POLİTİKA - 15 Ekim 2024 Salı 13:06

Bakan Yerlikaya: “Siber zorbalarla amansız bir mücadele sürdürüyoruz”

A
A
A
Bakan Yerlikaya: “Siber zorbalarla amansız bir mücadele sürdürüyoruz”

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, “Teröristlerle, organize suç örgütleriyle, zehir tacirleriyle, siber zorbalarla, tüm suçlular ve suç odaklarıyla amansız bir mücadele sürdürüyoruz. Şehirlerde kırsal bölgelerde hainlerin inlerine giriyoruz. Tıpkı sanal dünyada siber inlerine girdiğimiz gibi” dedi.


Memur-Sen Genel Merkezi’nde Genç Memur-Sen Koordinatörlüğünde yürütülen ve Türkiye Ulusal Ajansı tarafından desteklenen “Afete Hazır Türkiye: Gençlerin Gözünden Afet Politikaları” projesinin kapanış programı gerçekleştirildi.



“Dünya sussa Türkiye susmaz”


Programa katılan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, yaptığı konuşmada, Memur-Sen’in zulme karşı dimdik ayakta durduğunu ve mazlumun yanında yer aldığını ifade etti. Memur-Sen’in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘dünya 5’ten büyüktür’ diyen iradesine omuz verdiğini söyleyen Bakan Yerlikaya, "İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırım, katliamlar insanlığın vicdanında derin yaralar açtı. Bombalanan evler, camiler, hastaneler, yerle bir edilen okullar, şehit edilen çocuklar. Ne yazık ki bütün dünya seyirci kalıyor. Sizler bu haksızlık karşısında hiç susmadınız. Milletimizin vicdanını temsil eden, insanlık onuruna sahip çıkan bir duruş sergiliyorsunuz. Biz biliyoruz ki değerli kardeşlerim dünya sussa Türkiye susmaz, bu millet susmaz” şeklinde konuştu.


Genç Memur-Sen’in ise 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerde arama ve kurtarma faaliyetlerinde önemli rol aldığını aktaran Bakan Yerlikaya, şunları kaydetti:


“6 Şubat depremleri sonrası umutların giderek tükendiği saatlerde, depremin 129. saatinde yani 6’ncı gününde onca gürültü telaşenin içerisinde narin sesiyle ortalığı dağıtan bir çığlık duyuldu. ‘Ben buradayım. Kurtarın beni’ diyordu. Kimdi o? Beren Dalkıran. Beren yavrumuz henüz 6 yaşında bir melek. Sizler ve Türk Silahlı Kuvvetleri İnsani Yardım Tugayı ile birlikte o enkazda beraberdiniz. Depremden 129 saat sonra sapasağlam kurtarılan Beren Dalkıran büyük ama çok büyük bir fedakarlığın da sembolü olmuştur. Bu mutluluğu bizlere, aziz milletimize yaşattığınız için siz sevgili genç kardeşlerimize bir kez daha yürekten teşekkür ediyorum.”



“Siber zorbalarla amansız bir mücadele sürdürüyoruz”


Bakan Yerlikaya, konuşmasını şöyle sürdürdü:


“İçişleri Bakanlığı olarak 600 bin personelimizle birlikte kara, mavi, siber vatanda canla başla çalışıyoruz. Çalışmaya da devam edeceğiz. Kahramanlarımız, huzur ve güvenin teminatıdır. Teröristlerle, organize suç örgütleriyle, zehir tacirleriyle, siber zorbalarla, tüm suçlular ve suç odaklarıyla amansız bir mücadele sürdürüyoruz. Şehirlerde de kırsal bölgelerde de hainlerin inlerine giriyoruz. Tıpkı sanal dünyada siber inlerine girdiğimiz gibi. Şehir eşkıyalarına göz açtırmıyoruz. Zehir tacirlerine de acımıyoruz. Bizim için emek kutsaldır. Milletimizin göz nuru, emeğine göz dikenlerin karşılığında yine biz varız. Türkiye’mizi, daha güvenli, daha huzurlu bir ülke haline getirmek için büyük bir gayretle canla başla çalışmaya devam ediyoruz.”



