Yerel Haberler
Çanakkale
1.5 yıl çantası hazır bekledi, organ nakliyle sağlığına kavuştu 22 Kasım 2024 Cuma - 12:43:42 Çanakkale’de 17 yıldır böbrek yetmezliğiyle mücadele eden 53 yaşındaki Hatice Ayçin, 1.5 yıl önce böbrek nakli için başvurduğu Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Hastanesi Organ Nakli Merkezinde 10 gün önce yapılan böbrek nakliyle sağlığına kavuştu. 1.5 yıl boyunca nakil bekleyen Ayçin, böbrek nakli olmak için her gece çantasını hazır bekletti. Çanakkale’de yaşayan Hatice Ayçin, 2007 yılında hipertansiyon nedeniyle böbrek yetmezliğine yakalandı. 9 yıl boyunca diyalize girmeden medikal tedavi gören Ayçin, 2016 yılında böbrek yetmezliğine yakalandı. 8 yıl boyunca diyalize giren Hatice Ayçin, 1.5 yıl önce böbrek nakli için ÇOMÜ Organ Nakil Merkezi’ne başvurdu. Ayçin, 10 gün önce Balıkesir’de beyin ölümü gerçekleşen bir hastanın ailesi tarafından bağışlanan böbreğin kendisine nakledilmesiyle sağlığına kavuştu. ÇOMÜ Organ Nakil Merkezi Müdürü Prof. Dr. Cabir Alan, Hatice Akçin’e 2007 yılında hipertansiyon nedeniyle böbrek yetmezliği teşhisi konduğunu söyledi. Akçin’in 9 yıl diyalize girmeden medikal tedavilerle süreci yönetmeye çalıştığını ancak 8 yıl önce son dönem böbrek yetmezliği geliştiği için diyalize bağlanmak zorunda kaldığını ifade eden Prof. Dr. Cabir Alan, “Bu süreç içerisinde eşinden böbrek alınması için çalışma başlatıldı. Ancak doku uyuşmazlığı nedeniyle nakil gerçekleştirilemedi. Kendi çocuğuna da kıyamadığı için böbrek isteyemedi. 8 yıl boyunca diyalize girdi. Bir buçuk yıl önce böbrek nakli için merkezimize başvurdu. Uzun bir süreç oldu. Hatice Hanım için de risk fazlaydı. 10’uncu yıla yaklaşmıştı ve komplikasyonlar başlamıştı. Bir buçuk yıl böbrek nakli için bekledi. Her gece çantası hazır vaziyette, telefonu yanı başında her an böbrek çıkacakmış gibi bekledi. 10 gün önce Balıkesir’de beyin ölümü gerçekleşen bir kişinin ailesinin organlarını bağışlaması sonrası böbreği Hatice Hanım’a nakledildi. 2 saatlik başarılı bir operasyonla Hatice Hanım sağlığına kavuştu. Bugün Hatice Hanım’ı taburcu edeceğiz” dedi. Tekrar hayata tutunmanın çok güzel olduğunu belirten Hatice Ayçin ise, “Bedenen, ruhen çok çökertti. Her an ölecekmiş gibi bekliyordum. Çevremdeki tanıdıklarım ölünce kendimi ölüme hazır hissediyordum. Organ bağışı yapmak yaşamaktır. Yaşamak hayat demektir. Hayat ailenle birlikte güzeldir. Herkesi organ bağışı yapmaya davet ediyorum. Çantamı her an hazır tuttum, bir umutla bekledim. Bir anda telefonumuz çaldı. 2 saat içinde burada olmamız istendi, apar topar geldik. Şu anda çok mutluyum” diye konuştu.
