POLİTİKA - 22 Ekim 2024 Salı 11:07

Bahçeli'den Yenidoğan çetesi açıklaması!

A
A
A
Bahçeli'den Yenidoğan çetesi açıklaması!

MHP Lideri Devlet Bahçeli partisinin TBMM'deki grup toplantısında konuştu. Konuşmasında "Yenidoğan Çetesi"ni çökerten savcı Yavuz Engin'i tebrik eden Bahçeli, "MHP'yi karalayan, Ülkücüleri kötüleyen şerefsiz bir suçlunun tehditleri karşısında üstlendiği görevin itibarını sabır, sebat ve cesaretle koruyan Cumhuriyet Savcımız Yavuz Engin'i gönülden kutluyor, tertemiz alnından öpüyor, Allah sayılarını artırsın diyorum dedi.''

MHP Lideri Devlet Bahçeli, TBMM'de partisinin grup toplantısında konuştu. Bebeklere, çocuklara, kadınlara, masum ve mazlum her insana kast edenlerin esfel-i sâfilîn olduğunu belirten Bahçeli, "Yeni doğan bebekleri, SGK'dan günlük 8 bin lira alabilmek için yoğun bakımda tutup ölümlerine neden olan, pasif ötenaziye başvuran, insanın aklına getiremeyeceği, havsalasının alamayacağı, kalbinin kaldıramayacağı yöntemleri kullanarak cinayet işleyen yaratıklar, emin olunuz sadece sağlık çalışanlarımızın değil insanlığın yüz karalarıdır. Yeni doğan çetesi denilerek dünyaya gelen her bebeğe aslında haksızlık yapılıyor, bunlar olsa olsa tıbbi artık, ölüm ve soygun çetesi, kana susamış katiller güruhudur. Bu ölüm çetesinin failleri arasında geçen konuşmaların gün yüzüne çıkmasından sonra şöyle düşündüm; bir insan daha fazla nasıl alçalabilir, nasıl bu kadar yerin dibine geçebilir. Para için bebekleri ölüme mahkum eden, üstelik bunu güle oynaya, karşılıklı mavralarla yapan namussuzlara verilecek hangi ceza vicdanların fırın gibi sıcaklığını soğutabilir, hangi ceza adaletin tecellisini sağlayabilir, hangi ceza yüreklere su serpebilir" diye konuştu.

"Sağlık Bakanımızın istifasını istemek hangi akla hizmettir"

"Suçun önlenmesi ve suçluların yakasından tutulması milletin en haklı talebidir" diyen Bahçeli, "Toplumsal dokumuzu sarsacak, devlet-millet uyumunu sakatlayacak, insan hak ve onurunu ayağa düşürecek kahredici olayların zincirleme halinde sosyal ve ulusal medyadan ifşa edilmesi ve bunların da provokasyon iklimini canlı tutması son derece kuşku vericidir. Sağlık Bakanımızın da temas ettiği üzere, ölüm ve soygun çetesinin işlediği suç ve cinayetler aylar öncesinde tespit edilmiş fakat bugünkü gibi konuşulmamış ve gündeme gelmemiştir. Nitekim 26 Nisan 2024 tarihinde bebek ticareti yapan soysuz çeteye operasyon yapılmıştır. 47 kişi gözaltına alınmış ve 22 kişi tutuklanmıştır. 10 özel hastanenin faaliyeti durdurulmuş, çalışma ruhsatları iptal edilmiştir. Sağlık Bakanlığı vaziyete zamanında müdahil olmuştur. Görevi suiistimal, savsaklama, kötüye kullanma diye bir şey de söz konusu değildir. Teftiş mekanizması gecikmeksizin çalıştırılmıştır. Adli süreç zamanında işletilmiş, polis ve jandarmamız eşgüdüm halinde suçluların peşine düşmüştür. Sağlık Bakanımızın istifasını istemek hangi akla hizmettir?" ifadelerine yer verdi.

