POLİTİKA
22 Eylül 2024 Pazar - 13:51 Taşkın, vatandaşların sorunlarını yerinde dinledi Battalgazi Belediye Başkanı Bayram Taşkın, Tandoğan Mahallesi’nde düzenlenen "Mahalle Sizin, Söz Sizin" buluşmasında vatandaşlarla bir araya gelerek sorunları dinledi. Programa AK Parti Malatya İl Başkanı Namık Gören ve AK Parti Battalgazi İlçe Başkanı Basri Kahveci de katıldı. Battalgazi Belediye Başkanı Bayram Taşkın, AK Parti Malatya İl Başkanı Namık Gören ve AK Parti Battalgazi İlçe Başkanı Basri Kahveci, Tandoğan Mahallesi’nde düzenlenen "Mahalle Sizin, Söz Sizin" programında mahalle sakinleriyle buluştu. Vatandaşların sorunlarını ve taleplerini dinleyen Başkan Taşkın, çözüm odaklı çalışmaların sürdüğünü belirtti. Battalgazi Belediye Başkanı Bayram Taşkın, konuşmasında, Tandoğan Mahallesi sakinlerinin sorunlarına odaklanarak şunları söyledi: “Beş aydır her hafta bir mahallemizde siz vatandaşlarımızla bir araya geliyoruz. Programın konsepti gereği biz az konuşuyoruz, sözü size bırakıyoruz. Mahalle muhtarımızla sürekli temas halindeyiz ve sorunları ondan dinliyoruz. Bugün de sizlerden dinleyerek çözüm yolları bulmaya gayret edeceğiz. Hepinize katılımınızdan dolayı teşekkür ediyorum.” AK Parti Malatya İl Başkanı Namık Gören, programda yaptığı konuşmada, mahalle sakinlerinin sorunlarını yerinde dinleyip çözüm bulmanın öncelikli hedefleri olduğunu vurguladı. Gören, “Bugün Tandoğan Mahallesi’ndeyiz. Amacımız, mahallenin sorunlarını bizzat sizlerden dinleyip çözümler üretmek. Bu buluşmalarla sizlere hizmet etmeye devam edeceğiz. Asıl olan burada uzun siyasi nutuklar atmak değil, sizlerin problemlerini çözmek için gayret göstermektir. Bu buluşmayı organize eden Bayram Başkanımıza teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı. AK Parti Battalgazi İlçe Başkanı Basri Kahveci, Mahalle Sizin, Söz Sizin programlarının önemine dikkat çekerek, “Bu buluşmaları düzenli aralıklarla yaparak mahallelerimizdeki sorunları ve eksiklikleri yerinde tespit ediyoruz. 6 Şubat depremi sonrası Malatya’mız büyük bir yıkım yaşadı, ancak tüm olumsuzluklara rağmen yaralarımızı sarmaya devam ediyoruz. Tandoğan Mahallesi’ndeki eksikleri de ilgili müdürlerimiz not aldı, bizler de takipçisi olacağız” dedi.
22 Eylül 2024 Pazar - 12:58 Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanı Görgel: "İmar planımızı bilim insanlarımızın raporuna göre revize edeceğiz" Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum ile bir araya gelen Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanı Fırat Görgel, “Şehrimizin batısında, şehir merkezinde ve şehrimizin doğusunda fay hattı sebebiyle uygun olmayan alan ilan edilen bölgelerde deprem üretme potansiyeli görülmedi ve gerekli tedbirler alınarak yapılaşma yapılabilecek. Şehrimizin güneyinde, yapılaşmanın olmadığı bölgede ise sakınım bandı oluşturulacak. Şehrimizin geleceği için büyük önem taşıyan bu çalışmayla imar planlarımızı bilim insanlarımızın raporuna göre revize edeceğiz” dedi. Bir dizi ziyaret ve temaslarda bulunmak üzere Ankara’ya giden Görgel, Bakan Kurum ile bir araya geldi. AK Parti Kahramanmaraş Milletvekilleri Ömer Oruç Bilal Debgici, Dr. Tuba Köksal ve Mevlüt Kurt ile bakanlık yetkililerinin de yer aldığı toplantıda, yeni Kahramanmaraş’ın imar ve inşası noktasında yürütülen ve planlanan yatırımlar değerlendirildi. Toplantıda Bakan Murat Kurum, uygun olmayan alanlara ilişkin son gelişmeleri de paylaştı. “Yerleşime Uygunluk Durumları Netleşti” Uygun olmayan alanlara ilişkin açıklamalarda bulunan Bakan Kurum, “Kahramanmaraş Mikro Bölgeleme Etüt Raporumuzu bilimsel çalışmalar eşliğinde tamamladık. Çalışmalar sırasında hendekler kazdık, numuneler aldık. Londra’daki laboratuvara gönderdik, sonuçlarımız geldi ve bu sonuçlara göre bölgede yerleşime uygunluk durumlarını artık net olarak belirlemiş olduk. Kahramanmaraş fay zonlarından bazılarında deprem üretme potansiyeli bulunmadığı, dolayısıyla fay sakınım zonu konulmasına gerek olmadığı sonucuna vardık. Bu çerçevede, bu alanları uygun olmayan alan tanımı yerine önlemli alan olarak yeniden düzenledik. Kentin güneyinden geçen fay segmentinde deprem üretme potansiyeli tespit edilmiştir. 70 metre genişliğinde fay sakınım bandı bırakılmıştır. Sonuç olarak mikro bölgeleme etüt raporunda belirtilen yerleşime uygunluk durumları göz önüne alınarak belediyemizce imar planı revizyonları yapılacak plan kararı ve gerekli önlemler doğrultusunda yapılaşmaya gidilebilecek” diye konuştu. “İmar Planlarımızı Bilim İnsanlarımızın Raporuna Göre Revize Edeceğiz” Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığında gerçekleştirilen toplantıya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Görgel, “Milletvekillerimizle birlikte Bakanımız Sayın Murat Kurum’u ziyaret ederek şehrimize dair istişare ve değerlendirmelerde bulunduk. Sayın Bakanımız mikro bölgeleme etüt raporunu bizler ve vatandaşlarımızla paylaştı. Şehrimizin batısında, şehir merkezinde ve şehrimizin doğusunda fay hattı sebebiyle uygun olmayan alan ilan edilen bölgelerde deprem üretme potansiyeli görülmedi ve gerekli tedbirler alınarak yapılaşma yapılabilecek. Şehrimizin güneyinde, yapılaşmanın olmadığı bölgede ise sakınım bandı oluşturulacak. Şehrimizin geleceği için büyük önem taşıyan bu çalışmayla imar planlarımızı bilim insanlarımızın raporuna göre revize edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Bakan Memişoğlu: "Puf veya elektronik sigaralar konusunda lütfen dikkatli olalım"
