ASAYİŞ - 09 Ekim 2024 Çarşamba 12:59

Şanlıurfa’da Togg aracı alev alev yandı

A
A
A
Şanlıurfa’da Togg aracı alev alev yandı

Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesinde, Togg T10X, şarj sırasında alev aldı. Şirket, yangının bataryadan kaynaklanmadığını ve detaylı inceleme başlatıldığını açıkladı.

Türkiye’nin yerli ve milli otomobili Togg, Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesinde, şarj sırasında alev aldı. Alevlerin kısa sürede büyüdüğü yangın sonrası Togg aracı hurda yığınına döndü. İtfaiye ekiplerince söndürülen yangın sonrası araç kullanılamaz hale geldi. Olay sonrası Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu (TOGG) tarafından açıklama yapıldı. Yapılan açıklamada, "Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesinde 4 Ekim Cuma günü, kullanıcımızın özel mülkünde park halindeki T10X’te, yangın meydana gelmiştir. Kısa sürede kontrol altına alınan yangında herhangi bir yaralanma veya can kaybı yaşanmamıştır. Kullanıcımızla hemen irtibata geçilip, araç uzman ekiplerimizce incelenmek üzere Togg Gemlik Kampüsümüze getirilmiştir. Yapılan ilk incelemede yangının bataryadan kaynaklanmadığı tespit edilmiştir. Konuyla ilgili detaylı teknik inceleme başlatılmıştır. Kamuoyunun bilgisine sunarız” ifadelerine yer verildi.

Enver Zencirci

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri Avrupa’nın en büyük uyuşturucu rehabilitasyon merkezinde sona doğru Kayseri Valiliği koordinesinde hayırseverlerin desteği ile yapımına başlanan Yeşilay Uyuşturucuyla Mücadele Rehabilitasyon Merkezi’nin inşaatında sona doğru yaklaşıldı. Merkezin 16 Kasım’da açılacağını kaydeden Kayseri Valisi Gökmen Çiçek, "Uyuşturucu ile mücadele kapsamında operasyonlarımızı da yapacağız ama bir şekilde bu illete bulaşmış çocuklarımızı yalnız bırakmayacağız" dedi. Kayseri Valiliği koordinesinde İncesu ilçesine bağlı Saraycık Mahallesi’nde 9 bin 400 metrekare alanda yapımına başlanan, Avrupa’nın en büyük rehabilitasyon merkezi olacak Yeşilay Uyuşturucuyla Mücadele Rehabilitasyon Merkezi’nin inşaatı son hızla devam ediyor. İçerisinde 40 oda, voleybol, golf, futbol, basketbol ve okçuluk gibi spor alanları, seralar, konferans salonları ile atölyelerin bulunacağı merkez 16 Kasım’da açılacak. "Uyuşturucu ile mücadelede tek yürek olduk ve savaş açtık" Merkezle ilgili İhlas Haber Ajansı’na bilgiler veren Kayseri Valisi Gökmen Çiçek, kentte uyuşturucu ile mücadelede tek yürek olduklarını ve savaş açtıklarını kaydederek: "Uyuşturucuyla mücadele de Kayseri’de tek yürek olduk ve savaş başlattık. Bunun adı gerçekten bir savaş. Çocuklarımızı zehirlemek isteyen alçaklara karşı verdiğimiz bir savaş. Bununla ilgili o kadar çok operasyon yapıyoruz ki. Birçok yolu deniyorlar. Birçok yolla ilimize uyuşturucu sokmaya çalışıyorlar. Geçenlerde yapılan bir operasyonda midesinde uyuşturucu sokmaya çalışanlar yakalandı. Emniyetimiz, jandarmamız göz açtırmıyor. Bu yıl uyuşturucu ile ilgili yaptığımız operasyonlar geçen yılın 2 katı. Biz tek başına polisiye tedbirler ile uyuşturucu ile mücadele edemeyiz. Aslolan çocuklarımızı buna hiç bulaştırmamak. Çocuklarımızın buna bulaşmaması içinde ERVA spor okulları projesini hayata geçirdik. Her mahallede spor okulu açarak çocuklarımızı sporla ve sanatla buluşturmak için projeler ortaya koyduk. 