GÜNDEM - 20 Ekim 2024 Pazar 07:01

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı etkinlik provaları nedeniyle bazı yollar trafiğe kapatıldı

A
A
A

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın 101. Yıl Dönümü etkinlikleri kapsamında Vatan Caddesi’nde gerçekleşecek prova nedeniyle bazı yollar trafiğe kapatıldı.

İstanbul Valiliği’nden yapılan açıklamaya göre kapanan yollar ve alternatif güzergahlar ise şöyle: 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın 101. Yıl Dönümü Ekinlikleri kapsamında, Fatih İlçesi Vatan Caddesi ve bu caddeye çıkan tüm yollar uygun noktalardan saat 06:00 itibariyle program bitimine kadar trafiğe kapatıldı.

Alternatif güzergahlar

Turgut Özal Bulvarı (Millet Caddesi) ve Fevzipaşa Caddesi alternatif olarak kullanabilecek.

Abdullah Altunbaş - Yağız Ekrem Çiftçi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Atatürk Üniversitesi öğrencileri üzerine ilginç bir araştırma Atatürk Üniversitesi’nden Dilan Duman , Nursima Dal, Ayşe Tuba Aksakallı ve Meva Demir Kaya tarafından yapılan “Üniversite Öğrencilerinde İklim Değişikliği Anksiyetesi: Umut ve Psikolojik Sağlamlığın Yordayıcı Rolü” başlığındaki araştırma ilginç sonuçları da beraberinde getirdi. Çalışmanın amacının; umudun ve psikolojik sağlamlığın iklim değişikliği anksiyetesi üzerindeki etkilerini incelemek olduğu ifade edilirken, “ Bu amaç doğrultusunda, Erzurum Atatürk Üniversitesinden 360 (%81 kadın) öğrencinin katılımı ile araştırma yürütülmüştür. Araştırmada, Bilgilendirilmiş Onam Formu, Demografik Bilgi Formu, İklim Değişikliği Anksiyetesi Ölçeği, Karaca-Kandemir Umut Ölçeği ve Kısa Psikolojik Sağlamlık Ölçeği kullanılmıştır. Pearson korelasyon analizi sonucunda iklim değişikliği anksiyetesi ile psikolojik sağlamlık ve umut arasında negatif, psikolojik sağlamlık ile umut arasında pozitif anlamlı ilişki olduğu saptanmıştır. Hiyerarşik regresyon analizi sonucunda ise, psikolojik sağlamlığın iklim değişikliği anksiyetesini negatif yönde anlamlı bir şekilde yordadığı belirlenmiştir.” denildi. Umut kavramının karmaşıklığı Araştırmada üniversite öğrencilerinde umut, psikolojik sağlamlık ve iklim değişikliği anksiyetesi arasındaki ilişkiler incelendiği dile getirilerek, “ Çalışmanın temel hipotezleri umut, iklim değişikliği anksiyetesi ve psikolojik sağlamlık arasında anlamlı ilişkiler olduğunu, umudun ve psikolojik sağlamlığın iklim değişikliği anksiyetesi üzerinde anlamlı etkisinin bulunduğudur. Regresyon analizi sonuçlarına göre psikolojik sağlamlık değişkeninin iklim değişikliği anksiyetesi üzerinde anlamlı ve negatif bir etkisi olduğu bulunmuştur. Bu bulgu psikolojik sağlamlık düzeyi yüksek olan bireylerin iklim değişikliği anksiyetesini daha düşük düzeyde yaşadığını göstermektedir. Bu sonuçlar doğrultusunda genel bir inceleme yapıldığında umut kavramının karmaşıklığı da dikkate alınmalıdır. Umut, bireyin gelecekteki olaylar ve durumlar hakkındaki olumlu beklentilerini ifade ederken bu beklentilerin gerçekleşme olasılığına yönelik inanç ve bu hedeflere ulaşma konusundaki motivasyon da önemlidir. Araştırmada sadece Atatürk Üniversitesi öğrencileri var Araştırmanın sonuç kısmında ise şu tespitlere yer verildi, “İklim değişikliği gibi geniş çaplı ve kontrol edilemeyen bir