GÜNDEM - 09 Ekim 2024 Çarşamba 12:43

Emniyet ve jandarmaya alınan araçlar için destek olanlara teşekkür belgesi ve plaket takdim edildi

A
A
A
Emniyet ve jandarmaya alınan araçlar için destek olanlara teşekkür belgesi ve plaket takdim edildi

Eskişehir Valiliği’nin 63 milyon TL, kentteki odaların ve iş insanlarının ise 2 milyon 835 bin TL civarında katkı sağladığı kampanya ile alınarak İl Emniyet Müdürlüğü ve İl Jandarma Komutanlığı’na tahsis edilen 88 araç için maddi desteği bulunan hayırsever kişi ile kurumlara Vali Hüseyin Aksoy tarafından teşekkür belgesi ve plaket takdimi yapıldı.


İstanbul’da 20 Eylül 2024 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılımıyla İçişleri Bakanlığı’nca alınan 7 bin 204 aracın emniyet ve jandarma teşkilatına teslim edilmesinin ardından Eskişehir İl Emniyet Müdürlüğü için 83 araç, Eskişehir İl Jandarma Komutanlığı için ise 5 araç olmak üzere tahsis edilen toplam 88 araç 4 Ekim 2024 tarihinde düzenlenen törenle hizmete başladı. Araç alımında katkısı bulunan kişi ile kurumlara teşekkür belgesi ve plaket takdimi yapılması için ise bugün saat 11.00’da Eskişehir Valiliği’nde program gerçekleştirildi. Program çerçevesinde ilk olarak Vali Hüseyin Aksoy konuşma yaparak, kampanyaya katkı sağlayanlara teşekkürlerini iletti. Ardından; Eskişehir Endüstriyel Enerji’den Nadir Küpeli, Eskişehir Seramik İmalat İnşaat’tan Onur Ayva, Aktif Pazarlama İthalat İhracat Tic.’ten Emin Çokaygil, Konveyör Beyaz Eşya ve Otomotiv’den V. Hasan Basri Aksu adına Hüseyin Özsert ve Ay Plastik’ten Kazım Ay yerine oğlu V. Furkan Ay’a katkıları için Vali Aksoy tarafından teşekkür belgesi ve plaket takdim edildi.



"Eskişehir ili olarak toplamda 2 milyon 835 bin liralık bir katkı yapıldı"


Vali Aksoy, teşekkür belgesi ve plaket takdimi öncesinde yapmış olduğu konuşmasında, "İçişleri Bakanlığımızın araç alımıyla ilgili bir çalışması olmuştur. Bu çerçevede, Eskişehir’de odalarımız ve organize sanayi bölge başkanlarımızdan katkı yapmak isteyenlerin belirlenen hesap numarasına katkı yapmalarını istemiştik. Bu noktada çalışma yapan ve katkı sunan arkadaşlarımız oldu. Eskişehir ili olarak toplamda 2 milyon 835 bin liralık bir katkı yapıldı. Bu anlamda katkı yapan bütün kişi ve kuruluşlara teşekkür ediyorum. Özellikle Organize Sanayi Bölgesi (OSB) Başkanı Nadir Küpeli ve kendisine ait olan 3 büyük şirkette toplamda 2 milyon 250 bin liralık bir yardım yaptı. Ticaret odamız 300 bin liralık bir katkıda bulundu ve diğer iş insanlarımız da farklı oranlarda katkılar sağlamak suretiyle bu çalışmamıza destek verdiler. Güvenlik hizmetleri önemli. 24 saat esasına göre güvenlik hizmeti veriliyor ve araçların da daha güçlü olması, daha hızlı hareket edebilmeleri oldukça önemli. Trafik hizmetlerinin yaygınlaşması ve trafik kazalarının azaltılması bakımından yeni araçlara ihtiyaç vardı ve İçişleri Bakanlığı’mızın koordinasyonunda yapılan çalışmalarda toplam 83 araç emniyete, 5 araç da jandarmaya olmak üzere 88 araç ilimize gönderildi. Biz de valilik olarak bu araçların alımına 63 milyon civarında bir katkı sağladık. İçişleri Bakanlığı’mızın da katkılarıyla bu araçlar ilimize geldi. Ben bu çağrımıza uyan, katkı sunan iş insanlarımız ve odalarımıza çok teşekkür ediyorum" dedi.



