Yerel Haberler
Ankara
Sağlık-Sen Genel Başkanı Doğan: “Sağlık çalışanlarımız hayati bir sorumluluğu omuzlarında taşımaktadır”
19 Kasım 2024 Salı - 13:04 Sağlık-Sen Genel Başkanı Doğan: “Sağlık çalışanlarımız hayati bir sorumluluğu omuzlarında taşımaktadır” Sağlık-Sen Genel Başkanı Mahmut Faruk Doğan, “Sağlık çalışanlarımız hayati bir sorumluluğu omuzlarında taşımaktadır. Sağlık profesyonellerimiz hem ülkemizin hem de sağlık sistemimizin umududur” dedi. Sağlık Bakanlığı 2025 bütçesiyle ilgili açıklama yapan Sağlık-Sen Genel Başkanı Mahmut Faruk Doğan, sağlık çalışanlarının özlük haklarının korunması, nöbet ücretlerinin dünya standartlarına çıkarılması gerektiğini ve sahaya katkı sağlayacak sağlık personeli istihdam edilmesini talep ettiklerini belirtti. “Türkiye sağlık alanında dünyaya örnek olmuştur” Türkiye’nin son yıllarda sağlıkta elde ettiği başarılarının tüm dünyaya örnek olduğunu kaydeden Doğan, bu başarının altında sağlık çalışanlarının da büyük emeği olduğunu anlatarak, “Türkiye, son yıllarda sağlık alanında gerçekleştirdiği reformlar, güçlü sağlık altyapısı ve bütün bireyleri kapsayıcı sağlık hizmetiyle dünyada örnek gösterilen bir konuma ulaşmıştır. Bu başarının arkasında, her şartta büyük bir fedakârlık ve özveriyle çalışan hekimin, hemşirenin, ebenin, sağlık teknisyeninin emeği yatmaktadır” diye konuştu. Sağlık çalışanlarının görevlerini en iyi şekilde yerine getirdiğini belirten Doğan, sağlık personelinin sorunlarına kalıcı çözüm üretilmesi gerektiğini kaydetti. “Bütçe görüşmeleri sağlık hizmetine atfedilen önemi gösterecektir” Sağlık Bakanlığının bütçe görüşmeleri devam ederken, sağlık çalışanlarının sorunlarına dikkat çekmek istediklerini ifade eden Doğan, sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Sağlık Bakanlığı 2025 bütçesi görüşmeleri devam ederken, bizler de sağlık çalışanlarının temel sorunlarına dikkat çekmek ve çözüm bekleyen taleplerimizi bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Ekonomik verilere dair tartışmaların yaşandığı bir süreç içerisindeyiz. Özellikle sabit gelirlilerin kayıplarının büyüdüğü bir dönemi yaşıyoruz. Sunulacak bütçe görüşmeleri, önümüzdeki yıl içerisinde atılacak adımları, sunulacak katkıları ve sağlık hizmetine atfedilen önemi gösterecektir.” “Sağlıkta en önemli kaynak insan kaynağıdır” Tüm dünyaya örnek olan sağlık sisteminin temel yapı taşının sağlık çalışanları olduğunu vurgulayan Doğan, “Sağlıkta en önemli kaynak ise insan kaynağıdır. Bugün tüm dünyaya örnek olan, öncülük eden sağlık sistemimizin temel yapı taşı sağlık profesyonellerimizdir” dedi. Doğan, bu anlayışın önemine dikkati çekerek tüm sağlık branşlarında kamu istihdamı sağlanması gerektiğini bildirdi. Sağlık çalışanlarının nöbet ücretlerinin dünya standartlarının çok altında olduğunu söyleyen Doğan, beklentilerinin tüm dünyayla aynı standartlara çıkmak olduğunu dile getirdi. Tüm sağlık hizmetlerinin 24 saat boyunca kesintisiz devam ettiğini aktaran Doğan, sağlık çalışanlarının beklentileri hakkında şunları söyledi: “Gece çalışmanın insan psikolojisi, metabolizması ve sosyal yaşamına ilişkin olumsuzlukları göz önüne alınarak akşam saat 20.00’den sabah saat 06.00’ya kadar geçen süreler için ücretler yüzde 50 artırımlı ödenmelidir. Taban ödeme oranları yüzde 100 oranında artırılmalıdır. Sağlık profesyonellerinin giydiği forma, 112 Acil sağlık hizmetleri çalışanlarında olduğu gibi özel görev kıyafeti sayılmalıdır. Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’ndeki mağduriyet oluşturacak maddeler kaldırılmalı, aile hekimi ve aile sağlığı çalışanlarının sözleşme tavan ücretleri, teşvik ve destek ödemeleri artırılmalıdır.”