22 Kasım 2024 Cuma - 12:39 1 buçuk yıl çantası hazır bekledi, organ nakliyle sağlığına kavuştu Çanakkale’de 17 yıldır böbrek yetmezliğiyle mücadele eden 53 yaşındaki Hatice Ayçin, 1,5 yıl önce böbrek nakli için başvurduğu Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Hastanesi Organ Nakli Merkezinde 10 gün önce böbrek nakliyle sağlığına kavuştu. 1.5 yıl boyunca nakil bekleyen Hatice Ayçin, böbrek nakli olmak için çantasını hazır bekletti. Çanakkale’de yaşayan Hatice Ayçin 2007 yılında hipertansiyon nedeniyle böbrek yetmezliğine yakalandı. 9 yıl boyunca diyalize girmeden medikal tedavi gördü. 2016 yılında böbrek yetmezliğine yakalandı. 8 yıl boyunca diyalize giren Hatice Ayçin, 1.5 yıl önce böbrek nakli için ÇOMÜ Organ Nakil Merkezi’ne başvurdu. 10 gün önce Balıkesir’de beyin ölümü gerçekleşen bir hastanın ailesi tarafından bağışlanan böbreğinin kendisine nakledilmesiyle sağlığına kavuştu. 1.5 yıl boyunca nakil bekleyen Hatice Ayçin, böbrek nakli olmak için çantasını hazır bekletti. ÇOMÜ Organ Nakil Merkezi Müdürü Prof. Dr. Cabir Alan, Hatice Akçin’e, 2007 yılında hipertansiyon nedeniyle böbrek yetmezliği teşhisi konduğunu söyledi. Hatice Akçin’in, 9 yıl diyalize girmeden medikal tedavilerle süreci yönetmeye çalıştığını ancak 8 yıl önce son dönem böbrek yetmezliği geliştiği için diyalize bağlanmak zorunda kaldığını ifade eden Prof. Dr. Cabir Alan, “Bu süreç içerisinde eşinden böbrek alınması için çalışma başlatıldı. Ancak doku uyuşmazlığı nedeniyle nakil gerçekleştirilemedi. Kendi çocuğuna da kıyamadığı için böbrek isteyemedi. 8 yıl boyunca diyalize girdi. Bir buçuk yıl önce böbrek nakli için merkezimize başvurdu. Uzun bir süreç oldu. Hatice Hanım içinde risk fazlaydı. 10’uncu yıla yaklaşmıştı. Ve komplikasyonlar başlamıştı. Bir buçuk yıl böbrek nakli için bekledi. Her gece çantası hazır vaziyette, telefonu yanı başında her an böbrek çıkacakmış gibi bekledi. 10 gün önce Balıkesir’de beyin ölümü gerçekleşen bir kişinin ailesinin organlarını bağışlaması sonrası böbreği Hatice hanıma nakledildi. 2 saatlik başarılı bir operasyonla Hatice Hanım sağlığına kavuştu. Bugün Hatice hanımı taburcu edeceğiz” dedi. Tekrar hayata tutunmanın çok güzel olduğunu belirten Hatice Ayçin ise, “Bedenen, ruhen çok çökertti. Her an ölecekmiş gibi bekliyordum. Çevremdeki tanıdıklarım ölünce kendimi ölüme hazır hissediyordum. Organ bağışı yapmak yaşamaktır. Yaşamak hayat demektir. Hayat ailenle birlikte güzeldir. Herkesi organ bağışı yapmaya davet ediyorum. Çantamı her an hazır tuttum. Bir umutla bekledim. Bir an da telefonumuz çaldı. 2 saat içinde burada olmamız istendi, apar topar geldik. Şuanda çok mutluyum” diye konuştu.
22 Kasım 2024 Cuma - 10:48 Çocuklar Troya Müzesi’ni ele geçirdi Çanakkale’de, 5 bin 600 yıllık geçmişe sahip Troya Ören Yeri’nden çıkan eserlerin sergilendiği Troya Müzesi’nde “Takeover Day” (Devralma Günü) etkinliği gerçekleştirildi. Etkinliği çerçevesinde bir gün boyunca 16 çocuk müzeyi devralarak, müzede tur rehberi, gişe görevlisi, güvenlik, karşılama görevlisi, mağaza personeli, sosyal medya yöneticisi, eğitimci, arkeolog olarak çalıştı. Çanakkale’de, 5 bin 600 yıllık geçmişe sahip Troya Ören Yeri’nden