Emniyet ve jandarmaya alınan araçlar için destek olanlara teşekkür belgesi ve plaket takdim edildi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Altın Portakal’da söyleşilerle dolu bir gün Antalya Büyükşehir Belediyesi’nce gerçekleştirilen 61. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde gün söyleşilerle başladı, söyleşilerle bitti. Festivalin neredeyse tüm gösterimlerinde tüm salonlar, seyircilerle birlikte film ekiplerini ağırladı. Festivalde 8 Ekim Salı günü Ulusal Uzun Metraj Yarışması’ndan iki film ekibi, gösterim sonrası seyircilerin sorularını cevapladı. “Acı Kahve” ve “Balinanın Bilgisi” filmlerinin ekipleri, AKM Aspendos salonundaki gösterimlerin ardından seyircilerle bir araya geldi. “Acı Kahve” ekibinden senarist- yönetmen Soner Sert, oyuncular Nazan Kesal, Buse Buçe Kahraman, Reha Özcan, Şerif Erol, Atay Yıldız, sanat yönetmeni Natali Yeres ve film ekibinin katıldığı söyleşide Sert; filmin fikrini geliştirirken hep ‘kurmaca bir hikayeyi, belgesel gibi çekme’ düşüncesinde olduğunu söyledi. Nişan töreni esnasında damadın, daha önceden cinayet işlediğinin ortaya çıkmasıyla gelişen süreci ele alan film için yönetmen, “Totalde küçük burjuva değerleri ya da değersizlikleri üzerine bir şey yapmaya çalıştım” diye konuştu. Oyuncu Nazan Kesal ise canlandırdığı anne karakteri hakkında şunları söyledi: “Aslında anneyi iyi oynadığımı düşünmüyorum. Çok eleştirdiğim bir anne, onu söyleyeyim. Ama eleştirdiğim birini bazen, oyuncu olarak, haklı bulmak istiyorum. Onun doğruculuğuna dayanmak, yaslanmak istiyorum ama ne yazık ki her zaman onaylayacağımız rolleri oynamıyoruz; buradaki anne gibi. Yani bir katile; burjuva diye, daha zengin bir aileye sahip diye o damadın katilliğini sindirebilen bir anneyi oynadım. Aman hiç kimse sindirmesin! Bu film aslında bana göre Türkiye’de aile yapısını sorgulayan bir film. Benim en çok yaslandığım yer bu oldu. Aile her şey midir? Aile kutsal mıdır? Eğer aile her şeyse, kutsalsa o zaman o ailelerin içinde küçücük kız çocukları nasıl öldürülüyor? Eğer aile kutsalsa, aile her şeyse, filmimizde de olduğu gibi, kızın gönlü olmadan anne baba bu evliliğe nasıl razı geliyor?” Kendi yağında kavrulan bir film Günün bir diğer Ulusal Yarışma filmi, “Balinanın Bilgisi”ydi. Filmin söyleşisine; senarist- yönetmen Önder Şengül, oyuncular Özge Cevher Yüksel ve Şahan Kafkas, görüntü yönetmeni Murat Fas, ortak yapımcı Enis Özkul ve yapım koordinatörü Ayça Bozkurt Atioğlu katıldı. Yönetmen Önder Şengül, sinema sektörünü bırakarak 7 yıl önce yerleştiği Fethiye’de duyduğu bir hikaye üzerine yapmaya karar verdiği bu film için hiçbir