Sosyal medyada kullanılan nefret söylemleri nedeniyle 30 sanığın yargılanmasına devam edildi
19 Kasım 2024 Salı - 12:25 Sosyal medyada kullanılan nefret söylemleri nedeniyle 30 sanığın yargılanmasına devam edildi Sosyal medyada kullanılan nefret söylemleri nedeniyle 30 sanık hakkında açılan davanın görülmesine devam edildi. Ankara 7. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya bazı sanıklar ile taraf avukatları katıldı. Mahkeme hakimi, bazı sanıkların mültecilerle ilgili yaptığı haberlere ilişkin Emniyet Genel Müdürlüğüne yazılan müzekkereye cevap geldiğini söyledi ve sanık avukatlarına söz verdi. Sanık Süha Çardaklı’nın avukatı, "Gelen müzekkere cevabı, müvekkilimin yaptığı haberleri doğrular niteliktedir. Müvekkilin beraatını talep ediyorum" ifadelerinde bulundu. Avukat beyanının ardından konuşan hakim, bu celse esas hakkındaki görüşünü sunması beklenen savcının mazeret bildirmesi sebebiyle, başka bir savcının mahkemede görevlendirildiğini söyledi. Söz alan savcı, mütalaanın hazırlanması için ek süre talebinde bulundu. Talebi kabul eden hakim, davayı 4 Şubat 2025’e erteledi. ’Olayın geçmişi’ İnternette, sosyal medyada kullanılan nefret söylemleriyle ilgili halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme ve halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma niteliğinde paylaşımlar yapıldığının tespiti üzerine soruşturma başlatıldı. Ardından 1 Eylül’de Adana’da 27yaşındaki yabancı uyruklu Mahmut D.’nin, silahlı saldırı sonucu başından vurularak öldürülmesi sebebiyle sanıklar hakkında ’halk arasında korku ve panik oluşturmak amacıyla tehdit’ suçundan da soruşturma başlatıldı. İddianamede, yabancı uyrukluların yoğun yaşadıkları bölgelerde kamuya açık yerlere, üzerinde kurt görseli ve "Arap çölüne dön" yazısı bulunan afişlerin asıldığı, afişlerin yanındaki duvarlara "Arapları öldür" şeklinde yazılar yazıldığı, faşist Nazi ırkçı amblemlerin çizildiği ve bu görsellerin birçok sosyal medya hesabından paylaşılarak yayıldığı belirtildi. Sanıklar Süha Çardaklı, Hüseyin Dicle, Ramin Saeidi, Eray Ertürk, Ahmet Abdelaal, Adem Enes Gezer, Murat Erkek, Batuhan Çolak, Furkan Uludağ, Serkan Kafkas, Ümit Yasin Perinçek, Serdar Sönmez, Efe Emirhan Konaşoğlu, Ali Derviş Antal, Kutluhan Erol, Kutsal Yusuf Taş, Abdullah Aslan, Abdulrazak Çoban, Kemal Muhammet Karaçuka, Mahmud Elosman, Muhammed Elmuhammed, Furkan Göngör, Anıl Berkay Çetin, Adnan Özer Koş, Furkan Özbek, Harun Aytekin, Seval Göçer, Ayşe Toprak, Nilgün Tap ve Hikmet Kemal Köse’nin, fikir ve eylem birliği halinde, iştirak halinde ve toplu şekilde, basın ve yayın yoluyla, "yanıltıcı bilgiyi alenen yayma", ’halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme’, ’halk arasında korku ve panik oluşturmak amacıyla tehdit’ suçlarından 15’er yıla kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi.