11 bin öğrencimiz şuanda ERVA spor okullarında. Bütün çabalarımıza ve mücadelemize rağmen bir şekilde bu illete bulaşan çocuklarımızı sahipsiz bırakamayız, bırakmamalıyız. Çünkü onlar bizim çocuklarımız ve evlatlarımız. Onlar uyuşturucuya başladıysa onlardan vazgeçme gibi lüksümüz yok. Bütün istatistikler kurtarılmayan bir çocuk 10 kişiyi daha beraberinde götürdüğünü gösteriyor. Bazen ben bunu söylediğim zaman ’Sayın Valim, hiç başlatmasak daha iyi değil mi?’ diye soruyorlar. Tabii ki daha iyi ancak bir şekilde bu illete bulaşmışlar, ne yapacağız, öyle mi bırakacağız. Biz Kayseri’de hayırseverler ve iş insanları ile bir araya geldik ve ’Bu bölgede çok donanımlı, hatta Avrupa’nın en büyüğü olacak şekilde bir rehabilitasyon merkezi yapacağız’ dedik. Çok büyük bir rehabilitasyon merkezinin inşaatına başladık. 1 yıl önce inşaatına başladığımız 9 bin 400 metrekare alanda faaliyet gösterecek ve Avrupa’nın en büyüğü olacak uyuşturucu rehabilitasyon merkezimizi 16 Kasım’da açmak için sona geldik. Şu ana kadar 280 milyon TL para harcadığımız görülüyor" ifadelerini kullandı. "Bir şekilde bu illete bulaşmış çocuklarımızı yalnız bırakmayacağız" Çok büyük bir mücadele verdiklerini kaydeden Vali Çiçek, "Bunun hepsi iş adamlarımızın, hayırseverlerimizin destekleri ile yapıldı. Bu çok büyük bir mücadele. Biz sadece Kayseri’de değil, bölgemizdeki, Türkiye’deki bütün çocukların tedavi göreceği bir sistem haline getireceğiz. İçerisinde spor salonları, konferans salonları, atölyeler, marangozhane ve seralar olacak. Çocuklarımıza 6 ay boyunca içeride tedavi edilecek, aynı zamanda sanat öğrenecek, doğayla muhatap olacakları bir sistem üzerine çalıştık. Tedavi ettiğimiz çocuklarımızla kariyer merkezi oluşturarak iş yerleştirmelerini de takip edecek bir sistem üzerine çalıştık ve ve planladık. Rehabilitasyon merkezimiz şu an itibariyle yüzde 98 seviyesinde. İnşallah kasım ayı içerisinde açılışını yapacağız ve tedavi merkezine gelmek isteyen çocuklarımız tedaviye başlayacaklar. Dolayısıyla operasyonlarımızı da yapacağız ama bir şekilde bu illete bulaşmış çocuklarımızı yalnız bırakmayacağız. Biz uyuşturucu ile mücadele için el ele verdik. Bu savaş açık bir savaş. Bu çocuklarımızı zehirlemek isteyenlere karşı bir savaş. Bu savaşta bütün ailelerimiz, bütün Kayserililer duaları ile bizim yanımızda. Narkotik Anne gibi eğitici projelerle onların yanında olacağız. Sürekli seminerler ve konferanslar düzenleyeceğiz. Ailelerden isteğim bu programlara katılsınlar. Bu savaşta bizim yanımızda tüm güçleri ile olsunlar. Hep beraber bu savaşı kazanacağız" şeklinde konuştu.
