TEKNOLOJİ - 19 Kasım 2024 Salı 11:20

Kuzey Kıbrıs’ta yeni bir gece kelebeği türü keşfedildi

A
A
A
Kuzey Kıbrıs’ta yeni bir gece kelebeği türü keşfedildi

Yakın Doğu Üniversitesi araştırmacıları, Kuzey Kıbrıs’ta Girne Alsancak, Yeiltepe-Ilgaz bölgesinde “Scrobipalpa chardonnayi” isimli kelebek keşfetti. Literatüre geçen gece kelebeğinin, morfolojik ve genetik açıdan daha önce tanımlanmış türlerden belirgin şekilde ayrıldığı belirtildi.


Yakın Doğu Üniversitesi araştırmacıları keşiflerine bir yenisini daha ekledi. Daha önce, literatüre “Günsel” adı ile giren Kıbrıs’a özgü bir örümcek türü keşfeden üniversite araştırmacıları, bu defa tanımlanmamış yeni bir gece kelebeği türünü Kuzey Kıbrıs’ta keşfetti. Yakın Doğu Üniversitesi Ziraat Fakültesi Kurucu Dekanı Prof. Dr. Özge Özden ve proje ortağı Avusturyalı Entomolog Dr. Peter Huemer’ın imzasını taşıyan yeni keşif, bilimsel dergilerden “Zootaxa”ta da yayımlandı.


Dünya genelinde, iklim değişikliği ve insan faaliyetlerinin etkisiyle biyolojik çeşitlilik hızla azalırken, yeni keşifler biyoçeşitliliği koruma açısından büyük bir önem taşıyor. Yapılan son araştırmalar, 1970 yılından bu yana yaban hayatı popülasyonlarının ortalama yüzde 73 oranında azaldığını gösterirken, bilim insanları, biyolojik çeşitliliği korumanın hayati önemde olduğunu vurguluyor. Yakın Doğu Üniversitesi’nde yapılan bu önemli keşif ise; Kıbrıs’ın biyolojik çeşitliliğine ışık tutarken, bilim dünyasına da yeni bir tür kazandırdı.


Prof. Dr. Özge Özden ve Dr. Peter Huemer; Girne, Alsancak, Yeiltepe-Ilgaz bölgesinden topladıkları örnekler üzerine yaptıkları çalışmalarda; dünya için yeni bir tür olduğu keşfedilen canlının “Gelechiidae” güve familyasına ait “Scrobipalpa chardonnayi” isminde bir güve türü olduğunu ortaya çıkardı. Bir güve cinsi olan ve dünya çapında 300’den fazla türü bulunan “Scrobipalpa” cinsinin üyelerinden olduğu belirtilen “Scrobipalpa chardonnayi” türü, Kıbrıs’a özgü yeni bir türün varlığını ortaya koydu.



Gri-mavi renkte, narin turuncu-kahverengi lekelerle bezeli


Yeni keşfedilen “Scrobipalpa chardonnayi” isimli kelebek, morfolojik ve genetik açıdan daha önce tanımlanmış türlerden belirgin şekilde ayrılıyor. Gri-mavi renkte, narin turuncu-kahverengi lekelerle bezeli ve Gnorimoschemini güve ailesine özgü üç siyah nokta taşıyan bu tür, özellikle erkek ve dişi genital yapılarındaki farklarla dikkat çekiyor. Yapılan DNA analizleri, bu kelebeğin daha önce tanımlanmış türlerden, yaklaşık yüzde 6 genetik farklılık gösterdiğini de ortaya koydu.



Makale, Zootaxa dergisinde yayımlandı


Dünya literatürüne geçen bu önemli keşfin detayları, Zootaxa dergisinde yayımlandı. Hayvan taksonomisi ve sistematik üzerine dünyaca tanınan saygın bir akademik dergi olan Zootaxa, bu çalışmayı; alandaki bilimsel gelişmelere katkı sağlayacak önemli bir kaynak olarak literatüre kazandırdı.


