POLİTİKA - 08 Ekim 2024 Salı 15:27

Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Gençlerimizi modern popüler kültürün insafına terk edemeyiz"

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Gençlerimizi modern popüler kültürün insafına terk edemeyiz"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,” Gençlerimizi modern popüler kültürün insafına terk edemeyiz. Gençlerimizin sosyal medyanın ve dijital mecraların, her türlü melanetin bulunduğu karanlık dehlizlerinde yitip gitmelerine seyirci kalamayız”dedi.


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen 2024-2025 Yükseköğretim Akademik Yıl Açılış Törenine katıldı.


Yeni akademik yılın açılışı vesilesiyle katılımcıları Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde ağırlamaktan memnuniyet duyduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletin Evine, bu gazi mekâna hepiniz hoş geldiniz. Yükseköğretim Kurulumuzun 2024 Üstün Başarı Ödüllerini tevdi edeceğimiz bilim insanlarımız ve üniversitelerimizi tebrik ediyorum. Akademik yıl dönemi boyunca değerli hocalarımıza ve gençlerimize üstün başarılar diliyorum. Burada öncelikle bir hususa dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Bizler dünyanın ilk eğitim merkezlerinin neşet ettiği, medeniyetler beşiği olan Anadolu coğrafyasının bin yıllık sakinleriyiz. Ecdadımız, kurduğu eğitim müesseseleriyle, yetiştirdiği ilim erbabıyla tarihin her dönemine ışık tutmuş; akla, bilime ve teknolojiye yön vermiştir. Örneğin Nizamülmülk tarafından ilk olarak Bağdat’ta yaptırılan Nizamiye Medresesi, bugünkü manada kurulan ilk resmi eğitim yuvasıdır.” dedi.


Daha sonra Semerkant, Buhara, Kahire ve Kayrevan başta olmak üzere coğrafyanın her yanında benzer eğitim merkezlerinin inşa edildiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan,” Endülüs’te, İspanya sınırları içerisinde kalan Kurtuba’daki medreselerde Müslüman öğrencilerle birlikte Hristiyan öğrenciler de eğitim almıştır. Evet, Avrupa’yı karanlıktan aydınlığa çıkaran Endülüs’tür. Tarihteki diğer devletlerimiz gibi Osmanlı’ya da altın çağını yaşatan işte bu tasavvurdur. Söğüt’teki beylikten cihan imparatorluğuna giden yolun mihmandarlığını böyle alimler ile alimlere karşı hürmetkar sultanlar yapmıştır. Benzer örnekler tarihteki diğer büyük devletler için de geçerlidir. Şunun bir defa hepimiz farkındayız: İlme, araştırmaya, bilime, düşünceye ve ilim erbabına verilen değer ne kadar büyükse, bir ülkenin istikbali o kadar aydınlıktır. Bir millet insanlığın ortak bilgi birikimine katkıları oranında güçlüdür. Bilgiyi üreten, işleyen, geliştiren, yayılmasını sağlayan merkezler ise hiç şüphesiz üniversitelerdir” diye konuştu.


Akademinin sadece bilgi aktarım yeri değil, aynı zamanda bir ülkenin ihtiyacı olan tüm fikri temellendirmelerin zemini olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ Bununla birlikte akademi bir ülkenin ihtiyacı olan pozitif ve sosyal bilimlerin can damarıdır. Bu anlayışla, milletin teveccühüyle ülkeyi yönetme görevini devraldığımız günden beri gündemimizin en başına eğitimi yerleştirdik. Okul öncesinden başlayarak yüksek öğrenime kadar her aşamada Türk eğitim sisteminin iyileştirilmesini temel önceliğimiz olarak belirledik. Çok geniş bir yelpazede, bugün geriye doğru baktığımızda “imkânsız görünen” nice düzenlemeyi kararlılıkla hayata geçirdik. 2002 yılında 76 olan yükseköğretim kurumu sayısı bugün itibarıyla 208’e ulaştı. Yine bu dönemde öğrenci sayısı 2 milyondan 7 milyonun üzerine çıktı. Hem kuruldukları şehrin mirasını evrensel değerlerle buluştursunlar, hem de gençlerimize fırsat eşitliğini sağlasınlar diye her ilimize bir üniversite kurduk” dedi.