FETÖ’nün sözde emniyet mahrem imamı Özdemir’in yargılanmasına devam edildi
19 Kasım 2024 Salı - 12:21 FETÖ’nün sözde emniyet mahrem imamı Özdemir’in yargılanmasına devam edildi Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) sözde ’emniyet imamı’ olduğu iddiasıyla ’silahlı terör örgütü kurma veya yönetme’ suçundan cezalandırılması istenen Özdemir’in yargılandığı davanın görülmesine devam edildi. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya, tutuksuz sanık Kemalettin Özdemir ile avukatı katıldı. Mahkeme Başkanı dava dosyasına gelen evrakı okumasının ardından tanık dinleneceğini söyledi. Duruşmada tanık olarak dinlenen Mehmet S., sanık Özdemir’in örgütsel toplantılar düzenlediğini anlattı. Ankara’nın Batıkent ilçesinde bir eve gittiklerini söyleyen Mehmet S., "Kemalettin Özdemir, bizimle ilgileniyordu. Bize sohbet veriyordu. Ben yaşadıklarımı mahkemede anlattım. Terör örgütü üyeliğinden yargılandım. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildi" dedi. Tanık Selim Ç. de 45 yıldır gazetecilik yaptığını, FETÖ sivil çatı davasında tanık olarak beyanda bulunduğunu, 1999’dan sonra örgütten ayrılıp, FETÖ’yü deşifre etmek için kitaplar yazdığını anlattı. Mahkemece dinlenen tanık Oğuz G. şunları söyledi: "1998 yılında Emniyet Genel Müdürlüğü’ne atandım. Sırasıyla Ankara Batman ve Gaziantep’de görev yaptım. 15 Temmuz’da da KHK ile atıldım. 1997’de Kocatepe Camiisinin arkasındaki bir binada Kemalettin Bey bizlere sohbet verdi." Tanık beyanlarının ardından söz verilen Özdemir, tanık beyanlarında aleyhe olan hususları kabul etmediğini belirterek, beraat talebinde bulundu. Avukat beyanının ardından ara kararını açıklayan mahkeme, bazı kişilerin bir sonraki celsede tanık olarak dinlenilmesine hükmederek, duruşmayı 30 Ocak 2025’e erteledi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, G20 Liderler Zirvesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu
19 Kasım 2024 Salı - 12:20 Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, G20 Liderler Zirvesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Brezilya’da katıldığı G20 Liderler Zirvesi’ne ilişkin El Cezire’de “G20 için İnisiyatif Alma Zamanı” başlıklı bir makale kaleme aldı. Makalede, dünyanın ciddi bir krizler sarmalı içerisinde bulunduğuna ve dünyanın pek çok yerinde açlık, kuraklık, iç savaş ve soykırım gibi geleneksel tehditlerin devam ettiğini belirten Altun, kurulu düzene meydan okuma potansiyeline sahip teknoloji, yapay zekâ ve kripto para birimleri gibi yeni olgular üzerinde kontrol sağlama yarışının giderek kızıştığını kaydetti. İstikrarlı bir dünya vadeden uluslararası sistemin, günümüzün çetrefilli zorluklarının üstesinden gelmekte yetersiz kaldığına işaret eden Altun, “Çatışma ve savaşların en aza indirilmesi, küresel felaketlerin önlenmesi, her türlü kriz karşısında dayanışma içinde olunması, ekonomik ve sosyal adaletsizliklerin giderilmesi gibi normatif ilkeleri kapsayan küresel sistem ne yazık ki bu hedeflerden her zamankinden daha fazla uzaklaşmış durumdadır. Sadece