SAĞLIK
Sağlık Bakanı Memişoğlu: "Özel hastaneler mevzuatını tamamen yeniliyoruz" 27 Kasım 2024 Çarşamba - 18:34:38 Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, “Özel hastaneler mevzuatını tamamen yeniliyoruz. Özel hastanelerde mevzuat açısından bazı değişikliklere ihtiyaç olduğunu görüyoruz” dedi. Medya kuruluşlarının sağlık muhabirleriyle Bakanlıkta bir araya gelen Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, planlanan çalışmalar hakkında bilgi vererek, gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Toplantı öncesi kişisel e-posta adresini ve telefon numarasını sağlık muhabirleriyle paylaşan Bakan Memişoğlu, toplumun sağlık okuryazarlığı oranının artırılmasında medya mensuplarının üstlendiği görevin çok önemli olduğunu belirterek, “Biz sizleri sağlıkçı olarak kabul ediyoruz. Biz, sağlık muhabirlerini sağlık ordusunun bir neferi olarak görüyoruz ve esasında sağlık okuryazarlığını, sağlığın toplumsal olarak gelişimini, aynı zamanda bu konudaki sağlığın bilgilerini sizler vasıtasıyla bütün toplum öğreniyor. Emeğiniz çok büyük. Hepinize teşekkür ediyorum çünkü sahada olan sizlersiniz. Sizin yaptığınız haberler çok kişiyi etkiliyor. Öyle olunca da hem toplumun sağlığının gelişimini hem de bizim daha da gelişimimizi sağlıyorsunuz. Başta size teşekkür ediyorum. Bizler hepimiz bu millete, topluma hizmet eden insanlarız. Amacımız daha iyi sağlık sistemi kurmak, daha iyi bir ülke oluşturmak. Onun için de elimizden geleni yapıyoruz. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğündeyken de sağlık muhabiri arkadaşlarımızla her zaman iletişime açık olduk. Bu konuda elimizden geldiğince Bakanlıkta da aynı açık ve şeffaf iletişimi kurmak isteriz. Maalesef bazen dezenformasyon oluyor, yanlış algılar oluyor. İyi bir iletişim, iyi bir haberleşme yolu kurmak kesinlikle bizim için değerli. Sizler bizim için değerlisiniz. Biz sizi medyadaki sağlık elçileri olarak görüyoruz. Onun için her konuda her zaman iletişim hâlinde olmayı isteriz” diye konuştu. “Yaklaşımımız: Önce insan, insanın iyiliği” Bakan Memişoğlu şunları söyledi: “Türkiye de dâhil insanlara ‘Mutluluğun olmazsa olmazı en çok nedir?’ diye sorduklarında ilk parametre sağlık. Biliyorsunuz, yani yüzde 65-70 üzerinde insanlar, olmazsa olmazı sağlık olarak tanımlıyorlar hayatlarında. Onun için biz de bu mutluluk kaynağının sağlık olduğunun bilinciyle hareket etmek zorundayız. İnsan hayatıyla ilişkiliyiz. İnsanın rengine, cinsine, fikrine bakmıyoruz sağlık hizmeti sunarken, herkese eşit ve insan olduğu için hizmet ediyoruz. Yaklaşımımız: Önce insan, insanın iyiliği diyoruz, toplumun iyiliği diyoruz, medeniyetin iyiliği diyoruz ve dünyanın iyiliği diyoruz. Bugün maalesef dünya biraz kötülük medeniyetinin, kötülüğün hâkim olduğu, birbirlerini insanların katlettiği, naklen yayınlarda 45 bin kişinin öldüğü bir dünyada yaşıyoruz. Biz iyilik tarafı olarak bunu düzeltmek için daha çok çalışmamız, birlikte hareket etmemiz, iyi tarafın bir arada hareket etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Onun için sağlıkla ilgili de daha iyisini nasıl yaparız konusunda çalışıyoruz. Hep beraber daha iyisini yapacağız.” “Topluma bunların zararlarını anlatmamız gerekiyor” Bakan Memişoğlu, önceliğinin koruyucu hekimlik olduğunu ve bunun birinci basamak olduğunu belirtti. İnsanların hasta olmadan, sağlığını kaybetmeden kendisine bakmasının ve bedenine bakmasının, sağlıklı kalmasının yönetimini oluşturmak zorunda olduklarını bildiren Bakan Memişoğlu, “Yani bu konuda sağlığı kaybetmeden Sağlık Bakanlığı olarak çalışmamız lazım. Biz hastalık bakanlığı değiliz diyoruz hep. Biz sağlık bakanlığıysak önce koruyucu hekimliği, koruyucu sağlık kültürünü insanlara öğretmemiz lazım. Burada önemli sağlık çalışanı sizlersiniz. Çünkü toplumun sağlık okuryazarlığını artıracak haberleri yapacak ve onları bilinçlendirecek sizlersiniz. Biz bunları üretirken veya bunları desteklerken sizlerin yardımı olmadan toplumun sağlık okuryazarlığı oranını artırmayı veya sağlıkla ilgili kendilerine bakması gerektiğini öğretemeyiz. Onun için bu sorumluluk sadece bizde değil, sizlerde de var çünkü bugün baktığımız zaman Türkiye’nin en büyük sorunlarının obezite, kilo olduğunu görüyoruz, bağımlılık olduğunu görüyoruz. Bu sadece sigara, madde bağımlılığı değil. Bugün en önemli bağımlılıklardan bir tanesinin dijital bağımlılık olduğunu biliyoruz” ifadelerini kullandı. “Sigara akciğer kanserinden KOAH’a kadar her türlü hastalığa etki eden bir madde” Türkiye’de sigara kullanım oranının çok yüksek olduğuna dikkati çeken Bakan Memişoğlu, "Sigara akciğer kanserinden KOAH’a kadar her türlü hastalığa etki eden bir madde. Bu nedenle bizlerin topluma bunların zararlarını anlatmamız gerekiyor” dedi. “Türkiye’nin yenilenebilir dediğimiz nüfusunun azalmaması gerekiyor” Doğurkanlık oranına değinen Memişoğlu, “Bunun yanında doğurganlık oranı diyoruz, toplum eleştiriyor bazen, ‘Bize neden karışıyorsunuz’ diye ama baktığınız zaman çocuksuz olmaz. Ailede kardeş de önemli. İnsan kardeşle gelişiyor. Paylaşıyorsunuz, mücadele ediyorsunuz, birbirinizi destekliyorsunuz. Lakin biz bu konuda sadece kardeş tarafından bakmıyoruz. Bir de Türkiye’nin yenilenebilir dediğimiz nüfusunun azalmaması gerekiyor. Nüfus artış hızı 1,5 demek bu nüfusun azaldığı, yaşlanmasını bırakın azaldığı demek. Bu konuda toplumu bilinçlendirmemiz lazım. Normal Doğum Eylem Planı hazırladık, biliyorsunuz. Ama bunu topluma anlatmamız gerekiyor. Hekiminden, hastasına, gebesinden, aile bütününe işin normalinin doğum olduğunu, diğerinin ameliyat olduğunu hep beraber anlatmamız gerekiyor. İşte bu tür özellikle koruyucu dediğimiz, hastalanmadan sağlığı koruyacak politikalarımızın sizler tarafından da desteklenmesini ve çok fazla topluma bu konuda mesaj verilmesini arzu ediyoruz” açıklamalarında bulundu. “Biz aile hekimlerine güveniyoruz, gelirlerinin de artacağını biliyoruz” Aile hekimliğini destekleyeceklerini söyleyen Bakan Memişoğlu, “Çünkü aile hekimliği toplumun ilk başvuracağı ve en yakınındaki sağlık elçimiz, sağlık hizmeti sunduğumuz kapı. Onun için de aile hekimlikleriyle ilgili bir mevzuat, yönetmelik değişikliği yaptık. Bunun yanında 2025 senesinde yaklaşık bin tane hedefimiz yeni Aile Sağlığı Merkezi yapmak, onlara kurumsal kimlikle daha iyi hizmet verecek altyapı oluşturmak. Sağlıklı Hayat Merkezi hedefimiz de var, 100’ün üzerinde yapmak istiyoruz 2025 senesinde. Koruyucu hekimlik, temel sağlığın en önemli unsurudur. Mevzuatla ilgili de bazen dezenformasyon olabiliyor, yanlış algılar da olabiliyor. Burada şunu söylüyoruz, aile hekimine kayıtlı nüfusu 3 bin 500’e düşürerek hekimin kendisine kayıtlı kişilerin sağlıkla ilgili bütün parametrelerini takip etmesini, özellikle yaşlı grubu, şeker hastası, tansiyon hastası gibi grupları takip etmesini istiyoruz. Yanlış anlaşılma olmasın, biz aile hekimlerinin maaşlarını kesmiyoruz. Biz aile hekimlerine kendi nüfusunun sağlığına göre daha çok teşvik vermeye çalışıyoruz. Kendi nüfusunun hastalanmamasının temininde etkin rol almasını istiyoruz. Bu nedenle de biz kendisiyle kıyaslıyoruz aile hekimini. Eğer nüfusu, kendi sorumlu olduğu nüfusu bir önceki döneme göre daha sağlıklıysa bunu aile