- “Üniversitelerimizin yaygınlaşmasıyla birlikte okullaşma oranı da arttı.”


Şu anda, 81 vilayetin hepsinde üniversite olduğunu, İstanbul, Ankara, İzmir dışındaki illerinde de üniversite sayılarının ihtiyaca göre 2’ye, 3’e, 4’e yükseldiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan,” Yükseköğretim bütçesini 2002 yılında 2,4 milyar liradan, 2024 yılında 341 milyar liraya getirdik. Üniversitelerimizin yaygınlaşmasıyla birlikte okullaşma oranı da arttı.2003 yılında yüzde 15 olan yükseköğretimde net okullaşma oranı, yüzde 50’ye ulaştı. Kadınlarda yükseköğretimdeki net okullaşma oranının yüzde 14 iken, bugün bu oran yüzde 51’i buldu. Göreve geldiğimizde 64 bin civarında olan öğretim elemanı sayısı bugün 185 bine çıktı.” İfadelerini kullandı.


Türkiye’nin öğretim elemanı sayısı bakımından OECD ülkeleri içinde 8’inci sıraya yükseldiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan,” Üniversitelerimizdeki kadın öğretim elemanı oranı ise yüzde 46,5’la OECD ortalamasının 1 puan üzerindedir. Burada şunu da memnuniyetle vurgulamak durumundayım: Sayısal artış, bilimsel araştırmalara da olumlu yansımıştır” diye konuştu.


Türkiye’nin, bilimsel yayın bakımından 29’uncu sıradayken, bugün 17’nci sıraya yükseldiği bilgisini paylaşan Erdoğan, “Bu artış oranı elbette önemlidir, ama her zaman söylediğimiz gibi, yeterli değildir. Türk üniversitelerine yakışan, kısa vadede bilimsel yayınlarda ülkemizin ilk 10 arasına girmesini sağlamaktır. İnşallah sizlerin de gayretleriyle bu hedefe ulaşacağımıza inanıyorum. Cuma günü TEKNOFEST Adana’da gördüğümüz manzara, bu noktada bizlerin umutlarını daha da artırdı. 50 farklı kategoride 790 binden fazla takımın ve 1 milyon 650 binden fazla yarışmacının başvurduğu etkinlikte gençlerimizin ufkuna, heyecanına, azmine ve vizyonuna bir kez daha yakından şahitlik ettik” dedi.


Üniversitelerden teknoloji, fikir ve teori üretmede, kavram üretmede, insanlığın ortak mirasını geliştiren bilimsel tezler üretmede kalitelerini göstermelerini beklediklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ Bu süreçte, hükümet olarak her daim sizlerin yanında olacağımızı burada tekraren ifade etmek istiyorum. Üniversitelerde yaşanan değişimin bir diğer boyutu yabancı öğrencilerdir. 2002 yılında yaklaşık 16 bin olan uluslararası öğrenci sayımız, bu yıl 340 bini geçti. Bugün 198 farklı ülkeden gelen misafir öğrenciler, Türk üniversitelerinde eğitim görüyor” diye konuştu.


- “Türkiye ekonomisine yıllık katkısı 3 milyar doları buldu”


Faşist çevrelerin propagandalarının tam aksine bu öğrencilerin neredeyse tamamının Türkiye’de kendi imkanlarıyla okumakta, ücretlerini kendilerinin ödemekte olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Misafir öğrencilerin Türkiye ekonomisine yıllık katkısı 3 milyar doları buldu. 2010’ların başında bu rakam sadece 200 milyon dolardı. Yani 15 kat civarında bir gelir artışı söz konusu. Ama buna rağmen; Amerika, Avrupa, Avusturalya gibi ülkelerle karşılaştırıldığında önümüzde kat etmemiz gereken ciddi mesafe var. Sistemin istismarına asla mahal vermeden, üniversitelerimizin uluslararası öğrenci hareketliğinden aldığı payı daha da artırmalıyız. Yükseköğretimin altyapısında bunları yaparken, öğrencilerimize yönelik destekleri de göz ardı etmedik. Yıllarca, her akademik yıl başlayınca ülkenin en önemli gündemi üniversite harçlarıydı. Üniversitelerin içinde ya da dışında, gösterilerle, basın açıklamalarıyla, kimi zaman şiddet içeren eylemlerle üniversite harçları protesto edilir, bilhassa marjinal gruplar bu meseleyi sürekli istismar ederdi.” İfadelerini kullandı.


