KÜLTÜR SANAT - 09 Ekim 2024 Çarşamba 15:13

Altın Portakal’da söyleşilerle dolu bir gün

A
A
A
Altın Portakal’da söyleşilerle dolu bir gün

Antalya Büyükşehir Belediyesi’nce gerçekleştirilen 61. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde gün söyleşilerle başladı, söyleşilerle bitti. Festivalin neredeyse tüm gösterimlerinde tüm salonlar, seyircilerle birlikte film ekiplerini ağırladı.


Festivalde 8 Ekim Salı günü Ulusal Uzun Metraj Yarışması’ndan iki film ekibi, gösterim sonrası seyircilerin sorularını cevapladı. “Acı Kahve” ve “Balinanın Bilgisi” filmlerinin ekipleri, AKM Aspendos salonundaki gösterimlerin ardından seyircilerle bir araya geldi.


“Acı Kahve” ekibinden senarist- yönetmen Soner Sert, oyuncular Nazan Kesal, Buse Buçe Kahraman, Reha Özcan, Şerif Erol, Atay Yıldız, sanat yönetmeni Natali Yeres ve film ekibinin katıldığı söyleşide Sert; filmin fikrini geliştirirken hep ‘kurmaca bir hikayeyi, belgesel gibi çekme’ düşüncesinde olduğunu söyledi. Nişan töreni esnasında damadın, daha önceden cinayet işlediğinin ortaya çıkmasıyla gelişen süreci ele alan film için yönetmen, “Totalde küçük burjuva değerleri ya da değersizlikleri üzerine bir şey yapmaya çalıştım” diye konuştu. Oyuncu Nazan Kesal ise canlandırdığı anne karakteri hakkında şunları söyledi: “Aslında anneyi iyi oynadığımı düşünmüyorum. Çok eleştirdiğim bir anne, onu söyleyeyim. Ama eleştirdiğim birini bazen, oyuncu olarak, haklı bulmak istiyorum. Onun doğruculuğuna dayanmak, yaslanmak istiyorum ama ne yazık ki her zaman onaylayacağımız rolleri oynamıyoruz; buradaki anne gibi. Yani bir katile; burjuva diye, daha zengin bir aileye sahip diye o damadın katilliğini sindirebilen bir anneyi oynadım. Aman hiç kimse sindirmesin! Bu film aslında bana göre Türkiye’de aile yapısını sorgulayan bir film. Benim en çok yaslandığım yer bu oldu. Aile her şey midir? Aile kutsal mıdır? Eğer aile her şeyse, kutsalsa o zaman o ailelerin içinde küçücük kız çocukları nasıl öldürülüyor? Eğer aile kutsalsa, aile her şeyse, filmimizde de olduğu gibi, kızın gönlü olmadan anne baba bu evliliğe nasıl razı geliyor?”



Kendi yağında kavrulan bir film


Günün bir diğer Ulusal Yarışma filmi, “Balinanın Bilgisi”ydi. Filmin söyleşisine; senarist- yönetmen Önder Şengül, oyuncular Özge Cevher Yüksel ve Şahan Kafkas, görüntü yönetmeni Murat Fas, ortak yapımcı Enis Özkul ve yapım koordinatörü Ayça Bozkurt Atioğlu katıldı. Yönetmen Önder Şengül, sinema sektörünü bırakarak 7 yıl önce yerleştiği Fethiye’de duyduğu bir hikaye üzerine yapmaya karar verdiği bu film için hiçbir yerden destek almadıklarını, tamamen Fethiye’deki amatör desteklerle filmi tamamladıklarını belirterek, “Bu senaryoya hiçbir yerden destek bulamadım, yıllarca uğraştım. Sonuçta koca gönüllü Fethiye’nin köylüsünün yardımıyla, oradaki amatör tiyatro oyuncularının desteğiyle ve benim gibi büyük şehirleri, sektörü bırakıp kırsala yerleşmiş sinemacılarıyla bir ekip kurduk. Bir kameramız vardı. Aynı köyde de bir sesçi bulduk. Bu şekilde filmimizi kendi imkanlarımızla çektik” Yönetmen, filmdeki karakterin, doğum yapmış bir anne değil de hamile bir kadın olarak gösterilmesinin özel bir tercih olup olmadığı şeklindeki soruyu ise şöyle cevapladı: “Çok yerinde bir soru. Çünkü filmin özü, bu sorunun cevabında yatıyor. Bu; doğa, doğum ve doğurganlık üzerine bir film. Zaten bunu bir metafor olarak işlemeye çalıştık ve bu aslında kocaman bir alegori”



