SAĞLIK - 13 Ekim 2024 Pazar 10:42

Gıda güvenliği için alternatif ’yetim’ besinler

A
A
A
Gıda güvenliği için alternatif ’yetim’ besinler

İklim değişikliği ve gıda güvenliği tehditlerini en aza indirmek ve tarımda sürdürülebilirliği sağlamak için tarımsal gıda zincirlerine yeniden yön verilmesi gerektiğini ifade eden Yaşar Üniversitesi Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Araş.Gör. Pelin Atakan Ambarcı, yeterince değerlendirilmeyen yetim türlerin sofralara yeniden getirilmesi ile bu açığın önemli ölçüde kapanabileceğini söyledi.


Besin değeri yüksek olduğu halde sofralarımızda günümüzde ya çok az yer edinebilen ya da tamamen unutulmuş ’yetim türler’ olarak adlandırdığımız bitki ve hayvan türlerinin, beslenme sistemimizde daha geniş yer bulması, biyoçeşitliliğin korunmasına katkı sağlayarak tarım sistemlerimizin uzun vadede daha dayanıklı hale gelmesini sağlayabilir.


Mevcut sistemde tarım sektöründe temel mantığın gıdayı çok fazla artırmaya ve ucuzlatmaya yönelik olduğunu vurgulayan Araş.Gör. Pelin Atakan Ambarcı bunun uzun vadede olumsuz sonuçları olabileceğini belirterek şunları söyledi: “Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 2023 raporuna göre tarımsal üretimin geneline baktığımızda ton bazında yaklaşık yarısını yalnızca dört ürün oluşturuyor. Bunlar pirinç, buğday, mısır ve şeker pancarı. İnsanlık tarihinde bugüne kadar yaklaşık 7 bin bitki türünün gıda olarak değerlendirildiğini biliniyor. Ancak bugün yalnızca yaklaşık 150 tür ticari olarak üretiliyor ve piyasada bulunabilir durumda. Bu da biyoçeşitlilik açısından olumsuz bir durum. Oysa doğanın dengesi için biyoçeşitliliğe ihtiyacımız var. Büyük arazilerde yalnızca tek bir ürün üretmeye yani monokültüre dayalı tarım sistemlerimiz buna büyük ölçüde zarar veriyor. Tozlaşma, toprağın kalitesi ve tarımın dirençliliği azalıyor. Monokültür üretimi ile azalan direnç, iklim değişikliği ya da covid gibi küresel şoklarla bağlantılı sorunlar da eklendiğinde tarımsal üretimin verimliliğini ve gıda güvenliğini ciddi anlamda tehlikeye atıyor.”



Gizli açlık


Beslenme sistemimizde enerji kaynağımızın yaklaşık yüzde 60’ının pirinç, buğday, mısır ve patates olmak üzere dört üründen oluştuğunu ve anlatan Araş.Gör. Pelin Atakan Ambarcı, “İnsanlar enerji için çok fazla tahıl ve şeker tüketiyor. Bu da dengesiz ve yetersiz beslenmemize neden oluyor. Proteinleri az miktarda ve sadece belli başlı bazı ürünlerden alıyoruz. Tahıllar ihtiyacımız olan vitaminler yönünden yeterli değil. Bu beslenme türü “gizli açlık” veya obeziteye neden oluyor” dedi.


Konu ile ilgili geçtiğimiz günlerde Yunanistan’ın Girit adasındaki Hanya Akdeniz Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü’nde “Yeterince Değerlendirilmeyen ve Genetik Çeşitliliğe Sahip Gıdaların Tüketici Tarafından Kabulünde Davranışsal Engellerin Rolü” başlıklı bir seminer veren Araş.Gör. Pelin Atakan Ambarcı yürüttükleri proje ile ilgili şu bilgileri verdi: “26 ülkeden 130 katılımcı ile ‘İklim değişikliği ve gıda güvenliği tehditlerini engellemek için tarımsal gıda zincirlerine yeniden yön verilmesi’ başlığı ile gerçekleşen Avrupa Tarım Ekonomistleri Derneği 188. Semineri’nde Ege Üniversitesi’nden hocalarımız Cihat Günden, Murat Yercan ayrıca Konstadinos Mattas ve Marija Knez ile birlikte üzerine çalıştığımız ‘Yeterince değerlendirilmeyen ve genetik çeşitliliğe sahip gıdaların tüketici tarafından kabulünde davranışsal engellerin rolü’ adı altında bir sunum yaptık.