13 Eylül 2024 Cuma - 17:31 Bakan Memişoğlu: "Puf veya elektronik sigaralar konusunda lütfen dikkatli olalım" Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, "Tütün bağımlılığı, alkol bağımlılığı maalesef özellikle genç nüfusumuza bir saldırı olarak düşünüyoruz. Puf veya elektronik sigaralar konusunda lütfen dikkatli olalım" dedi. Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, bir dizi ziyaret için Konya’ya geldi. İlk olarak Konya Valiliğini ziyaret eden Bakan Memişoğlu, burada Vali Vahdettin Özkan, Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, milletvekilleri ve protokol mensupları tarafından karşılandı. Bakan Memişoğlu şeref defterini imzaladı. Bakan Memişoğlu, Valilik ziyaretinin ardından AK Parti Konya İl Başkanlığında partililer ile buluştu. Daha sonra Karatay Şehit Uzman Doktor Ekrem Karakaya Sağlık Merkezini ziyaret eden Bakan Memişoğlu, burada basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Bakan Memişoğlu, "Konya hem üretimiyle hem tarımıyla hem sağlığıyla hem eğitimiyle örnek şehrimiz. Gerçekten hem şehircilik anlamında hem de diğer alanlarda örnek şehrimiz. Sağlıkta da çok iyi yerlerde var ve biz bunun daha iyi olması için ne yapabiliriz onun için geldik. İstişare ettik. Gördüğünüz gibi sağlıklı hayat merkezinin olduğu, aile sağlığı merkezinin olduğu, aynı zamanda olduğu ve yerel yönetimlerin milletin ve devletin bir araya gelip böyle güzel yapılarda basın toplantısı yapıyoruz. Burayı yapan, hizmete sunan Karatay Belediyesi’ne çok teşekkür ediyoruz. Örnek arkadaşlarımıza burada her bir hekim arkadaşımıza, çalışan arkadaşımıza teşekkür ediyoruz. Şehir hastanesiyle, üniversite hastaneleriyle, 225 sağlık ocağıyla, aile sağlığı merkezi gerçekten Konya sağlıkta da çok iyi yerlerde. İnşallah bizlerin de katkısı olacak. Bugün yeni hastanelerle ilgili, yeni ağız diş sağlığı, Meram Eğitim Araştırma Hastanesiyle ilgili çalışmalarımız da sürüyor. İnşallah milletimize daha iyi şekilde onları da hizmete sunmak için planlamalar yapacağız. Biz insanlarımıza hizmet etmek istediğimiz için buradayız" şeklinde konuştu. "Puf veya elektronik sigaralar konusunda lütfen dikkatli olalım" Toplumun sağlığını tehdit eden 3 husus olduğunu ifade eden Bakan Memişoğlu, "Özellikle topluma birkaç mesaj vermek istiyorum. Toplum için her zaman en büyük üç tane riski olduğunu söylüyoruz. Birincisi kilo, düzgün beslenme, sağlıklı beslenme. İkincisi bağımlılık. Özellikle tütün bağımlılığı, alkol bağımlılığı ve maalesef özellikle genç nüfusumuza bir saldırı olarak düşünüyoruz. Puf veya elektronik sigaralar konusunda lütfen dikkatli olalım. Çünkü sağlığımızı kaybedecek en önemli risklerdir bunlar. Bir üçüncüsü de hareketsizlik. Burası sağlıklı hayat merkezleri, aile sağlığı merkezlerimiz hem diyetisyeni, hem fizyoterapistiyle, hem kanser taramalarıyla hem de sağlıklı kalabilmemiz için her türlü danışacağımız, bilgi alacağımız yerler. Hastaneye gitmeden bazı hastalıkların tedavi edilebileceği en önemli yerlerdir. Toplumumuza öncelikli olarak, aile hekimleriyle tanışmalarını, sağlıklı hayat merkezlerine gidip danışmanlık almalarını, psikoloğuna kadar fizyoterapistinden diş hekimine kadar, kanser taramasına kadar, ücretsiz bu hizmetlerin buralarda veriliyor” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: “Huzur ve güven ortamının pekişmesiyle bugün Doğu ve Güneydoğu her zamankinden daha güçlü”
13 Eylül 2024 Cuma - 17:00 Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: “Huzur ve güven ortamının pekişmesiyle bugün Doğu ve Güneydoğu her zamankinden daha güçlü” Bingöl’ün Solhan ilçesindeki toplu açılış töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Terörün ortadan kalkmasıyla, huzur ve güven ortamının pekişmesiyle bugün Doğu ve Güneydoğu her zamankinden daha güçlü bir hale gelmiş durumda” dedi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, toplu açılış törenine katılmak üzere Bingöl’ün Solhan ilçesine geldi. Burada yapımı tamamlanan Solhan Hükümet Konağı, Solhan Emniyet Müdürlüğü, Solhan Yeşilova Mahallesi 5 Hekimlik Aile Sağlığı ve 112 Çağrı Merkezi, Solhan Orman İşletme Şefliği İdari Bina ve Lojmanlar, Solhan Mutluca Deresi ve Yan Dereler 1. Kısım Taşkın Koruma İşi, Güneş Enerji Sistemi, Solhan Sabiha Bahçıvan Fen Lisesi ve diğer okulların açılışını gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, açıklamalarda bulundu. 8 projenin maliyetinin 420 milyon lira olduğunu belirten Yılmaz, “Solhan manevi değerleriyle, milli birlik ve beraberliğe verdiği önemle ülkemizin geleceğine sahip çıkmasıyla her zaman övgüyü hak eden bir ilçemizdir. Hizmetin en güzeline kalitelisine layık olan bir ilçemizdir. Solhan’ın her geçen gün, her geçen yıl gelişmesine, imkanlarının iyileşmesine birlikte şahitlik ediyoruz. Bugün de açılışını yaptığımız 8 eser ve güncel rakamlarla toplamda 420 milyon liralık bir yatırımı resmen açmış oluyoruz bugün. Aralarında Solhan Hükümet Konağı’mız var” dedi. Depreme dirençli yapılar inşa edildiğini vurgulayan Yılmaz, “İlçemizin deprem tehlikesi yüksek bir bölgede olduğunu unutmadan yatırımlarımızı en modern ve deprem yönetmeliklerine uygun bir şekilde hayata geçiyoruz. Halkımızın hem huzur içinde yaşayıp çalışabileceği hem de doğal afetlere karşı dirençli yapılar oluşturmak bizim en büyük önceliğimizdir. Bu projelerle sadece fiziki altyapıyı güçlendirmekle kalmıyor vatandaşlarımıza güvenli bir ortamda yaşama ve çalışma imkanı sunmuş oluyoruz” şeklinde konuştu. “Terör en büyük zararı kalkınmaya verdi, demokrasiye verdi” Yılmaz, açıklamalarını şu şekilde sürdürdü: “Doğusuyla batısıyla 81 ilimiz 973 ilçemiz için nasıl çalışıyorsak Solhan için de aynı şekilde çalışmaya devam edeceğiz. Halkımıza hizmet etmeye devam edeceğiz. Bizler halka efendilik yapmak için değil hizmetkar olmak için geldik. Hepimiz bu anlayıştayız. Halka kim hizmet ettiyse en kıymetli kişi odur. Hizmet etmediyse, halka tepeden bakan halkın değerlerinden uzak düşen yöneticilerin hiçbir zaman başarılı olmayacağını belirtmek istiyorum. Aslında bugün açılışını yaptığımız yatırımlar ülkemizin dört bir yanında sağlanan kazanımların birer örneğidir. Yıllarca bölgede refah artışını engelleyenlerin ortadan kalkmasıyla milletimiz hakiki kimliğini bulmaya başlamış çok farklı bir ortamı teneffüs etmeye başlamıştır. Terörle mücadelemiz, terör belasından bu bölgeyi kurtarmamız en büyük destekçimizdir. Ben hep söylüyorum buradan da bir kez daha altını çizmek istiyorum; terör en büyük zararı bu bölgemize verdi. Terör en büyük zararı kalkınmaya verdi, demokrasiye verdi. Terörün olduğu yerde