Yerel Haberler
Ankara
28 Kasım 2024 Perşembe - 22:38 Bakan Tunç: "(Kemal Kılıçdaroğlu’nun hakim karşısına çıkması) Cumhurbaşkanımıza karşı bu ifadelerini kabul etmemiz mümkün değil” Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Kemal Kılıçdaroğlu’nun hakim karşısına çıkmasına ilişkin "Temiz dille siyaset yapmaya davet ettim. Cumhurbaşkanımıza karşı bu ifadelerini kabul etmemiz mümkün değil” dedi. AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş başkanlığında toplanan TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Adalet Bakanlığının 2025 yılı bütçe kesin hesap görüşmeleri yapıldı. Milletvekillerinin sorularını cevaplayan Bakan Tunç, Kemal Kılıçdaroğlu’nun hakim karşısına çıkmasına ilişkin, "Temiz dille siyaset yapmaya davet ettim. Cumhurbaşkanımıza karşı bu ifadelerini kabul etmemiz mümkün değil” dedi. Muhalefet parti vekillerinin ‘Saraylar yapıyorsunuz içinde adalet yok’ tepkisine Tunç, "Saraylar yapıyorsunuz içinde adalet yok diyorsunuz. Teknoloji ve içindeki insanlarda önemli. Bugün 25 bine yakın hakim ve savcımız var. Artan iş yüküne oranla bu sayının artması gerekiyor. Biz daha Avrupa Konseyi’nde ortalamayı yakalayamadık. Anayasa Mahkemesi hak ihlalleri kararlarından sadece 101’i icra edilememiş” dedi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in İstanbul Esenyurt Belediye Başkanını ziyaret etmesine onay çıkmamasına ilişkin Tunç, "Özgür Özel’in Esenyurt Belediye Başkanının ziyaretleriyle ilgili izin söz konusu oldu. Görüşmenin nasıl olacağı yönetmelikle belli. Adalet Bakanı’nın onay vermesi şartı yok. Ret yanıtı vermedik ama son yaptığı son konuşmasında, ’İzin vermeyen Adalet Bakanı’nın alnını karışlarım’ dedi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı hakkında ’Bakanın imamı’ dedi. Gazetecilere de sözlerini hatırlattım, adam gibi izin istenir dedim. Bakanın izin verme şartı yok" diye konuştu. “Cumhurbaşkanımıza karşı bu ifadelerini kabul etmemiz mümkün değil” Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 57. Asliye Ceza Mahkemesinde hakim karşısına çıkmasına ilişkin Bakan Tunç, “Sözün yarısını alıyorsunuz. Gazeteciler sordu, ben de geçmişte olan dosyaları söyledim ve Cumhurbaşkanımıza hakareti nedeniyle talimat ifadesi dedim. Temiz dille siyaset yapmaya davet ettim. Cumhurbaşkanımıza karşı bu ifadelerini kabul etmemiz mümkün değil. Ama bir Adalet Bakanı sıfatıyla, ’Mahkemeler bağımsızdır. Suç olup olmadığını mahkeme karar vereceğiz’ dedim” diye konuştu. Bakan Tunç’un yanıtlarına karşı CHP Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez, "Bakan olarak hata ettim deyin, sayın Bakan bir kere de hata yaptım deyin" dedi. Bakan Tunç ise, "İBB Başkanı’nın ahmak davasına bakan hakim neden sürüldü diyorsunuz. Yok böyle bir şey” cevabını verdi. Komisyon Başkanı Muş şunları dedi: "Bakanlar aynı zamanda siyasi parti üyesi olabiliyor ve Sayın Bakan da parti üyesi. Hukukçu olarak yorumunu yapıyor zaten. Politik yorumunu da yapıyor. Ben hakkaniyetten yanayım.” CHP İstanbul Milletvekili Turan Taşkın Özer, "Yani siyaset yapıyor diyorsunuz. Biz de HSK’nin başındaki siyaset yapamaz diyoruz" diye konuştu. Önergeler reddedilirken, bütçe onaylanarak komisyon tamamlandı.
