SAĞLIK - 06 Ocak 2025 Pazartesi 11:45

Mangal yapmak isterken ’Tiner faciası’: Vücudunun yüzde 80’i yandı, patlamanın şiddeti kameraya yansıdı

A
A
A

İstanbul’da yaşayan 46 yaşındaki Güven Karalar, evinin bahçesinde balık pişirmek isterken mangalın yakınında bulunan tiner dolu kutuya doğru devrilmesiyle patlama yaşandı. Vücudunun yüzde 80’i yanan Karalar, 2,5 aydır hastanede tedavi görürken patlamanın şiddeti güvenlik kamera görüntüleriyle gözler önüne serildi. Karalar, "Çok korktum, toparlayacağımı ilk zaman düşünmedim, 5 dakikalık bir hata insanın belki de hayatına mal oluyor” derken tedavisini sürdüren Prof. Dr. Mustafa Turan, "Şu an 7-8 tane benzer hasta var, 3-4 tanesi çok ağır durumdalar, lütfen azami dikkat öneriyoruz" dedi.

Arnavutköy’de yaşayan 46 yaşındaki Güven Karalar, iddiaya göre 29 Ekim günü aldığı balıkları evinin bahçesinde mangalda pişirerek ailesiyle keyifli bir akşam yaşamak istedi ancak mangalın yakında bulunan tiner dolu kutuya doğru devrilmesiyle faciayı yaşadı. Bir anda bomba gibi patlayan tiner nedeniyle acıyla sıçrayan Karalar alev içinde kaldı. Patlamanın şiddetiyle çevredeki vatandaşlar ve ailesi hemen alana koşarak Karalar’a müdahale etti. 112 ekiplerine haber verilirken alev alan bahçe de vatandaşlar tarafından söndürüldü. Alana gelen sağlık ekipleri Karalar’ı Avrupa’nın en büyük yanık merkezlerinden biri olan ve bugüne kadar bir çok hastanın tedavisinin gerçekleştirildiği Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Yanık Tedavi Merkezi’ne götürdü. Hemen yoğun bakıma alınan Karalar’ın vücudunun yaklaşık yüzde 80’inin yandığı anlaşıldı. Yanık Tedavi Merkezi Sorumlusu, Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Turan ve ekibinin titiz çalışmalarıyla yoğun bakımdaki 1,5 ayın ardından servise çıkarılan Karalar’ın tedavisi 2,5, aydır devam ediyor. Karalar, yaşadığı zorlu süreci hasta yatağında anlatırken Prof. Dr. Mustafa Turan, hastasının tedavisi ve yanık durumlarında yapılması ve yapılmaması gerekenler konularında bilgiler verdi.

Mangal yapmak isterken ’Tiner faciası’: Vücudunun yüzde 80’i yandı, patlamanın şiddeti kameraya yansıdı

Patlamanın şiddeti kameraya yansıdı

Patlama anı ise çevredeki bir güvenlik kamerasına yansıdı. Görüntülerde bir çocuğun alanda top oynarken şiddetli patlamayla kaçması ve sonrasında bölgedeki vatandaşların paniği ve alana koştuğu anlar görülüyor.

“Toparlayacağımı düşünmedim, çok zor bir süreç”

Patlama anı ve yaşadığı zorlu tedavi sürecini anlatan 46 yaşındaki Güven Karalar, “İzinli günümdü Karaburun’a gittim, taze balık gördük. Canımız çekti, aldık, geldik, bahçede mangal yakacaktık. Ateşi tutuşturduk, mangalın ayağı boşa çıkınca devrildi, aşağıda tiner vardı, değince patlama oldu. Tinerden çıkan alev direkt üstüme geldi, tutuşturdu. Çok korktum, o anki panikle söndürmek için kendimi toprağa attım, şortumu çıkarttım, kemerimi açana kadar çok geç kaldım. Kemeri açıp pantolonu çıkarsaydım belki bu kadar olmazdı. Toparlayacağımı ilk zaman düşünmedim ama Mustafa hocamız sağ olsun. Yakıcı maddeden çoluğu çocuğu mümkün olduğunca uzak tutmalı, ailecek perişan olduk. 1,5 ay yoğun bakımda yattım, O ateşi odunla tutuştursan 10 dakika süreni alır ama öbür türlü ayların hayatın gidiyor. Çok zor geceleri yeri geldi kabus gördüm yeri geldi uyuyamadım. Mümkün olduğunca tinerden olsun patlayıcı maddeden olsun herkesin uzak olmasını tavsiye ediyorum çünkü çok zor bir süreç oluyor, 1,5 aydan fazla yoğun bakımda yattım yani insanın ne gecesi ne gündüzü oluyor. 5 dakikalık bir hata insanın belki de hayatına mal oluyor” şeklinde konuştu.

