SPOR - 16 Aralık 2024 Pazartesi 12:15

Yunusemreli yüzücü Elif Aşanlı’dan gümüş madalya

A
A
A
Yunusemreli yüzücü Elif Aşanlı’dan gümüş madalya

Yunusemre Belediyespor’un yüzücüsü Elif Aşanlı, Bursa’da düzenlenen 12 Yaş Ulusal Gelişim Projesi Ligi Yüzme Final Müsabakası’nda gümüş madalya kazanarak Manisa’nın gururu oldu.


Türkiye Yüzme Federasyonu tarafından düzenlenen 12 Yaş Ulusal Gelişim Projesi Ligi Final Müsabakası 13-15 Aralık tarihlerinde Bursa’da gerçekleştirildi. Müsabakalara katılan Yunusemre Belediyespor’un yüzücüsü Elif Aşanlı, 400 metre serbestte A2 barajını geçerek Türkiye ikincisi oldu.


Gösterdiği performansla Manisa’nın gururu olan Elif Aşanlı’yı ve antrenörlerini tebrik eden Yunusemre Belediyespor Başkanı Bülent Kanik, alınan madalyanın ilerisi için umut verici olduğunu söyledi. Başkan Kanik yaptığı açıklamada, "Sporcularımız fiziksel ve zihinsel yönden gelişimlerinin yanı sıra şehrimizi gururlandıran büyük başarılara imza atmaya devam ediyor. Yüzmede bu yıl elit performans grubumuzu yeni oluşturmuştuk. Kısa zamanda önemli işler yaptık ve Bursa’da çok değerli bir madalya kazandık. İyi mücadele ederek gururumuz olan Elif kızımızın başarılarının artarak devam edeceğine inanıyoruz. Hedefimiz katıldığımız her branşta milli sporcular yetiştirmektir. Bu madalyaların kazanılmasında bizlere desteğini esirgemeyen Yunusemre Belediye Başkanımız Semih Balaban’a teşekkür ederiz" dedi.