Kıbrıs’ın doğa tarihi kayıt altına alınmaya devam ediyor


“Araştırmacılarımızın Kıbrıs’ın doğal zenginliklerini dünya bilimine kazandıracak araştırmalara öncülük etmesi bizim için büyük bir gurur kaynağı” ifadesini kullanan Yakın Doğu Oluşumu Mütevelli Heyeti Başkanı Pof. Dr. İrfan Suat Günsel, “Daha önce keşfettiğimiz ve literatüre ‘Günsel’ adıyla geçen örümcek türünün ardından, şimdi de ‘Scrobipalpa chardonnayi’ adlı yeni bir gece kelebeği türünün keşfiyle Kuzey Kıbrıs’ın biyolojik çeşitliliğini bilim dünyasına tanıtmaktan mutluluk duyuyoruz” dedi. Yakın Doğu Üniversitesi kampüsünün 20 yılı aşkın bilimsel bir çalışmanın sonucunda oluşturulan Kıbrıs Herbaryum ve Doğa Tarihi Müzesi’ne de ev sahipliği yaptığını hatırlatan Prof. Dr. İrfan Suat Günsel, “Müzemizde, tarihi 250 milyon yıl öncesine kadar giden Kıbrıs’ın jeolojik materyallerinin yanı sıra 20 binden fazla bitki ve canlı örneği sergileniyor. Keşfini yaptığımız yeni kelebek türü ile Kıbrıs’ın doğa tarihini kayıt altına almaya devam ediyoruz” ifadesini kullandı. Prof. Dr. Günsel, “Bu önemli keşfi yapan araştırmacılarımızı tebrik ediyor, bu tür çalışmaların artarak devam etmesini temenni ediyorum” diye konuştu.


Yakın Doğu Üniversitesi araştırmacılarının bilimsel çalışmaları ile dünya bilim literatürüne katkı sağlamayı sürdürdüğünü söyleyen Yakın Doğu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ ise “Kuzey Kıbrıs’ın eşsiz biyolojik çeşitliliğine ışık tutan bu yeni keşif, üniversitemizin bilimsel kapasitesinin bir göstergesidir. Prof. Dr. Özge Özden ve Dr. Peter Huemer’ın yürüttüğü bu uluslararası iş birliği, akademik çalışmaların sınırları aşan etkisini bir kez daha ortaya koymuştur. Türlerin hızla kaybolduğu bir dönemde yapılan bu keşif, biyolojik çeşitliliği koruma çabalarına önemli bir katkıdır. Bu başarıda emeği geçen tüm araştırmacılarımızı yürekten kutluyorum” dedi.



Prof. Dr. Özge Özden: “Türlerin hızla kaybolduğu bir dönemde bu keşif çok değerli”


Yakın Doğu Üniversitesi Ziraat Fakültesi Kurucu Dekanı Prof. Dr. Özge Özden keşfettikleri yeni gece kelebeği türünü “Kuzey Kıbrıs’ın kireçtaşı dağlarında tanımladığımız yeni keşif, genellikle dar, saçaklı kanatları olan küçük bir güve türü” sözleri ile tanımladı. “Yapılan araştırmalar, dünya genelinde hızlı şekilde türlerin kaybolduğu yönünde bulgular ortaya koyuyor” diyen Prof. Dr. Özden, “Böyle bir dönemde yeni bir tür keşfetmek ülke ve dünya bilimi için çok değerli” ifadelerini kullandı. Uluslararası iş birlikleri yaparak biyoçeşitlilik alanında bilimsel araştırmalar yürüttüklerini hatırlatan Prof. Dr. Özden, “Yaptığımız yeni gece kelebeği keşfi de Avusturyalı Entomolog Peter Huemer ile birlikte gerçekleştirdiğimiz ortak bir projenin sonucu” dedi. Prof. Dr. Özden, “Desteklerini her zaman yanımızda hissettiğimiz üniversitemiz yönetimine ve manevi desteğini esirgemeyen Çevre Koruma Dairesi’ne de teşekkür ediyorum” dedi.



