EKONOMİ - 29 Haziran 2024 Cumartesi 05:47

DSO Başkanı Kasapoğlu: “Ekonomik normalleşme sürecimizde önemli bir gelişme”

A
A
A
DSO Başkanı Kasapoğlu: “Ekonomik normalleşme sürecimizde önemli bir gelişme”

Denizli Sanayi Odası (DSO) Yönetim Kurulu Başkanı Selim Kasapoğlu, Mali Eylem Görev Gücü’nün Türkiye’yi gri listeden çıkarmasını değerlendirerek, 2021 yılında listeye alınan Türkiye’nin, gri listeden çıkmasının ülkemiz için son derece olumlu bir gelişme olduğunu kaydetti.



OECD bünyesindeki Mali Eylem Görev Gücü (FATF), Türkiye’nin gri listeden çıktığını açıkladı. DSO Yönetim Kurulu Başkanı Selim Kasapoğlu, FATF’nin Türkiye’yi gri listeden çıkarmasını değerlendirdi. Türkiye’nin gri listeden çıkarılmasıyla uluslararası toplumda daha saygın bir konuma yükseldiğini belirten Başkan Kasapoğlu, “Bu sayede ülkemiz, küresel ekonomiye daha aktif bir şekilde katkıda bulunabilecektir. Bu önemli adım, ülkemize yönelik algıların ve görüşlerin olumlu yönde oluşmasına katkı sağlayarak, Türkiye ekonomisine ve yatırım ortamımıza pozitif yansımalar getirecektir. FATF gri listesinden çıkmanın birçok önemli çıktısı olacaktır. Yabancı yatırımcıların güvenini artıracak ve ekonomik büyümemize ivme kazandıracaktır. Bu da ekonomik büyümeye ve yeni iş imkanlarının sağlamasına katkıda bulunacaktır. Bu sayede Türkiye, yatırımcılar için daha çekici bir destinasyon haline gelecektir. Türkiye’nin uluslararası arenada daha güçlü bir ekonomik aktör olarak yer almasına önemli bir katkı sağlayacaktır. Dış ticaret hacmimizi artıracaktır, borçlanma maliyetlerimizi düşürecektir ve finansal sistemimizi daha sağlam hale getirecektir. Türkiye ekonomisi için bir dönüm noktası olarak da nitelendirebileceğimiz bu başarıyı daha ileriye taşımak için hepimize büyük sorumluluklar düşmektedir. Ülkemizin ekonomik kalkınması için hep birlikte çalışmaya devam etmeliyiz" ifadelerine yer verdi.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Denizli Yükselme grubu maçında saha karıştı Denizli’de Işıklıgücü-Yenicekentspor arasında oynanan 1. Amatör Kümeye Yükselme Grubu 3. maçında kavga çıktı. Tekme ve yumrukların havada uçuştuğu kavgayı, emniyet güçleri müdahale ederek zorlukla önledi. Denizli Akkonak Stadı’nda Işıklıgücü - Yenicekentspor arasında oynanan 1. Amatör Kümeye yükselme grubu 3. maçında maç başında başlayan gerginlik bir grup taraftarın rakip futbolculara küfür ve hakaret etmeleri daha sonra hakemlere aynı şekilde ağır derecede küfür ve hakaretle devam etmeleri maçın 83. dakikasında Işıklıgücüspor’dan Enes Karakurt’un kaleci ile karşı karşıya kalması ve kaleciye sert müdahalesi sonrası rakip taraftarların buna tepkisi olayın fitilini ateşledi ve rakip oyuncular Enes Karakurt’un üzerine yürüyerek oyuncuyu darp etmeye çalıştılar. Karakurt, bu hareketi sonrası kırmızı kart gördü ve rakip oyuncuların saldırılarından korunmak için soyunma odasına gitti. Maçın bitiş düdüğü ile birlikte futbolcuların oyuncuya saldırma çabaları oldu. Hakem üçlüsü emniyet güçleri eşliğinde sahadan ayrılırken rakip futbolcuların yanı sıra tribünlerde hakem ve rakip futbolculara hakaretler ve küfürler yağdıran taraftarlar sahaya girerek rakip oyuncuları darp etmeye çalıştı. Takımların yöneticileri ve emniyet güçleri araya girerek olayların daha fazla büyümesine engel oldular. Maçta toplam 3 kırmızı, 7 sarı kart gösterildi.