Karabük Karabük’te 94 kadın için koruma ve tedbir kararı alındı Karabük Valisi Mustafa Yavuz, eylül ayında kadınların korunmasına yönelik 94 koruma ve tedbir kararı alındığını söyledi. Eylül ayı güvenlik değerlendirme toplantısı, Karabük Valiliği’nde gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan Vali Yavuz, “Karabük gerek kamu düzeni gerekse kamu güvenliği açısından güvenli, huzurlu bir şehirdir ve bundan böyle de böyle olmaya devam edecektir. Bu huzur ve güvenliğin sağlanmasına katkılarından dolayı kolluk kuvvetlerimize ve tüm Karabüklü hemşehrilerimize şükranlarımı sunuyorum. Bu huzurun ve güvenliğin bozulmasına, devletimizin tüm kurumlarıyla birlikte ve tüm Karabüklü hemşehrilerimizle asla müsaade etmeyeceğiz. Hukuk kuralları içerisinde bu şehrin huzuru ve güvenliği için suç ve suçlularla mücadele kesintisiz bundan böyle devam edecektir. Terör örgütlerinden organize suç örgütlerine, uyuşturucudan her türlü kaçakçılığa kamu düzeninin sağlanmasından trafik güvenliğine, aranan şahısların yakalanarak adalete teslim edilmesinden kadına ve çocuğa şiddetin önlenmesine kadar mücadelemiz bundan böyle de kararlılıkla devam edecektir” dedi. Eylül ayında kentte meydana gelen toplam olay sayısında bir önceki aya göre yüzde 14,67 azalış meydana geldiğini, tüm çaba ve önceliklerinin ilin huzuru ve güvenliği adına önleyici tedbirlerin arttırılarak suç işlenmesinin önlenmesi olduğunu belirten Yavuz, kolluk kuvvetleri tarafından düzenlenen 52 planlı ve münferit operasyonda hakkında işlem yapılan 23 şahıs tutuklanırken, 16 şahsın adli kontrolle serbest bırakıldığını ifade etti. Yavuz, eylül ayında kişilere karşı işlenen suçlarda bir önceki aya göre yüzde 7,82 düşüş meydana geldiğini, bu olayların yüzde 97,6’sının aydınlatıldığını aktararak, mala karşı işlenen suçlarda da bir önceki aya göre yüzde 22,33 düşüş meydana geldiğini, bu olayların yüzde 78,75’inin aydınlatıldığını kaydetti. Eylül ayında iki terör operasyonu yapıldığını, bu operasyonlarda yakalanan şahısların adli mercilere teslim edildiğini dile getiren Yavuz, “Ülkemizin birliği, beraberliği ve bağımsızlığı adına tüm terör örgütleriyle mücadelemiz, kesintisiz şekilde bundan böyle de devam edecektir. Eylül ayında planlı ve münferit olarak kaçakçılık, organize suçlar ve mali suçlarla mücadele bünyesinde bir önceki aya göre yüzde 42,86 artışla 21 operasyon yapılmıştır. Bu operasyonlarda 19 şahıs yakalanarak adalete teslim edilmiş olup, bunlardan 4’ü çıkarıldığı mahkemece tutuklanmıştır. Bu şehirde vatandaşlarımızın huzuru ve güvenliği adına tüm suç örgütleriyle mücadelemiz bundan böyle de kesintisiz ve kararlılıkla devam edecektir” şeklinde konuştu. Uyuşturucuyla mücadele çalışmaları çerçevesinde dylül ayında bir önceki aya göre yüzde 31,82 artışla 29 operasyon gerçekleştirildiğini açıklayan Yavuz, “Yapılan bu operasyonlarda yakalanarak adli mercilere teslim edilen 45 şahıstan 11’i çıkarıldığı mahkemece tutuklanmıştır. Tüm Karabüklü hemşeorilerimizin şunu bilmesini isterim ki bu şehirde hiçbir gencimizin ve vatandaşımızın zehirlenmesine asla müsaade etmeyeceğiz” dedi. “Kadınların korunmasına yönelik alınan tedbir kararı sayısı 94 olmuştur” 6284 sayılı Ailenin Korunması ce Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun çerçevesinde eylül ayında bir önceki aya göre yüzde 8,11 azalışla 68 olay meydana geldiğini söyleyen Yavuz, “Kadınlarımızın korunması adına koruma kararı ve alınan tedbir kararı sayısı ise 94 olmuştur. Kadına karşı şiddetin önlenmesi adına tüm kurumlarımızla etkin bir şekilde mücadeleye devam edeceğiz. Her türlü şiddet olayını kadınlarımız telefonlarına indireceği KADES uygulaması üzerinden veya 112 Acil Çağrı Merkezi üzerinden rahatlıkla kolluk kuvvetlerimize bildirebilirler” ifadelerini kullandı. Vali Yavuz, “Eylül ayında 112 Acil Çağrı Merkezi tarafından bir önceki aya göre yüzde 52,53 azalışla 29 bin 783 çağrı karşılanırken, asılsız çağrılarda bir önceki aya göre yüzde 2,17 oranında artış meydana geldiği gözlenmiştir. Tüm Karabüklü hemşehrilerimizin ilimizin huzuru ve güvenliği adına tüm asayiş ve güvenlik olaylarını 112 Acil Çağrı Merkezine bildirerek aramaya davet ederken, vatandaşlarımızın can ve mal güvenliği adına ise 112 Acil Çağrı Merkezini gereksiz ve asılsız olarak meşgul etmemelerini rica ediyoruz” diye konuştu.