çıkan eserlerin sergilendiği Troya Müzesi farklı bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. İlk kez 2010 yılında İngiltere’de ortaya çıkan “Takeover Day” (Devralma Günü) etkinliği bu yıl 2’nci kez Troya Müzesi’nde gerçekleşti. Devralma Günü, müzelerin çocukları normalde yetişkinlerin yaptığı işleri devralmaya davet ettiği gün olarak tanımlanıyor. Bu özel günde müze profesyonellerinin yaptıkları tüm görevleri bir günlüğüne çocuklara devredildi. Müzede ‘Takeover Day’ (Devralma Günü) etkinliği çerçevesinde koleksiyon sorumlusu, güvenlik personeli, rehber, sosyal medya görevlisi, mağaza görevlisi, kafe personeli, müze müdürü, sanat tarihçisi, arkeolog gibi farklı görevlerde toplam 8-12 yaş arası 16 çocuk saat 09.00 ile saat 17.00 arasında Troya Müzesi’nde çalıştılar. Etkinlikte Troya Müze Müdürü olan Kumkale Ortaokulu Öğrencisi 11 yaşındaki Lisa Meran Polat, “Müzeyi bir günlüğüne biz devraldık. Ben Müze Müdürüyüm. Mağaza çalışanı, restoratör, müdür yardımcısı ve rehber olan çocuklar var. Biz bu etkinlikle beraber bütün çocuklar olarak kendimizi mutlu hissettik. Müzeyi devralmak eğlenceli” dedi. Müzede rehberlik görevinde bulunan 8 yaşındaki Bulut Asilkan ise, “Müzeyi ele geçirme gününde rehber olarak görev yapıyorum. Şu anda Pers döneminden bir lahitin önünde duruyoruz. Lahitin üzerinde av yapan bir Pars askeri var. Pers askeri köpekleriyle birlikte yaban domuzu avlıyor” diye konuştu. "Kültür mirası sevgisini aşılamanın temel yollarından bir tanesi" Etkinlik hakkında konuşan Troya Müze Müdürü Rıdvan Gölcük, “3’üncü Milli Kültür Şurası’nda müzelerle ilgili çok önemli bir noktaya temas edilmişti. Müzeler sadece saklama ya da sergileme yapılan mekanlar değildir. Aynı zamanda okul dışı öğrenme alanları arasında en kuvvetli mekanlardan birisidir. Dolayısıyla da müzelerin eğitim konusunda yapabilecekleri çok iş var. Bu sebeple geçtiğimiz yıl yeni bir projeye başladık. İngiltere’den, Londra’dan partner ortak bir müze bulduk ve ‘Takeover Day’ uygulamasını geçen sene Kasım ayında başladık. ‘Takeover Day’ ne demek. Çocukların bir günlüğüne müzeyi devraldığı yada ele geçirdiği bir çocuk etkinliği. Öncesinde müze sosyal medyadan açık çağrıya çıkıyor. Çocuklara ‘müzede görev almak ister misiniz, müzede hangi işi yapmak istersiniz bize bir motivasyon mektubu yazın’ diyor ve Türkiye’nin dört bir yanından çocuklar bu sene motivasyon mektuplarını bizlerle paylaştılar. Çocuklardan müze müdürü, kafe sorumlusu, rehber, arkeolog olmak isteyen ve bizimle çalışmak isteyen çocuklarda bu mektupları topladık. Dün müzede yarım günlük bir oryantasyon eğitim yaptık. Çocuklara bu meslekleri tanıttık. Ardından hangi meslekleri yapacaklarını belirledik. Bugün müzede, tüm bu görevleri 8-12 yaş arasındaki çocuklar yapıyor. Çocuklar neden müzeyi devralıyor. Kültür mirası sevgisini aşılamanın temel yollarından bir tanesi. 2’ncisi çocuklara sorumluluk almayı öğreten, onlara özgüven veren bir eğitim uygulaması. Troya Müzesi bunu Türkiye’de yapan ilk kamu müzesi oldu. Bu uygulamada 2’nci yılımız. Çocuklar görevleri yaptıkları süre boyunca mutlular, özgüvenliler. Müzeyi çocuklara devretmekten oldukça mutluyuz” şeklinde konuştu.
