SAĞLIK
25 Kasım 2024 Pazartesi - 18:33 Fatma Sude’nin emaneti hayat oldu: 9 Yıllık bekleyiş sona erdi Burdur’un Gölhisar ilçesinde trafik kazasında ağır yaralanan ve 8 gün sonra beyin ölümü gerçekleşen 19 yaşındaki Fatma Sude Uran’ın bağışlanan sağ böbreği, 9 yıldır diyalize giren Nezahat Mercan’a nakledildi. Medical Park Antalya Hastanesi Organ Nakli Bölümü Başkanı Prof. Dr. Havva Asuman Yavuz ve ekibi tarafından yapılan nakille sağlığına kavuşan Mercan, Sude’nin ailesine teşekkür ederek, “Kızlarının emaneti bende. Onların emanetine ben gidene kadar da güzelce bakacağım” dedi. Burdur’un Gölhisar ilçesinde 12 Kasım’da saat 03.00 sıralarında Burdur’un Gölhisar ilçesi Yamadı köyü Gölhisar-Çavdır karayolunda Mustafa K. (21) idaresindeki 07 DB 099 plakalı hafif ticari araç kontrolden çıkarak takla atmış, kazada sürücü Mustafa K. ile yolculardan İrem M. (18) yaralanırken Hasret Akbaş (21) olay yerinde hayatını kaybetmiş, Fatma Sude Uran (19) ise ağır yaralı olarak Burdur Devlet Hastanesi’ne kaldırılmıştı. Yoğun bakımda tedavisi süren Fatma Sude Uran’ın beyin ölümü gerçekleşmiş. Kalbi, karaciğeri ve böbrekleri bağışlandı Burdur Devlet Hastanesi Organ Nakil Birimi tarafından aile ile yapılan görüşme sonrasında Fatma Sude Uran’ın organları bağışlandı. Yapılan tetkikler sonrasında genç kızın kalbi, karaciğeri ve 2 böbreğinin alınması kararlaştırıldı. Antalya Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Doku ve Organ Nakil Merkezi ve Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Doku ve Organ Merkezi’nden özel ekipler nakil için Burdur’a geldi. Burdur Devlet Hastanesi’nde sabah saatlerinde başlayan ve başarılı bir şekilde gerçekleşen ameliyat sonrasında alınan kalp, Antalya Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde nakil bekleyen hastaya, karaciğer Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde organ bekleyen bir hastaya, sağ böbrek Antalya Medical Park Hastanesi’nde organ bekleyen bir hastaya, sol böbrek ise Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi’nde organ bekleyen bir hastaya nakledilmek üzere gönderildi. Bağışın ardından Sude’nin sağ böbreğinin 9 yıldır nakil bekleyen Nezahat Mercan’a (57) uyumlu olduğu belirlendi. 9 yıldır böbrek yetmezliğiyle mücadele eden Mercan, organ nakli bölümünde görev yapan Prof. Dr. İbrahim Aliosmanoğlu tarafından gerçekleştirilen operasyonla ikinci bahara başladığını ifade etti. Gece saatlerinde gelen telefonla nakil haberini aldı Ankara’da yaşayan Nezahat Mercan, ilk olarak 9 yıl önce Ankara’da 3 yıl önce ise Medical Park Antalya Hastanesi’ne nakil için başvurduklarını kaydetti. Umudunu kaybetmişken, nakil haberini vermek için gece saatlerinde gelen telefonla yeniden hayata tutunduğunu açıklayan Mercan, bilinçsiz ağrı kesici ve antibiyotik kullanımı nedeniyle böbrek yetmezliği hastası olduğunu açıkladı. Bilinçsiz ilaç kullanımı, böbrek yetmezliğine neden oldu Nezahat Mercan, “Ağrı kesiciler ve antibiyotik kullanımından böbrek yetmezliği oluşmuş. Migren nedeniyle bilinçsizce çok ağrı kesici kullanıyordum. Onlar böbreği mahvetmiş, 8 sene kadar tedavi süreciyle geçti. Ondan sonra böbreğin yüzde 10 çalıştığını öğrendiğimizde kadavraya yazıldım, diyalize başladım. 9 yılımı bitirmiştim, diyaliz hastasıyım. 9 yıldır diyalize giriyordum. Ankara’da yaşıyorum normalde, orada yazılmıştım. Üç yıl önce kaydımı buraya aldırdım. Üçüncü senemde böbrek çıktı. İlk başta tabii ki inanmıyorsunuz. Hani olur mu, olmaz mı? Bütün gün üzülüp ağlarken, şans bana güldü” şeklinde konuştu. “Tek başıma bir yere gidememeye başlamıştım” 9 yıldır haftada üç kez diyaliz aldığını ve çok zorlandığını dile getiren Nezahat Mercan, diyaliz sürecinde yaşadıklarını şu şekilde aktardı: “Kemiklerim aşırı yıprandı, ister istemez psikolojiniz de bozuluyor. Yorucu ve can sıkıcı. İstediğin şeyleri yapamıyorsun. Kısıtlı kalıyorsun. Zor bir dönemdi. İnşallah bundan sonra ikinci baharım başlıyor. Haftada üç kez diyalize giriyordum. Kemiklerim yıpranmıştı, kalçam protez. Son dönemlerde daha fazla yoruluyordum. Artık, tek başıma bir yere gidememeye başlamıştım, eşimin yardımıyla gidiyordum.” “Antalya’ya sabah saatlerinde son iki bilet kalmış” Umudu tükenmişken gece saatlerinde çalan telefonla nakil haberini alan Nezahat Mercan, Ankara’dan Antalya’ya kalan son 2 uçak biletiyle oğluyla birlikte Antalya’ya uçtuklarını ifade etti. Mercan, “Umudum hiç kalmamıştı. Şans eseri gece telefonum titreşimdeydi, kramp girerek uyandım. Telefonu duydum, irtibata geçtik. İnanamayarak geldim ve çocuklar bana hayret etti. Arabayla gelsek belki yetişememe ihtimalimiz vardı. Ve şans, Antalya’ya sabah saatlerinde son iki bilet kalmış, oğlumla beraber geldik. En geç bizi bekliyorlarmış, en erken de biz geldik. Bana uyumlu oldu. Ailesine çok teşekkür ediyorum, bu kadar bilinçli olmalarına çok sevindim. Kızların emaneti bende. Onların emanetine ben gidene kadar da güzelce bakacağım. Darısı önce gençlerin başına, sonra isteyen herkese” dedi. “Artık diyalize girmesine ihtiyaç kalmayacak” Organ Nakli Merkezi Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Havva Asuman Yavuz ise, “Nezahat hanımın büyük bir şans, kadavradan nakil eskisi gibi kolay çıkmıyor. Özellikle Covid sonrası ciddi bir azalma var, keşke daha çok kadavradan böbrek nakli şansı olabilse de bekleyen hasta sayımız yararlansa. Diyalizde olup da böbrek nakli sırasına yazılan yaklaşık 26-30 bin civarında diyaliz hastası, kadavradan böbrek çıksın diye bekliyor. Nezahat hanım 9 yıldır diyalize giriyor, 3 yıl önce de biz de yazıldı. Şükür şimdi çıktı, gayet de güzel gidiyor. Diyalizde hiç idrar çıkarmıyorken, şu an günlük 4-5 litre idrar çıkarıyor. Yavaş yavaş böbrek testleri normale dönüyor. Kendisi yakın takibimizde, artık diyalize girmesine ihtiyaç kalmayacak” diye konuştu. 26 bin hasta böbrek bekliyor Prof. Dr. Havva Asuman Yavuz, ayrıca kadavradan yapılan bağışların artması gerektiğini söyleyerek, “İlginç bir derecede kadavradan bağış oranları çok düştü, nakil bekleyen çok sayıda hasta var. Onlara şans, yeni bir hayat vermek lazım. 60 bin kişi diyalize giriyor, kabaca 26 bin hasta böbrek çıkması için sırada bekliyor” dedi. “Sağlık açısından son görevini yapmış oldu” Nezahat Mercan’ın eşi Hüseyin Mercan, eşi hastalanmadan çok önce organlarını bağışladığını belirterek, eşine yapılan nakilden duyduğu mutluluğu aktardı. Mercan, “İnanılmaz derecede mutlu oldum, ölen kardeşimizin acısını duyunca çok üzüldük. 4 kişiye can verdi, kardeşimiz sağlıkçıymış. Sağlık açısından son görevini yapmış oldu. Kendisine minnettarız” şeklinde konuştu.
