GÜNDEM - 19 Kasım 2024 Salı 11:39

Kastamonu ormanlarından Avrupa’ya 100 milyon liralık mantar ihracatı

A
A
A

Kastamonu ormanlarından bol miktarda yetişen ve kırsal kesimde yaşayan vatandaşların geçim kaynağı haline gelen mantarlar, doğadan toplanarak Avrupa’ya ihracat ediliyor. Kastamonu’da bulunan mantar işleme firmaları tarafından Avrupa ülkelerine yıllık yaklaşık100 milyon liralık ihracat yapılıyor.

Kastamonu’da sonbaharda etkili olan yağışlar, mantar bolluğu yaşattı. Özellikle kırsal kesimlerde yaşayan vatandaşlar tarafından toplanan mantarlar, Kastamonu’da bulunan firmalarda işlenerek Türkiye’nin dört bir yanına ve Avrupa’ya gönderiliyor. Kastamonu’da işlenen mantarlar, dondurulmuş vaziyette başta Almanya, Fransa, İtalya, Yunanistan, İsviçre, Bulgaristan gibi Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerine ihraç ediliyor. İhraç edilen mantarlar özellikle Avrupa ülkelerinden yoğun ilgi görüyor. Kastamonu’da bulunan firmalar tarafından yurt dışına yılda yaklaşık 100 milyon TL değerinde mantar ihraç ediliyor.

Kastamonu ormanlarından Avrupa’ya 100 milyon liralık mantar ihracatı

Devlet desteği ile Avrupa’nın mantar ihtiyacını karşılıyor

Kastamonu’da dedesi ve babasının ardından 3’üncü kuşak olarak mantarcılıkla uğraşan Ferhat Çevik, eşi Arzu Çelik ile birlikte her yıl tonlarca mantar ihraç ediyor. Her yıl kapasitesini arttıran Çevik, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme (TKDK) Kurumunun IPARD-2 13. çağrısına müracaat etti. Toplamda 11,6 milyon liralık yatırımda bulunan Çevik, 5 milyon liralık hibe desteği aldı. Yapılan yatırım ve alınan hibe desteği ile birlikte Çevik çifti, soğuk hava deposu ekipmanlarını yenileyerek, 3 adet frigorifik kasalı araç satın aldı. Ayrıca geçen yıl ihracata başlayan Çevik çifti, yılda yaklaşık 900 ton mantarı Avrupa ülkelerine ihracat etti.

Kastamonu ormanlarından Avrupa’ya 100 milyon liralık mantar ihracatı

“Mantarın işlenmesi ve mantarın toplanması konusu Kastamonu’nun en önemli gelir kapılarından bir tanesini oluşturuyor”

Kastamonu Tarım ve Orman İl Müdürü Bekir Yücel Tanrıkulu, mantarın işlenmesi ve toplanması konusunun Kastamonu’nun en önemli gelir kapılarından bir tanesi olduğunu belirterek, “Kastamonu ilimiz, ülkemizde doğadan mantar toplanması ve bu toplanan mantarların yurtdışına ihracat edilmesi konusunda en önemli merkezlerden bir tanesi oluyor. Doğası ve eko-sistemi gereği gerçekten çok büyük ve önemli miktarda mantar üretimi mevcut. Bunlarla birlikte mantarların toplanması, işlenmesi ve ihracatı ayrı bir üretim süreci oluşturmakta. Bu sebeple toplanan mantarlar Kastamonu’daki firmalarımıza gelmekte ve bu işletmelerde gerekli işlemlere tabi tutulduktan sonra yurtdışına, özellikle de Avrupa ülkeleri başta olmak üzere ihracatı gerçekleştiriliyor. Özellikle 8-10 çeşit mantar başta olmak üzere yine Avrupa’nın başta Almanya, İtalya, Fransa olmak üzere ihracatı yapılmaktadır. Ekonomik gelir kapsamını ve istihdamda düşünülerek mantarın işlenmesi ve mantarın toplanması konusu Kastamonu’nun en önemli gelir kapılarından bir tanesini oluşturmaktadır. Bizlerde özellikle firmalarımızla ilgili burada yapacakları gerek soğuk hava deposu olsun, gerek mantar işleme üniteleri olsun, hem Kırsal Kalkınma Destekleme Kurumu (TRDK) tarafından hem de bizlerin Kırsal Kalkınma Yatırımlarını Destekleme Programı kapsamında gerekli destek ve hibeleri Tarım ve Orman Bakanlığı olarak hem sağlıyor hem de veriyoruz” dedi.