hekiminin başarısı olarak görüyoruz çünkü kendi sorumlu olduğu bölgedeki insanlar, kendilerine bakarsa, hastalanmazsa bunu sağlayacak kişinin aile hekimi olduğunu görüyoruz ve kişinin kendi sorumluluğunun olduğunu biliyoruz. Onun için bu konuda biz aile hekimlerine güveniyoruz, gelirlerinin de artacağını biliyoruz. Çalışan ve çalışmayan arasındaki farkın da net olmasını istiyoruz. Onun için teşvik vereceğiz, ilave vereceğiz, ücret vereceğiz aile hekimlerine. Bu konuda dezenformasyon olmasını arzu etmiyoruz” diye konuştu. “Randevu konusunda bazı branşlarda sıkıntılar olduğunu biliyoruz, bunları en kısa zamanda çözeceğiz” Bakan Memişoğlu, “Randevu konusunda bazı branşlarda sıkıntılar olduğunu biliyoruz, bunları en kısa zamanda çözeceğiz. Bugün yeni atama ve yer değiştirme yönetmeliği (Sağlık Bakanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik) yayımladık. Biliyorsunuz Türkiye’de hekim dağılımında 2002 senesinde en gelişmiş bölge ile gelişmemiş bölge arasında yedi kat fark vardı. Gelişmiş bölgelerimizde yedi kat fazla sağlık personeli vardı. Şu anda 2,5 kat farka düşürdük. Bunu daha aza düşürmek için böyle bir yönetmelik yayımladık” ifadelerine yer verdi. “Bakanlığımızın hizmetlerini komple check-up yapıyoruz” Sağlık Bakanlığı hizmetlerini komple check-up yaptıklarını aktaran Bakan Memişoğlu, “Yani denetleme usullerimizi, sağlık hizmetlerimizi yeniden yapılandırma aşamasındayız. Bu konuda malum yenidoğanla ilgili bir denetleme ve değerlenme bilimsel komisyonu oluşturduk. Tüm branşlarda bunu yapacağız: Acil, erişkin yoğunbakım, onkoloji gibi. Hizmet alanlarımızı kontrol ederek işleyişi daha etkin hâle nasıl getiririz konusunda çalışıyoruz” dedi. "Sağlık bilimini de, bilgisini de üretmek istiyoruz" Özellikle sağlık turizmi konusunda biraz daha etkin olmak için Uluslararası Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketini (USHAŞ) yeniden yapılandırıp, daha etkin hâle getirerek sağlık hizmetlerini büyütmeyi amaçladıklarını ifade eden Memişoğlu, “Sağlık hizmetinde özellikle kamu tarafının biraz daha gelişmesi gerektiğini düşünüyoruz bu konuda. Koruyucu ve temel sağlık hizmetlerinin yanında benim en önemsediğim şey, bu konuda sizin desteğinizi de istiyoruz çünkü bu konuda kat etmemiz gereken çok uzun bir yol var, yapmamız gereken işler var, biz sadece sağlık hizmetini sunan, sağlık hizmetini iyi yapan bir ülke olmak istemiyoruz, biz sağlık hizmetini sunarken sağlık bilimini de bilgisini de üretmek istiyoruz” şeklinde konuştu. “Bir buçuk milyon sağlık çalışanlarımızın hakkını yememesini istiyorum” "Türkiye’nin sağlık çalışanları özellikle hekim grubu gerçekten dünyanın medar-ı iftiharı olarak görülüyor" diyen Memişoğlu, “Bunun da toplum tarafından bilinmesi lazım. Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz. Sağlık hizmetleri son 20 yılda Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde inanılmaz gelişti ve dünyada Covid-19’da gördük, depremde de gördük ki sizler sağlık hizmetlerinin dünyaya rol model olan bir ülkesinde yaşıyorsunuz. Bunu yapan sağlık çalışanları ve hekim grubu, sağlık sistemimiz. Çok istisnai insanlıktan nasibini almamışların, üstelik de yakalanarak cezaevinde olanların, bunu bir buçuk milyon sağlık çalışanlarımızın hakkını yememesini istiyorum” ifadelerini kullandı. “Bebek ölümlerinde bin canlı doğumda 35’lerden 7,1’e düşürülmüş İstanbul için, Türkiye için 9,2’ye düşürülmüş” Bebek ölümlerinde bin canlı doğumda 35’lerden 7,1’e düşürülmüş İstanbul için, Türkiye için 9,2’ye düşürüldüğüne dikkat çeken Bakan Memişoğlu, “Prematüre 37 haftanın altında doğan bebeklerimizin yaşam şansı yüzde 95’in üzerinde çıkartılmış bir sağlık sisteminden, sağlık çalışanlarından bahsediyoruz. Yaşam süresini 78 yaşına çıkartmış bir sağlık sisteminden, sağlık çalışanlarından bahsediyoruz. Bunun kötülenmesine veya birkaç tane nasipsiz sebebiyle örselenmesine hep beraber izin vermememiz lazım. Birkaç kişinin kusuru, caniliği bu kadar büyük hizmetleri, Avrupa ile dünyadan daha iyi olan hizmetleri ve çalışanları töhmet altında bırakmaması gerekir. Bunu başaracak sizlersiniz, bizleriz, sorumluluk sahibi insanlar” dedi. "Ben sahayı dolaşıyorum 4 ayda 28 ile gittim" diyen Bakan Memişoğlu, “Sahadaki arkadaşlarımızın, sağlık sistemindeki çalışanlarımızın, üniversite dâhil, özel sektörü dâhil sorunları dinledik, toplantı yaptık, yerinde gördük. Genel anlamda arkadaşlarımızın taleplerini aldık çünkü sonuçta biz onlar için de buradayız. Onlarla hizmet sunmak, onlara destek vermek, onlarla beraber çalışmak için buradayız, sorunları yerinde tespit ederek daha etkin çözmeye çalışıyoruz” açıklamalarında bulundu. Bakan Memişoğlu şu ifadeleri kullandı: “Bunu özellikle takip etmenizi ve bilim insanlarımızı motive etmenizi istiyorum sizden çünkü üretmemiz lazım. Üretmemiz için de bilim insanlarını, finansı ve devleti bir araya getirmemiz lazım. Bakın, bilim yapmayacağız sadece, bilim üretmemiz gerekir. Bilim malzemesi üretmemiz gerekir, ilaç üretmemiz gerekir. Onun için biz TÜSEB’i bu konuda bu ekosistemi oluşturacak şekilde dizayn ediyoruz. Üreten sağlık demek, esasında gelecekteki 10 sene sonraki, 20 sene sonraki sağlık ekosisteminin en önemli parçası olsun istiyoruz. USHAŞ’ı da yeniden yapılandırıyoruz. Bu iki konu bizim için önemli. Nasıl temel sağlık ve koruyucu sağlık diyorsak en az onun kadar da üreten sağlık ve sağlık teknolojisini, bilimini Türkiye’de üretir hâle getirmemiz gerekir.” “İnsan sağlığına faydası olacak her türlü uygulamayı yapılabilir hâle getirmek için uğraşıyoruz” Sağlık Bakanı Memişoğlu, aile hekimlerine yönelik geleneksel ve tamamlayıcı tıp eğitimleriyle ilgili, “Bu konuda ikincil mevzuatın olması lazım. İkincil mevzuatını çıkaracağız. İkincil mevzuatla birlikte eğitimleri de artıracağız. Bu konuda bir sıkıntı olmayacak. Geleneksel tıpla şu andaki tıbbın entegre olarak çalışması taraftarı olan bir mantıkla yaklaşıyoruz. İnsan sağlığına faydası olacak her türlü uygulamayı yapılabilir hâle getirmek için uğraşıyoruz. Bu konuda aile hekimlerinin daha etkin olması için böyle bir mevzuat çıkarıyoruz. Bunun ikincil mevzuatları da kanundan sonra çıkacaktır. Nasıl çalışılacak, nasıl bir sistem kurulacak bunlara bakacağız” ifadelerini kullandı. “Uygulamalar aile hekimliği sistemini daha etkin hâle getirecek” Çıkacak olan yönetmelikler ve kanun ile temel sağlık hizmetleri, birinci basamak sağlık hizmetlerinin öncelikli olması için uğraştıklarını aktaran Memişoğlu, “Aile hekimlerimizin kaygılarını anlıyorum. 