25 Kasım 2024 Pazartesi - 17:41 ERÜ’nün Yeni Acil Ek Binası açıldı Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Tıp Fakültesi Hastanelerine yapımı tamamlanan ve hasta kabulüne başlanan yeni Acil Ek Binası’nın açılışı gerçekleştirildi. Düzenlenen açılış törenine; AK Parti Kayseri Milletvekili Şaban Çopuroğlu, Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, İdare Mahkemesi Başkanı Ferid Cengiz, Rektör Prof. Dr. Fatih Altun, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Oktay Özkan, M. Hakan Poyrazoğlu, Genel Sekreter Prof. Dr. İbrahim Narin, Genel Sekreter Yardımcıları Prof. Dr. Afşın Alper Cerit ve Dr. Oktay Musa Kayırga, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İsmail Dursun, İl Milli Eğitim Müdürü Coşkun Esen, Tıp Fakültesi Hastaneler Başhekimi Prof. Dr. İbrahim Halil Kafadar ile akademik ve idari personel katıldı. Açılış töreninde konuşan AK Parti Milletvekili Şaban Çopuroğlu, Erciyes Üniversitesi’nin Kayseri’nin bir markası olduğunu söyledi. Milletvekili Çopuroğlu, “Kayseri’nin nesi meşhur deseler, mantı, sucuk, pastırma derler. Ben biraz tersine çevirerek, Kayseri’nin Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin meşhur olduğunu ve Kayseri’nin markası olduğunu söylemek istiyorum” dedi. Erciyes Üniversitesi’nin halkla özdeşleşmiş bir üniversite olduğunun altını çizen Milletvekili Çopuroğlu, “Daha bu fragman. İleriki dönemlerde yeni hastane binalarımız, yeni yapılaşmalarımız hızla devam edecek” diye konuştu. Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç da konuşmasında Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin herkesin gururu olduğunu belirterek, “Kayseri sağlık alanında ön plana çıkmış ama bunun bir numarası Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi. Hakikaten hepimizin gururu. Araştırma üniversitemizin bünyesinde elbette böyle bir fakültenin mensubu olmak buraya hizmet almak ya da bu şehirden söz ederken, Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden söz ediliyor olması bizleri sevindiriyor” şeklinde konuştu. Rektör Prof. Dr. Fatih Altun ise konuşmasında açılışı gerçekleştirilen yeni acil ek binası hakkında bilgi verdi. Acil ek binasın, toplam kapalı alanının 4 bin 800 metrekareden oluştuğuna dikkat çeken Rektör Prof. Dr. Altun, şunları kaydetti: “Şehrimizin her geçen gün artan nüfusu ve ihtiyaçlarını dikkate aldığımız zaman ek binamızda kapasiteyi yüzde 100’den fazla arttırdığımız bir acil binasına kavuşmuş olmaktayız. Biz bu yeni ek hizmet binasını kırmızı ve sarı alan hasta müdahalesi için planlamış durumdayız. Mevcut acilimiz ise tamamıyla 44 yatak kapasitesiyle yeşil alan olarak planlamış durumda.” Ek binanın yapılmasında desteklerinden dolayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı İbrahim Şenel’e, Kayseri Protokolüne ve emeği geçenlere teşekkür eden Rektör Prof. Dr. Altun, ek binanın iki haftadır hastaların hizmetine açıldığının da altını çizdi. Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İsmail Dursun da Tıp fakültesi ve hastanelerde, eğitim ve hasta bakımının paralel yürütüldüğü alanlar olduğunu söyledi. Dekan Prof. Dr. Dursun, “Şehrimize güzel bir acil servis kazandırıldı. Ben bu sürece katkı sağlayan herkese ayrı ayrı teşekkür ediyorum” dedi. Tıp Fakültesi Hastaneler Başhekimi Prof. Dr. İbrahim Halil Kafadar da yeni acil ek binası ile bütün hastalara daha ferah bir ortamda hizmet sunabilmeyi amaçladıklarını söyledi. Konuşmaların ardından yeni acil ek binanın açılış kurdelesi kesildi.