“Şu an 7-8 tane benzer hasta var, güzel gününüz kötü gün olmasın”

Hastasının son durumu hakkında bilgiler veren Prof. Dr. Mustafa Turan, vatandaşlara da önemli uyarılarda bulundu. Son zamanlarda yapılan başvurulara ilişkin konuşan Prof. Dr. Turan, yanık durumunda ilk yapılması gerekenleri sıralayarak sözlerine şöyle devam etti: “Hastamız, 2,5 ay kadar önce bahçelerinde mangal yapıyor. Mangal devrilme aşamasına geliyor, yakınlarda tiner tenekesi var, o da ısınmış muhtemelen ki bir anda alev almaya başlıyor, bomba gibi patlıyor. Hastamız yüzde 80’e yakın ağır yanıklarla bize getirildi. İlk bir hafta şok dediğimiz ağır bir dönem yaşadı, o dönemdeki hayati tehlike en kritik dönemlerimizden bir tanesi. Atlattıktan sonra yaklaşık 10 civarı büyük ameliyat geçirdi, tedavilere yanıt almaya başladıktan sonra da normal servis tarafına aldık. 1,5 ay kadar yoğun bakımda kaldı, şu an son 15 günde serviste rehabilitasyon dediğimiz o aşamadayız, diğer küçük yaralarımız var. Kimyasal soba tutuşturucuları, yanıcıları son yıllarda çıkmaya başladı, mangal jelleri bile patlayabiliyor. Onların alevi de maalesef beyaz gözüküyor, halkımız yandığını hissetmiyor. Üzerine tekrar koyuyor. Tiner grubunu kesinlikle kullanmamak lazım, benzin, mazot bunlar çok yanıcı ürünler. Şu an kliniğimizde 7-8 tane benzer hasta var, 3-4 tanesi çok ağır durumdalar ve bunlar genç çocuklar. Bu ürünler, çok uçucu bir anda yanıcı olabiliyor ve ölümcül süreçlere sokabiliyor, çok dikkat etmek lazım. Kurtulmaları için ekip olarak çok yoğun uğraşılıyor, akabinde de yanık kontraktürü dediğimiz kişilerin cildinde lezyonlar oluşuyor. Yanıcı ürünlerle uğraşırken lavabo açıcılar, sıcak su torbaları bunlara lütfen azami dikkat öneriyoruz yoksa çok kötü olaylarla karşılaşabiliyoruz. Hep dedikleri şey; elbiseleri üzerlerine yapışıyor, onlardan çok hızlı bir şekilde kurtulmaları gerekiyor, bazı arkadaşlar ortamda su bulmuşlar, hemen kendilerini suya bırakmışlar. Çeşme suyu öneriyoruz, o bölgenin enerjisinin alınması ve temiz, ıslak elbiselerle o bölgelerin korunarak 112 ile irtibata geçilebilir veya bir sağlık kuruluşuna başvurmalarını öneriyoruz. Yanık durumunda en çok gördüğümüz hatalar; yanık bölgesinin yanlış ürünlerle, diş macunu, yoğurt, diğer bazı bilmediğimiz ürünlerle yumurta koyabiliyorlar bunlarla korunmaya çalışılması. Enfekte, kirli bir şekilde geliyor yaralar ve bunlarda hastalarda o aşamalarda enfeksiyona, ağır komplikasyonlara yol açabiliyor. Güzel gününüz kötü gün olmasın, bir mangal faciaya dönüşmesin"

Mangal yapmak isterken ’Tiner faciası’: Vücudunun yüzde 80’i yandı, patlamanın şiddeti kameraya yansıdıHasibe Karadağ - Emre Baba