5-6 ay geçtikten sonra çok daha iyi yerlerde olacağımızı düşünüyoruz. Uygulamadan sonra uygulamanın faydalı ve sıkıntılı yönlerini de görmüş olacağız. Öngörümüz, bu uygulamalar aile hekimliği sistemini daha etkin hâle getirecek ve sistemin odağına koyacak. Uygulamadan sonra gerekli takipleri yaparak iyi yönde revizelere de gidebiliriz” ifadelerini kullandı. “Aile hekimine kendi nüfusundaki sağlık sorumluluğunu veriyoruz” ‘İlaç yazamıyoruz’ şeklindeki dezenformasyonlara da cevap veren Memişoğlu, “Bir dönem içinde kendi hasta grubuna yazılan ilaç miktarı, önceki dönemde yazılan ilaç miktarı ile aynıysa veya daha azsa aile hekimine teşvik veriyoruz. Bir dönem önceye kıyasla kayıtlı nüfusun hastaneye gidiş sayısı aynıysa veya daha azsa bu aile hekiminin o nüfusu daha sağlıklı hâle getirdiği anlamına gelir. Bu noktada teşvik ve ek ödeme veriyoruz. Üstelik bu teşviki iki kat artırdık. Aile hekimine kendi nüfusundaki sağlık sorumluluğunu veriyoruz. Nüfusunu sağlıklı tutan aile hekimleri başarılı olmuş demektir. Hiçbir hekimin tedavi işleyişine müdahale etmeyiz ve ilaç yazmasına engel olmayız. ‘Biz ilaç yazamıyoruz, Bakanlık yasakladı’ deme niyetinin hoş olmadığını düşünüyorum” diye konuştu. "Kamu hastaneleri ve sağlık turizmiyle ilgili çalışmalarımız devam edecek" Ekim ayından bu yana İl Sağlık Müdürleri, İlçe Sağlık Müdürleri ve başhekimleri belli parametrelerle takip ettiklerini ifade eden Bakan Memişoğlu, “Çalışan memnuniyeti, hasta memnuniyeti, müracaat oranları konularını elektronik sistem üzerinden değerlendiriyoruz. Yöneticileri bir önceki döneme göre kıyaslıyor, başarı endekslerini ölçüyoruz. Bu endeksleri kendileri de görebiliyor. Kamu hastaneleri ve sağlık turizmiyle ilgili çalışmalarımız devam edecek. Bazı mevzuat değişiklikleri yapacağız” dedi. "Birçok husus doğurganlık oranını etkiliyor" Sezaryenin bir ameliyat yöntemi olduğunun ve bu konuda toplumu bilgilendirmeye devam edeceklerinin altını çizen Memişoğlu, “Sosyoekonomik nedenler, şehirleşmenin etkileri ve ailenin küçülmesi gibi öne çıkan birçok husus doğurganlık oranını etkiliyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile birlikte hep beraber bu konuyla mücadele ediyoruz. Primer sezaryen oranı Dünya Sağlık Örgütü’nün açıkladığı veriye göre 10 doğumdan yalnızca bir veya ikisinde olabilir. Ancak bizim primer sezaryen oranımız her iki doğumdan birinde olacak şekilde. Toplum sezaryeni bir doğum şekli olarak algılıyor” diye konuştu. Memişoğlu, ebeleri daha aktif hâle getirip hamilelikte, doğumda ve doğum sonrasında annenin daha çok desteklenmesi için çalıştıklarını söyledi. “Sezaryen konusundaki toplumsal talebi de değiştirmemiz gerekiyor" Ebelerin etkinliğini artıracak bir mevzuat çalışması olduğunu açıklayan Memişoğlu, “Annenin bu duygusal döneminde anneyi doğuma hazırlaması gereken kişi ebedir. Ebelerin etkinliğini artıracak bir mevzuat çalışmamız da var. Bu hafta veya önümüzdeki hafta yayımlanacaktır. Ebelerin etkin olmasını istiyoruz. Gebeliğin özellikle son üç ayında, annelik duygusunun daha yoğun yaşanmaya başladığı aşamada, ebelerin gebeleri doğuma hazırlamalarını istiyoruz. Yalnızca anne değil bebek açısından da normal doğumun önemli faydaları olduğunu söylüyoruz. Doğurganlık oranı ile ilgili Bakanlıklar olarak elimizden geleni yapıyoruz. Biliyorsunuz annelerin izin sayıları artırıldı. Ücretsiz izinler kaldırılarak ücretli izin hâline getirildi. Bunlarla ilgili çalışmalar devam ediyor. Annelere ve anne adaylarına doğumun fizyolojik bir olay olduğunu anlatmak için hep beraber çaba harcamalıyız. Sezaryen konusundaki toplumsal talebi de değiştirmemiz gerekiyor. Sezaryenin bir ameliyat olduğunu, doğum şekli olmadığını topluma anlatmamız lazım. Tıbbi olarak on doğumdan bir veya ikisinde ameliyat gerekebilir. Sekizinde ameliyat gerekmeyen fizyolojik bir olayda, birçok doğum sezaryenle gerçekleşiyorsa bu alanda bir sıkıntı var demektir” ifadelerini kulladı. “Normal doğum konusundaki önyargıları değiştirmemiz gerekiyor” Normal doğumu bütünsel olarak destekleyecek birçok parametreyi kullanmak zorunda olduklarını aktaran Memişoğlu, ”Hastaneler, hekimler, anne adayları ve toplum ölçeğinde değerlendirmeler yaparak normal doğum konusundaki ön yargıları değiştirmemiz gerekiyor. Burada en duygusal olan anneler. Eğer anneleri iyi hazırlarsak, annelerin doğumla ilgili cesaretini artırırsak bu sorunların çözüleceğini düşünüyorum. Primer sezaryen oranının yüzde 20’nin üzerine çıktığı hastanelerle ilgili daha çok çalışacağız” dedi. “Özel hastaneler mevzuatını tamamen yeniliyoruz” Özel hastaneler mevzuatını tamamen yenileyeceklerini açıklayan Memişoğlu, “Özel hastanelerde mevzuat açısından bazı değişikliklere ihtiyaç olduğunu görüyoruz. Kamu hastaneleri, üniversite hastaneleri ve özel hastanelerin tamamı aynı standartta hizmet vermek zorunda. Aynı bilimsel çalışma ile aynı şekilde tedavi etmek zorunda. Özel hastanelerde çok iyi örnekler, dünya çapında yapılan ameliyatlar var” diye konuştu. “Anne adaylarının normal doğuma teşvik edilmesi için çaba harcayacağız” Sezaryen oranları noktasında özel ve kamu ayrımı yapmadıklarını ifaden Bakan Memişoğlu, “Primer sezaryen oranları ile ilgili incelemelerimiz doğrultusunda 2025’te daha etkin olacak, anne adaylarının normal doğuma teşvik edilmesi için çaba harcayacağız. Ebelerle ilgili teşvik edici unsurlar da getirmeyi planlıyoruz” ifadelerini kullandı. “Türkiye sağlık alanındaki üretimin ortağı” Bakanlıkta Türk bilim insanı Dr. Özlem Türeci ile de görüştüğünü belirten Bakan Memişoğlu, “Biz bu ülkede bilim insanını destekleyeceğiz. 10. Türk Tıp Dünyası Kurultayı’nda yurt dışında çalışmış çok başarılı bilim insanlarıyla toplantı yaptım. Onlar buraya gelecekler. Yabancı yatırımcılara da buraya gelmelerini ve yatırım yapmalarını söylüyorum. Türkiye bir sağlık pazarı değil artık, Türkiye sağlık alanındaki üretimin ortağı. TÜSEB ile birlikte çalışıyoruz. Yabancı olup Türkiye’ye yatırım yapmak isteyen veya Türk olup yurt dışında yatırım yapmak isteyen herkesi en iyi şekilde destekleyeceğiz. Bilimden bilim üretecek, sağlık alanında üretim yapacak, katma değer oluşturacak herkesi destekleyeceğiz. Bilimden bilim üreterek finansal gelir elde edebilecek bir yapıyı oluşturacağız. Bilim yapmak değil bilim üretmekten bahsediyorum. Yeni bir söz söyleyeceğim, yeni bir şey üreteceğim, yeni bir şey buldum, iddiam var diyen herkesi yurt içi ve yurt dışında en iyi şekilde destekleyeceğiz” şeklinde konuştu. "Hekimlik duygu ve adanmışlık mesleği" Hastasına sahip çıkan, onun derdiyle dertlenen, empati kuran tüm hekimlerin arkasında olduğunu belirten Bakan Memişoğlu, “Biz hekimler değerli ve hassas insanlarız. Çok çaba harcayarak zorlu bir süreçten geçiyoruz. Sonra da hayatımız boyunca 24 saat insanların iyiliği için uğraşıyoruz ve onlara karşı bir adanmışlığımız var. Bu meslek yalnızca materyalist bir meslek değil; manevi tarafı, hazzı, empati duygusunu geliştirme zorunluluğu da var. Başkasının derdiyle dertlenen bir yapımız var. Sanat yapıyoruz esasında. Hekimlerimizin değerli olmasını istiyorum, onlar da kendilerini değerli hissetmek istiyor. Biz iyi hekimlik yapan hekimlerimize sahip çıkacağız. Hastasına sahip çıkan, adanmışlık duygusu olan her hekimin arkasında duracağım. Bir bakan olarak söylüyorum: İkinci ve üçüncü basamakta hastaya bakmak için değil, tedavi etmek ve hastayı sahiplenmek için çalışan hekimlerin arkasında duracağız. Hastaya bakmak için değil, tedavi etmek ve sahiplenmek için hekimlik yapacağız. Çok net söylüyorum. Hastasına sahip çıkan, onun derdiyle dertlenen, empati kuran tüm hekimlerimizin arkasındayım. Hekimler çok değerli. Hekimlik duygu ve adanmışlık mesleği” diye konuştu. Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, ayrıca aile diş hekimliği konusunda üç ilde pilot uygulama yapıldığını, göz ve plastik cerrahi gibi bazı branşlardaki sıkıntıları gidermek için çalışma yürütüleceğini ifade etti.