belirli ülkelere ve çıkar gruplarına azami fayda sağlayan bir düzensizlik hâli, sistemin yeni normali haline gelmek üzeredir” dedi. Altun, ülkesi, etnik kökeni ya da sosyal aidiyeti ne olursa olsun geniş kitlelerin felaketi anlamına gelecek bu senaryonun gerçeğe dönüşmesini engellemek için ortak akıl ve iradeyle yeni tedbirler almanın artık bir seçenek olmaktan çıktığını ve bir zorunluluk hâline geldiğini ifade etti. Daha adil bir dünyaya günümüzde her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulduğuna vurgu yapan Altun, şunları kaydetti: “Uluslararası sistem tarafından benimsenen ve inşa edilen kurallar bazı devletler tarafından hoyratça ihlal edilmektedir. İsrail’in Filistin ve Lübnan’a yönelik saldırıları, uluslararası hukukun her anlamda ihlal edildiğinin en çarpıcı ve en son örneğidir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bölgesel barış ve küresel istikrar için İsrail zulmünün durdurulması gerektiğini her platformda dile getirmiştir. Ancak İsrail’in uluslararası sistem tarafından korunduğu fikri küresel ölçekte yaygın bir kabul görmektedir. Ayrıca, süper güçlerin özellikle son 25 yıldaki ikiyüzlü, ayrımcı ve çatışmayı körükleyen eylemleri, onları yeni bir düzende öncü bir rol oynama meşruiyetinden de mahrum bırakmıştır. Kaldı ki ülkelerin ve halkların çoğunluğunun bu süper güçlerin çıkar ve menfaatleri için sömürüldüğü bir dünya sistemi kabul edilemez. Mevcut sistemde ayrıcalıklı bir konuma sahip olan uluslararası örgütler ve devletler öncelikle bu gerçeği anlamalı ve yeni döneme yönelik stratejilerini buna göre uyarlamalıdır.” “G20 uluslararası politikadaki haksız ve çarpık uygulamalara kayıtsız kalmamalı” Türkiye’nin barışın inşası bağlamında üstlendiği yapıcı rolünün altını çizen Altun, Türkiye’nin Rusya-Ukrayna çatışmasında ateşkesin sağlanması için üstlendiği arabuluculuk rolünün ve Karadeniz tahıl anlaşmasının inşasına yönelik girişimlerinin, küresel gıda krizinin önlenmesinde hayati bir rol taşıdığını hatırlattı. Türkiye’nin, geçmişte olduğu gibi bugün de bölgesel ve küresel barışa, istikrara ve çatışmaların önlenmesine katkıda bulunmaya devam edeceğini belirten Altun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sürekli tekrarladığı “Dünya beşten büyüktür” ve “Daha adil bir dünya mümkündür” çağrılarının bu krizlerin üstesinden gelebilecek araçlar, irade ve kapasiteye işaret ettiğini belirtti. Uluslararası kuruluşların daha adil ve hakkaniyetli bir sistemin inşası için acilen sorumluluk almalarının elzem olduğuna dikkati çeken Altun, sözlerini şöyle sürdürdü: “Avrupa Birliği ve Afrika Birliği dâhil olmak üzere 19 gelişmiş ve yükselen ekonominin de yer aldığı G20, daha istikrarlı bir küresel finans sistemi açısından önemli bir potansiyele sahiptir. Bu durum, G20’nin krizler karşısındaki hayati rolünü ve artan risklere yönelik daha etkili mekanizmalar geliştirme ihtiyacını öne çıkarmaktadır. 