-” İkna odalarından geçilerek girilen üniversite utancına son verdik”


“Bizden önceki bütün hükümetlerin kulak tıkadığı bu soruna, 2012 yılında üniversite harçlarını kaldırmak suretiyle çözüm üreten biz olduk. “ ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 28 Şubat zihniyetinin üniversitelere vurduğu en büyük darbelerden olan katsayı adaletsizliğini ve kılık-kıyafet yasaklarını ortadan kaldırdıklarını söyledi. Erdoğan,” İkna odalarından geçilerek girilen üniversite utancına son verdik. Devrim yaptığımız alanlardan bir diğeri de yüksek öğrenim yurtlarıdır. Yurtlar konusunda dünyada eşi benzeri olmayan bir sistemi ülkemize kazandırmış olmanın gururunu yaşıyoruz.182 bin olan yurt yatak kapasitesi, 22 yılda 810 bin ilaveyle 993 bine ulaştı. Yurtlarımızı; içerisinde banyosu, tuvaleti, buzdolabı, interneti bulunan otel konforunda odalara dönüştürdük” şeklinde konuştu.


- “Bu karanlık günler artık geride kalmıştır”


Bu sene yurtlara başvuran her 100 öğrenciden 96’sına yurtlarda barınma imkanı sağladıklarını söyleyen Erdoğan, “Başvuran her öğrencimize burs veya kredi imkanı sağlayarak, ekonomik açıdan kendilerini destekliyoruz. Burada şunu da ifade etmekte fayda görüyorum: Türkiye’nin yüksek öğrenimde yakaladığı bu ivmede; terörün, şiddetin, kavganın, çatışmanın ve uzun yıllar üniversitelerimizi esir alan ideolojik baskı ortamının ortadan kaldırılmasının çok önemli payı bulunuyor. Zira huzurun olmadığı bir üniversitede ne akademik eğitim olur; ne bilimsel çalışma, araştırma için mümbit ortam olur. Türkiye, bunun acısını özellikle 70’li yıllarda yaşamış ve bedelini çok ağır ödemiş bir ülkedir. Sizlerin de vakıf olduğu üzere geçmişte üniversitelerimiz vesayet odakları tarafından demokrasi ve hukuk dışı arayışlara alet edilmiştir. Gerek 27 Mayıs’a, gerek 12 Eylül’e, gerekse 28 Şubat dönemine giden yolun taşları, üzülerek söylüyorum, üniversiteler üzerinden döşenmiştir. Bu karanlık günler artık geride kalmıştır. Ülkemizin genelinde huzur atmosferi kökleştikçe, üniversitelerimiz de asli vazifelerini daha iyi yerine getirmeye başladı. Bunun korunmasına ve geliştirilmesine büyük önem atfediyoruz. Bu tarihi kazanımın kıymetini çok iyi bilmeli, üzerine hep birlikte titremeli ve kaybedilmesine kesinlikle müsaade etmemeliyiz” dedi.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kaybedilen zamanı telafi etmek ve gençliğimizin hayalleri ile Türkiye’nin hedeflerini buluşturmak adına bu süreci layıkıyla değerlendirmeliyiz .Siz hocalarımızın çabaları, öğrencilerimizin de uyanık hareket etmeleriyle üniversitelerimizi bir daha eski kötü günlerine asla döndürmeyeceğiz. Üniversite olmanın gereği olan özgürlük ortamını geliştirirken; terör örgütlerinin, marjinal yapıların, gençlerimizi ideolojik kavgalarına meze yapmak isteyenlerin bu ortamı istismar etmelerine göz yummayacağız. Bu vesileyle şu çelişkiyi de ifade etmeden geçemeyeceğim: Sizlerin çok iyi bildiği gibi Türkiye, fikir ve düşünce hürriyeti başta olmak üzere batılı ülkelerin çok sık eleştirilerine muhatap oldu, halen de oluyor. Yıllarca bize demokrasi dersi verdiler; rektör seçimlerinden diğer konulara kadar pek çok başlıkta üniversitelerle ilgili ülkemize özgürlük dersi verdiler. Ama bize en üst perdeden ahkam kesenlerin, Gazze soykırımında nasıl tavır takındıklarını hepimiz gördük” açıklamasını yaptı.