Konuşmasında "Yenidoğan Çetesi"ni çökerten savcı Yavuz Engin'i tebrik eden Bahçeli, "MHP'yi karalayan, Ülkücüleri kötüleyen şerefsiz bir suçlunun tehditleri karşısında üstlendiği görevin itibarını sabır, sebat ve cesaretle koruyan Cumhuriyet Savcımız Yavuz Engin'i gönülden kutluyor, tertemiz alnından öpüyor, Allah sayılarını artırsın diyorum. Unutulmasın ki, kurt inine giren çakalın akıbeti parçalanmaktır. Önsözü çakal söylese de, son söz her zaman bozkurdun olacaktır. Türkiye'nin içine çekilmek istendiği, günbegün tahrik edilen sosyal, ekonomik ve manevi girdaplara karşı azami dikkat ve uyanıklık şarttır. Kalemizi içten düşürme hesapları sertleşmektedir. Zalim ve zillet bir akıl işbaşındadır. Özgüvenimizi yaralamak, öz değerlerimizi yağmalamak, milli ve manevi dengemizi yıkmak maksadıyla organize ve çok aktörlü bir operasyon süreci derinden derine faaliyet halindedir” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Lübnan'da yaşayan Türkmenlere kapıların açık olduğunu duyurmasını, bu kapsamda irade göstermesini soydaşlık hukukunun takdir edilecek bir tezahürü olduğunu vurgulayan Bahçeli, “Bundan rahatsız olanların, eleştiri çıtasını yükseltenlerin, yeni göç dalgası geliyor diyerek yaygara koparanların Türk'ün Türk'ten başka dostunun ve sığınacağı bir sıcak kucağın olmayacağını bilmelerini elbette beklemiyoruz. Ancak asgari seviyede insan olmalarını, saygı göstermelerini, empati yapmalarını, hoşgörülü ve vicdanlı davranmalarını beklemenin de en doğal hakkımız olduğunu düşünüyoruz. Türk, Türk'e yardır, candır, kandır, gardaştır, yurttur, yuvadır, sonuna kadar emanettir. Bir zamanlar hakimiyetimiz altındaki mücavir topraklara kafileler halinde gidip yerleşen, oraları Türklük ve İslamlıkla ilmik ilmik dokuyan ecdadımızın bugünkü torunlarına ihtiyaç olduğunda kapılarımızı açmak, gönlümüzü açmak, sofralarımızı açmak milli ve tarihi bir vefanın şaşmaz gereğidir. Türk milleti; hem bekleyen hem beklenen hem de belaları def eden kudret timsalidir" şeklinde konuştu.

“Seçimler zamanında yapılacaktır”

Türkiye'de güven bunalımının olmadığını belirten Bahçeli, "Buna karşılık bunayan ve Türkiye'ye cephe alan bulaşık tipler vardır, alayının hüviyetleri ise bellidir, bilinmektedir. Seçimler zamanında yapılacaktır ve herkes siyasi hesabını buna muvafık yapmak durumundadır. 20 Ekim 2024 tarihinde İstanbul 1 Nolu Baro Başkanlığı seçimlerinde İstiklal Marşımızı hazmedemeyenlerin ortalıkta cirit atması, KHK ile ihraç edilmiş, ne idüğü belirsiz eski bir CHP milletvekilinin başkan seçilmesi, yaptığı konuşmasında Anayasa'nın ilk dört maddesine olumlu manada dokunmayı telaffuz etmesi skandal olmasının ötesinde, yeni bir tuzağın kurulduğunu göstermektedir" dedi.

“Bu teröristin Türkiye'de gömüleceği bir toprak yoktur”

Yapılan hiçbir ihanetin, kötülüğün kimsenin yanına kalmayacağını söyleyen Bahçeli, "FETÖ elebaşına bile dünya kalmadı, kendi topraklarında, casusluk eğitim aldığı ülkesinde Allah'a hesap vermek üzere öldü gitti. Dileğim Allah'ın azabıyla kahrolması, hıyanetini, müşrik ve münafık emellere hizmetinin bedellerini tek tek ödemesi, cehennemde ebediyyen yanmasıdır. Bu teröristin Türkiye'de gömüleceği bir toprak yoktur. Nerede Türkiye düşmanlığı yapmışsa orada çürüyüp gitmelidir. Kulun hesabı varsa Allah'ın da bir hesabı vardır. O hesabı soracak Türkiye sevdalısı yüreklerdir" ifadelerini kullandı.