sorun söz konusu olduğunda insanların beklentileri yüksek olsa bile umutlarının gerçekleşip gerçekleşmeyeceği konusundaki belirsizlik ve insanların sorunun nasıl aşılacağına dair algıları umudun iklim değişikliği anksiyetesini neden yordamadığını açıklayabilir. Bu araştırma, psikolojik sağlamlık değişkeninin iklim değişikliği anksiyetesini azaltmada önemli bir rol oynadığını ortaya koyarken umut düzeyinin etkisinin anlamsız çıkması bu kavramın daha geniş ve karmaşık bir yapıya sahip olduğunu ve farklı faktörlerden etkilendiğini göstermektedir. Bu nedenle daha sonra yapılacak çalışmalara farklı değişkenlerin dahil edilmesi önerilebilir. Bu durum bulguların genelleştirilebilirliğini kısıtlamaktadır. Daha geniş bir örneklemde ve farklı demografik özelliklere sahip katılımcılarla yapılacak çalışmalar araştırma sonuçlarının genellenebilirliğini arttırabilir. Aynı zamanda kullanılan analiz yöntemlerinin genel sonuçlara etkisi göz önünde bulundurulmalıdır” “İklim değişikliği anksiyetesi ile başa çıkma” Çalışmanın sınırlılıkları arasında araştırmanın örnekleminin Atatürk Üniversitesi öğrencilerinden oluşmuş olmasının bulunduğu vurgulandıktan sonra şöyle denildi, “ Son olarak araştırmanın belirli bir zaman diliminde gerçekleştirilmesi umut, iklim değişikliği anksiyetesi ve psikolojik sağlamlığın uzun vadeli etkilerin incelenmesini engellemektedir. İklim değişikliği anksiyetesinin zamanla değişebilen dinamik süreçler içeriyor olması oldukça yüksek bir ihtimaldir. Sonuç olarak bu çalışma, psikolojik sağlamlık ve umut değişkenlerinin iklim değişikliği anksiyetesi üzerindeki etkilerini incelemiş ve psikolojik sağlamlığın önemli bir yordayıcı olduğunu ortaya koymuştur. Bu bulgular iklim değişikliği anksiyetesi ile başa çıkma stratejilerinin geliştirilmesi ve bireylerin psikolojik dayanıklılığının artırılması gerektiğini göstermektedir. Gelecek araştırmalar umut ve iklim değişikliği anksiyetesi arasındaki ilişkinin daha kapsamlı bir şekilde incelenmesine ve bu konudaki müdahalelerin etkisinin değerlendirilmesine odaklanabilir”
Manisa CHP Lideri Özel Meclis’e seslendi: "Gelsinler bu işe kim karıştıysa bunların bütün hastanelerini ve bütün mal varlıklarına kamu adına el koyalım" Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, memleketi Manisa’da katıldığı Vestel Yarı Maratonu’nda gündeme dair açıklamalarda bulundu. "Yenidoğan Çetesi" ile ilgili açıklamalarda bulunan CHP Lideri Özel, "Bugün Kanun Hükmünde Kararnameye gerek yok. Gelsinler bu işe kim karıştıysa bunların bütün hastanelerini ve bütün mal varlıklarına kamu adına el koyalım" dedi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Manisa’da düzenlenen Vestel Manisa Yarı Maratonu’na katıldı. Manisa Büyükşehir Belediyesi ve Vestel iş birliğinde düzenlenen maratonun başlangıç düdüğünü Manisa Valisi Vahdettin Özkan, Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek ve ilçe belediye başkanlarıyla birlikte çalan Özel, maraton sporcularını ilgiyle izledi. Genel Başkan Özel, maratonda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Soruşturmayı yürüten savcıyı makamında tehdit eden ve 12 bebeği öldürdükleri belirlenen ’Yenidoğan Çetesi’yle ilgili açıklama yapan Özel, "Bugün memleketim Manisa’dayız. Manisa’da maraton