YRP Genel Başkan Yardımcısı Kılıç: “Yasal kumar aslında yasa dışı olan kumarın da tetikçisi”
19 Kasım 2024 Salı - 17:56 YRP Genel Başkan Yardımcısı Kılıç: “Yasal kumar aslında yasa dışı olan kumarın da tetikçisi” Yeniden Refah Partisi (YRP) Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç, "Ülkemizde maalesef kumarın bir yasal olanı bir de yasa dışı olanı var. Tabii ki yasal kumar aslında yasa dışı olan kumarın da tetikçisi oluyor, reklamını yapıyor, yayıyor ve yaygınlaşmasına sebep oluyor. Devlet istediği takdirde, Bilgi Teknolojileri Kurumu üzerinden yasa dışı kumar operasyonlarını, sitelerin tamamını, çetelerin alayını bir gecede karanlığa gömebilir” dedi. Partisinin Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Kılıç, “Ülkemiz adeta kriminallerin, suç dosyası kabarıkların, boyunu aşkın sabıkası olanların cirit attığı bir ülke haline gelmiş bulunmaktadır. Başta içişleri ve adalet bakanlarımız olmak üzere bütün kolluk kuvvetlerimizden ve görevi ülke güvenliğini sağlamak olanlardan Türkiye’nin sokaklarında güvenliği sağlamalarını istiyoruz. Boyundan büyük suç dosyası bulunanların sokaklarda aramızda dolaşmaya hakkı yoktur. Çocuklarımızı uyuşturucu, kumar, suç batağına sürüklemek üzere kurulan çetelerin liderlerinin ve mensuplarının aramızda özgür insanlar olarak dolaşmaya hakları yoktur” diye konuştu. “Türkiye’nin sağlık sisteminin yönetimleri bu yargılamalardan ayrı tutulması kabul edilemez” Çocuk ve bebeklerin öldürülmesine etki edenlere çete demenin hafif kaldığını ancak cinayet şebekesi olarak aldandırılabileceğini belirten Kılıç, “Yenidoğan cinayet şebekesi, onlarca çocuğumuzun kasıt ve ihmalle ölümüne yol açan, kuvözdeki bebeklerimizin ölümü üzerine gülücükler paylaşan, insanlığını irfanını, ahlakını vicdanını ve bütün kutsallarını yitirmiş bir cinayet şebekesi ile karşı karşıyayız. Suç örgütü lideri doktor olan bu cinayet şebekesiyle Türkiye apaçık bir zeminde yüzleşmek zorundadır. Cinayet şebekesinin örgüt şemasındaki yöneticileri yargılanırken eş zamanlı olarak Türkiye’nin sağlık sisteminin yönetimleri bu yargılamalardan ayrı tutulması kabul edilemez. Sağlık sistemini yönetenler de bu cinayet şebekesiyle birlikte sorumlulukları çerçevesinde yargılanmaya mahkumdur” ifadelerini kullandı. “Yasal kumar aslında yasa dışı olan kumarın da tetikçisi” Türkiye’de yasal kumarın yasa dışı kumara fırsat verdiğini aktaran Suat Kılıç, “Ülkemizde maalesef kumarın bir yasal olanı bir de yasa dışı olanı var. Tabii ki yasal kumar aslında yasa dışı olan kumarın da tetikçisi oluyor, reklamını yapıyor, yayıyor ve yaygınlaşmasına sebep oluyor. Devlet istediği takdirde, Bilgi Teknolojileri Kurumu üzerinden yasa dışı kumar operasyonlarını, sitelerin tamamını, çetelerin alayını bir gecede karanlığa gömebilir. Devletin elindeki imkanlar bunun için yeterlidir. BTK bunu yapmak için yeterlidir. Sosyal toplumsal olaylarda bile afet zamanlarında bile karartma yapabilen, interneti yavaşlatabilen, sosyal medya mecralarına erişimi durdurabilen devletimizin sanal bahis ve yasa dışı kumar çeteleri ve siteleriyle mücadelede eksik kalması kabul edilebilir bir şey değildir” açıklamasında bulundu.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: “Kazan kazan ilkesi temelinde Lesoto ile ilişkilerimize de yansıtmak istiyoruz”