yerden destek almadıklarını, tamamen Fethiye’deki amatör desteklerle filmi tamamladıklarını belirterek, “Bu senaryoya hiçbir yerden destek bulamadım, yıllarca uğraştım. Sonuçta koca gönüllü Fethiye’nin köylüsünün yardımıyla, oradaki amatör tiyatro oyuncularının desteğiyle ve benim gibi büyük şehirleri, sektörü bırakıp kırsala yerleşmiş sinemacılarıyla bir ekip kurduk. Bir kameramız vardı. Aynı köyde de bir sesçi bulduk. Bu şekilde filmimizi kendi imkanlarımızla çektik” Yönetmen, filmdeki karakterin, doğum yapmış bir anne değil de hamile bir kadın olarak gösterilmesinin özel bir tercih olup olmadığı şeklindeki soruyu ise şöyle cevapladı: “Çok yerinde bir soru. Çünkü filmin özü, bu sorunun cevabında yatıyor. Bu; doğa, doğum ve doğurganlık üzerine bir film. Zaten bunu bir metafor olarak işlemeye çalıştık ve bu aslında kocaman bir alegori” “61. yılında Altın Portakal’da kavgalar aşıldı” Ulusal Özel Gösterim programındaki “Kelebeklerin Çığlığı” ekibi de AKM Perge salonundaki gösterimin ardından seyircilerle bir araya geldi. Söyleşiye; yönetmen Cengis T. Asiltürk ile oyuncular Altan Akışık, Pınar Alkan, Alper Kafa, Serli Seta Nişanyan ve Buket Tuba Güzel katıldı. Hayata tutunamayan dört karaktere odaklanan filmin yönetmeni, bir soru üzerine tarzını, “Ben başka bir arayışın, romanesk sinema dediğim bir arayışın, peşindeyim” diye tarif etti. Alper Kafa ise filme ‘tesadüfen’ katıldığını şu sözlerle söyledi: “Aslında çok ünlü biri oynayacaktı ama onun yoğun program olduğu için yönetmenimiz ‘sen gelsene, tam aradığım tipsin, yakışacaksın’ dedi. Yapar mıyız yapamaz mıyız derken bir şeyler denedik, beğenmişsinizdir umarım” Oyuncu Buket Tuba Güzel de filmin adını, son günlerin ülke gündemi üzerinden şöyle değerlendirdi: “Hayata tutunamamış insanların kopuk hikayelerini anlatıyor filmimiz. Gerçekten özellikle bu konjektörde kadınların üzerinde, değil mi? Hayata hepimizin tutunması, hepimizin birlik olması, birlikte bir güç olmamız çok önemli. O yüzden ‘Kelebeklerin Çığlığı” Festival hakkında da konuşan Alper Kafa ise “61 yıllık bir sinema festivalinde kültür-sanat alanındaki medyayla yönetimler kavgası falan gördüm hep. Bu, izleyiciye de zarar veriyor. Burada bu sene aşıldı sanırım. Nice 61 yıllara diyelim!” “Bu topraklar herkesin” Sınırlardan Sınırsızlığa bölümünde yer alan “Yakamoz”un ekibi, AKM Perge salonundaki gösterimin ardından seyircilerin sorularını cevapladı. Söyleşiye; yönetmen Ali Kerem Gülermen ile oyuncular Yetkin Dikinciler ve Kirkor Dinçkayıkçı katıldı. Lozan Antlaşması’nın ardından 1923’te Türkiye ve Yunanistan arasında imzalanan Nüfus Mübadelesi Sözleşmesi