ASAYİŞ - 09 Ekim 2024 Çarşamba 17:10

Iğdır İl Jandarma Komutanlığı’ndan kaçakçılık operasyonu

A
A
A
Iğdır İl Jandarma Komutanlığı’ndan kaçakçılık operasyonu

Iğdır’da kaçakçılık operasyonunda 170 litre kaçak akaryakıt, 270 paket sahte sigara ve 90 litre kaçak alkol ele geçirildi.


Iğdır İl Jandarma Komutanlığı, Kaçakçılık Suçları ile Mücadele kapsamında yaptığı istihbarat çalışmaları neticesinde önemli bir operasyona imza attı. Iğdır Merkez İlçe ve Tuzluca bölgesinde gerçekleştirilen faaliyetler sonucunda, akaryakıt, tütün ve alkol kaçakçılığı suçunu işlediği tespit edilen şüphelilere yönelik operasyon düzenlendi. Düzenlenen operasyonda bin 170 litre kaçak akaryakıt, 270 paket sahte sigara ve 90 litre kaçak alkol ele geçirildi. Olayla bağlantılı olarak 3 şüpheli yakalanırken, haklarında adli işlemlere başlanıldığı bildirildi.



Iğdır İl Jandarma Komutanlığı’ndan kaçakçılık operasyonu

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Edirne "Edirne kırmızısı" doğduğu topraklarda yeniden hayat buldu Edirne kırmızısı doğduğu kente geri döndü. Rengin ana maddesi kök bitkinin 3’üncü kez hasadı gerçekleştirildi. Geçmişi Osmanlı dönemine dayanan ve Trakya Üniversitesi tarafından uzun süredir devam eden çalışmalarla yeniden gün yüzüne çıkarılan, kırmızının en güzel hali olarak bilinen ve Avrupalı casusların peşinden koştuğu ’Edirne Kırmızısı’ renginin üretiminde kullanılan kök boya bitkisinin hasadı yapıldı. Formülü 17’inci yüzyılda casuslukla Avrupa’ya aktarılan Edirne kırmızısı doğduğu kente geri döndü. Rengin üretiminde kullanılan kök boya bitkisi ’Rubia tinctorum’ bitkisinin Edirne topraklarında yetiştirilerek çoğaltılması için yapılan çalışmalar sonuç verdi. Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü’nün Karaağaç’taki tıbbi aromatik ve boya bitkileri bahçesinde bu yıl üçüncü kez Edirne Kırmızı Kök Boyası hasadı ve kumaş boyama etkinliği yapıldı. Edirne kırmızısının efsane bir renk olduğunu ve uğruna casusluklar yapıldığı, formülünü bulunmak için insanların kaçırıldığını söyleyen Edirne Vali Yardımcısı Turgut Subaşı, son yıllarda özellikle üniversitenin 3-4 yıl önceki araştırmasıyla birlikte bu alanda yapılan pilot çalışmalarla rengin tekrar insanlığa, kullananlara kazandırılması için emek verildiğini ve büyük bir başarı sağlandığını ifade etti. Edirne kırmızısı ile sadece bir kök bitkisi üretimi yapılmadığını belirten Subaşı, aynı zamanda endüstride, sanayide, tarımda birçok sektöre doğrudan ve dolayların katkıları da olacağını söyledi. Çalışma konularından birisinin de tıbbi aromatik ve boya bitkileri olduğunu söyleyen Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Adnan Tülek, hasat yapılan alanda tek ve çok yıllık olmak üzere 60 civarı bitki bulunduğunu aktardı. Bu boya bitkilerinin en önemlilerinden birisinin Edirne Kırmızısının elde edildiği Rubia kök boya bitkisi olduğuna değinen Tülek, Edirne Kırmızısının doğal bir boya ve Osmanlı mirası olduğunu söyledi. Çalıştıkları bu ürün gruplarında model olarak görev almayı ve üreticilere teknik destek sağlamayı amaçladıklarını dile getiren Tülek, yürütülen çalışmalar çerçevesinde bazı üreticiler tarafından kök boya bitkisinin üretimine başlandığını belirtti. 2017 yılından beri Edirne kırmızısının şehrin kültürüne kazandırılması için yoğun çalışmalar yürüttüklerini söyleyen Trakya Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Tan, Edirne Kırmızısı ve Edirne Gülü Uygulama Araştırma Merkezi kurulması başvurusunun YÖK tarafından kabul edilmesinin de son derece sevindirici olduğunu belirtti. Konuşmaların ardından Edirne kırmızısı renginin elde edildiği bitkinin (rubia tinctorum) hasadı yapıldı. Kazanlarda kaynatılan kök bitkinin içine iplik ve kumaş atıldı. Muhteşem renge bürünen kumaşlar ve iplikler hayranlıkla izlendi. Doğduğu topraklara yeniden getirilen rengin popülerliğini artırmak için çalışmaların devam edeceği belirtildi.