19 Kasım 2024 Salı - 17:35 Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: “Kazan kazan ilkesi temelinde Lesoto ile ilişkilerimize de yansıtmak istiyoruz” Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, ““Kazan kazan ilkesi temelinde Lesoto ile ilişkilerimize de yansıtmak istiyoruz” dedi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Lesotho Başbakanı Samuel Ntsokoane Matekane ile Yuvarlak Masa Toplantısı toplantısına katıldı. Yılmaz burada yaptığı konuşmada, ‘Yatırımlara İlişkin Yuvarlak Masa Toplantısı’ vesilesiyle sizleri Ankara’da ağırlamaktan büyük onur duyduğunu ifade etti. Yılmaz, ilgili kurumların ve her iki ülkeden iş adamlarının katılımıyla gerçekleşen bu güzel toplantının ülkeler arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin gelişmesine katkı sağlamasını temenni etti. Başbakan Matekane’nin ziyareti, Lesoto Krallığı’ndan ülkemize bu zamana kadar gerçekleştirilen en üst düzey temas olması açısından önemli olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Başbakanın ülkemizi farklı kurumlardan ve iş çevrelerinden temsilcilerin yer aldığı geniş bir heyetle ziyaret ediyor olması, bizi ziyadesiyle memnun etmiştir. Sabah, Başbakan ile Başbaşa ve Lesoto heyetiyle heyetlerarası son derece verimli temaslarda bulunduk. İki ülke iş dünyasını buluşturan bu yuvarlak masa toplantısının da; Türkiye ve Lesoto arasındaki ticari ilişkilerin geliştirilmesi ve karşılıklı yatırım imkânlarının ele alınabilmesi bakımından yepyeni fırsatlar sunacağına inanıyorum. İki ülke arasındaki ticaret hacmini artırmak ve karşılıklı yatırımları teşvik etmek için bu tür etkinliklerin düzenlenmesi, iş birliğimizin daha da gelişmesine önemli katkı sağlamaktadır. Türkiye olarak, Lesoto ile olan ilişkilerimizi her alanda ilerletme arzusunu taşıyoruz. İki ülke iş çevreleri arasında doğrudan temasların artırılması için her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu vurgulamak istiyorum” ifadelerini kullandı. Afrika Kıtası’ndaki tüm ülkelerle ilişkilerin ve işbirliğin geliştirilmesi büyük önem ve öncelik verdiği bir husus olduğuna dikkat çeken Yılmaz, “Türkiye köklü tarihi ve insani bağlara sahip olduğu Afrika ülkeleriyle ilişkilerini 25 yıl önce yürürlüğe koyduğu Afrika’ya Açılım Eylem Planıyla bütüncül, kurumsal ve sistematik bir çerçeveye oturtmuştur. Afrika Ortaklık Politikamızın amacı, ’Afrika’nın sorunlarına Afrika perspektifinden çözümler’ ilkesi doğrultusunda, eşit ortaklık ve kazan kazan temelinde kıtanın barış ve istikrarına katkıda bulunmaktır. Bu politika, kamu kurumlarımızın, özel sektörümüzün ve sivil toplum kuruluşlarımızın çalışmalarını içeren bütüncül bir