GÜNDEM - 15 Aralık 2024 Pazar 09:51

Suriyeliler dönmek için oto pazarları doldurdu

A
A
A

Suriye’de Esad rejiminin sona ermesinin ardından binlerce Suriyeli ülkelerine dönmek için hazırlıklara başladı. Bazı suriyeliler, kentin farklı noktalarında kurulan oto pazarlarına akın ederek araçlarını satılığa çıkardı.

Suriye’de 61 yıllık Esad rejiminin sona ermesiyle birlikte binlerce Suriyeli dönüş yoluna koyuldu. Rejimin baskılarından kaçıp Türkiye’de farklı şehirlere yerleşen sığınmacılar, rejimin düşmesiyle birlikte dönüş yoluna geçti. Türkiye’de araç sahibi olan Suriye uyruklu vatandaşlar, her bütçeye uygun aracın bulunduğu oto pazarlarını doldurdu. Araçlarını satılığa çıkaran Suriyeliler, araçlarını satarak ülkelerine geri dönmeyi planladıklarını belirtti.

Oto pazarına gelerek aracını satan Suriye uyruklu vatandaş, "Ülkemizde savaş sona erdi, biz de yavaş yavaş toparlanmaya başladık. O yüzden aracımı buraya getirerek satışa çıkardım, dönmeyi planlıyoruz" diye konuşurken, diğerleri ise, "Buraya gelme sebebim aracımı satarak ülkeme geri dönmek. Buraya geleli 13 yıl oldu. Türk milletine çok teşekkür ediyoruz. Savaş bittiği için mutluyuz. Aracıma savaş bitmeden önce yüksek fiyat verdiler, gideceğimiz belli olmadığı için satmadım. Şimdi savaş bitti, ailem ile karar verdik. Gitmek için aracımı satmaya getirdim" diye konuştu.

Öte yandan, Suriye uyruklu vatandaşların ülkelerine dönebilmek için araçlarını piyasanın altına verdiği dikkat çekti.

Emir Aktaş

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kocaeli Dünyayı kasıp kavuruyor, sürekli ekrana maruz kalmak tetikliyor Çok uzun yıllar boyunca 10 bin çocukta 2-4 oranında görülen, son yıllarda yapılan çalışmalarda ise 36 çocuktan 1’ine düşen otizm adeta dünyayı kasıp kavuruyor. Fazla ekrana maruz kalmanın otizmli tetikleyen unsunlar arasında olduğu düşünülürken konunun uzmanları, özel birey çocuğa sahip aileleri bilgilendirdi. Çok uzun yıllar boyunca nadir olarak görülen otizm, şimdilerde adeta dünyayı kasıp kavuruyor. Görülme sıklığı 10 bin çocukta 2-4’den, 36 çocukta 1’e kadar düştü. Nörogelişimsel bir rahatsızlık olarak kabul edilen otizmin belirtileri, erken yaşlarda eğitimle neredeyse tamamen ortadan kaldırılabiliyor. Ancak çocuğun eğitim almaması durumunda yaş ilerledikçe, otizmin belirtileri de ağırlaşıyor. Belirli bir yaştan sonra ise çocuğu bu durumdan kurtarmak neredeyse imkansız hale geliyor. Kocaeli’nin Başiskele ilçesinde bulunan Atlantis Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi, özellikle otizmin giderek artış gösterdiği bölgelerde aileleri bilgilendiriyor. Bu kapsamda Almanya’nın Stuttgart kentinde ’Otizme Farkındalık Paneli’ düzenlendi. Panele alanında uzman kişiler, akademisyenler, Almanya’da yaşayan özel gereksinimli bireylerin aileleri katıldı. Panelde, özel çocuklarda erken teşhis ve eğitimin hayati önemine vurgu yapılırken, özel eğitim hakkında bilgiler verildi. Ayrıca programda, özel çocukların aileleri yıllardır cevaplandıramadıkları sorularına cevap alma fırsatı buldu. "Sürekli ekrana maruz kalan çocuk risk altındadır" Özel gereksinimde risk durumlarını anlatan Bolu İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Özel Eğitim Bölümü’nden Doç. Dr. Alparslan Karabulut, "Kimler risk altındadır? Erken doğan bebek, ateşli hastalık geçirmiş olan çocuk, beslenmeyle ilgili sıkıntı yaşayan çocuk, iletişimle ilgili anne ya da o ortamdaki bağlamda çok fazla girdiye sahip olmayan çocuk, sürekli ekrana maruz kalan çocuk risk altındadır. Burayı oldukça