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Düzce Milletvekili Öztürk “Akçakoca’ya 330 kişilik öğrenci yurdu yapımı onaylandı” AK Parti Düzce Milletvekili Ercan Öztürk, Akçakoca’ya 330 kişilik kapasiteye sahip Gençlik ve Spor Bakanlığı öğrenci yurdunun yatırımının onaylandığını duyurdu. Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından Akçakoca ilçesine yapılacak olan 330 kişilik kapasiteye sahip öğrenci yurdu için AK Parti Düzce Milletvekili Ercan Öztürk müjde verdi. Milletvekili Ercan Öztürk konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Gençlerimizin istifade edeceği öğrenci yurdu ile Akçakoca’mızın eğitim hayatına önemli bir değer katmış olacağız. Bu yatırım, ilçemizdeki gençlerimizin barınma ihtiyaçlarını karşılamakla kalmayacak, aynı zamanda onların eğitim süreçlerine de büyük katkı sağlayacak” ifadelerini kullandı. Modern ve konforlu yaşam alanları Yapılacak olan öğrenci yurdunun, modern mimarisi, konforlu yaşam alanları ve sunduğu imkanlarla dikkat çekeceğini belirten Öztürk, “İhtiyaçları en iyi şekilde karşılayacak olan bu yurt, gençlerimizin hem güvenli hem de kaliteli bir şekilde barınmasını sağlayacak. Akçakoca, eğitimde önemli bir adım daha atmış olacak” dedi. Akçakoca’ya hayırlı olsun Hayırlı olmasını dileyen Milletvekili Öztürk, “Akçakoca ilçemize ve aziz hemşehrilerimize hayırlı, uğurlu olsun. Gençlerimizin daha iyi şartlarda eğitim alabilmesi için çalışmalarımızı sürdüreceğiz” şeklinde konuştu.
Ankara Eğitim ve Bilim Gücü Dayanışma Sendikası 13 Ocak’ta 1 günlük iş bırakma kararı aldı Eğitim ve Bilim Gücü Dayanışma Sendikası, “Taleplerimizin yerine getirilmesi için tepkimizi ortaya koyuyor ve 13 Ocak’ta 1 günlük iş bırakıyoruz” açıklamasını yaptı. Eğitim ve Bilim Gücü Dayanışma Sendikası Yönetim Kurulu tarafından yapılan yazılı açıklamada, “Eğitim ve Bilim Gücü Dayanışma Sendikası olarak, Hükümetin öğretmen, memur ve emekli maaşlarına 2024 Ocak ayında yapacağı düzenlemenin düşük olması sebebiyle tepkimizi göstermek ve hükümete sesimizi duyurmak istedik ve 21 Aralık 2024 tarihinde yurt genelinde ve Ankara’da meydanlarda basın açıklamaları yaptık. 23 Aralık 2024 tarihinde ise bir günlük iş bırakma eylemi gerçekleştirdik. Bu eylem ve açıklamalarımıza diğer memur sendikalarını da davet etmemize rağmen, maalesef duyarsız kalmışlardır. Bugün gelinen noktada, memurları açlık ve sefalete sürükleyecek olan yüzde 11,54 oranında bir zam açıklanmıştır. Verilen bu maaş farkını kabul etmiyoruz. Öğretmenler, öğle aralarında yemek yiyememekte; memurlar, 25 bin TL’ye varan kiraları karşılayamadığı gibi çocuklarının temel ihtiyaçlarını bile gidermekte zorlanmaktadır. Refah seviyesini yükseltebilmek için maaşlara en az yüzde 40 oranında iyileştirme yapılmasını talep ediyoruz. Ayrıca, en düşük emekli maaşının asgari ücretin 1,30 katı, en düşük memur maaşının ise yoksulluk sınırı olan 68 bin TL olmasını istiyoruz. Taleplerimizin yerine getirilmesi için tepkimizi ortaya koyuyor ve 13 Ocak’ta 1 günlük iş bırakıyoruz. Taleplerimiz yerine getirilene kadar, yasaların ve kanunların bize verdiği tüm eylemsel hakları kullanarak mücadelemize devam edeceğiz” ifadelerine yer verildi.