anlayışla icra edilmektedir. Afrika ülkeleriyle işbirliğimizin özünde, ülkemizin tarihi tecrübesini ve toplumsal, siyasal ve kültürel birikimini paylaşma arzusu bulunmaktadır” ifadelerini kullandı. “Kazan kazan ilkesi temelinde Lesoto ile ilişkilerimize de yansıtmak istiyoruz” Türkiye’nin 2002’de Afrika’daki büyükelçiliklerinin sayısı sadece 12 iken, bugün itibariyle Afrika’nın 44 ülkesinde büyükelçiliğin olduğunu aktaran Yılmaz, “38 Afrika ülkesinin de ülkemizde Büyükelçiliği bulunmaktadır. 2003 yılında Afrika kıtası ile 5,4 milyar dolar seviyesinde olan ticaret hacmimiz 2023 yılında 7 kat artarak 37 milyar dolara ulaşmıştır. 2023 yılında Afrika ülkelerine 22 milyar dolarlık bir ihracat gerçekleştirirken, 15 Milyar Dolarlık da bir ithalatımız olmuştur. Hedefimiz Kıta’yla ticaret hacmimizi 50 milyar dolara ulaştırmaktır. Afrika’daki Türk yatırımlarının sermaye pozisyonu, 2023 yılı itibarıyla 2,5 milyar Dolara ulaşmıştır. Türk yatırımlarının toplam değerinin ise 10 milyar dolar seviyesine ulaştığı tahmin edilmektedir. Türk müteahhitlik firmalarının Afrika kıtası genelinde üstlendiği 1.977 projenin toplam değeri 92 milyar dolara ulaşmıştır. Bu tecrübeyi yine kazan kazan ilkesi temelinde Lesoto ile ilişkilerimize de yansıtmak istiyoruz” diye konuştu. “Lesoto’nun Güney Afrika bölgesinde ticari ve yatırımlar için bir destinasyon olabileceğine inanıyorum” Lesoto Krallığı, Türkiye’nin Güney Afrika bölgesinde önem verdiği, ilişkilerimizin olumlu seyrettiği ortaklardan biri olduğunu belirten Yılmaz, “Lesoto’nun, 3 Milyar Dolara yakın bir dış ticaret hacmi olduğu dikkate alındığında ülkelerimiz arasındaki 242 Bin Dolarlık ticaret hacminin çok düşük olduğunu görüyoruz. Sayın Başbakanla görüşmelerimizde ikili ticaret ve yatırımlarımızın gerçek potansiyelini yakalaması için ilk aşamada 50 milyon dolar ticaret hacmine ulaşma hedefi belirledik. Buradan hareketle, Lesoto ile de ticaretimizi karşılıklı olarak artırabileceğimize ve Lesoto’nun Güney Afrika bölgesinde ticari ve yatırımlar için bir destinasyon olabileceğine inanıyorum” dedi. “Yatırımlar sayesinde, Lesoto’nun ekonomik kalkınmasına ve istihdamına da katkı sağlayacaklardır” Firmalarımızın ne yazık ki hâlihazırda Lesoto’da yatırımları bulunmadığını aktaran Yılmaz şu ifadeleri kullandı: “Ancak, iki ülke kamu otoriteleri ve iş dünyaları arasındaki temaslar arttıkça, Türk girişimcileri, Lesoto’daki fırsatları daha iyi değerlendireceklerdir. Bunun neticesinde yapacakları yatırımlar sayesinde, Lesoto’nun ekonomik kalkınmasına ve istihdamına da katkı sağlayacaklardır.” Başbakanla bugün başbaşa ve heyetlerarası gerçekleştirdiğimiz görüşmelerde, ilişkilerimizi ticaret, yatırımlar, enerji, madencilik, tarım, eğitim, turizm ve çevre alanlarında geliştirmek yönünde mutabık kaldıklarını söyleyen Yılmaz, “Gerek bölgesel gerek çok taraflı platformlarda Lesoto’yla işbirliği içerisinde olmaktan memnuniyet duyacağız. Bu kapsamda, Lesoto’nun AGOA (Afrika Büyüme ve Fırsat