sonucunda göç etmek zorunda kalan iki ailenin hikâyesine ışık tutan film, göç kavramının insani boyutuna odaklanıyor. Yönetmen, hikayeyi, daha önce o bölgede belgesel çekerken öğrendiğini ve bunun üzerine çalıştığını söyledi. Yetkin Dikinciler ise projeye dahil oluşunu, şöyle anlattı: “İlk başta Ali Kerem hikâyeyi getirdi ve beni ikna etti. Aslında senaristimiz daha eski arkadaşım ama birlikte çok iyi bir ekip olduk. Her zaman, her işte içtenlik ve samimiyet ararım. En çok da beraber yürüyeceğimiz yol arkadaşlarına bakarım, yol arkadaşlığı yapabileceğimizi hissettiğim kişi önemlidir. Antalya da ‘iyi ki sinema var, iyi ki festival var’ dedirten bir yer. Bu saate kadar bekleyen, güzel gözleriyle bize bakan seyirciyle, özellikle akla ziyan kalbe zarar geçirdiğimiz günlerde, sinema ve festival aracığıyla bir araya gelmek çok güzel.” Dikinciler, filmin konusuyla ilgili olarak da şunları söyledi: “Mübadele üzerinden yüz yıl geçti ama aslında bu toprakların kökenine bakıldığında ne yüz yıllar ne bin yıllar var. Yani bu iki ailenin hikayesi üzerinden bu toprakların, hiç kimsenin değil herkesin toprakları olduğunu anlatmak istedik.” “Hayatın ortasında duran bir yara” Uluslararası Özel Gösterim bölümünde yer alan “Kör Noktada” (In The Blind Spot) filminin yönetmeni Ayşe Polat, Paribu Cineverse 7 Migros AVM Konyaaltı’ndaki gösterimin ardından seyircilerin karşısına çıktı. Filmin, bireysel ve kolektif travmayı işleyen, bir üçlemenin son filmi olduğunu belirten Polat, İstanbul’da yaşadığı dönemde her cumartesi Cumartesi Anneleri’ni görmenin kendisini çok etkilediğini dile getirdi. Şahit olduğu manzarayı, “Kalabalık bir caddede, dükkanların, insanların, kalabalık hayatın ortasında yara gibi duran bir şey” diye tarif eden yönetmen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir şey yapmak istiyordum ama şunu fark ettim; bir sosyal dram olarak anlatamam. Çünkü çok bilinçaltı bir konu. Kuşaklar üzere devam eden ama konuşulmayan, hep saklı kalan bir travma. Herkes hissediyor, bir yerde var ama tutamıyorsun. O yüzden bunu bir tür filmi, gerilim filmi yapmak daha mantıklı geldi” Hikayede zıt taraflara yer verilmesi üzerine gelen bir soruya, Polat; “Benim için önemli, iki tarafı göstermek Çünkü kurban tarafını tanıyoruz ama benim için bir soru vardı; karşı taraf, onlar nasıl yaşıyor, hangi izleri bırakmış? Bu senaryoyu en az beş sene yazdım. Çünkü iki tarafın da gösterildiğini hiç görmedik. Ve o sistemi göstermek, o sistemin oluşturduğu paranoyayı göstermek, önemliydi.” “Islahevlerinde yaşanan gerçekleri ancak yumuşatarak anlatabildik” Uluslararası Yarışma Dışı Gösterim