Kuzey Kıbrıs’ta yeni bir gece kelebeği türü keşfedildi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Bebeklere RSV tehdidi 2 yaş altındaki çocukların en önemli hastaneye yatış ve ölüm sebeplerinden biri olan RSV virüsü sonbahar ve kışla birlikte artış gösteriyor. 5 yaşın altındaki 50 ölümden biri RSV sebebiyle gerçekleşiyor. Havaların soğuması ve kapalı yerlerde daha fazla bulunmaya bağlı olarak daha çok bebekleri ve 2 yaş altı çocukları etkileyen RSV (Respiratuar Sinsityal Virüs) vakalarında artış yaşanıyor. Türkiye Gazetesi’nden Ziyneti Kocabıyık’ın haberine göre, bebeklerde hastaneye yatışa ve ölümlere yol açan en yaygın solunum yolu virüsü olan RSV’ye karşı özel bir tedavi bulunmadığını söyleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Sosyal Pediatri Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Aysu Duyan Çamurdan “Beş yaş altındaki çocuklarda 50 ölümden bir tanesinin RSV ilişkili olduğu bildiriliyor. Bu virüsü alan çocuk ne kadar küçükse hastalığı ağır geçirme ve ölüm riski de artıyor. Üç ayın altındaki çocuklarda daha ağır seyrediyor. 1-6 ay arasındaki çocuklarda ise 28 ölümden birisinin yine RSV ile ilişkili olduğu bildiriliyor” dedi. "Damlacık yoluyla bulaşıyor" Sosyal Pediatri Derneği ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Sosyal Pediatri Bilim Dalının iş birliği ile Ankara’da düzenlenen 8. Ulusal Sosyal Pediatri Kongresi’nde açıklamalarda bulunan Kongre Başkanı Prof. Dr. Çamurdan, RSV’nin toplum tarafından çok iyi bilinmeyen ancak özellikle bebeklerin hayatını tehdit eden çok önemli bir virüs olduğunu söyledi. Prof. Dr. Çamurdan, eldeki verilere göre virüs sebebiyle akciğeri etkilenen iki yaş altı çocuklarda iki hastadan birinin RSV ile enfekte olduğunu belirterek “RSV, hava yoluyla veya öksürük sonucu havada asılı kalan virüs içerikli damlacıklar yoluyla bulaşır” diye konuştu. "En iyi tedavi korunma" RSV’den korunmak için bebeklere bakım veren yetişkinlerin el hijyenine dikkat etmelerinin ve özellikle emzirmeye devam edilmesinin koruyucu olduğunu belirten Prof. Dr. Aysu Duyan Çamurdan, bağışıklamanın da çok önemli olduğunu söyledi. Virüse karşı çocuklarda kullanılabilecek bir aşının henüz bulunmadığını, ancak RSV monoklonal antikoru preparatlarının virüsün enfeksiyon oluşturmasını engellemede temel korunma metotlarından biri olduğunu aktaran Prof. Dr. Çamurdan “Şu anda ülkemizde kullanılmakta olan ve 5 doz olarak uygulanan bir RSV monoklonal antikoru var. Bunun yanında yeni geliştirilen ülkemizde henüz kullanılmayan antikor tedavileri ve gebelere uygulanan RSV aşısı da virüsten korunmada etkili. Bu yeni tedavi yöntemlerinde anneye RSV aşısı veya 8 aydan küçük bebeklere RSV sezonunda bu monoklonal antikor veriliyor. Bu yeni tip hazır antikor kas içi enjeksiyonla verilerek çocuk koruma altına alınıyor. İlk 2 yaş boyunca RSV mevsiminde sadece yılda bir defa yapılan bu koruyucu uygulama ile virüse karşı yüzde 80 civarında korunma sağlanıyor. Yurt dışında kullanılmaya başlayan ve korunmada en önemli gelişme olan tek dozluk RSV monoklonal antikoru ve maternal RSV aşısı uygulamalarının yakında ülkemize gelmesini bekliyoruz. Biz pediatristler sadece risk grubundaki çocukların değil, 2 yaşına kadar bütün çocukların RSV’den korunması için maternal RSV aşılaması ya