Zonguldak Zonguldak’ta “1. LİYAKAD Eğitim Semineri” gerçekleştirildi Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi, Zonguldak İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Eğitim Yöneticileri ve Uzmanları Derneği (EYUDER) iş birliğiyle düzenlenen “1. LİYAKAD Eğitim Semineri,” 2-3-4 Ekim 2024 tarihlerinde Zonguldak’ta yapıldı. Eğitim semineri, okul müdürlerine yönelik olarak gerçekleştirilen paneller, atölye çalışmaları ve eğitimlerle dolu üç gün boyunca devam etti. Lider Yönetici Akademisi (LİYAKAD), Türkiye’de ilk defa hayata geçirilen ve okul yöneticilerinin yeterlilik düzeylerini artırmayı hedefleyen kapsamlı bir mesleki gelişim programı olarak dikkat çekiyor. Seminere, alanında uzman akademisyenler ve EYUDER ULEDEF Genel Başkanı Doç. Dr. Adem Çilek’in yanı sıra Prof. Dr. Feyzi Uluğ ve Prof. Dr. Ayhan Aydın da katıldı. Seminer, 2 Ekim 2024’te düzenlenen açılış programıyla başladı. Programın ikinci gününde ise Özgür Mutlu Öztürk ve Doç. Dr. Adem Çilek’in konuşmalarının ardından Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi akademisyenlerinden Doç. Dr. Hasan Yücel Ertem, Dr. Öğr. Üyesi Birgül Ulutaş ve Dr. Öğr. Üyesi Selçuk Turan çeşitli konular üzerine panellerde konuşma yaptı. Panellerin ardından, katılımcılar çeşitli atölye çalışmalarında eğitim aldı. Üçüncü gün gerçekleştirilen atölye çalışmalarıyla sona eren seminer, Türkiye genelinde okul yöneticilerinin mesleki gelişim süreçlerine önemli katkılar sunmayı amaçlıyor. LİYAKAD Eğitim Semineri, katılımcılardan büyük ilgi görürken, alandaki uzmanlar tarafından da olumlu geri dönüşler aldı.
Antalya Altın Portakal’da söyleşilerle dolu bir gün Antalya Büyükşehir Belediyesi’nce gerçekleştirilen 61. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde gün söyleşilerle başladı, söyleşilerle bitti. Festivalin neredeyse tüm gösterimlerinde tüm salonlar, seyircilerle birlikte film ekiplerini ağırladı. Festivalde 8 Ekim Salı günü Ulusal Uzun Metraj Yarışması’ndan iki film ekibi, gösterim sonrası seyircilerin sorularını cevapladı. “Acı Kahve” ve “Balinanın Bilgisi” filmlerinin ekipleri, AKM Aspendos salonundaki gösterimlerin ardından seyircilerle bir araya geldi. “Acı Kahve” ekibinden senarist- yönetmen Soner Sert, oyuncular Nazan Kesal, Buse Buçe Kahraman, Reha Özcan, Şerif Erol, Atay Yıldız, sanat yönetmeni Natali Yeres ve film ekibinin katıldığı söyleşide Sert; filmin fikrini geliştirirken hep ‘kurmaca bir hikayeyi, belgesel gibi çekme’ düşüncesinde olduğunu söyledi. Nişan töreni esnasında damadın, daha önceden cinayet işlediğinin ortaya çıkmasıyla gelişen süreci ele alan film için yönetmen, “Totalde küçük burjuva değerleri ya da değersizlikleri üzerine bir şey yapmaya çalıştım” diye konuştu. Oyuncu Nazan Kesal ise canlandırdığı anne karakteri hakkında şunları söyledi: “Aslında anneyi iyi oynadığımı düşünmüyorum. Çok eleştirdiğim bir anne, onu söyleyeyim. Ama eleştirdiğim birini bazen, oyuncu olarak, haklı bulmak istiyorum. Onun doğruculuğuna