"Terörist başının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM DEM Parti grup toplantısında konuşsun"

TBMM'de her meselenin ele alınıp milli ve müşterek akılla çözümünün mümkün ve hatta mecburi olduğunu söyleyen Bahçeli, “Eğer terörsüz bir siyaset, terörsüz bir ülke, terörsüz bir gelecek hususunda herkes ittifak halindeyse o halde değil elimizi taşın altına koymaya, gövdemizi koymaya varız ve buradayız. Terörist başı işin içinde olmazsa bir şey çıkmaz diyenlere de sesleniyorum; şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse, ‘Umut Hakkı'nın kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın. Ne Kandil ne de Edirne; adres İmralı'dan DEM'e uzansın" şeklinde konuştu.

Diyarbakır annelerinin sessiz çığlığının duyulmasının gerekliliğinden bahseden Bahçeli, “Evlatlarıyla buluşmaları sağlanmalı, hepsinin yüzü güldürülmeli, sorunun kaynağı olanlar harekete geçmelidir. Bilinmelidir ki, uzattığım elin bir mesajı da budur. Terör yöntemleriyle herhangi bir yakın veya uzak hedefe ulaşıldığı bugüne kadar görülmüş, duyulmuş şey değildir. Barışçıl yollar varken teröre müracaat melanettir, ihanettir, cinayettir, canavarlıktır. Türk milleti bölücü terörle yaşamaya mecbur değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bölücü terör örgütünü emelleriyle birlikte imha etmeye muktedirdir. Kürt kardeşlerim, gelin bir olalım, beraber olalım, aramıza girmek isteyenleri, bozgunculuk yapanları tarihin çöplüğüne gönderelim” diye konuştu.