25 Kasım 2024 Pazartesi - 17:06 Doktor başkandan ERÜ Tıp Fakültesi Yeni Acil Ek Binası’na 5 milyon TL’lik yatırım Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastaneleri Yeni Acil Ek Binası Açılış Töreni’ne katıldı. Büyükşehir Belediyesi ve Erciyes Üniversitesi iş birliğiyle hastalara daha hızlı ve etkin sağlık hizmeti sunacak olan Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastaneleri Yeni Acil Ek Binası, düzenlenen törenle açıldı. Açılış törenine Başkan Büyükkılıç’ın yanı sıra AK Parti Kayseri Milletvekili Şaban Çopuroğlu, Erciyes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Altun, rektör yardımcıları, dekan, başhekim ile akademisyenler ve sağlık personeli katıldı. Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, açılışta yaptığı konuşmada, Kayseri’nin sağlık alanında ön plana çıktığını, Erciyes Üniversitesi’nin şehrin gururu olduğunu ifade etti. Sağlık alanında yapılan yatırımlara dikkat çeken Başkan Büyükkılıç, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın felsefesiyle Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın sağlık alanındaki talimatlarıyla hayata geçirilen çalışmalar hepimiz için keyif vericidir, insana verilen değerin en güzel örneğidir” dedi. Büyükkılıç, kamu dayanışmasının en güzel örneklerini sergilediklerini vurgulayarak, şunları söyledi; “Gerçekten güzel bir mekân oluşmuş, hekimlerimize, sağlık çalışanlarımıza ve şehrimize yakışır. Hayırlı, uğurlu olsun. Gerek Büyükşehir’imiz, gerekse ilçe belediyelerimiz olarak üzerimize ne düşüyorsa kamu dayanışmasının en güzel örneklerini sergiliyoruz. Geçenlerde polikliniklerimizi açtık, daha önce dekanlık önündeki çalışmalara katkı verdik derken buraya da rektörlüğümüzün ve başhekimimizin talepleri doğrultusunda düzenlemeler yapıldı ve hizmet ortamı oluşturuldu.” Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastaneleri Yeni Acil Ek Binasının hayırlı olmasını dileyen AK Parti Kayseri Milletvekili Şaban Çopuroğlu da Erciyes Üniversitesi’nin Kayseri’nin markası olduğunu kaydetti. Çopuroğlu, Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi akademisyenlerine de donanımlı öğrenciler yetiştirdiklerinden dolayı teşekkür etti. Şehrin her geçen gün artan nüfusu ve ihtiyaçlarını dikkate aldıklarında acil yatak sayısının arttırıldığını ifade ederek, gerçekleşen süreç hakkında bilgiler veren ERÜ Rektörü Prof. Dr. Fatih Altun ise 44 yatak kapasitesi bulunan acil biriminde ek olarak 60 yatak sayısının da eklendiğini vurgulayarak, başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm emeği geçenlere teşekkür etti. Büyükşehir’den 5 milyon TL’lik yatırım Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yeni acil binasının çevre düzenlemesi ve yol bağlantıları Büyükşehir Belediyesi tarafından yapıldı. Çalışma kapsamında ambulans giriş çıkış rampalarında ve yaya yolu çevrelerinde istinat duvarları, gerekli kısımlarda duvar üzerine demir korkuluk imalatları, yaya yolları ve engelli rampaları yapıldı. Yaya yollarında mevcut dokuya uygun olarak bazalt doğal taş kullanıldı. Çalışma kapsamında acil binası çevresindeki otopark alanlarında deforme olan kilit parke imalatları yenilendi, otopark alanları ve toplanma alanı teşkil edildi. Hastane önündeki ana yoldan binaya ambulans erişimini kolaylaştırmak için mevcut yolda katılım şeridi oluşturulurken, yolun altyapısı ve asfaltı, Büyükşehir Belediyesi tarafından yapıldı. Bu çalışmaların toplam maliyeti 5 milyon TL oldu.
Dünyada en çok görülen kanserlerden kolon kanserine yeni bir çare “Kara Mürver” meyvesi
20 Kasım 2024 Çarşamba - 14:06 Dünyada en çok görülen kanserlerden kolon kanserine yeni bir çare “Kara Mürver” meyvesi Burdur’da akademisyenler çalışmalarıyla kolon kanseri hücreleri ile savaşabilen yeni bir özüt keşfettiler. Burdur ve Türkiye’nin bir çok yerinde doğada yetişen “Kara Mürver” meyvesi özütünü bileşenlerine ayıran bilim insanları bu bileşenlerin kanserli hücreleri yok ettiğini ispatladılar. Dünyada en çok görülen kanserlerden bir olan ve dünyada üçüncü ölümcül kanser olarak bilinen kolon kanseri erken teşhis edilmediği sürece ölüm riskinin yüksek olduğu bir kanser olarak karşımıza çıkıyor. Günümüzde neredeyse her 10 kişiden birinde ortaya çıkan bu kanser halk arasında kalın bağırsak olarak bilinen sindirim sisteminin en son kısmındaki bölgede ortaya çıkıyor. Sağlık Bakanlığı’nın istatistiklerine göre ülkemizde de en sık görülen ilk beş kanser türü (akciğer, meme, prostat, kolon ve tiroid kanserleri) arasında yer alan kolon kanseri, birkaç yıl öncesine kadar 50 yaşından sonra gözlense de son zamanlarda adeta ‘bir salgın gibi’ daha genç insanlarda ortaya çıkmaya başladı. Burdur MAKÜ Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Hulusi Dinçoğlu ve ekibi 2023 yılı Şubat ayında kolon kanserinde etkili olabileceğini düşündükleri ve içinde bulundurduğu antioksidan ve bağışıklık sistemi düzenleyici etkileriyle dikkat çeken bir meyve olan “kara mürver meyvesi” üzerinde çalışmalara başladı. Prof. Dr. Dinçoğlu ve ekibi kendi geliştirdikleri sentez yöntemiyle yaptıkları bu çalışmalar sonrasında kara mürver meyvesi özütünün bileşenlerinin kolon kanseri hücreleri üzerinde öldürücü bir etkisi olduğu sonucuna vardı. Ülkemizde bir çok yerde doğal olarak yetişebilen kara mürver meyvesi bu özelliği ilerleyen dönemlerde yapılacak çalışmalar sonrasında kolon kanseri tedavisinde kullanılabilecek bir hale getirilecek. Yapılan TÜBİTAK destekli tamamen milli ve yerli bu çalışma hakkında konuşan Prof. Dr. Ahmet Hulusi Dinçoğlu; “Biz Kara Mürver