit edilmesi konusundaki kararlılığımızı pekiştiren bu adım, aynı zamanda dijital ve siber güvenlik teknolojileri alanında ülkemizin rekabet gücünü artırmaya yönelik önemli bir katkı sağlayacaktır. Geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin, siber güvenlik alanında yetkin bireyler olarak yetişmesi için gereken altyapıyı sağlamayı hedefliyoruz. Bu protokol, öğrencilerimizin bilgi ve becerilerini geliştirecek çeşitli programlar, seminerler ve uygulamalı eğitimler içerecek. İş birliğimizin, ülkemizdeki siber güvenlik alanındaki yetenek açığını kapatmak için bir başlangıç olmasını temenni ediyorum. Bu önemli adımda emeği geçen herkese teşekkür ediyor, birlikte daha güvenli bir dijital geleceği inşa etme yolunda kararlılıkla ilerleyeceğimizi vurgulamak istiyorum” dedi.



MEVKA ve Konya Teknik Üniversitesi’nden siber işbirliği

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Karabük Özel tasarımlı diş ünitleri çocukların randevularına istekli gelmelerini sağlıyor Karabük Ağız ve Diş Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kazandırılan özel tasarım diş ünitleri hem çocukların randevularına istekli gelmelerini sağlıyor hem de diş hekimlerinin tedavilerini kolaylaştırıyor. Karabük Ağız ve Diş Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki Pedodonti Kliniğini girişinden itibaren duvarlarında "Keloğlan, Şirinler, Rafadan Tayfa, Tom ve Jerry" gibi çizgi film karakterlerinin resimleri bulunuyor. Ayrıca merkezde, tedavi sırasında giyilen önlükten kullanılan cerrahi malzemelere kadar her şey çocuklara özel. Son olarak başhekimliğin girişimleriyle kazandırılan çocuklara özel tasarlanan diş ünitleri merkezde hizmete sunulmaya başlandı. Bu özel tasarım diş ünitlerinin de kazandırılmasıyla çocukların randevularına istekli gelmeleri sağlanırken, diş hekimlerinin de tedavilerinde kolaylık imkanı sunuyor. İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine konuşan Dr. Öğretim Üyesi Taibe Tokgöz Kaplan, “Çocuklar bizim göz bebeğimiz. Tabii ki onlar için elimizden gelen her türlü hizmeti yapıyoruz. Son yıllarda da onları böyle görsel olarak da etkilemek için yapılmış çok fazla hizmet var hastanemizde. İlk olarak kliniğimizin boya ve badana işlemleri sırasında çocukların daha çok hoşuna gidecek şekilde farklı renklerde boyamalar yapıldı. Daha sonra duvarlarına stickerlar yapıştırıldı. Bekleme salonunda farklı görseller olan çocukların izlediği çizgi filmlerden, karakterlerin stickerları var. Oyun alanımız var. Çocukları beklerken de hani heyecanlanıp gerilmelerini önemli kadına motive olmaları adına bu şekilde alanlar hazırlamıştık. Klinik içinde de stickerlar zaten onların böyle çok dikkatini çekiyordu. Motive oluyorlardı” dedi. “Tedavide işlerimizi kolaylaştırıyor” Kliniğe kazandırılan yeni pedodonti ünitleri ile çocukların motive olduğundan bahseden Kaplan, “Eski ünitlerimiz tabii ki fonksiyoneldi ama onlar daha çok yetişkinler için kullandığımız böyle görseli pek olmayan ünitlerdi. Bunların her yerinde farklı bir görsel var. Yani her yerinde çocukların hoşuna gidecek dekorları olduğu için daha iyi motive oluyorlar. Bu bizim için davranış yönlendirmesi adına da çok faydalı oluyor. Onların hoşuna gidecek şeyler buraya bir puan önde gelmelerini sağlıyor. Bizimde tedavide işlerimizi kolaylaştırıyor ve devam eden randevuların daha cesur ve istekli gelmelerini sağlıyor” diye konuştu. “Biraz daha az korkarak yaklaşıyorlar” Çocuklarda ister istemez oluşan diş hekimi ve diş ünite korkularını yenebilmelerini sağlamak için çalışmalar yaptıklarını ifade eden Ağız ve Diş Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Ahmet Taylan Çebi ise şunları söyledi: “Bununla beraber işte çocuklarımız oturdukları diş ünitlerinde biraz daha rahat etsinler diye çocuklar için tasarlanmış hem daha onların boyutlarına uygun, daha ergonomik hem de korkularını yenecek sevimli kahramanlarla onların diş tedavilerini birazcık eğlenceli hale getirebilmek için yeni nesil olarak üretilen diş ünitlerini çocuk diş hekimliği polikliniğimize kavuşturduk. Çocuklarımız bunlarda daha huzurlu, daha böyle biraz daha az korkarak yaklaşıyorlar. Artık çocuk polikliniği uzman hekimlerimiz, hocalarımız tarafından çocuklarımız bu ünitler üzerinde tedavi olacaklar.”