düzenleniyor. Türkiye’nin bütün ağır gündemi ortadayken bugün Manisa’da Manisalılar siyah eşofmanlarıyla kadın cinayetlerine tepkilerini dile getirerek ve Türkiye’de yaşanan her türlü hukuksuzluğa, haksızlığa karşı özellikle de son günlerde yeni doğanlara yönelik olarak yaşanan utanç verici ve hiçbirimizin artık onlarla aynı ülkede yaşamaya bile tahammül etmediği bir çeteyle karşı karşıyayız. Buna karşı da bugün bir kez daha memleketim Manisa’dan bir çağrıda bulunuyorum ve diyorum ki ülkeyi yönetenler sorumluluktan kaçamazlar. Bu rezalete bulaşan kim varsa görevleri icabı kusur işlediler gibi görev suçundan falan yargılamak değil, bunları bilerek, kasten tasarlayarak ve örgüt kurarak ölüme sebebiyet verme suçundan yargılamak ve bir daha gün ışığına çıkarmamak lazım. Ayrıca bu işe karışan ne kadar hastane varsa öyle ’ruhsatlarını askıya aldık iptal ettik’ değil bu hastanelerin kamulaştırılması, hastanenin bütün varlığına, binalarına, hastanenin tüm ekipmanlarına kamu adına el konup, Sağlık Bakanlığına kaydedilmesi lazım. Olağanüstü hal ilan edip, meclisin yetkililerini kullanarak 15 Temmuz darbesine karışan cemaatin tüm varlıklarına, tüm hastanelerine, okullarına, dershanelerine, arsalarına el konuldu. Bugün Kanun Hükmünde Kararnameye gerek yok. Meclis yerine görev yapıyor OHAL sırasında. Şu anda ben ana muhalefet partisi olarak teklifte bulunuyorum. Gelsinler bu işe kim karıştıysa bunların bütün hastanelerini ve bütün mal varlıklarına kamu adına el koyalım. İbreti alem olsun. Bir daha bir hastane sahibi ’böyle bir şey benim hastanede yaşanırsa hastane elden gider’, bunu bilsin. En ağır tedbiri almamız gerekiyor. Bunu bir kez daha ifade ediyorum" dedi. Özel sözlerine şöyle devam etti: "Mevcut bakanın sorumlu olduğu konu şu. O günlerde İstanbul İl Sağlık Müdürü kendisi ve haberdar oldukları konudan biz 19 ay sonra haberdar oluyoruz. Demek ki burada çok ciddi bir ihmal var. O günün il sağlık müdürü bugünün bakanı. Onun sorumluluğu bu yönde. Ama o günlerin Sağlık Bakanı da Sağlık Bakanlığı konunun üzerine yeterince gitmediyse o da sorumlu. Ama bir tane gerçek sorumlu var. Hani hep diyor ya, ’benim ben’ diye kendini işaret eden iki bakanı da atayan kalemin sahibi aynı kişi. Gerçek sorumlu Recep Tayyip Erdoğan. Onun dışında bütün sorumluların üzerine gidilmeli. Ama onlar tali sorumluluklar. Bu ülkede sağlığı bu kadar metalaştıran, sağlık alanında verilen hizmeti ticarileştiren, hastanelerin performansa dayalı bir sistemle çalışmasını sağlayan ve bu çocukların sevk edilip kaldığı o özel hastanelerde özel hastanelere yenidoğan yoğun bakımın çok olması, devlet hastanelerinin az olmasına sebebiyet veren sistem ortada. Bu sistemin kurucusu ve bu Cumhuriyet Meydanı’nda insanlardan oy isterken bu sistemi kurmakla övünen kişi Recep Tayyip Erdoğan, gerçek sorumlu o." Sığınmacılar konusuna değindi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Alman Şansölyesi Olaf Scholz ile görüşmesine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Özel, "Recep Tayyip Erdoğan’ın dün Alman Şansölyesi Olaf Scholz’u yolcu ederken basın toplantısında söylediği bir cümleye dikkat çekmek istiyorum. O da ’Lübnan’dan yeni sığınmacılar gelirse kapımız açık’ diyor. Bunu bir soralım bakalım; bu ülkedeki Recep Tayyip Erdoğan