Ankara Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Terörsüz Türkiye idealimizi inşallah gerçekleştireceğiz" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Devletimizin uhdesinde bulunan her türlü vasıtayı, her türlü imkanı kullanarak terörsüz Türkiye idealimizi inşallah gerçekleştireceğiz. Türkiye yüzyılını, kardeşliğin, kalkınmanın, huzurun yüz yılı yapıncaya kadar sizlerle birlikte canla, başla çalışacağız" dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleştirilen İdareciler Günü Programı’nda konuştu. Devletin ortak hedefler etrafında kenetlenen milletlerin akıl ve iradesinin tecessüm ettiği bir teşkilat olduğunu söyleyen Erdoğan, “Türk devlet geleneği, binlerce yıllık bir aklın, birikimin, tecrübenin ürünüdür. Bizim devlet tasavvurumuz hiçbir zaman maddeye dayalı bir anlayış üzerine inşa edilmedi. Tam aksine mana ve muhtevaya önem veren, adalet ve vicdan üzerine bina edilen bir değerler silsilesinin tezahürü oldu. Merhum Aliya İzzetbegoviç, ‘İnsan şahsiyetini alçaltan, onu eşya ile bir tutan her şey gayri insanidir’ diyor. Bizim de devlet anlayışımızın öznesi, insandır, insanlık onurudur. İşte bu yüzden ‘insanlık ittifakı’ diyoruz. Bu yüzden, mazlumların derdine derman olmaya çalışıyoruz. Bu yüzden, ‘Türkiye umudun adıdır’ diyoruz. Ülke idaremiz, işte bu geleneğin bir devamıdır. Orhun Yazıtları’nda geçen şu söz bu tasavvurumuzun güçlü bir yansımasıdır; ‘Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe Türk milleti ilini ve töresini koruyacaktır’. Bu inançla yoğrulan Türk Mülki İdaresi, halkın huzurunu, refahını ve güvenliğini tesis eden köklü bir müessesedir” dedi. "Köprüler konumundasınız" “Vilayetlerimizde Reis-i Cumhuru temsil eden valilik makamı ise devletin milletle bütünleştiği yegane noktadır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle konuştu: "Bizler biliyoruz ki, devletin dini adalettir. Tarih boyunca adaleti esas alan bir devlet anlayışının bugünkü müntesipleri olarak şunu hiçbir zaman unutmayınız; valilik, milletin derdine derman olma makamıdır. Valilik devletin halka uzanan elidir. Vicdan ve merhamet mevkidir. Bu düstur, valilik makamının nüvesidir. Burada şunu da özellikle vurgulamak isterim; sizler halkımızın gönlünde yer bulan, onların talep ve ihtiyaçlarını merkeze taşıyan köprüler konumundasınız. Daima ulaşılabilir, çözüm odaklı ve samimi bir yaklaşım sergilemek valilik makamının temel ilkelerindendir. Unutmayınız ki milletin hayır duası, devletin en güçlü hazinesidir. Allah korusun, milletin bedduasını alan ise ne bu dünyada ne de ahirette iflah olur. Bir diğer husus şudur; sadece günlük hesaplar peşinde koşmak bize yakışmaz. Devletimizin kurucu kodlarında buna, hoş bırakıp bakılmaz. Devlet geleneğimiz, geleceği inşa eden bir anlayış üzerine kuruludur. Türkiye Yüzyılı vizyonumuz da işte bu geleneğin bir tezahürüdür. Değerli valilerimiz, bugün burada bir gerçeği sizlerin nezdinde tüm Mülki İdare Amirlerimize hatırlatmak arzusundayım. Binlerce yıllık kadim devlet anlayışımız, tıpkı askeriye gibi, idarecilik ve teşkilatlanma alanında da dünyaya örnek olacak bir birikimin taşıyıcısıdır. Türkiye hem merkezi yönetim anlayışı hem de mahalli idare teşkilatı bakımından önemli bir müktesebatın ve tecrübenin sahibidir. Adil müessir, müşfik, emin ve istikrarlı bir idare kabiliyeti, milletimizin adeta doğuştan gelen özelliğidir. Tarihimiz bu gerçeğin sayısız örnekleriyle doludur. İdare kabiliyetimiz teşkilatlanma boyutuyla sınırlı kalmamış, milletimize ve şehirlerimize de önemli değerler kazandırmıştır.” "Kapılarınızı