İstanbul Kız çocukları daha iyi bir dünya, erkek çocukları araba hayal ediyor KidZania İstanbul ve FutureBright’ın araştırması, toplumsal cinsiyet rollerinin çocuklar üzerindeki etkilerini ortaya koydu. Hayallerinde fantastik öğelere yer verip sevdikleriyle sosyal bağlar kuran kız çocuklarında, ‘daha iyi bir dünya’ hayali ilk sırada. Erkek çocukları ise fiziksel güç gerektiren popüler meslekleri hayal ederken büyüyünce ‘zengin ve güçlü’ olmayı istiyor. Çocuklar ülkesi KidZania İstanbul ve FutureBright iş birliğiyle gerçekleştirilen kapsamlı araştırma, çocukların hayal güçleri, meslek tercihleri ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki algılarını derinlemesine ele aldı. KidZania İstanbul CEO’su Ebru Timur ve FutureBright Group’un kurucusu Akan Abdula önderliğinde yürütülen çalışmada 6-14 yaş arası çocuklar ve ebeveynleri ile görüşmeler yapıldı. ‘Geleceğin Tüketicileri: Gelecek, Hayaller ve Gerçekler’ adını taşıyan raporun sonuçları, toplumsal cinsiyet rollerinin sadece çocukların hayatlarını değil hayallerini de etkilediğini ortaya koydu. Kız çocukları, topluma ve ailelerine karşı daha duyarlı Araştırma sonuçlarına göre maddi temelli ve kariyer hedefli hayaller, erkek çocuklarını daha fazla meşgul ederken kız çocukları daha gerçeküstü ve dünyaya duyarlı hayaller kuruyor. Arkadaşlarıyla oyun oynamak, ailece keyifli vakit geçirmek gibi sosyal bağlar üzerinden kurulan hayaller, kız çocuklarında daha fazla yoğunlaşıyor. Örneğin, erkek çocukları arasında araba sahibi olma hayali yaygınken, kız çocukları arasında ‘daha iyi bir dünya hayali’ öne çıkıyor. Erkek çocukları ailesi ya da arkadaşlarına dair hayaller kurmazken, onlar için zengin ve güçlü olmak çok daha fazla önem taşıyor. Polis, futbolcu ya da pilot olmak istiyorlar Araştırma, çocukların toplumsal cinsiyet rolleri doğrultusunda meslek hayalleri kurduğunu da ortaya koydu. Bildiklerinden ilham alan kız çocukları doktor, öğretmen ve veteriner olmayı hayal ederken, erkek çocukları fiziksel yeterlilik ile puanlanan meslekler arasında yer alan polis, futbolcu ve pilot olmayı istiyor. Araştırmadan çıkan sonuçlara göre; çocukların hayalleri ve meslek tercihleri toplumsal cinsiyet rollerine göre şekilleniyor. Bu bulgular, çocukların kariyer hayallerini desteklemek ve onlara daha geniş bir perspektif sunmak için erken yaşlardan itibaren cinsiyet eşitliği bilincinin aşılanmasının da önemini vurguluyor. “Ben de yapabilirim” duygusu kalıpları kırıyor Çocuklar Ülkesi, toplumsal cinsiyet eşitliğine olan bağlılığıyla, çocukların hayal güçlerini ve gelecekteki kariyer hedeflerini cinsiyet kalıplarından bağımsız olarak destekleyip tüm çocuklara eşit fırsatlar sunuyor. KidZania’ya gelen kız çocukları, toplumda kendilerine biçilen rollerin aksine, polis ve pilot gibi meslekleri deneyimleyip “ben de yapabilirim” duygusuyla büyüdüklerinde bu mesleklerle ilgili hayaller kuruyor. Bu, çocukların hayal güçlerini genişletmenin yanı sıra, onların gelecekteki kariyer seçimlerinde daha eşitlikçi bir yaklaşım benimsemelerine yardımcı oluyor. “Toplumsal dönüşüm için hayati öneme sahip” Konu hakkında değerlendirmede bulunan Ebru Timur, “Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için çocukların hayallerini ve hedeflerini desteklemek üzere daha kapsayıcı bir yaklaşım benimsemek gerekiyor. Okul müfredatları ve oyun alanları, her iki cinsiyetin de hayal dünyalarını