Yasası) yararlanıcısı bir ülke olması, SAKU ve SADAK gibi bölgesel örgütlerin üyesi olması, ayrıca da Afrika Kıtası Serbest Ticaret Anlaşmasına taraf olduğunu hatırlatmakta fayda görüyorum. Bu anlaşmalar vesilesiyle özellikle tekstil ve konfeksiyon sektöründe önemli bir ihracat performansı bulunduğunu görüyoruz. Diğer taraftan, Lesoto’nun gıda güvenliği ile ilgili sorunlarını da dikkate alarak tarım sektöründe ve tarımsal mekanizasyon alanında da işbirliği fırsatları sunduğunu belirtmemiz gerekir” şeklinde konuştu. Müteahhitlik olarak firmalarımız henüz Lesoto’da herhangi bir proje gerçekleştirmediğini bildiren Yılmaz, “Ancak önümüzdeki dönemlerde Lesoto’da geliştirilecek altyapı ve üstyapı projelerinden müteahhitlik firmalarımızın da pay alacağına inanıyorum. Böylece müteahhitlerimiz dünya çapında edindiği tecrübeleriyle Lesoto’nun gelişmesine önemli katkılar yapabilecektir. Lesoto’nun Highland Water Projesinin İkinci Aşamasının gerçekleştirilmesinde, ülkenin otoyol ağının güçlendirilmesinde ve demiryolu hatları inşasında müteahhitlerimizin katkı sunabileceğini düşünüyorum” dedi. Türkiye’nin 48 Afrika ülkesiyle İş Konseyi mekanizması bulunduğunu belirten Yılmaz, “Türkiye ve Lesoto arasında henüz bir İş Konseyi mekanizmasının tesis edilmediğini biliyoruz. Bu bağlamda, DEİK ve Lesoto’dan bir muhatap kuruluş arasında, iki ülke iş dünyaları arasında ilişkilerin geliştirilmesi ve ticaret ve yatırımların artırılmasına katkı sağlayacağına inandığımız bir Türkiye-Lesoto İş Konseyi’nin kurulması faydalı olacağını düşünüyorum. Türkiye’nin, Afrika ülkeleriyle ilişkilere verdiği önemin bir göstergesi de iki yılda bir Türkiye’de Türkiye-Afrika İş ve Ekonomi Forumu düzenlemekteyiz. Bu kapsamda 2023 yılı Ekim ayında İstanbul’da Türkiye - Afrika Dördüncü Ekonomi ve İş Forumu gerçekleştirilmiş ve Kıta’dan binlerce iş insanı İstanbul’da muhataplarıyla bir araya gelmiştir. Beşincisini 2025 yılı sonbaharında gerçekleştirmeyi öngördüğümüz Forum’da Lesoto’yu aramızda görmekten memnuniyet duyacağız. Afrika ülkeleriyle ahdi altyapımızı güçlendirmek için bugüne kadar 49 ülke ile Ticari ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması; 32 ülke ile Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması; 17 ülke ile Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anlaşması (ÇVÖA) imzalanmış bulunmaktadır. Bu bağlamda, Ülkelerimiz arasında 2016’da imzalanan Ticari ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının da yakın zamanda iç onay prosedürlerinin tamamlanarak yürürlüğe girmesini umuyorum. Bu anlaşmanın yürürlüğe girmesiyle, Karma Ekonomik Komisyon toplantılarını düzenli bir şekilde Bakanlar düzeyinde gerçekleştirebilecek ve ekonomik ve ticari konulardaki ikili işbirliğini bir üst seviyeye taşıma imkânı bulabileceğiz. Ayrıca müzakere aşamasında olan Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anlaşması’nı da en kısa zamanda neticelendirerek imzaya hazır hale getirmeyi umuyoruz” diye konuştu.