“61. yılında Altın Portakal’da kavgalar aşıldı”


Ulusal Özel Gösterim programındaki “Kelebeklerin Çığlığı” ekibi de AKM Perge salonundaki gösterimin ardından seyircilerle bir araya geldi. Söyleşiye; yönetmen Cengis T. Asiltürk ile oyuncular Altan Akışık, Pınar Alkan, Alper Kafa, Serli Seta Nişanyan ve Buket Tuba Güzel katıldı. Hayata tutunamayan dört karaktere odaklanan filmin yönetmeni, bir soru üzerine tarzını, “Ben başka bir arayışın, romanesk sinema dediğim bir arayışın, peşindeyim” diye tarif etti. Alper Kafa ise filme ‘tesadüfen’ katıldığını şu sözlerle söyledi: “Aslında çok ünlü biri oynayacaktı ama onun yoğun program olduğu için yönetmenimiz ‘sen gelsene, tam aradığım tipsin, yakışacaksın’ dedi. Yapar mıyız yapamaz mıyız derken bir şeyler denedik, beğenmişsinizdir umarım” Oyuncu Buket Tuba Güzel de filmin adını, son günlerin ülke gündemi üzerinden şöyle değerlendirdi: “Hayata tutunamamış insanların kopuk hikayelerini anlatıyor filmimiz. Gerçekten özellikle bu konjektörde kadınların üzerinde, değil mi? Hayata hepimizin tutunması, hepimizin birlik olması, birlikte bir güç olmamız çok önemli. O yüzden ‘Kelebeklerin Çığlığı” Festival hakkında da konuşan Alper Kafa ise “61 yıllık bir sinema festivalinde kültür-sanat alanındaki medyayla yönetimler kavgası falan gördüm hep. Bu, izleyiciye de zarar veriyor. Burada bu sene aşıldı sanırım. Nice 61 yıllara diyelim!”



“Bu topraklar herkesin”


Sınırlardan Sınırsızlığa bölümünde yer alan “Yakamoz”un ekibi, AKM Perge salonundaki gösterimin ardından seyircilerin sorularını cevapladı. Söyleşiye; yönetmen Ali Kerem Gülermen ile oyuncular Yetkin Dikinciler ve Kirkor Dinçkayıkçı katıldı. Lozan Antlaşması’nın ardından 1923’te Türkiye ve Yunanistan arasında imzalanan Nüfus Mübadelesi Sözleşmesi sonucunda göç etmek zorunda kalan iki ailenin hikâyesine ışık tutan film, göç kavramının insani boyutuna odaklanıyor. Yönetmen, hikayeyi, daha önce o bölgede belgesel çekerken öğrendiğini ve bunun üzerine çalıştığını söyledi. Yetkin Dikinciler ise projeye dahil oluşunu, şöyle anlattı: “İlk başta Ali Kerem hikâyeyi getirdi ve beni ikna etti. Aslında senaristimiz daha eski arkadaşım ama birlikte çok iyi bir ekip olduk. Her zaman, her işte içtenlik ve samimiyet ararım. En çok da beraber yürüyeceğimiz yol arkadaşlarına bakarım, yol arkadaşlığı yapabileceğimizi hissettiğim kişi önemlidir. Antalya da ‘iyi ki sinema var, iyi ki festival var’ dedirten bir yer. Bu saate kadar bekleyen, güzel gözleriyle bize bakan seyirciyle, özellikle akla ziyan kalbe zarar geçirdiğimiz günlerde, sinema ve festival aracığıyla bir araya gelmek çok güzel.” Dikinciler, filmin konusuyla ilgili olarak da şunları söyledi: “Mübadele üzerinden yüz yıl geçti ama aslında bu toprakların kökenine bakıldığında ne yüz yıllar ne bin yıllar var. Yani bu iki ailenin hikayesi üzerinden bu toprakların, hiç kimsenin değil herkesin toprakları olduğunu anlatmak istedik.”