vatandaşlarımıza açık tutmanızı rica ediyorum" Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkistanlı büyük mütefekkir Farabi’nin "Medinetü’l Fazıla" adlı eserinden alıntı yaparak, Türkiye’nin her köşesinde iyilik, refah ve adaletin hâkim olabilmesi için şehirlerdeki yöneticilere büyük sorumluluk düştüğünü vurguladı. Erdoğan, “Türkistanlı büyük mütefekkir Farabi, Medinetü’l Fazıla isimli eserinde şöyle diyor; ‘En üstün iyilik ve en büyük mükemmelliğe ilişkin ancak şehirde ulaşılabilir şehirden daha eksik olan bir toplulukta ulaşılamaz’. Eğer Doğu’dan Batı’ya, Kuzey’den Güney’e ülkemizin tamamında iyiliği, refahı, kalkınmayı, kardeşliği ve adaleti hakim kılmak istiyorsak işe önce şehirlerimizden başlamamız gerekiyor. Üstelik bu denli zengin bir medeniyete, güçlü tarihi ve beşeri bağlarımızın olduğu bu kadar geniş bir gönül coğrafyasına sahip bir ülke olarak, bu bizler için ihtiyaçtan öte bir zorunluluktur” diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, mülki idare amirlerinin devletin kendilerine verdiği emaneti en iyi şekilde kullanmaları gerektiğini belirterek, valilerden şehirlerinin ihtiyaçlarına uygun kaynakları etkin bir şekilde kullanmalarını beklediklerini ifade etti. Erdoğan, ”Bu noktada mülki idare amirlerimize çok önemli görevler düşüyor. Valilerimizden öncelikli beklentilerimiz, devletimizin kendilerine olan emaneti, imkan ve kaynakları şehirlerimizin faydasına olacak biçimde kullanmalarıdır. Aynı şekilde, sizlerden görev, yetki ve sorumluluk alanlarınızda bulunan işleri hızlı, etkin ve verimli bir şekilde infa etmenizi bekliyoruz. Yetim, öksüz ve kimsesizler başta olmak üzere, devletin şefkatine ihtiyaç duyan tüm kesimlerin yanında olmanızı istiyoruz. Daha önce de farklı vesilelerle dile getirdik. Mülki İdare Amirliği, sabah 08.00, akşam 18.00 arasında yapılacak bir görev değildir. Sizin vatandaşla hemhal hem dert ve hem dem olmanız da beklenir. Her birinizden makam odalarınıza sıkışıp kalmamanızı, gönlünüzü de kapılarınızı da telefonlarınızı da vatandaşlarımıza açık tutmanızı özellikle rica ediyorum" şeklinde konuştu. “28 Şubat uygulamalarının günümüz Türkiye’sinde yeri yoktur" Cumhurbaşkanı Erdoğan, hizmet edilen şehirlerde hak ve hukukun gözetilmesi gerektiğini, vatandaşlara eşit muamele edilmesinin vazgeçilmez bir yaşam tarzı olması gerektiğini vurguladı. Erdoğan, "İnancına, hayat tarzına, kökenine ve mezhebine bakılmaksızın vatandaşımıza eşit muamele etmek, şüphesiz vazgeçilmez yaşam tarzımız olmalıdır" diyerek, tüm vatandaşların adaletli ve eşit şekilde muamele görmesinin gerekliliğini belirtti. Erdoğan, "Hizmet ettiğiniz şehirlerde hak ve hukuku gözetmeniz, inancına, hayat tarzına, kökenine, mezhebine bakmadan vatandaşımıza eşit muamele etmeniz şüphesiz vazgeçilmez yaşam tarzımız olmalıdır. Ne tek parti faşist zihniyetinin ne de hafızalarımızda derin yara açan 28 Şubat dönemi uygulamalarının günümüz Türkiye’sinde yeri yoktur. Baskının, ayrımcılığın, millete karşı efendilik taslamanın meşru sayıldığı günler artık geride kalmıştır. Allah’ın izniyle, biz bu makamlarda bulunduğumuz müddetçe kimse o kötü günleri geri getiremeyecektir. Hülasa kerim devlet anlayışımızı hakkıyla tatbik eden, personeline ve vatandaşlarımıza tepeden bakmayan ilçe, köy ve mahalleleriyle şehrinin tamamını kucaklayan valiler, bizim görmek istediğimiz idarecilerdir” değerlendirmesinde bulundu. Hazreti Ali’nin mektubundan örnek vererek adalet ve merhamet vurgusu yaptı Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hazreti