-“ Gazze soykırımında batılı yönetimler, İsrail’i korumak uğruna, itibarlarını kaybettikleri çok kötü bir sınav vermiştir”


Gazze soykırımının, siyonist lobinin dünyanın en prestijli üniversitelerini de tahakkümü altına aldığının bir kez daha gösterdiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ Öyle utanç verici olaylara şahitlik ettik ki; “Gazze’de soykırım var” diyen öğrenciler polis şiddetine maruz bırakıldı, yerlerde sürüklendi. Filistin için gösterilere izin veren rektörler istifa ettirildi, linç edildi, Amerikan Kongresi’nde sorguya çekildi. Barışçıl eylemlere katılan üniversite öğrencileri, “hayatınız boyunca iş bulamayacaksınız” diyerek alenen tehdit edildi. En ufak bir eleştiriye, Filistin’le ilgili destek beyanına müsaade edilmedi. Siyonist sermayenin bağış-fon adı altında dünyanın en iyi üniversitelerine hükmettiği, inkârı mümkün olmayacak bir şekilde ortaya çıkmıştır. Gazze soykırımında batılı yönetimler, İsrail’i korumak uğruna, itibarlarını kaybettikleri çok kötü bir sınav vermiştir” ifadelerini kullandı.


Hocalara hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan,” Burada çok önem atfettiğim bir hususu dikkatinize getirmek istiyorum. Üniversitelerimizin kanunda yer alan görevlerini yaparken, gençlerimizin fikri tekamülleri ve karakter gelişimlerini de ihmal etmemesi mühimdir. Eğitim, ancak milli şuurla desteklendiği oranda başarılı olacaktır. Tarihini bilen, kendini bilen, özgüvenli nesiller yetiştirdiğimiz ölçüde, yarınlarımıza güvenle bakabiliriz.


Gençlerimizin iyi eğitim almaları kadar; vicdanlı, bilinçli, sorumluluk duygusuyla donatılmış olmalarını da aynı derecede önemsemeliyiz. Bakınız son günlerde milletçe yüreğimizi yakan olaylara şahit oluyoruz. Önceki ay Eskişehir’de camii avlusundaki insanlarımıza yönelik menfur bir saldırı oldu. Ardından İstanbul’da gencecik bir polis memuruz alçakça şehit edildi. dedi.


-“Gençlerimizi modern popüler kültürün insafına terk edemeyiz”


Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’da İkbal Uzuner ile Ayşenur Halil’in vahşice öldürülmesiyle ilgili,” Geçtiğimiz cuma günü ise hayatlarının baharındaki iki genç kızımız, vahşi bir cinayete kurban gitti. Katledilen her iki evladımıza da Allah’tan rahmet, acılı ailelerine buradan başsağlığı diliyorum. Kimi zaman dijital platformlardan yayılan cerahatin, kimi zaman sapkın akımların, kimi zaman uyuşturucu illetinin, kimi zaman alkol belasının, kimi zaman televizyon dizilerinin özendirdiği mafya kültürünün, kimi zaman da infaz ve ıslah sistemimizdeki boşlukların bu acıların yaşanmasında rol oynadığını görüyoruz. Üzülerek ifade ediyorum ki; bu vakaların ekseriyetinde fail de, mağdur da gençlerimizden oluşuyor. Millet ve devlet olarak bu hadiselerin önüne geçecek adımları atmazsak, batılı ülkelerin karşılaştığı sıkıntılarla bizim de yüzleşmemiz kaçınılmazdır. Gençlerimizi modern popüler kültürün insafına terk edemeyiz. Gençlerimizin sosyal medyanın ve dijital mecraların, her türlü melanetin bulunduğu karanlık dehlizlerinde yitip gitmelerine seyirci kalamayız” açıklamasını yaptı.