“Hayatın ortasında duran bir yara”


Uluslararası Özel Gösterim bölümünde yer alan “Kör Noktada” (In The Blind Spot) filminin yönetmeni Ayşe Polat, Paribu Cineverse 7 Migros AVM Konyaaltı’ndaki gösterimin ardından seyircilerin karşısına çıktı. Filmin, bireysel ve kolektif travmayı işleyen, bir üçlemenin son filmi olduğunu belirten Polat, İstanbul’da yaşadığı dönemde her cumartesi Cumartesi Anneleri’ni görmenin kendisini çok etkilediğini dile getirdi. Şahit olduğu manzarayı, “Kalabalık bir caddede, dükkanların, insanların, kalabalık hayatın ortasında yara gibi duran bir şey” diye tarif eden yönetmen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir şey yapmak istiyordum ama şunu fark ettim; bir sosyal dram olarak anlatamam. Çünkü çok bilinçaltı bir konu. Kuşaklar üzere devam eden ama konuşulmayan, hep saklı kalan bir travma. Herkes hissediyor, bir yerde var ama tutamıyorsun. O yüzden bunu bir tür filmi, gerilim filmi yapmak daha mantıklı geldi” Hikayede zıt taraflara yer verilmesi üzerine gelen bir soruya, Polat; “Benim için önemli, iki tarafı göstermek Çünkü kurban tarafını tanıyoruz ama benim için bir soru vardı; karşı taraf, onlar nasıl yaşıyor, hangi izleri bırakmış? Bu senaryoyu en az beş sene yazdım. Çünkü iki tarafın da gösterildiğini hiç görmedik. Ve o sistemi göstermek, o sistemin oluşturduğu paranoyayı göstermek, önemliydi.”



“Islahevlerinde yaşanan gerçekleri ancak yumuşatarak anlatabildik”


Uluslararası Yarışma Dışı Gösterim programı kapsamındaki “Porsuk” (Skunk) filminin oyuncusu Thibaud Dooms da bugün festival seyircisinin karşısındaydı. Oyuncu, “Nasıl olduğunu bilmediğim insanları canlandıramam. Birisinin portresini çizmek istiyorsam onu tanımadan yapamam” diye konuştu. Dooms, çekimlerden sonra, canlandırdığı rolün ağırlığıyla, kendini depresif hissettiğini söyledi. Bunun sebebini ise şöyle açıkladı: Filmin uyarlandığı kitabın yazarı, yedi sene boyunca ıslahevlerinde çalışmış. Burası benim evime 5 dakika mesafede bir yermiş ve ben daha önce böyle bir yer olduğunu dahi bilmiyordum. Dolayısıyla filmdekiler, gerçekten yaşanmış olaylar. Hatta filmde anlatılmayan veya biraz daha yumuşatılarak anlatılmış olaylar var” ifadelerin yer verdi.


Ulusal Belgesel Yarışma filmlerinden “Türkan”ın, AKM Perge salonundaki söyleşisine, yönetmen Gülay Ayyıldız Yiğitcan ve yapımcı Özlem Özdemir katıldı. Özdemir konuşmasında; “Ben zaten yazarım, cumhuriyet kadınlarını yazıyorum yıllardan beri, onları unutturmamaya çalışıyorum. Geçen yıl da Kadınlar Cumhuriyeti- Bilimin Öncü Kadınları diye bir kitap yazdım 100. yılımız için. Ben yetişemedim ama sevgili Ayşe Yüksel, karakter olarak Türkan Saylan’a çok benzediğimi söyler. Onu hakkıyla, olduğu gibi, bir de bir kadın olarak anlatmak istedim” dedi.