Kastamonu ormanlarından Avrupa’ya 100 milyon liralık mantar ihracatı

“800-900 ton gibi bir hasat dönemimiz oldu”

Bu yıl 900 ton civarında bir hasılat yapıldığını belirten Ferhat Çevik ise, “Eşim Arzu Çelik ile birlikte mantar işini üç kuşak olarak, dedemden babama, babamdan da bana olarak devam ettiriyoruz. 1988 yılından beridir mantar işiyle uğraşıyorum. İşimizi her geçen yıl geliştirerek devam ettiriyoruz. Doğada yetişen mantarların alımı, işlenmesi, paketlenmesi ve ihracatına kadar olan bütün yolculuğunu işletmemizde katma değer elde ederek satışını gerçekleştiriyoruz. Mantar, Kastamonu’da merkez başta olmak üzere Türkiye genelinde ekonomiye katkısı ve ihracata giden bir ürün oluyor. Bölgemizde yetişen toplamda 18 çeşit mantar topluyoruz. Bunların 5-6 çeşidini yurtdışında Almanya, İtalya, Fransa gibi ülkeler başta olmak üzere İsviçre, Bulgaristan, Yunanistan gibi diğer ülkelere de ihracatını yapıyoruz. Dünya üzerinde mantar kullanılan ve tüketilen bir ürün. Yıllık hasadına bağlı olmak üzere bu yıl doğamızda mantar bol miktarda oldu. Kastamonu merkez başta olmak üzere işletmemizden 800-900 ton gibi bir hasat dönemi oldu. Yenilenebilen tüm mantar çeşitlerinin hepsi ihracat edilebiliyor. Pazar ile ilgili sıkıntımız yok, doğadan gelen verime göre yani hasada göre hareket ediyoruz. Ülkemizde yetişen mantar çeşitlerinin yüzde 90’ını da ihracat ediliyor. Mantara ilgi büyük, mantar etten daha fazla protein ve lezzet bakımından daha zengin olduğu için yurtdışında büyük talep görüyor” diye konuştu.