genişletebiliriz. Bu alan oldukça önemlidir. Mesela genç annelik veya yaşlı annelik, 40 yaşın üzerinde annelik risk barındıran durumlardır. Doğum öncesindeki bakım eksikliği, vitamin veya bir takım eksiklikler risk durumunu doğurur. Annenin birtakım rahatsızlıkları riski ortaya koyar. Anne ve babanın çocukla iletişimi çok önemlidir. Genellikle ’anne’ denir ama babanın da iletişimi çok önemlidir. İkisiyle de sağlıklı iletişim kuramazsa çocuk risk altında olur. Yoksun kalma, çevresel yoksunluk, beslenmeyle ilgili yoksunluk gibi birçok şey bu işin içerisine girebilir. Kısa gebelik dediğimiz erken doğumlar, önemli riskleri ortaya koyar" dedi. "Otizm spektrum bozukluğu özelliği taşıyan her çocuk otizmli değildir" Otizm spektrum bozukluğu belirtileri taşıyan her çocuğun otizmli olmadığının altını çizen Karabulut, "Bazen taklitle ilgi sıkıntı yaşıyordur. Taklit bunların içerisinde en önemlisidir, özellikle 12. ayda. Çünkü biz öğrenmelerimizin büyük bir çoğunluğunu taklit ederek öğreniyoruz. Dolayısıyla taklitle ilgili sıkıntı yaşayan çocuklara, öncelikle bu becerilerin kazandırılması gerekiyor. Çünkü öğrenmeye hazır olmayan bireye bir şey öğretmeniz çok mümkün değil, onlardan bir tanesi de taklit. İlerleyen aylarda baktığımızda buna göz kontağı, isme tepki ekleniyor. Bunlar o çocuklardan beklenen normal şeyler. Fakat isme tepki vermiyor, bir şeyi göstermesi istendiğinde göstermiyor, kelimeleri dilin anlam boyutuyla ilgili yönerge veriyorsunuz o yönergeye bir tepki üretmiyor. Yine 5-10 kelime kullanması gerekirken kullanmıyor. 24 aydan büyük çocuklara baktığımızda sembolik oyun becerilerini, otizm spektrum bozukluğu olan çocuklarda görmek çok zor. Basit yönergeleri bile takip etmekte güçlük çekebiliyorlar ve edinilen becerileri çok çabuk yitirebiliyorlar" diye konuştu. "Düzenli şekilde uyuması ve ekran süresinin yapılandırılması gerekiyor" Normal gelişim gösteren çocukların geçtiği sürecin, büyüme gelişimi için en önemli adım olduğunu vurgulayan Karabulut, "Fiziksel olarak büyüyor, kafa da büyüyor, haliyle beyin de büyüyor. Beynin kapasitesi de her geçen gün artıyor ve bu süreçte normal gelişim gösteren çocuk bütün her şeyi duyusal kaydıyla kaydediyor. Alıcıları çok açık, sesler duyuyor ve bu sesleri anlamlandırıyor. Konuşmaya başlıyor, ifade ediyor, iletişim kuruyor, bilgi veriyor, bilgi istiyor, yardım ediyor, yardım istiyor, selamlaşıyor. En son, hayali ve sembolik oyuna doğru giden bir süreçten bahsediyoruz. İletişim işlevlerinin tamamını yerine getirebiliyor. Gelişim geriliği olan çocuklar ise bunların hepsinde sıkıntı yaşıyor. Düzenli bir şekilde uyuması gerekiyor, doğru şekilde beslenmesi gerekiyor, ekran süresinin yapılandırılması gerekiyor. Doğru bir şekilde yapılandırırsak, izlediklerini kontrol altına alırsak o yaş grubuna uygun içeriklerin izlenmesini sağlayabilirsek büyüme ve gelişimlerini oldukça kontrol altın almış oluruz" şeklinde konuştu. "Anne karnında başlar, ölüme kadar devam eder" Gazi Üniversitesi’nden Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ufuk Özkubat ise, otizm belirtileri taşıyan 0-3 yaş gruplarındaki çocukların erken tanı alıp, eğitime başlamaları gerektiğine dikkat çekti. Bu çocukların özellikle dil ve iletişim becerilerinin güçlendirilmesinin özel eğitimle sağlanabileceğini söyleyen Özkubat, "Çocuğun bağımsız bir şekilde yaşamasını sağlamak ya da başkalarına en az düzeyde bağımlı olarak yaşamlarını devam ettirmede erken eğitimin önemi çok büyük. Çocuğun uzun bir eğitim yaşamı var. Akranlarıyla birlikte eğitim gördüğü