meyvesinin yapısında bulunan “antosiyaninler” demiş olduğumuz bileşiklerin kansere karşı etkili olup olmayacağına dair bir çalışma gerçekleştirdik. Bu çalışmaya ekibimizle beraber geçen sene başladık. Bu çalışmada diğer buna benzer çalışmalardan farklı olarak daha yenilikçi ve yeşil bir teknoloji dediğimiz “sentez” yöntemini kullanmış olduk. Bu yöntem kendi geliştirdiğimiz bir yöntemdir. Kullandığımız yöntem ile kara mürver meyvesinin yapısında yer almış olan kansere karşı etkili olabileceğini düşündüğümüz bileşikleri saf bir halde özütleyebildik. Bu sonuç bizim çalışmamızın şu anki aşaması için zaten oldukça verimli bir basamaktı ve başarıyla sonuçlanmış oldu. Sonraki basamakta da biz bu bileşenlerin yapısına dair özellikleri inceledik. Bu süreci de başarılı bir şekilde tamamladık ve daha sonraki süreçte de laboratuvar deneyleriyle hücre testleri gerçekleştirerek bu bileşenlerin kolon kanseri hücrelerine karşı nasıl bir etki ortaya koymuş olduğuna dair çalışmalar gerçekleştirmiş olduk. Laboratuvarda gerçekleştirilen bir çok test ve yöntem ile bu süreç ilerlemiş oldu ve çalışmamızın sonucunda elde ettiğimiz veriler bize kara mürver meyvelerinden kendi özütleme yöntemimiz ile elde ettiğimiz bileşenlerin kolon kanseri hücrelerine karşı öldürücü yıkımlayıcı bir etki göstermiş olduğunu ortaya koydu” dedi. Ülkemizde birçok yerde doğal bir şekilde yetişiyor Çalışmalarda kullandıkları kara mürver meyvesi hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Ahmet Hulusi Dinçoğlu; “Kara mürver meyvesi Burdur ve çevresinde yetişebilen bir meyvedir. Özellikle Burdur’da Altınyayla ilçesinde yaygın bir şekilde doğada var olan bir meyvedir. Çok fazla ticari olarak kullanımı olmayan bir meyve olduğundan dolayı üretiminde genel olarak doğada kendiliğinden yetişmiş olan ağaçların bulunmuş olduğu bir flora yaygın. Fakat ülkemizde de yine güneyde, İç Anadolu’nun güney kesimlerinde bu kara mürver meyvesi yetişebilmekte. Bu meyve son zamanlarda yapısındaki sağlık açısından olumlu etki gösteren bileşenlerden dolayı oldukça ilgi görmekte ve birçok ülkede yetiştiriciliği de yapılmaktadır. İnanıyorum ki ülkemizde de bizim bu çalışmalarımızla beraber bu ağacın, bu bitkinin ve meyvenin yetiştirilmiş olması, ekonomiye kazandırılması ile çalışmalar artacaktır. Bizim çalışmamız olayın sadece bir boyutu. Bu meyvenin bileşenlerinin bir çok farklı sağlık etkisi vardır olumlu yönde gerçekleşen. Biz bu çalışmaların yanında başka araştırmalar da yürütüyoruz. Onlarla da ilgili çok güzel sonuçlarımız var. Bu meyvenin yetişmesi çok önemli şartlar istemiyor, doğada, ülkemiz ikliminde yetişebilen bir bitki türü olarak karşımıza çıkıyor.” şeklinde konuştu. Çalışmaları tamamlayıp endüstriyel aşamaya geçmek istiyoruz Kara mürver meyvesi ile yapılan ilk çalışmaların tamamlandığını ve şimdi ise deney ve üretim olarak diğer aşamalara geçeceklerini de belirten Prof. Dr. Dinçoğlu; “Bu çalışmada biz birinci basamak aşaması olan “Faz 1” dediğimiz bir çalışma gerçekleştirmiş olduk. Hücre testleri ile süreci yürütmüş olduk. Burada önemli olan zaten olumlu sonuçlar elde edebilmiş olmaktı. Eğer olumlu sonuçlar elde edememiş olsaydık zaten bu çalışmanın bu aşamasından sonra ilerleyebilmemiz mümkün olmayacaktı. Elde ettiğimiz olumlu sonuçlar artık bizi ikinci ve üçüncü aşamalarda yani deney hayvanları veya onlardan olumlu sonuçlar elde edersek insanlar üzerinde gerçekleştireceğimiz çalışmalar ile artık nihai sonucu alma ve daha sonrasında da artık gerçekleştirilebilirse endüstri ile iş birliği yapılarak onlarda ürün geliştirme çalışmalarına girme süreçleri ile devam edecektir. Fakat şu an için sadece birinci basamak çalışmaları bitti. Bu çalışmalarda bize bu ürünün kolon kanseri üzerinde etkili olabileceğini gösterdi.” ifadesinde bulundu.
‘KOAH, yılda yaklaşık 3 milyon kişinin ölümüne neden oluyor’
20 Kasım 2024 Çarşamba - 14:05 ‘KOAH, yılda yaklaşık 3 milyon kişinin ölümüne neden oluyor’ Kronik obstrüktif akciğer hastalığının (KOAH) yaygın, önlenebilir ve tedavi edilebilir bir akciğer hastalığı olduğunu belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Adem Dirican, “Dünyada 300 milyonu aşkın KOAH hastası olduğu öngörülmektedir. Yılda yaklaşık 3 milyon kişinin ölümüne neden olan KOAH, tüm dünyada ölüm nedenleri arasında 3. sırada yer almaktadır” dedi. VM Medical Park Samsun Hastanesi’nden Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Adem Dirican, KOAH hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Dr. Öğr. Üyesi Dirican, “Solunum sisteminde, hava yollarında kalıcı daralma sonucu gelişen nefes darlığı, öksürük, balgam gibi yakınmalarla seyreden KOAH, yaygın, önlenebilir ve tedavi edilebilir bir akciğer hastalığıdır. Dünyada 300 milyonu aşkın KOAH hastası olduğu öngörülmektedir. Yılda yaklaşık 3 milyon kişinin ölümüne neden olan KOAH tüm dünyada ölüm nedenleri arasında 3. sırada yer almaktadır” şeklinde konuştu. “Hava kirliliği de risk faktörleri arasındadır” KOAH oluşumunda başlıca risk faktörünün tütün ve tütün ürünleri kullanımı olduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Dirican, “Bununla birlikte, hava kirliliği, özellikle evlerde kullanılan odun, tezek gibi yakıtlardan çıkan duman, çeşitli gaz ve tozlara çevresel veya mesleki maruziyet de önemli risk faktörleridir. KOAH, erken teşhis edilerek risk faktörlerinden uzaklaşılmaz ise sinsi ilerleyen ve sakat bırakan bir hastalıktır” diye konuştu. “Erken teşhis önemli” KOAH’ta erken tanının hastalığa bağlı yaşanacak sorunları aza indirgeyerek, ölüm oranını