Bakan Göktaş: “Kadın istihdam oranını yüzde 36,2’ye yükseltmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz”
19 Kasım 2024 Salı - 17:20 Bakan Göktaş: “Kadın istihdam oranını yüzde 36,2’ye yükseltmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz” Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, “2028 yılı sonuna kadar, kadın işgücüne katılma oranının yüzde 40,1’e, kadın istihdam oranının ise yüzde 36,2’ye yükseltmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Türkiye’nin Girişimci Kadın Gücü Yarışması Ödül Töreni’ne katıldı. Etkinlikte bir konuşma yapan Bakan Göktaş, Kadın Girişimciler Günü’nü kutlayarak 2028 yılı sonuna kadar kadınların istihdama katılma oranını yüzde 36,2’ye çıkartmayı planladıklarını açıkladı. “Kadın istihdam oranının ise yüzde 36,2’ye yükseltmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz” Kadının büyüttüğü bir işin yalnızca kendisine ve ailesine değil, çevresine, ülkesine ve hatta dünyaya fayda sağlayacağını belirten Bakan Göktaş, “Kadınların sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel hayatın her alanına eşit katılımlarının sağlanması ülkemizin topyekûn kalkınmasının anahtarı rolündedir. Bu inançla Bakanlık olarak, kadınların istihdamda, girişimcilikte, karar alma ve temsil mekanizmalarında daha çok yer almalarını sağlayacak adımlar atıyoruz. 12. Kalkınma Planımızda belirtilen hedefler çerçevesinde, 2028 yılı sonuna kadar, kadın işgücüne katılma oranının yüzde 40,1’e, kadın istihdam oranının ise yüzde 36,2’ye yükseltmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz” diye konuştu. “Kadınların dijital okuryazarlık ve teknolojik becerilerinin artırılması büyük bir önem arz ediyor” Yapılan araştırmalar sonucunda 2030 yılına kadar yeni iş alanlarının oluşacağını belirten Göktaş, “Günümüzün hızla gelişen ileri teknolojileri, bilgiye hızlı erişim kolaylığı sağlarken, aynı zamanda kadın-erkek eşitsizliği, haksız rekabet ve bilgi kirliliği gibi riskleri de beraberinde getiriyor. Bu noktada kadınların dijital okuryazarlık ve teknolojik becerilerinin artırılması büyük bir önem arz ediyor. Dünyada kadınların ileri teknolojilerin alt yapısını teşkil eden STEM olarak tanımlanan, bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanlarında yüzde 30 civarında, yapay zekâ iş gücünde ise yüzde 26 oranında yer aldığını görüyoruz” açıklamasında bulundu. “Kadın istihdam oranı yüzde 32,5’e kadınların iş gücüne katılım oranı ise yüzde 37,4’e yükseldi” Kadın istihdamına yönelik çalışmaların sonuç verdiğini söyleyen Göktaş, “Atılan kararlı adımlarla ülkemizde kadın istihdam oranı yüzde 32,5’e kadınların iş gücüne katılım oranı ise yüzde 37,4’e yükseldi. Elde ettiğimiz bu kazanımları daha ileri bir noktaya taşımak için tüm gayretimizle çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Şunu özellikle vurgulamak isterim ki, kadınların emeğiyle, becerisiyle, azmiyle ve üretkenliğiyle attığı her adım ülkemizin güçlenmesi demektir” ifadelerini kullandı. Ödül töreninde konuşan TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, TOBB’a bağlı oda ve borsaların yönetim kurulu ve meclis başkanı kadın sayısının tüm Türkiye’de 9’a yükseldiği bilgisini verdi. TOBB olarak kadınların aktif çalışma hayatına katılmaları ve girişimcilik alanında aktif rol almaları için sürekli çalışma yürüttüklerini söyleyerek bu çalışmaların tüm dünyaya örnek olduğunu açıkladı. Çalışmalarını sadece kadın girişimciler için değil üniversite okuyan kızlar içinde yürüttüklerini, onları girişimcilik için yönlendirmeye ve cesaretlendirmeye çalıştıklarını belirtti. Bakan Göktaş’tan da bir ricada bulunan Hisarcıklıoğlu, gittiği illerde kadın girişimcileri de ziyaret etmesini istedi. Yerli malına yapılan pozitif ayrımcılık gibi kadın girişimcilerin de pozitif ayrımcılığa sahip olması gerektiğini söyledi.