bir süreç var. Kaynaştırma, bütünleştirme ortamları diyoruz. Burada bir çocuğun kaynaştırma, bütünleştirme ortamlarında yer alabilmesi, çocukların var olan becerileriyle doğrudan ilişkili. Erken dönemde eğitim almış çocuklarımız kaynaştırma, bütünleştirme ortamlarında daha fazla yer alabiliyorlar. Bu da onların sosyal becerilerini geliştirme, sosyal iletişim davranışlarını güçlendirme konusunda oldukça önemli. Nörogelişimsel yetersizlikler anne karnında başlar, ölüme kadar devam eder, fakat etkilerini en aza indirmek mevcuttur" ifadelerini kullandı. Türk eğitmenler anlattı, Avrupalı aileler dinledi Atlantis Özel Eğitim Merkezi’nin yöneticisi Mehmet Ali Kaşka, düzenlenen seminerde ailelerin özel eğitim konusunda bilgilendirildiğini anlattı. Ailenin, özel eğitimde önemli bir yer edindiğine dikkat çeken Kaşka, "Bir çocuğu geleceği, anne ve babanın vereceği kararla yeşerecek, yada kararacaktır. Ailelere özel eğitimle beraber çocukların ne kadar güzel gelişebileceklerini anlatmaya gayret ettik. Özel eğitimle derhal buluşmaları gerektiğinin önemini ifade etmeye çalıştık. Tabii ki Türk eğitmenlerle beraber geldik, ülkemizi de bu anlamda gururlandırdık. Türk eğitimcilerin Avrupa’da ne kadar önemli olduklarını, ne kadar güzel işler yaptıklarını anlatmış olduk. Bu hem sağlık, hem eğitim turizmi anlamında, teknolojik ve bilimsel anlamda ülkemizin önde gittiğini duyurma şansı buluyoruz" dedi. Erken tanı ve eğitimin önemine değinen Atlantis Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi Eğitim Koordinatörü Ebru Gerçek ise "Erken müdahaleyle çocuklarımıza dokunarak gelişimlerinde hem güzel bir yol kat etmeyi hedefliyoruz hem de hızlı ilerlemeleri sağlamaya çalışıyoruz" şeklinde konuştu.
Kayseri Melikgazi Belediyesi, 2024 yılında geri dönüşümde fark oluşturdu Referans ve örnek geri dönüşüm çalışmalarıyla bilinen Melikgazi Belediyesi, 2024 yılında toplamış olduğu 8.500 ton geri dönüşüm ile doğadan 90.000 ağacının kesilmesini önlerken, 65 tona yakın topladığı atık yağ ile de 65 milyon metreküp temiz suyun kirlenmesini önledi. Gelecek nesillere temiz bir çevre bırakmayı hedeflediklerini, toplanan atıkların ekonomiye geri kazandırılması için çalışmalar yaptıklarını belirten Melikgazi Belediye Başkanı Doç. Dr. Mustafa Palancıoğlu; "Çevre dostu bir belediye olarak çalışmalarımıza devam ediyoruz. Ev ve iş yerlerinin yanı sıra geri dönüşüm noktalarından topladığımız binlerce ton atığı ekonomiye kazandırıyoruz. Haftalık düzenli olarak 4 bin binadan ve çeşitli işyerlerinden 2024 yılında 8.500 ton karışık ambalaj atıkları toplanarak, 90 bin adet ağacın kesilmesi önlendi. 2024 yılı içerisinde kabaca Melikgazi ilçe sınırları içerisinde yaklaşık 65 ton atık yağ toplanırken, böylece 65 milyon metreküp temiz suyun kirlenmesi de önlenmiş oldu. Ayrıca bir eğitim tesisi gibi hizmet veren geri dönüşüm tesisimizde bilgilendirme ve farkındalık eğitimleri kapsamında 5 bin öğrenciye sıfır atık eğitimi verildi. Ayrıştırılan ve geri dönüşüme kazandırılan atıklar sayesinde daha yeşil ve daha yaşanabilir bir Melikgazi hedefliyoruz. İlçemizde atıkların toplanması noktasında başarı oranımız oldukça yüksek. Geri dönüşüm çalışmalarımızda bize destek veren vatandaşlarımıza, esnafımıza ve tüm kamu kurum kuruluşlarına teşekkür ediyorum. Geleceğe yaşanabilir bir çevre ve yaşanabilir bir şehir bırakabilmek için ’Sıfır Atık’ hedefi ile çalışmalarımıza devam edeceğiz. Geri dönüşüm çok önemli ve hayati bir mesele. Bu konuda vatandaşlarımızın duyarlı olması gerektiğini düşünüyorum” dedi.