Projenin adı, AB-HORIZON-2020 kapsamında desteklenen ‘BIOVALUE: Tarım-gıda değer zincirinde biyoçeşitliliği artıran çataldan çiftliğe ajan tabanlı simülasyon aracı’. Projede biyoçeşitliliği destekleyecek bazı ürünleri yani yetim türleri bu hedef beslenmenin içine nasıl dahil edebileceğimizi, tüketiciyi bu yola nasıl sokacağımızı araştırıyoruz.”



Şevketi bostan, deniz rezenesi lif, vitamin ve mineral deposu


NUS diye tanımlanan bu yetim türleri beslenmeye dahil etmenin birçok artısı olduğunu belirten Araş.Gör. Pelin Atakan Ambarcı, “Eskiden beslenmemizde yer alan unuttuğumuz ya da çok fazla üretilmeyen yetim türleri beslenme sistemimize dahil ettiğimizde biyoçeşitliliğin desteklenmesi yoluyla, tarım dirençliliğinin artmasına katkı sağlayabiliyoruz. İkim değişikliğinin kuraklık, sel gibi felaketlere karşı bir direnç sağlar. Topraktaki su, azot getirdiği dengesi ve toprağın kalitesi korunur. İnsan sağlığı açısından da yeterli ve dengeli beslenme sağlanır” dedi.


Lif, vitamin ve mineral yönünden oldukça zengin olan bu türlere örnekler veren Araş.Gör. Pelin Atakan Ambarcı, “Yetim türler her bölgeye göre değişir. Ege bölgesi için şevketi bostan, deniz rezenesi ve bazı börülce türlerini örnek olarak verebiliriz. Bu türler bölgeye çeşitlilik getirir ve besleyici özellikleri çok yüksektir. Bu ürünlerin genellikle bulundukları bölgede geniş üretimi yapılmaz. Yetim türlere odaklanarak beslenme sistemimize dahil etmeliyiz. Bu unuttuğumuz türleri yeniden keşfetmeliyiz” diye konuştu.


Araş.Gör. Pelin Atakan Ambarcı ayrıca, “Kinoa ve chia tohumu son yıllarda popülerleşerek üretimi artmış eskiden yetim olarak adlandırabileceğimiz türler arasındadır. Bu ürünler bitkisel protein, lif, antioksidan ve mineral deposudur. Ancak son zamanlarda bu türlerin de monokültür tarzı üretiminin yaygınlaşması da tarımsal sürdürülebilirlik açısından soru işaretleri oluşturmaktadır” dedi.