“Milletimizi asırlardır sarsılmadan ayakta tutan milli ve manevi değerlerimiz, bu mücadelede en büyük destekçimiz olacaktır.” diyen Erdoğan şunları kaydetti;


“Üniversitelerimizin daha fazla sorumluluk alması, kendilerine emanet edilen gençlerimize daha fazla sahip çıkması gerektiğine inanıyorum. Sosyal, sportif ve kültürel faaliyetlerle gençlerimizin milli kimlik inşasına üniversitelerimizin katkı vermesi gerekiyor. Her zaman söylüyorum: Mazi ile ati arasında kuracağımız köprünün en önemli ayaklarından biri üniversitelerimizdir. Teröre, uyuşturucuya, alkol bağımlığına, sapkın akımlara, suç çetelerine kaybettiğimiz her gencin vebali hepimizin üzerindedir. Önümüzdeki dönemi, tüm bu sorunların üzerine daha kararlı gittiğimiz, gereken adımları atıp netice aldığımız bir döneme tahvil etmek istiyoruz. Bu süreçte üniversitelerimizden, siz hocalarımızdan destek bekliyoruz.”


Erdoğan, 2024-2025 akademik yılının hayırlı olmasını, hocalara ve öğrencilere başarılar temenni ettiğini ifade etti.


Programa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanı sıra Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Erol Özvar, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ve çok sayıda davetli katıldı.


YÖK Başkanı Erol Özvar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, 1960’lı yıllarda ODTÜ’de Türkiye’nin ilk hava savunma sistemini geliştirmek üzere bir araya gelen ekibin, 31 Mayıs 1969’da fırlattığı Ordot isimli roketin 80 santimetre ölçekli modelini takdim etti.