Hidayet Türkyılmaz

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Emekli Orgeneral Ergin Saygun: “Kıbrıs’taki varlığımızı artırmalıyız” Kıbrıs Barış Harekâtı, İstanbul Arel Üniversitesi’nde düzenlenen “50. Yılında Mutlu Barış Harekâtı” konulu sempozyumda siyasi, askeri ve sosyal gelişmeleri ile masaya yatırıldı. Kıbrıs Barış Harekatı’nda görev alan kilit isimlerin önemli bilgiler verdiği sempozyumda emekli Orgeneral Ergin Saygun, “Garanti anlaşması ve adadaki Türk varlığı mutlaka gereklidir. Hatta içinde bulunduğumuz şartlarda oradaki varlığımızın artması gerekir" dedi. Yunanistan ve Kıbrıs’taki Rumların Türkleri katletmesinin ardından 20 Temmuz 1974 yılında kahraman Türk ordusunun başlatmış olduğu Kıbrıs Barış Harekatı’nın tüm yönleri İstanbul Arel Üniversitesi, Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD) ve Kuleliler Derneği ortaklığında düzenlen sempozyumda masaya yatırıldı. Kıbrıs sorununun üç oturumla masaya yatırıldığı sempozyumda jeopolitik bağlam ve Kıbrıs Barış Harekâtı öncesi siyasi gelişmeler, harekatın icrası ve 41. yılında KKTC ve Kıbrıs sorunun geleceği konuları ele alındı. “Savunma sanayi bağımsızlığımız için şart” Etkinlikte anahtar konuşmacı olarak yer alan emekli Orgeneral Ergin Saygun, Kıbrıs sorununa Rum yönetimi ve Yunanistan’ın neden olduğunu vurgulayarak mağdur olan herkesin Yunanistan ve Güney Kıbrıs’a tazminat davası açması gerektiğini belirtti. Kıbrıs Barış Harekatı’nın her yönüyle okullarda anlatılmasının tarihimiz için önemli olduğunun altını çizen Saygun, savunma sanayimizin bağımsızlığımız için gerekli olduğuna vurgu yaptı. Kıbrıs Barış Harekatı’nda kilit isimlerden biri olan emekli Orgeneral Ergin Saygun Kıbrıs sorununun süreci ile ilgili bilgiler vererek Rum yönetimi ve Yunanistan’ın her zaman Kıbrıs’ı ele geçirmek amacında olduğunu belirtti. “Türk toplumunu azınlık olarak görmekte ısrar ediyorlar” Ergin Saygun; “Kıbrıs Cumhuriyeti nedir? 1959 - 60 anlaşmaları ile kurulan bir devlet malumunuz. Bu devlet, Rumların ve Yunanistan’ın öncelikli hedefi olan ENOSİS’i tıkadığı için Rumlar tarafından zaten başlangıçtan itibaren benimsenmemiştir. Durdurmak için ellerinden geleni yapmışlardır. Bugünkü yönetim, adadaki Türk toplumunu eşit hak ve özgürlüklere sahip bir entite yapı olduğunu reddeder. Türk toplumunu azınlık olarak görmekte ısrar eden bir siyasi yapıdır. Hala aynı şey devam etmektedir. Kıbrıs Cumhuriyeti bu nedenle adanın tamamını temsil etmemektedir. Nitekim 1972 yılında Helsinki’de bir belge imzalandı. Bu belgeye zamanın başbakanı Süleyman Demirel, Kıbrıs’taki bu yönetimin adanın tamamını teşkil etmediği yolunda bir dipnot eklemiştir. 1983 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla da Birlemiş Milletler bir deklarasyon yayınlayarak adadaki tek yönetimin, 541 sayılı kararla, Rum yönetimi olduğunu maalesef vurgulamıştır. Bugüne kadar ki bütün gelişmeler göstermiştir ki adada iki toplumun bir arada yaşaması mümkün değildir. Burada bir enteresanlık var; mesela Filistin ve İsrail için iki ayrı devlet tezleri ısrarla savunanların buna Kıbrıs’ta karşı çıktıklarını görüyoruz” ifadelerini kullandı. “Rumların AB üyeliği uluslararası hukuka aykırıdır” Konuşmasının devamında Kıbrıs Rum kesiminin Avrupa Birliği’ne üyeliğinin Uluslararası hukuka aykırı olduğunu vurgulayan Saygun, “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin herhangi bir devlet ile hiçbir şekilde siyasi veya ekonomik bir bütünleşmeye giremeyeceği kurucu anlaşmaların bir hükmüdür. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin AB üyeliği sadece bir ülke ile değil 27 ülke ile bir entegrasyonu yani bir bağlantıyı öngörmektedir. Kıbrıs daha bütünken bile garanti anlaşmasına göre Türkiye ve Yunanistan’ın üye olmadığı bir kuruluşa Kıbrıs Devleti üye olamaz hükmü hala geçerlidir. Bu nedenle Rumların Avrupa Birliği üyeliği uluslararası hukuka aykırıdır. Zaten hukuka uygun pek yaptıkları bir şey yok” dedi. “Bugüne kadar yapılmış bir harekât değildir” Konuşmasında Kıbrıs Barış Harekatı’na değinen emekli Orgeneral Ergin Saygun, düzenlenen harekatın dünya harp tarihinde bir ilk olduğunun altını çizerek şu ifadeleri kullandı: “1974 yılında adada durum fevkalade vahim hale geldi. Darbe yapıldı. Türk kasabı lakaplı Nikos Sampson Cumhurbaşkanı seçildi. Başbakan Ecevit garantör anlaşmasının verdiği hakları uygun bir şekilde kullanmak için İngiltere’ye gitti. İngilizlerden istediği desteği alamayınca 20 Temmuz’da bu harekât yapıldı. Gerçekten bu harekât aynı anda ayrı yerlerde uçar birlik, hava indirme, kara harekâtı var. Kara harekâtını kimse bilmez. Mücahitlerin yürüttüğü uzun süreli vadeli harekatlar var baştan beri. Bugüne kadar yapılmış bir harekât değildir. Bundan sonrada yapılabileceğine de ihtimal vermiyorum.” “1958 yılından beri Rumlar Türklere soykırım uyguladılar” diyen emekli Orgeneral Ergin Saygun, “364 kişi şehit olmuş, 30 bin kişi evlerinden göç etmek zorunda kalmıştır. Bir tanesi var ki semboldür. Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı tabibi Binbaşı Nihat İlhan, eşi, birisi 6 aylık, birisi 4 yaşında, birisi 6 yaşında üç çocuğuyla banyo küvetine sığınmışlar, kaçacak yer yok. Orada acımadan makinalı tabancayla taramışlar ve süngülemişler. Böyle bir gerçek varken siz hala garanti anlaşması kalksın diyebiliyorsanız buna diyebilecek hiçbir şey yok” şeklinde konuştu. “Deniz üssü planı hayata geçirilmeli” Saygun, “Barış Harekâtına rağmen Rum katliamları bitmemiştir. Muratağa’da en küçüğü 16 günlük, en büyüğü 95 yaşında Türkler yine acımasızca hem kurşuna dizilmişler hem de kesici aletlerle şehit edilmişlerdir. Onun için garanti anlaşması ve adadaki Türk varlığı mutlaka gereklidir. Hatta içinde bulunduğumuz şartlarda oradaki varlığımızın artması gerekir. Uzun senelerden beri Magosa’nın kuzeyinde bir deniz üssü planları vardır. Bir türlü hayata geçirilmiyor. İnşallah en kısa zamanda geçer” ifadelerini kullandı. “Türk toplumunun güvenliğinden ve bağımsızlığından vazgeçemeyiz” Saygun, sözlerini söyle sürdürdü: “Sonuç olarak bizim Kıbrıs’ta vazgeçemeyeceğimiz; Türk toplumunun güvenliği, siyasi eşitliği yani bağımsızlığıdır. Önce İngilizler ardından ve özellikle Rum ve Yunanların bütün baskı ve eziyetlerine rağmen Kıbrıs Türk’ünün, dilini, dinini ve benliğini koruyabilmek için sonuna kadar fedakârca ve kahramanca savaşması bu durumdaki bütün toplumlara örnek olacak bir davranıştır. Bugün maalesef bu dirençten bazılarının vazgeçtiğini, AB imkanlarından yararlanabilmek gerekçesi ile Rum pasaportuna başvurduklarını duyduk. Bu özellikle de şimdi yaşayan nüfusun babaları dedelerine karşı Rauf Danktaş’a, doktor Küçük’e karşı, bütün o mücahitlere karşı yapılabilecek çok büyük bir saygısızlıktır.” “Kıbrıs Barış Harekâtı dünya harp tarihinde önemli bir yere sahiptir” Sempozyumla ilgili bilgiler veren İstanbul Arel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı ve Arel USAM Müdürü Prof. Dr. Oktay Bingöl, Kıbrıs Barış Harekatı’ndan önemli dersler çıkarıldığını ve çıkarılmaya devam edildiğini ifade etti. Sempozyumda açılış konuşması yapan İstanbul Arel Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ersin Göse ise Kıbrıs’ın stratejik önemini vurgulayarak Kıbrıs Barış Harekatı’nın dünya ve Türk Harp tarihinde önemli bir yere sahip olduğunu vurguladı. Göse; “Mustafa Kemal Atatürk’ün; ‘Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece ikmal yollarımız tıkanır. Kıbrıs’a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir.’ şeklindeki vasiyetinde; jeopolitik ve jeostratejik önemi açıkça görülen Kıbrıs’ta elli yıl önce 20 Temmuz günü icrasına başlanan Barış Harekâtı ile adada Türk varlığının korunması ve devamı sağlanırken günümüze kadar süren barış ortamının temelleri de atılmıştır” dedi.
İstanbul MERTSAV Savunma Sistemleri, küresel piyasada markalaşmayı hedefliyor MERTSAV Savunma Sistemleri SAHA EXPO’da yeni ürünlerini sergiledi. Fuarda konuşan MERTSAV Yönetim Kurulu Başkanı Şenol Özcan, geniş ürün portföyü ile küresel piyasada markalaşmayı hedeflediklerini söyledi. MERTSAV Savunma Sistemleri yeni ürettiği ürünlerini SAHA EXPO 2024’te sergiledi. Fuarda, şirketin yenilikçi teknolojileri ve gelişmiş savunma çözümleri tanıtıldı. Şirketin geliştirdiği bu yeni ürünler, özellikle yüksek performans, dayanıklılık ve güvenlik odaklı özellikleri ile dikkat çekti. Yeni üretilen hafif makineli tüfek seri üretime geçmek için gün sayıyor Şirketin fuarda ilk kez sergilediği makineli tüfek MMG 7,62 ziyaretçilerin ilgisini çekti. 7,62 makineli tüfek piyadelerin taşıyabileceği nitelikte, dayanıklı ve hafif olması ile ön plana çıkıyor. MMG 7,62 makineli tüfek üretiminde de önümüzdeki aylarda seri üretime geçilmesi planlanıyor. Bunun yanında Türkiye’de kullanıma sunulan, envantere giren 5,56 makineli tüfek de fuardaki stantta yerini aldı. Bunun yanında 2 kilometre menzilli zırh delici özelliği olan 12,7 mm çapında fişekleri atan uçaksavar da fuarda sergilendi. Piyade tüfeği, bomba atar ve makineli tabanca üretip dünyanın birçok ülkesine ihracat yaptıklarını belirten MERTSAV Yönetim Kurulu Başkanı Şenol Özcan, ‘‘Uzun yıllardır Savunma sanayi alanında hizmet eriyoruz. Ar-ge yatırımlarına büyük önem veriyoruz. Ürün portföyümüz çok geniş. Makineli tüfek üretimlerinde 5,56 mm çapında fişekleri atan, 12,7 mm çapında fişekleri atan ve 7,62 mm çapında fişekleri atan ürünlerimizi sergiliyoruz. Son yaptığımız MMG 7,62 makineli tüfek hafif olması ile ön plana çıkıyor. 7,62 makineli tüfek piyadelerin taşıyabileceği nitelikte. Bu ürünümüzde çok iddialıyız. 1-2 ay içinde seri üretime geçmeyi hedefliyoruz. Daha önce 5,56 mm çapında fişekleri atan makineli tüfeği Türkiye’nin envanterine sunmuştuk, dünyadan da çok takdir toplamıştı. Yeni ürünümüzde de yine bu başarılara ulaşacağız’’ diye konuştu. ‘‘Ürünlerimiz yüzde 100 yerli’’ Ürettikleri ürünleri dünyanın birçok ülkesine sattıklarını belirten Özcan, ‘‘Ciddi bir ihracat kapasitemiz var. Ürünlerimiz yüzde 100 yerli. Dünyada benzeri olmayan ürünleri kendi tasarımlarımız ile üretiyoruz. 2025 yılında ihracatımızı artırmayı hedefliyoruz. Önümüzdeki dönemde ürettiğimiz kaliteli ürünler ile küresel piyasada söz sahibi olmak istiyoruz. Markamızı küresel piyasada daha da bilinen bir marka yapma yolunda emin adımlarla ilerliyoruz’’ şeklinde konuştu.