ne kalkınma olur ne de temel hak ve hürriyetlerinizi kamil bir şekilde olgun bir şekilde yaşayabilirsiniz. Terörün ortadan kalkmasıyla, huzur ve güven ortamının pekişmesiyle bugün Doğu ve Güneydoğu her zamankinden daha güçlü bir hale gelmiş durumda. Bir taraftan farklılıklarımızı zenginlik bilerek, tüm farklılıklarımızı demokratik bir ortamda özgür bir ortamda yaşıyoruz. Diğer taraftan da kalkınma sürecimizi hızlandırıyoruz. Güvenliğin olmadığı bir yere yatırımı gelir mi? Turist gelmez, nitelikli eleman gelmez. Dolayısıyla şimdi çok şükür Bingöl Solhan yatırım ortamı olarak çok iyi bir noktada. İnşallah bu huzur ve güven ortamında Cumhurbaşkanımızın liderliğinde mücadelemizi, demokrasi mücadelemizi, kalkınma mücadelemizi daha ileri noktalara da taşıyacağız.” Açılış programına Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz’ın yanı sıra Vali Ahmet Hamdi Usta, AK Parti Bingöl milletvekilleri Feyzi Berdibek, Zeki Korkutata, Bingöl Belediye Başkanı Erdal Arıkan, kurum amirleri ve vatandaşlar katıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Toplamda 12 milyar liralık yatırımla hayata geçirilen külliyemizle eğitim ve bilim alanındaki hedeflerimize biraz daha yaklaşıyoruz"
13 Eylül 2024 Cuma - 16:25 Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Toplamda 12 milyar liralık yatırımla hayata geçirilen külliyemizle eğitim ve bilim alanındaki hedeflerimize biraz daha yaklaşıyoruz" Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi 1. ve 2. Etap Eğitim-Öğretim Binaları Açılış Töreni’nde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Toplamda 12 milyar liralık yatırımla hayata geçirilen külliyemizle eğitim ve bilim alanındaki hedeflerimize biraz daha yaklaşıyoruz" dedi.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi 1. ve 2. Etap Eğitim-Öğretim Binaları Açılış Töreni’ne katıldı. Törene ayrıca, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, İstanbul Valisi Davut Gül ve İletişim Başkanı Fahrettin Altun da katıldı.“12 milyarlık yatırımla Türkiye’nin bilim alanındaki hedeflerine biraz daha yaklaşıyoruz"Törende konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Marmara Üniversitemizin kıymetleri mensupları, sevgili öğrenciler sizleri selamlıyorum. Bugün ayrı bir heyecan içindeyim. Yapım sürecini takip ettiğim Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi’ni açmaktan bahtiyarlık duyuyorum. Marmara Üniversitesi’nden 1981 yılında mezun oldum. Siyasi hayatım boyunca aldığım fahri doktora ünvanlarımdan en anlamlısını 2013 yılında üniversitemden aldım. Marmara Üniversitesi’nde mezun olmaktan gurur duyuyorum. Burası askeri kışlaydı, parmakla gösterilecek eğitim yeri olması için çalıştık. Marmara Denizi’ne hakim külliye projesinin ilk etabını 2021 yılında tamamladık. Külliyenin iki etabından mühendislik ve eğitim fakültesi, siyasi bilgiler fakültesi, hangarlar, öğrenci merkezleri de yer alıyor. 12 milyarlık yatırımla Türkiye’nin bilim alanındaki hedeflerine biraz daha yaklaşıyoruz. Şehrimize ve üniversitemize hayırlı olmasını diliyorum. Külliyemizin inşasında emeği olanlara teşekkür ediyorum. 141 yıllık köklü tarihinde Marmara Üniversitemizin yanında olmaya devam edeceğiz. Dünya’nın 198 farklı ülkesinde 340 bin öğrenci var. Yüzde 95’i kendi imkanları ile okuyor. Misafir öğrencilerin katkısı 3 milyar dolar civarında. Ülkemiz açısından övünülecek bir durumdur" dedi."Irkçılık adı altında Türk-İslam düşmanlığı yapılmaktadır"Erdoğan, "Hükümet olarak nitelikli, öğrenmeye, araştırmaya hevesli, ülkemizi tanımak, Türk kültürünü ve dilini öğrenmek isteyen başarılı öğrencilerin Türk üniversitelerinde okumasını teşvik ediyoruz. Ancak son yıllarda kökü dışarıda mahfiller tarafından körüklenen ırkçı faşizm ülkemizin bu gayretlerine sekte vurmaya başladı. Siyasette, medyada ve sosyal medyada bu mesele sürekli kaşınıyor. Gönül coğrafyamızdan gelen öğrencilere, turistlere, yatırımcılara karşı tam anlamıyla bir nefret dalgası oluşturulmak isteniyor. 14-28 Mayıs seçimlerine karşımızdaki aday üç beş oy uğruna ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının adeta bayraktarlığını üstlendi. Bırakın sosyal demokrasiyi, temel insani değerlerle bile bağdaşması mümkün olmayan faşizan bir dil kullandı. Muhalefet adayının nefret siyaseti karşısında yanındaki yöresindekiler arasından bir vicdan sahibi de çıkıp tek bir cümle kuramadı. İki hafta boyunca köpürtülen nefret siyasetini sessizce seyrettiler. Bir defa şunun bilinmesini isterim. Ülkemizin binbir emekle inşa ettiği yumuşak gücüne zarar veren bu ırkçı nefretin masum olmadığı açıktır. Türkiye’de ırkçılık adı altında topyekün Türkiye düşmanlığı yapılmaktadır. Bunların bir kısmı özellikle öne çıkan bazı şaibeli isimler, apaçık bir ihanet içinde Türk düşmanlarının değirmenine su taşımaktadır. Allah’ın izniyle gençlerimizin bu tuzağa düşmesine fırsat vermeyeceğiz. Bakınız biz ülke ve millet olarak hiçbir zaman insanları derisinin rengine, yaşadığı yere, konuştuğu dile göre ayırmadık. Biz asırlar boyunca üç kıta, yedi iklimde hükümranlık kurmasına rağmen tarihinde sömürgecilik ayıbı olmayan bir devletiz. Böyle bir milletiz. Hiç kimse bu beyaz sayfaya leke bulaştıramaz" dedi."Türk ekonomisini çökertmek için gençleri kullandılar"Erdoğan, "Ülkemizin marka eğitim kurumlarından biri olan Marmara Üniversitemizin uluslararası kimliğini güçlendirerek sürdüreceğine inanıyorum. Kıymetli misafirler, Marmara Üniversitesi’ndeki öğrencilik yıllarımız ülkemizin gerçekten sancılı, belki de en kaotik yıllarına denk geldi. Türkiye’nin sokaklarında kargaşa, siyasetinde ise istikrarsızlık hakimdi. Her 7-8 ayda bir hükümetin değiştiği, göreve gelen iktidarların muktedir olamadığı, vatandaşın sorunlarına çözüm üretemediği sıkıntılı günlerdi. O karanlık günlerin ceremesini milletimizle birlikte en çok üniversitelerimiz çekti. Öğretim üyelerimiz ve öğrencilerimiz çekti. Sadece ekonomik zorluklarla değil, üniversitelerimizi esir alan ideolojik kavgalarla da mücadele ettik. Birtakım kirli eller bu ülkenin pırıl