genişletecek, farklı beceriler geliştirecek ve eşit fırsatlar sunacak şekilde tasarlanmalıdır. Kız çocuklarına ve erkek çocuklarına yönelik toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı eğitim programları, gelecek nesillerin daha adil ve eşit bir dünyada büyümesine katkıda bulunacaktır. KidZania İstanbul, bu hedef doğrultusunda toplumsal cinsiyet eşitliğini desteklemek amacıyla çeşitli projeler ve etkinlikler düzenliyor. Ayrıca, tüm çocuklara yönelik rol modellerin ve farklı meslek gruplarının temsil edildiği etkinlikler, cinsiyet kalıplarını kırmak için önemli bir fırsat sunuyor. Hayallerin şekillendirilmesi sürecinde toplumsal cinsiyet eşitliği, sadece bireysel hedefler açısından değil, aynı zamanda toplumsal yapıların dönüşümü açısından da hayati bir öneme sahiptir. Kız ve erkek çocuklarının eşit fırsatlarla büyümesinin, sadece cinsiyet eşitliği için değil, aynı zamanda daha sağlıklı, üretici ve iş birliğine dayalı bir toplum için de gerekli olduğuna inanıyorum” şeklinde konuştu. “Bilincin erken yaşlardan itibaren aşılanması gerekiyor” Akan Abdula ise araştırmanın çarpıcı sonuçlarıyla ilgili şu ifadeleri kullandı: “Bu araştırma, çocukların hayal dünyalarının bile toplumsal cinsiyet rolleri tarafından nasıl şekillendiğini açıkça gösteriyor. Erken yaşlarda çocukların cinsiyet kimliklerini ve toplumsal cinsiyet rollerini fark etmeye başlaması, onların meslek ve hayal tercihlerini de etkilemektedir. Lawrence Kohlberg’in halen birçok global araştırmada referans alınan 1966 yılında gerçekleştirdiği çalışmalara göre, çocuklar cinsiyet kimliklerini ortalama 30 aylıkken fark etmeye başlıyor ve bu farkındalık dört yaşına gelindiğinde belirginleşiyor. Bu süreç, çocukların çevrelerinden, medya içeriklerinden ve akran etkileşimlerinden edindikleri toplumsal normlar ve beklentiler çerçevesinde şekilleniyor. Bu bağlamda, toplumsal cinsiyet eşitliği bilincinin erken yaşlardan itibaren aşılanması, çocukların cinsiyetlerine dayalı sınırlamaların ötesinde düşünmelerine ve hayallerini daha geniş bir perspektiften değerlendirmelerine yardımcı olabilir. Toplumsal cinsiyet eşitliği, sadece bireylerin kariyer seçimlerini değil, aynı zamanda toplumsal yapıları da dönüştürme potansiyeline sahiptir. Çocuklara eşit fırsatlar sunarak, cinsiyet kalıplarının ötesinde meslekleri keşfetmelerine ve bu alanlarda yetkinleşmelerine olanak tanımak, gelecekteki eşitlikçi toplumların temellerini atmak açısından büyük önem taşımaktadır. Bazı iş kollarının geleceği tehlikede Dünya genelinde yapılan araştırmalar da çocukların kariyer hayallerinin toplumsal cinsiyet rollerine göre şekillendiğini gösteriyor. Örneğin, World Economic Forum’un ‘The Future of Jobs Report 2023’ raporuna göre, çocukların kariyer hayalleri genellikle cinsiyetlerine özgü kalıplarla sınırlı. KidZania İstanbul ve FutureBright araştırmasının sonucunda da görüldüğü gibi kız çocukları ağırlıklı olarak öğretmenlik veya hemşirelik gibi geleneksel olarak kadınlara atfedilen meslekleri hayal ediyor; erkek çocukları mühendislik veya bilgisayar bilimi gibi alanlara yöneliyor. Bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanlarına kız çocuklarının ilgisinin azlığı, STEM (Science / Fen, Technology / Teknoloji, Engineering / Mühendislik ve Mathematics /Matematik) alanlarında kadın temsilinin düşük kalmasına ve bu sektörlerde yeterli iş gücünün sağlanamamasına neden oluyor.
