YEREL HABERLER - 01 Ekim 2012 Pazartesi 11:55

MALATYA İL HALK SAОLIОI MÜDÜRÜ KEMAL ŞENER:

A
A
A
MALATYA İL HALK SAОLIОI MÜDÜRÜ KEMAL ŞENER:

Malatya İl Halk Sağlığı Müdürü Dr. Kemal Şener, ``Bizler yaşlılarımızın edindikleri deneyimi, tecrübeyi ve birikimi genç nesillere aktarmaya gayret ediyoruz`` dedi.
İl Halk Sağlığı Müdürü Dr. Kemal Şener, 1 Ekim Yaşlılar Günü nedeniyle yaptığı yazılı açıklamada, "Toplumumuzun tarihsel birikimini günümüze yansıtmaları, milli kültür ve medeniyet değerlerimizin yarınlara ulaşmasına vesile olmaları dolayısıyla değerli büyüklerimiz, aile ve toplumsal hayatımızın en kıymetli hazineleridir. Bizler yaşlılarımızın edindikleri deneyimi, tecrübeyi ve birikimi genç nesillere aktarmaya gayret ediyoruz. Yaşlılarımız sayesinde geçmiş, bugün, gelecek arasında kurulan bağ, ülkemizin daha güçlenmesine katkı sağlayacaktır" ifadelerini kullandı.
"1 Ekim`de kutladığımız Yaşlılar Günü toplumumuzu bugünlere ulaştıran yaşlılarımızın saygınlıklarının korunması, karşılaştıkları sosyal, ekonomik ve psikolojik sorunlarının belirlenmesi, çözüm yollarının aranması, kamuoyunun konuya ilgi, duyarlılık ve katılımlarının sağlanması açısından önemlidir" diyen Şener, açıklamasını şöyle tamamladı:
"Halk Sağlığı Müdürlüğü olarak yaşlı hizmetlerini yaygınlaştırmak, hizmet kalitesini artırmak, hizmete erişilebilirliği sağlamak, yeni alternatif hizmetleri geliştirmek öncelikli hedefimizdir. Toplumların yaşlı nüfuslarına sunabildikleri hizmet kalitesi kadar gelişmişliklerinden söz edilebilir. Yaşlılar Günü ülkemizde geriatrik yaş grubunun hayat kalitesini yükseltmek kadar toplum dışına itilmelerinin önlenmesi açısından da bu konuların gündeme getirildiği bir gün olarak içinde aktiviteler barındırmaktadır. Toplumumuzu bugünlere ulaştıran yaşlılarımızın ekonomiye, kültürümüze ve yeni nesillere katkılarının bilincinde olarak, tüm büyüklerimizin Yaşlılar Günü`nü kutluyor, ömürlerinin her gününü, her dakikasını sağlıkla, mutlulukla yaşamalarını dileyerek, saygılarımı sunuyorum."
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Osmaniye Osmaniye’de kurtuluş coşkusu Jandarma’nın bando konseriyle taçlandı Osmaniye’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 103’üncü yıl dönümü etkinlikleri Jandarma Genel Komutanlığı Bandosu tarafından verilen konserle taçlandı. ’Kerkük’ün Zindanı’ ve ’Çırpınırdı Karadeniz’ gibi şarkıların seslendirildiği konserde vatandaşlar unutulmaz bir gece yaşadı. Osmaniye Belediyesi’nin ev sahipliğinde Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü’nün organizasyonuyla Osmaniye’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 103’üncü yıl dönümü etkinlikleri kapsamında Jandarma Genel Komutanlığı Bandosu Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi 15 Temmuz Amfisinde sahne aldı. Türk müziğini koreografi hareketleriyle süsleyerek verdiği konserle geniş kitle tarafından takdir toplayan Jandarma Genel Komutanlığı Bandosu kurtuluş gecesine özel hazırladığı repertuarla Osmaniye halkına unutulmaz bir gece yaşattı. Yaklaşık 1 saat süren konserde seslendirilen şarkılara ve türkülere eşlik eden vatandaşlar eğlenceli anlar yaşadı. Zaman zaman duygu dolu anlarında yaşandığı konserde koronun performansı alkış yağmuruna tutuldu. Konserin sonunda ellerinde Türk bayraklarıyla sahneye çıkan çocuklar görsel şölen oluştururken yoğun istek üzerine Jandarma Genel Komutanlığı Bandosu tarafından ikinci defa seslendirilen Çırpınırdı Karadeniz şarkısıyla konser sona erdi. Konsere gelen vatandaşlar kurtuluş gecesine damga vuran konserin gerçekleşmesinden mutlu olduklarını, solistlerin ve koronun performansıyla unutulmaz bir gece yaşadıklarını söylediler.