pırıl çocuklarını henüz hayatlarının baharındayken birbirine düşman ettiler. Sağ dediler, sol dediler. Alevi, Sünni, Kürt, Türk dediler. Delikanlılarımızın heyecanlarını istismar ederek ailelerine çok büyük acılar yaşattılar. Milletimizin istikbali olan yüzlerce üniversite öğrencisi hayatını kaybetti. Gençlerimiz, üniversitelerimizi esir alan kör şiddetin kurbanı oldu. Bugün hatırladıkça yüreklerimizi yakan nice dramatik olay yaşadık. Burada şu gerçeği açık açık söylemek durumundayım. Hem 27 Mayıs öncesinde hem de 12 Eylül darbesi öncesinde emellerine ulaşmak için hep gençleri kullandılar. Türk ekonomisini çökertmek için gençleri kullandılar. Siyasete müdahale etmek için gençleri kullandılar. Türk ekonomisini çökertmek için gençleri kullandılar. Siyasete müdahale etmek için gençleri kullandılar. Darbeye uygun ortam hazırlamak için buu milletin evlatlarını kullandılar. Toplum kesimleri arasında duvarlar örmek için gençlerimizi kullandılar. Tüm bunların bedelini milletçe hepimiz ödedik" dedi."Gezi Olaylarının Türkiye’ye doğrudan maliyeti 1,4 milyar dolardır"Erdoğan, "Ekonomide kalkınma yolculuğumuzun sık sık kesintiye uğramasıyla ödedik. Demokraside vesayetin gölgesinden çıkamayarak ödedik. Hak ve özgürlüklerde yasalara mahkum edilerek ödedik. Güvenlikte terör örgütlerine istismar imkanı verilmesiyle ödedik. Toplumsal barışta, uzun yıllar kapanmayan kutuplaşmalarla ödedik. Milli birlikte ezeli ve ebedi kardeşliğimizin zayıflatılmasıyla ödedik. Geriye doğru baktığımızda şunu çok net görebiliyoruz. Gençlerimizi birbirine kışkırtan ve kırdıranlar aslında aynı odaklardı. Türkiye kendi iç sorunlarıyla uğraşmaktan dış dünyadaki gelişmeleri takip edemedi. Aşağı yukarı aynı ekonomik yapıya sahip olduğumuz ülkeler koşar adım giderken biz yıllarca yerimizde saydık hatta onlardan geriye düştük. 2002’de Aziz Milletimizin teveccühüyle göreve geldiğimizde Türkiye’nin bir daha böyle bir tuzağa düşmemesi için daima çok dikkatli olduk. Bizim yaşadıklarımızı gençlerimiz yaşamasın, bizim çektiğimiz sıkıntılarla çocuklarımız karşılaşmasın diye çok çetin mücadeleler yürüttük. Cumhuriyet mitinglerinden Gezi Olaylarına kadar ülkemizin birliğini, dirliğini, demokrasisini hedef alan her şeyin karşısında durduk. Ne esnafın malını mülkünü yağmalayan vandalların, ne kundaktaki bebekleri katleden bölücü canilerin, ne namuslarına emanet edilen silahları o silahların asıl sahibi olan millete çevrilen FETÖ’cü hainlerin, ne de kendini milletten üstün gören bürokratik oligarşinin milli iradeyi gaspetmesine, milleti aşağılamasına, milleti tehdit etmesine izin vermedik. Her zaman soğukkanlı olduk. Sağduyulu davrandık. Siyasette nezaket bir an olsun elden bırakmadık. Ama milletin emaneti ve iradesi tehdit altında olduğunda hiç tereddüt etmeden tüm gücümüzle buna karşı çıktık. Bizim öfkemiz de, sevgimiz de hep milletimiz içindi. Bakınız yeri gelmişken şu hususu tekrar ifade etmek isterim. Birkaç tane ağacın taşınması bahane edilerek başlatılan Gezi Olaylarının Türkiye’ye doğrudan maliyeti 1,4 milyar dolardır. Dolaylı etkilerini de hesaba dahil ettiğimizde bu rakam ürkütücü seviyelere ulaşıyor. Türk ekonomisinin en parlak dönemini yaşadığı günlerde alevlendirilen bu olaylarla ülkemize karşı büyük bir komplo kurulmuştur. Tarih bilen, ekonomi bilen, küresel siyaseti doğru okuyabilen herkes gezi olaylarının birilerinin iddia ettiği gibi gençlerin heyecanına verilemeyecek kadar çok katmanlı bir senaryonun parçası olduğunu anlayacaktır. Kimse kusura bakmasın, ama biz bu gerçeklere gözlerimizi kapatamayız. Milleti ve milli iradeyi hedef alan bir kalkışmayı meşru bir demokratik eylem olarak göremeyiz. Gezi olaylarıyla ilgili tarih hükmünü vermiş, millet hükmünü vermiştir. Hepsinden öte bağımsız Türk mahkemeleri hükmünü vermiştir" dedi."Hangi partiye oy verirse versin. Vatandaşlarımızı oy tercihlerinden dolayı suçlamaz, iradesini asla sorgulayamaz"Erdoğan, "Şimdi bakıyorsunuz birileri çıkıyor. Sapla samanı karıştırarak bu meseleyi tekrar gündeme getirmeye çalışıyor. Türkiye’ye milyarlarca dolar faturası olan böyle bir kalkışma üzerinden kendilerince bir özür bahsi açıyorlar. Onlara şunu söylemek isterim. Evet 11 sene sonra da olsa, çok geç de olsa bu hadise ile ilgili samimi nedamet cümlelerine ihtiyaç vardır. Gezi Olayları sebebiyle çıkıp özür dilemesi gereken birileri varsa bunlar tabii ki demokrasiyi ve milli iradeyi savunanlar değildir. Tam tersine bu hadisede asıl öz eleştiri vermesi gerekenler haftalarca sokakları ateşe, kaosa, gerilime, kargaşaya boğanlardır. Milletin otobüslerini yakıp yıkanlardır. Çıkıp özür dilemesi gerekenler polise saldıranlar, belediye otobüslerini ateşe verenler, esnafın camını çerçevesini indirenlerdir. Çıkıp özür dilemesi gerekenler faizlerin tarihimizin en düşük seviyesine indiği, IMF’e borcumuzun kapandığı başarılarla dolu bir dönemde Türk ekonomisine milyarlarca dolarlık fatura çıkartanlardır. Bakınız biz siyasetçiyiz, biz milletin emanetini taşıyan, 85 milyonun mesuliyetini taşıyan insanlarız. Milletin hakkını, hukukunu savunmak, saldırılar karşısında milletin özellikle iradesini, namusunu korumak bizim asli görevimizdir. Hangi partiye oy verirse versin. Vatandaşlarımızı oy tercihlerinden dolayı suçlamaz, iradesini asla sorgulayamaz. Yarım asrı bulan siyasi hayatımız boyunca biz bunu yaptık. İnşallah bundan sonra da bu şekilde hareket etmeyi sürdüreceğiz" dedi."Şanlıurfa’da Oxford vardı da gitmedik mi"Erdoğan, "Türkiye yüzyılını, bilimin, teknolojinin, refahın yüzyılı haline getirmek için gece gündüz çalışıyoruz. Son 22 yılda bu hedef doğrultusunda çok önemli adımlar attık. 2002’de burası çok ama çok önemli. 2002’de 76 üniversitemiz varken bugün bu sayı 208’e yükseldi. Hani tatlıses’in bir sözü var ya yani Şanlıurfa’da Oxford vardı da gitmedik mi? Şu anda 81 vilayetin 81’inde hamdolsun üniversitelerimiz var. Üniversitesi olmayan ilimiz yok. Söz verdik. "Üniversitesi olmayan şehir bırakmayacağız" dedik ve bırakmadık. Yükseköğrenim imkanını ülkemizin en ücra köşesine kadar taşıdık. Profesör, doçent ve doktor öğretim üyesi sayımızı da buna göre artırdık. Sadece belli şehirlerde değil, tüm coğrafi bölgelerimizde güçlü, dinamik, üretken bir araştırma, geliştirme ve girişimcilik ekosistemi inşa ettik. Önümüzdeki dönemde çok daha fazlasını yapacağız. Bu duygularla Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi’nin ülkemize, milletimize, üniversitemize hayırlı olmasını diliyorum. Üniversitemizin yönetimine, hocalarına ve öğrencilerine Rabb’imden üstün başarılar diliyorum" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Toplamda 12 milyar liralık yatırımla hayata geçirilen külliyemizle eğitim ve bilim alanındaki hedeflerimize biraz daha yaklaşıyoruz"