programı kapsamındaki “Porsuk” (Skunk) filminin oyuncusu Thibaud Dooms da bugün festival seyircisinin karşısındaydı. Oyuncu, “Nasıl olduğunu bilmediğim insanları canlandıramam. Birisinin portresini çizmek istiyorsam onu tanımadan yapamam” diye konuştu. Dooms, çekimlerden sonra, canlandırdığı rolün ağırlığıyla, kendini depresif hissettiğini söyledi. Bunun sebebini ise şöyle açıkladı: Filmin uyarlandığı kitabın yazarı, yedi sene boyunca ıslahevlerinde çalışmış. Burası benim evime 5 dakika mesafede bir yermiş ve ben daha önce böyle bir yer olduğunu dahi bilmiyordum. Dolayısıyla filmdekiler, gerçekten yaşanmış olaylar. Hatta filmde anlatılmayan veya biraz daha yumuşatılarak anlatılmış olaylar var” ifadelerin yer verdi. Ulusal Belgesel Yarışma filmlerinden “Türkan”ın, AKM Perge salonundaki söyleşisine, yönetmen Gülay Ayyıldız Yiğitcan ve yapımcı Özlem Özdemir katıldı. Özdemir konuşmasında; “Ben zaten yazarım, cumhuriyet kadınlarını yazıyorum yıllardan beri, onları unutturmamaya çalışıyorum. Geçen yıl da Kadınlar Cumhuriyeti- Bilimin Öncü Kadınları diye bir kitap yazdım 100. yılımız için. Ben yetişemedim ama sevgili Ayşe Yüksel, karakter olarak Türkan Saylan’a çok benzediğimi söyler. Onu hakkıyla, olduğu gibi, bir de bir kadın olarak anlatmak istedim” dedi. “Her şey TRT Arşiv’deki bir görüntüyle başladı” Türkiye’nin ilk kız müzik grubu “Eroğlu Kızlar Orkestrası”nın hikayesinin peşine düşen, Ulusal Belgesel Yarışma filmlerinden “Bir Orkestranın İzinde” de AKM Perge salonunda seyirciyle buluştu ve gösterimin ardından yönetmenler Musa Ak ve Hasan Basri Özdemir ile yapımcı Akif Kaya seyircilerin sorularını cevapladı. Yapım sürecinin dört yıl aldığını söyleyen Ak, “Her şey TRT Arşiv’de yayınlanan bir görüntüyle başladı. TRT Arşivin YouTube’da yayınlanan bir görüntüsünden yola çıkarak karakterlere ulaşmaya çalıştık. Daha sonra hepsini ikna etmek, çekim yapmak zaman aldı” dedi. Seyircilerin, belgeselde toplumsal arka planın geride kaldığı yönündeki eleştirilerine ise şu cevabı verdi: “Bu, tercihten olayın gelişimiyle ilgili aslında. Yani bizim karakterlerimiz o dönemde bu toplumsal olayların dışında kalmışlar müzikle. Onlar çok girmek istemediler o konulara. Tam sorunlu zamanlara şahitlik ediyorlar ama ‘biz müzik sayesinde o dönemin dışında kaldık’ diyorlar. O dönem o kadar modern ve aydınlık bir dönem ki kadın karakterler çıkıp müthiş bir şekilde yapıyor ve hatta cumhurbaşkanına, başbakanına kadar da çıkıp dinletiyor. Bu çok kıymetliydi. Bunun izini sürdük aslında biz. Cumhuriyetin ne kadar kıymetli olduğunu bize bir kere daha hatırlattı aslında belgesel” yanıtını verdi.