Engelli öğrenci Mertcan Altun da Erdoğan’a yapay zekayla oluşturduğu bir eserini sunarak, "Bu hediyeyi bütün engelliler adına Cumhurbaşkanımıza hediye ettim. Umarım beğenir." dedi.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra bireysel, kurumsal, özel alan ve özel ödül olmak üzere 4 ayrı kategoride düzenlenen YÖK Üstün Başarı Ödüllerini sahiplerine takdim etti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Denizli Doğa dostu emekli asker atık tahtalardan kuşlar için yuva yaptı Denizli’de doğa dostu, eski köy çeşmelerinin bakım ve tamiratını yaparak tekrar akmasını sağlayan emekli astsubay Önder Ülker, Cumhuriyet’in kuruluşunun 101. yılı nedeniyle atık tahta parçalarından 101 kuş yuvası yaptı. Denizli’de kendini köy çeşmelerine adayan emekli astsubay Önder Ülker, şimdi de kuşlar için harekete geçti. Cumhuriyet’in kuruluşunun 101. yılı nedeniyle atık tahta parçalarından 101 adet kuş yuvası yaptı. Emekli komutan Ülker, kuş yuvalarından ilkini Servergazi Parkı’na astı. Diğer yuvalar da kuşların geçiş güzergâhında bulunan ormanlık alanlardaki çeşmelerin bulunduğu bölgelere bir hafta içinde asılacak. Baklan ilçesinde her biri 100-150 yıllık olan, yaklaşık 50 köy çeşmesinin bakım, tamirat ve boyasını yaptığını, Cumhuriyet’in 101. yaşı nedeniyle kuşlar için harekete geçtiğini anlatan Önder Ülker, "Cumhuriyet’imizin 101. kuruluşu münasebetiyle doğa dostu olarak, doğadaki 101 çeşme başına, 101 ağaca asılmak üzere 101 kuş evi yaptım. Hurdacıdan aldığım tahta parçaları ile el emeği göz nuru bu güzel eseri meydana getirdim. Yapımı esnasında bana makine ve ekipman desteği sağlayan Buğra Mobilya ve Zirve Metal sahibi fedakar kardeşlerime çok teşekkür ederim. Kuşlar doğa adlı annenin güzel çalgılarıdır. En güzel yönetim şekli Cumhuriyet’ tir. Ben de buna dikkat çekmek ve Cumhuriyet’imizin 101. yılında farkındalık oluşturmak için böyle bir etkinlik yaptım. Kuşlar için atık malzemeden yaptığım kuş yuvaları doğaseverler tarafından da takdir edildi. Doğayı ve doğadaki canlıları korumak hepimizin asli görevidir. Bu kuş yuvalarını da atık tahta parçalarından yaptım. Atık ürünleri tekrar doğaya kazandırdım" dedi.
Mersin Mersin Valisi Pehlivan: "Afetlere hazırlıklı olmak, bir memleket meselesidir" Mersin Valisi Ali Hamza Pehlivan, afetlere hazırlıklı olmanın, bir memleket meselesi olduğunu belirterek, bu meselede kayıtsız kalmanın, gelecek nesillere haksızlık yapmak olacağını söyledi. Vali Pehlivan, Uluslararası Afet Risklerinin Azaltılması Günü dolayısıyla valilik toplantı salonunda yaptığı açıklamada, afetlerle mücadelede koordinasyon, doğru bilgiye dayalı stratejik planlama ile hızlı ve doğru müdahalenin öne çıkan başlıklar olduğunu söyledi. "Afetleri önleyemeyiz fakat hazırlıklı olabiliriz, zararlarını azaltabiliriz" diyen Pehlivan, şöyle devam etti: "İşte bu amaç doğrultusunda, 2021 yılında 81 ilimizde yürürlüğe giren İl Afet Risk Azaltma Planları (İRAP), bu anlayışın somut bir göstergesidir. İRAP, afetlerin etkilerini ortaya koyan ve bu etkileri en aza indirebilmek için afetler olmadan gerçekleştirilmesi gerekenleri bir süreç dahilinde tarif eden, sorumluları ve sorumlulukları tanımlayan, sürdürülebilir bir plan olarak belirlenmiştir. Afet risklerini azaltma planlamasında temel amacımız sürdürülebilir, güvenli ve afete dirençli yerleşimler oluşturmaktır." "Afet yönetiminde her bir aşama için roller, sorumluluklar ve hedefler belirlenmiştir" Türkiye’nin, coğrafi konumu, toplumsal ve ekonomik yapısı, yerleşimlerin bulunduğu tehlikeli zemin şartları, yapı stok durumu ve geçmişten günümüze yaşanan afet kayıpları dikkate alındığında yakın gelecekte yaşanması muhtemel afet olayları karşısında yüksek düzeyde afet risklerine sahip olduğuna dikkat çeken Pehlivan, "Son yıllarda, afet yönetimi konusundaki uluslararası anlayış; afet risk