22 Kasım 2024 Cuma - 10:41 Troya Müzesi’nde ’Devralma Günü’ etkinliği gerçekleştirildi Çanakkale’de, 5 bin 600 yıllık geçmişe sahip Troya Ören Yeri’nden çıkan eserlerin sergilendiği Troya Müzesi’nde “Takeover Day” (Devralma Günü) etkinliği gerçekleştirildi. Etkinliği çerçevesinde bir gün boyunca 16 çocuk müzeyi devralarak, müzede tur rehberi, gişe görevlisi, güvenlik, karşılama görevlisi, mağaza personeli, sosyal medya yöneticisi, eğitimci, arkeolog olarak çalıştı. Çanakkale’de, 5 bin 600 yıllık geçmişe sahip Troya Ören Yeri’nden çıkan eserlerin sergilendiği Troya Müzesi farklı bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. İlk kez 2010 yılında İngiltere’de ortaya çıkan “Takeover Day” (Devralma Günü) etkinliği bu yıl 2’nci kez Troya Müzesi’nde gerçekleşti. Devralma Günü, müzelerin çocukları normalde yetişkinlerin yaptığı işleri devralmaya davet ettiği gün olarak tanımlanıyor. Bu özel günde müze profesyonellerinin yaptıkları tüm görevleri bir günlüğüne çocuklara devredildi. Müzede ‘Takeover Day’ (Devralma Günü) etkinliği çerçevesinde koleksiyon sorumlusu, güvenlik personeli, rehber, sosyal medya görevlisi, mağaza görevlisi, kafe personeli, müze müdürü, sanat tarihçisi, arkeolog gibi farklı görevlerde toplam 8-12 yaş arası 16 çocuk saat 09.00 ile saat 17.00 arasında Troya Müzesi’nde çalıştılar. Etkinlikte Troya Müze Müdürü olan Kumkale Ortaokulu Öğrencisi 11 yaşındaki Lisa Meran Polat, “Müzeyi bir günlüğüne biz devraldık. Ben Müze Müdürüyüm. Mağaza çalışanı, restoratör, müdür yardımcısı ve rehber olan çocuklar var. Biz bu etkinlikle beraber bütün çocuklar olarak kendimizi mutlu hissettik. Müzeyi devralmak eğlenceli” dedi. Müzede rehberlik görevinde bulunan 8 yaşındaki Bulut Asilkan ise, “Müzeyi ele geçirme gününde rehber olarak görev yapıyorum. Şuanda Pers döneminden bir lahitin önünde duruyoruz. Lahitin üzerinde av yapan bir Pars askeri var. Pers askeri köpekleriyle birlikte yaban domuzu avlıyor” diye konuştu. Etkinlik hakkında konuşan Troya Müze Müdürü Rıdvan Gölcük, “3’üncü Milli Kültür Şurası’nda müzelerle ilgili çok önemli bir noktaya temas edilmişti. Müzeler sadece saklama ya da sergileme yapılan mekanlar değildir. Aynı zamanda okul dışı öğrenme alanları arasında en kuvvetli mekanlardan birisidir. Dolayısıyla da müzelerin eğitim konusunda yapabilecekleri çok iş var. Bu sebeple geçtiğimiz yıl yeni bir projeye başladık. İngiltere’den, Londra’dan partner ortak bir müze bulduk ve ‘Takeover Day’ uygulamasını geçen sene Kasım ayında başladık. ‘Takeover Day’ ne demek. Çocukların bir günlüğüne müzeyi devraldığı yada ele geçirdiği bir çocuk etkinliği. Öncesinde müze sosyal medyadan açık çağrıya çıkıyor. Çocuklara ‘müzede görev almak ister misiniz, müzede hangi işi yapmak istersiniz bize bir motivasyon mektubu yazın’ diyor ve Türkiye’nin dört bir yanından çocuklar bu sene motivasyon mektuplarını bizlerle paylaştılar. Çocuklardan müze müdürü, kafe sorumlusu, rehber, arkeolog olmak isteyen ve bizimle çalışmak isteyen çocuklarda bu mektupları topladık. Dün müzede yarım günlük bir oryantasyon eğitim yaptık. Çocuklara bu meslekleri tanıttık. Ardından hangi meslekleri yapacaklarını belirledik. Bugün müzede, tüm bu görevleri 8-12 yaş arasındaki çocuklar yapıyor. Çocuklar neden müzeyi devralıyor. Kültür mirası sevgisinin aşılamanın temel yollarından bir tanesi. 2’ncisi çocuklara sorumluluk almayı öğreten, onlara özgüven veren bir eğitim uygulaması. Troya Müzesi bunu Türkiye’de yapan ilk kamu müzesi oldu. Bu uygulamada 2’nci yılımız. Çocuklar görevleri yaptıkları süre boyunca mutlular, özgüvenliler. Müzeyi çocuklara devretmekten oldukça mutluyuz” şeklinde konuştu. (MS