Ali’nin Mısır’a atadığı Vali Malik’e yazdığı mektuptan alıntılarla, adalet ve merhametli bir yönetimin önemini bir kez daha dile getirdi. Erdoğan, “Şu anekdota özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. Hz. Ali efendimiz Mısır’a atadığı Vali Eşter en-Neha-i’ye yazdığı mektupta bakınız hangi nasihatlerde bulunuyor: Bil ki ey malik sen daha önceki yöneticilerin durumlarına baktığın gibi insanlar da senin durumuna bakacaktır. Halka karşı merhametli olmayı, sevgi ve iyilikte bulunmayı kendine şiar edin. Kesinlikle onların malını ganimet bilen yırtıcı bir canavar olma. O insanlar iki sınıftır. Birincisi dinde kardeşin, ikincisi ise yaratılışta senin eşindir. İnsanlara yakınlarına ailene ve insanlar arasında özel sevgi beslediğin kimselere karşı adaletli davran. Böyle yapmadığın takdirde zulmetmiş olursun. Allah’ın nimetini tahrif eden şeyler içinde zulümden daha güçlüsü yoktur. Kuşkusuz Allah mazlumların ahını duyandır. Zalimleri de gözleyendir. Sana en sevimli gelen şeyler şunlar olsun: Hak hususunda orta yolu tutmak, adaleti herkese yaymak ve halkın rızasını kazanmak. Şüphesiz ki çoğunluğun öfkesi azınlığın rızasıyla azınlığın öfkesi de çoğunluğun rızasıyla kaybolup gider" dedi. Valilere hitap eden Erdoğan, "Çağları aşan hikmet dolu bu sözler bizim pusulamız olduğu gibi işlerinizde size de rehberlik etmelidir. Bizim ve millet idealindeki mülki idare amiri işte bu hasletlerle mücehhez yöneticilerdir. Bir diğer husus şudur. Mülki idare amirlerimizin yerel yönetimler, üniversiteler, sivil toplum ve özel sektörle uyum içinde çalışmasını bekliyoruz. Eğitim ve gençlik projelerini hayata geçirerek sosyal yardım faaliyetlerini aksatmayarak teknolojiyi ve iletişim araçlarını etkin bir şekilde kullanarak şehirlerinize yeni ufuklar, yeni alanlar açmak sizin görevinizdir. Biz, deprem başta olmak üzere doğal afet riskiyle yaşayan bir ülkeyiz. En son 6 Şubat’ta asrın en büyük tabii afetlerinden biriyle yara aldık, yıkıldık. Kriz ve afet yönetiminin ne kadar mühim olduğunu orada çok net biçimde gördük” açıklamasını yaptı. "Görevini doğru yapmayan memurların zararını adaletli bir yönetim bile gideremez" Cumhurbaşkanı Erdoğan, kamu görevlilerinin sorumluluklarını yerine getirme konusundaki önemine vurgu yaparak, görevini doğru yapmayan memurların toplum üzerinde uzun vadeli zararlara yol açabileceğini belirtti. Erdoğan, “Allah korusun. Bir daha benzer durumlarla karşılaşmamak için hükümet olarak gereken her türlü tedbiri alıyoruz. Bu süreç bize aynı zamanda hızlı karar alabilen, çok boyutlu düşünebilen, elini taşın altına koyabilen idarecilerin değerini de gösterdi. Bir adım atmadan önce merkezden talimat bekleyen, gönüllere, hanelere, kalplere giremeyen kimi yöneticiler maalesef devletimizin çabalarına da gölge düşürdü. Bu hakikati İbn-i Firuz beş asır evvel şu cümlelerle dile getirmiştir. Gerçekte işe yaramaz kötü memurların yaptıkları zarar, vücutta insana yaramayan gıdaya benzer. İnsan bu gıdadan azar azar yer ve midesinde zararlı bir karışım meydana gelir. Zamanla artan bu madde sinirlere damarlara da tesir ederek insanı hasta eder. Kuvvetten düşen kişi doktora gitmeye mecbur kalır. Fakat doktor da buna çare bulamaz ve kişi bir türlü rahat yüzü göremez. Belki uzun süren bir ilaç ve tedavi sürecinden sonra kişi iyileşebilir. Buradan anlaşılmalıdır ki, görevini doğru yapmayan memurların halka bir günde verdikleri zararı, adaletli bir sultanın belki de uzun süren adaletli yönetimi bile gideremez. Evet, sizin sorumluluğunuz işte bu derece önemli, kritik ve