13 Eylül 2024 Cuma - 16:11 Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Toplamda 12 milyar liralık yatırımla hayata geçirilen külliyemizle eğitim ve bilim alanındaki hedeflerimize biraz daha yaklaşıyoruz" Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi 1. ve 2. Etap Eğitim-Öğretim Binaları Açılış Töreni’nde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Toplamda 12 milyar liralık yatırımla hayata geçirilen külliyemizle eğitim ve bilim alanındaki hedeflerimize biraz daha yaklaşıyoruz" dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi 1. ve 2. Etap Eğitim-Öğretim Binaları Açılış Töreni’ne katıldı. Törene ayrıca, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, İstanbul Valisi Davut Gül ve İletişim Başkanı Fahrettin Altun da katıldı. “12 milyarlık yatırımla Türkiye’nin bilim alanındaki hedeflerine biraz daha yaklaşıyoruz" Törende konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Marmara Üniversitemizin kıymetleri mensupları, sevgili öğrenciler sizleri selamlıyorum. Bugün ayrı bir heyecan içindeyim. Yapım sürecini takip ettiğim Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi’ni açmaktan bahtiyarlık duyuyorum. Marmara Üniversitesi’nden 1981 yılında mezun oldum. Siyasi hayatım boyunca aldığım fahri doktora ünvanlarımdan en anlamlısını 2013 yılında üniversitemden aldım. Marmara Üniversitesi’nde mezun olmaktan gurur duyuyorum. Burası askeri kışlaydı, parmakla gösterilecek eğitim yeri olması için çalıştık. Marmara Denizi’ne hakim külliye projesinin ilk etabını 2021 yılında tamamladık. Külliyenin iki etabından mühendislik ve eğitim fakültesi, siyasi bilgiler fakültesi, hangarlar, öğrenci merkezleri de yer alıyor. 12 milyarlık yatırımla Türkiye’nin bilim alanındaki hedeflerine biraz daha yaklaşıyoruz. Şehrimize ve üniversitemize hayırlı olmasını diliyorum. Külliyemizin inşasında emeği olanlara teşekkür ediyorum. 141 yıllık köklü tarihinde Marmara Üniversitemizin yanında olmaya devam edeceğiz. Dünya’nın 198 farklı ülkesinde 340 bin öğrenci var. Yüzde 95’i kendi imkanları ile okuyor. Misafir öğrencilerin katkısı 3 milyar dolar civarında. Ülkemiz açısından övünülecek bir durumdur" dedi. "Irkçılık adı altında Türk-İslam düşmanlığı yapılmaktadır" Erdoğan, "Hükümet olarak nitelikli, öğrenmeye, araştırmaya hevesli, ülkemizi tanımak, Türk kültürünü ve dilini öğrenmek isteyen başarılı öğrencilerin Türk üniversitelerinde okumasını teşvik ediyoruz. Ancak son yıllarda kökü dışarıda mahfiller tarafından körüklenen ırkçı faşizm ülkemizin bu gayretlerine sekte vurmaya başladı. Siyasette, medyada ve sosyal medyada bu mesele sürekli kaşınıyor. Gönül coğrafyamızdan gelen öğrencilere, turistlere, yatırımcılara karşı tam anlamıyla bir nefret dalgası oluşturulmak isteniyor. 14-28 Mayıs seçimlerine karşımızdaki aday üç beş oy uğruna ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının adeta bayraktarlığını üstlendi. Bırakın sosyal demokrasiyi, temel insani değerlerle bile bağdaşması mümkün olmayan faşizan bir dil kullandı. Muhalefet adayının nefret siyaseti karşısında yanındaki yöresindekiler arasından bir vicdan sahibi de çıkıp tek bir cümle kuramadı. İki hafta boyunca köpürtülen nefret siyasetini sessizce seyrettiler. Bir defa şunun bilinmesini isterim. Ülkemizin binbir emekle inşa ettiği yumuşak gücüne zarar veren bu ırkçı nefretin masum olmadığı açıktır. Türkiye’de ırkçılık adı altında topyekün Türkiye düşmanlığı yapılmaktadır. Bunların bir kısmı özellikle öne çıkan bazı şaibeli isimler, apaçık bir ihanet içinde Türk düşmanlarının değirmenine su taşımaktadır. Allah’ın izniyle gençlerimizin bu tuzağa düşmesine fırsat vermeyeceğiz. Bakınız biz ülke ve millet olarak hiçbir zaman insanları derisinin rengine, yaşadığı yere, konuştuğu dile göre ayırmadık. Biz asırlar boyunca üç kıta, yedi iklimde hükümranlık kurmasına rağmen tarihinde sömürgecilik ayıbı olmayan bir devletiz. Böyle bir milletiz. Hiç kimse bu beyaz sayfaya leke bulaştıramaz" dedi. "Türk ekonomisini çökertmek için gençleri kullandılar" Erdoğan, "Ülkemizin marka eğitim kurumlarından biri olan Marmara Üniversitemizin uluslararası kimliğini güçlendirerek sürdüreceğine inanıyorum. Kıymetli misafirler, Marmara Üniversitesi’ndeki öğrencilik yıllarımız ülkemizin gerçekten sancılı, belki de en kaotik yıllarına denk geldi. Türkiye’nin sokaklarında kargaşa, siyasetinde ise istikrarsızlık hakimdi. Her 7-8 ayda bir hükümetin değiştiği, göreve gelen iktidarların muktedir olamadığı, vatandaşın sorunlarına çözüm üretemediği sıkıntılı günlerdi. O karanlık günlerin ceremesini milletimizle birlikte en çok üniversitelerimiz çekti. Öğretim üyelerimiz ve öğrencilerimiz çekti. Sadece ekonomik zorluklarla değil, üniversitelerimizi esir alan ideolojik kavgalarla da mücadele ettik. Birtakım kirli eller bu ülkenin pırıl pırıl çocuklarını henüz hayatlarının baharındayken birbirine düşman ettiler. Sağ dediler, sol dediler. Alevi, Sünni, Kürt, Türk dediler. Delikanlılarımızın heyecanlarını istismar ederek ailelerine çok büyük acılar yaşattılar. Milletimizin istikbali olan yüzlerce üniversite öğrencisi hayatını kaybetti. Gençlerimiz, üniversitelerimizi esir alan kör şiddetin kurbanı oldu. Bugün hatırladıkça yüreklerimizi yakan nice dramatik olay yaşadık. Burada şu gerçeği açık açık söylemek