dayanmak, yaslanmak istiyorum ama ne yazık ki her zaman onaylayacağımız rolleri oynamıyoruz; buradaki anne gibi. Yani bir katile; burjuva diye, daha zengin bir aileye sahip diye o damadın katilliğini sindirebilen bir anneyi oynadım. Aman hiç kimse sindirmesin! Bu film aslında bana göre Türkiye’de aile yapısını sorgulayan bir film. Benim en çok yaslandığım yer bu oldu. Aile her şey midir? Aile kutsal mıdır? Eğer aile her şeyse, kutsalsa o zaman o ailelerin içinde küçücük kız çocukları nasıl öldürülüyor? Eğer aile kutsalsa, aile her şeyse, filmimizde de olduğu gibi, kızın gönlü olmadan anne baba bu evliliğe nasıl razı geliyor?” Kendi yağında kavrulan bir film Günün bir diğer Ulusal Yarışma filmi, “Balinanın Bilgisi”ydi. Filmin söyleşisine; senarist- yönetmen Önder Şengül, oyuncular Özge Cevher Yüksel ve Şahan Kafkas, görüntü yönetmeni Murat Fas, ortak yapımcı Enis Özkul ve yapım koordinatörü Ayça Bozkurt Atioğlu katıldı. Yönetmen Önder Şengül, sinema sektörünü bırakarak 7 yıl önce yerleştiği Fethiye’de duyduğu bir hikaye üzerine yapmaya karar verdiği bu film için hiçbir yerden destek almadıklarını, tamamen Fethiye’deki amatör desteklerle filmi tamamladıklarını belirterek, “Bu senaryoya hiçbir yerden destek bulamadım, yıllarca uğraştım. Sonuçta koca gönüllü Fethiye’nin köylüsünün yardımıyla, oradaki amatör tiyatro oyuncularının desteğiyle ve benim gibi büyük şehirleri, sektörü bırakıp kırsala yerleşmiş sinemacılarıyla bir ekip kurduk. Bir kameramız vardı. Aynı köyde de bir sesçi bulduk. Bu şekilde filmimizi kendi imkanlarımızla çektik” Yönetmen, filmdeki karakterin, doğum yapmış bir anne değil de hamile bir kadın olarak gösterilmesinin özel bir tercih olup olmadığı şeklindeki soruyu ise şöyle cevapladı: “Çok yerinde bir soru. Çünkü filmin özü, bu sorunun cevabında yatıyor. Bu; doğa, doğum ve doğurganlık üzerine bir film. Zaten bunu bir metafor olarak işlemeye çalıştık ve bu aslında kocaman bir alegori” “61. yılında Altın Portakal’da kavgalar aşıldı” Ulusal Özel Gösterim programındaki “Kelebeklerin Çığlığı” ekibi de AKM Perge salonundaki gösterimin ardından seyircilerle bir araya geldi. Söyleşiye; yönetmen Cengis T. Asiltürk ile oyuncular Altan Akışık, Pınar Alkan, Alper Kafa, Serli Seta Nişanyan ve Buket Tuba Güzel katıldı. Hayata tutunamayan dört karaktere odaklanan filmin yönetmeni, bir soru üzerine tarzını, “Ben başka bir arayışın, romanesk sinema dediğim bir arayışın, peşindeyim” diye tarif etti. Alper Kafa ise filme ‘tesadüfen’ katıldığını şu sözlerle söyledi: “Aslında çok ünlü biri oynayacaktı ama onun yoğun program olduğu için yönetmenimiz ‘sen gelsene, tam aradığım tipsin, yakışacaksın’ dedi. Yapar mıyız yapamaz mıyız derken bir şeyler denedik, beğenmişsinizdir umarım” Oyuncu Buket Tuba Güzel de filmin adını, son günlerin ülke gündemi üzerinden şöyle değerlendirdi: “Hayata tutunamamış insanların kopuk hikayelerini anlatıyor filmimiz. Gerçekten özellikle bu konjektörde kadınların üzerinde, değil mi? Hayata