İzmir Kasapoğlu’ndan Amerika’da yoğun temaslar NATO Parlamenter Asamblesi Türk Delegasyonu üyesi ve Türkiye-ABD Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Dr. Mehmet Muharrem Kasapoğlu 9-10 Aralık 2024 tarihlerinde Washington’da düzenlenen 24. Yıllık Parlamenter Transatlantik Forumu’na (24th Annual Parliamentary Transatlantic Forum) katıldı. Ziyaret kapsamında ABD Temsilciler Meclisi ve Senato üyeleriyle görüşmelere katılan Dr. Kasapoğlu Türkiye’ye dönüşünde temasları ile ilgili açıklamalarda bulundu. NATO Parlamenter Asamblesi Türk Delegasyonu üyesi ve Türkiye-ABD Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Dr. Mehmet Muharrem Kasapoğlu ABD ziyareti dönüşünde yaptığı açıklamada, “Türkiye-ABD Parlamentolar Arası Dostluk Grubu kapsamında gerçekleştirdiğimiz görüşmelerde ikili ilişkilerin gündeminde yer alan siyasi, askeri ve ticari konular hakkında muhataplarımızı bilgilendirmiş olup bir NATO Müttefiki olan Türkiye’nin terörün her türüyle mücadele, savunma iş birliğinin geliştirilmesi ve yaptırımların kaldırılması, karşılıklı ticaretin ve yatırımların artırılması, Suriye ve Gazze başta olmak üzere bölgesel meseleler hakkındaki görüşlerimizi ilettik.” dedi. NATO PA Odağında Transatlantik Güvenlik “NATO PA Parlamenter Transatlantik Forumu, NATO müttefiklerinin karşı karşıya olduğu küresel tehditleri ve transatlantik güvenliğin geleceğini tartışmak üzere NATO Parlamenter Asamblesi üyelerini bir araya getirdi.” diyen Kasapoğlu, “Forumda; Ukrayna’daki savaşın Avrupa-Atlantik güvenlik düzenine etkileri, NATO’nun savunma paradigması ve NATO’nun yeni dönemdeki tehditlere karşı stratejik yaklaşımı ele alındı” şeklinde açıklama yapan Dr. Kasapoğlu, “Forumun gündemindeki bir diğer önemli konu ise NATO müttefikleri arasındaki dayanışmanın güçlendirilmesi ve ittifakın karşılaştığı zorluklara ortak çözümler geliştirilmesi oldu. Türkiye’nin NATO içindeki merkezi rolü, bölgesel güvenliğin sağlanması ve ittifakın istikrarının korunmasında Türkiye’nin oynadığı kritik rolün altını çizdik. Parlamenter Transatlantik Forumu gibi platformlar üye ülkelerin karşılaştığı meydan okumaları anlamak ve müttefiklerimizle ortak stratejiler geliştirmek açısından önemli bir fırsat sunuyor. Ülkemizin gelecekteki hedefleri doğrultusunda dayanışmayı artırmaya ve güvenlik konularında daha somut adımlar atmaya yönelik verimli görüşmeler gerçekleştirdik.” diye konuştu. ABD Kongresi ile önemli temaslar Kasapoğlu, Washington temasları kapsamında Senato üyesi Senatör Markwayne Mullin, Temsilciler Meclisi üyeleri Jake Ellzey, Blake Moore, Ed Case, Pete Sessions Steve Cohen, John Garamendi ve Türk-Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi (TASC) ile ayrı ayrı bir araya geldi. NATO Parlamenter Asamblesi Türk Delegasyonu üyesi ve Türkiye-ABD Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Dr. Mehmet Muharrem Kasapoğlu; dostluk grubunun önemine, Amerika ve Türkiye’nin ekonomik ve güvenlik iş birliğindeki kıymete dikkat çekti. Görüşmelerin gündeminde Türkiye-ABD ilişkilerinin güçlendirilmesi, NATO içindeki ortaklıkların derinleştirilmesi ve bölgesel güvenlik meseleleri de yer aldı. Dr. Kasapoğlu, “Türkiye ve ABD arasındaki iş birliğini derinleştirmek ve ittifakın stratejik hedeflerine yönelik ortak adımlar atmak, her iki taraf için de büyük bir önem taşıyor. Kongre üyeleriyle gerçekleştirdiğimiz temaslar, bu doğrultuda önemli bir diyalog fırsatı sundu.” ifadelerini kullandı. Türkiye’nin global istikrarın kilit aktörü pozisyonunda Türkiye’nin son dönemde dış politika ve global barışa verdiği etkin katkıya dikkat çeken Kasapoğlu, “Türkiye, NATO’nun yalnızca coğrafi olarak değil; aynı zamanda güçlü savunma kapasitesi ve stratejik girişimleriyle de güvenlik açısından vazgeçilmez bir üyesidir. NATO müttefikleri arasındaki dayanışmanın artırılması ve ortak stratejik hedeflere ulaşılması için çalışmaya devam edeceğiz.” diyerek forumun Türkiye’nin NATO içindeki vizyonunu aktarmak açısından büyük bir fırsat olduğunu ifade etti. Dr. Mehmet Muharrem Kasapoğlu açıklamasının son bölümünde Washington’daki temasların müttefikler arası koordinasyonu güçlendirdiğini ve Türkiye-ABD ilişkilerinin daha ileriye taşınması yönünde önemli bir adım olduğunu belirtti.