Üç Konfederasyon Başkanı CHP Genel Bşkanı Özel ile görüştü
19 Kasım 2024 Salı - 16:24 Üç Konfederasyon Başkanı CHP Genel Bşkanı Özel ile görüştü Türk-İş Başkanı Ergin Atalay, “Enflasyonun sebebi asgari ücret değilmiş” dedi. Üç Konfederasyon başkanı CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile görüştüler. Özel’in makamında gerçekleşen görüşme sonrasında TÜRK-İŞ Başkanı Ergin Atalay gazetecilere açıklama yaptı. Atalay, HAK-İŞ Başkanı Mahmut Arslan ve DİSK Başkanı ile bütün grup başkanvekillerini ziyaret edeceklerini belirterek, çalışma hayatıyla ilgili ücretle, emekli, asgari ücretle ilgili sıkıntı var. Ana meseleleri grup başkanvekilleriyle görüşüp akabinde hep beraber üç konfederasyon mitingler, paneller yapıyoruz. Ülkeyi yönetenlerin bizi duymasını istiyoruz” ifadelerini kullandı. Görüşmenin vergiyle ilgili olup olmadığına ilişkin soruya Atalay, “Ana sorunlarımızdan bir tanesi vergi. Ocak ayında aldığımızı Aralık ayında almıyoruz. Ocak ayında 15, Nisan ayında 20, 12 ay çalışıyoruz, iki ay çalıştığımız vergiye gidiyor. Bir an evvel bunun değişmesi lazım” şeklinde konuştu. Asgari ücret ile ilgili olarak Atalay, “İki dönemde asgari ücrette üç konfederasyon beraber yapsak. Biz iki dönemdir Türk-İş Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda beş üyenin dördü asgari ücretli oluyor. Bu dönemde öyle olacak. Dört arkadaşımız oturuyorlar, bir rakam tespit ediyorlar. Bu rakamı kamuoyuna sunuyoruz. Görüşmeler başlasın, üyeler rakamı tespit etsin, paylaşırız” dedi. Çerkezoğlu, asgari ücrete ilişkin olarak, DİSK olarak araştırma dairemizin hazırladığı raporlar bilimsel temelleriyle rakamları paylaştığını belirterek, asgari ücret olması gereken rakamı paylaşacaklarını ifade etti. Arslan, Asgari Ücret Tespit Komisyonunun genişlemesi gerektiğini söyleyerek, asgari ücreti nasıl yükseltilebileceğinin çalışması yapılması gerektiğini ifade etti. Atalay asgari ücret geçim ücreti olduğunu belirterek, “Enflasyon sebebi asgari ücret değilmiş. Onun için insanca yaşayabilecek bir ücret getirirler. Komisyonda kabul ediyorsa, üç arkadaş konuşuruz. Bu ücret bir haftalık bir ücret bile değil” dedi.
Bakanlıktan "İzmir İçin Nefes Projesi”
19 Kasım 2024 Salı - 16:00 Bakanlıktan "İzmir İçin Nefes Projesi” Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, İzmir Körfezi’ni kirlilikten arındıracak ve ekolojik dengesinin yeniden sağlanmasını amaçlayan "İzmir İçin Nefes" Projesini hayata geçirecek. Körfez’in ekosisteminin değerlendirilmesi ve kirlilik kaynaklarının etkilerinin belirlenmesine ilişkin proje kapsamında kirletici kaynakları tespit edilip tedbirler alınacak. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdür Yardımcısı Gürsel Erul, "İzmir İçin Nefes" projesiyle ilgili açıklama yaptı. Bakanlığın İzmir Körfezi için 15 maddelik “acil ve kısa vadeli eylem planı” hazırlayıp ilgili kurum ve kuruluşların görev ve sorumlulukları belirlediğini hatırlatan Erul, acil ve kısa vadede ilk hedefin Körfez’i kirleten kaynakları tespit edip durdurmak olduğunun altını çizdi. Erul, şu ifadelere yer verdi: “İzmir Körfezi’nde öncelikli olarak yaşanan bu kirliliğin çözümü amacıyla Körfez’e giren kirliliğin durdurulması gerekiyor. Dolayısıyla noktasal kaynaklı kirliliklerle ilgili devreye alınması gereken çalışmaların bir an önce yapılması adına eylemler belirledik. Birincil amacımız buraya giren kirliliği azaltmak, azalttığımız bu kirlilik üzerine yeni eylemleri inşa edebilmek. Bu eylem planındaki amacımız; noktasal kaynaklı