Ankara Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Kılıç: “Sineklerle uğraşarak bataklığın kurutulması mümkün değil” Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç, İstanbul’da iki genç kızın öldürülmesinin kadın cinayetleri kategorisinden çok farklı olduğunu ve işin içerisinde sapkın akımlar olduğunu belirterek, "Sineklerle uğraşarak bataklığın kurutulması mümkün değil” dedi. Yeniden Refah Partisi Genel Merkezi’nde gerçekleştirilen Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç açıklamalarda bulundu. Kılıç, İsrail’in saldırıları ve son günlerde yaşanan kadın cinayetlerine ilişkin konuştu. İstanbul’da yaşanan cinayetler nedeniyle toplumun moralinin bozulduğunu belirten Kılıç, “Toplum olarak üzgünüz, canımız sıkkın, moralimiz son derece bozuk. Ülkemiz için, nesillerimiz için, geleceğimiz için büyük kaygılar içindeyiz. İstanbul’un göbeğinde, İstanbul surlarında iki kız evladımız, bu toplumun yetiştirdiği iki önemli değerimiz canavarca hislerle bir psikopat tarafından parçalara bölünerek katledilmiş ve maalesef bu durum Türkiye’de yaygın bir hal alma eğilimine girmiştir. Onlarca sabıkası olan psikopatlar maalesef sokaklarda dolaşmaktadır. Kadınlarımızın, çocuklarımızın, özellikle kız çocuklarımızın can güvenliği yoktur. Aileler endişe ve kaygı içinde çocuklarını okullarına ya da işe göndermektedir” diye konuştu. “Yasaklamayla siber suçların önlenmesi mümkün değildir” Siber zorbalıkların her geçen gün arttığını kaydeden Kılıç, “Bilgisayar oyunları ya da uygulamaları üzerinden 8-10 yaşındaki çocuklar dahil olmak üzere çocuklarımız siber zorbaların saldırısına ve tehditlerine maruz kalmaktadır. Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı var. Gerekirse teknik kabiliyet ve kapasitesinin arttırılması lazım. Gerekirse personel sayısının takviye edilmesi lazım. Suç işlendikten sonra değil, suç işlenmeden önce siber suçlarla ilgili önemlerin alınması lazım. ‘Discord’ adlı bir uygulama, bu uygulama üzerinden çocuklarımız hedef haline getirilmiş. Elbette ki sadece bir uygulamanın yasaklanması ya da kısıtlanmasıyla siber zorbalığı veya siber suçların önlenmesi mümkün değildir” ifadelerini kullandı. “İnsanlar adaleti adliyelerde değil sosyal medya mecralarında arar hale gelmiştir” Kılıç, sosyal medya üzerinden gelen tepkiler üzerine gelişen hukuk sisteminin terk edilmesi gerektiğini söyleyerek, “Türk hukuk sistemi gelen tepkiler üzerine karar veren bir hukuk sistemi olmaktan acilen çıkmalıdır. Buradan Adalet Bakanımıza çağrıda bulunuyorum. Hakimlerimize, savcılarımıza hangi güvence verilecekse verilsin. Hangi eğitim sağlanacaksa