27 Kasım 2024 Çarşamba - 18:02 Deprem tatbikatında 13 yaralının tahliyesi yapıldı Muğla’nın Datça ilçesinde gerçekleştirilen deprem tatbikatında senaryo gereği meydana gelen 7.2 şiddetindeki depremin ardından Datça Devlet Hastanesi’ndeki 13 yaralının tahliyesi başarılı bir şekilde gerçekleştirildi. Bu yıl dördüncüsü gerçekleştirilen tatbikat gerçeğini aratmadı. Muğla genelinde afete hazırlıklı olunması amacıyla gerçekleştirilen tatbikatlar aralıksız sürüyor. Bu çerçevede acil eylem planı doğrultusunda Datça Devlet Hastanesi’nde de yangın, deprem ve tahliye tatbikatı gerçekleştirildi. Yaşanabilecek olağan dışı durumlar sonrasında hastanenin kendi kendine yetebilirliğini test etmek, kriz yönetme alışkanlığını pekiştirmek ve personelin görev ve sorumluluk bilincini kazanmalarını sağlamak amacıyla afet senaryoları üzerinden gerçekleştirilen tatbikat, kurumlar ve STK’ların işbirliğiyle başarılı bir şekilde yapıldı. Senaryo gereği merkez üssü Datça’nın Kızlan Mahallesi’nde 7.2 şiddetinde deprem meydana geldi. Deprem sonrasında Datça Devlet Hastanesi’nde yangın ve göçükler meydana geldi. Acil Eylem Planı çerçevesinde görevli personeller olay yönetim merkezine çağrıldı ve tahliye emri verildi. İlk durum değerlendirmesinin yapılmasının ardından göçükte ve yangında yaralanan toplam 13 kişinin kurtarılarak tahliye edilmesi için harekete geçildi. Ekipler tarafından hızlıca tahliye edilen yaralılar, oluşturulan triaj alanına getirildi. Burada ilk müdahaleleri yapılan yaralıların ambulanslarla hastanelere sevkleri sağlandı. Gerçeğini aratmayan tatbikatta senaryo gereği rol alan yaralıların ise rollerini başarı ile yerine getirmesi dikkatlerden kaçmadı. Tatbikatın ardından açıklama yapan Datça Devlet Hastanesi Başhekimi Armağan Ada; "Bu yıl dördüncüsünü hastanemizde düzenlediğimiz bir tatbikatımızdı. Datça’da meydana gelen 7.2 şiddetindeki deprem sonrasında hastanemizde yararlılar oldu. Öncelikle hastanemizin kurtarma ekipleri daha sonra kamu kurumlarından ve STK’larımızdan aldığımız destekle yaralılarımızı tahliye ettik. Durumu kontrol altına aldık ve bu şekilde tatbikatımız sona erdi. Bu sebeple yorulan, buraya gelen, bu bilincin oluşmasına katkı sunan hastane personellerimiz ve tüm paydaşlarımıza teşekkür ediyorum. Afetsiz günler dileğimizle" dedi. "Afetsiz günler için bu hazırlıklar yapılıyor" Tatbikatta etkin rol alan Datça MAG-AME ekibinin sorumlusu Barış Muştu ise her an afete hazırlıklı olmanın önemine dikkat çekerek "Merkez üssü Kızlan Mahallesi’nde gerçekleşen bir deprem sonucunda hastanemizde meydana gelen yangın ve çökmelere bağlı olarak yaralılarımız vardı. Bu yaralılarımızın kurtarılması ve hastanemize destek vermek üzere MAG-AME, Muğla AFAD, Muğla UMKE, İlçe Jandarma Komutanlığı, İlçe Emniyet Müdürlüğü, Belediye Zabıta ekipleri, İtfaiye Grup Amirliğimiz, Orman İşletme Şefliğimiz gruplarında, burada ciddi bir çalışma yürüterek hastanede 13 şahıs tahliye edilerek triaj alanına getirildi ve ambulanslarla sevki gerçekleştirildi. Tatbikatımız takribi 50 dakika sürdü ve çalışma sonlandırıldı. Başarılı bir tatbikat oldu. Afetsiz günler için bu hazırlıklar yapılmaya devam ediliyor ve yapılacaktır. Herkese teşekkür ederim" şeklinde konuştu. Datça Devlet Hastanesi’nde Hastane Afet ve Acil Durum Planları (HAP) kapsamında gerçekleştirilen tatbikata hastane personelinin yanı sıra Muğla AFAD, Datça MAG-AME, Datça İtfaiye, Datça OGM, Datça İlçe Emniyet Müdürlüğü, Datça İlçe Jandarma Komutanlığı, zabıta ekipleri, Muğla UMKE ve Datça Ambulans Hizmetleri ekipleri katıldı.
Mersin’de Glütensiz Kafeden çölyak hastalarına destek
14 Kasım 2024 Perşembe - 10:19 Mersin’de Glütensiz Kafeden çölyak hastalarına destek Mersin Büyükşehir Belediyesi, iştiraklerinden biri olan Denizkızı Turizm A.Ş. bünyesinde yeni bir ilke imza atarak Glütensiz Kafe-Marketi hizmete açtı. Glüten hassasiyetinden dolayı mide, bağırsak, cilt, kilo ve daha birçok problem yaşayan hastaların piyasada yüksek maliyetler sebebi ile ulaşmakta zorlandığı ürünleri tek bir noktada toplayan Büyükşehir Belediyesi, hayata geçirdiği uygulama ile glüten hastalarına umut ışığı oldu. Dışarı çıktığında acıkma endişesi taşıyan glüten hastalarının hem sosyalleşebileceği hem de gönül rahatlığı ile tüketebileceği ürünlerin yer aldığı işletmede, her türlü hamur işinden aperatif yiyeceklere varıncaya kadar pek çok ürün yer alırken, paketli ürünlerin satışı da yapılıyor. Yenişehir ilçesinde bulunan Antika Pazarının hemen yanında yer alan işletme, çölyak hastaları ve glüten hassasiyeti bulunan vatandaşlara lezzetli ve glütensiz pek çok ürün seçeneği ile geniş bir yelpazede hizmet sunuyor. “Glütensiz beslenmek zorunda olanları ve tercih edenleri ağırlamak istedik” Denizkızı Turizm A.Ş.’de gıda mühendisi Çağrı Demirtaş, Glütensiz Kafe-Marketi 15 gün önce hizmete açtıklarını belirterek, “Zaruri olarak glütensiz beslenmek zorunda olan ya da glütensiz beslenmeyi tercih eden insanları ağırlamak amacıyla açtık” dedi. Demirtaş, işletmeyi açmadan önce saha araştırması yaptıklarını söyleyerek, “Bu proje başlamadan önce bize gelen talepleri inceledik. Bunun dışında da şehir dışında olmak üzere örnek temsil edecek yerleri araştırdık. İnsanlar günümüz koşullarında ürünlere fiziksel anlamda ulaşabiliyorlar ancak güvenle oturabilecekleri ve sosyalleşebilecekleri bir alan yok. Biz de bunun üzerine çalışıp böyle bir yeri hizmete açtık ve devamı da gelecek” ifadelerine yer verdi. “Çalışanlarımız çapraz bulaşma bilinciyle çalışacak” işletmede yer alan çeşitlerin bilgisini de veren Demirtaş, “Hamburger, makarna, pizza, salatamız var. En önemlisi de burada glüten içeren hiçbir ürün yok. Çalışanlarımız çapraz bulaşma (glütensiz gıdaların, glüten içeren gıdalarla doğrudan ya da dolaylı yollarla temas etmesi sonucu glüten partiküllerinin bulaşmasını ifade eder) bilinciyle çalışacak. Glüten içeren ürün girmeyeceğini bilerek gelen misafirlerimiz de rahatlıkla ve güvenle glütensiz ürünlerini tüketebilecekler” diye konuştu. “Vatandaşlarımızı keyifle ağırlayacağız” Demirtaş son olarak, “Şirketimizin 7’den 70’e her zevke hitap eden konsepti var. Glütensiz Kafe & Marketimiz de bunlardan biri oldu. Glütensiz beslenmeyi tercih eden ya da zorunlu olarak glütensiz beslenen vatandaşlarımızı keyifle ağırlamaktan onur duyacağız” dedi.