durumundayım. Hem 27 Mayıs öncesinde hem de 12 Eylül darbesi öncesinde emellerine ulaşmak için hep gençleri kullandılar. Türk ekonomisini çökertmek için gençleri kullandılar. Siyasete müdahale etmek için gençleri kullandılar. Siyasete müdahale etmek için gençleri kullandılar. Darbeye uygun ortam hazırlamak için buu milletin evlatlarını kullandılar. Toplum kesimleri arasında duvarlar örmek için gençlerimizi kullandılar. Tüm bunların bedelini milletçe hepimiz ödedik" dedi. "Gezi Olaylarının Türkiye’ye doğrudan maliyeti 1,4 milyar dolardır" Erdoğan, "Ekonomide kalkınma yolculuğumuzun sık sık kesintiye uğramasıyla ödedik. Demokraside vesayetin gölgesinden çıkamayarak ödedik. Hak ve özgürlüklerde yasalara mahkum edilerek ödedik. Güvenlikte terör örgütlerine istismar imkanı verilmesiyle ödedik. Toplumsal barışta, uzun yıllar kapanmayan kutuplaşmalarla ödedik. Milli birlikte ezeli ve ebedi kardeşliğimizin zayıflatılmasıyla ödedik. Geriye doğru baktığımızda şunu çok net görebiliyoruz. Gençlerimizi birbirine kışkırtan ve kırdıranlar aslında aynı odaklardı. Türkiye kendi iç sorunlarıyla uğraşmaktan dış dünyadaki gelişmeleri takip edemedi. Aşağı yukarı aynı ekonomik yapıya sahip olduğumuz ülkeler koşar adım giderken biz yıllarca yerimizde saydık hatta onlardan geriye düştük. 2002’de Aziz Milletimizin teveccühüyle göreve geldiğimizde Türkiye’nin bir daha böyle bir tuzağa düşmemesi için daima çok dikkatli olduk. Bizim yaşadıklarımızı gençlerimiz yaşamasın, bizim çektiğimiz sıkıntılarla çocuklarımız karşılaşmasın diye çok çetin mücadeleler yürüttük. Cumhuriyet mitinglerinden Gezi Olaylarına kadar ülkemizin birliğini, dirliğini, demokrasisini hedef alan her şeyin karşısında durduk. Ne esnafın malını mülkünü yağmalayan vandalların, ne kundaktaki bebekleri katleden bölücü canilerin, ne namuslarına emanet edilen silahları o silahların asıl sahibi olan millete çevrilen FETÖ’cü hainlerin, ne de kendini milletten üstün gören bürokratik oligarşinin milli iradeyi gaspetmesine, milleti aşağılamasına, milleti tehdit etmesine izin vermedik. Her zaman soğukkanlı olduk. Sağduyulu davrandık. Siyasette nezaket bir an olsun elden bırakmadık. Ama milletin emaneti ve iradesi tehdit altında olduğunda hiç tereddüt etmeden tüm gücümüzle buna karşı çıktık. Bizim öfkemiz de, sevgimiz de hep milletimiz içindi. Bakınız yeri gelmişken şu hususu tekrar ifade etmek isterim. Birkaç tane ağacın taşınması bahane edilerek başlatılan Gezi Olaylarının Türkiye’ye doğrudan maliyeti 1,4 milyar dolardır. Dolaylı etkilerini de hesaba dahil ettiğimizde bu rakam ürkütücü seviyelere ulaşıyor. Türk ekonomisinin en parlak dönemini yaşadığı günlerde alevlendirilen bu olaylarla ülkemize karşı büyük bir komplo kurulmuştur. Tarih bilen, ekonomi bilen, küresel siyaseti doğru okuyabilen herkes gezi olaylarının birilerinin iddia ettiği gibi gençlerin heyecanına verilemeyecek kadar çok katmanlı bir senaryonun parçası olduğunu anlayacaktır. Kimse kusura bakmasın, ama biz bu gerçeklere gözlerimizi kapatamayız. Milleti ve milli iradeyi hedef alan bir kalkışmayı meşru bir demokratik eylem olarak göremeyiz. Gezi olaylarıyla ilgili tarih hükmünü vermiş, millet hükmünü vermiştir. Hepsinden öte bağımsız Türk mahkemeleri hükmünü vermiştir" dedi. "Hangi partiye oy verirse versin;vatandaşlarımızı oy tercihlerinden dolayı suçlamaz, iradesini asla sorgulayamaz" Erdoğan, "Şimdi bakıyorsunuz birileri çıkıyor. Sapla samanı karıştırarak bu meseleyi tekrar gündeme getirmeye çalışıyor. Türkiye’ye milyarlarca dolar faturası olan böyle bir kalkışma üzerinden kendilerince bir özür bahsi açıyorlar. Onlara şunu söylemek isterim. Evet 11 sene sonra da olsa, çok geç de olsa bu hadise ile ilgili samimi nedamet cümlelerine ihtiyaç vardır. Gezi Olayları sebebiyle çıkıp özür dilemesi gereken birileri varsa bunlar tabii ki demokrasiyi ve milli iradeyi savunanlar değildir. Tam tersine bu hadisede asıl öz eleştiri vermesi gerekenler haftalarca sokakları ateşe, kaosa, gerilime, kargaşaya boğanlardır. Milletin otobüslerini yakıp yıkanlardır. Çıkıp özür dilemesi gerekenler polise saldıranlar, belediye otobüslerini ateşe verenler, esnafın camını çerçevesini indirenlerdir. Çıkıp özür dilemesi gerekenler faizlerin tarihimizin en düşük seviyesine indiği, IMF’e borcumuzun kapandığı başarılarla dolu bir dönemde Türk ekonomisine milyarlarca dolarlık fatura çıkartanlardır. Bakınız biz siyasetçiyiz, biz milletin emanetini taşıyan, 85 milyonun mesuliyetini taşıyan insanlarız. Milletin hakkını, hukukunu savunmak, saldırılar karşısında milletin özellikle iradesini, namusunu korumak bizim asli görevimizdir. Hangi partiye oy verirse versin. Vatandaşlarımızı oy tercihlerinden dolayı suçlamaz, iradesini asla sorgulayamaz. Yarım asrı bulan siyasi hayatımız boyunca biz bunu yaptık. İnşallah bundan sonra da bu şekilde hareket etmeyi sürdüreceğiz" dedi. "Şanlıurfa’da Oxford vardı da gitmedik mi" Erdoğan, "Türkiye yüzyılını, bilimin, teknolojinin, refahın yüzyılı haline getirmek için gece gündüz çalışıyoruz. Son 22 yılda bu hedef doğrultusunda çok önemli adımlar attık. 2002’de burası çok ama çok önemli. 2002’de 76 üniversitemiz varken bugün bu sayı 208’e yükseldi. Hani tatlıses’in bir sözü var ya yani Şanlıurfa’da Oxford vardı da gitmedik mi? Şu anda 81 vilayetin 81’inde hamdolsun üniversitelerimiz var. Üniversitesi olmayan ilimiz yok. Söz verdik. "Üniversitesi olmayan şehir bırakmayacağız" dedik ve bırakmadık. Yükseköğrenim imkanını ülkemizin en ücra köşesine kadar taşıdık. Profesör, doçent ve doktor öğretim üyesi sayımızı da buna göre artırdık. Sadece belli şehirlerde değil, tüm coğrafi bölgelerimizde güçlü, dinamik, üretken bir araştırma, geliştirme ve girişimcilik ekosistemi inşa ettik. Önümüzdeki dönemde çok daha fazlasını yapacağız. Bu duygularla Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi’nin ülkemize, milletimize, üniversitemize hayırlı olmasını diliyorum. Üniversitemizin yönetimine, hocalarına ve öğrencilerine Rabb’imden üstün başarılar diliyorum" dedi.