Ankara Ticaret Bakanlığı, İsrail’le ticaretin durdurulma sürecini kronolojik olarak paylaştı Ticaret Bakanlığı, İsrail’in 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana Gazze şeridine yönelik düzenlediği saldırıların ardından İsrail’e yönelik ticaretin durdurulma sürecini kronolojik olarak anlatan bilgi notu yayımladı. İsrail’in 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana Gazze şeridine yönelik gerçekleştirdiği saldırıların ardından Türkiye, İsrail’le ilgili ihracat ve ithalat işlemlerini 2 Mayıs 2024 tarihinden itibaren tüm ürünleri kapsayacak şekilde tamamen durdurmuştu. Bu çerçevede Ticaret Bakanlığı, Türkiye’nin İsrail’e yönelik ticaretin durdurulma sürecini kronolojik olarak gün gün anlatan yazılı bir bilgi notu yayımladı. Bilgi notunda, İsrail’in saldırılarına karşı diplomatik girişimlerin sürdürüldüğü bu dönemde dış ticarette alınan tedbirlerle İsrail ile ticaretin ilk safhada yaklaşık yüzde 32 oranında azaltıldığı bildirildi. İsrail’in BM kararlarını uygulamaması ve son olarak Türkiye tarafından sağlanan insani yardımın engellenmesi üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın onayı ile İsrail’e karşı bir dizi tedbirlerin alındığı belirtilen notta, 9 Nisan tarihinden itibaren 54 kategoride bin 19 ürünün Türkiye’den İsrail’e ihracatının kısıtlandığı aktarıldı. Bilgi notunda, İsrail hükümetinin saldırgan tutumunun devam ettiği üzerine ikinci aşamaya geçildiği ifade edilerek, 2 Mayıs tarihi itibarıyla bütün ithalat ve ihracat işlemlerinin durdurulduğu, bu çerçevede Türkiye’nin 2022 yılında 7 milyar, 2023 yılında 5,5 milyar dolardan fazla kısmı ihracat olmak üzere 2023 yılında yaklaşık 9,5 milyar dolar, 2023 yılında ise 7 milyar dolar düzeyindeki dış ticaretten feragat edildiği vurgulandı. Bilgi notunda, kamuoyunda yanlış bilinen konulara da cevap verildi İsrail ile Türkiye arasında 1996 yılında imzalanan ve 1 Mayıs 1997 tarihinden itibaren yürürlükte olan Serbest Ticaret Anlaşması’ndan İsrail’in günümüzde hala yararlanıp yararlanmadığına yönelik bilgilerin yer aldığı raporda, İsrail’in saldırılarını durdurup Filistin’e yardım akışına izin verinceye kadar İsrail ile olan STA’nın fiilen yürürlükte olmadığı ve uygulanmadığı kaydedildi. “İthalatçının Filistinli, varış destinasyonun Filistin olmadığı hiçbir malın ülkemizden çıkışına izin verilmemektedir” Raporda, Türkiye’de çıkan gemilerin İsrail limanlarına yanaşıp yanaşmadığına ilişkin iddialara ise şu cevap verildi: “Filistin Devletinin kıyı kentleri İsrail tarafından işgal edilmiştir. Filistin devletinin polisi, limanı, havaalanı, gümrüğü, kara sınırı yoktur. Filistin, adeta İsrail tarafından çevrilmiş ve kuşatılmış şehirler, kasabalardan oluşan bir kara parçasıdır. Bu sebeple ülkemizden Filistin’e gönderilen malların yüzde 98’i İsrail kontrolündeki Hayfa ve Aşdod limanlarından Filistin’e ulaştırılmak zorundadır. Filistin Hükümetinin ve Filistin Milli Ekonomik Bakanlığının 7 Haziran tarihinde İstanbul’da yapılan ikili resmi toplantıdaki ısrarlı talebi üzerine, Hafya Limanındaki İsrail tehlikesini göz önünde bulundurarak, Filistin Ekonomi Bakanlığıyla ikili ve özgün bir kontrollü ticaret mekanizması geliştirilmiştir. Türkiye-Filistin ikili ticaret mekanizmasında, her bir sevkiyat için Filistinli ihracatçılar, Filistin Milli Ekonomi Bakanlığına başvurmakta ve sevkiyata ilişkin gerekli ticari bilgilerin elektronik ortamda iki ülke Ticaret Bakanlıkların koordinasyonunda teyit edilmesi sonrasında, sevkiyatlara ilişkin gümrük tescil işlemleri gerçekleştirilmektedir. İthalatçının