Vedat Yunus İkizoğlu - Murat Kanber

Kastamonu ormanlarından Avrupa’ya 100 milyon liralık mantar ihracatı

Kastamonu ormanlarından Avrupa’ya 100 milyon liralık mantar ihracatı

Kastamonu ormanlarından Avrupa’ya 100 milyon liralık mantar ihracatı

Kastamonu ormanlarından Avrupa’ya 100 milyon liralık mantar ihracatı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Bebeklere RSV tehdidi 2 yaş altındaki çocukların en önemli hastaneye yatış ve ölüm sebeplerinden biri olan RSV virüsü sonbahar ve kışla birlikte artış gösteriyor. 5 yaşın altındaki 50 ölümden biri RSV sebebiyle gerçekleşiyor. Havaların soğuması ve kapalı yerlerde daha fazla bulunmaya bağlı olarak daha çok bebekleri ve 2 yaş altı çocukları etkileyen RSV (Respiratuar Sinsityal Virüs) vakalarında artış yaşanıyor. Türkiye Gazetesi’nden Ziyneti Kocabıyık’ın haberine göre, bebeklerde hastaneye yatışa ve ölümlere yol açan en yaygın solunum yolu virüsü olan RSV’ye karşı özel bir tedavi bulunmadığını söyleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Sosyal Pediatri Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Aysu Duyan Çamurdan “Beş yaş altındaki çocuklarda 50 ölümden bir tanesinin RSV ilişkili olduğu bildiriliyor. Bu virüsü alan çocuk ne kadar küçükse hastalığı ağır geçirme ve ölüm riski de artıyor. Üç ayın altındaki çocuklarda daha ağır seyrediyor. 1-6 ay arasındaki çocuklarda ise 28 ölümden birisinin yine RSV ile ilişkili olduğu bildiriliyor” dedi. "Damlacık yoluyla bulaşıyor" Sosyal Pediatri Derneği ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Sosyal Pediatri Bilim Dalının iş birliği ile Ankara’da düzenlenen 8. Ulusal Sosyal Pediatri Kongresi’nde açıklamalarda bulunan Kongre Başkanı Prof. Dr. Çamurdan, RSV’nin toplum tarafından çok iyi bilinmeyen ancak özellikle bebeklerin hayatını tehdit eden çok önemli bir virüs olduğunu söyledi. Prof. Dr. Çamurdan, eldeki verilere göre virüs sebebiyle akciğeri etkilenen iki yaş altı çocuklarda iki hastadan birinin RSV ile enfekte olduğunu belirterek “RSV, hava yoluyla veya öksürük sonucu havada asılı kalan virüs içerikli damlacıklar yoluyla bulaşır” diye konuştu. "En iyi tedavi korunma" RSV’den korunmak için bebeklere bakım veren yetişkinlerin el hijyenine dikkat etmelerinin ve özellikle emzirmeye devam edilmesinin koruyucu olduğunu belirten Prof. Dr. Aysu Duyan Çamurdan, bağışıklamanın da çok önemli olduğunu söyledi. Virüse karşı çocuklarda kullanılabilecek bir aşının henüz bulunmadığını, ancak RSV monoklonal antikoru preparatlarının virüsün enfeksiyon oluşturmasını engellemede temel korunma metotlarından biri olduğunu aktaran Prof. Dr. Çamurdan “Şu anda ülkemizde kullanılmakta olan ve 5 doz olarak uygulanan bir RSV monoklonal antikoru var. Bunun yanında yeni geliştirilen ülkemizde henüz kullanılmayan antikor tedavileri ve gebelere uygulanan RSV aşısı da virüsten korunmada etkili. Bu yeni tedavi yöntemlerinde anneye RSV aşısı veya 8 aydan küçük bebeklere RSV sezonunda bu monoklonal antikor veriliyor. Bu yeni tip hazır antikor kas içi enjeksiyonla verilerek çocuk koruma altına alınıyor. İlk 2 yaş boyunca RSV mevsiminde sadece yılda bir defa yapılan bu koruyucu uygulama ile virüse karşı yüzde 80 civarında korunma sağlanıyor. Yurt dışında kullanılmaya başlayan ve korunmada en önemli gelişme olan tek dozluk RSV monoklonal antikoru ve maternal