“Zehir tacirlerine feda edecek çocuğumuz yoktur”


“Suçta Önleyicilik” kavramına dikkati çeken Bakan Yerlikaya, şu ifadelere yer verdi:


“Suçun oluşmasını önlemek. Sadece kolluk güçlerimizle sınırlı bir süreç değildir. Eğer böyle düşünürsek önümüzdeki sorunu çok basite indirgemiş oluruz. Oysa önleyicilik faaliyetinde bireysel ve toplumsal birçok faktör devreye girer, girmelidir. Bu salonda olduğu gibi ülkemizin dört bir yanında pırıl pırıl gençlerimiz var. Aydınlık geleceğimiz olan çocuklarımız var ve siber dünyada birçok unsur çocuklarımızı, gençlerimizi tehdit ediyor. O karanlık dehlizlerde siber zorbalar maalesef fırsat kolluyor. Şimdi kötülüğe karşı suç ve suç odaklarına karşı önleyici gücümüzü geliştirebilmemiz için milletçe, topyekun bir mücadele vermek zorundayız. Güvenlik güçlerimizle, İçişleri ailesiyle, sivil toplum kuruluşlarımızla, sizlerle üniversitemizle medyamızla, kanaat önderlerimizle, okurlarımızla ailelerimizle topyekun bir mücadeleden söz ediyorum. Bizim terör örgütlerine, zehir tacirlerine, sapkın akımlara kaptıracak feda edecek tek bir çocuğumuz, gencimiz, insanımız yoktur. Bu duygularla Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde büyük ve güçlü Türkiye yolunda Türkiye Yüzyılı hedef doğrultusunda çalışmaya devam edeceğiz. Afetlere karşı hazırlıklı bir Türkiye inşa etme hedefimizden asla vazgeçmeyeceğiz.”



“Savaşlar büyük yıkımlara neden oluyor”


Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın ise yaptığı açıklamada, “Bilindiği üzere son yıllarda dünya genelinde ve ülkemizde yaşanan afetlerde ciddi bir artış gözleniyor. Bu afetlerin sadece sayısı artmıyor, yıkıcılığı da artıyor. Dünyada yaşanan seller, depremler, yangınlar nedeniyle on binlerce insan ölüyor, salgın hastalıklar, sağlık sistemlerinin çöküşü, tedarik zincirlerinin zarar görüşü gibi ciddi korkunç tablolar oluşuyor. Bununla birlikte bütün dünyada artan savaşlar, iç çatışmalar da büyük yıkımlara neden oluyor” ifadelerini kullandı.


Yalçın, Gazze’de yaşanan soykırımı insanların ekranları başında izlediğini ve bölgede taş üstünde taş kalmadığını da aktardı. Yalçın, yaşanan soykırımın insani krizlerin oluşmasına, büyük göç dalgalarına ve en kötü senaryolara sebebiyet verdiğini ifade etti.



“Biz emek örgütüyüz”


Yalçın, “Biz emek örgütüyüz. Biz de slogan atmayı, yüzeysel işler yapmayı, ücretler üzerinden sadece konuşmayı, sokak karıştırmayı, mikser görevi yapmayı, dolayısıyla bazı örgütlü yapıların yaptığı gibi memleket konusunda hiç derdi olmayan ama diğer konularda maşallahları olan bir tarzı biz de benimseyebilirdik ama biz Memur-Sen’iz. Memur-Sen farklı bir aile. Memur-Sen, Akif İnan gibi bir entelektüelin kurduğu önemli bir teşkilat. Onun için kimlerinin sosyal sorumluluk dediği, vatana, millete karşı yükümlülük olarak gördüğümüz çalışmalarda sadece elimizi taşın altına değil, gövdemizi taşın altına koymayı bu konuda varlık nedenimiz olarak görüyoruz” diye konuştu.