18-19 Kasım 2024 tarihlerinde Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde düzenlenecek G20 Zirvesi’nin teması "Adil Bir Dünya ve Sürdürülebilir Bir Gezegen İnşa Etmek" olarak belirlenmiştir. Bu anlamlı temaya rağmen şu hususun altının çizilmesi gerekmektedir. G20, ekonomik konulara odaklanmasına rağmen, uluslararası politikadaki haksız ve çarpık uygulamalara kayıtsız kalamaz.” “Hakikat krizi uluslararası sistemdeki krizi daha da derinleştiriyor” G20’nin dünyada yaşanan kriz ve çatışmalar karşısındaki rolünün, örgütün ve üyelerinin geleceğini belirleyeceğine dikkati çeken Altun, bu bağlamda G20 ve üyelerinin, yeni bir uluslararası düzenin kurulması doğrultusunda köklü adımlar atmak için önemli fırsatlara sahip olduğunu bildirdi. G20’nin ve her bir üyesinin, her şeyden önce dayanışmayı teşvik etmesi, hakkaniyetli bir çıkar mekanizması oluşturması ve dezavantajlı toplumsal kesimlere ve ülkelere destek vermesi gerektiğini vurgulayan Altun, G20 çatısı altında bir araya gelen gelişmekte olan ekonomilerin, küresel ekonomide tekel oluşturmaya çalışan aktörlere karşı çoğulcu ve daha adil bir ekonomik dağılım oluşturmak üzere dengeleyici bir rol üstlenebileceğini ifade etti. Önümüzdeki yıllarda küresel ekonomiyi şekillendirme potansiyeli taşıyan iklim değişikliği ve yapay zeka gibi konularda ortak politikaların oluşturulması gerektiğine dikkati çeken Altun, “G20 ülkeleri bu hususlardaki politikalarıyla, bir grup azınlığın ayrıcalıklarını koruduğu ve dünyanın geri kalanının krizlerle boğuştuğu bir dünyanın inşasına mı; yoksa kaynakların adil bir şekilde dağıtıldığı ve ortak refah ile kalkınma mekanizmalarının kurulduğu bir sistemin inşasına mı katkıda bulunacağına karar verecektir.” görüşüne yer verdi. Altun, ’hakikat krizi’nin uluslararası sistemdeki krizi daha da derinleştirdiğini belirterek, “Günümüzde insanlık, kendi elleriyle geliştirdiği teknolojilerin vesayeti altındadır. Gizlilik ihlalleri, veri güvenliği, siber tehditler, hibrit savaşlar ve dijital faşizm gibi iletişimle ilgili pek çok husus, küresel siyasette ve ekonomide yaşanan sorunlarla iç içe geçmiş durumdadır.” dedi. Dijital teknolojilerin ortaya koyduğu zorluklara karşı etkili politikalar, stratejiler, yanıtlar ve etik kurallar oluşturmada insanlığın başarısız olduğunu dile getiren Altun, toplumların ve bireylerin etkileşim yeteneğini artıran pek çok teknolojik yeniliğin, kötü niyetli güçlerin dezenformasyon, yanlış bilgilendirme ve kitlelerin manipülasyonu yoluyla yürüttükleri yıkıcı faaliyetlerin silahı hâline geldiğini kaydetti. Son yıllarda görüldüğü üzere savaş suçlarını, katliamları ve soykırımları örtbas etmek için en yaygın kullanılan aracın dezenformasyon olduğuna vurgu yapan Altun, “Hakikat mücadelesi, adalet mücadelesi gibi tüm insanlığın ortak meselesi olup uluslararası iş birliğini gerektirmektedir. Bu temel ilkeleri benimseyen G20’nin iletişime, özellikle de dezenformasyonla mücadeleye yoğunlaşması kaçınılmazdır. Hakikat krizinin yeni normal hâline geldiği günümüz şartlarında doğru bilgiye ve şeffaflığa dayalı rasyonel bir küresel ekonomik sistemin kurulması mümkün değildir” değerlendirmesinde bulundu.
