GÜNDEM - 16 Ekim 2024 Çarşamba 10:10

Meme kanserinde ’erken teşhis’ hayat kurtarır

A
A
A
Meme kanserinde ’erken teşhis’ hayat kurtarır

Mudanya Belediyesi tarafından düzenlenen panelde, meme kanserinde erken teşhisin önemine dikkat çekildi. Dünya genelinde görülme sıklığı giderek artan meme kanserine her 8 kadından 1’inin yakalandığına dikkat çeken uzmanlar, erken teşhisin hayat kurtardığını söyledi.


Mudanya Belediyesi’nin 1-31 Ekim Meme Kanseri Bilinçlendirme ve Farkındalık Ayı kapsamında Pembe Ekim sloganıyla düzenlediği etkinler, “Erken Teşhis Hayat Kurtarır” başlıklı söyleşi ile başladı. MUDAŞ Sosyal Tesisleri’nde gerçekleştirilen ve Op.Dr. Erol Aksaz, Müge Dalgıç ve Aysel Okumuş’un konuşmacı olarak katıldığı etkinlikte, erken teşhisin hayat kurtarıcı rolüne dikkat çekildi. Söyleşiye, Mudanya Belediye Başkanı Deniz Dalgıç, kadın belediye meclis üyeleri ile çok sayıda Mudanyalı kadın katılım sağladı.


Hastalığın erken teşhis ve tedavisinin önemine dikkat çeken Mudanya Belediye Başkanı Deniz Dalgıç, Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanlığı’na bağlı Sağlıklı Hayat Merkezi KETEM (Kanser Erken Teşhis Merkezi) birimi işbirliği ile Mudanyalı kadınlara ücretsiz ve randevusuz olarak kanser taramalarına başlayacaklarını açıkladı. Dalgıç, şöyle konuştu:


“Herkesin DNA’sı kendisine ait ve dünyada tekse, herkesin hastalığı da kendisine aittir. Bu hastalığın ana konusu, takip etmek, kontrolleri aksatmamak ve erken teşhistir. Meme kanserinin tedavi başarısı çok yüksek. Tek istinası geç kalmaktır. Lütfen kontrollerinizi aksatmayın. Erken teşhis çok önemli. Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanlığı’na bağlı Sağlıklı Hayat Merkezi KETEM (Kanser Erken Teşhis Merkezi) birimi işbirliği ile Mudanyalı kadınlara ücretsiz ve randevusuz olarak kanser taramalarına başlayacak."


Op. Dr. Erol Aksaz ise, meme hastalıklarının ve kanserinin belirtilerini örneklerle anlattı. Her 8 kadından 1’inin meme kanserine yakalandığının altını çizen Aksaz, kanserin erken evrede fark edilmesinin önemini vurgulayarak, “Erken teşhis edilirse hayatta kalma şansı artıyor, meme kaybı riski azalıyor. Mamografi çektirmek acısız bir işlemdir ve zararlı değildir. Ailede kanser geçirmiş bir kişi var ise, gen testinin yapılması gerekmektedir. En iyisi de her yıl düzenli kontrollerinizi yaptırın.”


Kansere yakalanma ve tedavi sürecini anlatan emekli öğretmen Aysel Okumuş, “Ben ‘kanserim, yarın ölüyorum’ demedim. Koşturdum. Öylesine koşturdum ki, koştururken bu hastalığı unuttum. Yılda dört kere kontrole gidiyorum. Yani yılda dört kere doğum günümü kutluyorum. Bu hafta yine kontrole gideceğim ve doğum günümü kutlayacağım” dedi.


Hastalık döneminde yaşananların çok zor olduğunu da söyleyen Okumuş, “Yaşama sarılın. Güçlü olun. Her yıl kontrole gidin. Geç kalmak insanın hayatına sebep oluyor” diye konuştu.


Annesinin ve anneannesinin kendisi gibi kanser hastalığına yakalandığını anlatan Müge Dalgıç ise, kanser süreci sırasında yaşadıklarını paylaştı. Eşi Deniz Dalgıç’ın kendisine bu süreçte çok destek olduğunu söyleyen Dalgıç, şunları söyledi:


“Hastalık teşhisi konulduğu zaman stresi yenmeniz çok önemlidir. Çünkü vücudunuzun kendini tamir etmesi için iyi hissetmesi gerekiyor. Stresli ve gergin olursanız hastalığı yenemiyorsunuz. 12 hafta boyunca kemoterapi gördüm. Hastalık geliyor ama kendimize iyi bakarak, düzenli uyku ile hastalığın geçmesi elimizde. Eğer ki iyi niyet ile iyileşeceğinizi düşünürseniz bir karşılığı mutlaka olacaktır”


Söyleşi bitiminde kadınlar, protez model üzerinde kendi kendine teşhis ile ilgili bilgi aldı.