Filistinli, varış destinasyonun Filistin olmadığı ve Filistin Milli Ekonomi Bakanlığı tarafından teyit edilmeyen ve Ticaret Bakanlığımıza ulaşmayan, teyit edilmeyen hiçbir malın ülkemizden çıkışına izin verilmemektedir.” Bilgi notunda, gemilerin önce bölgedeki başka bir devlete, daha sonra İsrail’e gittiği veya gemilerin başka ülkeye gideceğini beyan edip seyrüsefer esnasında rota değiştirdiği ve Türkiye’nin takip veya müdahalede bulunup bulunmadığına yönelik ise Türkiye’nin deniz yetki alanı içinde olan gemilere müdahale etmekte olduğu, olabilecek suistimalleri ise takip ettiği ifade edildi. Komşu ülkelere artan ihracat sayesinde ürünlerin bu ülkeler üzerinden İsrail’e gidip gitmediğine yönelik bilgilerin yer aldığı bilgi notunda, Türkiye’nin İsrail’e ihracatı durdurma kararından sonra Yunanistan’a olan ihracatın yüzde 10 arttığı, bu artışın ima edilen trendi yansıtmadığını bildirilerek, “Yıllık 261,5 milyar dolar mal ihracatı, 340 milyar dolar mal ithalatı ile toplam 603 milyar dolar dış ticaretimizin milli gelirimizin yüzde 50’sini oluşturduğu gerçeği karşısında, Türkiye dış ticaretine ve milli gelirine zarar verme niyeti apaçık belli olan bu art niyetli İsrail ile ticaret kara propagandasına karşı teyakkuzda olunmalıdır” ifadelerine yer verildi. “Filistin yıllık ithalatının yaklaşık yüzde 25’ini ülkemizden yapmaktadır” Filistin’e kozmetik ve çelik ürünlerinin gidip gitmediğine yönelik iddialara ilişkin ise şu bilgiler paylaşıldı: “Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze’yi kapsayan yaklaşık 6 milyon nüfuslu Filistin’de birçok ürüne ihtiyaç duyulmaktadır. Filistin Milli Ekonomi Bakanlığı’nın isteği üzerine vardığımız karşılıklı mutabakat çerçevesinde, ihracata ancak ‘Filistin varışlı, alıcının Filistinli ithalatçı olduğunun’, Filistin Milli Ekonomi Bakanlığı’yla resmi yoldan teyitleşilmesi halinde müsaade edilmektedir. Filistin hükümet yetkililerin ifadesiyle, Filistin yıllık ithalatının yaklaşık yüzde 25’ini ülkemizden yapmaktadır.” “Türk limanlarından İsrail’e gitmek üzere herhangi bir malın yüklenmesine müsaade edilmiyor” Bilgi notunda, İsrail’e yük taşıyan gemilerin bilerek Türkiye limanlarına yanaşmasına ve Türkiye’den aldığı yükü İsrail’e götürmesine izin verildiği iddialarına ilişkin, Türk limanlarından İsrail’e gitmek üzere herhangi bir malın yüklenmesine müsaade edilmediği belirtildi. Ayrıca, Türkiye’nin dış ticarette yaklaşık 13 bin farklı ürün ve yılda yaklaşık 8,3 milyon adet konteyner kullanımının söz konusu olduğu, sadece İsrail’den değil, üçüncü ülkeler üzerinden gelen İsrail ürünlerinin de Türkiye’ye ithalatına kesinlikle izin verilmediğinin altı çizildi. Türkiye ve İsrail arasındaki ticaretin hala devam ettiği iddialarına da cevap verilen bilgi notunda, 2 Mayıs’tan sonra İsrail’e yönelik ithalat veya ihracatın olmadığı, TÜİK verilerinde ise mayıs ayından itibaren İsrail’e yönelik herhangi bir ticaretin görülmediğinin altı çizildi. Öte yandan bilgi notunda, İsrail’e yönelik alınan ticaret durdurulma kararının ardından İsrail’in birçok platformda Türkiye’nin kararını hedef aldığına da yer verildi. Petrolün Türkiye üzerinden İsrail’e gönderildiğine yönelik iddialara ilişkin ise bilgi notunda, Ceyhan’dan İsrail’e petrol sevkiyatı yapıldığı ve Türkiye’nin buna izin verdiğine yönündeki iddiaların tamamen asılsız olduğu ifade edildi. Bilgi notunda Türkiye’nin İsrail’e jet yakıtı gönderdiği iddialarına da cevap verilerek, İsrail’e hiçbir şekilde jet yakıtı gönderilmediği, manipülatif şekilde dolaşıma sokulan yakıt iddiasına konu olan jet yakıtının, İsrail’in 