hassastır. Dolayısıyla illerimizde şahsımı temsilen görev yapan siz valilerimize çok hayati vazifeler düştüğünü bugün bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Ayrıca siz valilerimizden rehberlik, teftiş ve denetim faaliyetlerinin yerine getirilmesine dair genelgemizin gereklerini yakından takip ve koordine etmenizi de bekliyorum" diye konuştu. "Sednaya Hapishanesinden yansıyan vahşet görüntüleri, Suriye’de yıllardır nasıl insanlık dışı bir zihniyetin hüküm sürdüğünü bizlere göstermiştir" Bölgemizde çok önemli gelişmelerin yaşandığı bir süreçten geçildiğine dikkat çeken Erdoğan, “910 kilometrelik sınırımızın olduğu komşumuz Suriye’de meydana gelen hadiseler bizi her açıdan özellikle ilgilendiriyor. Suriye’de 61 yıllık Baas diktatörlüğünün çökmesi ve 13 yıl süren katliamın sona ermesiyle birlikte artık yeni bir döneme girilmiştir. Sednaya Hapishanesinden yansıyan vahşet görüntüleri, Suriye’de yıllardır nasıl insanlık dışı bir zihniyetin hüküm sürdüğünü bizlere göstermiştir. Azgın ve zorba bir azınlığın mazlum çoğunluğa karşı uyguladığı baskının kanlı ve çirkin yüzü ortaya çıkmıştır. Gün geçmiyor ki ülkenin bir şehrinden toplu mezar çıkmasın. Gün geçmiyor ki Baas rejiminin barbarlığına dair bir delil bulunmasın. Hemen her gün insanlık adına, insani değerler adına gerçekten utanç ve dehşet verici haberlerle karşılaşıyoruz. İnsani kayıpları bir tarafa bırakıyorum. Sadece 13 yıllık katliam politikasının bu ülkeye verdiği zarar 500 milyar doları aşıyor. Suriye’yi ziyaret eden ekiplerimiz de sahadaki tablonun tahmin edilenden çok daha kötü olduğunu ifade ediyor. Suriye’nin yeniden inşası için fiziki altyapının ekonomik ve sosyal düzenin kapsamlı bir şekilde ıslah edilmesi gerekiyor" dedi. "Suriye’nin kendini toparlayabilmesi için Arap ve İslam aleminin destekleri yanında, belli bir zamana ihtiyaç olduğu da açıktır" Ekonomik kalkınma projeleri, sağlık ve eğitim altyapısının oluşturulması tarım ve sanayinin canlandırılması gibi uzun vadeli stratejilerin bu sürecin olmazsa olmazları olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Suriye’nin kendini toparlayabilmesi için Arap ve İslam aleminin destekleri yanında, belli bir zamana ihtiyaç olduğu da açıktır. Uluslararası toplumun bu sürece daha fazla katkı sağlaması mühimdir. Türkiye olarak biz de tüm planlarımızı bu gerçekler ekseninde yapıyoruz. Ana muhalefet partisi genel başkanının ‘Esad gitti, sığınmacılar da gitsin’ ifadesi vicdansızlıktan öte bir kara cehalet örneğidir. Biraz dış politika, biraz ekonomi, biraz savaş tarihi okuyan bir kişi açık söylüyorum böyle bir cümle kurmaktan utanır, hicap duyar. Burada şu hususu altını çizerek ifade etmek durumundayım. Savaşın ve zulmün pençesinden kaçan Suriyeli mazlumlara hamdolsun 13 yıl boyunca kol kanat gerdik, şefkat ve merhametle kucak açtık. Ana muhalefet onları geldikleri yere kovmanın hep gayreti içerisinde oldu. ‘Biz ise ensarız’ dedik. ‘Onlar muhacirdir’ dedik. Dolayısıyla bizim medeniyetimizde ‘Ensar olarak muhacirleri kovmak asla yer etmez’ dedik. Milletimiz asil karakterine uygun şekilde büyük bir alicenaplık göstererek ensar şuuruyla Suriyeli muhacirlere destek oldu. İnsanlık tarihine altın harflerle geçen bir dayanışma seferberliğine hep beraber imza attık. Hatta bu uğurda şahsım olarak siyasi bedel ödemeyi dahi göze aldık. 