Bakan Memişoğlu: “Sadece 2024 yılında 46 bin 160 olağan ve 7 bin 318 olağan dışı denetim gerçekleştirdik”
19 Kasım 2024 Salı - 11:49 Bakan Memişoğlu: “Sadece 2024 yılında 46 bin 160 olağan ve 7 bin 318 olağan dışı denetim gerçekleştirdik” Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, Yenidoğan Yoğun Bakım Denetim ve Değerlendirme Bilimsel Komisyonu’yla başlatılan sistemi tüm branşlarda uygulamaya aldıklarını ifade ederek, Sadece 2024 yılında 46 bin 160 olağan ve 7 bin 318 olağan dışı denetim gerçekleştirdik” dedi. Bakan Memişoğlu, AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş başkanlığında toplanan TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Bakanlık ve bakanlık kuruluşlarına dair uygulamalar ve yeni hedefler hakkında komisyon üyelerine sunum yaptı. Türkiye’nin sağlık hizmetine en rahat ulaşabilen ülkeler arasında olduğunu dile getiren Memişoğlu, bakanlık olarak sağlık alanında en kapsayıcı ve en kapsamlı sağlık hizmetini sunduklarını kaydetti. Vatandaşın sağlık hizmetine ulaştığı ilk kapının aile hekimi olmasını istediklerini belirten Memişoğlu, aile hekimliğini güçlendirdiklerini ve güçlendirerek devam ettireceklerini bildirdi. İkinci ve üçüncü basamakla entegrasyonu artırarak vatandaşın doğru ve etki şifaya ulaşmasına önem verdiklerini söyleyen Bakan Memişoğlu, hekim ve hasta ilişkisinde güvene önem verdiklerine dikkati çekti. Sağlık çalışanı sayısının bir buçuk milyona yaklaştığını ifade eden Memişoğlu, “Hâlihazırda 109 bin 256 uzman hekimimiz, 53 bin 747 asistan hekimimiz, 58 bin 646 pratisyen hekimimiz, 48 bin 836 diş hekimimiz, 326 bin 486 hemşire ve ebemiz ile 851 bin 174 diğer sağlık çalışanımızla vatandaşlarımıza sağlık hizmeti vermekteyiz” ifadelerini kullandı. Memişoğlu, 2002 yılından bu yana toplam nüfusun yaklaşık yüzde 25, sağlık hizmeti sunan personel sayısının yüzde 283, hekim sayısının yaklaşık yüzde 141, hemşire ve ebe sayısının ise yüzde 187 arttığını vurguladı. “Artan talepler karşısında halen personel ihtiyacımız devam etmektedir” Sadece 2024 yılında kamuya 10 bini uzman hekim olmak üzere 74 binden fazla personel aldıklarına değinen Memişoğlu, “Bu insan kaynağını da adil ve dengeli bir şekilde dağıtıyoruz. 2002 yılında uzman hekim başına düşen nüfus açısından, en yüksek ve en düşük bölge arasında 7 kat fark varken, günümüzde bu fark azalarak 2.5 kata indi. Burada bir hususu özellikle belirtmek isterim: Sağlık çalışan sayımızda, OECD ülkelerine kıyasla, hızlı bir artış yaşamamıza rağmen, artan talepler karşısında, halen personel ihtiyacımız devam etmektedir” açıklamasında bulundu. “Yenilenen ve yeni faaliyete geçen tesislerle sağlık hizmetleri devam ediyor” Sağlık Bakanlığı olarak yenilenen ve yeni faaliyete geçen tesislerle vatandaşa yönelik sağlık hizmetlerinin devam ettiğini söyleyen Memişoğlu, “Ülkemizde sağlık hizmet sunumunda üniversiteler ve özel sektör önemli bir rol almakla birlikte, hizmetin büyük bölümü kamu hastaneleri tarafından yürütülmektedir. 