Yunusemreli yüzücü Elif Aşanlı’dan gümüş madalya

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: “İşgalci siyonist katillerin yaptıkları merhametten ne kadar uzaklaştığını göstermektedir” Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “İşgalci siyonist katillerin, tüm dünyanın gözleri önünde fütursuzca işlediği cinayetler, uyguladıkları soykırım, insanlığın merhametten ne kadar uzaklaştığını, nasıl kurak bir iklimden ve karanlık bir çağdan geçtiğini açık bir şekilde göstermektedir” dedi. 44. İl Müftüleri İstişare Toplantısı, “Değişen Dünyada Diyanet Hizmetlerinin Geleceği” gündemiyle Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın başkanlığında Ankara’da başladı. 15 Temmuz Milli İrade Şehit Ali Alıtkan Konferans Salonu’ndaki toplantının açılış konuşmasını yapan Erbaş, dünyanın uzun zamandır güçlü olanın zayıf olanı ezdiği, kan donduran görüntülerin yürekleri parçaladığı bir süreçten geçtiğini ifade ederek, “İnsan onurunu, hukukunu, hatta hayat hakkını hiçe sayan bir anlayış tarafından toplumlar ve ülkeler karanlık bir girdaba sürüklenmektedir. Emperyalist emellerle zulüm ve şiddet körüklenerek yeryüzü masumlar için bir zindana dönüştürülmektedir” ifadelerini kullandı. “İşgalci siyonist katillerin yaptıkları merhametten ne kadar uzaklaştığını göstermektedir” Erbaş, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Küresel ırkçı emperyalizm, sadece belli bir kesimin çıkarları üzerine inşa ettiği hükümranlığını devam ettirebilmek adına bütün insani değerleri adeta ayaklar altına almaktadır. Bu sebeple nice mazlum diyarlar, adaletsizlik, merhametsizlik, ayrımcılık, açlık, yoksulluk gibi sorunların cenderesinde hayatta kalma mücadelesi vermektedir. Nice masum beldeler, tarihte eşine ender rastlanan vahşetlere, katliamlara, soykırımlara sahne olmaktadır. İşte Filistin’i, Gazze’yi görüyoruz. Suriye’nin son durumda zalimlerin yapmış oldukları o zulümlerin adeta hangi aşamalara çıkmış olduğunu, zulmün boyutunun ne kadar yükselmiş olduğunu görüyoruz. İşgalci siyonist katillerin, tüm dünyanın gözleri önünde fütursuzca işlediği cinayetler, uyguladıkları soykırım, insanlığın merhametten ne kadar uzaklaştığını, nasıl kurak bir iklimden ve karanlık bir çağdan geçtiğini açık bir şekilde göstermektedir.” “İnsanlık, tam anlamıyla bir ahlak ve medeniyet krizi yaşıyor” Bugün insanlığın en büyük sorununun varoluşun hikmetini kaybetmesinden ve hayatın anlamının unutulmasından kaynaklandığına dikkati çeken Erbaş, “Bilginin, bilimin ve teknolojinin, zihinleri işgal etme, toplumları ifsat etme ve toprakları istila etme aracı haline getirilmiş olmasıdır. İnsanlığın en temel ihtiyacı olan güven, adalet ve merhametten uzaklaşılmış olmasıdır. Bu sebeple yaşadığımız çağ, bilim, teknik ve zenginlik bakımından elde edilen devasa imkanlara rağmen, insani, vicdani ve manevi açıdan derin krizlere sahne olmaktadır. İnsanlık, tam anlamıyla bir ahlak ve medeniyet krizi yaşamaktadır” ifadelerine yer verdi. “Bugün dünya, büyük bir değişim sürecinin sancılarını yaşamaktadır” Erbaş, son birkaç asırdır yaşanan sorunlardan en fazla Müslümanlar etkilense de gelinen noktada bütün insanlığı bunalttığını belirterek, “Müreffeh olduğu söylenen toplumlar bile dünyanın mevcut gidişatından endişe duymaktadır. Yıllardır devam eden savaş, işgal, göç gibi sorunlar ve sosyal, kültürel, siyasi, iktisadi krizler, dünyada yeni bir dönemin kapılarını zorlamaktadır. Yüzyılı aşkın bir süredir dünyaya egemen olan zihniyetin, insanlık için güzel bir gelecek vadetmediği ortadadır. Dolayısıyla bugün dünya, büyük bir değişim sürecinin sancılarını yaşamaktadır” diye konuştu. “Müslümanların anlamsız tartışmaları terk edip vahdet bilinciyle güçlü politikalar üretmesi gerekli” İslam’ın inanca, bilgiye, bilince ve güzel ahlaka dayalı hayat tasavvurunun, bütün insanlığın kurtuluş reçetesi olacağına işaret eden Erbaş, şunları kaydetti: “14 asır önce insanlık İslam’ın hayat veren ilkelerine ne kadar muhtaçsa günümüzde ondan daha fazla muhtaçtır ve bu ihtiyaç kıyamete kadar devam edecektir. Çünkü hak-batıl mücadelesi, iyilerin kötülerle imtihanı kıyamete kadar sürecektir. Bunun için Müslümanların öncelikle ezilmişlik duygusundan sıyrılarak cesaret ve özgüven ile imkanlarını seferber etmesi gerekir. Anlamsız tartışmaları terk ederek vahdet bilinciyle güçlü politikalar üretmesi gerekir. Fitne ve tefrika tuzaklarını boşa çıkartarak tüm insanlığa bir inşirah kapısı açması