Kastamonu Kastamonu’da 2 bin 300 yıl öncesine ait seramik parçaları bulundu Kültür ve Turizm Bakanlığının destek ve izniyle Kastamonu Üniversitesi tarafından yürütülen proje çerçevesinde, Kastamonu’nun İnebolu ilçesinde 2 bin 300 yıl öncesine ait buluntulara ulaşıldı. Kastamonu Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Arkeoloji Bölüm Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Hatice Asena Kızılarslanoğlu başkanlığında yürütülen “İnebolu, Bozkurt, Abana (MÖ 1. Binden - MS 10. Yüzyıla) Yüzey Araştırması” projesinin üçüncü sezonu da İnebolu’da devam ediyor. Çalışmalarına 2022 Kasım ayında başlanan ve 5+1 yıllık proje olarak planlanan yüzey araştırması, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün izni ile sürdürülüyor. İlk üç sezonunu İnebolu’da yürüten araştırma ekibi, ilçenin tüm köylerini adım adım gezerek, muhtar ve köy sakinleri ile görüşmeler yaptı. Proje çerçevesinde ekip, milattan önce 1. binden - milattan sonra 10. yüzyıla kadar geçen süreç içerisine tarihlenen arkeolojik ve kültürel varlıkların kayıtlarını ve envanterini hazırlamaya başladı. Arkeolojik ve kültürel varlıkların belirlenmesinin yanı sıra İnebolu’da ve dolayısıyla Kastamonu’da turizm açısından var olan gelişmelere katkıda bulunmayı amaçlayan araştırma ekibi, şu ana kadar yapılan araştırmalarda 2 bin 300 yıl öncesine tarihlenebilecek bulgulara rastladı. Nekropol bulundu Bulgular arasında yer alan mezarlar, manastır ve kilise yapılarının yanı sıra tarihi dönem hakkında pek çok ipucunu barındıran kırık çanak çömlek parçaları ile mimari blokların varlığı, İnebolu ilçesinin Antik çağdaki ekonomik gücü, üretim ve ticaret potansiyeli hakkında da fikir veriyor. İnebolu’daki çalışmaların tamamlanmasının ardından ekip, yaptıkları araştırmalar neticesinde buldukları tüm bulguları yayınlanacak bir kitap ile sunmayı hedefliyor. Ayrıca proje kapsamında yapılan arkeolojik çalışmalarda tespit edilen nekropol (arkeolojik şehirlerde mezar), ekip tarafından yapılan başvuru neticesinde Ankara Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından 1. derece arkeolojik sit alanı olarak tescil edildi. Çalışmalarla ilgili bilgi veren Kastamonu Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Arkeoloji Bölüm Başkanı Dr. Öğretim Üyesi H. Asena Kızılarslanoğlu, bölgenin yerleşim tarihi dikkate alındığında bu tarihin daha erkene çekilme ihtimalinin olduğunu da belirtti. “İnebolu, Bozkurt, Abana ve dolayısıyla Kastamonu’nun tarihi süreci hakkında veri elde etmeyi amaçlıyoruz” Üç yıldır İnebolu’da yüzey araştırmasına devam ettiklerini söyleyen Kızılarslanoğlu, “Yüzey araştırmasına öncelikle denize kıyısı olan İnebolu, Bozkurt ve Abana’dan başladık. Kültür ve Turizm Bakanlığının izni ve yerel yönetimlerin de desteğiyle İnebolu, Bozkurt ve Abana ilçelerinde gerçekleştirilen çalışmalar, arkeolojik ve kültürel varlıkların belirlenmesi, kayıt altına alınması, bir anlamda envanterinin yapılması. Eski dönemlerde yaşamış olan insanlara ait kalıntıları ve izleri belirleyip kayıt altına almak istiyoruz. Sonra da yaptığımız bu çalışmalar neticesinde bölgenin turizmine de katkı sağlamayı hedefliyoruz. Amacımız belli noktalar, gezi rotaları ya da destinasyon noktalarını belirlemek, İnebolu’nun, doğal olarak Kastamonu’nun tarih süreci