984 Hastanemiz, 8 bin 198 Aile Sağlığı Merkezimiz, bin 237 Laboratuvarımız, 973 Toplum Sağlığı Merkezimiz, 138 Ağız ve Diş Sağlığı Merkezimiz, 269 Sağlıklı Hayat Merkezimiz, 585 Diyaliz Merkezimiz, 3 bin 494 Acil Yardım İstasyonumuz ve 188 Ruh Sağlığı Merkezimiz bulunmaktadır” diye konuştu. “Mevcut hastanelerin yüzde 79’u son 22 yılda ya yenilendi ya da yeniden inşa edildi” Mevcut hastanelerin yüzde 79’unun son 22 yılda ya yenilendiğini ya da yeniden inşa edildiğini belirten Memişoğlu, “Toplamda 779 hastane ile yaklaşık 144 bin yatak kapasitesi üretmiş olduk ve kamu hastaneleri yatak sayımızı 172 bin 450’ye yükselttik. Gelinen nokta itibarıyla 2002 yılında 49 yıl olan hastanelerimizin ortalama yaşını 13 yıla kadar düşürdük. Koğuş sistemini terk ederek yeni hastanelerimizde tek ya da iki kişilik oda sistemini oluşturduk. 2002 yılında yüzde 6 olan nitelikli yatak oranımızı yüzde 82’ye çıkarttık” şeklinde konuştu. Aile Sağlığı Merkezleri, Sağlıklı Hayat Merkezleri ve Toplum Sağlığı Merkezlerinden oluşan 1. Basamak yatırım programında bin 228 tesis bulunduğunu kaydeden Memişoğlu, “Bunlardan 261’inin inşaatı devam etmekte; 776’sı proje ve arsa, 191’i ise ihale aşamasında. 2. ve 3. basamakta ise 437 tesiste toplam 61 bin 168 yeni yatak ve 2 bin 574 yeni diş ünitini hizmete almayı planlıyoruz. Bunlardan 178’inin inşaat çalışmaları devam ediyor. 223’ü proje ve arsa aşamasında iken, 36’sı ihale aşamasına gelmiştir. Ağız ve Diş Sağlığı hizmetlerimizi de modernize edip güçlendiriyoruz. 138 Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi ve 41 Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi ile hizmet veriyoruz. 2002 yılında 100 bin kişiye düşen diş hekimi sayısı 25 iken, bu sayı 2024 yılında 57’ye yükseldi” ifadelerini kullandı. Sağlık altyapısı güçlendiriliyor Bakan Memişoğlu, yılsonuna kadar Altınözü, Erzin, Türkoğlu, Nurhak, Çelikhan Devlet Hastaneleri ve Kahramanmaraş Eğitim ve Araştırma Hastanesi olmak üzere toplam 824 yatak kapasitesine sahip 6 Acil Durum Hastanesinin de hizmet sunmayı hedeflediklerini söyleyerek, sözlerine şöyle devam etti: “Yine deprem bölgesinde bin 875 yataklı Gaziantep Şehir, 350 Yataklı Adıyaman Kadın Doğum ve Çocuk, 100 yataklı Adana Karşıyaka Devlet ve 50’şer Yataklı Diyarbakır Çermik ile Osmaniye Bahçe Devlet Hastanelerinin inşaat çalışmalarını tamamladık. Kahramanmaraş Devlet, Gaziantep 25 Aralık Devlet Ek Binası, Gaziantep Cengiz Gökçek Kadın Doğum ve Çocuk, Nizip ve Düziçi Devlet Hastaneleri olmak üzere toplamda bin 750 yatak kapasitesine sahip 5 hastanemizi daha 2025 yılında hizmete açarak depremden etkilenen illerimizde sağlık altyapımızı güçlendirmeye devam edeceğiz. Asrın felaketinden etkilenen bölgelerimizde yapımına hızla devam edilen bin 700 yataklı Şanlıurfa Şehir, 1.000 yataklı Diyarbakır Kayapınar Şehir, 600 yataklı İskenderun Devlet Hastaneleri gibi büyük projelerimizin yanı sıra artık ihale aşamasına geldiğimiz