“Gurur duydum gençlerle”


Memur-Sen ailesinin 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından önemli bir dayanışma örneği gösterdiğini anlatan Yalçın, şu ifadelere yer verdi:


“6 Şubat depremlerinden önce arama kurtarma ekipleri kurma kararı almıştık. 10 bölgede 270 kişilik bir kadro oluşturduk. Eğitimlerimize başladık ve bu süreçte Van, Afyonkarahisar şubelerimiz, akreditasyonlarını tamamlamıştı. Ankara’daki arama kurtarma ekibimizde 5 Şubat akşamı akreditasyonunu tamamladı. 6 Şubat sabahında deprem oldu ve sabah ilk hareket eden ekiplerin başındaydı. Ekip zaten psikolojik olarak hazırdı. Anında bina önünden hareket ederek Kahramanmaraş’a yürüdüler ve bizzat Kahramanmaraş’a giderek sürece şahitlik ettik, yardımcı olduk. Orada askeriyemizin eğitimli kadrolarıyla birlikte iki ekip birleşerek çok ciddi çalışmalar yaptılar. Onlarca can kurtardılar. Bizzat şahitlik ettim o sürece. İftihar ettim, gurur duydum gençlerle. Hepinizi ben yürekten alkışlıyorum.”


Yalçın, “Türkiye genelinde tüm ekiplerimiz sahadaydı. Arama kurtarma faaliyetlerine ve insani yardım faaliyetlerine, gönüllü olarak orada katkıda bulundu ve ‘sesimizi duyan var mı’ sesine karşılık vermek için ellerinden gelen tüm gayreti ortaya koymuş oldular” diye konuştu.



“6 Şubat depremlerinden sonra bir iç muhasebe yaptık”


Memur-Sen Genel Başkanı Yalçın, konuşmasını şöyle sürdürdü:


“6 Şubat depremlerinden sonra bir iç muhasebe yaptık. Nasıl daha proaktif olabiliriz? Nasıl daha hızlı hareket edebiliriz konusunu gündeme aldık. Onun için bazı Deprem riskinin olduğu bazı illerde kişinin kendisine depreme yakalandığında ekip de bu anlamda devre dışığı kalacağı için Ankara merkezli mobil olarak hareket ettirebileceğimiz ekip sayısını birden üçe çıkaralım. Kararı aldık ve burada şu an bu çalışmayı bütün ciddiyetiyle yürütüyoruz. Ekiplerimizin akreditasyonları bundan birisi tamamlandı. Diğerleri tamamlanmak üzere. Onun için genç Memur-Sen ailesi olarak Memur-Sen’in bu anlamda genç, dinamik gücü olmanız bizi gururla Üçümüz hafifletiyor. Ülke adına da gelecek adına da ufkumuzu aydınlatıyor.”


Memur-Sen’in diğerlerine göre değil değerlerine göre sendikacılık yaptığını söyleyen Yalçın, Anadolu’nun kabul görmüş değerlerini baş tacı edip milletin inancı ve değerleriyle kavga etmeyen bir sendikacılık örneğini yaşattıklarını kaydetti.


"Mazlumun dini sorulmaz" diyen Yalçın, “Onun için diline, diline, rengine mezhebine, mezhebine, ülkesine bakmaksızın nerede bir sıkıntı varsa bir emek örgütü olmanın da ötesine geçerek bu tip konularda yardım kuruluşlarıyla oraya mutlaka merhamet eli uzatmaya çalışıyoruz. Varlık bedelimizden birisi olarak görüyoruz” şeklinde konuştu.


Açılış konuşmalarının ardından Bakan Yerlikaya, arama ve kurtarma faaliyetlerine katılmaya hak kazanan kişilere sertifikalarını takdim etti.