azalttığını vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Dirican, “Bu nedenle 40 yaş üstü, sigara içmiş veya içen; çevresel veya mesleki maruziyet yaşayan kişilerde başta efor ile gelişen nefes darlığı, öksürük ya da balgam yakınmalarından birinin olması KOAH varlığının habercisi olarak akla gelmelidir. Bu tanımlamaya uyan kişilerin zaman kaybetmeden Göğüs hastalıkları hekimine başvurması ve KOAH açısından araştırılması gerekmektedir” dedi. “Küresel bir sağlık sorunu haline gelmiştir” KOAH’ın, özellikle gelişmekte olan ülkelerde olmak üzere dünya genelinde önemli bir sağlık sorunu olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Dirican, “Ülkelere ağır ekonomik ve sosyal yük getirmektedir. KOAH önemli bir küresel halk sağlığı sorunu olmasına rağmen toplumların hastalık hakkındaki bilgileri yetersizdir. Hastalığın önemine vurgu yapmak, farkındalığı artırmak ve kamuoyunu bilinçlendirmek amacıyla Türkiye’nin de üyesi bulunduğu uluslararası bir organizasyon olan GOLD (Obstrüktif Akciğer Hastalıklarına Karşı Küresel Girişim) önderliğinde 2002 yılından bu yana her yıl Kasım ayının üçüncü çarşamba günü, KOAH günü etkinlikleri düzenlenmektedir. Çeşitli kuruluşlar tarafından 50’den fazla ülkede düzenlenen etkinlikler bugün, dünyanın en önemli KOAH farkındalık ve eğitim etkinliklerinden biri haline geldi” ifadelerini kullandı. KOAH tanısında erken müdahale ve tedavi yöntemleri KOAH’ta tanı koyma sürecinden bahseden Dr. Öğr. Üyesi Dirican, “Hastanın öyküsü, fizik muayene ve akciğer grafisi yanında basit bir şekilde kısa sürede gerçekleştirilebilecek bir test olan "solunum fonksiyon testi" (SFT) ile tanı konulabilir. KOAH tanısı alan bir kişide ilk yapılması gereken sigaranın bırakılmasının yanı sıra maruz kalınan zararlı toz ve gaz gibi risk faktörlerinden de uzaklaşmaktır. Ayrıca dengeli ve sağlıklı beslenmek, düzenli günlük fiziksel aktivite yapmak KOAH hastaları için yapılması gereken davranışlar arasında yer almaktadır” dedi. Tedavi seçeneklerini dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Dirican, “KOAH tedavisinde hekim tarafından hastaya başlanılan nefes açıcı ‘inhaler’ tedavi, hava yollarındaki daralmayı azaltıp hastanın rahat nefes alıp vermesine yardımcı olur. Hastaya başlanılan inhaler tedavinin doğru kullanılması çok önemli olup, hastaların hekimlerinden cihazın kullanımını ayrıntılı şekilde öğrenmeleri tedaviden elde edilecek faydayı artıracaktır KOAH tedavisinde, ilaçların yanı sıra, doğru nefes alma tekniklerini öğrenmek, solunum kaslarını geliştirmek için pulmoner rehabilitasyon da yardımcı tedavi seçenekleri olarak önerilir” şeklinde konuştu. “Vücut direnci artırılmalı” KOAH tanısı konulduğunda genellikle kalp hastalıkları, tansiyon yüksekliği, şeker hastalığı gibi ek hastalıkların da ortaya çıkabileceğini anlatan Dr. Öğr. Üyesi Dirican, şu bilgileri paylaştı: “KOAH’ın seyrini kötüleştiren, ölümlere neden olabilen durum alevlenme gelişmesidir. Ek hastalıkları olan kişilerde KOAH alevlenmesi daha ciddi seyretmektedir. Enfeksiyona bağlı alevlenmelerin önüne geçebilmek için, vücut direncinin artırılması, kalabalık ortamlardan uzak durulması, gerektiğinde maske takılması, grip ve zatürre aşılarının olunması önerilmektedir.” “Tütün ürünlerinden uzak durulmalı” Sigara içmenin KOAH’ta en önemli faktör olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Dirican, açıklamasını şöyle tamamladı: “KOAH yükünü azaltmak için sigara satışlarının kısıtlanması, fiyatının artırılması, nikotin içeriğinin düşürülmesi, kamusal alanlarda sigara içmenin yasaklanması gibi hükümet nezdinde tedbirler uygulanmaktadır. Akciğerlerinizi sağlıklı tutabilmeniz ve sağlıklı nefes alabilmeniz için tütün ve tütün ürünlerini kullanmayın, soluduğunuz ortam havasını temiz tutun, düzenli ve dengeli beslenin, düzenli egzersiz yapın, yaş grubunuza uygun aşınızı olun, iklim değişimine duyarsız kalmayın."
Siirt Eğitim ve Araştırma Hastanesinde bera odyoloji bölümü açıldı
20 Kasım 2024 Çarşamba - 14:05 Siirt Eğitim ve Araştırma Hastanesinde bera odyoloji bölümü açıldı Siirt Eğitim ve Araştırma Hastanesinde, işitme testleri için önemli bir adım atılarak bera odyoloji bölümü hizmete sunuldu. Siirt Eğitim ve Araştırma Hastanesi, işitme kaybının erken tanı ve tedavisi için bera odyoloji bölümünü hizmete açarak daha nitelikli sağlık hizmeti sunmaya başladı. Yeni odyometri cihazları ve ileri teknolojiye sahip ABR (Bera) cihazı sayesinde, artık şehir merkezinden sevk edilmeden tanı ve tedavi imkanı yakalandığı belirtildi. Hastanenin Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op. Dr. Mehmet Kaya, hastanenin sağlık hizmetleriyle ilgili yenilikleri paylaşarak, hastanede daha önce yalnızca bir işitme odası ve bir odyometri cihazı ile hizmet verilirken, ikinci bir odyometri cihazı ve ikinci bir test odasıyla hizmet kapasitesini artırdıklarını belirtti. Dr. Kaya; ‘’Poliklinikte yoğunluk olduğu için işitme testleri aksıyordu. Hasta daha fazla beklediği için kargaşaya sebep olabiliyordu. Ekim 2024 itibarıyla bünyemize kattığımız son donanımlı yeni bir odyometri cihazıyla bölge halkına hizmet vermeye başladık. Böylece yoğunluktan dolayı aksaklıklar daha da azalmış oldu. Daha sağlıklı hizmet vermiş oluyoruz. Yeni kurduğumuz ABR cihazıyla hastalarımıza şehir dışına yapmış olduğumuz sevkler azalmış oldu. Artık yaşlı veya zihinsel engelli test yapamayacak vatandaşlarımız şehir dışına sevk edilmeyecek. Son teknolojik aletlerle donatılmış odamızda hastalarımıza konforlu bir işitme testi sağlayacağız’’ dedi.