da RSV monoklonal antikor uygulaması ile korunmalarını tavsiye ediyoruz” dedi. "Griple karışabiliyor" RSV’nin bir yaşın altındaki çocuklarda görülen akut bronşiolit ve zatürrenin en önemli sebebi olduğu bilgisini veren Prof. Dr. Çamurdan “Virüs alındıktan sonra 3-5 güne kadar hiçbir belirti vermeyebilir. Bu süre sonunda burun akıntısı, öksürük, ateş, hâlsizlik, iştahsızlık başlar. Bu aşamada düzelen çocuklar da olabilir ama üç çocuktan birinde alt solunum yollarına yayılır. Hastalık grip gibi başladığı için aileler şikâyetlerin düzeleceğini düşünerek hastaneye başvurmayabiliyor. Virüs 2-3 gün içinde alt solunum yoluna indiğinde bu defa çocuklarda hırıltılı solunum başlar. Tablo giderek ağırlaşır. Ağır tablolarda akciğer hasarlanır ve uzun süreçte çocukta kalıcı astım gelişebilir” şeklinde konuştu. "Gebelere yapılan aşı bebeği koruyor" Amerika Hastalık Kontrol Merkezi’nin (CDC), sonbahar-ilkbahar RSV sezonuna giren veya bu sezonda doğan 8 aydan küçük bebekler için RSV monoklonal antikor uygulamasını tavsiye ettiğini söyleyen Prof. Dr. Aysu Duyan Çamurdan “Hamileliğin 32-36. haftaları arasında yapılan tek doz Maternal RSV aşısı da anne adayına, plasentadan fetüse geçen ve virüsle savaşan antikorlar geliştirmesi için yeterli zaman veriyor. Böylece maternal aşı, doğumdan sonra bebeğin korunmasına imkân sağlıyor. Bu annelerden doğan çocuklara doğumdan sonra aşı ya da antikor şeklinde RSV bağışıklaması gerekmiyor” dedi. "2 yaşın altındaki bütün çocuklar risk altında" Özellikle prematüre, kronik akciğeri hastalığı ya da kronik kalp hastalığı olan veya Down sendromu olan çocukların risk grubunda olduğunu aktaran Prof. Dr. Aysu Duyan Çamurdan “Ancak bu çocukların dışında da 2 yaşın altındaki bütün çocuklar risk altındadır. Yapılan çalışmalar hastaneye yatan çocukların yüzde 80’inin daha önce hiçbir hastalığı olmayan risksiz bebekler olduğunu göstermektedir” diye konuştu.
Hakkari Vali Çelik: “Bizim çocuklarımız çok değerlidir” Hakkari Valisi Ali Çelik, çocukların çok değerli olduğunu belirterek, “Her öğrencimize bir kuyumcu titizliği ile yaklaşmak durumundayız” dedi. Vali Ali Çelik, Hakkari Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü konferans salonunda düzenlenen toplantıda okul müdürleri ve il merkezinde görev yapan beden eğitimi öğretmenleriyle bir araya geldi. Burada konuşan Vali Ali Çelik, sporun alt yapısı ve spor kültürünün oluşturulması için Hakkari’de farklı çalışmaların başlatılması gerektiğini belirterek, “Bizim evlatlarımızın, sadece akademik zekaya sahip olmaları yetmez. Spor kültürünün olması da lazım. Sportif anlamda öğrencileri, bir veya iki alanda spora yönlendirmeniz gerekiyor. Bizlerin de öğrencilerimize yeteneklerini keşfetmeleri konusunda, tüm imkanları sizlere sağlamamız gerekiyor. Size destek verirsek sizin işinizi kolaylaştırırsak, siz de güzel işler yapar ve potansiyelinizi ortaya çıkarırsınız. Böylece çocuklarımıza katkı sağlamış olursunuz. Bizim çocuklarımız çok değerli. Biz, onlar için varız. Bütün kurumlarımız çocuklarımız için, geleceğimiz için var. Her öğrencimize bir kuyumcu titizliği ile yaklaşmak durumundayız” dedi. Çocukların yetenekli oldukları alanlara yönlendirilmesi gerektiğini ifade eden Vali Çelik, “Zaten tüm bunları yaptığımızda, başarının gelmesi de kaçınılmaz