hakkında bir veri elde etmek. Küçük bir ekip ile bütün köyleri adım adım gezerek muhtarlarla, o bölgedeki yaşlı insanlarla görüşmeler yaparak o köylerde herhangi bir kültür varlığı, arkeolojik varlık var mı? şeklinde sorular ile ön bilgi ediniyoruz. Adım adım yürüyerek, gerektiğinde ormanın içerisine girerek bu zorlu coğrafyada, biraz da zor şartlarda yüzey araştırmasını devam ettiriyoruz” dedi. “Elimizde günümüzden 2 bin 300 yıl öncesine ait seramik verimiz var” Önemli veriler elde ettiklerini ve İnebolu’nun ilçe merkezinde devşirme bazı mimari taş bloklarla karşılaştıklarını söyleyen Kızılarslanoğlu, “Bizler bu buluntulara mimari parçalar diyoruz ve ihtimal yapılar hakkında bize fikir veriyor. Şu anda Helenistik döneme kadar, yani aşağı yukarı günümüzden 2 bin 300 yıl öncesine ait bir seramik verimiz var. Bunlara kırık çanak çömlek parçaları da diyebiliriz. Bunun dışında Roma dönemini işaret eden bazı mimari bloklar, parçalar bulduk. Bunun dışında yine mezar, nekropol bulduk. Bu alanın tescili de yapıldı. Bu bölgede ileriki zamanlarda, Kastamonu Arkeoloji Müzesi ile birlikte kurtarma kazısı ve çevre düzenlemesi yapmak istiyoruz. Bütün yerel halkın bildiği Geriş Tepesindeki manastır, yine tarihi dönemlere ait olan bazı yapı gurupları, bunların hepsinin envanter kaydını oluşturuyoruz. Daha sonrasında tüm bu verileri bir kitaba dönüştürmek istiyoruz. Amacımız İnebolu’nun, Kastamonu’nun kültürel tarihini ortaya çıkarmak ve bulunan tüm bulgularla ve buluntularla bu kültürel tarihi belgelemek. Çalışmalarımıza 2+1 yıl daha devam etme planımız var. Önümüzdeki sezon Bozkurt ve Abana’da da çalışmalarımız olacak. Bu sezon İnebolu’daki çalışmalarımızı tamamlamayı planlıyoruz” diye konuştu. “İnebolu’da tarihi yapılar ile oda mezarlar bulduk” İnebolu’da tarihi yapılar ile oda mezarları bulduklarını belirten Kızılarslanoğlu, “İnebolu’da oda mezarlar bulduk. Zaten bu gömü tipi bölgenin coğrafyasına, ölü gömme geleneklerine uygun bir mezar tipi. Mezarlarda da Arkeoloji Müzesi ile birlikte kurtarma kazısı, temizlik çalışması ve çevre düzenlemesi yapmayı planlıyoruz. Tüm bu çalışmalar planlamalar dahilinde ve umarım hayata geçirebiliriz. Tabii ki bulduğumuz tarihi yapıları da ayrıca korumak istiyoruz” şeklinde konuştu. “Yaptığımız çalışmalarla İnebolu’nun önemini daha da vurgulamak istiyoruz” Kastamonu’nun, tarihte çok önemli kentlerden bir tanesi olduğunu söyleyen Kızılarslanoğlu, “Türkiye’nin bilindiği üzere arkeolojik potansiyeli çok fazla, hemen hemen her şehirde tarihi sürece şahitlik eden veriler ve yapılaşmalar var. Biz de ilk olarak Kastamonu’da çalışma başlatmaya karar verirken, özellikle antik dönemde var olan bölgeler arası ticaret açısından aktif olduğunu düşündüğümüz kıyı bölgesindeki ilçeleri seçtik. İnebolu, Bozkurt ve Abana’da yüzey araştırması çalışmasına uygun olan ilçelerimizdi. Diğer ilçelerimizde de ilerleyen süreçte benzer çalışmalar yürütmeyi planlıyoruz ama yüzey araştırması kapsamında her sezon 10-15 günlük bir süreçte çalışıldığı için bütün ilçeleri bitirebilmemiz söz konusu değil. Bu yüzden ilk etapta İnebolu, Bozkurt ve Abana ile başlamak istedik. Antik dönemde de bu bölgenin önemi ticaret yolları üzerinde olduğu için büyük. Bu yüzden kıyı ilçelerimizin ticaret potansiyelini ve bağlantı