Çanakkale Çanakkale’de uçak kazası tatbikatı Çanakkale’de Havalimanı Acil Durum Planı çerçevesinde, Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) koordinesinde uçak kazası tatbikatı gerçekleştirildi. Çanakkale’de Havalimanı Acil Durum Planı çerçevesinde düzenlenen ‘Geniş Katılımlı Uçak Kaza Kırım Tatbikatı’ Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) koordinesinde AFAD İl Müdürlüğü, İl Emniyet Müdürlüğü, İl Sağlık Müdürlüğü, Çanakkale Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü, Kızılay, THY İstasyon Şefliği, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Acil Yardım ve Afet Yönetimi Bölümü (AYAY) işbirliğinde yapıldı. Senaryo gereğince ATR-72 tipinde 13 yolcusu, 5 mürettebatı bulunan uçak, Çanakkale Havalimanına inişi sırasında İsmetpaşa Mahallesi Metin Oktay Caddesi Belediye Tohum Sandığı karşısında kaza kırıa uğradı. Kaza sonrasında kısa bir süre sonra bölgeye çok sayıda ambulans, itfaiye, polis, AFAD, UMKE ve Kızılay yönlendirildi. Uçak enkazından ölü yolcular çıkartılırken, kurtarma çalışmalarında yaralanan yolcular sağlık ekiplerince tedavi altına alındı. İtfaiye ekipleri kaza kırıma uğrayan uçakta çıkan yangına müdahale etti. Yaralıların olay yerine gelen ambulanslarla Mehmet Akif Ersoy Çanakkale Devlet Hastanesi ile ÇOMÜ Sağlık, Araştırma ve Uygulama Hastanesine sevk edildi. Tatbikata, Havalimanı Müdürlüğünden 3 ARFF aracı, 50 personel, İl Emniyet Müdürlüğünden Çevik kuvvet ve 3 trafik ekibi ile 20 personel, AFAD İl Müdürlüğünden 6 Arama kurtarma teknisyeni 1 araç, Belediye itfaiyesinden 1 araç 4 itfaiye eri, İl Sağlık Müdürlüğünden 12 sağlık personeli ile 4 Ambulans, UMKE ekibinden 2 araç 10 personel, THY şirketinden 1 personel, Çelebi yer hizmetleri şirketinden 2 personel katılırken, yaralıları ve kazazedeleri 16 ÇOMÜ AYAY öğrencisi canlandırdı. Tatbikata ilgili kurum müdürleriyle havalimanı yöneticileri katıldı.
Yalova Vali Kaya, “Hastane yolu en kısa zamanda yapılacak” Yalova Valisi Hülya Kaya, Yalova Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin çöken yolunun en kısa sürede yapılacağını söyledi. Vali Kaya, Yalova Uygulama Oteli’nde basın mensuplarıyla bir araya gelerek sorularını yanıtladı. Yalova şehir içi trafiğini büyük ölçüde rahatlatması beklenen Güney Çevre Yolu Projesi’nde son durum hakkında bilgi veren Kaya, “Bu konu yakın markajımızda. Ulaştırma Bakanımız geldiğinde çevre yolunun müjdesini vermişti, yapılacak ihalesi demişti. İhalesi yapıldı sonradan iptal edildi. Şimdi ilk yapılacak ihaleler listesinde yer alıyor. Dolayısıyla bundan sonraki süreçte tekrar ihaleye çıkabilmesiyle ilgili takibimizi gerçekleştiriyoruz ama net bir tarih söyleyemiyoruz şimdi” dedi. Hastane yolu en kısa zamanda yapılacak Yalova Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin çöken yoluyla ilgili de bilgi veren Kaya, şöyle konuştu: “Hastaneyle ilgili yapılacak çalışma çok büyük bir projeydi. Karayolları bunun projelendirmesi için çok büyük emek sarf etti. Çok profesyonel çalıştılar, üniversiteyle çalıştılar. Bu işten anlayan, bir daha aynı sıkıntının olmaması için teknik bir ekiple çalıştılar. Dolayısıyla şuanda oranın da ihalesi gerçekleştirildi. En kısa zamanda da yapılacak. Biz hızlı yapılmasından ziyade sağlam yapılmasını istediğimiz için, yerelde baskı oluşturmadan, iş düzgün yapılsın, ehli biri tarafından yapılsın, bunları da zaten karayolları takip ediyor. Geçmişteki o tecrübenin bir daha yaşanmaması