Atatürk için 21 Kasım 1938 günü yapılan Resmi Cenaze Törenine Dair Fotoğraflar İlk Defa Gün Yüzüne Çıktı
21 Kasım 2024 Perşembe - 09:37 Atatürk için 21 Kasım 1938 günü yapılan Resmi Cenaze Törenine Dair Fotoğraflar İlk Defa Gün Yüzüne Çıktı Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Atatürk ve Çanakkale Savaşları Araştırma Merkezi (AÇASAM) Müdürü Doç. Dr. Barış Borlat, 10 Kasım 1938’de Atatürk’ün vefatından sonra 21 Kasım’da tüm Türkiye’de ikinci bir tören düzenlendiğini söyledi. Doç. Dr. Barış Borlat, yapılan arşiv çalışmaları, dönemin yerel basınına yönelik taramalar esnasında 21 Kasım 1938 tarihinde Atatürk için Anadolu’da düzenlenen anma tören dair fotoğrafların ilk kez ortaya çıktığını söyledi. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 86 yıl önce 10 Kasım 1938 tarihinde vefat etti. Atatürk’ün vefatından sonra tahdit işlemleri başladı. İşlemlerin 11 Kasım’da sona ermesinin ardından Dolmabahçe Sarayının muayede kısmında Atatürk’ün naaşı ziyarete açıldı. 18 Kasım’a kadar devam eden sürecin ardından Atatürk’ün naaşı, 19 Kasım’da Ankara’ya götürüldü. Anıtkabir yapılana kadar Atatürk’ün naaşı bulunacağı Etnoğrafya Müzesinde 21 Kasım’da tören icra edildi. 21 Kasım 1938 tarihinde Anadolu’da da tören icra edildi. 21 Kasım’daki ikinci matem töreni esnasında yapılan törenlere dair, AÇASAM Müdürü Doç. Dr. Barış Borlat tarafından yapılan arşiv çalışmaları, dönemin yerel basınına yönelik taramalar esnasında törenlere dair fotoğraflar ilk kez ortaya çıktı. İstanbul’da, Ankara’da yapılan törenlerle birlikte Anadolu’nun tamamında da bir resmi matem töreni icra edildi AÇASAM Müdürü Doç. Dr. Barış Borlat, 10 Kasım 1938 yılında Atatürk’ün vefatı ile birlikte aslında Anadolu’da büyük bir hüzün başladığını belirterek, “Atatürk’ün vefatından hemen sonra tahdit işlemleri başlamış, 11 Kasım’daki bu işlemler sona erdikten sonra Dolmabahçe Sarayının muayede kısmında Atatürk’ün naaşının ziyarete açılma süreci gündeme gelmiş ve halk yoğun bir ilgi içerisinde, 16 Kasım’dan itibaren Atatürk’ün naaşını ziyaret ettiğini göreceğiz. Bu süreç 18 Kasım günü akşam, gece saatlerinde sona ermiş ve 19 Kasım günü Atatürk’ün naaşının Ankara’ya götürüldüğünü göreceğiz. Aslında bu süreçte yani Atatürk’ün bugün bahsedeceğimiz 21 Kasım tarihindeki Anadolu’nun tamamında yapılacak olan törende hazırlıkların başlamış olduğunu göreceğiz. Gönderilen bir emirle bütün vilayetlerde, ilçelerde, nahiyelerde 21 Kasım gününde bir tören icra edilmesi istenilmiştir. Nitekim Atatürk 19 Kasım günü Ankara’ya götürülmesi amacıyla başlamıştı işlemler, 20 Kasım günü kendisi Ankara’ya ulaşacaktır ve 21 Kasım gününde ise biz tören icra edilmesinin, hazırlıklarının başlamış olduğunu göreceğiz. İşte bu esnada Atatürk’ün Anıtkabir’in yapılmasına kadar geçecek olan süre esnasındaki naaşında bulunacağı Etnografya Müzesi’nde bir tören icrasının hazırlıklarının başlamış olduğunu göreceğiz. Bu tören, 21 Kasım tarihinde icra edilecektir. Ancak daha önemlisi aynı anda Anadolu’nun tamamını da aynı şekilde 21 Kasım gününde bir tören yapılması istenilmiştir. Bu törenin özellikle saat ikide başlaması saat beşe kadar törenin sürmesi ve törenle ilgili bütün hazırlıkların yapılmış olduğunu göreceğiz. 