kurduğu bölgeleri, yerleşimleri, kentleri ve burada yaşayan toplulukları ortaya çıkarmak istedik. Bölgeye baktığımızda Paflagonya’nın kentlerinden bir tanesidir Kastamonu. Paleolitik dönemden itibaren Kastamonu’da bir yerleşim olduğunu biliyoruz. Henüz Paleolitik dönemi işaret eden bir veriye ulaşamadık. Ama ticaretin aktif olduğu ve kentlerin büyüdüğü Roma dönemine ve öncesine ait verilerimiz var. Yakınımızda, Taşköprü ilçemizde bilindiği üzere Pompeipolis de var. Bu yüzden bölge her dönemde önemli. İnebolu’nun yakın tarihimiz için de önemi herkes tarafından biliniyor. Bizlerde yaptığımız çalışmalarla bütün bu verileri toplayarak ve birleştirerek aslında İnebolu’nun önemini yeniden vurgulamak istiyoruz” ifadelerini kullandı. Araştırma Başkanı Kızılarslanoğlu, projeye izin veren Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne, destek veren Kastamonu Valiliği, Kastamonu Üniversitesi, İnebolu Kaymakamı Ahmet Vezir Baycar’a, İnebolu Belediyesi, Kastamonu Orman Bölge Müdürlüğü, İnebolu Orman İşletme Müdürlüğü, Arkeoloji Müzesi ile yerel halka ve köy muhtarlarına teşekkür etti. Araştırma ekibinde bakanlık yetkili uzmanı olarak Kastamonu Arkeoloji Müzesi Uzmanı İsmail Çoban, Kastamonu Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Rabia Aktaş ve Arkeolog Berkay Kavak yer alıyor.
Eskişehir Eskişehir’in en eski fotoğrafları görenlerin beğenisini kazanıyor Eskişehir’de antikacılık yapan Hakan Akın’ın elindeki Eskişehir’e ait 1900 ila 1930’lu yıllara ait olan fotoğraflar, görenlere nostaljik hisler yaşatıyor. Uzun yıllardır antikacılık işiyle uğraşan Hakan Akın, Eskişehir’in en eski fotoğraflarını toplamak için büyük çaba gösteriyor. Genellikle taşınan eski evlerden ve vefat eden vatandaşların yakınları tarafından getirilen fotoğraflar ile bir koleksiyon oluşturan Akın, Eskişehir’in özellikle 1900 ila 1930’lu yıllara ait görsellerini elinde bulunduruyor. Kentin en merkezi noktalarının da arasında bulunduğu eski fotoğraflara bakarak büyüklerinin anlattıkları şeyleri gözleriyle görmenin çok farklı bir duygu olduğunu söyleyen antikacı vatandaş, müşterilerinin Eskişehir’in geçmiş görünümüne karşı büyük ilgi gösterdiğini ifade ediyor. "Eskişehir’in siyah beyaz olarak en eski diyebileceğimiz türden fotoğrafları var" Elindeki fotoğrafları ’en eskisi olmasa da yıllanmış fotoğraflar’ olarak nitelendiren antikacı vatandaş Hakan Akın, "Eskişehir’in siyah beyaz olarak en eski diyebileceğimiz türden fotoğrafları elimizde bulunduruyoruz. Yani yaklaşık 1900 ila 1930 aralığındaki fotoğraflar denk geliyor. Onları biriktirmeye çalışıyoruz. Şu an elimizde 40-50 adet var. Bunun adetini daha da arttırmaya çalışıyoruz. Fotoğraflar genellikle eski evlerden geliyor. Koleksiyonlardan çıkıyor ya da vefat eden vatandaşların yakınları getiriyor. Eskişehir’in Odunpazarı, Porsuk ve Köprübaşı gibi hemen hemen her bölgesine ait fotoğraf var. Zaten Eskişehir eskiden çok büyük bir yer değilmiş. O eski fotoğraflar bizleri tarihe götürüyor. Mesela büyüklerimizin anlattıkları şeyleri bizzat yaşamış gibi oluyoruz. Eskiden Porsuk Çayı’nda suyun taştığını söylerlerdi, onun fotoğrafını bulduğun zaman sen de aynı duyguyu yaşamış oluyorsun. Ben 1972 doğumluyum, kendi yılıma ait bir fotoğraf bulduğum zaman benim için çok güzel oluyor." dedi.