7 Ekim 2023 tarihinden sonra Gazze’ye yönelik başlayan saldırılarından önce, Türkiye’ye turist getiren İsrail yolcu uçaklarına verilen 641 bin dolar tutarındaki dönüş yakıtından ibaret olduğuna dikkat çekildi. Türkiye’den İsrail’e barut ve patlayıcı madde ihracatı yapıldığına dair iddiaların yer aldığı bilgi notunda, Türkiye’nin 7 Ekim 2023’te başlayan katliamlarından çok daha öncesinden İsrail’e askeri amaçla kullanılabilecek herhangi bir ürün veya hizmetin satışına kesinlikle izin verilmediği ifadelerine yer verildi. Ayrıca, savunma ürünleri ihracatının Milli Savunma Bakanlığının izni olmadan yapılamayacağı da vurgulandı. “İsrail tarafı uluslararası anlaşmalardaki taahhütler gereği mallar Batı Şeria’ya yönlendirmektedir” Ayrıca bilgi notunda, ürünlerin Filistin’e nasıl gittiğine ilişkin şu bilgiler paylaşıldı: “İsrail, üçüncü ülkelerin Filistin ile yaptığı ticareti yalnız Gazze özelinde, savaş gerekçesi ile yasaklamıştır. Bugün itibarıyla, Batı Şeria’ya mal tedarikinde uluslararası anlaşmalar altında mümkün olabilmektedir. Bu çerçevede Gazze’ye gidecek malların İsrail gümrükleri tarafından işlemleri yapılmamaktadır. Ancak eğer gümrük beyannamesinde değişiklik yapılıp malların Gazze’ye değil de Batı Şeria’ya yönelik olduğu bildirilirse, İsrail tarafı uluslararası anlaşmalardaki taahhütleri gereği, malların gümrük işlemlerine müsaade etmekte ve malları da Batı Şeria’ya yönlendirmektedir.”
Bursa Yıldırım’da Şeb-i Arus özel programı Tasavvufi öğretileriyle dünyanın her yerinde büyük ilgi uyandıran düşünce adamı ve mutasavvıf Mevlana Celaleddin-i Rumi, vefatının 751’inci yılında Yıldırım’da anıldı. Yıldırım Belediyesi, Hz. Mevlana’nın 751’inci vuslat yıl dönümü dolayısıyla Prof. Dr. Mustafa Kara ve Bursa Türk Müziği Topluluğu’nun katılımıyla ‘Şeb-i Arus’ programı düzenledi. Yıldırım Belediyesi, Hz. Mevlânâ’nın Hakk’a vuslatının 751’inci yıl dönümü dolayısıyla anma programı düzenledi. Barış Manço Kültür Merkezi’nde düzenlenen etkinlik kapsamında İlahiyatçı-Yazar Prof. Dr. Mustafa Kara’nın konuşmasıyla başlayan program Bursa Türk Müziği Topluluğu’nun Ferahfeza Mevlevi Ayin’i Şerif-i ve Sema Mukabelesi ile devam etti. Postnişin Nadir Karnıbüyük’ün sema ritüellerini ve anlamlarını anlatmasıyla başlayan anlatımın ardından icra edilen Mevlevi Ayin’i Şerif-i esnasında ayinin her bir selamının ve aşamalarının sembolik anlamları anlatılarak, sema mukabelesi yapıldı. Gönüllerin fethi Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz, vefatının yani vuslatının 751’inci yıl dönümünde insanlığın gönlünde önemli bir yer tutan Hz. Mevlana’yı bir kez daha rahmetle yâd ettiklerini ifade etti. Yunus Emre, Hacı Bayram-ı Veli, Ahmet Yesevî ve Mevlana’nın muhabbet ikliminde; kardeşliği, sevgiyi, barışı en üst değer olarak bilmiş ve yaşamış bir milletin ve medeniyetin mensupları olduğunu belirten Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz, “Şehirlerin fethi kadar gönüllerin fethi de önemli. Ceddimiz, şehirleri fethetmeden önce gönül coğrafyasını fethetmiş. Bugün bu coğrafyada bizler barışın, kardeşliğin, sevginin sembolü isek atalarımızdan, manevi sultanlarımızdan aldığımız bu miras sayesindedir. İnşallah biz de bir yandan kentin inşasını sürdürürken bir yandan da gönüllerimizi inşa edecek organizasyonları sürdürmeye devam edeceğiz” diye konuştu. İlahiyatçı- Yazar Mustafa Kara, “Vuslatımızın adı Şeb-i Arus olacak. O zaman vuslatımızın adı Mevlana ile birlikte anılacak ve düğün gecesi ile birlikte sevgiliye kavuşacağız. Şeb-i Arus’unuz mübarek olsun” sözlerini kaydetti.