21 Kasım gününde hem İstanbul’da, hem de Ankara’da yapılan törenlerle birlikte Anadolu’nun tamamında da bir resmi matem töreninin icra edildiğini göreceğiz. Anadolu içerisinde Urfa’da Antep‘te, Patnos‘ta, Kayseri’de törenler icra edilecektir. Bu tören esnasında saat ikide İstiklal Marşı‘yla biz Anadolu’nun tamamında törenin başlamış olduğunu göreceğiz” dedi. Okullar tatil edildi, bayraklar yarıya indi 21 Kasım günü Anadolu’da okulların tatil edildiğini, aynı zamanda bayrakların da yarıya indirildiğini ifade eden Doç. Dr. Barış Borlat, “Atatürk için 10 Kasım’dan sonra ikinci matem gününün tüm Anadolu’da 21 Kasım’da yapılmış olduğunu göreceğiz. Burada daha önemli şey şu aslında, bu törenlere bakıldığında törenler içerisindeki fotoğraflarda özellikle biz nasıl ki İstanbul’da, Dolmabahçe Sarayı’ndaki ziyaretler esnasında hınca hınç bir kalabalığın olduğunu, hatta izdihamlar esnasında 11 kişinin hayatını yitirdiğini görüyorsak, benzer şekilde Anadolu’da da 21 Kasım’da büyük bir kalabalığın kent meydanlarını doldurduğu, Atatürk büstünün yanında yapılan törenler esnasında kalabalıkların o günkü dönemin basınına yansıyan haberlerde olduğu gibi hıçkırarak ağladıklarını en azından göreceğiz. İşte bu 21 Kasım’daki ikinci matem töreni esnasında yapılan törenlere dair yapmış olduğumuz arşiv çalışmaları, dönemin yerel basınına yapmış olduğumuz taramalar esnasında ilk defa ulaştığımız fotoğraflar ortaya çıktı. Bu fotoğraflar, Anadolu’nun tamamındaki törenlerin bizi o günkü ruh halini yansıtıyor. Dönemin arşiv belgelerine bakıldığında, 21 Kasım töreni için şunu söylüyor; ‘Cumhuriyetin birleştiren ruhu, bir araya getiren ruhun aslında en önemli yansımasıydı’ diyor. İşte ulaştığınız bu arşiv belgelerinde dönemin koleksiyondaki özel fotoğraflarla ilk defa kamuoyunun göreceği bu belgelerle birlikte, biz 21 Kasım törenlerinin tüm Anadolu’da ne şekilde icra edildiğinde en iyi şekilde görmüş olacağız. Böylece aslında Atatürk’ün 10 Kasım’daki o yaşanan büyük matemin ikinci ve önemli kısmının da 21 Kasım gününde gerçekleşmiş olduğunu da söyleyebiliriz” diye konuştu. Tüm Türkiye, Anadolu Atatürk’e 21 Kasım gününde ikinci defa ve resmi olarak, sivil, halk hep bir arada saygısını göstermiş oldu 21 Kasım günü tüm Türkiye’, Anadolu’nun Atatürk’e ikinci defa ve resmi olarak, sivil, halk hep bir arada saygısını göstermiş olduğunu kaydeden Doç. Dr. Barış Borlat, “21 Kasım töreninin yapılması amacıyla gönderilen resmi yazı içerisinde töreni nasıl icra edildiğine dair bir kroki hazırlanmış, bu kroki esnasında tüm tören noktalarındaki düzen ve hazırlıkların bahsedilmiş olduğunu göreceğiz. Biz bununla ilgili şunu söyleyebiliriz ki, tören en Batı’dan, Edirne’den başlayıp Hakkari‘ye kadar Kayseri’den, Kuzey’den Güney’e Anadolu’nun her yerinde icra edilecektir. Ama daha önemlisi törenlerin köylere kadar inmiş olduğunu göreceğiz. Elimizdeki arşiv belgeleri, fotoğraflarda köy meydanlarında, köylülerin toplanmak suretiyle köy okulundaki öğretmenin kendilerini yönlendirmesiyle İstiklal Marşı okuyup, ardından 10’uncu Yıl Marşını okumak suretiyle, köydeki öğrencilerden seçmiş oldukları bir kişinin kürsüye gelerek Atatürk’ün yaşamış olduğu ve süreç esnasındaki devrimlerini, anlatmak suretiyle anmalar yapılmış ve saat tam 16.00’ya geldiğinde ise hep bir anda tüm Türkiye 3 dakika boyunca Saygı Duruşu gerçekleştirilmiş ve özellikle kent merkezlerinde 21 Kasım gününde Atatürk’ün heykelinin bulunduğu alandaki, bu heykellerin etrafı ve çevresi aydınlatılmış, askerler tarafından saygı nöbetinin sabaha kadar tutulmuş olduğunu göreceğiz. Böylece aslında tüm Türkiye, Anadolu Atatürk’e 21 Kasım gününde ikinci defa ve resmi olarak, sivil, halk hep bir arada saygısını göstermiş olduğunu söyleyebiliriz” şeklinde konuştu.