“Her şey TRT Arşiv’deki bir görüntüyle başladı”


Türkiye’nin ilk kız müzik grubu “Eroğlu Kızlar Orkestrası”nın hikayesinin peşine düşen, Ulusal Belgesel Yarışma filmlerinden “Bir Orkestranın İzinde” de AKM Perge salonunda seyirciyle buluştu ve gösterimin ardından yönetmenler Musa Ak ve Hasan Basri Özdemir ile yapımcı Akif Kaya seyircilerin sorularını cevapladı. Yapım sürecinin dört yıl aldığını söyleyen Ak, “Her şey TRT Arşiv’de yayınlanan bir görüntüyle başladı. TRT Arşivin YouTube’da yayınlanan bir görüntüsünden yola çıkarak karakterlere ulaşmaya çalıştık. Daha sonra hepsini ikna etmek, çekim yapmak zaman aldı” dedi. Seyircilerin, belgeselde toplumsal arka planın geride kaldığı yönündeki eleştirilerine ise şu cevabı verdi: “Bu, tercihten olayın gelişimiyle ilgili aslında. Yani bizim karakterlerimiz o dönemde bu toplumsal olayların dışında kalmışlar müzikle. Onlar çok girmek istemediler o konulara. Tam sorunlu zamanlara şahitlik ediyorlar ama ‘biz müzik sayesinde o dönemin dışında kaldık’ diyorlar. O dönem o kadar modern ve aydınlık bir dönem ki kadın karakterler çıkıp müthiş bir şekilde yapıyor ve hatta cumhurbaşkanına, başbakanına kadar da çıkıp dinletiyor. Bu çok kıymetliydi. Bunun izini sürdük aslında biz. Cumhuriyetin ne kadar kıymetli olduğunu bize bir kere daha hatırlattı aslında belgesel” yanıtını verdi.