kirliliklerin, yani belediyenin görev ve yetki sorumluluğu çerçevesinde kanalizasyonlardan toplanan atık suyun arıtılarak Körfez’e deşarjını sağlayabilecek altyapının eksikleri varsa tamamlanması. Bu çalışmalar kapsamında alıcı ortama yapılan her türlü atık su deşarjında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak bizler inceleme çalışmalarımızı arttırdık ve hızlandırdık.” Kirliliğin durdurulmasının ardından “orta ve uzun vadeli eylem planının” hayata geçirileceğini dile getiren Erul, Körfez’in ekolojik durumunu ortaya koyacak çalışmaların planlanması için Bakanlığın İzmir İçin Nefes Projesi’ni hazırladığını anlattı. "Nefes alan bir İzmir Körfezi inşa etmeyi düşünüyoruz" İzmir Körfezi’ndeki en temel sorunun evsel atık kaynaklı kirlilik olduğuna dikkati çeken Erul, şunları kaydetti: “İzmir Körfezi’ndeki temizlik çalışmalarını bakanlığımızın koordinasyonunda Bakanlığımızın izleme ve denetim görevi çerçevesinde hep birlikte el birliğiyle yaşanabilir, nefes alan bir İzmir Körfezi inşa etmeyi düşünüyoruz, planlıyoruz. Bölgede yapılan izleme çalışmalarında amonyak normal sınır değerinin 50 katı çıkmasının anlamı şuydu: Burada evsel kaynaklı bir kirlilik var. O yüzden biz Çiğli Atık Su Arıtma Tesisine yöneliyoruz. Burada Çiğli Atık Su Arıtma Tesisinin kapasitesini artırmamız veya mevzuata uygun olarak işletmemizin yanı sıra bir de deşarj noktası var. İşte bu deşarj noktasında geçen hafta bilim kuruluyla yapmış olduğumuz çalışmalar sonucunda körfezin hidrodinamik modelini ortaya koymamız gerekiyor. Nefes projemizle bu hidrodinamik modele göre biz atık suyu nereye deşarj edeceğiz, kıyıdan mı deşarj yapacağız? Derin deniz deşarjı mı yapacağız? Hangi tekniklerle yapacağımızı ortaya koymak adına böyle bir proje çalışması oluşturduk. Bu çalışmanın sonucunda bölgedeki üniversitelerimizin hazırlamış olduğu, daha önce yapmış olduğu çalışmalar artı eksik var ise, yeni projeler geliştirmek, bunlarla birlikte yeni bir yapılanmayı şekillendirmek. Buradaki yegane amacımız Körfez’in yaşanabilir güzel İzmir’imize yakışan bir temizlikte yaşanabilir bir körfez haline getirmek.” Körfez’e kirlilik girişi durdurulmalı Nefes projesiyle İç Körfez’deki sirkülasyonu artıracak yöntemlerin ortaya konulacağını dile getiren Erul, konuşmasını şöyle sürdürdü: “İzmir Körfezi üç bölüme ayrılıyor. İç Körfez, Orta Körfez ve Dış Körfez. Özellikle iç körfezdeki su sirkülasyonu hareketlendirecek bir mekanizmayı kurgulamamız gerekiyor. Ne zaman yapacağız? Orta ve uzun vadede yapmamız gerekiyor. Yani kısa ve acil eylem planında kirlilik girişini durduracağız. Daha sonra orta ve uzun vadede bu kirli durdurulduktan sonra. İç Körfez, Orta Körfez ve Dış Körfez’deki hidrodinamik modelle birlikte dip çamurunu, dip tortusunu, nerelerde biriktiğini ve sirkülasyonu arttırabilecek mekanizmanın ne olduğunu ve nasıl bir kurgu yapılması gerektiğini ortaya koyacağız. Burada tabi yalnızca noktasal kaynaklı kirlilik değil. Dereler de var. Derelerde gelen kirlilikler var. Ayrıca bölgede derelere yapılan kaçak deşarjlar var ise bu kaçak deşarjların denetimi sonucunda mevzuata aykırı bir durum var ise bunu ortaya koyacağız.” 11 ayda 798 çevre denetimi Erul, kirliliğin kaynağının tespitine ve önlenmesine yönelik denetimler kapsamında Bakanlığın balık ölümlerinin yaşandığı 20 Ağustos’tan bu yana 7 tesise 4 milyon 706 bin 851 TL ceza uygulandığını açıkladı. 2024 yılı genelinde ise 798 çevre denetiminde 24 tesise 15 milyon 801 bin 554 TL idari ceza uygulandı.