Ömrünün yarısından çoğu diyalizde geçti
14 Kasım 2024 Perşembe - 10:17 Ömrünün yarısından çoğu diyalizde geçti İzmir’de 18 yılı evde olmak üzere toplam 32 yıl diyalize bağımlı bir yaşam süren Cengiz Yelegen, kadavradan yapılan bağışla hem özgürlüğüne hem de yeni bir yaşama kavuştu. Türkiye’de ilk evde diyaliz hastası olan Yelegen, “Kendime çok iyi baktığım, doktorlarımın sözünden çıkmadığım için diyalizli yıllarım çok uzun sürebildi. Şimdi ise 26 yaşıma geri döndüm. Makineli yaşamdan kurtuldum, özgürüm” dedi. İzmir’in Buca ilçesinde annesi Düriye ve babası Celal Yelegen ile birlikte yaşayan 58 yaşındaki Cengiz Yelegen, askere gitmeden önce nefrit (böbrek iltihabı) geçirdi. Asker dönüşü yüksek tansiyon şikayeti yaşayan talihsiz adam, 1992 yılının sonlarına doğru rahatsızlandı. O yıla kadar Bitlis’in Tatvan ilçesinde yaşayan Yelegen, daha iyi tedavi imkanları olduğu gerekçesiyle ailesiyle birlikte İzmir’e taşındı. Burada kendisine ‘böbreklerinin tamamen iflas ettiği’ söylenen Yelegen, diyalize başladı ve 14 yıl boyunca çeşitli merkezlerde haftanın üç günü diyalize bağlandı. 14 yılın sonunda ise Türkiye’de evde diyaliz uygulaması için adımlar atılmaya başlanınca, bu uygulamanın ilk hastası oldu. 8 aylık eğitimden sonra evde diyalize girmeye başlayan Yelegen, bu şekilde 18 yıl geçirdi. İlk diyalize girdiği yıllarda hepatiti olduğu için nakil olmaktan korkan Yelegen geçen yıl doktorunun ‘tıbbın çok ilerlediğini’ söyleyip ‘böbrek nakli’ önermesi üzerine korkularını geride bıraktı ve nakil için Acıbadem Kent Hastanesi’ne başvurdu. Uygun canlı vericisi olmayan Yelegen yaklaşık 11 ay önce kadavra listesine adını yazdırdı. Umudu yoktu Bağış çıkacağı umudu olmayan Yelegen’in, 18 Ekim’de nakil için çağrılan adaylar arasında en uygun hasta olduğu belirlendi. 32 yıllık diyaliz hastası, Uzm. Dr. Işık Özgü başkanlığında Uzm. Dr. Uğur Saraçoğlu, Doç. Dr. Ebru Sevinç Ok, Prof. Dr. Hüseyin Töz, Uzm. Dr. Gökhan Ekin ve Doç. Dr. Mert Akan’dan oluşan ekip tarafından nakil operasyonuna alındı. Başarılı geçen nakil sonrası Yelegen, sağlığına kavuşarak makineye bağlı olmaktan kurtuldu. “Şimdi çok iyiyim, 26 yaşıma geri döndüm” Tedavi için göç ettikleri İzmir’de babasıyla birlikte bir elektrikçi dükkanı işleten Yelegen, hastalığı yüzünden yaptığı evlilik planından vazgeçtiğini belirterek şunları kaydetti: “Diyalize girdiğim ilk yıllarda Türkiye’de böbrek nakli bu kadar ileri değildi. Hepatit nedeniyle ‘risk olur, gençsin’ dediler. Organ reddi yaşamış hasta gördüm, korktum. 14 yıl çeşitli merkezlerde diyaliz gördüm. 2006 yılında doktorum evde diyaliz uygulamasından söz etti. Böyle bir şey benim hayalimdi, hemen kabul ettim. Eğitim aldım, sonrasında 18 yıl boyunca gün aşırı evde sabaha kadar makineye bağlandım. Geçen yıl bir diyaliz merkezi doktoru böbrek nakli olmamı önerdi. Ben riskten bahsedince, doktorum da ‘tıbbın ilerlediğini, riskin her yerde olduğunu, sokağa çıktığında bile insanın başına bir şey gelebileceğini’ söyledi. Nakil olmaya o an karar verdim. Bir yıl bile beklemeden bağış çıktı. Nakil oldum ve şimdi çok iyiyim. 26 yaşıma geri döndüm, çok mutluyum. Hala rüyada gibiyim, makineden kurtulduğuma inanamıyorum. Hayatım değişti. Bu organı kim bağışladıysa Allah razı olsun.” “Bir günlük bile program yapamıyordum” “Bunca yıl kabullendiğim için diyalize dayanabildim. Annem de çok titizdi, bana çok iyi baktı. Ben de kendime iyi baktım” diyen Yelegen, “Fazla sıvı almamamız gerekiyor. Doktorların her sözünü dinledim. Çok isyan eden diyaliz hastaları gördüm. Kabullenirsen iyi oluyorsun. Diyaliz yüzünden bir günlük tatil programı bile yapamıyordum. Fakat şimdi özgürüm ve ilk yapacağım iş memleketime gidip 15-20 gün tatil yapmak olacak” açıklamalarında bulundu. “Ömrünün yarısından çoğu diyalizde geçmiş” Hastası ve diyaliz süresi sonrası nakil konusunda bilgi veren Acıbadem Kent Hastanesi Böbrek Nakli ekibinden Nefroloji Uzmanı Dr. Ebru Sevinç Ok, özellikle hepatit C tedavisinde yeni ilaçlar sayesinde çok gelişme kaydedildiğini, eskiye göre çekincelerin çoğunun ortadan kalktığını, ağır karaciğer hastası olmadıkça nakil olmaya hiçbir engelin bulunmadığını söyledi. Sözlerini sürdüren Doç. Dr. Ok, şöyle konuştu: “Cengiz Bey 32 yıldır diyalize giren bir hasta, çok uzun bir süre ve nadir görülen bir durum. Türkiye’de 30 yılı aşkın kaç tane diyaliz hastası var bilmiyorum. Erken yaşlarda diyalizle tanışmış, bütün hayatını diyalizle geçirmiş. Bu kadar yıl sonra her şeye rağmen biz ona nakil yapabildik. Onun için çok özel bir nakil oldu. Uzun diyaliz süresi çok önemli. Çünkü diyalizde hastalar hem yaşam şanslarını yitirme hem de kalp hastalıkları gibi çok büyük problemlerle karşılaşabilmekte. Cengiz Bey’in bu kadar yıldır sürdürebilmesi de iyi bir tedavi şekline, ev diyalizine bağlı.” “Hastaların umudunu kaybetmemesi çok önemli” Cengiz Yelegen’in, Türkiye’de ilk evde diyaliz hastası olması sebebiyle, hayatını sağlıklı bir şekilde sürdürmesine yardımcı olan bu diyaliz yöntemiyle devam ettirdiğini belirten Doç. Dr. Ok, “Hasta gayet iyi. Burada hastaların umudunu kaybetmemesi çok önemli. Uzun zaman geçti gibi düşünmemek lazım. Elbette ki diyaliz süresini çok uzatmadan bir an önce nakil olması herkes için çok sağlıklı bir şey. Kendine iyi baktığı, uygun bir diyalize devam ettiği taktirde birçok hasta nakil olabiliyor” diye konuştu.
Deprem sonrası Kahramanmaraş’ta yeni hastaneler çelik konstrüksiyon ile inşa ediliyor
14 Kasım 2024 Perşembe - 10:14 Deprem sonrası Kahramanmaraş’ta yeni hastaneler çelik konstrüksiyon ile inşa ediliyor Kahramanmaraş’ta deprem sonrası yeni hastaneler çelik konstrüksiyon ile inşa ediliyor. Kahramanmaraş’ta 2023 deprem felaketinin ardından sağlık alanında sürdürülen çalışmalar hız kesmeden devam ediyor. Yaşanan yıkıcı depremden sonra sağlık hizmetlerinde güvenli ve dayanıklı yapılar büyük bir ihtiyaç haline geldi. Bu doğrultuda, bölgede yeni hastaneler ve sağlık merkezleri, çelik konstrüksiyon üzerine inşa edilerek hem hızlı bir yapı süreci sağlanıyor hem de deprem dayanıklılığı artırılıyor. Çelik konstrüksiyon yöntemi geleneksel betonarme yapılara göre daha hızlı bir kurulum sağlarken, yapısal sağlamlık açısından da büyük avantaj sunuyor. İnşaatı süren hastaneler ve sağlık merkezleri, Kahramanmaraş halkına daha geniş ve modern sağlık hizmetleri sunmayı amaçlıyor. Mevcut hastanelerin kapasiteleri artırılırken, yeni yapılan hastaneler de daha çok uzmanlık alanına ve daha fazla hasta kapasitesine sahip olacak. Sağlık merkezlerinin hızlı ve sağlam yapılarla hayata geçirilmesi, şehrin sağlık altyapısına duyulan ihtiyacı karşılamayı hedefliyor. Sağlık Bakanlığı tarafından şehre kazandırılacak olan 400 yataklı çelik konstrüksiyon hastane inşaatında tam 250 personel görev yapıyor. Fore kazık üzerine inşa edilen, 97 bin metrekare alana sahip hastane, 55 bin metrekare kapalı alana sahip. 400 yatak kapasiteli hastanenin kısa sürede tamamlanmasıyla yılsonu hizmete alınması hedefleniyor. Hastanede 90 yoğun bakım, 80 poliklinik, 12 tam donanımlı ameliyathane, anjiyo ve endoskopi üniteleri yer alacak. Sağlık yatırımları ile ilgili bilgi veren Kahramanmaraş Valisi Mükerrem Ünlüer, “Depremlerde 3 hastanemiz kullanılamaz hale geldi. Öncelikle acil durum hastanelerimizin inşasına başladık. Bunlardan biri Türkoğlu ilçesinde 120 yataklı, Nurhak ilçesinde 50 yataklı ve il merkezinde de 400 yataklı acil durum hastanesi. Bu hastaneleri yılsonu tamamlamayı düşünüyoruz. Ocak ayında hasta kabullerine başlayacağız. Necip Fazıl Şehir Hastanesi’nde ise binamız ağır hasarlı idi ve orada çalışmalar devam ediyor. 350 yataklı betonarme hastanemiz ve yanına 250 yataklı çelik konstrüksiyon hastanemiz yapılıyor. Bunları da Mayıs 2025’te bitirmeyi planlıyoruz" diye konuştu.