Altın Portakal’da söyleşilerle dolu bir gün

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Fatih’te akıllara durgunluk veren olay: Cenaze namazında tabuttan ses geldi, cemaat şoka girdi Fatih’te 84 yaşındaki adamın cenaze namazı kılınacağı esnada tabuttan sesler geldi. Sağlık ekiplerinin yaşadığını tespit ettiği adam, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Olay, bugün öğle saatlerinde Fatih Ayvansaray Mahallesi’nde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, 84 yaşındaki Halit Bayşu için Hacı İlyas Yatağan Camii’nde cenaze töreni düzenlendi. Namaz öncesi yapılan hazırlıklar esnasında Bayşu’nun içinde olduğu tabuttan sesler gelmesi üzerine olay yerine sağlık ekipleri sevk edildi. Sağlık ekipleri, yaptıkları incelemede Bayşu’nun yaşadığını tespit etti. Bayşu, yapılan ilk müdahalenin ardından ambulansla hastaneye kaldırıldı. Halit Bayşu, kaldırıldığı hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti. "Tabutu açtılar, nabzına baktılar. ‘Bu adamın nabzı atıyor’ dediler" Olayı anlatan Rafet Kupa, “Camiye geldim. Cenaze namazı kılacaktım. Baktım orada polisler var. Tabutu açtılar, nabzına baktılar. ‘Bu adamın nabzı atıyor’ dediler. Herkes şaşırdı. Polis herkesi dışarı çıkardı. Ben de biraz uzaklaştım ama her şeyi duydum. ‘Hastaneye götürelim, başka bir çare yok’ diye söylediler. Aldılar, hastaneye götürdüler. Öldü ve dirildi denildi. Bunlar saçma şeyler ama her insan için bir vakit vardır. Allah kimsenin canını vakti gelmeden almaz. Öldüğü düşünülmüş” dedi. "Sağlık ekipleri tabutu açıp adamın kefenlerini çıkardılar, ambulansın içerisinde kalp masajı yapmaya başladılar" Yaşlı adamı yakından tanıyan Erdoğan Baysal ise, “Sabah selasını duyduk. Sevdiğimiz bir ağabeyimizdi, iyi bir aile dostumuzdu. Saat 12.15’te baktım buraya cenaze arabasıyla cenazesi geldi. Ben de yakınlarına gelip başsağlığı diledim. Adamı cenaze arabasından alıp musalla taşına koyduk. Arkamı döndüm, hamama gidene kadar dediler ki tabuttan ses geliyor. Bu sefer dedik tabuttan nasıl ses gelir. Bu adam öldü, yıkandı ve kefenlenip tabuta konuldu. Bu adamdan nasıl ses geliyor. Arayın o zaman ambulansı. Ambulans geldi. Sağlık ekipleri tabutu açıp adamın kefenlerini çıkardılar. Ambulansın içerisinde kalp masajı yapmaya başladılar. Sonra adamı hastaneye geri götürdüler. Hastanede tekrardan ölmüş” ifadelerini kullandı.
İzmir Ziraat Türkiye Kupası: Altay: 0 - Karaman FK: 1 Ziraat Türkiye Kupası 2. Eleme Turu’nda Altay, konuk ettiği Karaman FK’ya 1-0 mağlup olarak kupaya veda etti. Maçtan dakikalar: 19. dakikada Karaman FK’da serbest vuruşun başına Resul geçti, doğrudan kaleye atılan şutta top üst direkten öndü. 23. dakikada Altay’ın soldan geliştirdiği atakta Emre, ceza sahası sol çaprazından sağ ayağıyla yakın köşeye vuruşunu yaptı. Top yandan dışarı çıktı. 64. dakikada Altay’ın soldan kullandığı köşe vuruşunda arka direğe doğru ortalanan topa Kuban kafayı vurdu. Top direğe çarpıp oyun alanına döndü. 65. dakikada Karaman FK’nın sağ kenardan geliştirdiği atakta Polat ceza sahasına girdi ve Hikmet’in müdahalesiyle yerde kaldı. Hakem bu pozisyon için doğrudan penaltı noktasını gösterdi. 66. dakikada beyaz noktada topun başına geçen İlke Tankul topu filelere gönderdi. 1-0 68. dakikada Karaman FK’da Abdulkadir, ceza sahasına kadar çalımlarla gelip, sağ ayağıyla yaptığı vuruşta top direğe çarparak dışarı çıktı. Hakemler: Tarık Güldal, Yusuf Şimşek, Anıl Küçükkaraca Altay: Galip Mendeş, Salih Oktay (Yusuf Tekin dk. 78), Mert Yıldırım (Yunus Sarıkaya dk. 78), Hikmet Çolak (Sefa Özdemir dk. 86), Kuban Altunbudak, Emre Tangeldi (Enes Yetkin dk. 68), Mehmet Nur Kaymaz, İsa Toygar Ekinci, Ege Parmaksız, Ali Kızılkuyu (Ünal Alihan Kavlak dk. 78), Mehmet Onur Yıldız Teknik Direktör: Gökhan Karaaslan Karaman FK: Mertcan Dağlı, Cihat Aktaş, Abdullah Sezgin (Mehmet Önecek dk. 70), Ömer Faruk Yılmaz, Mehmet Bağcı, Sabrican Vural (Hüseyin Mert Uyanıker dk. 46), Abdülkadir Sönmez, Anıl Gözütok (Cem Aktaş dk. 78), Resul Türkkalesi, Muhammet Berkay Tekke (İlke Tankul), Özdilek Yıldızhan (Polat Yaldır dk. 46) Teknik Direktör: Mehmet Yıldırım Gol: İlke Tankul (dk. 66 pen.) (Karaman FK) Sarı kartlar: Hikmet Çolak, Mehmet Kaymaz (Altay)