bir sonuçtur. Geleceğin üst düzey sporcuları, bugünden verilecek olan titiz, kaliteli eğitimle yetişecektir. Gelecek neslin sağlıklı olması, kendini tanıması, yetenek ve yeterliklerinin farkında olması ve sahip potansiyelini tümüyle gerçekleştirebilmesi için herkes elini taşın altına koymak zorunda ve hepiniz işinizi birinci kalitede yapan insanlar olmalısınız” diye konuştu. Kentte yürütülen ‘Sağlıklı Gelecek Sporla Gelecek’, ‘Yüzme Bilmeyen Kalmasın’, ‘Kayak Bilmeyen Kalmasın’ projelerine de değinen Vali Çelik, “Kesinlikle yılmadan yapacağımız çalışmalarla var olan eksiklerimizi hızla gidereceğiz. Zaman içerisinde, okullarımıza küçük tesisler, küçük spor salonları da yapacak ve malzeme desteğinde bulunacağız. Siz bu işe memleket ve millet adına sahip çıkarsanız bizler de sizlere tam destek sunacağız. Türkiye’nin bugüne gelmesinde; kısacası imarı ve ihyasında, ülkenin her anlamda büyümesinde, öğretmenlerin çok büyük emekleri vardır. Siz beden eğitimi öğretmenleri de bu yapının kıymetli mensuplarısınız. Türk sporunun alt yapısını oluşturuyorsunuz. Verdiğiniz emekleri önemsiyorum, hepinize, ilimiz ve ülkemize kattığınız değerler için yürekten teşekkür ediyor, başarılar diliyorum” şeklinde konuştu. Toplantı, yapılan istişarelerle tamamlandı.
Bolu Kuş gribine karşı uzman uyarısı Kuş gribinin yüksek patojenik türünün çiftliğe bulaşması durumunda tüm hayvanların telef olabileceğine dikkat çeken Veteriner Sağlık Teknikeri Tuncer Kocaağa, "Alınacak tedbirlerle bu hastalığın insan sağlığına olumsuz etkisi olmayacaktır" dedi. Türkiye’de geçtiğimiz haftalarda görülen kuş gribi vakaları, kanatlı hayvan üreticileri arasında paniğe yol açtı. Konunun gündeme gelmesinin ardından Tarım ve Orman Bakanlığı, hastalığın yayılmasını önlemek için her türlü tedbirin alındığını ve salgın olarak nitelendirilebilecek bir durumun söz konusu olmadığını açıkladı. Bolu’da kanatlı hayvan çiftliklerinde üreticilere destek veren Veteriner Sağlık Teknikeri Tuncer Kocaağa, "tavuk vebası" olarak da bilinen kuş gribinin yüksek patojenik türünün bulaşması halinde hayvanların tamamının telef olabileceğini söyledi. "Ciddi bir ekonomik kayba sebep olur" Kuş gribinin özellikle göçmen kuşlar aracılığıyla yayılma riski taşıdığına dikkat çeken Kocaağa, "Ülkemiz, göçmen kuşların konak yeri ve transfer noktasında. Göçmen kuşlar en büyük bulaşma özelliği taşıyan kuşlardır. Kuş gribi bir salgına neden olur. Göçmen kuşlardan, serbest gezen kuşlara bulaşır. Bulaşıcılığı oldukça yüksek ve viral bir hastalıktır. Gezen tavuklarımıza, kuşlarımıza ve en tehlikelisi de çiftlik hayvanlarımıza ulaşma ihtimali yüksektir. Kuş gribi ciddi ekonomik kayıplara sebep olur" "Bolu, üretimin yaklaşık yüzde 30’unu karşılıyor" Bolu’da 8 bin 233 metrekarelik alanda faaliyet gösteren çiftliklerin, Türkiye genelindeki üretimin yaklaşık yüzde 30’unu karşıladığını belirten Kocaağa, Tarım ve Orman Bakanlığı ile il ve ilçe müdürlüklerinin, muhtemel bir salgının önlenmesi için veteriner hekimlerle koordineli şekilde çalıştığını söyledi. "Kuş gribi vakalarının insan üzerinde olumsuz etki oluşturacağına inanmıyorum" Kocaağa, kuş gribinin insanlara doğrudan bulaşan bir hastalık olmadığının altını çizerek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kuş gribi, direkt insana