Kastamonu Pompeipolis Antik Kenti’ndeki bin 800 yıllık mozaikler gün yüzüne çıkartılıyor Paflagonya’nın başkentliğini yapan Kastamonu’nun Taşköprü ilçesindeki Pompeipolis’te gerçekleştirilen kazı çalışmalarında, yok olmanın eşiğine gelen bin 800 yıllık Roma villasına ait mozaikler kurtarılarak gün yüzüne çıkartılıyor. Kazı Başkanı Doç. Dr. Mevlüt Eliüşük, mozaiklerin yok olacak duruma geldiğini söyledi. Roma döneminde yayıldığı alan bakımından Paflagonya bölgesinin en büyük kentlerinden biri olan ve başkentlik yapmış olan Pompeiopolis’te gerçekleştirilen kazı çalışmaları, Kültür ve Turizm Bakanlığı adına Karabük Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mevlüt Eliüşük başkanlığında yürütülüyor. Kastamonu’nun Taşköprü ilçesine bağlı Zımbıllı Tepe mevkiinde yer alan tarihi Paflagonya bölgesinin başkenti Pompeiopolis Antik Kenti’ndeki kazı çalışmaları özellikle billa bölümünde yoğunlaştı. Villada bulunan mozaiklerin bu yıl gün yüzüne çıkarılması hedefleniyor. Yaklaşık bin 600 metrekare alana oturan Roma villasında çıkan yangın ve zemindeki sudan kaynaklı oynamalar sebebiyle mozaiği tutan harcın tamamen toprağa dönüşmesi sebebiyle aşırı bozulmalar oluştu. Birkaç yıl içerisinde tamamen yok olması beklenen mozaiğin tekrar gün yüzüne çıkartılması ve kurtarılması amacıyla devam eden kazılar, Roma villasında yoğunlaştırıldı. Roma villasına ait mozaikler, ekipler tarafından tek tek işlenerek topraktan arındırılıyor. "Başkent olarak öncülük etmiş" Mozaik üzerinde yürütülen çalışmalar hakkında bilgiler veren Karabük Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mevlüt Eliüşük, kazı çalışmalarının yoğun şekilde devam ettiğini belirterek, Pompeipolis Antik Kenti’nin, Paflagonya bölgesinin en önemli kenti olarak ön plana çıktığını söyledi. Eliüşük, “Kent, M.S. 2. yüzyılda bölgeye başkent olarak öncülük etmiş. Bu zenginliklere bağlı olarak kentte Roma İmparatorluğu dönemine ait yapı kalıntıları tespit ediliyor” dedi. Kentin en önemli yapısının Roma villası olduğunu ifade eden Eliüşük, yaklaşık bin 600 metrekare alana oturan bu villanın birbirinden farklı özel odaların bulunduğu büyük devasa bir yapı olduğunu belirerek, “İçerisinde çeşmeler de var ve buna bağlı olarak alt yapı sistemleri bulunuyor. Günümüze ne yazık ki yapının sadece temel seviyesi ulaşıyor” diye konuştu. Yapıda önemli kalıntılara ulaşıldığını anlatan Eliüşük, yapıda ön plana çıkan buluntular arasında mozaiklerin olduğunu aktardı. “Mozaiklerin konservasyonunu yaptıktan sonra tekrar yerine yerleştirilecek” Mozaiklerin tekrar yerine yerleştirileceğini kaydeden Doç. Dr. Eliüşük, “Pompeipolis kazıları, Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün yetkisiyle Taşköprü’de kazı çalışması yapıyoruz. İki ekibimiz kazı çalışması yapıyor. İtalyan ekibimiz, Roma villasında kaçı çalışması gerçekleştiriyor. Bizlerde hem villanın koordinasyonunu sağlıyoruz, aynı zamanda tiyatro da çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Yaklaşık 10 yıl önce Roma villasından çıkan bazı mozaiklerimiz vardı. 2002 yılından itibaren ben, Pompeipolis’in kazı başkanlığını yürütüyorum. O tarihten günümüze kadarda mümkün olduğu kadar kazı ile birlikte restorasyonu ön planda tutmaya çalıştık. 