azaltma çalışmalarının önemine vurgu yaparken, ülkemizde süregelen afet yönetimi yapısı da benzer bir anlayışla çalışmalarını sürdürmektedir. Bir toplumun afetler karşısında dirençli olmasını sağlamak ve mümkün olduğunca afet sonrası ortaya çıkabilecek hasarları en aza indirmek amacıyla geçmişte yapılanın tersine proaktif olarak afet öncesi eylemleri, risk azaltma ve hazırlıklı olma aşamalarını ön plana çıkarmak ve uygulamaya geçirmek temel hedeflerimizdendir. Afet yönetiminde afet öncesi, sırası ve sonrasına yönelik her bir aşama için roller, sorumluluklar ve hedefler belirlenmiştir. Bu kapsamda geliştirilen planlar, afet öncesine yapılan yatırımlar, afet sırası ve sonrasında gelişecek olumsuz durumları azaltacak ve daha planlı, daha koordineli, daha hızlı ve daha doğru hareket edilmesini sağlayacaktır" dedi. "Afetlere hazırlıklı olmak, bir memleket meselesidir" Afetlerle mücadelenin toplumsal bir bilinç meselesi olduğu anlayışıyla gerçekleştirdikleri İRAP İzleme ve Değerlendirme toplantılarında ilgili kurumlarla planlamalar ile eğitim ve bilinçlendirme çalışmalarını sürdürdüklerini ifade eden Pehlivan, iş birliği ve güç birliği içerisinde adımlar attıklarını kaydetti. ’Afetlere hazırlıklı olmanın, bir memleket meselesi’ olduğunu vurgulayan Pehlivan, bu meselede kayıtsız kalmanın, gelecek nesillere haksızlık yapmak olacağını dile getirdi. "Tüm afet risklerine karşı eğitimler veriliyor" Afet Risklerini Azaltma Planı Hazırlama Kılavuzuna istinaden; 2021 yılında ilgili kurum ve kuruluşların katılımıyla Mersin İl Afet Risk Azaltma Planı hazırlandığını ve 5 yıl süreyle geçerli olmak üzere yürürlüğe girdiğini hatırlatan Pehlivan, "Plan kapsamında, ilimizin öncelikli afet türleri sırasıyla sel ve taşkın, orman yangını, meteorolojik ve iklim değişikliği kaynaklı afetler, teknolojik ve endüstriyel kazalar, kütle hareketleri (heyelan ve kaya düşmesi) ve deprem olarak belirlenmiştir" diye konuştu. Bu 6 afet türüne ilişkin olarak hazırlık, bilgilendirme, farkındalık, eğitim ve koordinasyon gibi başlıklara yönelik çalışmalar yapmak üzere 235 eylem belirlendiğini ifade eden Pehlivan, "Bu eylemlerden 10’u kırmızı, yani öncelikli eylem olarak belirlenmiştir. Her bir eylem konusundan tek bir kurum sorumlu olup 35 farklı kurumun sorumluluğu bulunmaktadır" dedi. Bu kapsamda belirlenen 10 farklı kırmızı eylemle ilgili yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren Pehlivan, tüm afet risklerine karşı vatandaşları bilinçlendirme, farkındalığı artırma gibi konularda eğitimler verildiğini kaydetti. "Ekiplerimizin reflekslerini ölçtük" Bu kapsamda 12 Eylül’de AFAD Başkanlığı tarafından 2024 yılı için belirlenen 6 bölge tatbikatından birini Mersin’de geniş katılımlı ve ayrıntılı bir şekilde gerçekleştirdiklerini belirten Pehlivan, şöyle konuştu: "Bu tatbikat ile tüm kurumlarımız, ekiplerimiz ve gönüllülerimizle, afet anında nasıl bir araya geleceğimizi ve nasıl koordine olacağımızı yerinde görme fırsatı elde ettik, ekiplerimizin reflekslerini ölçtük. Yine bu tatbikatla hem bireysel hem de kurumsal hazırlıklarımızı pekiştirme, bir deprem anında ve sonrasında nasıl hareket etmemiz gerektiğini tüm detaylarıyla sahada pratiğini yapma fırsatı bulduk. Biliyoruz ki bir afet öncesinde alınacak her bir önlem, yapılacak her bir eğitim hem can kayıplarını azaltacak hem de afet anlarında daha bilinçli hareket etmemizi sağlayacaktır. En büyük temennimiz, duamız elbette ki afetlerin yaşanmamasıdır. Ama önce tedbir, sonra tevekkül diyoruz. Sadece ilgili kurumların değil, bütün vatandaşlarımızın deprem ve bütün afetlere karşı hem bilinç ve bilgi açısından hem de diğer hazırlıklar açısından tedbirli olmasını bekliyoruz, hedefliyoruz. Allah ülkemizi, milletimizi, bütün afetlerden depremlerden korusun."