bulaşan viral bir hastalık değil. O yüzden gıda güvenliği önemlidir. İlk önce bizim kendi biyogüvenliğimize kişisel olarak önem göstermemiz lazım. Ellerimizi her zaman temiz tutarak, hijyenimize dikkat etmemiz lazım. Biyogüvenlik önlemleri pandemide de aldığımız önlemlere benzer. Bu önlemleri aldığımızda kuş gribi vakalarının insan üzerinde olumsuz etki oluşturacağına inanmıyorum" "Çiftliğin yüzde 100’ünü kaybetme riskimiz var" Hastalığın daha etkili olan türünün çiftliğe bulaşması durumunda hayvanların tamamının kaybedilebileceğini belirten Veteriner Sağlık Teknikeri Tuncer Kocaağa, "Kuş gribinin iki türü vardır. Birincisi yüksek türdür. Bulaştığında hayvanların yüzde 100’ünü kaybedebiliriz. Bir de hafif bulaşıcı şekilde seyreden tür vardır. Çiftliğe, kuş gribinin yüksek türü bulaştığında hayvanların yüzde 100’ünü kaybetme riskimiz vardır. Peki, bu mevsimde böyle bir şey yaşanması mümkün mü? Mümkün tabii. Mevsim kış. Virüsler genellikle nemli ve daha sıcak mevsimleri severler. O yüzden ilerideki günlerde kuş hareketleri anlamında bir kısıtlama olacaktır. Soğuk havalarda kuşlar çok fazla hareket etmez. Bir de hava soğuk olduğu için hastalığın yayılma etkisi de doğal olarak azalma eğilimine gidecektir" dedi.
Karaman Karaman’da kış mevsiminde alınacak tedbirler konuşuldu Karaman’da kış mevsiminde alınacak tedbirlerin konuşulduğu toplantı yapıldı. Valilik Yunus Emre Toplantı Salonu’nda Karaman Valisi Mehmet Fatih Çiçekli, başkanlığında gerçekleşen toplantıya Belediye Başkan Yardımcısı Eyüp Hüsamettin Aslan, İl Jandarma Komutanı Kıdemli Albay Osman Saygılı, İl Emniyet Müdürü Mehmet Turhan ve ilgili kurum müdürleri katıldı. “Bereketli ve güvenli bir kış diliyoruz” Toplantının açılışında konuşan Vali Mehmet Fatih Çiçekli, ülkemiz ve Karaman için bol yağışlı ve bereketli bir kış temennisinde bulunarak şu ifadeleri kullandı: “Kış mevsimi, yoğun kar yağışı, sis ve buzlanma gibi zorlukları da beraberinde getirmektedir. Öncelikli hedefimiz, vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini sağlamak, yolları açık tutmak ve trafik akışını kesintisiz bir şekilde sürdürmektir. Bereketli bir kış mevsiminin huzurlu ve güvenli geçmesi için tüm ekiplerimiz hazır durumdadır. Bu süreçte vatandaşlarımızın trafik kurallarına uyarak güvenli bir kış geçirmelerini diliyorum.” Vali Mehmet Fatih Çiçekli, 1 Aralık - 1 Nisan tarihleri arasında uygulanacak zorunlu kış lastiği denetimlerinin sıkı bir şekilde yapılacağını da belirterek, “Trafik akışının kesintisiz sürdürülmesi için tüm denetim ekiplerinin sahada aktif görev alacağını vurguladı. Toplantıda, İl Emniyet Müdürlüğü ve İl Jandarma Komutanlığı tarafından yapılan sunumlarla alınacak önlemler geniş bir şekilde değerlendirildi. Karla mücadele ekiplerinin hazırlıkları, olumsuz hava şartlarında uygulanacak acil durum planları ve alternatif güzergâhların belirlenmesi gibi konular da masaya yatırıldı. Toplantıda alınan kararların, vatandaşların güvenli ve sorunsuz bir kış mevsimi geçirmesi için ilgili kurumlar tarafından titizlikle uygulanacağı belirtildi.