2023 yılında bir mozaiği ortaya çıkardık ve onun muhafazasını tamamlamıştık. Bu yıl planlamamızda da özellikle villanın hem gezilebilir hale getirilmesi hem de konservasyonunun sağlanması amacına yönelik mozaiklerin konservasyonuna başladık. Bu konservasyon çalışmaları bünyesinde Mayıs ayından itibaren bir odadaki mozaiklerin kaldırılmasını gerçekleştirdik. Mozaikler, bulunduğu yerden kaldırıldı ve buradaki laboratuvara getirildi. Bu kaldırma aşamasından sonrada bu mozaiklerin konservasyonu yapılacak ve tekrar yerine yerleştirilecek. Şu anda restorasyonunu gerçekleştirdiğimiz mozaikler daha çok geometrik desenlerin olduğu M.S. 5. yüzyıla ait mozaikler. Önümüzdeki yılda villanın belki de en önemli mozaiği olan figürlü bir balık avı sahnesini betimlendi. M.S. 2. yüzyıla ait bu mozaikleri de yerinden kaldırıp bunların da konservasyonunu sağlayacağız ve bu çalışmaların sonucunda da Roma villasında bunların insanlar tarafından gelinip görülebilecek hale getirmeye çalışıyoruz. Bu çalışmalarda özellikle Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün desteğini çok fazla hissediyoruz. Onların sayesinde burada çalışmalar yürütüyoruz. Buna ek olarak yerelde bizlere de Taşköprü Belediyesi de destek sağlıyor, belediyemize de sonsuz teşekkür ediyoruz” şeklinde konuştu. “Restore ettiğimiz mozaik, M.S. 5. yüzyıla ait daha çok geometrik desenlerin olduğu bir mozaiktir” Restore ettikleri mozaiğin M.S. 5. yüzyıla ait daha çok geometrik desenlerden oluştuğunu söyleyen Eliüşük, “Zemin mozaikleri o dönemin modasını yansıtan küçük taşlarla, işlenmiş renkli taşlarla oluşturulmuş çeşitli figür ve desenlerdir. Günümüzde bizler halı kullanıyoruz, o dönemde de günümüzde halı desenlerine benzeyen geometrik desenlerden oluşuyor. Figürlü örneklerde bulunuyor. Figürlü örnekler ise daha çok Roma İmparatorluğu döneminde görülüyor. Şu anda restore ettiğimiz mozaik M.S. 5. yüzyıla ait daha çok geometrik desenlerin olduğu bir mozaiktir. Yapıları görselleştirmenin bir diğer yolu da o dönemde zeminli mozaik ile kaplamak, duvara firesteel yapmak. Bunlar yapının görkemini ve bezemesini arttırmak ile alakalı. Çalışma prensibi budur. Restorasyonda bizler herhangi bir tamamlama ya da yeniden yapmaya geçmiyoruz. Mevcudu kaldırıp, konservasyonunu yapıp yeniden yerine koyuyoruz. Tamamlama mozaikleri biraz sıkıntılı, bütün bir deseni tutturmak ya da bir görseli oluşturmak çok zor. Bunlara girdiğinizde en ufak bir uygulamanız bile göze çarpacak şekilde olumsuz sonuçlara neden oluyor. Biz, bu yüzden kaldırıp konservasyonunu yapıp yerine koymak yöntemini kullanıyoruz. Herhangi bir ekleme yapmıyoruz” ifadelerini kullandı. “Roma villasına ait mozaik, 3-5 yıl daha müdahale etmesek tamamen yok olacak durumdaydı” Roma villasına ait mozaiklerde aşırı bozulmaların bulunduğunu söyleyen Eliüşük, “Bu bozulmanın de temel nedeni zemindeki oynaklıktan kaynaklanıyor. Bu mozaikleri kaldırdığımız salon üzerinde yangında var. Muhtemelen Roma villası da bir yangın geçirmiş ve bu taşlarda bozulmuş. Zemindeki sudan kaynaklı oynamada da mozaiğin dalgalanmasına sebep olmuş. Nasıl asfaltlar bazı yerlerde dalgalı ya da kasisli şeklide olur, mozaikte bu hale gelmiştir. Bu yüzden mozaiği kaldırmamız gerekiyordu. Mozaiği altından tutan harç, toprak haline gelmiş, hiçbir tutucu özelliği kalmamış. Belki de 3-5 yıl daha müdahale etmesek tamamen yok olacak durumdaydı. Bizlerde bu yüzden mozaiği öncelikli çalışmalarımızın neredeyse başına aldık ve 2-3 aydır da mozaikle uğraşıyoruz. Belki de 3 ay daha uğraşacağız. 