Bariyerler var


“Aslında toplumda NUS dediğimiz bu tür besinleri faydaları bilinse de çeşitli önyargılar ya da alışkanlıklardan dolayı tüketilmiyor” diyen Araş.Gör. Pelin Atakan Ambarcı şöyle devam etti: “Bu besinler faydaları bilinse de çeşitli önyargılar ya da alışkanlıklardan dolayı tüketilmiyor. Tüketici bazı bariyerlerle karşılaşıyor. Bu ürünleri bulamıyor, fiyatı fazla gelebiliyor bazen de pişirmeyi ya da hangi ürünlerle birlikte tüketebileceğini bilmiyor. Hatta zaman zaman bu ürünleri tüketmek fakirlik veya alt kültürle eşleştiriliyor. Bilgi düzeyini artırarak ve bu besinleri kullanmayı öğreterek bu önyargıları aşmalıyız.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Mersin Şahin: "Sağlık turizmi bölgeyi uçurur" Mersin’in sağlık sektöründe önemli kurumlarından Özel Mersin Ortadoğu Hastanesi Yönetim Kurulu Üyesi Engin Şahin, sağlık turizminin bölge için kritik bir potansiyele sahip olduğunu belirterek, "Çukurova Uluslararası Havalimanı sağlık turizm için büyük önem taşıyor” dedi. Özel hastanelerin sağlık turizmine yönelik yatırımları, Türkiye’ye talebi de arttırdı. Özel Mersin Ortadoğu Hastanesi Yönetim Kurulu Üyesi ve Özel Hastaneler Derneği Kurucu Üyesi Engin Şahin, Mersin açısından da bu konunun büyük önem taşıdığını söyledi. Açılışı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından gerçekleşen Çukurova Uluslararası Havaalanın da Mersin için önemli olduğunu ifade eden Şahin, “Ben başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyorum" ifadelerini kullandı. Sağlık turizmi açısından Çukurova Uluslararası Havalimanı’nın oldukça önemli olduğunu vurgulayan Şahin, "Havalimanından yurt dışına direk uçuşlar var. Özellikle Erbil uçuşları bir an önce sağlanmalı. Bu uçuşlar arttığı sürece bölgemizde sağlık turizmi de katlanarak artacaktır. Buda bölgeye çok büyük katkılar sağlayacaktır" diye konuştu. Türkiye’de sağlık turizmi ile elde edilebilecek gelirin artacağının altını çizen Şahin, “Sağlık sektöründe, özel hastanelerin desteklendiği dönemlere ihtiyacımız var. Çünkü özel hastaneler bu ülkenin yatırımı. Bunları daha da arttırarak hedefe ulaşabiliriz” dedi. Akdeniz Bölgesinin de sağlık turizmi açısından önemli bir noktada olduğunun ifade eden Şahin, şöyle devam etti; "Biz Özel Mersin Ortadoğu Hastanesi olarak yatırımlarımızı bu yönde yaptık. Bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz. Sağlık turizmi kent ekonomisi açısından da çok önemli olacak. Sağlık turizminde her gelen 1 dolar, Türkiye’nin öz sermayesi. Biz bir şey ithal edip, üretip onu geri satmıyoruz. Burada doktorluğumuzu, emeğimizi Türkiye’ye kazandırıyoruz. Bunun için özellikle özel ve kaliteli hastanelere ihtiyacımız var.”
Kayseri Erciyes, ilk kez uluslararası tenis turnuvasına ev sahipliği yapacak Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç’ın yatırım, proje ve girişimleriyle 2024 Avrupa Spor Şehri Kayseri’nin dünyaca tanınan, 12 ay turizm ve spor merkezi olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Erciyes, ilk kez Uluslararası Tenis Turnuvası’na ev sahipliği yapıyor. Erciyes Kayak Merkezi’ni yaz aylarında da sporcuların gözdesi haline getirecek projelerden biri olan 12 adet tenis kortundan oluşan tesis, tenis tutkunlarını ağırlamaya başladı. Çalışmaları tamamlanan proje, 26 ülkeden 300’ün üzerinde sporcunun katıldığı, ilk müsabakaları bugün saat 10.00 itibarıyla 12 kortta aynı anda başlayan Uluslararası Tenis Turnuvası ile hizmete girdi. Erciyes’in muhteşem doğasında gerçekleşecek turnuva hakkında açıklamalarda bulunan Erciyes A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Elcuman, Erciyes’e bir spor dalını daha eklemenin gururunu yaşadıklarını ifade ederek, "Erciyes’e bir spor dalını daha eklemenin, bir yüksek irtifa tesisini daha eklemenin gururunu yaşıyoruz. Çok hoş bir ortam var. Yerli, yabancı birçok profesyonel tenisçi antrenmanlarına başladı. Türkiye Tenis Federasyonu’nun iş birliğinde yapılan Uluslararası Tenis Turnuvamız var" diye konuştu. Elcuman, Erciyes’in uluslararası bir merkez olduğuna dikkat çekerek, "26 ülkeden 300’ün üzerinde sporcu var ve sporcuların yarısından çoğu yabancı uyruklu. O açıdan Erciyes’in uluslararası bir merkez olduğunun bir kez daha kanıtı diyoruz. Tüm tenis severleri, tüm Kayseri halkımızı buradaki maçları izlemeye davet ediyorum" dedi. Uluslararası Tenis Federasyonu, Türkiye Tenis Federasyonu ve Megasaray Tenis Akademi-MTA tarafından Kayseri Büyükşehir Belediyesi, Erciyes A.Ş. ev sahipliğinde düzenlenen Uluslararası Tenis Turnuvası, 13 Ekim-3 Kasım tarihleri arasında Erciyes Kayak Merkezi’nde kente kazandırılan 12 adet tenis kortundan oluşan tesiste nefesleri kesecek. Dünya genelinde tenis tutkunlarının yakından takip ettiği tenis turnuvasına Türkiye, Romanya, Almanya, Fransa, İngiltere, Polonya, Amerika, Macaristan, Hollanda, Bulgaristan, İsveç, Belçika, İtalya, Slovakya, Slovenya, Rusya, Makedonya, Yunanistan, KKTC, Sırbistan, Hindistan, Tayland, Litvanya, Kazakistan, Özbekistan ve İran olmak üzere 26 ülkeden 300’ü aşkın tenisçi katılıyor. Kent genelindeki modern spor tesislerinin yanı sıra dünyanın sayılı kayak merkezlerinden Erciyes Kayak Merkezi’ni Erciyes Yüksek İrtifa Kamp Merkezi, Kayak Okulu, Çadır & Karavan Kamp Alanı ve 12 adet tenis kortu tesisi ile güçlendiren Kayseri Büyükşehir Belediyesi, ulusal ve uluslararası spor alanına 2024 Avrupa Spor Şehri Kayseri mührünü vurma noktasında kararlılıkla ilerliyor.