Estetik hekiminden, ’serbest çalışma yönetmelikleri’yle ilgili düzenleme talebi
14 Kasım 2024 Perşembe - 09:50 Estetik hekiminden, ’serbest çalışma yönetmelikleri’yle ilgili düzenleme talebi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Emre Kıymık, 6 Ekim 2022 ve 7 Ocak 2023 tarihlerinde yayımlanan iki yönetmeliğin serbest hekimlere darbe vurduğuna dikkat çekerek, "Bu yönetmelikler serbest hekimleri ameliyat yapamama durumunda bıraktı. Bu noktada devletimizden, serbest hekimlere kolaylık sağlanmasını istiyoruz" dedi. Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Emre Kıymık, Sağlık Bakanlığı’nın 6 Ekim 2022 ve 7 Ocak 2023 tarihli ’serbest hekimlerin özel hastanelerle çalışma usullerine kısıtlama’ getiren yönetmelikle ile ilgili açıklama yaptı. Bu durumun özellikle plastik cerrahlar için ameliyat yapma noktasında hastane zorluğu yaşattığını belirten Dr. Kıymık, "6 Ekim 2022 ve 7 Ocak 2023 tarihlerinde yayınlanan iki yönetmelik sonrasında değişikliklerden bahsetmek istiyorum. Bu 2 yönetmelik serbest hekimlik üzerinde bir darbe etkisi oluşturdu. Bu noktada bir sürü serbest hekim ameliyat yapamamak durumunda kaldı. Bu yönetmeliklerde özel hastanelerde tam zamanlı hekim kadrosu olma şartı getirildi. Bu şartı sağlayamayan yerlerde ameliyat yapılamaz hale geldi. Bu nedenle hekimlerin elinden serbest hekimlik yapabilme hakkı alınmaya başlandı. Gelecekte serbest hekim olmak isteyen kişiler için önüne engel çıkmış oldu. Bu özellikle bizim plastik cerrahi branşı adına daha da büyük bir sıkıntı oluşurdu. Plastik cerrahi branşının özel hastane kadroları sayısı çok kısıtlı sayıda olduğu için bu noktada ameliyat yapabilecek bir hastane zorluğu yaşanmaktadır. Bu Kasım ayı içerisine bu davalar görülüyor. Bu noktada devletimize sesleniyorum. Çalışma noktasında hekimlere kolaylık sağlanmasını diliyoruz" diye konuştu.
Dayanışmanın gücüyle Denizli’ye yeni aile sağlık merkezi kazandırılıyor
14 Kasım 2024 Perşembe - 09:40 Dayanışmanın gücüyle Denizli’ye yeni aile sağlık merkezi kazandırılıyor Denizli Valiliği, Denizli Büyükşehir Belediyesi ve hayırsever Karalp ailesi işbirliği ile Siteler Mahallesi’nin ihtiyacı olan Aile Sağlığı Merkezi ve Sosyal Hizmet Merkezinin temeline ilk harç coşkulu bir törenle atıldı. 14 Kasım Dünya Diyabet Günü öncesi diyabet hastası çocuklara da bir müjde paylaşan Başkan Çavuşoğlu, “Diyabet hastası çocuklarımızın insülin makineleri ve pompalarını artık Büyükşehir Belediyesi olarak ücretsiz teminine başlayacağız” dedi. Denizli’de dayanışmanın eseri yükseliyor. Ağustos ayında Denizli Valiliği, Büyükşehir Belediyesi ve hayırsever Karalp ailesi arasında yapılan protokolün ardından Pamukkale ilçesi Siteler Mahallesi’nin ihtiyacı olan Sosyal Hizmet Merkezi ve Pamukkale Ayşe Karalp Aile Sağlığı Merkezi’nin temel atma töreni yapıldı. Denizli Büyükşehir Belediyesinin tahsis ettiği 2 adet arsaya yapılacak 2 katlı binanın zemin katına aile sağlığı merkezi inşa edilecek. Sağlık tesisinin adının Pamukkale Ayşe Karalp Aile Sağlığı Merkezi olacağı belirtilirken, yapının ikinci katı Denizli Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmet Merkezi olarak kullanılacak. Törene Denizli Valisi Ömer Faruk Coşkun, Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu, Başkanvekili Ali Marım, Merkezefendi Belediye Başkanı Şeniz Doğan, Bozkurt Belediye Başkanı Birsen Çelik, Pamukkale Kaymakamı Uğur Bulut, ilçe belediye başkanları, hayırsever Karalp ailesi, davetliler ve çok sayıda vatandaş katıldı. “Ben değil biz diyebilen ailelerimizin sayısını çoğaltalım” Dayanışma ve yardımlaşmanın örneği olan bir tesisin temel atma törenini gerçekleştirdiklerini ifade ederek, Siteler Mahallesi’nin çok önemli ihtiyacına yanıt verecek tesisin yapılmasında büyük pay sahibi olan Karalp ailesine teşekkürlerini sundu. Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu, kentte dayanışma ruhunun gelişmesi adına gayret ettiklerini belirterek, “El birliğiyle, omuz omuza, ortak paydalarda birleşerek keyifli ve yüzü gülen insanların, mutlu insanların şehrini oluşturmamız gerekiyor. Bu anlamda bu keyfi sadece Karalp ailesiyle değil, umut ediyoruz ki şehrimizdeki birçok dostumuzla daha da büyütelim ve bu şehrin her köşesinde gerçekten ben değil biz diyebilen bu ailelerimizin sayısını çoğaltalım. Kendi gemilerini değil, hep birlikte kurtulduğumuzda mutlu olanların şehrine inanan dayanışmacı ailelerimizi çoğaltalım” ifadelerini kullandı. Başkan Çavuşoğlu’ndan diyabet hastası çocuklara müjde 14 Kasım Dünya Diyabet Günü öncesi diyabet hastası çocuklara da bir müjde paylaşan Başkan Çavuşoğlu, sözlerine şöyle devam etti, “Diyabet hastası çocuklarımızın insülin makineleri ve pompalarını artık Büyükşehir Belediyesi olarak ücretsiz teminine başlayacağız. Çocuklarımızın her 5 dakikada bir şekerini ölçebilecekleri ve artık parmakları delinmeden daha konforlu bir hayata ulaşmaları için bir omuz vereceğimizin müjdesini de buradan vermek istiyorum. Bu şehirde yaşayan, gerçekten imkanları dahilinde zorlanan kim varsa sırasıyla hepsine el uzatacağımızın da bilinmesi ve bu şehrin keyfini hep beraber sürmeyi diliyorum” dedi. “Bu yapı Denizli halkının sağlığına katkı sunacaktır” Kardemir Çelik Sanayi AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Önder Karalp, doğup büyüdükleri bu şehirde sevgi ve vefa ile anılacak bir mirasın temelini atmaktan büyük bir mutluluk duyduklarını ifade ederek, “Bu yapı Denizli halkının sağlığına katkı sunacaktır. Bu merkezin toplumumuza uzun yıllar hizmet edecek bir yer olmasını umut ediyoruz. Bizlere bu sürecin her aşamasında destek sağlayan başta değerli belediye başkanımız olmak üzere destek olan tüm yetkililere ve Denizli halkına en içten teşekkürlerimi sunarım” diye konuştu. İlk harcı protokol birlikte attı Denizli Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmet Merkezi ve Pamukkale Ayşe Karalp Aile Sağlığı Merkezi’nin hayırlı uğurlu olmasını ve inşaatın kazasız bir şekilde tamamlanmasını dilediğini belirten Denizli Valisi Ömer Faruk Coşkun, “Büyükşehir Belediyemize, Sağlık Müdürlüğümüze ve hayırsever ailemize çok teşekkür ediyorum” diye konuştu. Konuşmaların ardından tesisin temeli dualarla atıldı.