Malatya Malatya Valisi Yavuz: "Direnme vakti değil afetlere karşı tedbir alma vaktidir" Deprem bölgesi Malatya’da konut ve iş yerlerinin yapımı devam ederken Malatya Valisi Seddar Yavuz, “Direnme vakti değil afetlere karşı tedbir alma vaktidir. Risk azaltma çalışmaları tam da bunu ifade ediyor. Aksi takdirde can kayıplarını, mal kayıplarını önlemek mümkün değildir” dedi. 6 Şubat depremlerinden ağır hasar alan Malatya’da doğal afetlere karşı daha dirençli bir şehir haline gelmek amacıyla kapsamlı bir afet risk azaltma planı hazırlandı. İlgili yetkililer ile valilikte basının karşısına çıkan Malatya Valisi Seddar Yavuz, depremler, sel ve taşkınlar, heyelan ve toprak kaymaları gibi doğal afetlerin etkilerini en aza indirmek için yürütülecek çalışmalara dair detayları bir basın toplantısında açıkladı. Depreme dayanıklı ve dirençli bir şehir oluşturmak adına rezerv alanların kritik bir görev ve işlev göreceğini ifade eden Vali Yavuz, “Eğer bu şehirden mal ve can kayıpları bir daha olmasın isteniyorsa, yapı stoku yenilenmelidir. Yapı stoku yenilenmeden biz can ve mal kayıplarını azaltamayız. Tarihi bir çağrıda bulunuyorum. Tüm Malatyalı kardeşlerimize bir kez daha sesleniyorum. Davalar yoluyla yapım süreçlerinin hızını kesmeyin. Biz gideriz ama bu şehirde yaşayacak olanlara sesleniyorum. Lütfen önümüzü açın. Bu şehrin önde gelenleri, akil insanları eşrafı, lütfen uzattığımız eli tutun. Devlet bütün imkanlarını şehrimize seferber etmişken bu yeni yapılanma sürecine lütfen destek olun. Bunları gerçekleştirdiğimizde hepimizin içine sinecek, hepimizi mutlu edecek bir şehir planı ortaya koyduğumuzu herkes görecek. En önemlisi güvenilir mekanlarda ikamet edecek ve güvenilir mekanlarda ticaretini yapacaktır” dedi. Kent merkezinde Kışla Caddesi’nin de içerisinde yer aldığı Saray Mahallesi’nin içerisinde 20 bin metrekare diyafram duvarı yaptıklarını ifade eden Yavuz, 94 kilometre fore kazık güçlendirilen zemin üzerine konut ve işyerleri üreteceklerini söyledi. Halen daha dava açarak süreci tıklayanlara seslenen Yavuz, “2 bin kişi iş yeri bekliyor, konutumu bekliyor. Aynı çağrımı bütün rezerv alanlar için söylüyorum. Rezerv alanlar bu şehrin değişim ve dönüşümü için bulunmaz bir fırsat. Çünkü cebimizden bir kuruş para çıkmadan biz devlet olarak altyapıyı hibe olarak yapıyoruz. Sizin haklarınızı koruyarak yeni bir şehir tasarlıyoruz. bu değişim ve dönüşümün önünde durmak, dezenformasyon ve kirli propaganda yapmak Malatyalı kardeşlerimizin, torunlarımızın geleceğini ipotek koymaktır. Açık ve seçik olarak söylüyorum. Lütfen Cumhurbaşkanımızın liderliğinde devletimiz tüm imkanlarını bu seferber etmişken bu fırsattan ve imkandan herkes lütfen faydalansın” ifadelerine yer verdi. "Direnme vakti değil afetlere karşı tedbir alma vaktidir" Vali Seddar Yavuz açıklamasının devamında, "Her deprem olduğunda her afet olduğunda ağlamak bizim geleceğimiz olmasın. Yıkıntıların altında yakınlarımız kaldığında çaresizce sağa sola koşuşmak, arama kurtarma ekipleri gelsin diye beklemek peşine düşmeyelim. İşte fırsat, işte şu anda yeni bir Malatya, afete depreme dirençli yeni bir Malatya yapma imkanı mümkün. O yüzden de göreve başladığımız günden bu yana kararlılıkla yıkımları gerçekleştiriyoruz. Halen kırsalda ağır hasarlı olup yıkımlara direnen kardeşlerimiz var. Şehir merkezinde iş yerlerinde halen ağır hasarlı olduğu halde yıkım yaptırmamak için direnenler var. Tarihi çağrıda bulunuyorum. Direnme vakti değil afetlere karşı tedbir alma vaktidir. Risk azaltma çalışmaları tam da bunu ifade ediyor. Aksi takdirde can kayıplarını, mal kayıplarını önlemek mümkün değildir. Projemiz var, kaynağımız var, yapacak irade ve gücümüz var. Haydi, Malatyalılar el ele verelim Malatya’yı geçmişten daha güzel hale getirelim diye sizlere gece gündüz hizmet etmek için sizin hizmetinizde ve devletimizin emrindeyiz” diye konuştu.