‘3 haftadan fazla süren öksürük KOAH habercisi olabilir’
20 Kasım 2024 Çarşamba - 12:58 ‘3 haftadan fazla süren öksürük KOAH habercisi olabilir’ Kronik obstrüktif akciğer hastalığının (KOAH) hava yollarını daraltan, solunumu güçleştiren bir hastalık olduğunu belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Saliha Ercan, “Genellikle hastalar, öksürük ve balgamdan kısa mesafeli yürüyüşte bile oluşan nefes darlığına kadar değişik belirtiler yaşayabilir. Sigarayı bırakmak, KOAH gelişme riskini azaltan ve hastalığın ilerlemesini durduran tek ve en etkili girişimdir. 3 haftadan fazla süren öksürüğünüz varsa dikkate alın. Altından KOAH çıkabilir” dedi. Liv Hospital Samsun Göğüs Hastalıkları Kliniği’nden Uzm. Dr. Saliha Ercan, Dünya KOAH Günü nedeniyle bilgilendirmede bulundu. KOAH’ın hava yollarını daraltan, solunumu güçleştiren bir hastalık olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Ercan, “Genellikle hastalar, öksürük ve balgamdan kısa mesafeli yürüyüşte bile oluşan nefes darlığına kadar değişik belirtiler yaşayabilir. Dünyada 4. ülkemizde ise 3. ölüm nedenini oluşturan KOAH, ne yazık ki sinsice ilerler ve erken tanı konmazsa tedavi yetersiz kalır. Hastalığın en önemli sebebi sigaradır. Sigarayı bırakmak, KOAH gelişme riskini azaltan ve hastalığın ilerlemesini durduran tek ve en etkili girişimdir. 3 haftadan fazla süren öksürüğünüz varsa dikkate alın. Altından KOAH çıkabilir” diye konuştu. “Sigaranın bırakılması riski azaltır” KOAH riskini azaltmak için sigara tüketilmemesi gerektiğine dikkat çeken Uzm. Dr. Ercan, “KOAH sigarayı bırakmakla maalesef sona ermez ama hastalığı yavaşlatır. KOAH için kullanılan ilaçlar sadece hastaların nefes darlığı şikâyetlerini azaltır. Bu yüzden KOAH tedavisinin temeli sigarayı bırakmaktır” şeklinde konuştu. “4 evrede incelenir” Tanı konma sürecinden bahseden Uzm. Dr. Ercan, “Şikâyeti olan hastalarda solunum fonksiyon testi ile tanı konulur ve hastalığın şiddeti belirlenir. Hafif, orta, ağır ve çok ağır olmak üzere 4 evrede incelenir. Çok ağır evrede kalp yetmezliği meydana gelebilir ve ayaklarda su toplama (ödem) başlar. Kalp yetmezliği gelişen hastalarda hastalığın ileri dönemlerinde nefes darlığı çok şiddetlenir ve hastalar evden dışarı çıkamaz hale gelir. Bu dönemdeki hastalar artık günün yarısından çoğunda oksijen makinesine bağlı kalırlar” ifadelerini kullandı. “Tedavi yolları” Uzm. Dr. Ercan, KOAH’ın tedavi sürecindeki aşamaları şöyle sıraladı: “Hastalığın değerlendirilmesi ve izlenmesi, risk faktörlerinin azaltılması, farmakolojik ve farmakolojik olmayan yaklaşımlarla stabil KOAH’ın tedavisi, KOAH semptomlarında kısa süreli kötüleşme ile karakterize akut alevlenmelerin tedavisi.” Uzm. Dr. Ercan, “Stabil KOAH tedavisi, şikâyetler için bronş açıcı ilaçların kullanımını ve yılda bir kez grip aşısı yapılmasını içerir. Farmakolojik olmayan tedavi yaklaşımları ise, solunumsal rehabilitasyon programları, oksijen tedavisi ve sınırlı sayıdaki vakada uygulanan bronkoskopik valf yerleşimi gibi girişimleri içerir” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.
KOAH’ta en etkili tedavi sigarayı bırakmak
20 Kasım 2024 Çarşamba - 11:57 KOAH’ta en etkili tedavi sigarayı bırakmak Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Mehmethan Turan, kronik obstrüktif akciğer hastalığında (KOAH) en etkili tedavinin sigarayı bırakmak olduğunu söyledi. Acıbadem Kayseri Hastanesi’nden Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Mehmethan Turan, KOAH ile ilgili önemli bilgiler vererek vatandaşlara uyarılarda bulundu. Turan, "KOAH, solunum yollarının sigara, toz, duman ile zedelenmesi sonucu akciğerin hava yollarında ve kendi yapısında oluşan hasar sonucunda solunum yetmezliği tablosunun gelişmesi durumudur. KOAH’ın evreleri var. Önceden 4’e kadardı ama şu an hafiften ağıra doğru 3 grup olarak ayrılıyor. İnsanın yaşam kalitesini etkileyen, hayatını zorlaştıran bir akciğer hastalığıdır. KOAH’ın teşhisi çok basit. Hastalarımızda nefes darlığı, öksürük, balgam şikayeti ile oluyor. Birçoğu sigara içtiği için bunları sigaraya bağlıyorlar. KOAH’ın hafif evrelerini atlıyorlar ve ilerlemiş evrelerinde geliyorlar. Ne olursa olsun sigarada içseniz öksürük veya balgam gibi kronik bir şikayetiniz varsa mutlaka hekime başvurun. Bununla beraber çok basit bir solunum testi ve fizik muayene ile teşhisimiz konuluyor" dedi. "En etkili tedavi sigarayı bırakmak" KOAH’ın en etkili tedavisinin sigarayı bırakmak olduğunu kaydeden Mehmethan Turan, "KOAH’ın en önemli özelliği önlenebilir bir hastalık olması. Direkt çevresel faktörler ile ciddi ilişkili bir hastalık olduğundan dolayı erken evrede mutlaka bunu yakalamamız ve görmemiz gerekiyor. Hava kirliliği ile mücadele, sigara ile mücadele, aşılama programları, spor, egzersiz bu hastalığın tamamına yakınını toplumdan izole edebilir. Şu anda öyle bir dönemdeyiz ki bunların hiçbirini yapamadığımız ve daha da kötüye gittiği için KOAH dünyada 3’üncü ölüm nedeni arasında. Erken ve ileri evrede tedaviler fark ediyor. Bu basit maskeli, pozitif basınçlı vantilatörler ile tedavi ettiğimiz hastalara kadar geniş bir yelpaze var. Bunun gidişatı da hep sigara. Sigara bırakılacak. Sigara bırakma KOAH’ın tedavi etkinliğinin ispatlandığı tek tedavi. Diğerlerinin hepsi hastanın yaşam kalitesini artırıcı şeyler ama sigarayı bırakmayan hasta KOAH’ta tedavi olamaz" diye konuştu.