Düzce Doç. Dr. Yıldız “Verem tedavi edilebilir ancak erken tanı hayat kurtarır” DÜZCE(İHA) – Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Pınar Yıldız, “Tedavi edilmediğinde ölümcül olabilen verem hastalığı, dünyada her yıl milyonlarca insanın sağlığını tehdit etmektedir. Sağlıklı bir gelecek için el ele vererek veremi yenebiliriz” dedi. Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Pınar Yıldız, 5-12 Ocak ‘Verem Eğitimi ve Farkındalık Haftası’ dolayısıyla verem (tüberküloz) hastalığın belirtileri, bulaşma yolları ve tedavi süreçleri hakkında bilgilendirmede bulundu. Verem hastalığının küresel ölçekte hala ciddi bir halk sağlığı sorunu olmaya devam ettiğini belirten Doç. Dr. Yıldız, “Ancak, erken tanı, etkili tedavi ve koruyucu önlemlerle veremin yayılması önlenebilir ve hastalık tamamen tedavi edilebilir” dedi. “Dünyada her yıl milyonlarca insanın sağlığını tehdit ediyor” Hastalığa ‘mycobacterium tuberculosis’ adlı bakterinin neden olduğunu ifade eden Doç. Dr. Yıldız, “Başta akciğerleri etkileyen, ancak diğer organlara da yayılabilen bulaşıcı bir hastalıktır. Tedavi edilmediğinde ölümcül olabilen verem, dünyada her yıl milyonlarca insanın sağlığını tehdit etmektedir. Hastalık genellikle hava yoluyla bulaşır. Tedavi edilmemiş aktif tüberküloz hastalarının öksürmesi, hapşırması ya da konuşması sırasında havaya yayılan mikroskobik damlacıkların solunması, bakterinin başka kişilere bulaşmasına neden olur” şeklinde konuştu. Her temasın hastalığa yol açmayacağına dikkat çeken Yıldız, “Kişinin bağışıklık sistemi güçlü olduğu sürece bakteri vücutta uyku halinde kalabilir. Bu durum latent tüberküloz enfeksiyonu olarak adlandırılır ve hastalık bulaşıcı değildir. Ancak, bağışıklık sistemi zayıfladığında verem aktif hale gelebilir” ifadelerine yer verdi. Hastalığın uzun süreli ve kapalı ortamda hasta bir bireyle temas eden kişiler arasında yayıldığını bildiren Yıldız, “Özellikle kalabalık yaşam alanlarında bulunan kişiler risk altındadır. Ailesinde veya çevresinde verem hastası olanlar, bağışıklık sistemi zayıflamış bireyler (HIV/AIDS hastaları, kanser tedavisi görenler, diyabet hastaları), beslenme yetersizliği yaşayanlar, sigara ve alkol kullananlar, yaşlılar ve çocukları risk faktörleri arasında sıralayabiliriz” dedi. “Sinsi ilerleyen bir hastalıktır” Veremin sinsi ilerleyen bir hastalık olduğunu ve belirtilerinin zaman içinde şiddetlenebildiğine işaret eden Doç. Dr. Yıldız, “3 hafta veya daha uzun süren öksürük, veremin en temel belirtisidir. Bu öksürük balgamlı olabilir ve ilerleyen dönemlerde kanlı balgam görülmesi mümkündür. Diğer belirtiler de