Fatih Erbakan: “Türkiye öncülüğünde adil bir dünya düzeni kuracağız”
13 Eylül 2024 Cuma - 16:05 Fatih Erbakan: “Türkiye öncülüğünde adil bir dünya düzeni kuracağız” ’Teşekkür Ziyaretleri’ kapsamında bir dizi program ve ziyarete katılmak üzere Gaziantep’e gelen Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, dış politikada D-60 hedeflerine ulaşarak 57 Müslüman ülkenin bir araya gelmesi ve Türkiye’nin öncülüğünde ortak hareket etmesiyle dünyadaki bu zulümlerden sona ereceğini söyledi. Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, ’Teşekkür Ziyaretleri’ kapsamında bir dizi programlara ve açılışlara katılmak üzere Gaziantep’e geldi. İlk olarak programlarına Delikli Tepe Seyir Terası’nda basın mensupları ile toplantı yarak başladı. Ardından 31 Mart Yerel Seçimleri kazanan Oğuzeli Belediyesi’ni ziyaret eden ve Belediye önünde gerçekleştirilen programda konuşan Yeniden Refah Genel Başkanı Fatih Erbakan, dış politikaya vurgu yaparak, “Dış politikada atılacak adımlara Gazze başta olmak üzere dünya mazlumlarına kurtuluşu Erbakan Hocamızın hedef gösterdiği D-60 hedefine ulaşarak 57 Müslüman ülkenin bir araya gelmesi. Türkiye’nin öncülüğünde ortak hareket etmesiyle dünyadaki bu zulümlerden kurtulacağız. Türkiye öncülüğünde adil bir dünya düzeni kuracağız. Manevi kalkınma ve adil bir dünya, İslam birliğinin kurulmasıyla olur” dedi. "Milletimiz mevcut durumdan şikayetçi olup karar verdi" Geçmişte milli görüşün belediyecilik hizmetlerine değinen Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, Milletimiz mevcut durumdan şikayetçi olup karar verdi dedi. Erbakan, “Milletimiz mevcut durumdan şikayetçi olup karar verdiler. Birinci karar biz şu anki durumumuzdan memnun değiliz dediler. Rantçı belediyecilikten kurtulmamız lazım. Bu devrin değişmesi lazım. Bir değişim lazım dediler. İkinci karar. Değişim olacaksa yerine ne gelecek kararı. Bunun yerine milli görüşün gelmesi lazım, milli görüş belediyeciliğine kavuşmamız lazım dediler. Çünkü geçmişte milli görüşün hizmetlerini bu millet çok iyi hatırlıyor. 89-94 yılları arasındaki belediyecilik hizmetleri, 96-97 döneminde merhum Erbakan Hoca’nın başbakan olduğu dönemde yapılan hizmetler milletimize dar gelirliye Cumhuriyet tarihinde görülmemiş oranda refah seviyesinin sağlanması ve daha nice hizmetler. Bunları hatırladıkları için yeniden milli görüşe kavuşmamız lazım dediler. Üçüncü bir karar daha verdiler. Mevcut durumdan kurtulmak istiyoruz. Bunun yerine milli görüşe kavuşmak istiyoruz. Peki milli görüşün adresi neresi. Ortada bir sürü parti var. Milletimiz burada da ferasetiyle gerçeği fark etti. Milli görüşe kavuşmak istiyorsan yeniden Refah Partisi’ne koşmam lazım dedi. Ve işte Antep’te, Oğuzeli’nde, Yavuzeli’nde ve Türkiye genelinde Yeniden Refah Partimizin oy patlaması milletimizin bu kararı ve ferasetiyle oldu” dedi. "Milli Görüş belediyeciliği adalet demektir" Milli görüş belediyeciliğinin hizmet belediyeciliği olduğunu vurgulayan Erbakan, mezhep ve ırk ayrımı yapmadan herkese eşit hizmet verdiklerini söyleyerek, “Milli Görüş belediyeciliği adalet demektir. Kim olursa olsun. Hangi mezhep, ırktan olursa olsun bu vatandaşımıza adil şekilde hizmetin götürülmesi anlayışı. Adaletin diğer bir boyutu ehliyet ve liyakat. Akrabamı getireyim, yandaşımı getireyim, partilimi getireyim anlayışı yok. İşin ehli kimse onun göreve getirilmesi adaletli belediyeciliğin gereğidir. Milli görüş belediyeciliği hizmet belediyeciliğidir. 89-94 dönemindekiler bunu çok iyi biliyor” ifadelerini kullandı. "Türkiye öncülüğünde adil bir dünya düzeni kuracağız" Ekonomik krizlere, aile yapısına ve dış politikaya vurgu yapan Erbakan, “Yeniden Refah Partisi’ni hep birlikte iktidara taşıyacağız. Yeniden refahın iktidarı neden önemli. Bir defa ekonomik krizde borç, faiz, zam, vergi ekonomisinden kurtulmak için önemli. Paylaşımda adaletin sağlanması için önemli. Bir avuç imtiyazlıya değil herkese refah sağlanması için önemli. İkinci önemli husus ahlak ve maneviyat düsturuyla ahlaki erozyonun önlenmesi. Ailemizin ve nesillerimizin korunması. Bu Yeniden Refah iktidarında gerçekleşecek. Üçüncü önemli husus dış politikada atılacak adımlara Gazze başta olmak üzere dünya mazlumlarına kurtuluşu Erbakan Hocamızın hedef gösterdiği D-60 hedefine ulaşarak 57 Müslüman ülkenin bir araya gelmesi. Türkiye’nin öncülüğünde ortak hareket etmesiyle dünyadaki bu zulümlerden kurtulacağız. Türkiye öncülüğünde adil bir dünya düzeni kuracağız. Manevi kalkınma ve adil bir dünya, İslam birliğinin kurulmasıyla olur” diye konuştu. Konuşmanın ardından esnaf ile bir araya gelen Erbakan, esnafın taleplerini dinleyerek onlarla vakit geçirdi. Esnaf ziyaretinin ardından ise Yavuzeli’nde gerçekleştirilecek programa katılmak üzere yola çıktı.
Dışişleri Bakanlığından ’4 milyon liralık araç lastiği alımı’ başlıklı haberlerle ilgili açıklama
13 Eylül 2024 Cuma - 15:37 Dışişleri Bakanlığından ’4 milyon liralık araç lastiği alımı’ başlıklı haberlerle ilgili açıklama Dışişleri Bakanlığı, çeşitli basın organlarında yer alan "4 milyon liralık araç lastiği" alımı ile ilgili haberlerin doğruyu yansıtmadığını, eksik ve kasıtlı olduğunu açıkladı. Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, "Bugün çeşitli yayın organlarında ’Dışişleri Bakanlığı’nın altı lüks aracına 4 milyonluk kışlık lastik alındı’, ’Dışişleri Bakanlığı Kamuda Tasarruf Genelgesi’ni dinlemedi: Araçlara 4 milyon liralık lastik’ gibi başlıklarla eksik ve kasıtlı haberlerin yapıldığı görülmüştür. Geçmişte diplomatlarımızı hedef almış olan terör tehdidine karşı personelimizi korumak ve savaş bölgeleriyle çatışma alanlarındaki görevlilerimizin güvenliğini sağlamak amacıyla özel donanımlı (zırhlı) araçlar kullanılabilmektedir. Bu tip araçların lastiklerinin de belirli standartları karşılama zorunluluğu bulunmaktadır. Bu çerçevede 4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 19’uncu maddesi gereği ’Bakanlığımız Hizmetlerinde Kullanılan Zırhlı ve Diğer Taşıtlar için Lastik Alımı İhalesi’ başlığıyla çoğunluğu zırhlı olan lastiklerin temini için açık ihale gerçekleştirilmiştir. Bakanlığımızın ihtiyaçları doğrultusunda açık ve şeffaf bir ihale süreci sonunda gerçekleştirilen bu alım, haberde iddia edilenin aksine güvenlik boyutu olması nedeniyle Tasarruf Genelgesi’nin kapsamı dışındadır" ifadelerine yer verildi.