RSV aşısı uygulamalarının yakında ülkemize gelmesini bekliyoruz. Biz pediatristler sadece risk grubundaki çocukların değil, 2 yaşına kadar bütün çocukların RSV’den korunması için maternal RSV aşılaması ya da RSV monoklonal antikor uygulaması ile korunmalarını tavsiye ediyoruz” dedi. "Griple karışabiliyor" RSV’nin bir yaşın altındaki çocuklarda görülen akut bronşiolit ve zatürrenin en önemli sebebi olduğu bilgisini veren Prof. Dr. Çamurdan “Virüs alındıktan sonra 3-5 güne kadar hiçbir belirti vermeyebilir. Bu süre sonunda burun akıntısı, öksürük, ateş, hâlsizlik, iştahsızlık başlar. Bu aşamada düzelen çocuklar da olabilir ama üç çocuktan birinde alt solunum yollarına yayılır. Hastalık grip gibi başladığı için aileler şikâyetlerin düzeleceğini düşünerek hastaneye başvurmayabiliyor. Virüs 2-3 gün içinde alt solunum yoluna indiğinde bu defa çocuklarda hırıltılı solunum başlar. Tablo giderek ağırlaşır. Ağır tablolarda akciğer hasarlanır ve uzun süreçte çocukta kalıcı astım gelişebilir” şeklinde konuştu. "Gebelere yapılan aşı bebeği koruyor" Amerika Hastalık Kontrol Merkezi’nin (CDC), sonbahar-ilkbahar RSV sezonuna giren veya bu sezonda doğan 8 aydan küçük bebekler için RSV monoklonal antikor uygulamasını tavsiye ettiğini söyleyen Prof. Dr. Aysu Duyan Çamurdan “Hamileliğin 32-36. haftaları arasında yapılan tek doz Maternal RSV aşısı da anne adayına, plasentadan fetüse geçen ve virüsle savaşan antikorlar geliştirmesi için yeterli zaman veriyor. Böylece maternal aşı, doğumdan sonra bebeğin korunmasına imkân sağlıyor. Bu annelerden doğan çocuklara doğumdan sonra aşı ya da antikor şeklinde RSV bağışıklaması gerekmiyor” dedi. "2 yaşın altındaki bütün çocuklar risk altında" Özellikle prematüre, kronik akciğeri hastalığı ya da kronik kalp hastalığı olan veya Down sendromu olan çocukların risk grubunda olduğunu aktaran Prof. Dr. Aysu Duyan Çamurdan “Ancak bu çocukların dışında da 2 yaşın altındaki bütün çocuklar risk altındadır. Yapılan çalışmalar hastaneye yatan çocukların yüzde 80’inin daha önce hiçbir hastalığı olmayan risksiz bebekler olduğunu göstermektedir” diye konuştu.
Hakkari Vali Çelik: “Bizim çocuklarımız çok değerlidir” Hakkari Valisi Ali Çelik, çocukların çok değerli olduğunu belirterek, “Her öğrencimize bir kuyumcu titizliği ile yaklaşmak durumundayız” dedi. Vali Ali Çelik, Hakkari Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü konferans salonunda düzenlenen toplantıda okul müdürleri ve il merkezinde görev yapan beden eğitimi öğretmenleriyle bir araya geldi. Burada konuşan Vali Ali Çelik, sporun alt yapısı ve spor kültürünün oluşturulması için Hakkari’de farklı çalışmaların başlatılması gerektiğini belirterek, “Bizim evlatlarımızın, sadece akademik zekaya sahip olmaları yetmez. Spor kültürünün olması da lazım. Sportif anlamda öğrencileri, bir veya iki alanda spora yönlendirmeniz gerekiyor. Bizlerin de öğrencilerimize yeteneklerini keşfetmeleri konusunda, tüm imkanları sizlere sağlamamız gerekiyor. Size destek verirsek sizin işinizi kolaylaştırırsak, siz de güzel işler yapar ve potansiyelinizi ortaya çıkarırsınız. Böylece çocuklarımıza katkı sağlamış olursunuz. Bizim çocuklarımız çok değerli. Biz, onlar için varız. Bütün kurumlarımız çocuklarımız için, geleceğimiz için var. Her öğrencimize bir kuyumcu titizliği ile yaklaşmak durumundayız” dedi. Çocukların