Kocaeli Patlama sonrası büyük tahribat: "Duvar parçalandı ve karşı binayı etkiledi" Gebze Kaymakamı Mehmet Ali Özyiğit, 5 katlı binanın 3’üncü katında meydana gelen patlamaya ilişkin, "Binada şiddetli patlama sebebiyle duvar parçalanmış ve karşı binayı etkilemiş. Yaralılarımızın bir kısmı karşı binalardan" dedi. Mevlana Mahallesi 866. Sokak’taki 5 katlı binanın 3’üncü katında, ilk belirlemelere göre doğal gaz kaynaklı bir patlama yaşandı. Patlama sonrası ortalık adeta savaş alanına döndü. 112 Acil Çağrı Merkezi’ne yapılan ihbar üzerine adrese çok sayıda sağlık ekibi, itfaiye, AFAD ve polis yönlendirildi. Aralarında çocukların da bulunduğu 7 yaralı, ilk müdahalelerinin ardından çeşitli hastanelere sevk edildi. Korku dolu anlar yaşayan mahalle sakinleri, patlamanın ardından sokaklara döküldü. Patlama sonucu 3 bina ve 6 otomobilde hasar oluştu. Patlamanın meydana geldiği bina başta olmak üzere 3 bina zarar gördü. Patlamanın etkisiyle binadan kopan parçalar park halindeki 6 otomobilde de hasara yol açtı. "8 yaralımız var" Gebze Kaymakamı Mehmet Ali Özyiğit ve Belediye Başkanı Zinnur Büyükgöz, olay yerine gelerek incelemelerde bulundu. Kaymakam Özyiğit, incelemelerinin ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, "Sebebiyle ilgili henüz teknik inceleme tamamlanmadı. Patlama neden kaynaklandı bilmiyoruz. 8 yaralımız var. Doktorlarımızın ifadesine göre ağır yaralımız yok. Bu yaralılarımızın içerisinden kısmi tedavisini görüp taburcu olanlar da var. Arkadaşlarımız tek tek çalışmaları yapıyor. Bina yöneticilerini de dinlediler. Hayatını kaybeden vatandaşımız yok, buna şükrediyoruz. Allah her birine şifa versin. Kamu kurumlarımız teyakkuz halinde çalışıyorlar" dedi. "3 gündür benzer gaz sızıntısı tereddüttü varmış" Özyiğit, 18 Ekim Cuma günü Gebze’deki birçok noktadan gaz kaçağı ve kokusu olduğu yönündeki ihbarlara ilişkin ise "3 gündür benzer gaz sızıntısı tereddüdü varmış. Bu binada teknik inceleme yapmışlar. Yetkililer, binada sızıntıya dair herhangi bir şey bulmamışlar. O zaman itibarıyla söylüyorum. Bu bina yöneticisinin ifadesi. Bize intikal eden bir durum yok. Fakat patlamanın sebebi gazın genel sızıntısı mı, binanın içinde kendiliğinden olan bir şey mi onu bilmiyoruz. İncelemelerin ardından belli olacak" diye konuştu. "Şiddetli patlama sebebiyle duvar parçalanmış ve karşı binayı etkilemiş" Yaralıların hepsinin aynı binadan olmadığını ifade eden Kaymakam Özyiğit, "Binada şiddetli patlama sebebiyle duvar parçalanmış ve karşı binayı etkilemiş. Yaralılarımızın bir kısmı karşı binalardan. 2 binada daha ve arabalarda hasar var. O nedenle etraftaki yaralıların her biri tarandı, içeride kalan kimsenin olmadığını düşünüyoruz. Arkadaşlar baktılar" dedi. "Gaz sıkışması sonucu patlamanın meydana geldiği yönünde bilgiler aktarıldı" Belediye Başkanı Zinnur Büyükgöz ise, "Tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyoruz. Elim bir doğal gaz patlaması ile karşı karşıyayız. Binamızın 3. katında gerçekleşen bu patlamada ailedeki 5 yaralı söz konusu. Yolun karşısındaki daireye sıçrayan parçalar nedeniyle de karşı 2 dairede de yaralı vatandaşlarımız var. Ancak onların yaraları hafif. Patlamanın olduğu dairedeki yaralımız anne, yanıkla karşı karşıya. Hayatını kaybeden vatandaşımız yok. Annede ağır yanıklar mevcut, umarız en kısa sürede iyileşirler. Gaz sıkışması sonucu patlamanın meydana geldiği yönünde bilgiler aktarıldı. İlk andan itibaren Gebze Belediyemizin kurtarma, itfaiye, emniyet olay yerine sevk edildiler. Olayın adli, idari ve teknik incelemeleri devam ediyor. Detaylı açıklamaları ilerleyen zaman dilimlerinde paylaşacağız" şeklinde konuştu.