hepimizin tutunması, hepimizin birlik olması, birlikte bir güç olmamız çok önemli. O yüzden ‘Kelebeklerin Çığlığı” Festival hakkında da konuşan Alper Kafa ise “61 yıllık bir sinema festivalinde kültür-sanat alanındaki medyayla yönetimler kavgası falan gördüm hep. Bu, izleyiciye de zarar veriyor. Burada bu sene aşıldı sanırım. Nice 61 yıllara diyelim!” “Bu topraklar herkesin” Sınırlardan Sınırsızlığa bölümünde yer alan “Yakamoz”un ekibi, AKM Perge salonundaki gösterimin ardından seyircilerin sorularını cevapladı. Söyleşiye; yönetmen Ali Kerem Gülermen ile oyuncular Yetkin Dikinciler ve Kirkor Dinçkayıkçı katıldı. Lozan Antlaşması’nın ardından 1923’te Türkiye ve Yunanistan arasında imzalanan Nüfus Mübadelesi Sözleşmesi sonucunda göç etmek zorunda kalan iki ailenin hikâyesine ışık tutan film, göç kavramının insani boyutuna odaklanıyor. Yönetmen, hikayeyi, daha önce o bölgede belgesel çekerken öğrendiğini ve bunun üzerine çalıştığını söyledi. Yetkin Dikinciler ise projeye dahil oluşunu, şöyle anlattı: “İlk başta Ali Kerem hikâyeyi getirdi ve beni ikna etti. Aslında senaristimiz daha eski arkadaşım ama birlikte çok iyi bir ekip olduk. Her zaman, her işte içtenlik ve samimiyet ararım. En çok da beraber yürüyeceğimiz yol arkadaşlarına bakarım, yol arkadaşlığı yapabileceğimizi hissettiğim kişi önemlidir. Antalya da ‘iyi ki sinema var, iyi ki festival var’ dedirten bir yer. Bu saate kadar bekleyen, güzel gözleriyle bize bakan seyirciyle, özellikle akla ziyan kalbe zarar geçirdiğimiz günlerde, sinema ve festival aracığıyla bir araya gelmek çok güzel.” Dikinciler, filmin konusuyla ilgili olarak da şunları söyledi: “Mübadele üzerinden yüz yıl geçti ama aslında bu toprakların kökenine bakıldığında ne yüz yıllar ne bin yıllar var. Yani bu iki ailenin hikayesi üzerinden bu toprakların, hiç kimsenin değil herkesin toprakları olduğunu anlatmak istedik.” “Hayatın ortasında duran bir yara” Uluslararası Özel Gösterim bölümünde yer alan “Kör Noktada” (In The Blind Spot) filminin yönetmeni Ayşe Polat, Paribu Cineverse 7 Migros AVM Konyaaltı’ndaki gösterimin ardından seyircilerin karşısına çıktı. Filmin, bireysel ve kolektif travmayı işleyen, bir üçlemenin son filmi olduğunu belirten Polat, İstanbul’da yaşadığı dönemde her cumartesi Cumartesi Anneleri’ni görmenin kendisini çok etkilediğini dile getirdi. Şahit olduğu manzarayı, “Kalabalık bir caddede, dükkanların, insanların, kalabalık hayatın ortasında yara gibi duran bir şey” diye tarif eden yönetmen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir şey yapmak istiyordum ama şunu fark ettim; bir sosyal dram olarak anlatamam. Çünkü çok bilinçaltı bir konu. Kuşaklar üzere devam eden ama konuşulmayan, hep saklı kalan bir travma. Herkes hissediyor, bir yerde var ama tutamıyorsun. O yüzden bunu bir tür filmi, gerilim filmi yapmak daha mantıklı geldi” Hikayede zıt taraflara yer verilmesi üzerine gelen bir soruya, Polat; “Benim için önemli, iki tarafı göstermek Çünkü kurban tarafını tanıyoruz