yetenekli oldukları alanlara yönlendirilmesi gerektiğini ifade eden Vali Çelik, “Zaten tüm bunları yaptığımızda, başarının gelmesi de kaçınılmaz bir sonuçtur. Geleceğin üst düzey sporcuları, bugünden verilecek olan titiz, kaliteli eğitimle yetişecektir. Gelecek neslin sağlıklı olması, kendini tanıması, yetenek ve yeterliklerinin farkında olması ve sahip potansiyelini tümüyle gerçekleştirebilmesi için herkes elini taşın altına koymak zorunda ve hepiniz işinizi birinci kalitede yapan insanlar olmalısınız” diye konuştu. Kentte yürütülen ‘Sağlıklı Gelecek Sporla Gelecek’, ‘Yüzme Bilmeyen Kalmasın’, ‘Kayak Bilmeyen Kalmasın’ projelerine de değinen Vali Çelik, “Kesinlikle yılmadan yapacağımız çalışmalarla var olan eksiklerimizi hızla gidereceğiz. Zaman içerisinde, okullarımıza küçük tesisler, küçük spor salonları da yapacak ve malzeme desteğinde bulunacağız. Siz bu işe memleket ve millet adına sahip çıkarsanız bizler de sizlere tam destek sunacağız. Türkiye’nin bugüne gelmesinde; kısacası imarı ve ihyasında, ülkenin her anlamda büyümesinde, öğretmenlerin çok büyük emekleri vardır. Siz beden eğitimi öğretmenleri de bu yapının kıymetli mensuplarısınız. Türk sporunun alt yapısını oluşturuyorsunuz. Verdiğiniz emekleri önemsiyorum, hepinize, ilimiz ve ülkemize kattığınız değerler için yürekten teşekkür ediyor, başarılar diliyorum” şeklinde konuştu. Toplantı, yapılan istişarelerle tamamlandı.
Bolu Kuş gribine karşı uzman uyarısı Kuş gribinin yüksek patojenik türünün çiftliğe bulaşması durumunda tüm hayvanların telef olabileceğine dikkat çeken Veteriner Sağlık Teknikeri Tuncer Kocaağa, "Alınacak tedbirlerle bu hastalığın insan sağlığına olumsuz etkisi olmayacaktır" dedi. Türkiye’de geçtiğimiz haftalarda görülen kuş gribi vakaları, kanatlı hayvan üreticileri arasında paniğe yol açtı. Konunun gündeme gelmesinin ardından Tarım ve Orman Bakanlığı, hastalığın yayılmasını önlemek için her türlü tedbirin alındığını ve salgın olarak nitelendirilebilecek bir durumun söz konusu olmadığını açıkladı. Bolu’da kanatlı hayvan çiftliklerinde üreticilere destek veren Veteriner Sağlık Teknikeri Tuncer Kocaağa, "tavuk vebası" olarak da bilinen kuş gribinin yüksek patojenik türünün bulaşması halinde hayvanların tamamının telef olabileceğini söyledi. "Ciddi bir ekonomik kayba sebep olur" Kuş gribinin özellikle göçmen kuşlar aracılığıyla yayılma riski taşıdığına dikkat çeken Kocaağa, "Ülkemiz, göçmen kuşların konak yeri ve transfer noktasında. Göçmen kuşlar en büyük bulaşma özelliği taşıyan kuşlardır. Kuş gribi bir salgına neden olur. Göçmen kuşlardan, serbest gezen kuşlara bulaşır. Bulaşıcılığı oldukça yüksek ve viral bir hastalıktır. Gezen tavuklarımıza, kuşlarımıza ve en tehlikelisi de çiftlik hayvanlarımıza ulaşma ihtimali yüksektir. Kuş gribi ciddi ekonomik kayıplara sebep olur" "Bolu, üretimin yaklaşık yüzde 30’unu karşılıyor" Bolu’da 8 bin 233 metrekarelik alanda faaliyet gösteren çiftliklerin, Türkiye genelindeki üretimin yaklaşık yüzde 30’unu karşıladığını belirten Kocaağa, Tarım ve Orman Bakanlığı ile il ve ilçe müdürlüklerinin, muhtemel bir salgının önlenmesi için veteriner hekimlerle koordineli şekilde çalıştığını söyledi. "Kuş gribi vakalarının insan üzerinde olumsuz etki oluşturacağına inanmıyorum" Kocaağa, kuş gribinin insanlara doğrudan bulaşan bir hastalık