gece terlemeleri, iştahsızlık ve kilo kaybı, halsizlik ve yorgunluk, göğüs ağrısı ve nefes darlığı, ateş ve titremedir. Bu belirtileri gösteren kişilerin gecikmeden bir sağlık kuruluşuna başvurmaları, hastalığın erken teşhisinde büyük rol oynar” şeklinde konuştu. “Tamamen tedavi edilebilen bir hastalıktır” Veremin tamamen tedavi edilebilen bir hastalık olduğunu vurgulayan Yıldız, “Genellikle en az 6 ay süren ve birden fazla ilacın düzenli olarak kullanıldığı bir süreçtir. Tedaviye erken başlamak ve ilaçları düzenli kullanmak, hastalığın iyileşmesini sağlar ve hastalığın başkalarına bulaşmasını engeller. Ancak, tedavi süreci disiplin gerektirir. İlaçların düzensiz kullanımı veya tedavinin yarım bırakılması, verem bakterisinin ilaçlara karşı direnç geliştirmesine neden olabilir. Bu durumda hastalık daha zor tedavi edilir ve toplum için daha büyük bir tehdit haline gelir” dedi. Yıldız, hastalıktan korunmak için alınması gereken önlemlerle ilgili, “BCG (verem) aşısı, çocukları veremden koruyan en etkili yöntemlerden biridir. Hastalarla yakın temastan kaçınmak, bulaşma riskini azaltır. Yaşam alanlarının düzenli havalandırılması, verem mikrobunun yayılmasını engeller. Beslenmeye dikkat etmek ve bağışıklık sistemini güçlendirmek, hastalığa yakalanma riskini azaltır. Hasta kişilerin tedavi süreçlerine eksiksiz uyum göstermesi, toplum sağlığını korumak açısından kritik önemdedir” dedi. Ülkemizde veremle mücadele Ülkemizde, veremle mücadelede önemli adımlar atıldığına dikkat çeken Doç. Dr. Yıldız, “Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen Verem Savaşı Dairesi Başkanlığı ve verem savaş dispanserleri, veremin erken tanısı, tedavisi ve hastaların takibi konusunda hizmet vermektedir. Türkiye’de verem tedavisi ve ilaçlar devlet tarafından ücretsiz olarak sunulmaktadır. Ayrıca, risk gruplarına yönelik tarama programları ve eğitim çalışmaları düzenlenmektedir” ifadelerine yer verdi. Toplum olarak üstümüze düşen görevler “Veremle mücadelede toplumun her bireyine görev düşmektedir” diyen Doç. Dr. Pınar Yıldız sözlerini şöyle tamamladı: “Bu mücadelede bilinçli olmak, hastalığın belirtilerini tanımak ve sağlık kontrollerini aksatmamak büyük önem taşır. Özellikle yakın çevremizde verem hastası varsa, onların tedavi süreçlerine destek olmak, toplum sağlığının korunmasına katkı sağlar. Bu hafta vesilesiyle, tüm vatandaşlarımızı verem konusunda daha bilinçli olmaya, belirtileri dikkate almaya ve sağlık kontrollerini ihmal etmemeye davet ediyorum. Verem tedavi edilebilir ancak erken tanı hayat kurtarır. Sağlıklı bir gelecek için el ele vererek veremi yenebiliriz.”