Koah hastalığının tedavisinde uygulanan solunum rehabilitasyonu
20 Kasım 2024 Çarşamba - 11:55 Koah hastalığının tedavisinde uygulanan solunum rehabilitasyonu Fizyomer Terapia Estetica Denta Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Tıp Merkezi’de nefes darlığı çeken, solunumsal problemler nedeniyle günlük yaşantısında sorunlar yaşayan kişilere yönelik uygulanan Pulmoner Rehabilitasyon, kronik solunum hastalarının da fiziksel ve psikolojik durumlarını düzeltmeyi amaçlıyor. Fizyomer Terapia Estetica Denta Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Tıp Merkezi Kurucusu ve Tıbbi Direktörü Dr. Türkan Tünerir, merkezde sundukları Pulmoner Rehabilitasyon uygulamalarına ilişkin bilgi verdi. Dr. Tünerir, Pulmoner rehabilitasyondan; hiçbir hastalık tanısı olmayan fakat doğru nefes alıp verme ihtiyacını duyan bireylerde, tanısı konulmuş hastalıklarda, solunum sıkıntısı yaşayan ve doktor referansı ile gelen hastalık gruplarında: çocuk felci hastalarında, göğüs duvarı bozukluklarında, kanserli hastalarda, kas hastalıklarında, obeziteden dolayı solunum sıkıntısı yaşayan hastalarda, hamilelik dönemindeki solunum sıkıntılarında, KOAH hastalarında, astım ve daha pek çok alanda yararlanıldığını aktardı. Neler yapılıyor ? Dr. Tünerir, solunum Rehabilitasyonundan nasıl yarar sağlandığını ise şöyle özetledi; “Solunumsal problemleri olanlar nefes darlığı gelişme korkusu nedeniyle, fiziksel aktivitelerini kısıtlarlar. Aktivite kısıtlandığında dayanıklılık ve güç azalır. Pulmoner Rehabilitasyon, bireyin kapasitesinin el verdiği ölçüde aktif olmasına yardımcı olur. Yürüme, bisiklete binme gibi aerobik egzersizleri ve güçlendirme egzersizlerini içerir. Tedavi, ilaçların etkileri ve yan etkileri, inhaler kullanma teknikleri, yardımcı solunum cihazlarının kullanımı ve kendine bakım, solunum teknikleri, egzersizin önemi, solunum problemleri (nefes darlığı, öksürme, balgam çıkarma) ile baş edebilme yöntemleri öğretilir.” Programda neler var? Koah Rehabilitasyon tedavisinde öncelikle kişiye özgü ve tamamen hastanın ihtiyaçlarına yönelik planlamalar yapıldığını belirten Dr. Tünerir, “Bu planlamalar çerçevesinde kişilere uygun programlar çizilmektedir. Bu programlar; solunum egzersizleri, göğüs fizyoterapisi teknikleri ve bu tekniklere destek cihazlarla oluşturulan solunum fizyoterapi seansları gibi işlemler olup, kişinin günlük yaşam aktivitelerinde ideal kapasitesini kullanmasını sağlarlar. Programların süresi hastanın ihtiyacına ve toleransına göre 30 dakika ile 1 saat arasında değişebilmektedir. İşlemlerin sıklığı da hastanın genel durumuna göre ayarlanmaktadır. KOAH Rehabilitasyonunda solunum kontrolü öğretilir. Mobilizasyon ve postür egzersizleri öğretilir. Egzersiz toleransı arttırılmaya çalışılır. Günlük yaşam aktivitelerinin fonksiyonel değerlendirilmesi yapılır. Egzersiz eğitimi verilir. Solunum kaslarının eğitimi yapılır. ‘Biofeedback’den yararlanılır. Oksijen tüketimini ve solunum işini azaltma yöntemleri öğretilir. Hastanın çevre ve ev ortamı ayarlanır. Koah rehabilitasyonunun faydaları; nefes darlığını azaltır, egzersiz kapasitesini arttırır, günlük yaşamdaki aktiviteleri bağımsız yapabilmeyi sağlar, yaşam kalitesini arttırır, vücudun direncini ve kondisyonu arttırır, kişinin günlük işlerini veya mesleğini yapabilme kapasitesini arttırır, ilaçlara ihtiyacı azaltır, oksijen tedavisine ihtiyacı azaltır ve Koah alevlenme ataklarının sıklığını azaltır” dedi.
2 aylık Ayaz bebek için amputasyona giden yol girişimsel radyoloji ile kapandı
20 Kasım 2024 Çarşamba - 11:48 2 aylık Ayaz bebek için amputasyona giden yol girişimsel radyoloji ile kapandı Dizinde doğuştan damar yumağı olan 52 günlük Ayaz bebeğin cerrahi açıdan tedavisi mümkün olmayan ve ampütasyon kararı alınan sol bacağı, girişimsel radyoloji işlemiyle kurtarıldı. Tedaviyi gerçekleştiren Prof. Dr. Murat Canyiğit, “Hem kasıktan hem de doğrudan damar yumağının içerisine iğneyle girerek, damar yumağını kapatmayı büyük oranda başarabildik. En azından bebeğimizin ayağındaki o yara büyük oranda kayboldu ve ayağı kesilmekten kurtuldu” dedi. Ankara’da yaşayan ve bu yıl dünyaya gelen Ayaz bebek, sol dizinde oluşan damar yumağı ile dünyaya geldi. Tedavisi cerrahi yöntemle mümkün olmadığı için bacağının kesilme ihtimali olan Ayaz bebeğin ailesi Türk Radyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Girişimsel Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Murat Canyiğit’e başvurdu. İşlemin riskine rağmen tedaviyi üstlenen Prof. Dr. Canyiğit, ilk işlemi bebek 52 günlükken 1 Ağustos’ta, ikinci işlemi 59 günlükken 8 Ağustos’ta, üçüncü işlemi ise 25 Eylül tarihinde gerçekleştirdiğini aktararak, bebeği sağlığına kavuşturduğunu anlattı. 52 günlük bebeğin ayağı kesilmekten kurtuldu Bazı hastalıkların cerrahi olarak tedavisinin mümkün olmadığını dile getiren Prof. Dr. Murat Canyiğit, “Dizinde doğuştan damar yumağı olan 52 günlük bebeğimiz geldi ve bu damar yumağının cerrahi olarak tedavisi mümkün değil. Bu hasta bana gelmeden önce ampütasyon kararı alınmıştı. Çocuğun hayatını tehlikeye atabilecek kadar riskli bir işlemdi ama herhangi bir sıkıntı olmadan, hem kasıktan hem de doğrudan damar yumağının içerisine iğneyle girerek damar yumağını kapatmayı büyük oranda başarabildik. En azından bebeğimizin ayağındaki o yara büyük oranda kayboldu ve ayağı kesilmekten kurtuldu” diye konuştu. “Biyopsiler de girişimsel radyolojiyle yapılıyor” Girişimsel radyoloji dalının radyolojinin hastaları tedavi eden alt birimi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Murat Canyiğit, girişimsel radyolojinin parmağın ucundan beyine kadar bütün vücudun tedavisinde aktif olarak rol aldığını belirtti. Canyiğit, “Çok geniş alanda hastalarımız var, çok fazla sayıda tedaviyi günümüz şartlarında yapabiliyoruz. Eskiden