sağlansın. Ama takım elbise kravata iyi hal indirimi olmayacağı gibi gelen tepkiler üzerine kararlarını değiştiren bir hukuk sisteminin varlığı da kabul edilebilir değildir. İnsanlar artık adaleti adliyelerde değil sosyal medya mecralarında arar hale gelmiştir. Ülke olarak bunu hak etmiyoruz” açıklamasında bulundu. “Müslüman ülkelerin liderlerinin acilen seferber olması lazım” Gazze ile başlayan saldırıların Lübnan’a sıçradığını hatırlatan Kılıç, saldırıları kınamanın ve lanetlemenin artık bir anlam ifade etmediğini söyledi. Dünyanın harekete geçmesinin kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü: “En başında söylemiştik, İsrail’in Gazze’deki terörizmine tepki verilmediği takdirde İsrail devlet terörü siyonist politikalarını gerçekleştirmek üzere komşu ülkelere yayılacak, sonra onların çevresindeki ülkelere bulaşacak. Terörist İsrail’in ve soykırımcı Netanyahu’nun durdurulması Müslüman olsun olmasın bütün dünya liderlerinin boynunun borcudur. Temelde petrolü elinde bulunduran, doğalgazı elinde bulunduran dünyanın su kaynaklarının yarıdan fazlasını elinde bulunduran Müslüman ülkelerin liderlerinin acilen seferber olması lazım. İsrail ile ticaretin başta Türkiye olmak üzere bütün Müslüman ülkeler tarafından kağıt üzerinde ve sözle değil, dolaylı ticaret parametreleri de kontrol edilmek suretiyle bir şekilde durdurulması lazımdır.” “Sineklerle uğraşarak bataklığın kurutulması mümkün değil” Ülke genelinde toplumsal duyarlılığın gelişmesi ve pekişmesi için yapılan her türlü sivil eylemi desteklediklerini aktaran Kılıç, “İstanbul’da son işlenen kız çocuklarına yönelik cinayetler kadın cinayetleri kategorisinden çok farklı bir şey. İşin içerisinde sapkın akımlar var. Toplumda ağır psikopatik vakaların elini kolunu sallayarak dolaşması ve cinayetler işlemesi karşısında cinayetleri kategorize etmenin de bir anlamı kalmamıştır. Her türlü ideolojik ya da siyasal görüşten bağımsız olarak bu meseleyi bir milli mesele olarak ele alıyoruz. Türkiye’de bugün madde bağımlığıyla mücadele meselesi kelimenin tam anlamlıyla milli güvenlik meselesidir. Önümüzdeki Milli Güvenlik Kurulu toplantısının madde bağımlılığıyla mücadele ve uyuşturucu ticaretinin durdurulması konusuyla toplanması yerinde olacaktır. Sineklerle uğraşarak bataklığın kurutulması mümkün değil. Sineklerden kurtulmak için bataklığın tümden kurutulması lazımdır. Uyuşturucu yollarının üzerinde olduğu herkesçe bilinen Türkiye’de uyuşturucu ticareti her türlü engellenmelidir. Türkiye bir geçiş ülkesi olmaktan da kurtulmalıdır, uyuşturucunun pazarı olmaktan da kurtulmalıdır” diye vurguladı.