Aydın Ziraat Fakültesi’nden “Salep’ atağı Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesi, bölge çiftçisine ve tarım ekonomisine destek için yatırımlarını artırdı. Ziraat Fakültesi Dekanı Prof.Dr.Mustafa Sürmen ve akademisyenlerinin çalışmalarında son olarak ülke için ekonomik değeri yüksek olan Salep yetiştiriciliği projesinde büyük adım adıldı. Yazın serinleten, kışın ısıtan lezzet: “Salep” Tıbbi ve aromatik bitliklerle ilgili birçok başarılı projeye imza atan ve son olarak Aydın’da doğal yayılış gösteren salep orkidesi popülasyonlarının bazı ekolojik istekleri ve morfolojik özelliklerinin belirlenmesi konusunda başarılı çalışmalar yürüten Ziraat Fakültesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Tıbbi Bitkiler Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr.Olcay Arabacı: “Uzun yıllardan beri uzmanlık alanım olan tıbbi bitkilerle ilgili çalışmaktayım. Daha önce geçmişte salep bitkisi ile ilgili bir proje tamamladım. Salep, bildiğiniz gibi doğadan toplanan bir bitki ve çok değerli bir ürüne dönüşüyor. Yazın yediğimiz Maraş Dondurmasının katılığını veriyor. Kışın severek tükettiğimiz salebin ana maddesini oluşturuyor. Ve tabi salep toplayıcılığı da oldukça yoğun olarak ülkemizde yapılıyor. Bunun sonucunda da birçok tür maalesef neslini kaybetmiş durumda. Bundan uzaklaşmak adına bizler ‘acaba salep yetiştiriciliği yapılabilir mi?’ adına arazi şartlarına, toplama yerine, doğanın bize verdiğinin yerine, biz arazide bunları yetiştirerek hem kalite hem verim açısından nasıl bir sonuca ulaşabiliriz konusunda çalışmalar başlatıldı. Ve geçmişte biz iki farklı türün arazi ve tarla şartlarında yetiştiriciliğini yaptık, başarılı olduk. 2 farklı türdeki yetiştiricilik konusunda bir takım kalite kriterlerini inceledik. Hepsinde de olumlu sonuçlar elde ettik. Bu tür bitkilerde önemli olan verimin yanında kalitenin de ortaya çıkartılmasıydı. Yapılan laboratuvar çalışmaları sonucunda doğadan toplananın kalitesiyle yetiştirdiğimizin aynı kalitede olduğunu gözlemledik. Bu projemizi tamamladıktan sonra da proje sonuçlarımızı birçok kongrede ve dergide yayınladık” dedi. “Salep yetiştiriciliğinde Aydın çiftçisine destek” Salep deneme üretimi yapmaya başladıklarını da ifade eden Prof.Arabacı, “Ziraat Fakültesi Çiftliği’nde salep deneme üretimi yapmaya başladık. Ve daha geniş alanlarda yetiştiriciliğini yapmak istiyoruz. Daha önce çalışmasını yaptığımız iki farklı türü üretim kapsamında yetiştirmeyi amaçladık. Öncelikle bu seneki amacımız bunların çoğaltılmasını sağlamak. Çünkü materyali bulmak oldukça zor ve oldukça yüksek fiyatlı. Biz bunları temin ettik ve şu anda önümüzdeki yıllarda daha geniş alanlarda yetiştirilmesi için gerekli olan materyalin çoğaltım aşamasını sürdürüyoruz. Geçtiğimiz Aralık ayı içerisinde 2 farklı tür olarak saleplerimizi diktik. Havanın durumuna bağlı olarak Nisan ayı sonunda veya Mayıs ayı başında hasadımızı gerçekleştireceğiz. Daha sonrada uygun şartlarda saklayarak önümüzdeki yıl yetiştiricilik için materyalimizi hazırlamış olacağız. Bizim buradaki hedefimiz; hem verimi artırmak hem de verime bağlı olarak istenilen kalite düzeyine ulaşmak. Önümüzdeki yıllarda da buna yönelik projeleri geliştirmeyi ve elde ettiğimiz sonuçları yayınlamayı planlıyoruz. Daha sonraki süreçte de bölge çiftçisine yararlı olacak materyal temini ve bilgi birikimini de aktarmış olacağız” dedi.