Ankara Sağlık-Sen Genel Başkanı Doğan: “Sağlık çalışanlarımız hayati bir sorumluluğu omuzlarında taşımaktadır” Sağlık-Sen Genel Başkanı Mahmut Faruk Doğan, “Sağlık çalışanlarımız hayati bir sorumluluğu omuzlarında taşımaktadır. Sağlık profesyonellerimiz hem ülkemizin hem de sağlık sistemimizin umududur” dedi. Sağlık Bakanlığı 2025 bütçesiyle ilgili açıklama yapan Sağlık-Sen Genel Başkanı Mahmut Faruk Doğan, sağlık çalışanlarının özlük haklarının korunması, nöbet ücretlerinin dünya standartlarına çıkarılması gerektiğini ve sahaya katkı sağlayacak sağlık personeli istihdam edilmesini talep ettiklerini belirtti. “Türkiye sağlık alanında dünyaya örnek olmuştur” Türkiye’nin son yıllarda sağlıkta elde ettiği başarılarının tüm dünyaya örnek olduğunu kaydeden Doğan, bu başarının altında sağlık çalışanlarının da büyük emeği olduğunu anlatarak, “Türkiye, son yıllarda sağlık alanında gerçekleştirdiği reformlar, güçlü sağlık altyapısı ve bütün bireyleri kapsayıcı sağlık hizmetiyle dünyada örnek gösterilen bir konuma ulaşmıştır. Bu başarının arkasında, her şartta büyük bir fedakârlık ve özveriyle çalışan hekimin, hemşirenin, ebenin, sağlık teknisyeninin emeği yatmaktadır” diye konuştu. Sağlık çalışanlarının görevlerini en iyi şekilde yerine getirdiğini belirten Doğan, sağlık personelinin sorunlarına kalıcı çözüm üretilmesi gerektiğini kaydetti. “Bütçe görüşmeleri sağlık hizmetine atfedilen önemi gösterecektir” Sağlık Bakanlığının bütçe görüşmeleri devam ederken, sağlık çalışanlarının sorunlarına dikkat çekmek istediklerini ifade eden Doğan, sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Sağlık Bakanlığı 2025 bütçesi görüşmeleri devam ederken, bizler de sağlık çalışanlarının temel sorunlarına dikkat çekmek ve çözüm bekleyen taleplerimizi bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Ekonomik verilere dair tartışmaların yaşandığı bir süreç içerisindeyiz. Özellikle sabit gelirlilerin kayıplarının büyüdüğü bir dönemi yaşıyoruz. Sunulacak bütçe görüşmeleri, önümüzdeki yıl içerisinde atılacak adımları, sunulacak katkıları ve sağlık hizmetine atfedilen önemi gösterecektir.” “Sağlıkta en önemli kaynak insan kaynağıdır” Tüm dünyaya örnek olan sağlık sisteminin temel yapı taşının sağlık çalışanları olduğunu vurgulayan Doğan, “Sağlıkta en önemli kaynak ise insan kaynağıdır. Bugün tüm dünyaya örnek olan, öncülük eden sağlık sistemimizin temel yapı taşı sağlık profesyonellerimizdir” dedi. Doğan, bu anlayışın önemine dikkati çekerek tüm sağlık branşlarında kamu istihdamı sağlanması gerektiğini bildirdi. Sağlık çalışanlarının nöbet ücretlerinin dünya standartlarının çok altında olduğunu söyleyen Doğan, beklentilerinin tüm dünyayla aynı standartlara çıkmak olduğunu dile getirdi. Tüm sağlık hizmetlerinin 24 saat boyunca kesintisiz devam ettiğini aktaran Doğan, sağlık çalışanlarının beklentileri hakkında şunları söyledi: “Gece çalışmanın insan psikolojisi, metabolizması ve sosyal yaşamına ilişkin olumsuzlukları göz önüne alınarak akşam saat 20.00’den sabah saat 06.00’ya kadar geçen süreler için ücretler yüzde 50 artırımlı ödenmelidir. Taban ödeme oranları yüzde 100 oranında artırılmalıdır. Sağlık profesyonellerinin giydiği forma, 112 Acil sağlık hizmetleri çalışanlarında olduğu gibi özel görev kıyafeti sayılmalıdır. Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’ndeki mağduriyet oluşturacak maddeler kaldırılmalı, aile hekimi ve aile sağlığı çalışanlarının sözleşme tavan ücretleri, teşvik ve destek ödemeleri artırılmalıdır.”