olmadığının altını çizerek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kuş gribi, direkt insana bulaşan viral bir hastalık değil. O yüzden gıda güvenliği önemlidir. İlk önce bizim kendi biyogüvenliğimize kişisel olarak önem göstermemiz lazım. Ellerimizi her zaman temiz tutarak, hijyenimize dikkat etmemiz lazım. Biyogüvenlik önlemleri pandemide de aldığımız önlemlere benzer. Bu önlemleri aldığımızda kuş gribi vakalarının insan üzerinde olumsuz etki oluşturacağına inanmıyorum" "Çiftliğin yüzde 100’ünü kaybetme riskimiz var" Hastalığın daha etkili olan türünün çiftliğe bulaşması durumunda hayvanların tamamının kaybedilebileceğini belirten Veteriner Sağlık Teknikeri Tuncer Kocaağa, "Kuş gribinin iki türü vardır. Birincisi yüksek türdür. Bulaştığında hayvanların yüzde 100’ünü kaybedebiliriz. Bir de hafif bulaşıcı şekilde seyreden tür vardır. Çiftliğe, kuş gribinin yüksek türü bulaştığında hayvanların yüzde 100’ünü kaybetme riskimiz vardır. Peki, bu mevsimde böyle bir şey yaşanması mümkün mü? Mümkün tabii. Mevsim kış. Virüsler genellikle nemli ve daha sıcak mevsimleri severler. O yüzden ilerideki günlerde kuş hareketleri anlamında bir kısıtlama olacaktır. Soğuk havalarda kuşlar çok fazla hareket etmez. Bir de hava soğuk olduğu için hastalığın yayılma etkisi de doğal olarak azalma eğilimine gidecektir" dedi.
Karaman Karaman’da kış mevsiminde alınacak tedbirler konuşuldu Karaman’da kış mevsiminde alınacak tedbirlerin konuşulduğu toplantı yapıldı. Valilik Yunus Emre Toplantı Salonu’nda Karaman Valisi Mehmet Fatih Çiçekli, başkanlığında gerçekleşen toplantıya Belediye Başkan Yardımcısı Eyüp Hüsamettin Aslan, İl Jandarma Komutanı Kıdemli Albay Osman Saygılı, İl Emniyet Müdürü Mehmet Turhan ve ilgili kurum müdürleri katıldı. “Bereketli ve güvenli bir kış diliyoruz” Toplantının açılışında konuşan Vali Mehmet Fatih Çiçekli, ülkemiz ve Karaman için bol yağışlı ve bereketli bir kış temennisinde bulunarak şu ifadeleri kullandı: “Kış mevsimi, yoğun kar yağışı, sis ve buzlanma gibi zorlukları da beraberinde getirmektedir. Öncelikli hedefimiz, vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini sağlamak, yolları açık tutmak ve trafik akışını kesintisiz bir şekilde sürdürmektir. Bereketli bir kış mevsiminin huzurlu ve güvenli geçmesi için tüm ekiplerimiz hazır durumdadır. Bu süreçte vatandaşlarımızın trafik kurallarına uyarak güvenli bir kış geçirmelerini diliyorum.” Vali Mehmet Fatih Çiçekli, 1 Aralık - 1 Nisan tarihleri arasında uygulanacak zorunlu kış lastiği denetimlerinin sıkı bir şekilde yapılacağını da belirterek, “Trafik akışının kesintisiz sürdürülmesi için tüm denetim ekiplerinin sahada aktif görev alacağını vurguladı. Toplantıda, İl Emniyet Müdürlüğü ve İl Jandarma Komutanlığı tarafından yapılan sunumlarla alınacak önlemler geniş bir şekilde değerlendirildi. Karla mücadele ekiplerinin hazırlıkları, olumsuz hava şartlarında uygulanacak acil durum planları ve alternatif güzergâhların belirlenmesi gibi konular da masaya yatırıldı. Toplantıda alınan kararların, vatandaşların güvenli ve sorunsuz bir kış mevsimi geçirmesi için ilgili kurumlar tarafından titizlikle uygulanacağı belirtildi.