Kayseri Başkan Çolakbayrakdar: Modern tesislerle sosyal hayatı renklendiriyoruz" Kocasinan Belediye Başkanı Ahmet Çolakbayrakdar, Kayseri’nin en büyük sosyal tesisi olan Kocasinan Akademi Erkilet tesisini ziyaret edip, kursiyerlerle bir araya geldi. Çocuk Kulübü’nün Piyano Kursunda, piyanonun başına geçerek, ‘Bir şarkısın sen’ eserini çalan Başkan Çolakbayrakdar, bunda da performansıyla ustalığını konuşturdu. Erkilet Ertuğrulgazi Mahallesi’ndeki Kocasinan Akademi tesisinin kurslarını ziyaret eden Başkan Çolakbayrakdar, kursiyerlerle sohbet etti. Öğrenmenin yaşı olmadığının en güzel örneğini gösteren kursiyerleri tebrik eden Başkan Çolakbayrakdar, Kocasinan Akademi’nin vatandaşların sosyal hayatına renk kattığını belirterek, marka haline gelen Kocasinan Akademi ile birçok alanda yapılan hizmetlerde tek ve örnek uygulamaları Kayseri’ye kazandırdıklarını söyledi. Kocasinan Akademi’nin ‘Kocaman bir aile’ olduğuna dikkat çeken Başkan Çolakbayrakdar, “Kocasinan Belediyesi olarak rutin belediyecilik hizmetlerinin en iyisini yaparak, hemşehrilerimizin huzuru, mutluluğu ve refahını artırmak için çalışıyoruz. Modern dünyada belediyecilik adına neler yapılıyor ise biz de aynısını hatta daha fazlasını Kocasinan’da uygulamanın gayreti içerisindeyiz. Şükür Allah’a her geçen gün bir önceki günden daha iyisini yaparak ve bu azim ile çalışarak hemşehrilerimizin memnuniyetini kazanıyoruz. Kocasinan Akademi çatısı altında genç, yaşlı, kadın, erkek demeden herkesin kişisel donanımlarını arttırmak, saklı kalmış yeteneklerini gün yüzüne çıkarmak için eğitim faaliyetlerini yürütüyoruz. Vatandaşlarımıza 8 yıldan fazla hizmet verdiğimiz Kocasinan Akademi’de ile on binlerce vatandaşa dokunduk. Kocasinan Halk Eğitim Merkezi işbirliğiyle her geçen gün farklı ve yeni kurslar açıyoruz. Özellikle sunduğumuz meslek edindirme kurslarımızla eğitim alamamış ya da yeni bir meslek dalında eğitim almak isteyen vatandaşlarımızın, kendilerine uygun bir meslek dalında eğitim almalarını sağlıyoruz. Bu vesileyle Kocasinan Akademi’nin bugünlere gelmesinde özveriyle çalışan kendi personelime ve Halk Eğitim Müdürlüğüne teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı. Kocasinan Akademi’nin kendilerine terapi etkisi yaptığını vurgulayan kursiyerler ise öğrendikleriyle aile bütçesine katkı sağladıklarına dikkat çekerek, “Kocasinan Akademi’nin tesisleri sayesinde çeşitli kurslardan eğitim alıyoruz ve kurslar sayesinde, bizler hem sosyal hayata katılarak yeni arkadaşlıklar ediniyor, hem de ürettiğimiz ürünlerle aile bütçesine ve Kayseri ekonomisine katkı sağlıyoruz. Verilen eğitimlerden çok memnunuz. Hizmetlerden dolayı Başkanımız Sayın Ahmet Çolakbayrakdar’a minnettarız. Çok teşekkür ediyoruz” diye konuştu.