Bursa Eşini öldürmeden önce Google’da arama yapmış Bursa’da boşanma aşamasındaki eşini kıskançlık yüzünden öldüren şahsın yargılamasına başlandı. Şahsın arama motorunda “İple insan öldürmek ne kadar sürer” diye arama yaptığı ortaya çıkarken, mahkeme heyeti sanığın tutukluluk halinin devamına hükmedip duruşmayı bir ileri tarihe erteledi. Olay, 29 Ocak 2024 tarihinde merkez Yıldırım ilçesi Esenevler Mahallesi’nde yaşandı. Edinilen bilgiye göre, Turgay Kındaç, boşanma aşamasında olduğu eşi Seher Kındaç (42) ile tartışmaya başlayınca eşinin kardeşine, ’Ablanı öldürürüm’ diyerek mesaj attı. Mesajı gören kız kardeşinin ihbarı üzerine eve gelen sağlık ekipleri yerde hareketsiz yatan Seher Kındaç’ın olay yerinde hayatını kaybettiğini belirledi. Bursa İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekipleri, şüpheli Turgay Kındaç cinayetten bir gün sonra Şehir Meydanı’nda gözaltına aldı. Emniyette suçunu itiraf eden Turgay Kındaç boşanma aşamasındaki eşini kıskançlık sebebiyle öldürdüğü belirterek, “Eşim iş yerinde 2023 yılının son günü Metehan diye biriyle fotoğraf çektirdikten sonra sosyal medyada paylaştı. Olayın yaşandığı günü sabah yine tartışma çıktı ve eşimin başına merdane ile vurdum sonra da boğdum. Ancak neyle boğduğumu hatırlamıyorum" dedi. Eşini öldürdükten sonra telefonu satmış Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada Seher Kındaç’ın otopsi raporuna yer verildi. Yayınlanan raporda merdane ile başına vurulduktan sonra iple boğularak öldürüldüğü, çenesinde ve boğaz kısmında kanamalı kırıklar olduğu belirtildi. Suçunu itiraf eden tutuklu sanık eşi Turgay Kındaç’a ’Eşe karşı kasten öldürme’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapsi talep edildi. Eşini öldürdükten sonra, cep telefonu ve kredi kartını alan sanığın, karttan para çektiği ve cep telefonunu da satan Turgay Kındaç’a ’Nitelikli yağma’ ve ’Başkasına ait banka veya kredi kartının izinsiz kullanılması suretiyle yarar sağlama’ suçlarından da 15 yıla kadar hapsi istendi. Öte yandan, Turgay Kındaç’ın eşini öldürmeden önce Google’da, “İple insan boğmak ne kadar sürede gerçekleşir” diye arama yaptığı ortaya çıktı. “Kıskançlık nedeniyle öldürdüm” 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada ilk kez hakim karşısına çıkan Kındaç, duruşma salonundaki 2 oğlundan özür dileyerek yaptığı savunmada, “Eşimi çok seviyorum, kıskançlık nedeniyle öldürdüm, İş yerinden M. isimli bir arkadaşına fotoğraf ve kalp yollamıştı. Kıskançlık yaşadım. Onunla birliktelik yaşadığını düşünerek telefonunu kontrol ettim. Bunları kabul etmeyi göze aldım. Ona olan sevgimi ispat etmek için olay günü çamaşır suyu içip, fare zehri yedim. Tartışmaya devam ederken, eşim bana tahrik edici, kışkırtıcı cümleler kullandı. Mutfakta, çaydanlığın üzerinde bulunan beyaz bezi görünce Seher’i yere yatırıp, bez ile boğarak öldürdüm. Bunları hak etmemiştim" dediği öğrenildi. Duruşmada konuşan çiftin oğlu Hüseyin Kındaç (24), evlenmeden 3 ay önce evden ayrıldığını ve ailesinden ayrı yaşamaya başladığını belirterek, "Borçları, borçla kapatıyordu. Annemin kartlarını kullanıyordu. Eve sürekli icra geliyordu. Evin geçimine artık yardımcı olmuyordu. Bu adam, şiddete meyilli bir insandı. Zamanında annemi demir sopayla dövmüş, annem bunu bize sonradan söylemişti" diye konuştu. Çiftin diğer oğlu Hürcan Kındaç (21) ise ifadesinde, "Annemden M.’yi duymuştum. M., anneme ’Abla’ diye hitap ederdi. Bunları annem bize söylerdi. Sanık, annemin telefonunu alıp, sürekli oradaki hesaplardan harcama yapıyordu. Annem bana telefonunu verirdi. Şifresine kadar bilirdim. Kötü şeyleri yoktu. Annem telefonunu, babam kartları almasın, harcama yapmasın diye saklıyordu" diye konuştu. Sanığın her 2 oğlu da şikayetçi olurken, mahkeme heyeti sanığın tutukluluk halinin devamına hükmedip, duruşmayı bir ileri tarihe erteledi.