5-6 aylık bir çalışma neticesinde mozaiği tamamen ortaya çıkartıp yerine koymayı düşünüyoruz” dedi. “Pompeipolis, Paflagonya’nın başkentliğini yapmıştır” Taşköprü’nün Pompeipolis Antik Kenti’ne başkentlik yapmış bir şehir olduğunu söyleyen Taşköprü Belediye Başkanı Hüseyin Arslan ise, “Paflagonya’nın başkentidir. Böyle kadim bir şehrin Osmanlı ve Selçuk döneminde de önemi olan bir şehrin böyle bir değere de sahip olması, insanlık tarihinin bütün süreçlerinde dönemsel olarak böyle bir yerleşim yerinin olması bizler için çok kıymetli. Bu kıymeti de insanlık aleminin bilmesini, duymasını ve bu konuda turistlerin hem bilimsel anlamda hem de tarih açısından hem de görsel anlamda ziyareti açısından Taşköprü’ye çok önemli değer katacaktır. Sadece Taşköprü’ye de değil, Kastamonu bölgemize de bir anlamda da farklılaştıracaktır” diye konuştu.
İzmir Ege Üniversitesi uluslararası arenada başarılı konumunu sürdürüyor Akademik derecelendirme alanında küresel bir saygınlığa sahip olan Times Higher Education (THE), 2025 yılı için hazırladığı “Dünya Üniversite Sıralaması-World University Rankings” sonuçlarını açıkladı. Ege Üniversitesi, Türkiye devlet üniversiteleri arasında 12’nci oldu. Ege Üniversitesi, Times Higher Education’ın (THE) eğitim, araştırma, atıf, uluslararası görünürlük ve bilgi transferi alanındaki nitelikleri göz önüne alınarak hazırladığı listede, dünya üniversiteleri arasındaki başarısını sürdürdü. Ege Üniversitesi geçen yıl olduğu gibi bu yılda 1201-1500 olan dünya sıralamasını korumayı başardı ve Türkiye devlet üniversiteleri arasında 12’nci oldu. Türk devlet üniversiteleri arasında Eğitim kriterinde 5’inci, Endüstri alanında 11’inci olmayı başaran Ege Üniversitesi; Araştırma Kalitesi kriterinde puanını 30,4’ten 33.1’e, Uluslararası Görünüm kriterinde ise puanını 25,7’den 26,3’e yükseltti. Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, “Uluslararası ölçekte saygınlığa sahip olan yükseköğretim derecelendirme kuruluşu Times Higher Education 2025 Dünya Üniversite Sıralamasında tam akredite, öğrenci odaklı, araştırma üniversitemiz, değerlendirilen üniversite sayısındaki artışa rağmen geçen yıl bulunduğu 1201-1500 aralığındaki yerini korudu. Türkiye’deki 91 üniversite içinde 12’nci sırada yer aldı. Bu başarılar tüm mensuplarımızın emek ve gayretleri ile elde edildi. Rehavete kapılmadan bulunduğumuz konumu daha ileri noktalara taşımak, uluslararası platformda hak ettiğimiz seviyelere çıkmak, ‘Türkiye Yüzyılı’nı Türk bilim yüzyılı yapmak için çalışmalarımıza aralıksız devam edeceğiz. Bu başarıya katkı sağlayan tüm mensuplarımıza teşekkür ediyorum” dedi. Times Higher Education (THE) Dünya Üniversite Sıralaması, araştırma odaklı üniversiteleri tüm temel misyonları; eğitim, araştırma, bilgi aktarımı ve uluslararası görünüm açısından değerlendiren küresel bir performans göstergesi olarak biliniyor. Öğrenciler, akademisyenler, üniversite yönetimleri, iş dünyası ve hükümetler tarafından itibar edilen en kapsamlı analizlerden birisi olarak referans alınıyor. Performans göstergeleri eğitim (eğitim ve öğrenme ortamı), araştırma (hacim, gelir ve itibar), atıflar (araştırma etkisi), uluslararası görünüm (personel, öğrenciler ve araştırma düzeyi) ve endüstri geliri olmak üzere beş farklı alanda gruplandırılıyor.