Dünya Diyabet Günü’nde Ümraniye’de Sağlıklı Yaşam Atölyesi düzenlendi
14 Kasım 2024 Perşembe - 09:33 Dünya Diyabet Günü’nde Ümraniye’de Sağlıklı Yaşam Atölyesi düzenlendi Ümraniye Belediyesi ve Türkiye Diyabet Cemiyeti iş birliğiyle 14 Kasım Dünya Diyabet Günü sebebiyle mutfak atölyesi düzenlendi. Atölyede diyabetli bireyler için sağlıklı beslenme önerileri paylaşıldı. 14 Kasım Dünya Diyabet Günü kapsamında, Ümraniye Belediyesi ve Türkiye Diyabet Cemiyeti iş birliğiyle farkındalık oluşturmak amacıyla bir mutfak atölyesi hazırladı. Aliya İzzetbegoviç Kültür Merkezi’nde düzenlenen etkinlikte diyabetli bireyler için sağlıklı beslenme konusu üzerinde duruldu. Atölyede, diyabet tanısı veya diyabet riski taşıyan bireylere yönelik, sağlıklı kahvaltı tabağının nasıl oluşturulacağı, meyve ile meyve suyu arasındaki farklar ve etiket okuma gibi önemli konular hakkında eğitim verildi. Diyetisyenlerin rehberliğinde, sağlıklı atıştırmalıklar ve ikramlıklar üzerine önerilerde bulunuldu. Ayrıca diyabet hastası çocukları olan katılımcılara, beslenme çantasında hangi gıdaların bulunması gerektiği ve diyabet yönetimini iyileştirecek pratik bilgiler aktarıldı. “Amacımız diyabet riski olan veya olmayan herkes için geçerli tabak modelini anlatmak" Diyetisten Büşra Çetin, “Ümraniye ilçemizde ikamet eden vatandaşlarımıza ücretsiz bir şekilde bireysel beslenme danışmanlık hizmeti vermekteyiz. Bu hizmet kapsamında bugüne kadar yaklaşık 12 bin seans gerçekleştirdik. Bu hizmetin yanı sıra ilkokullar, orta okullar ve liseler dahil olmak üzere sağlıklı gelecek için sağlıklı beslenme projesi kapsamında gençlerimize ve çocuklarımıza sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazandırmak için eğitimler vermekteyiz. Bugün bir atölye gerçekleştirdik bu atölyede sağlıklı beslenme tabağı nasıl oluşturabiliriz, diyabet olan veya diyabet riski olan kişilere bunları anlattık” dedi. Diyetisyen Ayşe Üstün, “Sağlıklı kahvaltı tabağı oluşturmak üzere burada toplandık. Sağlıklı tabağımızda neler olmalı veya neler olmamalı bunlardan bahsettik. Mutlaka tabağımızın yarısından sebzeden ve posadan oluşması gerektiğini dolayısıyla kan şekerinin dengeleyebilmeyi hedefledik. Amacımız sadece diyabetlilere değil diyabet riski olan veya olmayan herkes için geçerli bir tabak modeli. Bunu burada vurgulamaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.
Diyabet artış hızımız dünya ortalamasının üç katı
14 Kasım 2024 Perşembe - 09:16 Diyabet artış hızımız dünya ortalamasının üç katı Dr. Öğr. Üyesi ve Biomühendis Ece Yıldız Öztürk, ülkemizde diyabetli sayısının 10 milyonun üzerinde olduğunu ve bu sayının her geçen yıl arttığını ancak bu artışın doğru beslenme ile azalabileceğini söyledi. Yaşar Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Gıda İşleme Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Ece Yıldız Öztürk, diyabetin önlenmesinde sağlıklı beslenme alışkanlıkları geliştirmenin önemli olduğunu; karbonhidrat, protein ve sağlıklı yağları dengeli bir şekilde tüketmek gerektiğini belirtti. Diyabete karşı sağlıklı beslenme önerilerinde bulunan Dr. Öğr. Üyesi Ece Yıldız Öztürk, “Karbonhidrat, protein ve sağlıklı yağları dengeli bir şekilde almak önemlidir. Sebzeler, meyveler, tam tahıllar, sağlıklı yağlar ve düşük yağlı süt ürünleri içeren bir diyet tercih edilmeli. Beyaz ekmek ve un yerine tam tahıllı ürünler (tam buğday ekmeği, bulgur, esmer pirinç) tüketilmeli” dedi. Geçtiğimiz günlerde Erasmus Personel Hareketliliği Programı kapsamında Belçika’nın Geel şehrindeki Thomas More Uygulamalı Bilimler Üniversitesi’nden davet alarak, “Diyabet” temalı yaz okulunda uluslararası öğrencilere "Diyabet Yönetimindeki İnovatif, İleri, Güncel Biyomühendislik Uygulamaları" konusunda dersler veren Dr. Öğr. Üyesi Ece Yıldız Öztürk, Türkiye’de diyabet prevalansının (görülme sıklığı) artış hızının dünya ortalamasının üç, Avrupa ortalamasının dört katı olduğunu belirterek, “Diyabet, 2000 yılından bu yana tüm dünyada yüzde 70 artış gösterdiği için 2019 yılında en çok ölüme neden olan hastalıklar sıralamasında 10. sıraya girdi. Özellikle erkeklerde 2000-2019 yılları arasında diyabete bağlı ölümlerde yüzde 80 artış kaydedilmiştir” dedi. Tip 2 diyabet çocuklarda da görülüyor Diyabetin global açıdan çok büyük bir sorun haline geldiğini ve ülkemizde de bir halk sağlığı sorunu olduğunu hatırlatan Dr. Öğr. Üyesi Ece Yıldız Öztürk şu bilgileri verdi: “Diyabetin başlıca sebepleri arasında obezite, hareketsizlik, sağlıksız beslenme alışkanlıkları ve genetik faktörler yer alıyor. Özellikle büyük şehirlerde fast food tüketimi ve fiziksel aktivite eksikliği bu durumu daha da kötüleştiriyor. Türkiye’de 10 yıl ara ile Tip 2 diyabet yaygınlığı yüzde 7,5’tan yüzde 13,5’a çıktığı saptanmıştır. Tip 2 diyabetin görülme sıklığı genellikle 40 yaş ve üstü dönemde görülürken; artık çocukluk yaşlarında da çok sık görülmeye başlanmıştır. Tip 2 diyabet gelişimini engellemek veya geciktirmek elimizdedir. Sağlıklı ve dengeli beslenme, her gün 1 saat kadar kardiyo-egzersiz yapmak, sağlıklı kiloyu korumak gibi yaşam ve beslenme tarzı değişiklikleri, stres yönetimi, yeterli ve düzenli uyku, sigara ve alkol gibi zararlı alışkanlıkların bırakılması özellikle Tip 2 diyabet üzerinde önleyici veya geciktirici etkide olabilmektedir.” Dengeli beslenme Diyabetin önlenmesinde doğru beslenme ile ilgili önerilerde bulunan Yaşar Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Gıda İşleme Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Ece Yıldız Öztürk şunları söyledi: “Karbonhidrat, protein ve sağlıklı yağları dengeli bir şekilde almak önemlidir. Sebzeler, meyveler, tam tahıllar, sağlıklı yağlar ve düşük yağlı süt ürünleri içeren bir diyet tercih edilmelidir. Beyaz ekmek ve un yerine tam tahıllı ürünler (tam buğday ekmeği, bulgur, esmer pirinç) tercih edilmelidir. Tam tahıllar, lif açısından zengindir ve kan şekerini dengelemeye yardımcı olur. Sebzeler, meyveler, baklagiller ve kuruyemişler yüksek lif içerir. Lif, sindirimi yavaşlatarak kan şekerinin yükselmesini engeller. Rafine şeker ve işlenmiş gıdalardan (hazır atıştırmalıklar, şekerli içecekler) uzak durulmalıdır. Bu gıdalar hızlı kan şekeri artışlarına neden olabilir. Kırmızı et, tam yağlı süt ürünleri ve işlenmiş gıdalardaki doymuş ve trans yağlar sınırlandırılmalıdır. Bunun yerine zeytinyağı gibi sağlıklı yağlar tercih edilmelidir. Öğünlerin düzenli aralıklarla tüketilmesi, kan şekeri düzeylerinin stabil kalmasına yardımcı olur. Ara öğünlerde sağlıklı atıştırmalıklar (meyve, yoğurt, kuruyemiş) tercih edilmelidir. Yeterli miktarda su içmek, metabolizmanın düzgün çalışmasına yardımcı olur. Günde en az 8-10 bardak su önerilmektedir.” Dr. Öğr. Üyesi Ece Yıldız Öztürk, son olarak tüm bu beslenme alışkanlıklarının, diyabetin önlenmesine yardımcı olmanın yanı sıra genel sağlık ve zindeliği de artıracağını vurguladı
Diyabet hastaları için altın kurallar