Bakan Yerlikaya: “Siber zorbalarla amansız bir mücadele sürdürüyoruz”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Sendika üyesi olduğu için 146 kişi işten çıkarıldı İstanbul Çatalca’da bulunan Polonez fabrikası, Tekgıda-İş Sendikası’na üye olmaları sebebiyle 146 kişiyi işten çıkardı. Çıkarılan Polonez işçileri için açıklama yapan Tekgıda-İş Bursa Şube Başkanı Zeki Ertürk, işverenin sendikadan istifa etmeyenleri ’kod 46’ yüz kızartıcı suç işlediklerini iddia ederek işten çıkardığını söyledi. Tekgıda-İş Sendikası, sendika üyesi oldukları sebebiyle işten çıkarılan 146 kişi için 15 Temmuz Demokrasi Meydanı’nda basın açıklaması gerçekleştirdi. Tekgıda-İş Bursa Şube Başkanı Zeki Ertürk, "İşten çıkarılan 146 kişinin işbaşı yaptırılana kadar halkımızın tüketimden gelen gücünü kullanarak Polonez ürünlerini almamaya ve tüketmemeye davet ediyoruz" dedi. Yöneticilerin Tekgıda-İş Sendikası’nın iyi niyetli çağrılarını görmezden geldiğini belirten Tekgıda-İş Bursa Şube Başkanı Zeki Ertürk, "İstanbul Çatalca’da kırmızı ve beyaz et sektöründe sucuk, salam, sosis ve pastırma üretim yapan piyasa ismi Polonez olan Trakya Et ve Süt Ürünleri’nde çalışan ve sadece sendika üyesi olduğu için ezilen, işten çıkarılan işçilere yaşatılan süreci bir kez daha paylaşmak istiyoruz. Polonez fabrikasında çalışan arkadaşlarımız, Anayasa’nın tanımış olduğu hakkı kullanarak Tek Gıda-İş sendikasına üye olmuştur. Yasalara uygun olarak sürdürülen bu sendikal örgütlenmeden haberi olan işveren, öncelikle çalışanlar üzerinde baskı uygulamış, sendika üyeliğinden istifaya zorlamış, sendikamızdan istifa etmeyen önce 13 çalışanı kod 46, yani yüz kızartıcı suç işlediklerini iddia ederek 20 Temmuz 2024 tarihinde işten çıkardı. İşveren bu çıkışlardan sonra çalışanların üzerindeki baskıyı daha da artırmış, sendika üyeliğinden istifa etmeyen ve işten kod 46’dan çıkarılan işçi sayısı 146 oldu. Tek Gıda-İş Sendikası, işten çıkarılan 146 kişiyle birlikte 23 Temmuz 2024’ten itibaren 85 gündür fabrikanın kapısının önünde direnişi devam ettirmekte. Tek Gıda-İş Sendikası olarak hak ve adaletten, iş barışından yana olduğumuzu her platformda dile getirerek defalarca Polonez işverenine çağrıda bulunmuş olsak da bugüne kadar işveren tarafından olumlu bir yaklaşım göremedik. Polonez yöneticileri, bugüne kadar iyi niyetli çağrılarımızı görmezden geldi, gelmeye de devam ediyor. İşverenin tavrını bu noktaya taşıması üzerine, sendikamız artık daha aktif ve etkili eylemlerle mücadele etmeye ve tüketimden gelen gücünü kullanmaya karar verdi. Tek Gıda-İş Sendikası olarak Anayasal hakkını kullandığı için işten çıkarılan 146 arkadaşımız işbaşı yaptırılana kadar, halkımızın tüketimden gelen gücünü kullanarak Polonez ürünlerini almamaya, tüketmemeye davet ediyoruz" şeklinde konuştu.
Ankara Yargıtay, Jitem davasında beraat kararlarını onadı Yargıtay, eski bakan Mehmet Ağar, Korkut Eken, İbrahim Şahin ve eski özel harekât polisleri dahil 18 sanıklı davada verilen beraat kararını onadı. Yargıtay, 1990’lı yıllarda işlenen 19 faili meçhul cinayete ilişkin, eski İçişleri Bakanı ve dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, eski Emniyet Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin ve eski MİT yöneticisi, emekli Albay Korkut Eken’in de aralarında olduğu 18 sanıklı davada verilen beraat kararlarını onadı. Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi, sanıkların beraatini kararlaştırmış, bu kararı istinaf mahkemesi bozmuştu. İkinci yargılama sonrasında da yerel mahkeme beraat kararı vermişti. Yargıtay, beraat kararında şu gerekçeyi yazdı: "Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan ve dosya kapsamına göre yeterli olduğu anlaşılan delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterildiği, soruşturma ve kovuşturma aşamasında delillerin toplandığı bu haliyle eksik incelemenin bulunmadığı, hükme esas alınan raporların yeterli olduğu, deliller ile desteklenemeyen duyuma dayalı, soyut ve çelişkili beyanlar ile delil niteliğine haiz olmayacak belgeler dışında başkaca delil bulunmaması nazara alınarak, mahkemenin yargılama sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dava dosyası içeriğine göre, sanıkların üzerine atılı suçu işlediklerine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından şüphe sanıklar lehine değerlendirilerek atılı suçlardan beraat kararları verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği anlaşılmakla, temyiz sebeplerinin incelenmesinde hükümlerde hukuka aykırılık bulunmamıştır."