Gaziantep Sacır ve Göktürk Mahallesi’nde park yapımı başladı Şehitkâmil Belediye Başkanı Umut Yılmaz’ın “Daha Yeşil Bir Şehitkâmil” hedefi doğrultusunda çalışmalar doludizgin devam ediyor. Yıllardır park bekleyen Sacır Mahallesi’nde ihtiyaçlara cevap verecek nitelikte park ve otopark, yeni mahallelerden Göktürk’te de park yapımı için çalışmalar başladı. Şehitkâmil, yeşil bir görünüme kavuşuyor. Başkan Umut Yılmaz’ın yeşil bir Şehitkâmil hedefiyle başlattığı çalışmalarla Şehitkâmil’de yeşil alan artacak. Vatandaşların ihtiyaç duyduğu park ve yeşil alanlar için başlayan çalışmalar hızlı bir şekilde sürüyor. Sacır’a 15 bin metrekarelik park Şehitkamil bölgesinin yıllardır park bekleyen Sacır Mahallesi sakinleri, sonunda parka kavuşuyor. Parkın yanında mahallenin önemli bir ihtiyacı olan otopark sorunu da çözülecek. 15 bin metrekarelik alan üzerine kurulacak park, çocuk oyun grubu, fitness alanı, yürüyüş yolu, basketbol sahası bulunuyor. Ayrıca 92 araçlık otopark da mahalleye kazandırılacak. 16 çeşit ağaç ve ağaççık olmak üzere toplamda 393 adet bitki dikilecek. Göktürk’e park yapılıyor Park yapımı başlanan bir diğer mahalle ise Göktürk. 10 bin metrekare alan üzerine kurulacak parkta; çocuk oyun grubu, fitness alanı, yürüyüş yolu, basketbol sahası da bulunacak. Park yapımından duyduklarını memnuniyeti dile getiren vatandaşlar, yeni yerleşim yeri olmasına rağmen Göktürk Mahallesi’nde belediye hizmetlerinin hızlı bir şekilde getirildiğini kaydetti. Banklar, belediye atölyelerinde üretiliyor Kısa sürede tamamlanması beklenen parklarda birbirinden renkli ağaçlar ve çimler için otomatik sulama sistemi de kurulacak. Bu sayede su tasarrufu da yapılacak. Öte yandan park yapımı tamamlandığında Şehitkamil Belediyesi atölyelerinde özkaynaklarla üretilen bank, masalı bank ve çöp kutuları yerleştirilerek, vatandaşların hizmetine açılacak.
Ankara Sosyal medyada çocukları tehdit eden şüpheli tutuklandı Ankara’da sosyal medya platformu Discord’da bir çocuğu sözde müstehcen görüntülerini yaymakla tehdit ettiği iddiasıyla gözaltına alınan şüpheli, tutuklanarak cezaevine gönderildi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, sosyal medya platformu ‘Discord’ üzerinden çocuklar hedef alınarak zorbalık yapıldığı, bazı üyelerin daha da ileri giderek çevrelerindeki çocukların cinsel bölgelerinin fotoğraf ve videolarını çekerek grupta paylaştıkları, bazı üyelerin ise şantajla küçük çocukları kendi çıplak görüntülerini çekmeye zorlayıp, bu görüntüleri grupta paylaştıkları yönünde sosyal medya paylaşımları üzerine soruşturma başlatmıştı. Başsavcılığın talimatı üzerine E.N.B. adlı çocuğun sözde müstehcen görüntülerini halkı yanıltıcı şekilde internet üzerinden yayınlayan ve dezenformasyon yapan T.D., Ankara Emniyet Müdürlüğü ekiplerince gözaltına alınmıştı. Şüpheli T.D.’nin emniyetteki işlemleri tamamlandı. Sağlık kontrolünün ardından Ankara Adliyesi’ne sevk edilen şüpheli, soruşturmayı yürüten savcıya ifade verdikten sonra tutuklama talebiyle nöbetçi sulh ceza hakimliğine gönderildi. Şüpheli T.D., sorgusunun ardından "şantaj", "müstehcen yayınların yayınlanmasına aracılık etmek", "yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak" ve "kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek" suçlarından tutuklanarak cezaevine gönderildi.