sadece anjiyo cihazını görüntüleme için kullanırken, günümüzde hiç kullanmıyoruz, tomografi ve MR ile hallediyoruz. Anjiyografi cihazını sadece tedavi amacıyla kullanıyoruz. Çünkü anjiyo işleminin belli riskleri var, bu risklere girmemek için artık günümüzde sadece tedavi için kullanılıyor. Biyopsiler de girişimsel radyolojiyle yapılıyor, sadece girişimsel olarak küçücük bir iğneyle girip hastayı tedavi edip, daha sonrasında gönderme şansına sahibiz” şeklinde konuştu. Diyabetik ayak tedavisi Çalışma alanında ilgiyi diyabetik ayaklara yoğunlaştırdığını kaydeden Prof. Dr. Murat Canyiğit, şöyle devam etti: “Uzun süre diyabete maruz kalan hastaların ayaklarında yaralar oluşuyor. Bunun sebeplerinin en başında damar tıkanıklığı geliyor, damarı açmadığınız zaman ayağa yeteri kadar kan gitmiyor. Kan gitmediği için yaralar oluşuyor ve sonunda kesilmeye doğru gidiyor. Biz ne yapıyoruz? Kasıktan ya da koldan, herhangi bir noktadan ya da bazen tıkalı olan damarın içerisinden de girerek o damarları açıyoruz ve ayağın tekrardan beslenmesini sağlıyoruz.” “Tedavilerin büyük bir kısmını günübirlik olarak yapabiliyoruz” Girişimsel radyolojide hastanın sabah tedavisini olup akşam evine gidebildiğini de sözlerine ekleyen Prof. Dr. Murat Canyiğit, tümör rahatsızlığında da cerrahiyle eş sonuçlar veren çalışmaları olduğunu belirterek, konuşmasını şu şekilde tamamladı: “Bir başka alan tümörler, girişimsel radyoloji çok çeşitli tümörlerle çalışan ve bunları tedavi eden bir branş. Girişimsel radyolojik tedavilerin karaciğer tümörlerinde özellikle erken safhada geldiği zaman cerrahiyle eş sonuçları var. Bu seneki radyoloji kongresinin temel konusu ağrıydı, ağrı tedavileri yapıyoruz. Ağrı tedavilerinde mesela hastanın karnı ağrıyor, karın ağrısının bir sürü sebebi var. Bu sebeplerden bir tanesi de damarlardaki tıkanıklıklar. Damardaki tıkanıklıkları açarsanız, oraya stent koyarsanız, hasta ameliyat olmadan sağlığına kavuşuyor. Bunun için de sabah geliyor, siz işlemi yapıyorsunuz, bir süre hastanede yatağında yatıyor, daha sonrasında akşam evine gidiyor. Yani tedavilerin büyük bir kısmını günübirlik olarak yapabiliyoruz.”
Her 10 kişiden birinde KOAH bulunuyor
20 Kasım 2024 Çarşamba - 11:35 Her 10 kişiden birinde KOAH bulunuyor Dünyadaki her 10 yetişkinden birinin Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) olduğunu belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Aslı Görek Dilektaşlı, KOAH’ta yetersiz teşhisin önemli bir sorun teşkil ettiğini ve hastaların yüzde 60 ile 80’inin teşhis konmamış durumda olduğuna dikkat çekti. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aslı Görek Dilektaşlı, Dünya KOAH Günü çerçevesinde açıklamalarda bulundu. KOAH’ın nefes darlığı, öksürük, balgam gibi kalıcı solunumsal yakınmalarla ortaya çıkan, önlenebilir ve tedavi edilebilir bir kronik akciğer hastalığı olduğunu dile getiren Doç. Dr. Dilektaşlı, ileri yaşlarda daha sık görülse de erken yaşlarda başlayabileceğini ve genç bireyleri de etkileyebileceğinin altını çizdi. Tütün ve tütün ürünlerinin KOAH’ın en yaygın nedeni olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Dilektaşlı, “Yeni veriler gösteriyor ki elektronik sigara kullanımı KOAH için bir risk faktörüdür. Bunun yanı sıra yoğun şehirleşme nedeniyle artan hava kirliliğine maruziyet, iç ve dış ortamda odun ve kömür gibi fosil yakıtlar ile bitki sapları ve tezek gibi biyokütle yakıtlarının dumanının solunması KOAH hastalığına neden olan önemli risk faktörleridir. Ayrıca çocukluktan itibaren yaşam şartları KOAH için bir risk faktörü oluşturuyor. Yetersiz beslenme, çocuklukta geçirilen akciğer enfeksiyonları, iç ve dış ortam kirleticilerine pasif maruziyete bağlı olarak akciğer gelişiminin geri kalması da KOAH’a yol açabilir” dedi. İlaçlar hekim kontrolünde ve düzenli kullanılmalı KOAH’ın bireysel tedavisinde “inhaler” olarak bilinen ve solunum yoluyla uygulanan nefes açıcı ilaçlar kullanıldığı bilgisini veren Dilektaşlı, “İlaçlar hava yollarındaki daralmayı azaltarak hastaların hissettiği nefes darlığını hafifletiyor. Tedavinin başarıya ulaşması için bu ilaçların düzenli kullanılması ve hekim kontrolünde kullanılması önem arz ediyor. KOAH kronik bir hastalık ve hastalığın seyrinde alevlenmeler yaşanıyor. Alevlenmeler akciğer fonksiyonlarını kalıcı olarak azaltıyor. Bu nedenle iyi bir KOAH kontrol programında mutlaka alevlenmelerin önlenmesi yer almalı, bunun için de aşı çok önemli. Yıllık olarak grip aşılarının yapılması, hekimin uygun gördüğü sıklıkta zatürre aşılarının uygulanması gerekiyor” şeklinde konuştu. Kişiye özel tedavi programı bulunuyor KOAH tedavisinde en etkili yöntemlerden birinin de akciğer rehabilitasyonu olduğunu belirten Dilektaşlı, “Kişinin bireysel ihtiyaçlarına göre özelleştirerek uyguladığımız bir tedavi yaklaşımıdır. Burada kişinin beslenme durumu ele alınır. Günlük yaşam aktiviteleri gözden geçirilir. Fiziksel aktivitenin arttırılması hedeflenir. Bunun yanı sıra kullandığı nefes açıcı ilaçlar, yardımcı solunum cihazları, oksijen desteği bütün bunların en iyi şekilde hasta tarafından kullanılması hedeflenir” ifadelerini kullandı. Pilot proje Nilüfer’de başladı UÜ Tıp Fakültesi ile Bursa İl Sağlık Müdürlüğü’nün KOAH’lı bireylere yönelik ortak proje başlattıklarını ifade eden Dilektaşlı, “Bu kapsamda Nilüfer İlçe Sağlık Müdürlüğü’nde görevli bazı personeller fakültemizdeki pulmoner rehabilitasyon programında gözlemci olarak bulundular. Fakülte hastanesinde gözetimli pulmoner rehabilitasyon programını tamamlayan hastaları, daha uzun süreli idame program için Nilüfer İlçe Sağlık Müdürlüğü’ne yönlendirdik. İlk sonuçlarımız oldukça olumlu seyrediyor. Değerlendirdiğimiz bu yaklaşımdan faydalanan hasta sayımız arttıkça daha büyük kitlelere ulaşacağına inanıyoruz” diye konuştu.