gerekir. Aksi halde başta İslam beldeleri olmak üzere tüm mazlum coğrafyalar, daha çok sıkıntı çekecek ve akıl almaz insanlık dışı muamelelere maruz kalmaya devam edecektir. İnsanlık, emperyalizmin küresel ifsat politikaları altında ezilmeye mahkum olacaktır.” “Bütün gayretimizi aydınlık bir gelecek inşası için teksif etmek zorundayız” Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, yaşanan sıkıntılar karşısında Diyanet İşleri Başkanlığına önemli görevlerin düştüğünü dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Diyanet İşleri Başkanlığı mensupları olarak omuzlarımızdaki bu asil görevin sorumluluğuyla hareket etmek zorundayız. İslam’ın vahdet mefkuresini gerçekleştirmek için gece gündüz demeden var gücümüzle çalışmak zorundayız. Bütün gayretimizi, kendi inanç ve medeniyet değerlerimiz ekseninde aydınlık bir gelecek inşası için teksif etmek zorundayız. Nesillerimizi ve tüm insanlığı İslam’ın hayat veren hakikatleriyle buluşturmak adına yaptığımız faaliyetleri, hizmetleri ve çalışmaları daha sistemli, düzenli ve organize bir hale getirmek durumundayız. İnanıyorum ki azim ve kararlılıkla yapacağımız çalışmalar, Allah’ın izni ve inayetiyle bizleri bu kutlu ideale mutlaka ve mutlaka ulaştıracaktır.” Toplumun ilgi, eğilim ve beklentilerine uygun yeni yöntemlerin geliştirilmesinin elzem hale geldiğini söyleyen Erbaş, “Bu noktada öncelikle yapılması gereken, bir taraftan toplumsal dönüşümün saiklerini iyi okuyup hem bugüne hem de geleceğe dair mutemel etkilerini doğru bir şekilde analiz etmek, diğer taraftan da yeni şartlara uygun ve yeni ihtiyaçları gözeten bir yaklaşımla yeni bir hizmet perspektifi geliştirmektir. Açıkça ifade edeyim ki Diyanet İşleri Başkanlığımız, bu konu üzerinde hassasiyetle durmaktadır, yoğun bir gayretle çalışmaktadır. Hizmetlerini, çağın gerçekliklerini dikkate alan bir yaklaşımla her geçen gün daha ileri noktaya taşımanın mücadelesini vermektedir” diye konuştu. Üç gün sürecek toplantının açılış programına, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Prof. Dr. Abdurrahman Haçkalı, Başkan Yardımcıları Doç. Dr. Selim Argun, Prof. Dr. Huriye Martı, Doç. Dr. Burhan İşliyen, Prof. Dr. Hilmi Karslı, Kadir Dinç ile üst düzey yöneticiler katıldı.
Edirne Efsane renk ’Edirne kırmızısı’ öğrencilerin elinde hayat buluyor Osmanlı döneminde Edirne’de üretilen ve formülünün Fransa’ya götürülmesinin bir "casusluk" hikayesine benzetilmesiyle "efsane renk" olarak anılan ’Edirne Kırmızısı, Trakya Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksek Okulu Giyim Üretim Teknolojisi Programı öğrencilerinin elinde hayat buluyor. Haftanın belli günleri atölyede ders gören TÜ Edirne Teknik Bilimler Meslek Yüksek Okulu Giyim Üretim Teknolojisi Programı öğrencileri, Edirne Kırmızısı kumaş ve ipliklerini kullanarak çanta, cepken, şalvar, elbise, yastık kılıfı, geleneksel kıyafetler, fular ve hediyelik eşya gibi çeşitli tekstil ürünleri ortaya çıkarıyor. Atölyede hazırlanan ürünlerin, gelecek aylarda satışa sunulması hedefleniyor. Edirne’de tarihi yapıların süslemelerinde ve şehrin geleneksel el sanatlarında kullanılan renk, aradan geçen süreçte unutulmaya yüz tuttu. Trakya Üniversitesi tarafından uzun yıllardır yürütülen çalışmalar çerçevesinde Edirne’de üretilmeye başlanılan kök boya bitkisi rubia tinctorumun’dan elde edilen sonuçlar, umutları yeniden yeşertti. Bitkinin hasadından sonra elde edilen ’Edirne Kırmızısı’ artık giyim eşyalarında da kullanılıyor. Bu çalışmalarla, hem rengin kent kültürüne kazandırılmasını hem de tekstil sektöründe yaygınlaşmasını hedefliyor. "Ticari bir ürüne dönüştürmeyi hedefliyoruz" Trakya Üniversitesi Edirne Gülü ve Kırmızısı Araştırma ve Geliştirme Merkez Müdürü, Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Tekstil, Giyim, Ayakkabı ve Deri Bölümü Başkanı Doç. Dr. Nilgün Becenen, kültürel değeri olan Edirne Kırmızısı’nı satışı yapılan ve hediye olarak götürülen ticari bir ürüne dönüştürmeyi hedeflediklerini söyledi. Edirne Kırmızısı’nın kültürel ve tarihi farkındalığını oluşturduklarını belirten Do. Dr. Becenen, "Artık sıra geldi ürün bazında görmeye. Bu kadar çok ziyaretçi varken ve her anlamda Edirne adından söz ettirirken, bu rengi de buraya katalım istedik. Bir marka ve katma değerli ürün olarak şehrimize katkı sağlayalım. Edirne Kırmızısı diğer kırmızılardan farklı kendine has özellikleri olan bir kırmızı. Her şeyden önce doğal bir boyadan elde