dışında kim böyle düşünüyor? Hangi işsizimiz, hangi yoksulumuz böyle düşünüyor? AK Parti’ye MHP’ye oy verenler Tayyip Erdoğan’a bunun için mi oy verdiler? Diyor ki ’Suriye’den yeni sığınmacılar gelirdi. Lübnan’dan sığınmacılar gelirse kapımız yine açık’ diyor. Ya bu memlekette biz Suriyelilerin Esad geçtiğimiz hafta genel laf çıkardı. Genel affa göre ülkelerine dönüyorlar. Artık korkmalarına gerek yok. Hızla teşvik edilip yollanmalarını beklerken bahsediyor. Gidip Esad’la konuşması ve bu işi çözmesi beklenirken yeni sığınmacılardan bahsediyor. Çıldırmamak elde değil. Kendisine oy veren herkese kendisini şikayet ediyorum. Ve şöyle bir şey var. Almanya’dan her gün bir uçak sığınmacı gelecek. O konuda anlaşmış. Ben Almanya siyasetini çok yakından takip eden Olaf Scholz’la defalarca görüşen, Almanya’da Olaf Sholz’un partisinin eş genel başkanını daha geçen hafta 10 gün önce Ankara’da ağırlayan birisiyim. Ve çok mutlular. Diyorlar ki ’Erdoğan Almanya’daki sığınmacıları da alıyor. Anlaştık.’ Lübnan’dan gelenleri Türkiye’de tutacak şimdi dün de onu söylüyor. Buradaki temel mesele örneğin Eurofighter uçak almak karşılığında Almanya’dan sığınmacı alıyor. Daha önce F35 projesindeydik. F35 projesinden Türkiye çıkartıldı. Doğru, yeterli tepkiyi veremedi. F16 için yalvar yakar olduk, olmadı. Eurofighter için şimdi Almanya’daki sığınmacıları getirecek. Ayrıca Lübnan’dan gelene de kapımız açık diyor. Birkaç milyon Lübnan’dan gelse ne yapacağız, bunlar ne yapıyorlar? Tayyip Erdoğan’ın ekmeğini mi yiyorlar? Bu ülkenin, yoksulların ekmeğini yiyorlar. İşsizlerin yerine çalışıyorlar. Canımıza tak etmişken bıçak kemiğe dayanmışken çıldırmamak elde değil. Yeni sığınmacılardan bahsediyor. Ben kendisinin Olaf Scholz’la oturup yeni sığınmacılar getirmesini değil Esad’la oturup mevcut sığınmacıları ülkelerine yollamasını bekliyorum. Bu çağrımı bir kez daha yapıyorum. Kendisine oy veren her seçmene bu tutumunu şikayet ediyorum. Bundan hemen 3-5 sene önce de bu tip işler yaptı. Bugün halimiz ortada. O yüzden lütfen bu yalan yanlış tutumundan bir an önce vazgeçsin" şeklinde konuştu. Maratona amatör kümede mücadele eden Manisaspor eşofmanlarıyla katılan Özel, "Biz doğuştan Manisasporluyuz. Benim bulunduğum yerden 250 metre aşağıdaki Manisa Doğuymevinde doğdum ben. 150 metre ileride de nüfusuna kayıtlı olduğum mahalle. Bizim kundağımız Manisaspor" diye konuştu. Maratonla ilgili konuşan Özel, "Manisa Maratonu Manisa Büyükşehir Belediyesi ve sponsorları tarafından düzenlenen ve Manisa’ya güç veren güç katan, Manisa’yı hak ettiği yerlere ulaşmak için hem yurt içi hem yurt dışında tanınmasını sağlayan çok önemli bir etkinlik. Ona da kendi memleketim ve seçim bölgem olduğu için başkanların daveti üzerine geldik belediye başkanlarınızla birlikte biraz önce yarı maratonun açılışını yaptık. Birazdan da halk aşısının açılışını yapmak üzere buradayız" ifadelerini kullandı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel konuşmaların ardından eşi Dilek Özel, Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek, Şehzadeler Belediye Başkanı Gülşah Durbay, Yunusemre Belediye Başkanı Semih Balaban, CHP İl Başkanı İlksen Özalper ile birlikte yürüyüş yaptıktan sonra İstanbul’a hareket etmek üzere Manisa’dan ayrıldı.