ama benim için bir soru vardı; karşı taraf, onlar nasıl yaşıyor, hangi izleri bırakmış? Bu senaryoyu en az beş sene yazdım. Çünkü iki tarafın da gösterildiğini hiç görmedik. Ve o sistemi göstermek, o sistemin oluşturduğu paranoyayı göstermek, önemliydi.” “Islahevlerinde yaşanan gerçekleri ancak yumuşatarak anlatabildik” Uluslararası Yarışma Dışı Gösterim programı kapsamındaki “Porsuk” (Skunk) filminin oyuncusu Thibaud Dooms da bugün festival seyircisinin karşısındaydı. Oyuncu, “Nasıl olduğunu bilmediğim insanları canlandıramam. Birisinin portresini çizmek istiyorsam onu tanımadan yapamam” diye konuştu. Dooms, çekimlerden sonra, canlandırdığı rolün ağırlığıyla, kendini depresif hissettiğini söyledi. Bunun sebebini ise şöyle açıkladı: Filmin uyarlandığı kitabın yazarı, yedi sene boyunca ıslahevlerinde çalışmış. Burası benim evime 5 dakika mesafede bir yermiş ve ben daha önce böyle bir yer olduğunu dahi bilmiyordum. Dolayısıyla filmdekiler, gerçekten yaşanmış olaylar. Hatta filmde anlatılmayan veya biraz daha yumuşatılarak anlatılmış olaylar var” ifadelerin yer verdi. Ulusal Belgesel Yarışma filmlerinden “Türkan”ın, AKM Perge salonundaki söyleşisine, yönetmen Gülay Ayyıldız Yiğitcan ve yapımcı Özlem Özdemir katıldı. Özdemir konuşmasında; “Ben zaten yazarım, cumhuriyet kadınlarını yazıyorum yıllardan beri, onları unutturmamaya çalışıyorum. Geçen yıl da Kadınlar Cumhuriyeti- Bilimin Öncü Kadınları diye bir kitap yazdım 100. yılımız için. Ben yetişemedim ama sevgili Ayşe Yüksel, karakter olarak Türkan Saylan’a çok benzediğimi söyler. Onu hakkıyla, olduğu gibi, bir de bir kadın olarak anlatmak istedim” dedi. “Her şey TRT Arşiv’deki bir görüntüyle başladı” Türkiye’nin ilk kız müzik grubu “Eroğlu Kızlar Orkestrası”nın hikayesinin peşine düşen, Ulusal Belgesel Yarışma filmlerinden “Bir Orkestranın İzinde” de AKM Perge salonunda seyirciyle buluştu ve gösterimin ardından yönetmenler Musa Ak ve Hasan Basri Özdemir ile yapımcı Akif Kaya seyircilerin sorularını cevapladı. Yapım sürecinin dört yıl aldığını söyleyen Ak, “Her şey TRT Arşiv’de yayınlanan bir görüntüyle başladı. TRT Arşivin YouTube’da yayınlanan bir görüntüsünden yola çıkarak karakterlere ulaşmaya çalıştık. Daha sonra hepsini ikna etmek, çekim yapmak zaman aldı” dedi. Seyircilerin, belgeselde toplumsal arka planın geride kaldığı yönündeki eleştirilerine ise şu cevabı verdi: “Bu, tercihten olayın gelişimiyle ilgili aslında. Yani bizim karakterlerimiz o dönemde bu toplumsal olayların dışında kalmışlar müzikle. Onlar çok girmek istemediler o konulara. Tam sorunlu zamanlara şahitlik ediyorlar ama ‘biz müzik sayesinde o dönemin dışında kaldık’ diyorlar. O dönem o kadar modern ve aydınlık bir dönem ki kadın karakterler çıkıp müthiş bir şekilde yapıyor ve hatta cumhurbaşkanına, başbakanına kadar da çıkıp dinletiyor. Bu çok kıymetliydi. Bunun izini sürdük aslında biz. Cumhuriyetin ne kadar kıymetli olduğunu bize bir kere daha hatırlattı aslında belgesel” yanıtını verdi.