ediliyor. Edirne topraklarında yetiştirilmiş özel ikliminde büyümüş bir Kökboya bitkisi (Rubia tinctorum) olarak karşımıza çıkıyor. Her şeyiyle yöresel Edirne Kırmızısı bir yandan kültürel bir değer olurken, diğer yandan da sağlıklı bir yaşam ve doğa için doğala dönüşün bir başlangıcıdır" ifadelerine yer verdi. Teknik Bilimler Meslek Yüksek Okulu Giyim Üretim Teknolojisi Programı Dr. Öğr. Üyesi Hayri Şen, öğrencilerin kültürel bir boya olması ve geçmişte Saray’da Osmanlı döneminde kullanılması sebebiyle kendilerini çok iyi hissettiğini ve heyecanlı olduklarını söyledi. "Bu renk hakkında çok fazla bir bilgim yoktu" Dikiş ve kalıp üzerine eğitimler aldıklarını söyleyen Giyim Üretim Teknolojisi 1. Sınıf Öğrencisi Elif Bitmez, "Şuanda Edirne Kırmızı ile ilgili çalışmalar yapıyoruz. Uzunköprülü olmama rağmen bu renk hakkında çok fazla bir bilgim yoktu. Bu kültürel değerin tekrar hayata kazandırılmasından ve bunun bir ucundan tutabildiğim için mutluyum. İlerde bu renkle ilgili çalışmalar yapmayı düşünüyorum" dedi. İlk defa Edirne’ye geldiği zaman böyle bir renk olduğunu öğrendiğini belirten Giyim Üretim Teknolojisi 1. Sınıf Öğrencisi Rümeysa Bedirhan, ileride atölye açtığında bu kök boyaları üretip toplayıp çalışmalar yapmayı istediğini aktardı. (ÖC-
İstanbul Sürat Kargo’ya ‘Yılın Kargo Şirketi’ ödülü E-Ticaret Ödül Töreni’nde, Yılın Kargo Şirketi Ödülü’nün sahibi Sürat Kargo oldu. Bu yıl ‘Yapay Zekâ ile Dönüşüm Yolculuğu’ ana temasıyla düzenlenen E-Ticaret Zirvesi kapsamında düzenlenen törende konuşan Sürat Kargo Genel Müdürü Cem Oğuz, “En önemli müşteri grubumuzu oluşturan e-ticaret firmaların taleplerine en hızlı şekilde yanıt verebilmek için operasyonel yatırımlarımıza süratle devam ederken dijitalleşme ve inovasyon alanında yenilikçi uygulamaları hayata geçiriyoruz” dedi. Bu yıl Yapay Zekâ ile Dönüşüm Yolculuğu ana temasıyla organize edilen E-Ticaret Zirvesi, sektörün önemli temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşti. Zirve kapsamında gerçekleştirilen e-ticaretin en iyilerinin ödüllendirildiği törende Sürat Kargo, Yılın Kargo Şirketi Ödülü’nün sahibi oldu. "Büyüyen pazarda günlük 400 binden fazla kargo teslimi" Ödül töreninde bir konuşma yapan Sürat Kargo Genel Müdürü Cem Oğuz, kargo sektörünün önümüzdeki 10 yılın sonunda 5,2 milyar dolarlık bir hacme ulaşmasının beklendiğini, bu büyümedeki en büyük payın e-ticaretin yaygınlaşması olduğunu vurguladı. Oğuz, “E-ticaret sektörü kargo sektörüyle bir bütünlük oluşturuyor. Bir yaşam formunun iki ana hayati organı olarak birbirleriyle ahenk içerisinde çalışmak durumundalar. E-ticaret pazarında gerçekleşen büyümeye ve oluşan talebe paralel, operasyonel yatırımlarımıza süratle devam ederken dijitalleşme ve inovasyon alanında yenilikçi uygulamaları da hayata geçiriyoruz. Yüzde yüz Türk sermayeli en büyük kargo şirketi olarak 500 milyon TL’lik yatırımla günlük teslim ettiğimiz kargo adedini 400 binin üzerine çıkarmış bulunuyoruz. Sürat Kargo olarak, teknoloji ve otomasyon yatırımlarımıza devam ederek, mevcut kapasitemizi büyüterek, 783 bin kilometre karelik vatanımızın her noktasında aynı kalitede hizmet sunmaya devam edeceğiz” dedi. "Teknoloji yatırımları müşteri memnuniyetini getiriyor" Zirve kapsamında konuşmacı olarak yer alan Sürat Kargo Bilgi Teknolojileri Genel Müdür Yardımcısı Göksu Ece Öznergiz, “Dijitalleşme ve yapay zekâ bileşenleriyle operasyonlarımızı verimli hale getiriyor ve müşteri deneyimini iyileştiriyoruz. E-ticaret firmaları bizim çok önemli bir müşteri grubumuzu oluşturuyor. Firmalarımızın taleplerine en hızlı şekilde yanıt verebilecek müşteri hizmetleri temsilcilerimizden tutun da onlara özel teknoloji danışmanlarımızla ve teknoloji iş ortaklarımızla birlikte hizmet sunuyoruz” diye konuştu. Operasyonel teknoloji yatırımlarının da bu noktada müşteri memnuniyetini beraberinde getirdiğinin altını çizen Öznergiz, “Geçtiğimiz Kasım ayı sektörümüzün en yoğun ayıydı. Yatırım planımız kapsamında 25 aktarma merkezimizin 6’sına otomasyon sistemlerimizi entegre ettik. Ürün ayrıştırmadan, akıllı barkot okutma teknolojimize kadar kullandığımız entegre teknolojiler ile günden güne artan iş hacmimizi en verimli şekilde yönetmeye devam ediyoruz. Teknolojiyi bugünün ihtiyaçlarına yanıt vermek için olduğu kadar, geleceği şekillendirmek için de kullanıyoruz. Bu geleceğin, müşteri deneyimi odaklı, çevreci ve tamamen entegre bir yapıda olacağına inanıyoruz” dedi.