biner yataklı Kahramanmaraş ve Hatay Şehir Hastanelerini de bu kapsama 2025 yılında dahil edeceğiz.” Bu yıl Türkiye genelinde toplam 3 bin 986 yatak kapasiteli 34 hastaneyi hizmete sunduklarını belirten Memişoğlu, yapım çalışmalarını büyük oranda tamamlanan Bağcılar Eğitim ve Araştırma Kadın Doğum ve Çocuk, Niğde, Bartın ve Erzincan Devlet Hastaneleri olmak üzere toplam bin 600 yataklı hastanelerin de yakın zamanda açılacağını bildirdi. “2024 yılının ilk 9 ayında 796 milyon kez müracaat oldu” Bakan Memişoğlu, 2023 yılında 973 milyon kez sağlık hizmetine müracaat olduğuna değinerek, “ Bunların yüzde 88’i bakanlığımıza bağlı kuruluşlara yapıldı. 2024 yılında ise ilk 9 ayda 796 milyon kez müracaat oldu; 10 milyon 655 bin hastamız yatarak tedavi gördü. Yine 2024 yılı ilk 9 ayında A, B, C grubunda 4,6 milyon ameliyat gerçekleştirildi. Acil sağlık hizmetlerinde 5 bin 668 ambulans ve 3 bin 494 acil yardım istasyonu ile hizmet veriyoruz. 2024 yılında 6 milyona yakın vatandaşımızı ambulanslarımızla sağlık tesislerimize naklettik. 42 ilimizde 25 Yanık Merkezimiz ve 36 Yanık Ünitemizle toplam 711 yanık yatağı kapasitesine sahibiz” ifadelerine yer verdi. “2024 yılının ilk 10 ayında 4 bin 548 organ nakli ameliyatı yapıldı” 75 böbrek, 52 karaciğer, 15 kalp, 9 pankreas ve 2 akciğer nakil merkezi ile 2024 yılının ilk 10 ayında 4 bin 548 organ nakli yapıldığını ifade eden Memişoğlu, “Organ ve doku bağışı konusunda toplumsal duyarlılığı artırmak üzere ulusal ve bölgesel projeler gerçekleştiriyoruz. Gönüllü bağışçı sayımız 1 milyon 632 bini aştı. Yurt içindeki akraba dışı kök hücre nakillerinin yüzde 90’ını TÜRKÖK aracılığıyla sağlıyoruz” diye konuştu. “Sadece 2024 yılında 46 bin 160 olağan ve 7 bin 318 olağan dışı denetim gerçekleştirdik” Yenidoğan Çetesi ile ilgili olayın yargıya intikal etmesinden dolayı detaylara girmeyeceğini belirten Memişoğlu, “Bizim için bu operasyonun adı ‘Çürük Elma Operasyonu’, çetenin adı da ‘İnsanlıktan Nasibini Almamışlar Çetesi’dir. Çocuklarımızın sağlığı ve güvenliği konusunda duyduğumuz endişe her şeyin ötesindedir. Biz hekimlerin meslek yemini, hayatı korumak ve insan sağlığını her şeyin üstünde tutmaktır. Bu yemine aykırı düşecek hiçbir şeye müsaade etmedik, etmeyeceğiz. İdari denetimlere ilaveten bilim insanlarıyla kanıta dayalı tıp uygulamaları ve risk yönetimini ihtiva eden yeni bir denetim modelini hayata geçirdik. Yenidoğan Yoğun Bakım Denetim ve Değerlendirme Bilimsel Komisyonu’yla başlattığımız bu sistemi, tüm branşlarda da uygulamaya alıyoruz. Sadece 2024 yılında 46 bin 160 olağan ve 7 bin 318 olağan dışı denetim gerçekleştirdik. Bu denetimler neticesinde çok sayıda faaliyet durdurma ve idari para cezası verdik; ayrıca suç duyurusunda bulunduk” dedi. Komisyonda bakanlık bütçesinin yanı sıra Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ve Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığının bütçe, kesin hesap ve Sayıştay raporları da görüşülecek.