14-28 Mayıs seçimleri döneminde karşımızdaki adayın ırkçı siyasetini hepimiz çok iyi hatırlıyoruz” ifadelerini kullandı. "Gönüllü, güvenli ve düzenli geri dönüşleri yine bize yakışan inancımıza ve kültürümüze yakışan bir anlayışla yöneteceğiz" Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Tüm bunlara rağmen bize canlarını, namuslarını ve onurlarını emanet eden mazlumlara sırtımızı dönmedik. Kimsesizlerin kimsesi olan bu necip millete Boraltan Köprüsü faciası utancını bir kez daha yaşatmayacağız dedik ve hamdolsun yaşatmadık. Suriyeli kardeşlerimize 13 yıl boyunca nasıl samimi ev sahipliği yaptıysak, bundan sonraki süreçte de aynı hassasiyetle hareket edeceğiz. Gönüllü, güvenli ve düzenli geri dönüşleri yine bize yakışan inancımıza ve kültürümüze yakışan bir anlayışla yöneteceğiz. Muhalefet veya ırkçı çevreler ne derse desin. Ekonomimize, ticaretimize, üretimimize 13 yıllık insani politikamıza zarar verecek yaklaşım içinde olmayacağız. Bir defa şunun bilinmesini isterim. Türkiye’nin en kritik seçimlerinde siyasi geleceğimizi riske atma pahasına sergilediğimiz duruşa kimsenin leke bulaştırmasına etmeyiz. Sahadaki aksaklıklar, kasıtlar ve hatalar sebebiyle böyle bir durumun yaşanmasına da asla müsamaha ile bakmayız. Bu meseleye dair yaklaşımımız açık söylüyorum. Sıfır toleranstır. Her insan kendi vatanında kök salar ve elbette orada yaşamak ister. Suriyeli kardeşlerimizin evlerine huzurla dönebilmeleri bizim için hem insani bir görev hem de bölgesel istikrar açısından stratejik bir önceliktir. Daha önce de birkaç kez ifade ettim. Gönüllü olarak yurtlarına dönmek isteyen Suriyeli kardeşlerimize her türlü kolaylığı sağlayacağız. Ancak kimseyi zorla göndermek gibi bir yanlışa da düşmeyecek ülkemize katkı yapmak isteyen ekonomik, sosyal ve kültürel olarak bizlere zenginlik katan Suriyeli kardeşlerimizin elinden tutmaya devam edeceğiz. Bu süreçte attığımız her adım hem Suriyeli kardeşlerimizin Hem de milletimizin çıkarlarını koruma hedefine matuftur.” "Türkiye Yüzyılını, kardeşliğin, kalkınmanın, huzurun yüz yılı yapıncaya kadar sizlerle birlikte canla, başla çalışacağız" Suriye’de artık yeni bir yönetimin olduğunu, Suriye’nin geleceğinin bu yönetimin ortaya koyacağı kurucu irade etrafında şekilleneceğini kaydeden Erdoğan, ”Suriye’yle ilişkilerimizi karşılıklı saygı ilkesi çerçevesinde sürdüreceğiz. Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin sağlanmasında komşuluk hukukumuzun bir gereği olarak üzerimize düşen tüm sorumlulukları yerine getireceğiz. Devletimizin ilgili kurumlarıyla işbirliği içinde bu yeni sürecin başarıyla yönetilmesinde mülki idare amirlerimize önemli vazifeler düşüyor. Özellikle sınır bölgelerimizdeki valilerimizden çok dikkatli olmalarını, süreci sahiplenmelerini ve adımlarını buna göre atmalarını bekliyorum. Gerek bizleri bu makamlara getiren milletimize hizmet, gerekse bu süreci incelikle yürütülmesi noktasında hiçbir aksaklığın, hiçbir nahoş durumun yaşanmaması için her birinizin özenli davranacağınıza inanıyorum. Ülkemizde ve bölgemizde terörün hiçbir çeşidine yer olmadığını her fırsatta vurguluyoruz. Bir süredir uyguladığımız terörü kaynağında bertaraf etme stratejimizin meyvelerini içeride ve dışarıda toplamaya başladık. Şimdi bunu yeni araçlar ve yeni yöntemlerle devam ettiriyoruz. Amacımız ülkemizin sırtına vurulan 40 yıllık o kamburunu ortadan kaldırmaktır. Suriye devrimiyle birlikte hem ülkemizin hem de bölgemizin önünde tarihi bir fırsat penceresi açılmıştır. Devletimizin uhdesinde bulunan her türlü vasıtayı, her türlü imkanı kullanarak terörsüz Türkiye idealimizi inşallah gerçekleştireceğiz. Türkiye yüzyılını, kardeşliğin, kalkınmanın, huzurun yüz yılı yapıncaya kadar sizlerle birlikte canla, başla çalışacağız” dedi.