Bakan Tunç: "Bazı kararlar özelinde yapılan eleştiriler yargımızın temelini yıpratır, müsaade etmeyiz"
13 Eylül 2024 Cuma - 15:36 Bakan Tunç: "Bazı kararlar özelinde yapılan eleştiriler yargımızın temelini yıpratır, müsaade etmeyiz" Denizli Bölge Adliye Mahkemesi, Adli Tıp Grup Başkanlığı ve Adalet Sarayı Ek Hizmet Binaları açılış törenine katılan Adalet Bakanı Tunç, "Bazı kararlardan yola çıkarak yılda verilen 12 milyon kararı göz ardı ederek, fedakarca çalışan 180 bin yargı çalışanımıza yapılan ağır eleştiriler maalesef üzücü ve yargımızın temelini yıpratıcı olur ama biz buna müsaade etmeyiz. Biz hatalı kararları en aza indirmeye devam edeceğiz" dedi. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Denizli Bölge Adliye Mahkemesi, Adli Tıp Grup Başkanlığı ve Adalet Sarayı Ek Hizmet Binaları açılış törenine katıldı. Bölge Adliye Mahkemesi önünde gerçekleşen programda konuşan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Bölge Adliye Mahkemesinin Denizli’nin yanı sıra Muğla ve Uşak illerine de hizmet edeceğini söyledi. 2 yıldır süren yapım çalışmaları neticesinde bu yılki adli yıla yetiştirdiklerini ifade eden Bakan Tunç, binanın Büyükşehir Belediyesine ait olduğunu dile getirerek kalıcı bir bina yapılması için yatırım çalışmaları olduğunu vurguladı. Bölge Adliye Mahkemesi haricinde hizmete alınan Adli Tıp Grup Başkanlığı ve Adliye Sarayı Ek Hizmet Binası hakkında konuşan Bakan Tunç, “Adli Tıp önemli bir kurumumuz. 2 asırdan bu yana hizmet veren bir kurumumuz. Her geçen günde kapasitesini artırarak devam ediyor. Özelikle adli alanda delilerin ulaşılması, maddi gerçeğin ortaya çıkartılması gibi konularda Adli Tıp çok önemli. 2002’de 25 ilde Adli Tıp hizmeti verilirken bugün 81 vilayetimizde Adli Tıp hizmet vermekte. Adli Tıplarda en son teknoloji sistemler kullanmaktayız. Adli Tıp Kurumumuzda yaklaşık 700 uzman personel görev yapmakta. Bir diğer yatırımımız Adalet Sarayı Ek Hizmet Binamız. 2004 yılında Denizli’ye 20 bin metrekarelik yeni adalet binası yapmıştık. Şimdi 12 bin metre karelik yeni bir ek hizmet binasıyla yargı hizmetlerinin daha kaliteli daha hızlı ve son sitem teknolojilerle vatandaşların hizmet almasını sağlayacak" dedi. "Demokrasimizi güçlendiren bir yönetim sistemine geçtik" Anayasa’da gerçekleşen değişiklikler hakkında açıklamalarda bulunan Adalet Bakanı Tunç, hukuk devletini güçlendiren önemli adımlar attıklarını kaydetti. Kadın ve çocukların korunması amacıyla uygulamalar gerçekleştirdiklerini ifade eden Adalet Bakanı Tunç, asıl görevin ailelere düştüğünü vurguladı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı tarafından çocukların korunması ile ilgili birçok alanda düzenlemeler yapıldığını ifade eden Bakan Tunç, istenmeyen olayların da can yaktığını, yürek yakan olayları da üzülerek öğrendiklerini belirtti. İdarenin yasaları uygulamak için büyük çaba içerisinde olduğunu ancak ailelerin bilinçlendirilmesi ve çocuk istismarına karşı toplum daha da duyarlı olmasının şart olduğunu ifade etti. Anayasada önemli değişiklikler yaptıklarını dile getiren Bakan Tunç, “Özel hayatın korunması çok önemlidir dedik ve bunu Kişisel Verileri Koruma Kanunu olarak hayata geçirdik. Anayasamızda demokratik olmayan durumlar vardı, bunları ayıkladık. Anayasamızda sıkıyönetimle ilgili bütün maddeleri çıkarttık. Anayasamızda darbeciler yargılanamaz diye bir madde vardı. Böyle maddeleri anayasamızdan ayıkladık. Demokrasimizi güçlendiren bir yönetim sistemine geçtik. Toplumun tüm kesimlerine içerisine alan bir anayasa ile yolumuzu devam ediyoruz. Cumhuriyetimizin yüzyılında milletimize olan borcumuzu yerimize getirmemiz lazım. Tarafsız ve bağımsız yargımızın adaleti tecelli edebilmesi için başta Anayasa ile toplumun her türlü sorusuna cevap vermesi gerekir" şeklinde konuştu. Bakan Tunç, adalet sistemine yönelik eleştirilere cevap verdi 2002 yılında 66 olan adliye sayısının bugün 400’e yaklaştığını ve 6 milyon metrekareye ulaştığını belirten Bakan Tunç, 22 yıldır güvenilir adalete önem verdiklerini söyledi. 1 yıl içerisinde 12 milyon karar verildiğini belirten Bakan Tunç, gece gündüz emek verdiklerini ifade etti. Adalet sistemine yönelik eleştirilere cevap veren Adalet Bakanı Tunç, “Bazı insanlar ‘Adalet böyle, şöyle’ tarzında eleştiri yapıyorlar. Evet, yargı kararları eleştirilebilir ve bu eleştiriler daha kaliteli bir kararın oluşmasını sebep olur. Ama diğer türlü olan eleştireler de zaten verilen kararlar değiştirilebilir ve süreç devam etmektedir. Ama bazı kararlardan yola çıkarak yılda verilen 12 milyon kararı göz ardı ederek ve fedakarca çalışan 180 bin yargı çalışanımıza ağır eleştiriler maalesef üzücü ve yargımızın temelini yıpratıcı olur ama biz buna müsaade etmeyiz. Biz hatalı kararları en aza indirmeye devam edeceğiz” dedi. Hakim ve savcı adaylığında yeni sistem Vatandaşların yargı hizmetlerinde en kaliteli hizmeti alabilmelerinin yolunu açacaklarını ifade eden Adalet Bakanı Tunç, dijital adalette en önde olduklarını söyledi. Yapay zeka da kullanılarak teknolojinin tüm imkanlarından faydalanıldığını dile getiren Bakan Tunç, yeni mezunların kalitesini artırmak için tüm çabayı gösterdiklerini söyledi. Hakim ve savcı adaylığında yeni sistemi de açıklayan Bakan Tunç, “Hakim ve savcı adaylığı eğitimi bu Pazartesi günü açılış programıyla birlikte başlayacak. Hakim ve savcı adaylığı 2 yıl sürüyordu, bu yıl 3 yıl sürecek. Tecrübeli hakim ve savcıların ara sınavda toplam 70’i geçer ise bu kardeşlerimizi mesleğe kabul edilebilecekler. Sonrasında mesleği kabul edildikten sonrasında da kapasiteyi güçlendirerek devam ediyoruz. Özellikle denetim konusunu önem vererek daha güçlü hale getirmemenin gayreti içerisindeyiz” dile getirdi. Bakan Tunç, Denizli’ye müjdelerini arka arkaya sıraladı Denizli’ye yeni yatırım müjdeleri de veren Adalet Bakanı Tunç, 5 Eylül’de 5 bin 349 metrekare alana sahip Çivril Adalet Binasının proje ihalesinin gerçekleştiğini duyurdu. 2025 yılında kapasitelerini artırmayı hedeflediklerini söyleyen Bakan Tunç, Buldan, Çal ve Sarayköy ilçelerinin adliye binalarının yatırım planlamasına alındığını belirtti. Denizli’deki hakim ve savcılarının konut ihtiyaçlarına ilişkin Emlak Konuttan 42 daire satın aldıkları müjdesini veren Bakan Tunç, bu daireleri yargı mensuplarına verdiklerini ifade etti. 2016 yılından itibaren istinafa milyonlarca dosya geldiğini belirten Adalet Bakanı Tunç, “Bazı illerimizde bazı dava konularının daha da çok yoğunlaştığını görüyoruz. Bu durumda da gerekli tedbirleri almaya başladık. Bu konuda heyetler oluşturmaya başladık. Oradaki yargı süreçlerinin daha kısa süreceği için elimizden geleni yapacağız. Gerekli yerlerde yeni mahkemeler kuruyoruz. Amacımız yargı süreçleri uzamaması o yüzden her noktada ilave mahkemeler için çaba gösteriyoruz. Böylece vatandaşlarımız yargıdan en kaliteli şekilde yararlanacaklar. 2024 ile 2028 yıllarına kapsayacak olan reform belgemizde avukatlarımız, yargıçlarımız mevzuatta yapılması gereken değişikleri yapmak istiyoruz. ‘İyi ki bu değişiklik yapılıyor’ diyeceğiniz bir değişiklik için elimizden geleni yapıyoruz ve yapacağız” şeklinde konuştu. Programa; Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Denizli Valisi Ömer Faruk Coşkun, Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu, Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısı Önder Yeniçeri, Adli Tıp Grup Başkanı Dr. Hızır Aslıyüksek, Denizli milletvekilleri, hakim, savcı ve avukatlar katıldı.