Sakarya 120 kişilik ekiple 30’un üzerinde ülkeye ihracat gerçekleştiriyorlar Sakarya’da faaliyet gösteren çelik konstrüksiyon fabrikası, 120 kişilik ekibiyle 30’un üzerinde ülkeye ihracat gerçekleştiriyor. Ülke ekonomisine katkı sağlamanın gururunu yaşadıklarını belirten firmanın kurucu ortağı Mustafa Toprakçeken, “120 kişilik ekibimizle 30’dan fazla ülkeye ihracat yapmanın gururunu yaşıyoruz. Firmamızın, ihracattaki başarısı tesadüf değildir” dedi. Sakarya’nın Ferizli ve Söğütlü Organize Sanayi Bölgelerinde (OSB) bulunan fabrikalarında sanayi yapıları, tünel ekipmanları, yol ve köprü konstrüksiyonları, spor tesisleri, alışveriş merkezleri, konut projeleri, makine ve enerji sektörleri için çelik üreten Mono Steel Fabrikası, Türkiye’nin yanı sıra yurt dışına da ihracat gerçekleştiriyor. 120 kişilik ekibiyle 30 ülkeye ihracat gerçekleştiren firma, yurt dışındaki projelerde yer alarak ülke ekonomisine ciddi gelir sağlıyor. Her adımda kaliteye önem verdiklerine değinen ve ihracattaki başarılarının en önemli unsurlarından birinin de teknolojiyi yakından takip etmeleri olduğunu ifade eden Mono Steel Fabrikası kurucu ortağı Mustafa Toprakçeken, sürekli olarak yenilikçi çözümler ürettiklerini ve bu sebeple de sadece Türkiye değil, dünyanın dört bir yanında önemli projelerde yer aldıklarını belirtti. “30’dan fazla ülkeye ihracat yapmanın gururunu yaşıyoruz” Mono Steel’in başarıya ulaşma serüveninden bahseden firmanın kurucu ortağı Mustafa Toprakçeken, “Firmamız, çelik konstrüksiyon imalatı, metal üzerine işlemler yapmaktadır. Aldığımız ham maddeyi burada proje dizaynına göre imalat yapıp, kaynaklayıp müşterilerimize ihracat yapıyoruz. Öncesinde Türkiye iç pazarına ağırlıklı çalışıyorduk. Fakat ihracattaki açığı ve sistemsel eksiği gördüğümüzden dolayı son 6 yıldır yaklaşık 30’un üzerinde ülkeye ihracat yapıyoruz. Kapasitemizin yüzde 90’ını ihracat üzerine çalışıyoruz. Aslında buradaki bu başarıyı kıyaslama yaparsak maraton koşusuna bağlıyorum ben. Çünkü biz Mono Steel olarak 100 metre koşusu yapmayı sevmiyoruz, maraton koşusu yapıyoruz. İhracatımızda ve firmamızın başarıya ulaşmasındaki en büyük etken budur, sistemli çalışmamızdır. Ve prosesleri çok doğru yönetip veri hakimiyetimizdir, biraz bilimsel çalışmaktan geçiyor aslında. Şu anda 120 kişilik bir kadroya istihdam sağlıyoruz ve bu kadroyla aslında Türkiye’de çok fazla bizim sektörümüzde, sektör bazlı başarılamayan, dünyanın 30’dan fazla ülkesi ihracat yapmanın gururunu yaşıyoruz. Ve bu sayede de ülke ekonomisine döviz getirisinde ciddi bir katkımız bulunmaktadır” dedi. “Ar-Ge ve lojistik merkezi adında bir sistem kurma hayalim var” Firmanın ifa ettikleri hakkında bilgiler aktaran Toprakçeken, “Aslında hikayenin başlangıcında endüstriyel binalarla üretime başlamış daha sonrasında özellikle ihracatla birlikte tünel, makine, geri dönüşüm sektörüne ve yurt dışında da yine endüstriyel binalarda hizmet vermek üzere üretimlere devam etmektedir. 