14 Kasım 2024 Perşembe - 09:11 Diyabet hastaları için altın kurallar Mudanya Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Nazlı Batar, diyabet hastalarının yeterli ve dengeli beslenmeyi öğrenmesi ve yaşam tarzı haline getirmesi gerektiğini söyledi. 14 Kasım Dünya Diyabet Günü dolayısıyla bir açıklama yapan Batar, diyabetli hastaların nasıl beslenmesi konusunda önemli bililer aktardı. Diyabet tedavisinde kan şekeri kontrolünü sağlamak için yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazanılması ve yaşam boyu sürdürülebilir olmasının önemli olduğunu vurgulayan Batar, “Diyabeti olmayan bireylerde olduğu gibi diyabetli bireylerin de yeterli ve dengeli beslenmeyi öğrenmesi ve yaşam tarzı haline getirebilmesi diyabette beslenme temelini oluşturur. Diyabet, kişilerin hayatında başta beslenme alışkanlıkları olmak üzere bazı değişiklikleri zorunlu kılmaktadır. Kişi diyabet tanısı alsın ya da almasın, insanların sağlıklı bir yaşam için yemeleri önerilen yiyecekler aynıdır. Ancak kişiler genellikle diyabet olduklarını öğrendiklerinde, beslenme alışkanlıklarını değiştirmekte güçlük çekerler. Bu nedenle kişilerin beslenme alışkanlıklarını değiştirmede diyetisyenlerin rolü büyüktür. Diyabet hastalığında multidisipliner yaklaşım ile hastalığın muhtemel komplikasyonları önlenebilir veya en aza indirilebilir. Bu multidisipliner ekipte hekimler, diyabet hemşireleri, diyetisyenler, fizyoterapistler ve ayak sağlığı uzmanları birlikte çalışarak hastanın yaşam kalitesini arttırmayı hedeflerler. Diyabetli kişiler öncelikle düzenli kontrollerini yaptırmalı ve hekim, diyetisyen takiplerini aksatmamalıdır. Diyetisyenler, diyabetli kişinin klinik tablosuna, yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıklarına göre beslenme programını kişiye özgü olarak planlarlar. Beslenme alışkanlıkları için planlanan değişiklikler zaman alabilir. İlk aşamada yapılması gereken önemli olan basamaklar diyabet alanında çalışan diyetisyen tarafından tespit edilir ve öncelik sırasına konur” diye konuştu. Beslenme eğitiminin ilk basamakları Doç. Dr. Batar şu bilgileri verdi: “Beslenme eğitiminin ilk basamakları şunlardır: Kan şekerinin hızlı yükselmesine neden olan besinleri (şeker, bal, reçel, pirinç pilavı, şekerlemeler, tatlılar) günlük diyetten çıkartmak. Vücut ağırlığının hızla artmasına neden olabilecek yağ ve yağlı yiyecekleri günlük diyette sınırlamak. Kızartma, kavurma gibi pişirme teknikleri yerine haşlama, fırın, buğulama, ızgara gibi sağlıklı pişirme tekniklerini tercih etmek. Alkollü ve şeker eklenmiş içecekleri diyetten çıkartmak. Diyetisyene gitmeden önce en az 3 günlük besin kaydını ve aynı 3 gün içindeki kan şekeri ölçümlerinin kaydını tutmaktır. Sonraki diyetisyen görüşmelerinde diyabet eğitimleri detaylandırılarak öğün bazına indirgenerek yapılmalıdır. Bu nedenle diyabetli kişinin beslenme eğitimlerine devamlılığı, kişinin klinik tablosu için de son derece önemlidir. Çeşitli yiyeceklerde bulunan karbonhidrat adı verilen besin öğeleri kan şekerinin kaynağıdırlar. Karbonhidrat içeren yiyecekler çay şekeri, bal, reçel, pekmez, marmelat, meyve suları, gazlı/gazsız içecekler, çikolata, tatlı, un ve undan yapılan ekmek, yufka, erişte, makarna gibi, pirinç, bulgur, kuru baklagiller, patates, sebzeler, meyveler, yoğurt ve süttür. Ancak geniş yelpaze içindeki bu yiyeceklerin yapısında bulanan karbonhidrat çeşitleri, farklı sürede kan şekerine etki ederler. Bu nedenle bazı yiyecekler kan şekerini hızla yükseltirken bazıları kan şekerini daha geç ve yavaş yükseltirler. Diyabetli kişilerin beslenme programları hazırlanırken, kan şekerini geç yükselten yiyecekleri tercih edilmektedir.” Batar, diyabetli kişilerin beslenme programında özellikle dikkat edilmesi gerekenleri ise şöyle sıraladı: Kişi öğün atlamamalıdır. Güne kahvaltı ile başlamalı, gün içinde üç ana öğününü dengeli ve yeterli olarak yapmalıdır. Diyabetli kişiler 2-3 saat ara ile beslenmelidir. Öğünlerden sonra kişi sağlıklı ara öğünler yaparak kan şekerini kontrol altında tutmalıdır. Ana öğünlerin arasında günde 2-3 kez ara öğün yapmayı unutmamalı ve ara öğünlerini de atlamamalıdır. Atlanan ana veya ara öğünler, kan şekeri dalgalanmalara neden olacaktır. Ana ve ara öğünlerde kan şekerini hızlı yükselten (bal, şekerleme, tatlı) karbonhidratlara yer verilmemelidir. Ana öğünlerde sağlıklı tabak modeli göz önünde bulundurulmalıdır. Protein, sebze, kan şekerini geç ve yavaş yükselten karbonhidratlar (tam tahıllı ekmek, bulgur) ve yoğurt ve çeşitlerinin yer aldığı öğünler planlanmalıdır. Çay ve kahve gibi içeceklere kesinlikle şeker eklenmemelidir. Şekerli gazlı içeceklere diyette yer verilmemelidir. Ana öğünlere mevsimine uygun salatalar eklenmeli, pirinç pilavı yerine bulgur, sade makarna yerine kepekli makarna tercih edilmelidir. Böylelikle öğünlerde kan şekeri kontrolü daha kolay sağlanmış olacaktır. Protein kaynağı olarak hafta 2 kez kırmız et, 1-2 kez beyaz et, 2 kez balık, haftada 1-2 kez kurubaklagiller ana öğünlerde yer almalı; yoğurt, cacık gibi kalsiyumlu besinlerle de öğün zenginleştirilmedir. Ara öğünlerde tercih edilen meyvelerin porsiyon miktarına dikkat edilmeli, sağlıklı olduğu düşünülüp fazla miktarlarda tüketilmemelidir. Fazla porsiyonlarda tüketilen meyveler kişinin kan şekerinde yükselmeye sebep olacaktır. Diyabetli kişiler günde en az 2-3 litre su içmesi gerektiğini unutmamalıdır.
MEAH’ta iç hastalıkları kliniğinin 28’inci uzmanı oldu
13 Kasım 2024 Çarşamba - 16:00 MEAH’ta iç hastalıkları kliniğinin 28’inci uzmanı oldu Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı’nda (AD) uzmanlık eğitimini tamamlayan Dr. Anıl Uğurlu, 11 Kasım 2024 tarihinde gerçekleştirilen uzmanlık sınavını başarıyla geçerek İç Hastalıkları Kliniğinin 28. uzmanı olmaya hak kazandı. Dr. Uğurlu’nun uzmanlık sınavı, İç Hastalıkları AD Başkanı Prof. Dr. Emine Figen Tarhan başkanlığında, alanında uzman akademisyenlerden oluşan bir jüri tarafından gerçekleştirildi. Jüride, Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Neşe Çınar, Gastroenteroloji Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Burak Özşeker, Nefroloji Bilim Dalı’ndan Doç. Dr. Alper Alp ve İç Hastalıkları Anabilim Dalı’ndan Dr. Öğr. Üyesi İsmail Kırlı yer aldı. Dr. Anıl Uğurlu’nun uzmanlık tez çalışması, “Romatoid Artritli Hastalarda Albümin-Fibrinojen Oranı ve CRP-Albümin Oranının Hastalık Aktivasyonu ile Karşılaştırılması” başlığıyla, tez danışmanı Prof. Dr. Emine Figen Tarhan rehberliğinde tamamlandı. Bu önemli çalışmasıyla Dr. Uğurlu, bilimsel katkıda bulunarak uzmanlık unvanını kazandı. Dr. Anıl Uğurlu, Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden uzmanlık unvanı alan 158. araştırma görevlisi hekim oldu. Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi, yaptığı açıklamada Dr. Anıl Uğurlu’yu tebrik ederek, kendisine meslek hayatında başarılar diledi. Hastane yönetimi, uzmanlık sürecinde emeği geçen tüm akademik kadroya da teşekkürlerini iletti.