için gereken bütün dikkati Karayolları Bölge Müdürlüğümüz gösteriyor. Onun müjdesini verebiliriz. İnşallah orası ihalesi yapıldı, yakın bir zaman içinde de orada bitirmiş olacaklar o işi. Biz de eski yolumuza kavuşmuş olacağız.” Yalova’nın eksi yönlerinden ziyade artı yönlerine odaklanmak istediklerini ifade eden Kaya, kentin turizm, sanayi ve tarımsal üretim konusunda yüksek potansiyele sahip olduğunu dile getirdi. Yalova Belgesel Film Festivali kente yakışacak 23-26 Ekim 2024 tarihlerinden Yalova Belgesel Film Festivali’ni yapacaklarını hatırlatan Kaya, ilk defa yapılmasına rağmen çok büyük bir ilginin olduğunu ifade etti. 770 belgesel filmle festivale başvurunun yapıldığını anlatan Kaya, şunları kaydetti: “Biz bu kadarını beklemiyorduk. Bir kısmı uluslararası başvuru olduğu için ön eleme jürimiz onları değerlendirme dışı bıraktı. 3 kategori branşta başvuru yapıldı. Bir uzun metraj belgesel film, iki, kısa metraj, bir de Yalova’ya dair belgeseller için Yalova’ya bir alan açmıştık. Buradaki ön elemeden sonra toplamda 26 tane finalistimiz kaldı. Bu 26 belgesel film burada gösterilecek. Bunun yanında Yalova’daki potansiyelin de ortaya çıkabilmesi için amatörleri de destekleyeceğimiz bazı aktiviteler planladık. Sinema Film Birliği’yle yaptığımız sözleşme çerçevesinde burada work shoplar yapılacak. Özellikle belgesel film festivaline ileride yetiştirebileceğimiz gençler var. Yapacağımız çalışmayla Yalova’da böyle bir doğal bir platform olduğunu, bu işle ilgilenenler açısından bir platform oluşturabilecek, potansiyelin olduğunun altını çizmek istiyoruz. İnşallah bu sene bunun başarılı geçeceğini ümit ediyoruz. Bu sene istediğimiz başarıyı yakalayabilirsek her sene aynı dönemde aynı festivali yapalım istiyoruz. Yalova’da kültür üst düzeyde, insanların buna ilgisi de. Yalova’ya da çok yakışacağını düşünüyoruz, bu belgesel film festivalini.” Geçtiğimiz ayda gerçekleştirilen Aronya Festivali’ne de değinen Kaya, “Biz her şeyi çok güzel yapıyoruz demiyoruz ama eldeki bir sıfırdan değerlidir. Bu sene böyle bir şey yaptık. Gelecek sene, öbür sene bunu daha da iyi hale getiririz ama gayret ediyoruz. Çok güzel geçti başarılıydı. Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (TGA) ile işbirliğimizi güçlendiriyoruz. Onlar da bize destek veriyorlar. İnşallah daha iyi noktaya gideceğiz” dedi. Yürüyen Köşk’ün bakım ve onarımı için bütçemiz var İskelesinde çökme yaşanan Yürüyen Köşk’le ilgili de bir bütçelerinin bulunduğunu ifade eden Kaya, “Şuanda buranın bakım ve onarımıyla ilgili tek yetkili kurum belediye. Belediyeye bu fonu da sağladık. Projenizi yapın biz Özel İdareden destekleyeceğiz dedik. Projesi kabul edilir edilmez, Kültür Varlıkları Kurulu onayladığı takdirde hemen hızlı bir şekilde imalat aşamasına geçilecek. O noktada da İl Özel İdaresi, Kültür Varlıkları fonundaki bütçemizden burayı destekleyeceğimizi söyledik. Buradaki duruşumuz hiç değişmedi. İlk geldiğimiz günden beri bunu söyledik. Proje bize geldiği zaman, hazırlandığı zaman biz o fondan belediyemizi destekleyeceğiz. Buranın bir an önce bakımının, tadilatının yapılması gerekiyor. Orada süreçler biraz yavaş işliyor. Kültür Varlıkları Kurulu bu noktada çok hassas. O süreçlerde belki takılmış olabilirler ama yapılacak” diye konuştu. Toplantıya İl Emniyet Müdürü Ümit Bitirik, İl Jandarma Komutanı Albay Ercan Altın, Yalova Sahil Güvenlik TCSG-17 Komutanı Kıdemli Üstçavuş Eren Deneri de hazır bulundu.