Ankara Sağlık-Sen Genel Başkanı Doğan: “Sağlık çalışanlarımız hayati bir sorumluluğu omuzlarında taşımaktadır” Sağlık-Sen Genel Başkanı Mahmut Faruk Doğan, “Sağlık çalışanlarımız hayati bir sorumluluğu omuzlarında taşımaktadır. Sağlık profesyonellerimiz hem ülkemizin hem de sağlık sistemimizin umududur” dedi. Sağlık Bakanlığı 2025 bütçesiyle ilgili açıklama yapan Sağlık-Sen Genel Başkanı Mahmut Faruk Doğan, sağlık çalışanlarının özlük haklarının korunması, nöbet ücretlerinin dünya standartlarına çıkarılması gerektiğini ve sahaya katkı sağlayacak sağlık personeli istihdam edilmesini talep ettiklerini belirtti. “Türkiye sağlık alanında dünyaya örnek olmuştur” Türkiye’nin son yıllarda sağlıkta elde ettiği başarılarının tüm dünyaya örnek olduğunu kaydeden Doğan, bu başarının altında sağlık çalışanlarının da büyük emeği olduğunu anlatarak, “Türkiye, son yıllarda sağlık alanında gerçekleştirdiği reformlar, güçlü sağlık altyapısı ve bütün bireyleri kapsayıcı sağlık hizmetiyle dünyada örnek gösterilen bir konuma ulaşmıştır. Bu başarının arkasında, her şartta büyük bir fedakârlık ve özveriyle çalışan hekimin, hemşirenin, ebenin, sağlık teknisyeninin emeği yatmaktadır” diye konuştu. Sağlık çalışanlarının görevlerini en iyi şekilde yerine getirdiğini belirten Doğan, sağlık personelinin sorunlarına kalıcı çözüm üretilmesi gerektiğini kaydetti. “Bütçe görüşmeleri sağlık hizmetine atfedilen önemi gösterecektir” Sağlık Bakanlığının bütçe görüşmeleri devam ederken, sağlık çalışanlarının sorunlarına dikkat çekmek istediklerini ifade eden Doğan, sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Sağlık Bakanlığı 2025 bütçesi görüşmeleri devam ederken, bizler de sağlık çalışanlarının temel sorunlarına dikkat çekmek ve çözüm bekleyen taleplerimizi bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Ekonomik verilere dair tartışmaların yaşandığı bir süreç içerisindeyiz. Özellikle sabit gelirlilerin kayıplarının büyüdüğü bir dönemi yaşıyoruz. Sunulacak bütçe görüşmeleri, önümüzdeki yıl içerisinde atılacak adımları, sunulacak katkıları ve sağlık hizmetine atfedilen önemi gösterecektir.” “Sağlıkta en önemli kaynak insan kaynağıdır” Tüm dünyaya örnek olan sağlık sisteminin temel yapı taşının sağlık çalışanları olduğunu vurgulayan Doğan, “Sağlıkta en önemli kaynak ise insan kaynağıdır. Bugün tüm dünyaya örnek olan, öncülük eden sağlık sistemimizin temel yapı taşı sağlık profesyonellerimizdir” dedi. Doğan, bu anlayışın önemine dikkati çekerek tüm sağlık branşlarında kamu istihdamı sağlanması gerektiğini bildirdi. Sağlık çalışanlarının nöbet ücretlerinin dünya standartlarının çok altında olduğunu söyleyen Doğan, beklentilerinin tüm dünyayla aynı standartlara çıkmak olduğunu dile getirdi. Tüm sağlık hizmetlerinin 24 saat boyunca kesintisiz devam ettiğini aktaran Doğan, sağlık çalışanlarının beklentileri hakkında şunları söyledi: “Gece çalışmanın insan psikolojisi, metabolizması ve sosyal yaşamına ilişkin olumsuzlukları göz önüne alınarak akşam saat 20.00’den sabah saat 06.00’ya kadar geçen süreler için ücretler yüzde 50 artırımlı ödenmelidir. Taban ödeme oranları yüzde 100 oranında artırılmalıdır. Sağlık profesyonellerinin giydiği forma, 112 Acil sağlık hizmetleri çalışanlarında olduğu gibi özel görev kıyafeti sayılmalıdır. Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’ndeki mağduriyet oluşturacak maddeler kaldırılmalı, aile hekimi ve aile sağlığı çalışanlarının sözleşme tavan ücretleri, teşvik ve destek ödemeleri artırılmalıdır.”