Meme kanserinde ’erken teşhis’ hayat kurtarır

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara 2025 Merkezi Yönetim bütçe görüşmeleri Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, “Biz nükleersiz bu dönüşümü Türkiye’nin arz güvenliğini, Türkiye’nin dışa bağımlılık hikayesini yazma şansımız yok. Elbette ki Türkiye’nin enerjiyi daha verimli kullanması lazım. Enerjisini sanayiden, tarıma, ulaştırmaya, bütün sektörlerde verimli halde kullanması gerekiyor.” Bayraktar, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının 2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçe ve 2023 Kesin Hesap Kanun Teklifi görüşmelerine katıldı ve milletvekillerinin sorularını cevapladı. Bayraktar, Türkiye’nin enerji talebi artan, büyüyen bir ülke olduğunu söyleyerek, “Son yirmi yılda hem doğal gazla hem elektrikle talep neredeyse üç katına çıktı. Yıllık yaklaşık yüzde dört buçuğun üzerinde bir elektrik talebi artışı var. Dolayısıyla bizim öncelikli görevimiz bu artan talebi karşılayabilmek. Arz güvenliği bizim birinci öncelikli noktamız. İkinci husus elbette ki dışa bağımlılığımız. Burada rakamları ifade etmeme müsaade edin daha detaylı olarak. Türkiye 2022 yılında doğal gaza yaklaşık 44.6 milyar dolar ödedi. Petrol ve petrol ürünlerine 2022 yılında 40.4 milyar dolar para ödedi. Toplamda 2022 yılında LPG, kömür ithalatımızda bu rakam 96.5 milyar dolar oldu. Dolayısıyla bütün stratejimizi aslında ta 2002 yılından beri Türkiye’nin enerjideki dışa bağımlılığını düşürme üzerine kurgulamış durumdayız. Onun için Türkiye artan enerji talebini karşılarken aynı zamanda enerjide bu dışa bağımlılığını mutlaka bitirmesi gerekiyor. Politikalarımız bunun etrafında şekilleniyor. Elbette ki bir üçüncü zorluk hatta belki bütün bu ikisinin daha ilerisinde bir zorluk 2053 yılında üç net sıfır emisyon edip Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu Meclisimizin 2021 yılında Türkiye’yi iklim anlaşmasına taraf yaparak ortaya koyduğum Türkiye’nin iklim değişikliğine mücadele hedefleri” ifadelerini kullandı. Yeniköy Kemerköy termik santrallerinin katkısına ilişkin soruya Bayraktar, “Bunlar 7.9 terawat saat elektrik üretiyor. Ürettiler. Yılda üretiyorlar. Toplam Türkiye’deki üretimin yüzde iki buçuğunu biz bu iki santralden karşılıyoruz. Akbelen ormanları kapsamında sorulan bir soruydu bu. Bu enerjiyi biz doğal gazdan üretsek, ithal kaynaktan üretsek yaklaşık 1.6 milyar metreküplük bir doğal gaz ithal etmemiz gerekiyor. Yerli kaynak yerine işte size bir cari açık kaynağı daha oluşmuş oluyor. Bunun yaklaşık bedeli yıllık 700 milyon dolar oluyor. Dolayısıyla bizim mutlaka yerli kaynaklarımızı çevreyle uyumlu bir şekilde devreye almamız gerekiyor” şeklinde konuştu. Bayraktar, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Yenilenebilir kaynaklar bizim göz bebeğimiz, en çok ehemmiyet verdiğimiz ve özellikle vurgulamak istediğim nokta bugünün bence çok çok önemli çıktılarından bir tanesi. Türkiye bugün konutlarında kullandığı elektriğin tamamının sadece rüzgar ve güneş enerjisinden üretilir hale gelmiş durumda. Bunu sadece geçtiğimiz 14-15 yılda yaptı. Sıfır olan rüzgar neredeyse sıfır olan rüzgarı tamamen sıfır olan güneşi 2012 güneş kurulu gücümüz sıfır. Geçtiğimiz 10-14 yıl