ÇOMÜ’de "Kıbrıs Türk Devleti’ne Giden Yol adlı Panel ve Fotoğraf Sergisi"
20 Kasım 2024 Çarşamba - 10:53 ÇOMÜ’de "Kıbrıs Türk Devleti’ne Giden Yol adlı Panel ve Fotoğraf Sergisi" Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) ve Eğitim Sağlık ve Bilimsel Araştırma Vakfı (ESBAV) iş birliğinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin 41. Kuruluş Yıldönümü vesilesiyle düzenlenen "Kıbrıs Türk Devleti’ne Giden Yol adlı Panel ve Fotoğraf Sergisi" Anafartalar yerleşkesinde gerçekleştirildi. Etkinlik, Kıbrıs Türk Devleti’ne giden yolda süreçteki mücadeleyi ve şehitlerle ödenen bedelleri konu alan "Kıbrıs Türk Devleti’ne Giden Yol Fotoğraf Sergisi ”nin açılışıyla başladı. Sergi, 18-30 Kasım tarihleri arasında ziyaretçilerini ağırlayacak. Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan panele, ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. R. Cüneyt Erenoğlu, ESBAV Başkanı Bünyamin Nami Tonka, Kıbrıs Türk Barış Harekatı Gazisi ve Yazar Atilla Çilingir, Dr. Öğr. Üyesi Elmaziye Temiz, Kıbrıs Türk Barış Harekâtı Gazileri, akademisyenler, öğrenciler ve davetliler katıldı. Panelin açılış konuşmasını gerçekleştiren ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. R. Cüneyt Erenoğlu yaptığı konuşmasında Kıbrıs Türk Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti arasındaki güçlü bağa dikkat çekerek şunları söyledi: “Kıbrıs Türk halkının varoluş mücadelesi, sadece bir bağımsızlık hikâyesi değil. Aynı zamanda bir kararlılık, inanç ve dayanışma destanıdır. Bu mücadelede, ulusal liderlerimiz Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Raif Denktaş gibi kahramanların liderliği ve Kıbrıs Türk toplumunun azmi, tarihimize altın harflerle kazınmıştır. Bu destanın temelinde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği yol vardır. Bugün burada, tüm bu kahramanlarımızı saygıyla anıyor, aziz ruhları önünde minnetle eğiliyoruz.” Tarih, Yalnızca Geçmişin Hikayesi Değil; Aynı Zamanda Geleceğin Rehberidir Kıbrıs Türk Devleti’nin kuruluşuna giden süreçte, halkın iradesi ve kararlılığı kadar, Türkiye Cumhuriyeti’nin sağlam desteği de belirleyici olduğunu söyleyen Rektör Erenoğlu, “İşte bu dayanışma ruhu, iki halk arasında güçlü bir bağ oluşturmuş ve birlikte daha büyük hedeflere yürümemizi sağlamıştır. Bizler, bu birlikteliği Çanakkale ruhunun Kıbrıs’taki yansıması olarak görüyoruz. Genç nesillerimiz bu tarihi mücadeleden ders almalı ve gelecek nesillere tarihimizi anlatmalıdır. Unutmayın ki tarih, yalnızca geçmişin hikâyesi değil; aynı zamanda geleceğin rehberidir. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi olarak, bu sorumluluğun bilinciyle hareket ediyor ve bu tür etkinliklerle sizlere yeni perspektifler kazandırmayı amaçlıyoruz. Bu panelin Kıbrıs Türk toplumunun tarihini daha derinlemesine anlamamıza ve geleceğe yönelik vizyon geliştirmemize vesile olacağına inanıyorum” dedi. ESBAV Başkanı Bünyamin Nami Tonka’nın moderatörlüğünde düzenlenen panelde, Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Elmaziye Temiz ve Kıbrıs Türk Barış Harekatı Gazisi ve Yazar Atilla Çilingir Kıbrıs Barış Harekatını konu alan konuşmalarını gerçekleştirdiler. Panelistlere Rektör Erenoğlu tarafından hediye takdiminin gerçekleştirilmesiyle devam eden etkinlik soru-cevap kısmının ardından toplu fotoğraf çekimi ile son buldu.