2004 yılında iş hayatına ilk başladığım dönemde bir Japon otomotiv firmasının dışarıya yaptırdığı işleri görmüştüm. O dönemde kendimiz niye yaptıramıyoruz diye sormuştum. Çünkü aynı kişi sıfır hatayla üretim yapan bir firmaya tedarik yaparken, biz niye yaptıramıyoruz demiştim. Ondan sonrasında yaptığım çıkarım; aslında sistemin önden belli olduğu ve o sistem sayesinde insanlara, firmalara doğru üretim yaptırabildiği yönündeydi. Dolayısıyla bizim açımızdan da öncelikle Mono Steel iç düzeyinde sistemi tamamen belirgin hale getirip herkesin ne iş yapacağını belli edip daha sonrasında bununla ilgili de bu sistemimiz tamamen oturduktan sonra Türkiye’de başlamak üzere yurt dışında bunun Ar-Ge ve lojistik merkezi gibi bir sistem kurma hayalim var. Bugün Avrupa’ya gittiğim zaman da Avrupa’da da bir Alman, Fransa’dan mal almayı istiyor. Bir Fransız da Almanya’dan mal almayı, ürün tedarik etmek istiyor. Ve bu açık her zaman böyle olacak. Bugün Afrika’daki bir ülke, yarın komşu ülkesinden mal tedarik etmek isteyecek. Dolayısıyla bu ürün tedariği sırasında Ar-Ge ve lojistik merkezi olarak kalitenin, finansal güvenin ve sistem güvencesinin sağlandığı bir proje üzerine Türkiye’den başlayarak yurt dışına böyle bir marka oluşturma hayalim var” diye konuştu. “İhracattaki başarımız tesadüf değildir” İhracatta, başarının büyük önem taşıdığına ve Türkiye’nin sistemsel eksiklikler sebebi ile ihracatta geri kaldığını ifade eden Toprakçeken, “120 kişiyle dünyada 30’da fazla ülke ihracat yapmaktayız ve ülkemize döviz getirisi olarak ekonomiye katkıda bulunmaktayız. Bunun gururuyla aynı zamanda Ar-Ge çalışmalarımız devam etmektedir. Sadece Türkiye piyasasında kalmayıp, ülkemizin ekonomisine katkıda bulunmak gayesiyle Ar-Ge ve lojistik merkezi adı altında dünyaya satabileceğimiz bir sistem üzerine çalışıyoruz. Bu sayede de ülke ekonomisi daha fazla katkıda bulunmak istiyoruz. Aslında Türkiye’de çok fazla imalatçı var ve biz çoğunlukla Avrupa kıtasında çalışıyoruz, oradaki firmalarla da kıyaslama şansımız oluyor. Şunu gördüm; Türkiye’deki birçok firmadan daha düşük kalitede imalat yapan firmalar var. Fakat sistem olayı ilerletiyor. Dolayısıyla Türkiye’de sistemsel eksiklik olduğu için altyapı ve sistemsel eksiklikten dolayı ihracatta geri kalmaktadır. Şirketlerin maraton koşusuna çıkıp bilinmeyenleri ortadan kaldırıp sistem olarak daha ileri boyuta getirilmesi gerekmektedir. Sonuç olarak Mono Steel’in ihracattaki başarısı tesadüf değildir. Kaliteye verilen önem, yenilikçi teknolojiler, küresel projelerdeki deneyimimiz, lojistik altyapımız ve sürdürülebilirlik odaklı yaklaşımımız, bizi dünya çapında projelerde tercih edilen bir marka haline getiriyor” şeklinde konuştu.