içerisinde 31 bin megavatın üzerine çıkardık. Bu yılda yaklaşık 2 bin 500-2 bin 700 megavatlık bir kurulu güçler. Biz bunu yaparken diyoruz ki mutlaka bu otuz bin megavatı 2035’te 120 bin megavatı götürmeliyiz ki Türkiye iklim hedeflerine, Türkiye dışa bağımlılığını mutlaka bu şekilde azalsın.” Nükleer enerjinin Türkiye’nin 70 yıllık rüyası olduğunu söyleyen Bayraktar, “1955 yılında Türkiye Cumhuriyeti ilk aslında nükleerle ilgili adım atıyor ve Amerika Birleşik Devletleri’yle bir sivil sahada nükleerin kurulmasıyla alakalı bir anlaşma imzalıyor. Resmi gazetede 1956’da bu yayınlanıyor. Türkiye 1956 Atom Enerjisi Komisyonunu kuruyor. Türkiye’de 1957 yılında da Uluslararası Atom Enerjisi üye oluyor. Aynı tarihte Güney Kore’de üye oluyor. 1962 ilk araştırma reaktörü işletmeye alınıyor. 1965 enerji ilk kez beş yıllık kalkınma planımızda yer alıyor. 1976’da Akkuyu nükleer saha olarak tespit ediliyor. İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından. Biz Akkuyu’yu nükleer saha tespit ettiğimiz yıl Güney Kore ilk nükleer reaktörünü devreye alıyor. 2015’te uçak krizi, ondan sonraki yaşanan süreçler darbe gelişimleri. 2018 yılına geldiğimizde Akkuyu’ya biz ilk lisansı verdik ve orada çalışmalar başladı. Şu anda ilk reaktörün çalışmaları da devam ediyor. Birinci üretenin kubbesi de kapatılmış durumda. Ama nükleersiz Türkiye’nin kalıcı uzun soluklu temiz enerjiye erişme şansı yok. Bunu sadece biz söylemiyoruz. Biraz önce ifade ettiğimiz o 31 ülke yani Birleşmiş Milletler iklim değişikliğiyle mücadele anlamındaki en önemli toplantıda ortaya konan deklarasyon geçen sene Dubai, bu sene Bakü’de. Bakın bunların arasında öyle çok kaydedilen ülkeler yok diye ifade edildi. Ben size ifade edeyim. Kanada, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya, Fransa, Macaristan, Japonya, Kore, Hollanda, Polonya, Slovakya, İsveç, Birleşik Arap Emirlikleri, Birleşik Krallık İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri. Bu ülkelerden bazıları. Dolayısıyla bütün bu ülkeler ülke mutlaka küresel ısınmayla mücadelede bizim nükleersiz bu işi başaramayacağımızı ifade ediyorlar. Dolayısıyla biz de Türkiye olarak diyoruz ki biz Akkuyu’nun yanında Sinop’ta, Trakya’da üç tane konvansiyonel büyük santrale ihtiyacımız var. Yaklaşık on iki reaktöre ihtiyacımız var. Küçük modüle reaktörleri, SMR’lara da ihtiyaç var. Bugün özellikle dünyada gelişen trendler, yapay zeka, büyük data, büyük bir elektrik ihtiyacını beraberinde getiriyor. Bakın son dönemdeki gelişmeler. Google, SMR geliştirici bir şirkette elektrik satın alma anlaşması yaptığına çıkıyor. Microsoft yine bir anlaşma yapıyor Amerika’da. Three Mile Island ki burada 1979 beri kapalı olan bir kaza nedeniyle kapalı olan bir reaktördeki nükleer santral tekrar devriye alınıyor ve oradan yirmi yıllık bir alım anlaşması yapılıyor. Dolayısıyla biz nükleersiz bu dönüşümü Türkiye’nin arz güvenliğini, Türkiye’nin dışa bağımlılık hikayesini yazma şansımız yok. Elbette ki Türkiye’nin enerjiyi daha verimli kullanması lazım. Enerjisini sanayiden, tarıma, ulaştırmaya, bütün sektörlerde verimli halde kullanması gerekiyor.” BOTAŞ’ın ödenmemiş faturası olmadığını belirten Bakan Bayraktar, “BOTAŞ’ı özelleştirmeyi düşünmüyoruz” ifadelerini kullandı.